İçeriğe atla

İsmet Özel

İsmet Özel
Doğumİsmet Özel
19 Eylül 1944 (80 yaşında)
Düvenönü, Kayseri, Türkiye
Takma adAbdullah Çıdam
MeslekŞair, yazar, düşünür
MilliyetTürk
EğitimHacettepe Üniversitesi
DönemCumhuriyet dönemi Türk edebiyatı
Edebî akımİkinci Yeni sonrası toplumcu şiir, 1960 sonrası mistik duyarlılık
Etkin yılları1966-günümüz

İsmet Özel (d. 19 Eylül 1944, Kayseri), Türk şair, yazar ve deneme yazarı.[1] Aslen Aydın, Sökelidir. 1980 sonrası birçok şair ve yazarı, şiirleri ve düşünce alanında kaleme aldığı eserleriyle etkilemiştir.[2] Modern Türk şiirinin hem anlam hem de söyleyiş bakımından zenginleşmesinde önemli katkılarda bulunmuştur.[2]

İsmet Özel, 1944'te Kayseri'de dünyaya gelmiştir. İlköğrenimini Kastamonu'da tamamlamıştır. Ortaöğrenime Çankırı'da devam etmiş, lise birinci sınıfı Çankırı Lisesinde okumuş, lise ikinci sınıfa Ankara Gazi Lisesinde devam etmiştir. 1962'de liseden mezun olmuştur. 1963’de Ankara Siyasal Bilgiler Fakültesine kaydolmuş, bu yıllarda komünist dünya görüşünü benimsemiştir. Gençliğinde Türkiye İşçi Partisi'nde çeşitli görevler üstlenen Özel, 12 Mart Muhtırası sonrası, bir "arayış" döneminin ardından, Müslüman dünya görüşüne bağlanmıştır. Bu dönemde, bağlandığı bu dünya görüşü doğrultusunda çeşitli gazetelerde fikirler kaleme almıştır. 2000'li yılların başından itibaren Türklük meselesini tartışmaya açtığı görülür. 2007'de İstiklal Marşı Derneğini kurmuştur. 2013 itibarıyla şiire veda ettiğini duyurmuştur.

İsmet Özel, Hacettepe Üniversitesi Fransız Dili ve Edebiyatı mezunudur. İkinci Yeni anlayışının etkisi altındaki ilk şiirlerinde "özgün duyarlığın", "gözü pek ve yeni bir imge dünyası"nın[3] göze çarptığı, daha sonraki şiirleriyle "toplumcu gerçekçi akımda daha önce rastlanmayan bir çizgiye"[4] ulaştığı, "devrimci anlayışa benzeri görülmemiş örnekler" sunduğu, "İslamcı anlayışta da böyle bir hava estirecek gibi görünürken şiirden düzyazıya doğru kaydığı"[5] ileri sürülmüştür.[6][7]

Yaşamı

Çocukluğu ve eğitimi

İsmet Özel, 19 Eylül 1944'te Kayseri, Düvenönü'nde dünyaya geldi. Sıdıka Hanım ve Sökeli bir polis memuru olan Ahmet Özel'in altıncı çocuğudur. Kardeşleri; Ali Rıza, Hüseyin, Şükrü, Gülseren ve Aysel'dir.[2][8][4] İsmet Özel, babası Ahmet Özel'in memuriyeti dolayısıyla birçok şehri dolaşmıştır.[9] Özel ailesi 1947’de Kastamonu'ya taşınmış, İsmet Özel 1950'de Kastamonu'da Abdülhak Hamit İlkokuluna başlamıştır. 1955'te ilkokuludan mezun olmuştur.[9]

Ahmet Özel'in 1955'te emekliliği ile Özel ailesi, ailedeki kız çocuklarının lise tahsilleri dolayısıyla Çankırı'ya taşınmıştır. Ortaokulu ve lise birinci sınıfı Çankırı Lisesinde okumuştur.[2] Özel ailesi Çankırı'da dört yıl kalmış, ardından Ankara'ya taşınmışlardır. İsmet Özel, lise öğrenimine Ankara Gazi Lisesinde devam etmiştir. Üç yıllık lise eğitiminin son sınıfında matematik dersinden ikmale kalmış ve liseyi, dördüncü yılın sonunda, 1962'de bitirmiştir.[9] Lise diplomasını alıncaya kadar geçen son bir yıllık dönemde boş durmamış; Ankara'nın kültür sanat aktivitelerini takip etmiş, kütüphaneleri dolaşıp bol bol okumuştur. 1963'te Ankara Siyasal Bilgiler Fakültesine kaydolmuştur.[9][8][5]

Üniversite ve TİP yılları

Mart 1965 Kozlu Yürüyüşü, sağ önde İsmet Özel.

İsmet Özel, Siyasal Bilgiler Fakültesi'nde eğitimine başladığı yıllarda sosyalist görüşlerini benimsemiştir.[2][10] Bu dönem, Özel'in entelektüel gelişiminde ve siyasi fikirlerinin şekillenmesinde önemli bir rol oynamıştır.[10] Özel, sosyalist söylemlerini savunurken, bu durumu "kadirşinas itaatsizliğim ve tevarüs edilmemiş asaletim beni böyle bir azınlığın içinde olmaya âdeta zorluyordu"[11] sözleriyle ifade eder. Bu yıllarda sosyalist görüşlere sahip olmayan yaşıtlarında "kasvetli ve bayağı bir manzara"[11] gördüğünü belirtir ve sosyalist olmayanların "adamdan sayılamayacağını"[12] düşündüğünü ifade eder.

Bu yıllarda, fakültede yaptığı konuşmalarla dikkat çeker ve Fikir Kulübü'nün tanışma toplantısına davet edilir.[12] Kısa süre sonra kulübün yönetim kurulunda sekreterlik görevine getirilir ve ilerleyen günlerde asbaşkan olarak görev alır.[12] Devrimci Gençlik Federasyonu'na (Dev-Genç) dönüştürülecek Fikir Kulüpleri Federasyonu'nun kurulmasına öncülük eder.[12]

İsmet Özel'in ilk şiiri, 1963 yılının Eylül ayında Yelken dergisinde yayımlandı.[13] Aynı yıl, arkadaşı Ataol Behramoğlu'nun davetiyle 7 Aralık 1963'te Türkiye İşçi Partisi'ne (TİP) kaydoldu.[9] 1964 yılında Bakırköy Halkevi'nin düzenlediği şiir yarışmasına katılarak üçüncülük ödülünü aldı.[14] 1965'teki genel seçimlerde TİP adına görevler üstlendi.[15] 1966'da Siyasal Bilgiler Fakültesi'nden bir grup arkadaşıyla birlikte Dönüşüm dergisinin caddelerde satılması etkinliklerine katıldı. Aynı zamanda sendikalarda çalışmalarda bulundu. İlk şiir kitabı Geceleyin Bir Koşu 1966 yılında yayımlandı.[5][6][10]

