İçeriğe atla

İslam'da insan hakları

İnsan hakları ferdin insan olarak var olması ile kazanılan asli haklar olarak kabul edilir. Bu haklar insanın yaşadığı coğrafyaya ve fiziki gücüne göre kazanılmaz. Aksine bu haklar şahsın doğuştan kazanmış olduğu haklardır.

İnanç ve ifade özgürlüğü

İslam’ın insanları inanmaya ve Müslüman olmaya zorlamadığı, kişi iradesine saygılı olduğu genel kanıdır.[] Şeriat yasalarında irtidat, elfaz- küfür gibi başlıklarda ele alınan dinden çıkma ise ölümle cezalandırılan ve inananlar açısından Ridde savaşları gibi tarihsel örneklik teşkil eden konu ile ilgili aksine örnekleri oluşturmaktadır.

İslam'da dinden çıkma, irtidâd veya ridde (reddetme anlamında), genellikle İslam'ı bir Müslüman'ın kendi isteğiyle terk etmesi olarak tanımlanır.[1][2] Müslüman bir ailede doğan veya daha önce İslam'ı kabul etmiş olan bir kişinin dinini değiştirmesi ya da inancını bırakıp dinsiz olması İslam'dan çıkma eylemine girer.[3] İslam'dan çıkmanın tanımı ve cezalandırılmasının gerekip gerekmediği tartışmalı meselelerdir, İslam alimleri bu sorulara ilişkin çeşitli görüşlere sahiptirler.[4][5][6]

Genel anlayış olarak (icma) dinden çıkan kişiler öldürülerek cezalandırılırlar.[7]

Şeriat yönetimlerince, İslamda kutsal kabul edilen kişi ve nesne (kitap, obje, kavram) lerle ilgili mizah, karikatür, eleştiri, yergi gibi eylemler irtidat kabul edilerek cezalandırılabilir.

Hukuk önünde eşitlik

Şeriat yasalarında hukuk önünde eşitliği ihlal eden bazı uygulama örnekleri, miras, fasıkların ve kadınların şahitlikleri, boşanma hakkı gibi başlıklarda görülebilmektedir.

Zira İslam inancına göre mirasta, kadına, erkeğin yarısı kadar pay verilmektedir. Şahitlik konusunda ise 2 kadının şahitliği, bir erkeğin şahitliğine eş değerdir. Boşanma hakkı ise öncelikli olarak erkeğe verilmiştir.[8][9][10]

Şeriat hukukunda köle ve cariyeler;

13. yüzyıl köle pazarı, Yemen

İslam'da insanlar satın alma, savaştan geri kalanların esir edilmeleri ve ganimet olarak cihat yapanlara dağıtılmaları ve ayrıca bu esir ve kölelerin yine esir veya köle olan insanlardan yaptıkları çocukların köle veya cariye sayılmaları yoluyla köleleştirilebilir.[11] Muâmelât bakımından köle mal gibidir. Alınıp satılabilir, hibe edilebilir, kiralanabilir, ortak mülkiyete konu olabilir. Kazandıkları efendisine âit olur. Kendisine karşı yapılacak haksız fiilden elde edilecek tazminatları efensidi alır. Başkasına karşı işleyeceği haksız fiillerde ise zararı ya efendisi öder ya da köleyi zarar görene devreder.[11] Hür bir erkek kendi câriyesi ile nikâh söz konusu olmaksızın cinsel hayat yaşayabileceği gibi, onu nikâh akdi ile eş edinmesi de mümkündür. Kısası gerektiren suçlarda köle, hür veya köle karşılığında kısas olarak öldürülür. Hanefilere göre bir köleyi öldüren hür kimse de kısas yoluyla öldürülür. Diğerlerine göre ise, bu durumda kısas uygulanmaz. Köle ve cariyelere zina ve zina iftirası suçunda hürlere verilen cezânın yarısı hırsızlık ve irtidad suçlarında tam cezâ uygulanır.[11]

cariye

Vücut bütünlüğü

Günümüzde cerrahi sünnet ve özel olarak kadın sünneti kadın ve çocukların vücut bütünlüğüne saldırı açısından tartışma konusudur.

Çocuk hakları

Çocuk hakları İslam dünyasında savaşlarda çocukların kullanılması, çocukların özgür eğitim ve bilgi edinme hakları, eğlenme ve sosyal gelişmelerini sağlayacak özgür ortamların yaratılması, tek yönlü verilen, karşıt görüşleri dışlayan ve düşmanlaştıran özgür olmayan eğitimlere tabi tutulmaları gibi başlıklarda düşünülebilir.

