İçeriğe atla

İslamiyet öncesi Türk edebiyatı

İslamiyet öncesi Türk edebiyatı ya da Destan dönemi Türk edebiyatı, Türklerin İslamiyeti kabulünden önceki dönemlerde oluşturdukları edebiyata verilen isimdir.[1] İslamiyet öncesi Türk edebiyatı M.Ö 4000'li yıllardan başlayarak Türklerin İslamiyeti kabul ettiği XI. yüzyıla kadar sürmektedir.[2] Bu dönem edebiyatı genellikle sözlü ürünlerden oluşmuştur ve yazılı ürünler yok denecek kadar azdır. İslamiyet öncesi Türk edebiyatında M.S VI. yüzyıla kadar olan dönem sözlü edebiyat dönemi olarak adlandırılırken, ilk yazılı eserlerin verilmeye başlamasından sonra yazılı edebiyat dönemi başlamıştır. Eski Türklere ait olan en eski yazılı belgeler ise Orhun Yazıtları'dır Bu yazıtlar Türklerin bilinen ilk alfabesi olan Orhun alfabesi ile Göktürkler tarafından yazılmış yapıtlardır.[3] Genel olarak Orhun Yazıtları'ndan önceki dönem sözlü edebiyat, sonrası ise yazılı edebiyat olarak nitelendirilmiştir.

Sözlü edebiyat ve ürünleri

Henüz yazının bulunmadığı dönemlerdeki kaynaklara sözlü edebiyat ürünleri denir. Türk edebiyatında sözlü edebiyatın oluşması dinsel temellere dayanır. Eski Türkler ilk sözlü edebiyat ürünlerini dini tören ve şölenlerde vermiş, nesilden nesile aktararak da devam etmesini sağlamışlardır.[2]

Eski Türk şiiri genel özellikleri

Edebiyat türleri arasında önemli bir yeri olan şiir, sözlü edebiyatında ilk türlerinden biri olmuştur. Eski Türklerde şaman, kam, baksı, ozan, gibi dini liderler kopuz adını verdikleri çalgılarıyla ilk şiir örneklerini vermişlerdir.[4] Bilinen ilk Türk şairleri: Çuçu, Arpın Çor Tigin, Kül Tarkan, Pratyaya Şiri gibi isimlerdir.[2][4][5] İslamiyet öncesi Türk şiirleri hece ölçüsüyle yazılmıştır. Bu şiirlerde yedili, sekizli, on ikili, ölçülere sık rastlanılır. Eski Türk şiirlerinde kafiye oldukça önemlidir, şiirlerin nazım birimi dörtlük, uyak düzenleri ise yarım uyak şeklindedir. Bu dönemde yabancı dillerin etkisi az olduğundan dildeki sözcük sayısı azdır. Şiir konuları arasında: kahramanlık, yiğitlik, ölüm, savaş, binicilik, at sevgisi, askerlik ve aşk gibi kavramlar ön plandadır.[2] Şiirler; sığır adı verilen av şölenleri, yuğ adı verilen yas törenleri ve şölen adı verilen toplu ziyafetlerde söylenmiştir. Genel olarak anonim olan bu ürünler yalın bir Türkçe ile söylenmiştir.

Koşuk

Türkler İslamiyet öncesi belli dönemlerde, "sığır töreni" adı verilen av törenlerinde, "Toy / Şölen" adı verilen kurban törenlerinde ziyafetler ve kazanılan savaşlar sonunda, tüm boyların erkekleri bir araya gelerek eğlenirdi. Bu eğlencelerde söylenen çoklukla aşk, doğa ve yiğitlik konularını işleyen ve "kopuz" adı verilen sazla birlikte söylenen şiirlere "koşuk" adı verilir. Koşuklar İslamiyet sonrası edebiyatta yerini; Halk edebiyatında koşmalara, Divan edebiyatında ise gazellere bırakmıştır.[6] Koşuklar dörtlük biçiminde yazılmış ve hece ölçüsüyle söylenmiştir. Uyak düzenleri: aaab, cccb, dddb şeklindedir.[6]

