İçeriğe atla

İslam ve Protestanlık

İslam ve Protestanlık, Balkanlar'da genişleyen Osmanlı İmparatorluğu'nun bugünkü Macaristan ve Transilvanya'da Kalvinizm ilk kez karşılaştığı 16. yüzyılın başlarında temas kurdu. Her iki taraf da Avusturya Kutsal Roma İmparatoru'na ve Katolik Kilisesi müttefiklerine karşı çıktıkça, dini benzerlikleri ve ticaret ve askeri ittifak olasılıklarını araştıran çok sayıda fikir alışverişinde bulundu.

İlk Protestanlar ve İslam, Kristolojideki teolojik farklılıklara rağmen birbirlerini Katoliklikten daha yakın kabul ederek karşılıklı hoşgörü ve anlayış duygusu oluşturdular. Osmanlı İmparatorluğu erken dönem Protestan kiliselerini destekledi ve zor zamanlarda ayakta kalmalarına katkıda bulundu. Martin Luther, Osmanlıları "Avrupa'nın günahlarına karşı Tanrı'nın gazabının asası" olarak görerek, papalığa karşı müttefik olarak görüyordu.[1]

Başlangıç

Protestanlık, 16. yüzyılın başlarında Avrupa'da ortaya çıkan tek tanrılı Hristiyan dininin bir koludur. Doktrinsel olarak Teslis doktrinine ve Katolik Kilisesi ile Doğu Ortodoks Kilisesi'nin diğer teolojik doktrinlerine bağlıdır, ancak Roma Katolik Kilisesi'nden dini yozlaşmaya, pastoral tacizlere ve bazı doktrinlere karşı bir "Protesto" olarak ayrılmıştır. Protestanlığın kendisi, başından beri özellikle Martin Luther, Jean Calvin, Huldrych Zwingli ve daha sonra Thomas Cranmer'ın takipçileri arasında birçok varyasyona sahipti.

İslam, tek Tanrı inancına dayalı en yaygın İbrahimî dinlerden birisidir. İslam'da son peygamber olduğuna inanılan Muhammed aracılığıyla 610 yılında, Arabistan'ın Mekke şehrinde ortaya çıkmış ve yayılmıştır.

Tarihsel arka plan

Protestanlık ve İslam, 16. yüzyılda günümüz Macaristan ve Transilvanya'daki Kalvinist Protestanların Osmanlı İmparatorluğu'nun Balkanlar'daki genişlemesine denk gelmesiyle temasa geçti. Protestanlık birkaç belirgin kola ve Protestanlık içinde birden fazla mezhebe ayrıldığından, aralarındaki ilişkileri spesifik olarak belirlemek zordur. İlişkiler, erken modern ve modern dönemlerde daha düşmanca hale geldi, ancak son zamanlarda yakınlaşmaya yönelik girişimlerde bulunuldu. Karşılaştırmalı din açısından, özellikle Sünnilerle ilginç benzerlikler varken, Katolikler genellikle Şiilerle benzerlikler ve her iki dini yaklaşımdaki farklılıklarıda vardır.[2]

1453'te Fatih Sultan Mehmed'in İstanbul'u fethetmesi ve Orta Doğu'nun I. Selim ve oğlu Kanuni Sultan Süleyman altında birleşmesi, Osmanlı hakimiyetini Orta Avrupa'ya yaymayı başardı.

Aynı zamanda, Kuzey ve Orta Avrupa'nın birçok bölgesinde, Papalık otoritesine ve İmparator V.Karl liderliğindeki Kutsal Roma İmparatorluğu'na sert bir muhalefetle Reform yaşanıyordu. Bu durum Protestanları, ortak Habsburg düşmanlarına karşı Müslüman dünyasıyla çeşitli işbirliği ve yakınlaşma biçimleri (dini, ticari, askeri) düşünmeye yöneltti.

Osmanlı İmparatorluğu, güneydoğuda Hristiyan Avrupa ile bir sınır paylaştı ve Kalvinist, Lutheran ve Üniteryen azınlıklarla temas kurdu. Bu harita, Protestanlığın 16. ve 17. yüzyıllarda modern sınırların üzerine bindirilmiş yayılmasını gösteriyor.