Bu yoğun siyasi atmosferde Özel, Siyasal Bilgiler Fakültesinde derslere devam etme olanağı bulamadı, iki sene birinci sınıfı ve iki sene de ikinci sınıfı okumak zorunda kaldı.[9] Askerlik durum belgesi almak niyetiyle gittiği askerlik şubesinden yoklama kaçağı göründüğü için on beş dakika içinde asker olarak kaydedildi.[9] Bunun üzerine 1966'da okuldan ayrılarak 64/4 er olarak tertip edildi.[9] Sivas, Konya, Elazığ ve Muş'ta toplam 24 ay askerlik yaptı.[9][5]

Askerden dönüşü ve 12 Mart Dönemi

İsmet Özel, 10 Ekim 1969'da terhis oldu ve çalışmak için İstanbul'a geldi.[2] İlk olarak bir ay Meydan Larousse Ansiklopedisinde çalıştı.[2] Ardından Eros Cinsel Bilgiler Ansiklopedisi'nin teknik sekreterliğini yaptı, bu dergide üç ay çalıştıktan sonra Ankara'ya döndü.[2] Mühendislik Haber dergisinde teknik sekreter olarak çalışmaya başladı (1970-1972).[2] 12 Mart 1971'de ilan edilen sıkıyönetimde derginin diğer yöneticileri tutuklanınca tüm sorumluluk İsmet Özel'e kaldı.[2] 1972 yılına kadar bu dergide görev yapmaya devam etti.[2] Kısa süre bir eczanede kalfa olarak çalıştı.[2][9]

1969 yılında, askerden dönüşü sonrası değişen "sosyalist çevre"den hoşnut olmayan Özel,[16] bunun "Türkiye'de gerçekleşmesini arzuladıkları sosyalist bir yönetimin ne şekilde olacağına yönelik" olduğunu belirtir.[16] 1969 yılında "Evet, İsyan" şiiri Şiir Sanatı dergisinde yayımlanır.[17] Bu şiir UNESCO tarafından "Oui la révolte" adıyla Fransızcaya çevirilecektir. Fransızca versiyonu Entre les murailles et la mer voix adlı kitapta yer almaktadır.[17]

1969 yılının sonunda ise Ant dergisi için Osman Saffet Arolat'ın yönettiği "Devrimci Genç Şairler Savaş Açıyor" başlıklı bir oturumda; Ataol Behramoğlu, Süreyya Berfe ve Özkan Mert ile kavgacı (militan) bir şiir adına, barışçı (pasifist) şiire karşı çıkmıştır.[5][6] 1970'te Ataol Behramoğlu ve Murat Belge ile birlikte devrimci sanatı savunan ve toplumcu gerçekçi akımın üçüncü kuşağı sayılabilecek şair ve yazarların ürünlerinin yayımlandığı Halkın Dostları dergisini çıkarır.[5] 18 sayı yayımlanan dergi, sıkıyönetim bildirisiyle kapatılır.[5]

Arayış dönemi

Halkın Dostları dergisinin Sıkıyönetim Komutanlığı'nca kapatıldığı ve yazarlarının tutuklandığı 12 Mart 1971'deki askerî müdahaleyi izleyen dönem, İsmet Özel için bir arayış ve değerlendirme dönemi olur; düşüncelerini ve inançlarını gözden geçirme gereği duyar.[18] Bu dönemi, "12 Mart 1971 müdahalesiyle gelen yeni dönem benim düşünme merdivenimde yükselmeme, acılar pahasına da olsa, yardımcı olabilecek bir ortamı sağladı."[18] sözleriyle ifade eder. Bu yıllardan itibaren giderek içe dönük duyarlıkları işleyen şiirler kaleme alır. Özel, 12 Mart sonrası düşünsel "inziva"ya çekildiğini belirtir.[19]

İsmet Özel, "Kötü Şiirler"den (1971) başlayarak "Amentü"ye (1974) kadar yazdığı şiirleri tarih sırasına göre okunursa, "yaşadığım geçiş sürecinin işaretleri fark edilebilir"[20] der. Arayışının en belirgin döneminin bu şiirleri yazdığı günlere denk düştüğünü vurgular. Özel, "Kendimi Müslüman saymamla, Müslüman olduğumu dışa vurmam arasında belli bir zaman aralığı vardır"[21] diyerek, "herkesin solcu düşüncelerini rahatlıkla ifade edip savunabildiği bir ortam olan Türkiye'ye dönene kadar Müslümanlığımı kendimden başkasına itiraf etmedim"[22] demiştir.

1972 yılının sonunda Hacettepe Üniversitesinde Fransız Dili ve Edebiyatı okumaya başlar.[5]

Müslüman oluşu ve sonrası

"Gençliğim sırasında sosyalist görüşleri savunan gençler arasında bir sıralama yapılacak olsaydı, Müslüman'ım diyerek ortaya çıkacak en son kişi ben olurdum"[21] diyen İsmet Özel, 1974'te Sezai Karakoç'un çıkardığı Diriliş dergisinde "Amentü" adlı şiirini yayımlayarak İslamcı dünya görüşüne bağlandığını açıkça belirtir.[2] Yeni anlayışı doğrultusunda şiirler kaleme alsa da asıl gelişimi düzyazıda olur.[5] "Amentü" şiirinden sonra 1975 yılının Ocak ve Şubat aylarında yine Diriliş dergisinde yayımlanan "Akdeniz'in Ufka Doğru Mora Çalan Mavisi" (1975) ve "İçimden Şu Zalim Şüpheyi Kaldır Ya Sen Gel Ya Beni Oraya Aldır" (1975) adlı şiirler, şairin henüz tam olarak sorgulama sürecini geride bırakmadığının bir ifadesi olarak ortaya çıkar.[2] Özel'in varoluşsal sıkıntısının tam olarak sona erdiğinin göstergesi olarak kabul edilebilecek metinler ise, altı yıl gibi uzun bir süre sonra yazılmaya başlanacak olan şiirler ile görünürlük kazanır.[2]

15 Ocak 1976'da Hacettepe Üniversitesi Fransız Dili ve Edebiyatı bölümünden sınıf arkadaşı Necla Aslandoğdu ile evlenir.[2] 25 Ekim 1976 da ilk çocukları dünyaya gelir.[2] Aynı yıl Ticaret Bakanlığında çalışmaya başlayan Özel, Müsteşarlık Kaleminin basın bürosundaki Fransızca yazışmaları yapar.[2] 1977 yılında üniversiteden mezun olur.[2] Mezun olur olmaz İslami düşünce dünyasına hitap eden Yeni Devir gazetesinde yazı yazmak için Ticaret Bakanlığından istifa eder.[2] 24 Ekim 1978'de ikinci çocukları dünyaya gelir.[2] 27 Haziran 1979 tarihine kadar Yeni Devir­'de yazı yazmaya devam eder, Abdullah Çıdam takma adıyla sayfa hazırlar.[2] 1981 yılında (YÖK kurulduktan sonra adı Mimar Sinan Üniversitesi Devlet Konservatuvarı olarak değiştirilecek olan) Kültür Bakanlığı İstanbul Devlet Konservatuvarı'nda Fransızca okutmanı olarak çalışır.[2] Yeni Devir­'de 21 Ağustos 1981'den 3 Ağustos 1982'ye kadar ikinci bir dönem daha yazar.[2] 9 Mart 1983'te üçüncü çocukları dünyaya gelir.[2] 1982 yılında bıraktığı gazete yazarlığına 2 Mayıs 1985 tarihinde Millî Gazete ile tekrar döner.[2] 1985 yılında Taşları Yemek Yasak kitabıyla Türkiye Yazarlar Birliği Deneme Ödülü'ne layık görülür. 18 Ağustos 1986'da son çocukları dünyaya gelir.[2][9][10]