Sagu

Sagu, ölen bir kişinin ardından söylenen bir tür ağıt şiiridir. Genelde ölen kişinin erdemlerini ve yiğitliklerini konu alır. Edebi sanatlara yer verilir. Dörtlük esasına dayanır. Ölen kişinin kahramanlıklarını, başarılarını, erdemlerini; kalanların acısını ve duyulan üzüntüyü dile getirir. Sagu, nazım şekliyle söylenir. Bu şiirlere İslâmiyet sonrası Halk edebiyatında ağıt, Divan edebiyatında ise mersiye denir. Yuğ denilen ölüm törenlerinde söylenir. Divân-ı Lugati-t Türk'teki Alp Er Tunga (Saka Türklerinin yazdığı) sagusu bu türün önemli örneklerindendir.[7]

Sav

Sav; atasözü niteliğinde, az sözle çok şey anlatan, anlam yoğunluğu bulunan, özlü sözlerdir. Kaşgarlı Mahmut'un Divân-ı Lügati't-Türk adlı eserinde pek çok sav vardır. Bugünkü atasözlerinin karşılıklarıdır. Biçim olarak cümle veya iki dize şeklinde söylenmiştir.[8]

Destan

Destan, milletlerin hayatında büyük yankılar uyandırmış tarihî, toplumsal (savaş, göç, istilâ gibi) veya doğal (yangın, salgın hastalık, sel, deprem gibi) olayların anlatıldığı, hayal unsurlarıyla süslenmiş uzun manzum eserlerdir. Destanlar ait oldukları ulusların özelliklerini yansıtır. Destanlarda anlatılan olaylar toplumlarda derin izler bırakmıştır. Destanlardaki kişiler genellikle seçkin zümreden oluşur. Destanlarda zaman zaman tanrının olaylara müdahale ettiği gözlenir. Destanlar oluşumları bakımından doğal ve yapay destan olmak üzere ikiye ayrılırlar. Doğal destanlar toplumu derinden etkileyen olaylar sonucunda halk arasında kendiliğinden oluşmuşlardır. Bunlar daha sonraları bir şair tarafından derlenip düzenlenmişlerdir. Destanlar ulusların yazı öncesi dönemlerini aydınlatabilmek için önemli bir kaynak sayılırlar. Türklerde doğal destanlara: Alper Tunga Destanı örnek verilebilir. Yapay destanlar ise: bir ulus için önemli olan bir olayın yıllar sonra destan özelliklerine bağlı kalarak bir yazar tarafından kaleme alınmasıdır. Türklerde yapay destanlara: Kayıkçı Kul Mustafa'nın yazdığı Genç Osman Destanı ve Fazıl Hüsnü Dağlarca'nın yazdığı Üç Şehitler Destanı örnek verilebilir.[9][10]

