İçeriğe atla

İsrâiliyat

İsrail kültüründe Gog ve Magog İslam'da Yecüc ve Mecüc olarak yer almaktadır.

İsrâîliyât, bir İslam dinî terimi. Yahudi mitolojisi veya İsrail kaynaklı rivayetlerin bütününü kastetmekte kullanılmaktadır.

Etimoloji

İsrâîliyyât Arapça kökenli bir sözcük olup çoğuldur. Tekili İsrâîliyye olan sözcük, "İsrâîlî kaynaktan rivayet edilen kıssa veya hâdise"[1] anlamına gelmektedir. Terimin kökeni ve anlamı açıkça İsrail sözcüğüne dayanır ki İsrail ile kastolunan İsrailoğulları yani Yahudilerin kökeni olan milli ve etnik gruptur.

Terimin Kullanımı ve Kapsamı

Osmar Schindler'in Davud ve Golyat isimli eseri (y. 1888), Calut bazı Kur'an tefsirlerine denizden elleriyle balık tutan ve onu güneşe doğru uzatıp kızartan bir dev olarak girer.

İslam dinine göre, İbrahimî dinlerde geçen neredeyse tüm peygamberler aynı zamanda İslam peygamberleridir ve insanlığın doğuşunda İslam tek din olarak var olmuştur. Buna göre her türlü din ve inanış ilk inanış olan İslam'ın sapmış versiyonları olarak kabul edilir. Musevilik ve Hristiyanlık ise, İslam'da ehl-i kitap yani kitap ehli olarak anılır ve bu dinlerde kutsal olan Musa ve İsa'nın İslam peygamberleri olduğu, getirdikleri mesajın İslami olduğu fakat daha sonra halklar tarafından tahrif edildiği düşünülür. Bu arka plan İslam dininin kutsal kitabı Kur'an'da açıkça mevcuttur.

İslami literatürde İsrâîliyyât sözcüğü olumsuz bir anlama sahiptir. Genellikle tefsir ve hadis alimleri terimi sadece Yahudi kaynaklı kıssalar olarak görmemiş daha geniş biçimde kullanmıştır.

Fakat terimin kullanım alanına ve yorumuna dair iki ana tanım vardır:

  1. Tefsir ve hadise karışmış başta Yahudi olmak üzere zaman zaman Hristiyan veya daha eski kültür veya mitolojiler kaynaklı kıssalar;
  2. Kasıtlı olarak, İslam inancını tahrif etmek amacı taşıyarak, başta Yahudiler olmak üzere karşıt görüşlü gruplar tarafından tefsir ve hadise sokulmuş, eski kaynaklarda geçmeyen kıssalar.

Genel görüş birinci İsrâîliyyât tanım ve yorumunu kabul etse de, bazı savunmacı tefsir ve hadis alimleri ikinci tanımda ısrar etmişlerdir. Aslında Kur'an'ın büyük kısmını Tanah ve Yeni Ahit kaynaklı hikâyelerin oluşturduğu göz önüne alındığında İsrâîliyyâtın tefsire ve hadise sızmış veya kasıtlı olarak karıştırılmış efsanelerden ibaret olduğunu düşünmek bilimselliği ve nesnelliği göz ardı eden bir yaklaşım olarak görülebilir.

Amaç veya süreç ne olursa olsun, bilinen gerçek İslam tefsir ve hadis geleneğinde yer etmiş çoğu hurafe veya rivayetin Yahudi kaynaklı olduğudur. Burada son dönem araştırmacıları tarafından kaydedilmiş bir başka detay da bu kıssaların bir kısmının bire bir Tevrat kaynaklı olmaktan ziyade, Sümer mitolojisinden yoğun oranda etkilenmiş olan İsrail efsane ve folkloru kaynaklı olduğudur. Yahudi kültür ve inancının İslam'ın özellikle tefsir ve hadis ilimlerini belli noktalarda etkilemesi, Müslümanlarla ilişkisi en çok olan kitap ehli olduğundan normal karşılanabilir. Farklı kaynaklar mevcut olsa da kıssaların geneline İsrâîliyyât denmesinin en büyük nedeni bu kıssaların çoğunun Yahudi kaynaklı olmasıdır.

İsrâîliyyât, Tefsir ve Hadis

İslam Öncesi Dönem

İsrâîliyyât İslam öncesi dönemde zaten Arap kültür ve mitolojisinde büyük oranda bulunmaktaydı. Bunun en büyük nedeni Arap Yarımadası'ndaki Yahudi nüfus idi, sonuçta yakın yaşayan bu toplumlar arasında inanç ve kültür etkileşiminin oluşması kolaydı. Yine de kaydedilmesi gereken, bu etkileşimin çok büyük çapta olmadığıdır, her ne kadar hakkındaki bilgi sınırlı da olsa Arap mitolojisinin belirgin bir şekilde Yahudi kültür ve dininden farklı olduğu bilinmektedir.