Bizzat yayıncı olmayı tercih eden Özel, 1988-1994 yılları arasında Orhan Karabul ile birlikte Çıdam Yayınlarını kurar ve yönetir.[9] 1991 yılında XII. Dünya Şairler Kongresi'nce verilen Uluslararası Yunus Emre Ödülü'ne layık görülen Özel,[2] 1996'da Şilili şair Gabriela Mistral'ın Nobel Edebiyat Ödülü alışı sebebiyle her yıl bir ülkeden bir şaire verilen Gabriela Mistral Nişanı ödülünün de sahibi olur.[2] 1998'de Mimar Sinan Üniversitesi Devlet Konservatuvarı'ndaki Fransızca Okutmanlığından emekliye ayrılır.[2] Aynı sene Bilgi Üniversitesinde misafir öğretim üyesi olarak çalışmaya başlamış ve burada şiir üzerine dersler vermiştir.[2][9]

90'larda kurulup gelişen özel televizyon ve radyo yayınlarına da katılır.[9] Ocak 1995'ten Eylül 1997'ye kadar üç yıl sürecek, Kanal 7'de yayımlanan İsmail Kara'nın hazırladığı ve sunduğu, "İsmet Özel'le Baş Başa" adlı programı yapar.[9] Aynı zamanda, 6 Şubat 1996'da başlayıp 2001 yılına dek sürecek, Yeni Şafak gazetesinde haftada üç gün yazılar da yazmaya başlar.[9]

Diriliş­'teki "Amentü" şiirinden itibaren İslamcı kimliğine bürünen Özel, düşünce veya yaşam biçiminde bir kırılma daha yaşar.[23] 4 Ağustos 2003 tarihinde Millî Gazete­'de yayımlanan "Bir Zamanlar Bir İsmet Özel Vardı…" başlıklı yazısıyla yıllardır bilinçlendirme çabası içinde olduğu İslami kesimi, kendisini anlamamakla itham eder,[23][24] "Ben sizin durduğunuz yerden tedirgin oldum, başka yere gidiyorum."[24] diyerek ayrılır. Gerçek Hayat dergisindeki mektuplarına son verir. Bu tarihten itibaren hiçbir süreli yayında yer almaz.[23]

2005 yılında Türkiye Yazarlar Birliği tarafından, İsmet Özel, Üstün Hizmet Ödülü'ne layık görülmüştür.[25] 2007 yılında İstiklal Marşı Derneği'ni kuran Özel, derneği kurma sebebini, "İstiklal Marşı ne sebeple yazıldıysa İstiklal Marşı Derneği de bu sebepten kuruldu."[21] gerekçesiyle açıklar. Özel, şiiri bıraktığını 2013 yılının Temmuz ayında İstiklal Marşı Derneği'nin internet sitesinden "Sesli Gemi" adlı son şiiriyle ilan eder.[26]

İsmet Özel, hâlâ İstiklal Marşı Derneği'nin fahri genel başkanlık görevini yürütmektedir.[27] İngilizce, Fransızca, Almanca, İspanyolca ve İtalyanca dillerini bilmektedir.[2][28] 9 şiir, 22 deneme, söyleşi, mektup ve 5 çeviri kitabına imza atmıştır.

Sanat hayatı

İlk dönem şiirleri

Özel'in siyasi yönelimleri ilk şiir kitabı yayımlandıktan sonra (1966) daha belirgin bir hâle gelir.[29] 1960'lı yılların ortalarından itibaren toplumcu gerçekçi bir şiire yönelir.[29] Ancak, toplumcu gerçekçiliğe bağlı şiirlerinde, diğer toplumcu gerçekçi şairlerden farklı olarak, iç dünyasını zengin bir şekilde şiirine yansıtır.[29] Bu dönemde "halk", şiirleri için belirgin bir tema olduğu kadar toplumun güncel siyasi hayatı da şiirlerinde belirgin bir temadır. 12 Mart 1965'te Zonguldak Kozlu'da gerçekleşen maden işçilerinin eylemleri, şairin "Kan Kalesi" şiirine yansır.[30] Olaylara sosyalist bir bakış açısıyla yaklaşırken şiirsel yeteneklerini korumaya çaba gösteren Özel, Evet, İsyan (1969) ve Cinayetler Kitabı (1975) gibi eserlerinde görüldüğü üzere, siyasi söyleme dayandığında da şiir estetiğinden ödün vermeyen bir tutum geliştirir.[31] Özel'in toplumcu gerçekçi şiirlerinde, şairin halkına yönelik sevgisi açık bir şekilde belirgindir ancak bu sevginin kaynağı ve gücü şairin kendi içindedir. Bu nedenle, sevgide belirleyici olan şairdir.[29] Özel, devrimci şairlerin içinden çıktıkları toplumdan hem ilham aldıklarını hem de bu toplumun sınırlamalarıyla mücadele ettiklerini belirtir. Ona göre, devrimi düşüncede başlatmak önemlidir.[29] Zira yazacakları şiir de toplumsal gerçeklikle sıkı bir bağ içindedir. Bu bağlamda, sosyolojinin şiirin temelini oluşturduğunu ve şairin dünyayı değiştirme amacının, toplumsal dönüşümle iç içe geçtiğini vurgular:[29]

Neden toplumbilim? Psikoloji değil? Çünkü dünyayı, doğayı değiştirip yenmenin, böylece kendi kendini yenmenin tek yolu o da onun için. "İş" toplumsal bir olgudur. Şiir de bir "iş"tir.[32]

— İsmet Özel, 1966

Şiirini bir "iş" olarak niteleyen Özel, bu "iş"in toplumsal dönüşümle iç içe geçtiğini belitrir. Halka yönelirken duygu ve düşüncelerini kullanmanın, bu "iş"ini gerçekleştirmenin coşkusunu yaşar.[33] Özel, halka bakışında kendi benliğinin önemli bir yer tuttuğunu vurgular.[33] Toplumun duygularının, beğenilerinin ve ahlaki görüşlerinin "sanıldığı kadar büyük bir zenginlik" taşımadığını ifade eder:[33]

Halk sanıldığı kadar büyük bir zenginlik taşımıyor ülkemizde. Bunu şimdi âlem yapan çavuşlara bakarak yazıyorum. Duyguları, beğenileri, ahlak telakkileri yüzeyde. Nasıl sınıf ayrımları belirgin değilse aynı biçimde yaygın bir kasabalı psikolojisi. Her neyse daha iyi bakmak gerek.[34]

— İsmet Özel, 1967

İsmet Özel, Ataol Behramoğlu'na 1968 yılında yazdığı bir mektupta, "Beynim hep yaratılacak Büyük Türk Halkı ile meşgul."[35] ifadesini kullanmıştır. Ancak, sosyalist bir devrimin gerçekleşmesi için halkta siyasi ve sosyal hazırlık gerektiğine inandığı belirtilmiştir.[36] 1969'da askerden döndüğünde karşılaştığı sosyalist çevreden hoşnut olmaz. Bu dönemlerde, "Türkiye'de sosyalist olmanın sosyalistliğe yakışır bir gerekçesinin bulunmadığı" düşüncesi zihninde olgunlaşmaya başlar.[37] Şiirinde "cebimdeki adreslerden umut kalmamıştır." dizesi ile ifade ettiği bu değişikliği[38] 1967'de "güllerin bin yıllık mezarı bendedir." dizesinin 1970'te "tez kızaran güllerden kendini sakın" dizesine dönüşmesi de bu değişikliğin göstergesidir.[11] Ancak İsmet Özel'in fikir dünyası özellikle 12 Mart Muhtırası sonrasında temel değişikliklere uğrar.