İslamiyet öncesi Türk destanları

Türk destanları sözlü edebiyat ürünleri oldukları için destanlar hakkındaki bilgiler oldukça kısıtlıdır. Türk destanlarının bugün var olan kısımları diğer ulusların kaynaklarından derlenmiştir. Bunlardan bir kısmı Çin, Arap, İran ve Yunan kaynaklarından derlenip yazıya aktarılırken bir kısmı ise halk arasında süre gelen hikâyelerin derlenip yazılmasıyla oluşmuştur. Eski Yunan ve İran destanları ile Türk destanları arasında çeşitli benzerlikler vardır.[] Türk destanlarındaki mitolojik öğeler genel olarak ışık, rüya, ağaç,demir, altın, yay, at,kurt, geyik, mağara ve sihir gibi şeyler olmuştur. İslamiyet öncesi Türklere ait olan Alp Er Tunga Destanı'nda Türkler ile İranlılar arasında geçen savaşta Saka Türkleri'nin hakanı olan Alp Er Tunga'nın yiğitlikleri ve kahramanlıkları anlatılır. Bu destana ait bilgiler Firdevsî'nin Şehnâme adlı eserine dayanmaktadır. Şehnâme'de Alper Tunga'dan Afrasyap olarak bahsedilir.[11] Saka Türklerine ait olan Şu Destanı'nda ise Makedonyalı İskender ile Saka Türkleri arasındaki mücadeleler anlatılmaktadır.[12] Hun Türklerine ait Oğuz Kağan Destanı'nda ise Oğuz Kağan'ın savaşları ve yaşamı anlatılmaktadır. Destanda Oğuz Kağan doğuştan güzel olan biri olarak tasvir edilmektedir. [] Destanda diğer konular ise Oğuz Kağan'ın kırk gün sonra büyüyüp gelişmesi ve halka eziyet eden canavarı öldürmesi olayıdır. Destandaki Oğuz Kağan karakterinin gerçekte Asya Hun İmparatoru olan Metehan'ın olduğu düşünülmektedir.[] Bozkurt Destanı ile Ergenekon Destanı ise Göktürk Kağanlığı'na aittir. Bozkurt Destanı'nda savaşta yaralanan bir Türkün dişi bir kurt tarafından kurtarılması, koruması ve Türklerin çoğalıp eski güçlerine ulaşmaları anlatılmaktadır.[13] Ergenekon Destanı'nda ise Türklerin bir yenilgi sonrasında Ergenekon'a çekilmeleri ve orada çoğalarak demir bir dağı eritip kurtulmaları anlatılır.[14] Türk destanlarından Türeyiş ve Göç Destanı ise Uygur Türkleri'ne aittir. Türeyiş Destanı'nda Uygur hakanının üç kızını bir insanla evlendirmek istemeyerek Tanrı'ya kızları ile evlenmesi için yalvarması anlatılır. İlerleyen dönemlerde Tanrı bir kurt görünümüyle hakanın kızlarıyla evlenir ve Uygur Türkleri bu evlilikle beraber çoğalır.[15] Göç Destanı'nın konusu ise: Uygurların çektikleri çileler ve bulundukları topraklardan göç etmeleridir. Ayrıca destanda Uygur hakanının oğluna bir Çin prensesi alması ve buna karşılık Kutul Dağı'nı vermesi anlatılır.[16]

Yazılı edebiyat

Bilge Tonyukuk yazıtları.

İslamiyet öncesi Türk edebiyatına ait bilinen yazılı ürün sayısı oldukça azdır. İslamiyet öncesi Türk edebiyatının en önemli eserleri Orhun Yazıtları ile Uygur Metinleri'dir. Orhun Yazıtları Türklerin bilinen ilk alfabesi olan Göktürk alfabesi ile Göktürkler tarafından yazılmış yapıtlardır.[3] Yabancı dillerin etkisinden uzak ve yalın bir dil tercih edilmiştir. Bu yazıtlarda Göktürklerin bağımsızlıkları için Çinlilerle olan mücadeleleri anlatılmaktadır. Ayrıca Türk ulusuna seslenerek birlik beraberlik içinde yaşamaları gerektiği öğütlenmiştir. Bu yazıtların ilkini bilge Tonyukuk, iki ve üçüncüsünü ise Yolluğ Tigin tarafından yazılmıştır. Bilge Tonyukuk'un yazdıkları daha sade bir yapı gösterirken, Yolluğ Tigin'in yazdıkları ise söylev tarzında olmuştur. Bu yazıtlar günümüzde Moğolistan sınırları içerisinde bulunmaktadır.[17][18] Uygur Metinleri ise Uygur alfabesi kullanılarak yazılmıştır. Bu yazıtlarda Budizm ve Maniheizm dininin ilkeleri anlatılmaktadır. Bu yazıtlar Türkistan'ın Kara Hoço kenti yakınlarında olan Turfan'da yapılan kazılar sonucunda ortaya çıkmıştır.[19] Uygurlardan günümüzde ulaşan eserlere örnek olarak Irk Bitig, Sekiz Yükmek ve Altun Yaruk sayılabilir.[20]