İslam ve İsrâîliyyât

İslam'ın ortaya çıkışından sonra özellikle Medine'ye göç etmenin sonucunda Müslümanlar ve Yahudiler arasında yakın ilişkiler olmuştur. Medine'de çeşitli Yahudi toplulukları bulunmaktaydı ve Müslümanlar bu topluluklarla ilişki halindeydi. Zaman zaman İslam peygamberi de bu toplulukları tebliğ (İslam dinine çağırmak) amacıyla ziyaret ederdi. Bu sırada İslam dinine giren çeşitli Yahudi din adamları da olmuştur, Vehb ibni Münebbih, Abdullah bin Sûriyâ ve Ka'bu'l-Ahbâr gibi.

İslam tarihinde bu kültürel etkileşimin boyutları rahatlıkla görülebilir. Etkileşim tefsir ve hadisle sınırlı kalmamış kelam ilmini de etkilemiştir. Örneğin kelam tartışmalarından biri olan Kur'an'ın mahluk olup olmadığı meselesinin ilk ortaya çıkış yerinin Yahudi kaynaklar olduğuna dair çeşitli rivayetler vardır[2].

Erken dönemde Muhammed'in insanlara aktardığı dini bilgiler sahabiler tarafından tabiilere, tabiiler ise kendi talebeleri olan tebeu't-tabiine sözlü olarak aktarıldı. Tabiin döneminde uydurma hadisler baş gösterdi ve tebeu't-tabiin döneminde rivayet zincirleri oluşturulmaya başlandı. Sonraki dönemlerde de rivayet eden kişilerin hafıza, doğruluk, doğrulanabilirlik özelliklerini tam olarak belirlemenin imkansızlığı veya bu konularda titizlik gösterilmemesi bu rivayetlerin islam tefsir ve hadis kaynaklarında aynen yer etmesine yol açmıştır. Yaklaşık hicri 3. yüzyıl başlarında tefsir ve hadislerin tedvin edilmeye başlanmasıyla tefsir ve hadis kaynaklarına bol miktarda İsrâîliyyât girmiştir. Fakat İsrâîliyyâtın yaygınlaşmasına neden olan başlıca unsur sonraki dönemlerde yapılan tedvinlerde genellikle sadece metinlerin aktarılması, metinleri rivayet eden, kaleme alan isimlerin aktarılmamasıdır. Bu dönemde İsrâîliyyât temelli rivayetler büyük artış gösterdi ve tefsir ile hadis alanına iyice yayıldı. Hadis tedvin edilirken karışmış olan çeşitli İsrâîliyyât temelli bilgiler, tefsir kitaplarında kullanılmıştır.

İbn Haldun'da ünlü eseri Mukaddime'de İsrâîliyyâtın tefsire girişine dair açıklama ve tahliller bulunmaktadır.

İsrâîliyyât ve İsrail dışı kültürlerden kaynaklanan efsaneler İslami dogma ve inançlara bazı başkalaşımlar geçirerek karışmaya devam etmiştir.

Ayrıca bakınız

Kaynakça

  • ^ Muhammed es-Seyyid Hüseyin ez-Zehebi, Tefsir ve Hadiste İsrâîliyyât, çeviren: Enbiya Yıldırım - Asiye Yıldırım, Rağbet Yayınları, İstanbul, Mart 2003; s. 23, İsrâîliyyât kelimesinin izahı.
  • ^ İbnu'l-Esîr, el-Kâmil VII/26

İlgili Araştırma Makaleleri

Allah (Arapça: الله, romanize:

Sahabi veya çoğulu Sahabe, Ashab, bir İslâm terimidir. İslâm peygamberi Muhammed'i görmüş, onunla konuşmuş, arkadaşlık etmiş ve ona inanmış Müslümanlara verilen isimdir. İslam literatüründe bir saygı ifadesi olarak Eshâb-ı Kirâm şeklinde anılırlar. Muhammed öldüğü vakit, sayıları 124 binden fazla idi.

Peygamber veya yalvaç, Tanrı aracılığıyla bir dini veya dinî öğretiyi yaymakla görevlendirildiğine inanılan kişidir. Peygamberler ayrıca dinî terminolojide âyet, işaret veya mûcize denilen doğaüstü güç veya olayların kendilerine atfedildiği mitolojik veya yarı mitolojik insanlardır. İbrahimî dinlerin inananları, peygamberlerin Tanrı'dan aldıkları “vahiy” adlı mesajları diğer insanlara ulaştırdıklarına inanırlar.