Erken dini uyum (15. – 17. yüzyıllar)

Reformasyonun gelişmesi sırasında Protestanlık ve İslam, Katoliklikten çok birbirine daha yakın görülüyordu: "İslam, ibadet yerlerindeki resimleri yasaklaması, evliliği bir ayin olarak görmemesi ve manastır emirlerini reddetmesi ile Protestanlığa daha yakın görülüyordu."[3]

Bölünmüş bir Avrupa'da Katolikler ve Protestanlar arasındaki çekişme, İslam'ın bir savaş alanına dönüşmesine yol açtı.

Karşılıklı hoşgörü

Osmanlı Padişahı, kendi hakimiyetindeki Hristiyan ve Yahudi inançlarına hoşgörülü davranmasıyla tanınırken aynı tarihlerde İspanya Kralı Protestan inancına hoşgörü göstermemiştir. Huguenotlar, bazı Anglikanlar, Quaker'lar, Anabaptistler ve hatta Cizvitler veya Kapusenler gibi çeşitli dindar mülteciler İstanbul'a ve kendilerine ikamet ve ibadet hakkı verilen Osmanlı İmparatorluğu'na sığınmayı başardılar. Osmanlı İmparatorluğu’na Cizvitler ilk 1583’te geldiler ve 1586'lı yıllarda III.Murad'a Hristiyan olma çağrısında bulunmuşlardır. Bunun üzerine Kapüsen rahipler tutuklanıp sınırdışı edilmişlerdir. Osmanlılar Transilvanya ve Macaristan'da ve aynı zamanda Fransa'da Kalvinistleri desteklediler. Çağdaş Fransız düşünür Jean Bodin şöyle yazdı:[4][5][6][7]

III.Murad, atalarından aldığı dine dünyadaki herhangi bir prens kadar büyük bir bağlılıkla saygı gösterir ve uygular, ancak başkalarının garip dinlerinden nefret etmez; ama tam tersine, herkesin vicdanına göre yaşamasına izin verir: evet ve dahası, Pera'daki sarayına yakın, dört farklı dine yani. Yahudilerinki, Hıristiyanlarınki, Yunanlılar ve Müslümanlarınki.

Kaynakça

  1. ^ ""The Influence of the Ottoman Threat on the Protestant Reformation (Reformers)"". 15 Mayıs 2023 tarihinde kaynağından arşivlendi. Erişim tarihi: 22 Haziran 2023. 
  2. ^ مصطفى, رانيا (1 Ocak 2021). "الإسلام البروتستانتي (2)". جريدة الأمة الإلكترونية (Arapça). 28 Eylül 2021 tarihinde kaynağından arşivlendi. Erişim tarihi: 23 Haziran 2023. 
  3. ^ Bilici, Mucahit (Temmuz 2007). "Islam in Europe". Comparative Studies in Society and History (İngilizce). 49 (3): 744-745. doi:10.1017/S0010417507000710. ISSN 1475-2999. 
  4. ^ Goffman, Daniel (25 Nisan 2002). The Ottoman Empire and Early Modern Europe (İngilizce). Cambridge University Press. ISBN 978-0-521-45908-2. 
  5. ^ Goffman, Daniel (25 Nisan 2002). The Ottoman Empire and Early Modern Europe (İngilizce). Cambridge University Press. ISBN 978-0-521-45908-2. 
  6. ^ Goffman, Daniel (25 Nisan 2002). The Ottoman Empire and Early Modern Europe (İngilizce). Cambridge University Press. ISBN 978-0-521-45908-2. 
  7. ^ Goffman, Daniel (25 Nisan 2002). The Ottoman Empire and Early Modern Europe (İngilizce). Cambridge University Press. ISBN 978-0-521-45908-2. 