Ayrıca bakınız

Kaynakça

  1. ^ İslamiyet’ten Önceki Türk Edebiyatı, Edebiyat Öğretmeni 3 Nisan 2016 tarihinde Wayback Machine sitesinde arşivlendi., 13 Nisan 2016 tarihinde erişildi.
  2. ^ a b c d İslamiyet Öncesi Türk Edebiyatı 29 Mart 2017 tarihinde Wayback Machine sitesinde arşivlendi., Anadolu Üniversitesi, Yard.Doç.Dr. Hülya Pilancı
  3. ^ a b Orhun Yazıtları, 13 Nisan 2016 tarihinde erişildi
  4. ^ a b Sözlü Edebiyat, Edebiyat Öğretmeni, 6 Mayıs 2016 tarihinde Wayback Machine sitesinde arşivlendi. 13 Nisan 2016 tarihinde erişildi
  5. ^ Bilinen İlk Türk Şair: Arpin Çor Tigin ve Şiirleri, Dil ve Edebiyat Net 3 Nisan 2016 tarihinde Wayback Machine sitesinde arşivlendi., 13 Nisan 2016 tarihinde erişildi
  6. ^ a b Koşuk, 13 Nisan 2016 tarihinde erişildi
  7. ^ Sagu, 13 Nisan 2016 tarihinde erişildi
  8. ^ Sav, 13 Nisan 2016 tarihinde erişildi
  9. ^ Destan, 13 Nisan 2016 tarihinde erişildi
  10. ^ Destanlar, Edebiyat Öğretmeni 3 Nisan 2016 tarihinde Wayback Machine sitesinde arşivlendi., 13 Nisan 2016 tarihinde erişildi
  11. ^ Alper Tunga Destanı, Edebiyat Öğretmeni 6 Mayıs 2016 tarihinde Wayback Machine sitesinde arşivlendi., 13 Nisan 2016 tarihinde erişildi.
  12. ^ Şu Destanı, 13 Nisan 2016 tarihinde erişildi
  13. ^ Bozkurt Destanı, Edebiyat Öğretmeni 29 Mart 2016 tarihinde Wayback Machine sitesinde arşivlendi., 13 Nisan 2016 tarihinde erişildi
  14. ^ Ergenekon Destanı, Edebiyat Öğretmeni, 4 Nisan 2016 tarihinde Wayback Machine sitesinde arşivlendi. 13 Nisan 2016 tarihinde erişildi.
  15. ^ Türeyiş Destanı, Edebiyat Öğretmeni, 6 Mayıs 2016 tarihinde Wayback Machine sitesinde arşivlendi. 13 Nisan 2016 tarihinde erişildi.
  16. ^ Göç Destanı, Edebiyat Öğretmeni 6 Mayıs 2016 tarihinde Wayback Machine sitesinde arşivlendi., 13 Nisan 2016 tarihinde erişildi
  17. ^ Yazılı Edebiyat (Göktürk Yazıtları, Uygur Metinleri), Edebiyat Öğretmeni 6 Mayıs 2016 tarihinde Wayback Machine sitesinde arşivlendi., 13 Nisan 2016 tarihinde erişildi
  18. ^ İslamiyet Öncesi Türk Edebiyatı Ders Notları 21 Nisan 2016 tarihinde Wayback Machine sitesinde arşivlendi., MEB, 13 Nisan 2016 tarihinde erişildi.
  19. ^ Uygur Metinleri, 13 Nisan 2016 tarihinde erişildi
  20. ^ Türk edebiyatı, 13 Nisan 2016 tarihinde erişildi

İlgili Araştırma Makaleleri

<span class="mw-page-title-main">Orhun Yazıtları</span> 8. yüzyıla tarihlenen Göktürk yazıtları

Orhun Yazıtları, Göktürk Yazıtları ya da Köktürk Yazıtları, Eski Türkçe (𐰆𐰺𐰴𐰣∶𐰖𐰔𐱃𐰞𐰺𐰃) olan, Türklerin bilinen ilk alfabesi olan Orhun alfabesi ile II. Köktürk Kağanlığı döneminde Göktürkler tarafından yazılmış yapıtlardır. Birçok kişi ilk Türkçe yapıt olarak bilse de ilk Türkçe yapıt Çoyr Yazıtıdır. Orhun yazıtları Türkçenin tarihsel süreçteki gramer yapısı ve bu yapının değişimiyle ilgili bilgiler verdiği gibi Türklerin devlet anlayışı ile yönetimi, kültürel ögeleri, komşuları ile soydaşlarıyla olan ilişkileri ve sosyal yaşantısıyla ilgili önemli bilgiler içermektedir.

Tūnyokuk, Göktürk Kağanlığının yabgusudur. "Aşina" ailesinin akrabalarından Göktürk "Aşide" ailesindendir. Göktürkler ve diğer Türk göçebe imparatorluklarının kurucusu ve yönetenleri, Aşina sülalesindendir.