Ru'yetullah, İslam dini terimi. Allah'ın âhirette gözlerle görülmesini tanımlar. Kelâm ilmindeki tartışma konularından birisidir.

<span class="mw-page-title-main">İslam'ın beş şartı</span> İslam dininin beş ana ögesi

İslam'ın beş şartı, İslâm Dini'nin Ehl-i Sünnet ve Ca'feriyye mezheplerine göre büyük önem arz eden beş ibadeti. Bu şartlar sırasıyla: Şehâdet etmek, namaz kılmak, zekât vermek, oruç tutmak ve hacca gitmektir. Şehâdet etmek dışındaki şartlar itîkâdî yani dininin inanç esaslarına dâir olmayıp, âmeli yani davranışsal, ibâdetsel şartlardır. Çoğu İslam âlimi dini inanç esaslarına dâir kurallar benimsendiğinde kişinin Müslüman kabul edileceğini, davranışsal ve ibâdetsel yönlerin en azından inanan olmak açısından bağlayıcı olmadığını öne sürmüşlerdir. Bazı İslam âlimleri ise imanın yani inancın ancak davranış ve ibadetlerle tamam olacağını bu nedenle şehadet getirip Müslüman olduğunu iddia eden kişinin ibadetlerini yerine getirmemesi halinde Müslüman kabul edilemeyeceğini ileri sürmüşlerdir.

Kelâm ya da İlm-i Kelâm ; İslâm dininin akāid konularını irdeleyen ve tarihî olarak bu çerçevede gelişen dinî-felsefî teorilerle ilgilenen ilim dalı. Bu anlamda kelâm, imanla ilgili konu ve sorulara izâh ve ispat getirme amacıyla geliştirilen teolojik felsefenin adıdır.

<span class="mw-page-title-main">Tefsir</span> İslami dini terim

Tefsir veya Yorumlama, İslam dini terimidir. 'el-Fesr' masdarından tef'il babında yorumlamak, açıklamak manalarına gelen bir kelimedir. Eş değer bir kelime "te'vil"dir (yorum). Kur'an ayetlerinin açıklanmasına dair dalıdır. Tefsir ilmi ile uğraşan kişiye müfessir denir. Al-i İmran suresi 7. ayette yer aldığı üzere Kur'an hem anlamı açık, hem de yoruma açık (müteşabih) ayetleri bünyesinde barındırır. İslam tarihinde Kur'an ayetlerini anlamak veya anlamlandırmak üzere çok sayıda çalışma yapılmıştır.

<span class="mw-page-title-main">Mesih</span> kurtarıcı olarak beklenen figür

İbrahimî dinlerde mesih, bir grup insanın kurtarıcısı veya özgürlüğe kavuşturucusudur. Geleneksel Yahudilikte maşiah, mesihçilik veya Mesih Çağı gibi kavramlar, kutsal mesh yağıyla meshedilmiş bir seçkine atıfta bulunan Tanah'la ortaya çıkmıştır.

<span class="mw-page-title-main">Selmân-ı Fârisî</span> Fars asıllı sahabe

Selman-ı Farisi, Fars sahabe.

Tarihte Yahudilik ile İslam arasındaki etkileşimin tarihi, İslamın Arap Yarımadası'nda doğup buradan yayılmaya başladığı 7. yüzyıla kadar uzanır. Gerek Yahudiliğin gerekse İslamın kökenleri Ortadoğu'da, İbrahim'e dayandığından, her ikisi de İbrahimi olarak kabul edilir. Yahudilik ile İslam'ın paylaştığı birçok ortak yön bulunmaktadır: temel dini görünümü, yapısı, hukuk felsefesi ve uygulaması ile İslam ile Yahudilik birbirine benzer. Gerek bu benzerliklerden ötürü, gerekse Müslüman kültürü ve felsefesinin İslam dünyası içinde yaşayan Yahudi cemaatleri üzerindeki etkisi yoluyla, geride kalan 1.400 yıl boyunca bu iki din arasında kesintisiz ve hatrı sayılır bir fiziki, teolojik ve siyasi örtüşme ortaya çıkmıştır.