İlgili Araştırma Makaleleri

<span class="mw-page-title-main">III. Mustafa</span> 26. Osmanlı padişahı (1757–1774)

III. Mustafa, divan edebiyatındaki mahlasıyla Cihangir;, 26. Osmanlı padişahı ve 105. İslam halifesi.

<span class="mw-page-title-main">Hristiyanlık</span> tek tanrılı İbrahimî bir din

Hristiyanlık, Nasıralı İsa'nın yaşamına, öğretilerine ve vaazlarına dayanan, tek Tanrılı İbrahimî bir dindir. Günümüzde Hristiyanlık, dünya nüfusunun yaklaşık %30,1'ini oluşturmaktadır ve 2,4 milyarı aşkın takipçisi ile dünyanın en kalabalık dinidir. Takipçilerine, "Mesihçi" anlamına gelen Hristiyan veya Nasıralı İsa'ya ithafen İsevi veya Nasrani denir. Kitâb-ı Mukaddes'e inanan takipçileri, Yahudi metni olan Tanah'ta kehanet edilen İsa'nın Mesih olarak gelişinin bir Yeni Ahit olduğuna inanırlar.

<span class="mw-page-title-main">Reform (tarih)</span> 16. yüzyılda yalnızca Kutsal Kitapa dayanan bir ilahiyat anlayışını ortaya çıkaran hareket

Reform veya Yenilikçi Devrim 16. yüzyılda başlatılarak tüm Avrupa’yı etkilemiş ve Katolik Kilisesi’ne karşı yapılmış dinsel bir harekettir. Bu hareket Avrupa'nın değişim ve dönüşümüne sebep olmuştur.

Protestanlık, Hristiyanlığın en büyük üç ana mezhebinden biridir. 16. yüzyılda Martin Luther ve Jean Calvin'in öncülüğünde Katolik Kilisesi'ne ve Papa'nın otoritesine karşı girişilen Reform hareketinin sonucunda doğmuştur (1529).

Büyükelçi veya sefir, başka bir ülkede siyasî ve hukukî olarak ülkesini temsil eden kişidir. Büyükelçiler, görevli bulundukları ülkede, vatandaşı oldukları ülkenin devlet başkanını temsil eder.

<span class="mw-page-title-main">Erdel</span> Romanyanın batısında bir bölge

Erdel veya Transilvanya bugünkü Romanya'nın batı ve orta bölgelerine eskiden verilen isimdi. Asıl ismi Macarca Erdély, Rumence Ardeal, Sırp, Bulgar ve Yunan dillerinde ise Erdel olarak kullanılmış ancak diğer Avrupa ülkeleri aynı bölgeye genellikle Transilvanya ismini vermişlerdir. Erdel 1526 yılındaki Mohaç Muharebesi'nden sonra Osmanlılara bağımlı hale geldi ve 1683'e kadar Erdel Prensliği adıyla iç işlerinde serbest dış işlerinde Osmanlı İmparatorluğu'na bağlı bir özerk devlet olarak yaşadı. 1683 yılındaki II. Viyana Kuşatması'nın bozgunla sonuçlanmasından sonra bölge 1691'de Macaristan ile birlikte fiilen Avusturya Arşidüklüğü'nün eline geçti. Bölge 20. yüzyılın başlarında Macaristan ve Romanya arasında birkaç kere el değiştirdi. II. Dünya Savaşı sonrasında Romanya'nın elinde kaldı.

<span class="mw-page-title-main">Millet (Osmanlı İmparatorluğu)</span>

Millet, Osmanlı Türkçesinde dini grupları belirtmek için kullanılan terimdir. 19. yüzyılda Tanzimat reformlarıyla, hakim sınıf olan Sünniler dışındaki, kanunen korunan dini azınlıkları ifade etmek için kullanılmaya başlanmıştır. Osmanlı İmparatorluğu'nda tüm Sünni gruplar bir millet kabul edilirken, azınlıklar yani gayrimüslimler sadece dine veya mezhebe göre değil aynı zamanda etnik gruplarına göre de ayrı milletler oluştururlardı. Örneğin Ermeniler tek bir millet olmayıp Ermeni Katolik ve Ermeni Protestan milletlerine ayrılırlardı. Millet kelimesi Arapça bir kelime olan mille (ملة)'den gelmektedir. Millet kelimesi günümüzde, Osmanlı'da kullanılandan farklı olarak, dinsel bir anlam değil dilsel bir anlam ifade etmektedir.