<span class="mw-page-title-main">Oğuz Kağan Destanı</span> Türk destanı

Oğuz Kağan Destanı Türk destanlarından, Hun-Oğuz destanları grubundandır. Oğuz Kağan Destanı'nın dört ayrı yazması vardır. Çağatayca, Farsça ve Uygurca yazmalardaki Oğuz Kağan Destanı; Oğuz boyları, Türk dili, edebiyatı, folkloru, târihi ve kültürü hakkında bilgi verir. Destan Türklerin atası olduğu varsayılan Oğuz Kağan'ın hayatını anlatır.

Eski Türkçe, Türk yazı dilinin ilk dönemidir. Dönem Orhun Türkçesi ve Eski Uygur Türkçesi olmak üzere iki altdönemde incelenir. Orhun Türkçesinin kesin tarihlere dayandırılabilir ilk belgesi olan ve VIII. yüzyılın ortalarına tarihlenen Orhun Yazıtlarından Uygur Türkçesinin tarihe karıştığı XIII. yüzyıla değin sürer. Doğu Asya'dan Doğu Avrupa'ya dek önemli bir coğrafyada konuşulduğu anlaşılmaktadır. İlk dönemlerinde yabancı etkilerden epey uzak ve dönemin diğer dillerine göre oldukça yalın olduğu, Uygur çağında git gide zenginleştiği ve yabancı dillerden etkilendiği anlaşılmaktadır. Dil XIII. yüzyılda ölse de türlü Türk toplulukları tarafından yazı dili olarak kullanıldığı XVII. yüzyıla tarihlenen Altun Yaruk nüshasından anlaşılmaktadır.

<span class="mw-page-title-main">Kül Tigin</span> İkinci Doğu Göktürk Kağanlığı’nı yöneten devlet başkanı

Kül Tigin veya Köl Tigin, d. 684 - ö. 27 Şubat 731), İkinci Doğu Göktürk Kağanlığı'nı ağabeyi Bilge Kağan ile birlikte yöneten devlet başkanıdır. Kül Tigin, devletin askerî kanadını yönetiyordu.

Türkler İslamiyet öncesi belli dönemlerde, "sığır töreni" adı verilen av törenlerinde, "Toy / Şölen" adı verilen kurban törenlerinde ziyafetler ve kazanılan savaşlar sonunda, tüm boyların erkekleri bir araya gelerek eğlenirdi. Bu eğlencelerde söylenen çoklukla aşk, doğa ve yiğitlik konularını işleyen ve "kopuz" adı verilen sazla birlikte söylenen şiirlere "koşuk" adı verilir. Koşuklar İslamiyet sonrası edebiyatta yerini: Halk edebiyatında koşmalara, Divan edebiyatında ise gazellere bırakmıştır. Koşuklar dörtlük biçiminde yazılmış ve hece ölçüsüyle söylenmiştir. Ayrıca koşuklar kopuz eşliğinde söylenirdi Uyak düzenleri: aaab cccb dddb şeklindedir.

Destanların nazım şekli ve türünü, hem Halk Edebiyatı hem de Âşık Edebiyatı bünyesinde bulmak mümkündür.

<span class="mw-page-title-main">Orhun Vadisi</span> Vadi

Orhun Vadisi Moğolistan’ın göbeğinde, başkent Ulan Batur’dan 370 km uzaklıkta Orhun Nehrinin etrafında bulunmaktadır. Orhun Vadisi 2004 yılında UNESCO Dünya Mirası listesine alınmıştır. Orhun Vadisinin tarih açısından büyük önemi vardır. Uygur Kağanlığı ve bir zamanlar dünyanın en büyük imparatorluğu olan Moğol İmparatorluğu'nun başkentleri Orhun Vadisi’ndedir. Bu yüzden Orhun Vadisi Hun İmparatorluğu, Göktürk Kağanlığı, Uygur Kağanlığı ve Moğol İmparatorluğu’na ait arkeolojik kalıntılar, eski kent ve yerleşim merkezlerinin enkazları, yazılı ve dikil taşlar, mezarlar ve Budist tapınaklarının bulunduğu, çok sayıda tarihi bilgi içeren kültürel bir miras olarak kabul edilmektedir.