İkinci dönem şiirleri

12 Mart Muhtırası'na maruz kalmamış olmasına rağmen askerî darbe atmosferinin etkisiyle, ilk kitabı Geceleyin Bir Koşu­'nun atmosferine dönüş yapar. Bu dönüşle birlikte şiirlerinde romantik bir sevgiyle, tutkuyla yaklaşılan "halk" görünmez olur.[39] Yaşama olan bağlılık da benzer şekilde arka plana düşer ve şairin ilk şiirlerindeki kendini yüceltme arzusu tekrar belirginlik kazanır.[39] Muhtıra sonrası dönemde ontolojik bir sorgulamaya girişir, düşünsel "inziva"ya çekilir.[19][40] "Amentü"ye kadar sürecek bu uzun sorgulama, şairin "ihtida" etmesi ile sonuçlanır.[39]

İsmet Özel, 1970-1974 yılları boyunca yaşadığı "ihtida" süreci ve sonrasında da şiirlerinde siyasi hadiseleri farklı şekillerde çağrıştırmaya devam eder. Ancak önceki döneminde olduğu gibi siyasi olaylara doğrudan gönderme yapmaz, metaforlar yoluyla hissettirir.[29] Dramatik şiir türüne has unsurlarıyla öne çıkan "Amentü", İsmet Özel'in sosyalist döneminde yazdığı diğer eserlerinden biçim ve üslup açısından ayrılan, aynı zamanda halka bakışını farklılaştıran bir yapıya sahiptir.[29] Şair, baba figürü üzerinden, artık "halk" terimini kullanamayacağı, sosyalist bir temas yerine din, tarih ve dil bağlarıyla kaynaşabileceği daha geniş bir kitleye yönelir.[29] Ataol Behramoğlu, "Amentü" şiirinin yayımlanmasından kısa bir süre sonra Militan dergisinde "İsmet Özel Üzerine" (1975) başlıklı uzun bir yazı kaleme alır. Özel'in ilk şiirlerinden başlayarak şiirlerindeki metafizik eğilimi tespit etmeye çalışır:

Evet, İsyan­'ın ilk şiirlerinde alttan alta sürdüğü görülen ergenlik bunalımları, onun bu duyguları tümüyle aşamadığın kanıtıdır. Aceleciliğinde (Geceleyin Bir Koşu­'dan "Partizan"a geçiverişinde) "bir başkası" olmayı denemenin payı vardır. Aynı şey bu kez "Akdeniz'in Ufka Doğru Mora Çalan Mavisi"nden "Amentü"ye geçişi için söz konusudur. Yine "bir başkası" olmayı denemek gereksinmesi... İsmet Özel, Evet, İsyan­'ın ilk şiirlerinde bütün isyancı tonuna karşın, henüz yeterince toplumcu olamayacak kadar ergenlik boğuntularıyla doluydu. Bugün de onun yeterince dindar olamayacak kadar aynı boğuntuların etkisi altında olduğu ve üstelik (gerek Evet, İsyan­'ın gerek son kitabın birçok şiirinin açıkça kanıtladığı üzere) kişiliğinde toplumcu bir dünya görüşünün derinliğine izler bıraktığı kanısındayım.[41]

İsmet Özel, Şiir Okuma Kılavuzu­'nda (1980) şairin niteliğini ele alır. Gerçek şairin dünya düzeniyle çatışan bir birey olduğunu ve dünyanın kapitalizm yüzünden olması gerekenden oldukça farklı ve sapkın bir dünyaya evrildiğini, insanların (Müslümanlar da dâhil olmak üzere) bu yanlışlığın peşinden koşarak kendi özüne yabancılaştıklarını söyler. Aynı zamanda bu tema, tüm şiirlerinde güçlü bir şekilde belirgindir.[37][42] 1983 yılı şiirlerinden "Celladıma Gülümserken Çektirdiğim Resmin Arkasındaki Satırlar" şiiri de, Özel'de tanıdık bir izlek olan, kendilik arayışının toplumsal olanın körleştirici etkisi ile sınanması teması ile biçimlenmiştir.[37]

Siyasi görüşleri

İsmet Özel'in bugün kendini İslamcı, sağcı ya da muhafazakâr kitlelerle aynı yerde duruyor gibi anlaşılması karşısında onlardan olmadığını ısrarla belirtme gereksinimi, onun sürekli yer değiştiren biri olduğunun iddia edilmesine yol açmıştır.[30] Ancak Özel, değişimlerini doğal bir süreç olarak yorumlar: "Sadece ben, üzerinde yaşadığım toprakların ve birlikte yaşadığım insanların akıbeti konusunda endişelendiğim için şöyle veya böyle davrandım."[21] ifadesini kullanır. Müslüman oluşunu ise sosyalizme bağlar:

Benim İslamiyet sularında yüzmemin sebebi herhangi bir iktisadi, içtimai veya siyasi bir hususa bağlanacaksa bu çok titizlik göstererek gerçekleştirilebilecek bir işlemdir. İşin bir ucunda benim ihtida edişim var ki kendimi Müslüman olarak görmemin, annem babam da dâhil, çocukluğumdan beri gördüğüm Müslümanlarla bir ilgisi yok. İşin diğer ucu kolayca sosyalizmle birleşiyor. Eğer benim için sosyalizmin bir ahlaki yönü var idiyse işaret oklarının beni götürdüğü yer İslam’dan başka bir yer olamazdı. Bu yüzden ben sosyalist iken neden herkesin sosyalist olmadığına ve ben İslamcı iken neden herkesin İslamcı olmadığına hep hayret ettim.[43]

Gençliğinde sağcılardan haz etmediğini, "Gençliğimde sağcıları hep küçümsedim."[11] ifadesiyle belirten Özel, "Bana göre onlar herhangi bir düşünceleri olduğu için değil, düşünmekten korktukları için bir mevzi tutmuşlardı."[11] ifadesini kullanır. Sağcılığı besleyenin ise, "kendilerinden her bakımdan büyük saydıkları insanlar gözünde muti, işe yarar kılma gayreti"[11] olduğunu söyler. Muhafazakâr kelimesinin de tercüme bir kelime olduğunu söyleyen Özel, bunun Avrupa'ya ait bir kavram olduğunu belirtir. "Müslüman dememek için muhafazakâr diyorlarsa bu sahtekârlığın bir sonu gelmesi lazım."[21] der. "Müslüman'san adı üzerine Müslümanlığın kendi gereklerine uygun hareket etmen lazım. Muhafazakârlık Avrupa'ya aittir."[21] ifadesini kullanır.