<span class="mw-page-title-main">II. János</span> Transilvanya ve Macaristan Kralı

János Zsigmond Zápolya, 1540-1571 arası Transilvanya ve Macaristan Kralıydı.

Bu madde Osmanlı İmparatorluğu'nun; nüfus yoğunluğunu, etnik gruplarını, eğitim seviyesini, dinsel bağlarını ve nüfusun diğer yönlerini içeren demografisidir.

<span class="mw-page-title-main">Ahidnâme</span>

Ahdname, Ahtiname ya da Ahidnâme Osmanlı İmparatorluğu'na ait bir çeşit anayasal bildirgedir çoğunlukla kapitülasyon olarak adlandırılır. Erken modern dönem boyunca, Osmanlı İmparatorluğu bu belgeyi Ahidname-i Hümayun ya da emperyal teminat olarak adlandırmıştır ve Ahdname İmparatorluk ile çeşitli Avrupalı devletler arasında resmi antlaşma işlevi görmüştür.

<span class="mw-page-title-main">Osmanlı gerileme tezi</span>

Osmanlı gerileme tezi veya Osmanlı gerileme paradigması, Osmanlı İmparatorluğu'nun dünyanın o zaman gelişmiş kabul edilen ülkeleri ile kıyaslandığında bilim ve endüstride geri kalması ve ürünler ortaya çıkaramaması sonucu, dış ülkelere bağımlılığını tarif etmek amacı ile ortaya konmuştur. Türkiye'nin ve dünyanın tanınmış tarihçilerinden Halil İnalcık Osmanlı İmparatorluğu Klasik Çağ adlı kitabında, “...18. yüzyılın uzun savaşlarıyla denge Avrupa’dan yana döndü. Osmanlı gücü inişe geçti, 18. yüzyılda Batı üstünlüğünün kabulüyle de imparatorluk politik ve ekonomik olarak Avrupa’ya bağımlı hale geldi, imparatorluğun varlığını sürdürmesi ve olası çöküşü, sonunda bir Avrupa politikası sorunu, Doğu Sorunu oldu ve Osmanlı politik yaşamı 1920'ye dek Avrupa'ya bağımlı olarak sürdü,” saptamasını yapmıştır.

Macaristan'daki Habsburg-Osmanlı savaşları, 1526'dan 1568'e kadar, Habsburg Monarşisi ile Osmanlı İmparatorluğu arasında, Macaristan Krallığı topraklarında ve Güneydoğu Avrupa'daki birkaç yerde yürütülen savaşlardı. Habsburglar ve Osmanlılar, 1526-1568 yılları arasında Macaristan'da birbirlerine karşı bir dizi askerî harekât yürüttüler. Genel olarak Osmanlıların üstünlüğü olmasına rağmen, savaştan kesin bir sonuç çıkmadı. Osmanlı ordusu kara bakımından büyük bir üstünlüğe sahipti ve bu yüzden açık bir meydan muharebesine giremedi ve Macar sınırındaki birçok kaleyi kuşatarak önemli miktarda zaman kaybetti.Bu şekilde iletişim ve lojistik yolları tehlikeye girdi. Çatışmanın sonunda Macaristan; Osmanlılar, Habsburglar ve bir Osmanlı vassal devleti olan Transilvanya arasında bölündü.

Virginia H. Aksan, Osmanlı İmparatorluğu üzerine çalışan Kanadalı tarihçi. Türk Tarih Kurumu şeref üyesidir. Lisans eğitimini Amerika Birleşik Devletleri'nde Allegheny College'de tamamladığı dönemde Princeton Üniversitesi'nde Türkçe eğitimi aldı. Yüksek lisans ve doktorasını Toronto Üniversitesi'nde tamamladı. McMaster Üniversitesi'nde tarih bölümü öğretim üyesidir.