Kadın hakları

Afganistan'da Devrimci Kadın Birliği'nin 26 Ağustos 2001 günü gizlice kayda aldığı görüntülerde bir kadın, burkasını açtığı için iyiliğin emredilmesi ve kötülüğün men edilmesinden sorumlu din polislerince halk ortasında sopayla cezalandırılıyor.

Kadın hakları, kadınların özgürlüğü, tek başlarına seyahat, sosyal yaşama katılma, giyim, sosyal statü, hukuki eşitlik, miras vb. başlıklarda incelenebilir.

Şeriat yasalarında miras, şahitlik, liderlik gibi konularda kadın-erkek arasında[12] farklı uygulamalar bulunmaktadır.

Had cezaları gerektiren suçların ispat edilmesinde, vasiyet ve boşanma davalarında, ayrıca başka tipteki sorunların davalarında; kadınların şahitlikleri ile erkeklerin şahitleri eşit kabul edilmez.[13] Davalarda ve şahitliklerde en az bir tane erkek bulunması koşuluyla 1 erkek + 2 kadın şeklinde kadınların şahitliği kabul edilmiştir.[14][15]

İnsan hakları ve İslami toplum yaşamı

İslami toplum yaşamında cinsel yönelimler gibi yaşam tarzlarının ve dinlenme, eğlence, giyim, yeme–içme gibi kişisel tercih alanına giren davranışların doğrudan veya sosyal baskı ile etki altına alınması, kısıtlanması, toplumsal otoriteler veya toplum tarafından cezalandırılması söz konusu olabilmektedir.

Dini yaşamda çoğunlukla bir zorunluluk gibi algılanan bazı uygulamalar diğer insanların dinlenmelerini ve sosyal huzurlarını bozucu etkiler yapabilirler.

Ayrıca bakınız

Kaynakça

  1. ^ Frank Griffel, Apostasy, in (Editor: Gerhard Bowering et al.) The Princeton Encyclopedia of Islamic Political Thought, 978-0691134840, pp. 40–41; Diane Morgan (2009), Essential Islam: A Comprehensive Guide to Belief and Practice, 978-0313360251, pp. 182–83
  2. ^ Hebatallah Ghali (2006), Rights of Muslim Converts to Christianity 4 Eylül 2014 tarihinde Wayback Machine sitesinde arşivlendi. Ph.D. Thesis, Department of Law, School of Humanities and Social Sciences, The American University in Cairo, Egypt, p. 2; "Whereas apostate (murtad) is the person who commits apostasy ('rtidad), that is the conscious abandonment of allegiance, and renunciation of a religious faith or abandonment of a previous loyalty."
  3. ^ "No God, not even Allah". The Economist. 24 Kasım 2012. 26 Aralık 2017 tarihinde kaynağından arşivlendi. Erişim tarihi: 9 January 2018. 
  4. ^ Peters, Rudolph; Vries, Gert J. J. De (1976). "Apostasy in Islam". Die Welt des Islams. 17 (1/4). ss. 1-25. doi:10.2307/1570336. JSTOR 1570336. By the murtadd or apostate is understood as the Moslem by birth or by conversion, who renounces his religion, irrespective of whether or not he subsequently embraces another faith 
  5. ^ Abdelhadi, Magdi (27 March 2006). "What Islam says on religious freedom". BBC News. 11 Şubat 2017 tarihinde kaynağından arşivlendi. Erişim tarihi: 14 October 2009. 
  6. ^ Friedmann, Yohanan (2003). "Chapter 4: Apostasy". Tolerance and Coercion in Islam: Interfaith Relations in the Muslim Tradition. Cambridge University Press. ss. 121-59. ISBN 9781139440790. 20 March 2018 tarihinde kaynağından arşivlendi. 
  7. ^ "Arşivlenmiş kopya". 3 Nisan 2015 tarihinde kaynağından arşivlendi. Erişim tarihi: 3 Ekim 2020. 
  8. ^ "Arşivlenmiş kopya". 9 Ağustos 2020 tarihinde kaynağından arşivlendi. Erişim tarihi: 17 Ekim 2020. 
  9. ^ "Arşivlenmiş kopya". 13 Aralık 2019 tarihinde kaynağından arşivlendi. Erişim tarihi: 17 Ocak 2020. 
  10. ^ "Arşivlenmiş kopya". 3 Ocak 2020 tarihinde kaynağından arşivlendi. Erişim tarihi: 17 Ocak 2020. 
  11. ^ a b c "Arşivlenmiş kopya". 16 Eylül 2019 tarihinde kaynağından arşivlendi. Erişim tarihi: 22 Ocak 2020. 
  12. ^ "Arşivlenmiş kopya". 14 Ağustos 2013 tarihinde kaynağından arşivlendi. Erişim tarihi: 3 Ekim 2012. 
  13. ^ "Arşivlenmiş kopya". 17 Ekim 2013 tarihinde kaynağından arşivlendi. Erişim tarihi: 1 Mart 2013. 
  14. ^ Kaynak hatası: Geçersiz <ref> etiketi; webcache.googleusercontent.com isimli refler için metin sağlanmadı (Bkz: )
  15. ^ Kaynak hatası: Geçersiz <ref> etiketi; ReferenceA isimli refler için metin sağlanmadı (Bkz: )