Özel, İslam'ı temel kaynak alırken, onu özgür olmanın bilgisi olarak kabul eder. Kur'an­'ı ve sünneti insana ne olması gerektiği hakkında bilgi vermesi açısından özgürlüğün esas kaynağı olarak görür. Müslümanları, İslamcı ideolojilerin sağcılığa itmesi karşısında solun eşitlik, özgürlük ve paylaşımcılık gibi İslam'la ortak paydayı taşıyan noktalarından güç alan Özel;[37] Türkiye'de sağdan bağımsız bir İslami tutum olmayışını beyan eder, kendi dönüşümünün sağcılaşmak olmadığı konusunda bir ipucu verir.[37] Bu yolda, Yeni Devir gazetesinde günlük fıkralar yazması onun geldiği konumu inşa etmesi bakımından yorumlanabilir.[37]

İsmet Özel, Müslüman oluşunda birincil etmenin "insan-dünya ilişkisi" olduğunu ifade etmiştir.[44] "Müslüman olmak beni kendimi bildim bileli düştüğüm yalnızlıktan çekip çıkardı."[45] demekte, "yalnızlıktan kurtuluşu"nu "modern insan olmaktan kurtuluşu" ile eş tutmaktadır. Bu yalnızlıktan kurtuluş özlemini, henüz 1964'te yazdığı "Dinsin dinsin benim çağdaş olmayan iğrenç yüzüm." dizelerinde de ifade ettiğini belirtmiştir.[45] Müslüman olarak gelinecek noktayı şöyle tasvir eder:

Müslim ve mümin olarak hiçbir çelişkiye düşmeden hem bütün müslümanların hem de bütün insanların emniyette olduğu kişi mevkisine gelebiliriz. Bunun için zulme razı olmadığımızı dışa vurmamız, zulmün artmasına yardım etmeyeceğimizi ortaya koymamız yeter.[46]

İsmet Özel, Müslümanlığı; zülme boyun eğmeyen, "Batılı yalnızlaşma" karşısında "emin bir kişi" olarak ele alır:

Göstereceğimiz odur ki Müslümanlık, insan oluşumuzun ekseninde yer almaktadır. Bunu nasıl göstereceğimizi soracak bazıları. Müslümanların dilinden ve elinden emniyette kişi olmak insanların emniyette oldukları kişi olmak karmaşık meseleler çıkarmaz karşımıza. Böyle bir kişi olmak için zorbalara yaltaklanmamak, zorbalıktan menfaat beklememek yeter. Bizi insanların gözünde güvensiz bir kişi hâline getiren tek belirti, bizim o insanları ezen, o insanları sömüren, o insanların yaşama imkânlarını gasp eden güç veya güçlerin müttefiki olarak görünmemizdir.[46]

Dünya sistemine bakışı

İsmet Özel, Üç Zor Mesele adlı kitabında, "medeniyet, teknoloji ve yabancılaşma kelimelerinin art arda sıralanması sonucu bir bakıma modern dünyanın her şeyi dile getirilmiş sayılıyordu"[47] ifadesini kullanır ve "neyim, ne yapıyorum, ne ile yapıyorum diye sorulduğunda karşınıza çıkan şeyin yabancılaşma, medeniyet ve teknoloji" olduğunu ifade eder:

Önemle üzerinde durmamız gereken nokta, bunların karşımıza teker teker çıkmadıklarıdır. Yabancılaşma ancak medeni bir hayat tarzıyla birlikte söz konusu edilebiliyor, medeniyet ancak kendi teknolojisiyle ayakta durabiliyor. Teknoloji, hayatını devam ettirebilecek bir medeniyeti türetiyor. Yabancılaşmadan medeni olunamıyor. Üç meselenin birbiriyle ilişkileri tam anlamıyla girift.[47]

"Mali hegemonya" olarak nitelediği günümüz sistemini, "bütün insanları kendi emrinde çalıştırıyor"[48] ifadesiyle itham eder. Varmak isteyeceği noktayı ise "paranın belirleyici bir unsur olmadığı bir hayat"[48] olarak niteler. Ayrıca sistemin borç üzerine kurulduğunu, borcun da ne olduğunu, neler gerektirdiğini şu sözlerle ifade eder:

Borç, borç verenin lehine işleyen bir sistem yaratır. Yani borç verebilenin rahat ettiği her şey kötüdür. Borç alanın sıkıntıda olduğu her şey kötüdür. Ve bugün dünya, insanların borçlandırılması esasıyla işliyor. … Dünyada yaşayan her fert, imkânlarının ötesinde bir hayata icbar ediliyor. Herkes imkânlarının ötesinde bir hayatı yaşayabilmek için borçlanmak zorunda. Yani borç almadığın takdirde yapamayacağın işler vardır. … Mekanizma böyle işliyor.[48]

Özel, "İnsanlar hayal aracılığıyla kendi hayatlarına girmiş olan kuvvetleri tanrılaştırıyor, sonra onları tecessüm ettiriyor ve nihayet onlara tapıyorlar."[49] ifadesini kullanır. Ardından, insanların artık Ay'a Güneş'e veya putlara değil; devlet adamlarına, piyasaya, makinelere, teşkilatlara, teorilere taptığını ifade eder. Bu tapınmanın sebebinin "tapılan nesnede mevcut olduğunu farz ettiği kuvvete sığınarak güvenliğini sağlama"[49] olduğunu belirtir. Bir çeşit morfin olarak niteler, "morfinin avutucu etkisiyle hayali seçmek"tir. Piyasayı, "fark edilmesi ve savaşılması en zor putperestlik" olarak niteler. Modern putperestliğin "piyasaya ve devlet adamlarına tapılması" olarak belirtmesi akabinde piyasaya tapınan kişinin tapınma biçiminin "açık seçik" olmadığını söyler:

Buna karşılık, mesela, piyasaya tapma şeklinde ortaya çıkan putperestlik, paranın mistifikasyonu ve modern iktisadiyatın karmaşık işleyişi içinde ortaya çıktığı için birinciye göre fark edilmesi, savaşılması daha zor bir putperestlik. … Emtiaya tanınan kutsallık, markaya atfedilen kuvvet, reklamın dua yerini tutması gibi hususları putpereste açıklamak; ona ihtiyaçtan nasıl uzaklaşıp, yalnızca piyasaya kulluk etmek gibi bir batıl dinin gereklerini yerine getirdiğini gösterebilmek oldukça zordur.[49]