<span class="mw-page-title-main">Konstantinopolis balyosu</span>

Konstantinopolis Balyosu, ya da Baylos, Venedik Cumhuriyeti'nin Konstantinopolis'teki en üst diplomatik temsilcisidir. Osmanlı İmparatorluğu ve Bizans İmparatorluğu dönemlerinde ilişkin devletlerin iletişimini yürütmüştür.

<span class="mw-page-title-main">İngiliz-Türk korsanlığı</span>

İngiliz-Türk korsanlığı veya İngiliz-Berberi korsanlığı, 17. yüzyılda Berberi korsanları ile İngiliz korsanları arasında Katolik denizciliğine karşı işbirliğini ifade eder.

<span class="mw-page-title-main">Osmanlı İmparatorluğu'nda Hristiyanlık</span>

Osmanlı İmparatorluğu'nun millet sistemi altında Hristiyanlar ve Yahudiler, devlete sadakat göstermesi ve cizye vergisini ödemesi karşılığında Osmanlı hukukuna göre zimmi olarak kabul edilirdi.

Türklere Karşı Savaş Üzerine Martin Luther tarafından 1528'de yazılan ve 1529'da yayınlanan bir kitaptır. Martin Luther'in, Osmanlı İmparatorluğu'nun Avrupa'daki ilerlemesinin kritik bir aşamasında, İslam ve Osmanlı İmparatorluğu'na karşı direniş hakkında yazdığı birkaç broşür ve vaazdan biriydi.

Millet-i Ermeniyân, Ermeni Apostolik Kilisesi'nin Osmanlı milletidir. Başlangıçta sadece Osmanlı Ermenilerini değil, Kıptî Ortodoks Kilisesi, Keldani Katolik Kilisesi, Etiyopya Ortodoks Tevhîdî Kilisesi ve Süryani Ortodoks Kilisesi de dahil olmak üzere diğer Hristiyan kiliselerinin üyelerini de içeriyordu, ancak bu grupların çoğu on dokuzuncu yüzyılda kendi milletlerini elde ettiler. II. Mehmed, Ortodoksluk konusunda aralarındaki anlaşmazlıklar nedeniyle onları Rum Ortodokslarından ayırmıştır. Milletin mensupları, meseleleri özerk bir şekilde ele almakla kalmayıp, İslam mahkemelerine dava açacak yasal statüye de sahiptiler. Ermeni milletinin, olması gereken birçok insan üzerinde otorite sahibi olma yeteneği yoktu ve Anadolu'dan bu kadar uzak olan İstanbul'da Ermeni patriğinin gerçek bir yetkisi yoktu.

<span class="mw-page-title-main">Osmanlı İmparatorluğu tarihi</span> Osmanlı İmparatorluğunun tarihi

Osmanlı İmparatorluğu, yaklaşık 1299 yılında Osman Gazi tarafından Anadolu'nun kuzeybatısında, Bizans İmparatorluğu'nun başkenti Konstantinopolis'in hemen güneyinde küçük bir beylik olarak kuruldu. Osmanlılar Avrupa'ya ilk kez 1352'de geçtiler, 1354'te Çanakkale Boğazı'ndaki Çimpe Kalesi'nde kalıcı bir yerleşim kurdular ve başkentlerini 1369'da Edirne'ye taşıdılar. Aynı zamanda, Anadolu'daki çok sayıda küçük Türk devleti de fetihler ya da bağlılık bildirimleri yoluyla filizlenmekte olan Osmanlı sultanlığına dahil edildi.

15. yüzyılın ikinci yarısında Osmanlı İmparatorluğu'nun fethinden sonra eski Bosna Krallığı'nda önemli sayıda insanın İslam'a geçmesi, ona Balkanlar'da benzersiz bir karakter kazandırmıştır. İslam'ın çoğunluğun dini haline gelmesi yüz yıldan fazla zaman almıştır. Pek çok akademisyen, Bosna nüfusunun İslamlaştırılmasının şiddet içermediği, çoğunlukla barışçıl ve gönüllü olduğu konusunda hemfikirdir.