<span class="mw-page-title-main">Hanefilik</span> İslam mezhebi

Hanefîlik ya da Hanefî mezhebi, İslam dininin Sünnî (fıkıh) mezheplerinden biri. Hanefilerin itikatta (inançta) mezhepleri ise Mâtürîdîliktir. İsmini asıl adı Nûman bin Sâbit olan kurucusu Ebu Hanife'den (699-767) alır. Başta Türkiye, Türkmenistan, Özbekistan, Kazakistan ve Kırgızistan gibi Türkî ülkeler olmak üzere Balkanlar, Tacikistan, Afganistan, Suriye, Ürdün, Bangladeş ve Pakistan'da yaygındır. Dört Sünnî mezhebin nüfus açısından en genişidir. Takipçileri, Sünni nüfusun yarısından fazlasını oluşturmaktadır. Hanefîlik, günümüzde en çok bağlısı bulunan fıkıh mezhebidir. Mezhebin görüşleri El-İhtiyar adlı eserde bir araya toplanmıştır.

Mukatil bin Süleyman, Tabiin dönemi hadis alimi ve müfessir. Kur'an'ı tefsir eden ilk kişilerden birisi olmakla birlikte, kaleme aldığı bu tefsir günümüze ulaşmış ve tefsirin anlaşılması açısından bir prototip özelliği sergilemiştir.

<span class="mw-page-title-main">İslam mitolojisi</span> İslam ile ilişkili bazı gerçeküstü dini anlatıların ve kavramların işlendiği mitoloji dalı

İslam mitolojisi, İslam ile ilişkili bazı dini anlatıların ve kavramların işlendiği mitoloji dalıdır. Geleneksel dinî literatürde genellikle İsrâîliyyât olarak ifade edilen mitolojik unsurların, İsrâîliyyât teriminden daha kapsayıcı ve bilimsel bir çerçeveye sahip olan "İslam mitolojisi" başlığı altında ele alınmaları önerilmiştir. İslam, dini ritüel veya mitlerden çok toplumsal düzen ve hukukla ilgilenen bir dindir. Oxford Companion to World Mythology, bir dizi geleneksel anlatıyı "İslami mitler" olarak tanımlar. İslam'ın diğer İbrahimi dinlerle paylaştığı bir yaratılış efsanesi ve ahiret vizyonu ve ayrıca Kabe'nin kendine özgü İslami hikâyesi bunlar arasındadır.

İslam inancında imanın şartlarından biri "kitaplara iman"dır. Bu kavram, Allah tarafından bazı peygamberlere kitaplar indirildiğine, bu kitapların içeriklerinin tamamıyle doğru ve gerçek olduğuna inanmak demektir. Kitaplara iman ile ilgili Kur'an'da: "Ey iman edenler, Allah'a, peygamberine, peygamberine indirdiği kitaba ve daha önce indirdiği kitaba iman ediniz. Kim Allah'ı, meleklerini, kitaplarını, peygamberlerini ve kıyamet gününü inkâr ederse tam mânasıyla sapıtmıştır" ifadeleri yer almaktadır.

Rivayet tefsiri, İslam dinine ait bir terim olup, Kur'an'ı yine Kur'an ayetleri ve peygamber ile sahabilerden gelen rivayetlerle yorumlama şeklinde yapılan tefsir türüdür.

<span class="mw-page-title-main">Kur'ancılık</span> Kuranı İslamın tek kaynağı kabul eden İslamî düşünce

Kur'ancılık, Kur'aniyyun, Kur'anizm ya da diğer bilinen adıyla Kur'an Müslümanlığı, Kur'an'ı İslam dininin tek ve ana kaynağı olarak kabul eden, hadisleri ve mezhep ayrılığını reddeden düşünce sistemidir.

<span class="mw-page-title-main">Sureler listesi</span> Vikimedya liste maddesi

Kur'an, İslam dininin kutsal kitabıdır. Müslümanlar, ibadetlerinde ondan çeşitli bölümleri okurlar. İslam'da inanç, ibadet, şeriat, ahlak, tasavvuf gibi uygulamaların dayandırıldığı ana kaynak Kur'an'dır.

İslam ilimleri ya da İslami ilimler, İslam'ın ana kaynağı olan Kur'an ve Sünnet'ten doğmuş olan bilim dallarıdır. Bu ilim dalları şunlardır.

Vehb bin Münebbih, Tabiinden olan tarihçi ve din alimi.

Hadis terminolojisi, İslam dininde, birincil kaynak Kur'an'dan sonra en önemli ikinci kaynak sayılan Muhammed'in hadislerinin, tespit edilip ilk dönemde sözlü daha sonraki dönemlerde yazılı olarak aktarımıyla uğraşan ilim dalındaki tüm terimleri ifade eder. İslam ilim tarihinde bu ifade daha çok ulumu'l hadis terimiyle karşılanabilir ki bu hadis ilmini ve onun alt disiplinlerini ifade eder.