Piyasa denilen kuruluşun eskinin çarşı ve pazarından temelli farklılıklar gösterdiğini, eskinin çarşı ve pazarının insanların ihtiyaçlarını giderecek nesnelerin teminini ve sosyal etkileşimi sağladığını ve insanın hayatının bu denli "iktisadi kıskaç" içine girmemiş olduğunu ifade eder.[49] "Ancak, buna rağmen şeytanın sancağını çarşıya diktiği bilinirdi." ifadesini kullanır.[49] Günümüzde "her yerin piyasa" olduğunu, "alım satıma konu olmayan nesne"nin kalmadığını ve piyasanın; "akıl erdirilemeyen mekanizması, süper tapınakları, üretim ve tüketim orduları, bankaları" vasıtasıyla "dinden uzaklaşmış kimselere tanrılık edebileceğini" ifade eder.[49] "Karmaşık" olarak belirttiği iktisadi yapının teknolojik güce ve makinaların gücüne tapınmayı beraberinde getirdiğini ifade ederek bu iki "putun" birbirini desteklediğini, birbirinin kutsiyetlerini koruduğunu söyler.[49] Şu sözlerle devam eder:

Bugün elektronik aygıtları kadir birer nesne olarak görenler yalnız bunların mekanizmasına yabancı sokaktaki adam değildir, aynı zamanda bu edevatın uzmanları da makina dinine, elbet rakip olarak, dâhildirler. İnsanın uzayda rahatça yol alacak teknik güce erişmesi, bilgisayarların günlük hayattaki başarılı sonuçları makinayı tanrılar arasına kolayca katmıştır. Ancak bu dinin iki ana mezhebi vardır: Birincisi, teknik gelişmeye dolayısıyla makinaya taparken, ikinci mezhep, bu gelişmeyi sağladığı gerekçesiyle insan aklının işleyişine tapmaktadır.[50]

Bu düzenin Orta Çağ'da da geçerli olduğunu hatta günümüz sisteminin Orta Çağ'daki sistemin değişmiş bir versiyonu olduğunu, burjuvazinin "her şeyin aynı kalması için her şeyi değiştirdiğini" söyler:

Burjuvazi, feodal düzeni allak bullak etti demek yanlıştır. İpleri, mavi kanlı soyluların elinden alırken ortalığı epey karıştırdı doğrusu, ama kınarmış gibi gözüktüğü düzeni muhafaza etti o da. Burjuvazi her şeyin aynı kalması için her şeyi değiştirdi. Son üç yüz yıl boyunca yapılan her değişiklik, her şeyin aynı kalması içinmiş meğer. Durum öyle güzel ayarlanmıştır ki artık, dünyanın kapitalist yapısı sosyalist yapıyla yer değiştirecek olsa öz bakımından o hiç sevilmeyen feodal yaşama tarzına daha uygun bir düzen uygulamasına geçildiği anlaşılacaktır.[51]

Günümüz dünyasının "sermayedar, teknokrat ve bürokrat" üçlüsünü aynı cephede ele alır ve bu kişilerin hizmet ettikleri düzenin dünyanın neresinde ve hangi biçime girmiş olursa olsun "insanın insana kulluğunun en canlı şekilde hayatta kalmasına yönelik" olduğunu iddia eder.[51] Günümüz dünyasındaki "insanın insana kulluğunun", burjuva ya da bürokrat (kapitalist-sosyalist) biçimlerinin çerçeveyi karışık bir hâle getirmelerinden haraketle, düzenin bazı özelliklerinin bile ancak felsefe, iktisat veya herhangi bir insani disiplin yönünden dikkatle bakıldığında anlaşılabildiğini söyler.[51] İnsanın çok çeşitli avunma ve mistifikasyon nesneleri ile sarılmış olduğunu, "insanın insana kulluk edebilmesi için birçok usullerle sarhoş edildiğini" ifade eder.[51] Orta Çağ'ın günümüz dünyası karşısında olduğundan daha kötü gösterilmesinin sebebini günümüzün dünyasını yüceltme amaçlı olduğunu; günümüzün bir Orta Çağ olduğunu, bu Orta Çağ'ın belirgin özelliklerinin "düş krıklığı ve insan ruhunun tıkanıklığı" olduğunu belirtir:

Evet, biz bugün bir Orta Çağ yaşıyoruz. Hem öyle bir Orta Çağ ki bir öncekinden çok daha aşağı seviyede. Birinci Orta Çağ'dan çıkılırken Avrupa düşüncesinin öngördüğü bütün varsayımlar iflas etmiştir. İnsanın üstün insana dönüşmesi bir yana, Âdemoğlu mevcut seviyesini koruyamaz hâle düşmüş, toplumlar yeni ve hakkaniyete dayalı bir düzenlemeye kavuşmak yerine gittikçe teknokrat-bürokrat despotluğuna boyun eğer hâle düşürülmüşlerdir. İçinde bulunduğumuz Orta Çağ'ın belirgin özelliği düş kırıklığı ve insan ruhunun tıkanıklığıdır.[52]

Eserleri

Kaynakça

Özel

  1. ^ Yalçın 2003, s. 823.
  2. ^ a b c d e f g h i j k l m n o p q r s t u v w x y z aa ab ac ad ae af Tüzer 2019.
  3. ^ Behramoğlu, Ataol (1995). Şiirin Dili - Anadil. İstanbul: Adam. ss. 98-100. ISBN 978-975-418-338-2. 
  4. ^ a b Kurdakul, Şükran (1989). Şairler ve Yazarlar Sözlüğü. İnkılâp Kitabevi. s. 312. ISBN 978-975-10-0146-7. 
  5. ^ a b c d e f g h i Fuat 2008, s. 941.
  6. ^ a b c Bezirci, Asım (2002). Dünden Bugüne Türk Şiiri. Evrensel Basım. s. 144. 
  7. ^ Necatigil, Behçet (1960). Edebiyatımızda İsimler Sözlüğü. Varlık Yayınevi. ss. 267-268. 
  8. ^ a b Yalçın 2003, ss. 823-825.
  9. ^ a b c d e f g h i j k l m n o p Kaya 2014, ss. 13-23.
  10. ^ a b c d Ayazlı 2016, ss. 21-27.
  11. ^ a b c d e f Özel 1999, s. 73.
  12. ^ a b c d Özel 1999, s. 48.
  13. ^ Özel 1999, s. 29.
  14. ^ Kaya 2014, s. 37.
  15. ^ Fedai 2018, s. 392.
  16. ^ a b Özel 1999, s. 53.
  17. ^ a b Bilgi, Levent (1996). İsmet Özel - Hayatı, Eserleri, Poetikası. Harran Üniversitesi. ss. 131-132. 
  18. ^ a b Özel 1999, s. 89.
  19. ^ a b Özel 1999, ss. 90-91.
  20. ^ Özel 1999, s. 92.
  21. ^ a b c d e f "İsmet Özel Memleket Dergi'ye konuştu". Memleket. 29 Eylül 2012. 27 Eylül 2022 tarihinde kaynağından arşivlendi. Erişim tarihi: 27 Kasım 2023. 
  22. ^ Özel 1999, s. 93.
  23. ^ a b c Kaya 2014, s. 41.
  24. ^ a b Özel, İsmet (4 Ağustos 2003). "Bir Zamanlar Bir İsmet Özel Vardı..." Millî Gazete. ismetozel.org. 
  25. ^ "2005 Yılı Yılın Yazar, Fikir Adamı ve Sanatçıları Ödülü". Türkiye Yazarlar Birliği. 20 Nisan 2010. 14 Haziran 2023 tarihinde kaynağından arşivlendi. Erişim tarihi: 14 Haziran 2023. 
  26. ^ Özel, İsmet. "Son Şiirim Yayınlandı". İstiklâl Marşı Derneği. 12 Eylül 2013 tarihinde kaynağından arşivlendi. Erişim tarihi: 12 Eylül 2013. 
  27. ^ "İstiklâl Marşı Derneği 4. Olağan Genel Kurulu". www.istiklalmarsidernegi.org.tr. 17 Ocak 2021 tarihinde kaynağından arşivlendi. Erişim tarihi: 31 Ocak 2021. 
  28. ^ Kaya 2014, s. 20.
  29. ^ a b c d e f g h i Fedai 2018, ss. 375-397.
  30. ^ a b Fedai 2018, ss. 388-389.
  31. ^ Fedai 2018, s. 383.
  32. ^ Behramoğlu & Özel 1995, s. 43.
  33. ^ a b c Fedai 2018, s. 384.
  34. ^ Behramoğlu & Özel 1995, s. 52.
  35. ^ Behramoğlu & Özel 1995, s. 76.
  36. ^ Özel 1999, s. 54.
  37. ^ a b c d e f Karacoşkun & Hüküm 2008.
  38. ^ Özel 1999, s. 80.
  39. ^ a b c Fedai 2018, s. 386.
  40. ^ Yılmaz 2019.
  41. ^ Behramoğlu, Ataol (1995). Şiirin Dili - Anadil. Adam Yayınları. s. 141. ISBN 975-418-338-4. 
  42. ^ Yılmaz 2020.
  43. ^ Özel, İsmet (10 Ekim 2004). "Usûl Hakkındaki Açıklamama Devam Ediyorum". ismetozel.org. 
  44. ^ Özel 1999, s. 95.
  45. ^ a b Özel 1999, s. 96.
  46. ^ a b Özel 1999, s. 115.
  47. ^ a b Özel 2014, ss. 28-29.
  48. ^ a b c "Mali Hegemonya, Para, Faiz, Borçlanma". İstiklal Marşı Derneği. 21 Kasım 2023 tarihinde kaynağından arşivlendi. Erişim tarihi: 21 Kasım 2023. 
  49. ^ a b c d e f g Özel 2014, ss. 78-79.
  50. ^ Özel 2014, s. 80.
  51. ^ a b c d Özel 2014, ss. 81-82.
  52. ^ Özel 2014, s. 83.