İlgili Araştırma Makaleleri

İslami feminizm, modern düşün hayatında yer bulmaya başlayan melez ideolojilerin bir örneği. İslami paradigma içinde dile getirilen feminist söylem ve uygulamalar bütününe verilen adlandırma. Modern İnsan Hakları bildirgelerinde tüm insanların eşit olduğu söylenirken, İslam dünyasında, gündelik yaşamda geleneksel inanışlar ve dini inanca dayalı, konjonktür ile uyuşmayan kadın-erkek ayrımı ve erkeklerin üstünlüğü söylemine karşı, kadınların eşitliği ve/veya üstünlüğünü savunan bir düşünce sistemiyle İslam düşüncesini harmanlamaya itmiştir.

<span class="mw-page-title-main">Hammurabi Kanunları</span> Babil kanunları

Hammurabi Kanunları, MÖ 1760 yılı civarında Mezopotamya'nın Babil ülkesinde ortaya çıkan, tarihin en eski ve en iyi korunmuş yazılı yasalarından biridir. Bu dönemden önce toplanan yasa koleksiyonları arasında Ur kralı Ur-Nammu'nun yasa kitabı, Eşnunna yasa kitabı ve İsin'li Lipit-İştar'ın yasa kitabı yer alır.

<span class="mw-page-title-main">Şeriat</span> İslamî hukuk

Şeriat, Kur'an âyetleri ile Muhammed'in söz ve fiillerinden oluşan naslardan alimler sınıfının (Fukaha) çıkarımları (istinbat) ile oluşturulan dinî kanunlar toplamıdır. İslam'da ibadetler, muameleler ve cezalarla ilgili tüm kavram ve kuralları kapsar. Tarihsel seyir içerisinde kanun ve kuralların teorik (usul) ve pratik uygulama (füru/fetva) çalışmaları ile ilgilenen ve isimleri öne çıkan kişiler adına belirli toplum ve devlet yönetimlerinin de tercihlerini yansıtan fıkıh mezhepleri ortaya çıkmış, ancak şeriat hiçbir zaman tek başına geçerli bir hukuk sistemi olmamış, Ömer veya Emevilerden itibaren "örfi hukuk" ile birlikte kullanılmıştır. Şeriat’ın "insanlar arası ilişkiler bölümü” 1850’lerden itibaren “İslam hukuku” olarak yeni bir isimle sunulmaya başlanır. İslam hukukunda yer yer modern hukukla benzer argümanlar kullanılmasına rağmen aralarında bir takım temel farklar vardır. İslam'da hukuki argümantasyon olarak -insanların birbirlerinin maddi ve manevi alanlarına girmelerini yasaklayan- hak ve -üst makamın alt grup insanlara dengeli davranmasını içeren- adalet kavramları ön plana çıkarılır. Buna göre amirler emirleri altında bulunan insanların gözetimi ve onlara karşı adaletli olmakla, yönetilenler ise onlara itaatle yükümlüdürler. Adaletten sapan amire itaat edilip edilmeyeceği tartışmalıdır. Ayrıca bu anlayışta insanlar Allah'ın kulları (İbadullah) olmakta, şeriat onlara karşı adaletli davranmayı gerektirse bile eşit davranmayı gerektirmemektedir. Şeriat ile modern hukuk arasındaki farklardan belki de en önemlisi, insanların eşit ve özgür bireyler oldukları temelinde geliştirilen modern hukuktaki insan hakları kavramına karşılık, şeriat anlayışında bireysel özgürlük kavramı bulunmamasıdır. Dinî edebiyat ve söylemlerde sıkça kullanılan özgür irade kavramı günlük yaşam tarzını seçebilmesinde değil, kader karşısında insanın uhrevi sorumluluğu bağlamındaki felsefi tartışmalarda görülür. Kur'an'da 30 ayette tekrarlanan ve İslamcılığın temel motivasyonlarından birisi olan “şeriatta kötü olarak tanımlanan durumlar için güç kullanımı kişilerin ev, elbise, beden ve ibadet–inanç gibi özel alanlarına girmeyi gerektirse bile bu kişilerin (kul) hakkına tecavüz olarak değerlendirilmez.