<span class="mw-page-title-main">Kül Tigin Yazıtı</span> 8. yy.da yazılmış Göktürk Yazıtlarının bir bölüm

Kül Tigin Yazıtı veya Kül Tigin Kitabesi, Bilge Kağan'ın kardeşi, İkinci Doğu Göktürk Kağanlığı'nın yöneticisi Kül Tigin'in ölümü üzerine MS 732'de Orhun Vadisinde diktirilmiş yazıt.

<span class="mw-page-title-main">Bilge Kağan Yazıtı</span> 8. yy.da yazılmış Göktürk Yazıtlarının bir bölüm

Bilge Kağan Yazıtı veya Bilge Kağan Kitabesi, Türk dilinin en eski yazıtlarındandır. Orhun Yazıtları olarak bilinen yazıtlardan biridir.

<span class="mw-page-title-main">Tonyukuk Yazıtı</span> 8. yy’da yazılmış Göktürk Yazıtları’nın bir parçası

Tonyukuk Yazıtları ya da uluslararası literatürdeki adıyla bulunduğu yere nisbetleBain Tsokto Yazıtları, Orhun Irmağı vadisinde 8. yüzyılda yazılıp dikilmiş olan Göktürk Yazıtlarından birisidir. Moğolistan'ın başkenti Ulan Bator'un ilçesi Nalayh'ta Bayan Tsokto adlı yerde bulunmuştur.

GökTürkçe, Göktürk Türkçesi, Köktürk Türkçesi veya KökTürkçe, Türkçenin bilinen ve yazılı metinleri ele geçirilebilen en eski dönemine verilen isimdir. Eski Türkçe adlı dönemin ilk kısmını oluşturur. Devamında Eski Uygur dönemi yaşanmıştır.

Göç Destanı, bir Uygur destanıdır. Türeyiş Destanı’nın devamı niteliğindedir. Destanda, Türklerin kutsal taşı Çinlilere verince Tanrı tara­fından cezalandırılması, açlık ve kuraklığın başlaması ile ana vatanlarından göç etmeleri anlatılır.

<span class="mw-page-title-main">Yollıg Tigin</span> İkinci Göktürk Kağanlığının 5. Kağanı

Yollıg Tigin ya da tahta oturduktan sonraki adıyla Ay Kağan, Türkçenin Tonyukuk'tan sonra bilinen ilk yazarı ve İkinci Göktürk Kağanlığı'nın 5. kağanıdır. Bir Göktürk hükümdarı olmasına rağmen Türkiye Türkçesinde "Ay Kağan" değil "Yollıg Tigin" olarak bilinir. Bunun nedeni henüz bir tigin (prens) iken yazdığı Göktürk Yazıtları'nda "Yollıg Tigin" adını kullanmasıdır. Tonyukuk Yazıtı ile birlikte Bilge Kağan ve Köl Tigin yazıtları; Türk siyasi tarihinin dayandırıldığı ilk Türkçe belgeler olduğu için, Yollıg Tigin; hükümdarlığından çok sanatçı yönüyle ön plana çıkmıştır.

İslamiyet etkisinde gelişen Türk edebiyatı, Türklerin İslamiyet'e geçişi ile başlayan edebi dönemdir. Türkler edebiyat alanında ilk olarak sözlü edebiyat ürünleri olan: şiir, destan, sav, sagu, koşuk gibi türlerde eserler vermiştir. Yazının icadı ve Türkler tarafından öğrenilmesi ile de Türk edebiyatında yazılı dönem başlamıştır. Türklerin Karahanlılar döneminde kitleler halinde İslam dinine geçmesi ile edebiyat alanında bir geçiş dönemi yaşanmıştır. İslamiyet öncesindeki Türk edebiyatı, Türklerin İslam'a geçişleri ile birlikte Halk edebiyatı başlığı altında devam etmiştir. İslamiyet etkisinde gelişen Türk edebiyatına geçiş dönemi edebiyatı da denmektedir. Bu dönemde hece ölçüsünün yanı sıra aruz ölçüsü de kullanılmıştır. Bu dönem eserleri daha çok didaktik bir özellik taşıyarak öğüt verici yapıtlar olarak bilinmektedir. Bu dönemin yapıtlarında İslam dininin etkisi ile Arapça ve Farsça sözcüklerde görülmektedir. Dönemin diğer bir özelliği ise eski Türk şiir biçimleri ile mesnevi, gazel, kaside gibi yeni şiir biçimlerinin beraber kullanılmasıdır. İlk yapıtlar gibi Halk ve Divan edebiyatı da İslamiyet etkisinde gelişen Türk edebiyatı ayrımına girmektedir.