Genel

Hakkında yazılanlar

Kitaplar

  • Hasan Aktaş (2000), İsmet Özel'in Amentüsü (Metindilbilimsel Bir Çözümleme), Birey Yayınları
  • İbrahim Tüzer (2008), Şiire Damıtılmış Hayat, Dergâh Yayınları
  • Reşit Güngör Kalkan (2010), Ben İsmet Özel Şair..., Okur Kitaplığı Yayınları
  • Hasan Aktaş (2011), Celladına Gülümseyen Şair İsmet Özel (Metindilbilimsel Bir Çözümleme), Yort Savul Yayınları
  • Selahattin Yusuf (2014), Bir Masal İsmet Özel'i, Profil yayıncılık
  • Lütfi Bergen (2015), Kalın Anadoluculuk İsmet Özel'e Bir Cuma Mektubu, Akçağ Yayınları
  • Hüseyin Etil (2019), İsmet Özel ve Partizan Aynı Adamın Öyküsü, Küre Yayınları
  • Fatih Öztürk (2021), Sokrates ve İsmet Özel, Hece Yayınları

Dergi ve gazeteler

  • Atay, Rıfat; Güven, Bedirhan. (2021). Daimî Varoluşsal Kaygı: İsmet Özel Şiiri Örneği. Turkish Academic Research Review, 6(5), ss. 1517-1544.
  • Kaya, Ahmet (2019). İsmet Özel’in Şiirlerinin Bir Prototip Olarak “Mazot” Şiiri. Elektronik Sosyal Bilimler Dergisi, 18(71), ss. 1252-1260.
  • Akar, Yeliz (2020). İsmet Özel’in Amentü Şiiri Üzerine Sembolik Bir Okuma. Yeni Türk Edebiyatı Araştırmaları, 12(24), ss. 231-266.
  • Sari, Ahmet (2010). İSMET ÖZEL VE PAUL CELAN’IN ŞİİRLERİNDE ŞEHİR İZLEĞİ / The City Metaper In the Lyrics of İsmet Özel and Paul Celan. Atatürk Üniversitesi Türkiyat Araştırmaları Enstitüsü Dergisi, 14(36), ss. 157-171.
  • Yılmaz, Nusret (2018). İSMET ÖZEL’İN “MATARAMDA TUZLU SU” ADLI ŞİİRİNDE ÖZNE’NİN İNŞASI. Kesit Akademi Dergisi (15), ss. 130-140.
  • Küçükeroğlu, Güler (2023). İSMET ÖZEL’İN “CELLADIMA GÜLÜMSERKEN ÇEKTİRDİĞİM FOTOGRAFIN ARKASINDAKİ SATIRLAR” ŞİİRiNE PSİKANALİTİK BİR YAKLAŞIM. Ankara Uluslararası Sosyal Bilimler Dergisi, 6(12), ss. 105-116.
  • Fedai, Celal (2018). İsmet Özel’in Şiirlerinde 1965-1975 Dönemi Siyasî Olayları ve Halka Bakış. Türk Dili Ve Edebiyatı Dergisi, 58(2), 375-397.
  • Tüzer, İbrahim (2007). “ÜÇ FİRENK HAVASI’NDAN MODERN İNSANA ÖLÜM VE İSMET ÖZEL”. Türklük Bilimi Araştırmaları, sy. 22, ss. 189-02.
  • Balcı, Mustafa (2020). İsmet Özel Şiirinde Servet-i Fünûn İzleri. Journal of Turkology, 30(2), ss. 375-393.
  • Secaattin Tural (2010), İsmet Özel Şiirinde Şehir Algısı, Turkish Studies, Sayı 5/1, s. 1346-1360
  • Mehmet Yılmaz (2013), İsmet Özel'in 'Sevgilim Hayat' Şiirinin Marksist Estetik Açısından Tahlili, Ankara Üniversitesi Türkiyât Araştırmaları Enstitüsü Dergisi, Sayı 49, ss. 221-222
  • Balcı, Mustafa; Bıyıklı, Şaban (2014). Bir Şiir, Bir Mekân, Bir Devir 4 Nisan 2023 tarihinde Wayback Machine sitesinde arşivlendi.. TDK TÜRK DİLİ DERGİSİ, no. 750, ss. 76-85.
  • Apaçe, Özgül; Özdemir, Aslan (Temmuz 2006). "İsmet Özel - Cumhuriyet benim ağabeyim sayılır (söyleşi)". Kaçak Yayın. 38: 6-10.
  • Cemil Meriç, İsmet Özel, Jurnal 2, s. 300
  • Beşir Ayvazoğlu, Bir Yusuf Masalı, Zaman
  • Ahmet Turan Alkan (8 Mayıs 2000), "Türk" Meselesi, Zaman, 8 Mayıs 2000
  • Mustafa Armağan, Part-Time Feministler 26 Mart 2024 tarihinde Wayback Machine sitesinde arşivlendi., Zaman-Turkuaz
  • Serdar Turgut, Gırtlağımda bir harf büyüyor, Buna dayanacağım...
  • Serdar Turgut (12 Ağustos 2003), Yaşam Tarzı Olarak Hayal Kırıklığı, Akşam
  • Haşmet Babaoğlu (18 Eylül 2003), "Çılgının Biri" Konuştukça, Vatan
  • Haşmet Babaoğlu (19 Eylül 2003), İsmet Özel Ne Dedi? 26 Mart 2024 tarihinde Wayback Machine sitesinde arşivlendi., Vatan
  • Ali Ayçil (25 Eylül 2003), İsmet Özel Cellatlarına Gülümsüyor, Vakit
  • Sibel Eraslan, Bir Çınar, Bir Şehir, Bir Şair..., Vakit
  • Şahin Alpay (16 Ağustos 2003), 'Menfaat' Meselesi, Zaman
  • Ahmet Güntan (Eylül 2003), İsmet Özel-Sevdiği Oyun: Kuka..., Kitap-lık
  • Nuray Mert, Bir İsmet Özel Röportajı
  • Belma Akçura, 'İsmet Özel Aslında Hiç Değişmedi', Milliyet
  • Mehmet Şevket Eygi, İsmet Özel'in Son Yazısı, Millî Gazete
  • Afet Ilgaz, İsmet Özel'in Son Yazısının Düşündürdükleri Ve Hatırlattıkları, Millî Gazete
  • Selahattin Yusuf, İsmet Özel Fikriyatı için Bir Özet ve Kılavuz Denemesi, 19, Anadolu Gençlik Dergisi