<span class="mw-page-title-main">Kölelik</span> bir insanın başka birinin malı ve mülkü olması

Kölelik, bir insanın başka birinin malı ve mülkü olması. Başka bir kişinin malı ve mülkü olan kişiye köle, memlûk veya kul; köle sahibine ise efendi veya mevla denir.

<span class="mw-page-title-main">Osmanlı İmparatorluğu'nda kölelik</span> Osmanlı ekonomisinde ve toplumunda insan köleliği

Osmanlı İmparatorluğu'nda kölelik, Osmanlı İmparatorluğu'nun ekonomisinin ve geleneksel toplumunun yasal ve önemli bir parçasıydı. Köle edinilen ana kaynaklar Güney Avrupa, Doğu Avrupa, Balkanlar ve Kafkasya'daki savaşlar, siyasi olarak organize edilmiş köleleştirme seferleri ve Afrika'dan getirilen siyahilerin satıldığı köle ticaretiydi. Büyük askeri seferlerin ardından köle satış fiyatlarının düştüğü bilinir. Osmanlı İmparatorluğu'nun idari ve siyasi merkezi olan İstanbul'da, 16. ve 17. yüzyıl nüfusunun yaklaşık beşte biri kölelerden oluşuyordu. Bu yüzyılların gümrük istatistikleri, İstanbul'un Karadeniz'den yaptığı ilave köle ithalatının 1453'ten 1700'e kadar toplam 2,5 milyon civarında olabileceğini gösteriyor.

<span class="mw-page-title-main">Recm</span>

Recm, sözlük anlamı "taşlama" olan, İslam hukukunda terim olarak ise zina yapan evli erkek ve kadına uygulanan taşlayarak öldürme cezasını ifade eden Arapça bir kelimedir.

<span class="mw-page-title-main">İslam'da kölelik</span>

İslam'da kölelik, tarih boyunca birbirinden farklı şekillerde ve görüşlerde ele alınmış bir konudur.

Kısas ilkesi eski toplumlarda suç işleyen kişinin veya ait olduğu kabilenin işlenen suça eş değer şekilde cezalandırılması anlamına gelmekteydi. Yani göze göz, dişe diş, kulağa kulak ve cana karşılık can. Eski toplumlarda bireysel sorumluluk ilkesi bulunmadığı için suçlu yerine bir başkası, örneğin en yakın akrabası cezalandırılabilirdi. Çoğu zaman da fiilin kasdi bir eylem olup olmadığı da göz ardı edilir, her can için bir can veya kan bedeli alınırdı.

<span class="mw-page-title-main">İslam'da kadın</span> İslam toplumlarında kadının yeri

Müslüman kadınların deneyimleri farklı toplumlarda ve aynı toplum içinde büyük farklılıklar gösterir. Ortak yönleri ise, hayatlarını değişen derecelerde etkileyen, aralarındaki geniş kültürel, sosyal ve ekonomik farklılıklar arasında köprü kurmaya hizmet edebilecek ortak bir kimlik veren İslam dinine bağlılıklarıdır.

Dinden çıkma, dinden dönme ya da irtidad, bir insanın dininden ayrılmasıdır.

Tekfir, İslam hukukunda bir Müslümanın başka bir Müslümanı kafir ilan etmesidir. Tekfir eden kişiye mükeffir denilir. İslam dininde tekfir yasaklanmıştır, çünkü Kur'an suçlamaları yasaklarken bir hadis rivayeti bir kişiyi tekfir edenin kendisi kafir olacağını söyler.