Bayan Çor Kağan, 747 – 759 arasında Uygur Kağanlığı'nı yöneten kağan. Resmî olarak "Täŋridä Bolmiš İl İtmiš Bilgä Kaγan" yani "Tanrı Tarafından Ülke (İl) Etmiş Bilge Kağan" unvanını kullanmıştır. Tang Hanedanı tarafından kendisine Yingwuweiyuanpiqiejuo Han (英武威遠毗伽闕可汗) veya kısaca Yingwu Han (英武可汗) unvanı verilmiştir. Tahta geçmeden önceki kişisel adı Çabış Tigin'dir. Kendisinden sonra tahta oğlu Bögü Tigin çıkmıştır.

<span class="mw-page-title-main">Kutlug Bilge Kül Kağan</span>

Kutluk Bilge Kül Kağan, 744'te Uygur Kağanlığı'nı kuran devlet adamı. Uygur Kağanlığı'nı 744'ten 747'ye kadar yönetmiştir. Uygurları oluşturan dokuz boydan, hükümdar ailesinin mensup olduğu Yaglakar uruğundandır. Bilge Kül Kağan'ın adı Karabalgasun Yazıtı'nın Çince metninde Kutlug Boyla şeklinde geçmektedir. Kağan olduktan sonra bugünkü Karabalsagun olarak bilinen yerde başkent olarak inşa ettirdiği Ordu-Balık kenti Türklerin kurduğu ilk kenttir. Böylece Türklerin kutsal başkenti Ötüken başkentliğini kaybetmiş, Türkler yerleşimlerini Orhun Nehri'nin dış havzasındaki yamaçlardan bizzat nehrin yatak boylarına taşımıştır.

<span class="mw-page-title-main">Kazak edebiyatı</span>

Kazak edebiyatı, Kazakistan'ın mevcut topraklarından, Kazakistan Sovyet Sosyalist Cumhuriyeti döneminden, Rus İmparatorluğu altındaki Kazak ülkesinden ve Kazak Hanlığı döneminden doğar. Etnik Kazaklar tarafından yazılmış tarih ve edebiyat, tarih boyunca Kazakistan'ın yaşadığı Türk boylarının literatürüne dâhil birçok tamamlayıcı temalarda bazı örtüşmelerle belirmiştir.

Toy ya da kengeş, İslamiyet öncesinde Türk devletlerinde devlet işlerinin görüşülüp ve tartışıldığı aynı zamanda yasama, yürütme ve yargı yetkisini kullanan meclistir. XIII. yüzyılın ortalarından itibaren Türkçe kaynaklarda geçmeye başlayan kurultay kelimesi, toy yerine kullanılmaya başlanmış ve toy sadece yemekli eğlenceler için kullanılan bir kelime hâline gelmiştir.

Türk edebiyatında destan, efsaneden sonra ortaya çıkmış bir edebî türdür. Türk milletinin bir bütün olarak zamanımıza ulaşmış büyük destanları olmasa da yabancı kaynaklarda yer alan bazı parçaları mevcuttur. Türk destanlarına ait çeşitli parçalar Çin, Fars, Moğol ve Arap kaynaklarında bulunmaktadır. Bilinen Türk destanları arasında en eskisi Yaratılış Destanı’dır. Bu destan, Altay Türkleri arasında anlatılagelmiştir. Rus Türkolog Vasili Radlof tarafından saptanıp yazıya geçirilmiştir. İslâmiyet'ten önceki döneme ait en eski destanlar Saka Türkleri'ne aittir. Bu destan zinciri içinde Alp Er Tunga ve Şu Destanı parçaları bulunur. Bunlar Kaşgarlı Mahmut'un Divân-ı Lügati't-Türk adlı eserinde yer almaktadır.