Dış bağlantılar

İlgili Araştırma Makaleleri

<span class="mw-page-title-main">Ataol Behramoğlu</span> Türk şair, yazar ve çevirmen

Ataol Behramoğlu, Türk şair, yazar, çevirmen, akademisyen ve edebiyatçı.

Nihat Behram, Türk şair, yazar, gazeteci.

Özdemir İnce, Türk şair, yazar, çevirmen ve gazeteci.

Kemalettin Kâmi Kamu, Gurbet Şairi olarak da tanınan Türk şair ve siyasetçi.

<span class="mw-page-title-main">Orhan Veli Kanık</span> Türk şair (1914–1950)

Orhan Veli Kanık, daha çok Orhan Veli olarak tanınan Türk şairdir. Melih Cevdet ve Oktay Rifat ile birlikte yenilikçi Garip akımının kurucusu olan Kanık, Türk şiirindeki eski yapıyı temelinden değiştirmeyi amaçlayarak sokaktaki adamın söyleyişini şiir diline taşıdı. Şair otuz altı yıllık yaşamına şiirlerinin yanı sıra hikâye, deneme, makale ve çeviri alanında birçok eser sığdırdı.

<span class="mw-page-title-main">Mehmet Âkif Ersoy</span> Türk şair, veteriner hekim, öğretmen ve siyasetçi

Mehmed Ragîf, daha sonra Mehmet Âkif Ersoy, Türk şair, veteriner hekim, öğretmen ve siyasetçidir.

Şükran Kurdakul, Türk şair, yazar ve araştırmacıdır.

<span class="mw-page-title-main">Enver Gökçe</span>

Enver Gökçe ; Türk şair, yazar ve çevirmen.

<span class="mw-page-title-main">Nikola Vaptsarov</span>

Nikola Vaptsarov Bulgar şair.

Doğuş Bildirisi, Haluk Aker, Rahmi Akseki, Ataol Behramoğlu, Erhan Etiker, Eser Gürson, Abdullah Nefes, İsmet Özel ve Semih Tezcan tarafından 16 Mart 1964 tarihinde Evrim Dergisi'nde yayımlanmış olan; dönemin edebiyat anlayışını eleştiren ve yazarların genç sanatçılar olarak daha üretken ve daha bilinçli bir edebi ortam oluşturma çabasında olduklarını açıklayan bildiridir.

Türkiye'de genel olarak tüm alanlarda batılılaşma süreci, 1839 yılında ilân edilen Tanzimat Fermanı ile başlamıştır. 1838 - 1860 yılları arasında yetişmiş gençler 1860 yılında sonra Edebiyat alanında batılaşmayı sağlamışlardır. Bu dönem edebiyatına Tanzimat Edebiyatı denmektedir.

Veysel Çolak, Türk şair, romancı, deneme yazarı, edebiyat eleştirmeni, düşünür.

Osmanlı Devleti'nin son dönemlerinde eğitim amacıyla Avrupa'ya, özellikle Fransa'ya giden gençler oradaki edebiyatta gördükleri yenilikleri ülkeye dönüşlerinde Türk edebiyatında uygulamaya başlamışlardır. Bu şekilde belli dönemler halinde günümüze kadar süren yeni bir edebiyat başlamıştır. Bu dönemlerden biri de Cumhuriyet dönemi edebiyatıdır.

<span class="mw-page-title-main">Metin Eloğlu</span> Türk şair ve ressam

Metin Eloğlu,, Türk şair ve ressam.

Onur Behramoğlu, Türk şair.

Şeref Bilsel, Türk şair.

A. Kadir Paksoy, Türk öğretmen, şair ve yazar.

İkinci Yeni sonrası toplumcu şiir, Cumhuriyet dönemi Türk edebiyatında 1960-1980 yılları arasındaki şiir eğilimidir. 1961 Anayasası ile, daha önce yasaklı olan Nazım Hikmet'in eserleri tekrar yayınlanmaya başladı, bu dönemde siyasal ve sosyal alandaki dergi ve gazete gibi türler daha yoğun ilgi görmüştür. Siyasal ve sosyal ortamdaki bu değişimler sonrası ortaya çıkan ve kendilerini toplumcu olarak değerlendiren şairlerin oluşturduğu şiir eğilimi, Türk edebiyatında "İkinci Yeni sonrası toplumcu şiir" olarak değerlendirilmiştir. Bu dönem şairleri, eserlerini Halkın Dostları, Yeni Gerçek, And ve Militan gibi dergiler etrafında vermiştir. Ataol Behramoğlu, İsmet Özel, Süreyya Berfe ve Özkan Mert, 1969'da Ant dergisinde "Toplumcu Genç Şairler Savaş Açıyor" başlıklı yazılarıyla İkinci Yeni şiir anlayışına karşı olduklarını belirtmişlerdir.

Faize Özdemirciler, Kıbrıslı Türk şair ve yazardır.

Ordunun Duası, Mehmet Âkif Ersoy'un 1920'de Türk Kurtuluş Savaşı döneminde Türk ordusunu yüreklendirmek amacıyla yazdığı bir şiiridir. Safahat'ta yer almayan ve Ali Rıfat Çağatay tarafından nihavend makamında marş olarak bestelenen şiir yayımlandıktan bir süre sonra Türk askerî birliklerince kullanılmaya başlandı. Şiir, şairin Cenk Şarkısı şiiriyle beraber İstiklâl Marşı'na yakın mısralar barındırmakta ve İstiklal Marşı'nın bir prototipi olarak görülmektedir.