İslam'dan çıkış genellikle bir Müslüman tarafından düşünce, söz veya fiil yoluyla İslam'ın terkidir. İslam'dan dönene mürted denir. Tanıma sadece başka bir dine dönen veya dini tamamen terk edenler değil küfür, sapkınlık veya inançsızlığı ima eden herhangi bir eylem veya söz yoluyla, İslam'ın "temel bir inanç veya akidesini" inkâr edenler de dahildir.

"Göze göz" karşılıklı adalet ilkesini ifade eden Çıkış Kitabı 21:23–27'de bulunan bir emirdir. Roma uygarlığında lex talionis, yaralayan kişinin, zarar gören tarafça aynı ölçüde cezalandırılması ilkesidir. Daha yumuşak yorumlarda mağdur yaralanmanın [tahmini] değerini tazminat olarak alabilirdi. Tazminat zarar ile orantılı olmalıydı.

İslam eleştirisi, İslam dinine yönelik çeşitli eleştirilerdir. İslam'a yönelik eleştiriler ilk dönemlerinden beri var olmuştur. Erken yazılı kayıtlarda, Hristiyanlar ve Yahudilerin yanı sıra İbnü'r Râvendî gibi eski Müslümanlardan gelmekteydi. Daha sonra İslam dünyasının kendisi eleştirildi. İslam'a yönelik Batılı eleştiriler, 21. yüzyılda özellikle 11 Eylül saldırıları ve diğer terör olaylarından sonra büyüdü. 2014 yılı itibarıyla, dünya ülkelerinin ve bölgelerinin yaklaşık dörtte birinde (%26) dine hakaret ve dinden çıkmaya yönelik cezalandırıcı yasalar olup, bunlardan çoğunluğu Müslüman olan 13 ülkede dinden çıkma için ölüm cezası bulunmaktadır.

Diyet İslam hukukunda, cinayet, bedensel zarar veya maddi hasar durumlarında mağdur veya mağdurun varislerine ödenen mali tazminattır. Kısasa alternatif bir cezadır. Arapçada diyah ya da diyeh olarak ifade edilen kelime kan parası anlamına gelmektedir. Diğer anlamı kefalettir.

İslam ve çocuklar konusu, İslam'daki çocukların haklarını, çocukların ebeveynlerine karşı görevlerini ve ebeveynlerin hem biyolojik hem de evlatlık çocukları üzerindeki haklarını içerir. Ayrıca farklı düşünce okullarına ilişkin haklar konusundaki görüş ayrılıklarından bazıları da tartışılmıştır.

İslâm ceza hukuku (şeriata göre ceza hukukudur. Fıkıhta Ukubat başlığı altında ele alınır. Açıkçası, İslam hukukunun ayrı bir "ceza hukuku" külliyatı yoktur. Suça bağlı olarak suçları üç farklı kategoriye ayırır - Had ("Allah'a karşı suçlar", cezası Kuran ve Hadislerde sabittir, Kisas işlenen suça denk ceza verilir Kuran ve sünnet ile belirlenmiştir. Tazir (cezası Kuran ve Hadislerde belirtilmeyen ve hükümdarın veya Kadının, yani hakimin takdirine bırakılan suçlara verilen cezalar. Bazıları dördüncü kategori olan Siyasah'ı eklerken diğerleri bunu Hadd veya Tazir suçlarının bir parçası olarak görüyor.

İslam Hukukunda tazir belirli suçlar için hakimin (kadı) veya devlet yöneticisinin takdirine bağlı olarak yapılan cezalandırma anlamına gelir.

Hudud "sınırlar, hudutlar, sınırlar" anlamına gelen Arapça bir kelimedir.

Osmanlı İmparatorluğu döneminde öne çıkan Müslüman şeriat hukukunun bir bölümü de aile hukukudur. Bu yasa evlilik, çocuklar ve boşanma ile ilgilidir. Aile hukuku, Osmanlı İmparatorluğu'nda özel hukuk kategorisine girer. Aile ve miras hukuku, Osmanlı hukukunun tam merkezindeydi ve bu nedenle yabancı hukukun nüfuzundan en az etkilenmişti. Osmanlı İmparatorluğu'nda İslam toplumunda toplumsal cinsiyet rollerinin belirlenmesinde aile hukuku da önemli bir rol oynamıştır. Tanzimat Dönemi'nde Osmanlı Devleti'nin bürokrasiye ağırlık vermesiyle birlikte kendi idareleri altında yaşayan ailelerin doğum, evlilik, ölüm gibi bilgileri toplamaya başladılar.