İçeriğe atla

İskemi

Sağ ayakta iskemi

İskemi (ischemia) yerel kanlanma eksikliğidir (generalize kanlanma eksikliği için “şok” bölümüne bakınız).[1][2][3][4]

Bir dokudaki arteryel kan akımının aksaması üç açı­dan zararlı etki gösterir:

  1. Anoksi: Hücrelerdeki/dokulardaki oksijen yokluğudur; hemodinamik sistem zararlarının en önemli nedenidir. Özellikle hücrelerin aktif olduğu dokularda (kalp, beyin, böbrekler) daha da etkilidir. Hipoksi, oksijen azlığıdır; olgularının tümü etkilenmeyebilir, duyarlı hücrelerdeki hipokisler iskemik zararlara neden olabilir.
  2. Malnütrisyon (besleyici maddelerin eksikliği): Dokuların beslenmesi oksijenlenmesi kadar önemli değildir. Oksijen eksikliğine bağlı zararlar daha erken başlar.
  3. Metabolizma ürünlerinin birikmesi: Kan akımında yavaşlama olmuşsa bazı toksik maddeler kanda birikir ve değişik derecelerde zarar verir (kaslarda ağrı, akciğerlerde ödem gibi).

Dokulardaki oksijen düzeyi sensör moleküller tarafından denetlenir. Oksijen azlığını/yokluğunu algılayan sensörler 3 önemli sistemi uyarır:

  1. Eritropoietin
  2. Vasküler endotelyal büyüme faktörü (VEGF)
  3. Glukoz transportu

İskemi Türleri

Damar Daralmasına Bağlı İskemiler[3][4]

Organik Daralma

Arterler, venalar ve kapillerler tıkanabilir. En önemlisi arterlerin tıkan­masıdır. Ateroskleroz, tromboz ve embolizm belli başlı organik daralma nedenleridir. Bun­ların dışında endarteritis obliterans, polyarteritis nodosa, thromboangitis oblite­rans, damarlara dışarıdan basınç yapılması (tümör, ligatür, herni strangülas­yonu, vb) ve testis torsiyonu sıralanabilir. Sporcularda rastlanan ve Kompartman sendromu olarak bilinen olgularda ağrılı iskemik bir tablo izlenir. Örneğin, kas dokusu faysa ile bölmelere (odalara, kompartmanlara) ayrılır. Bir kas odasında oluşan hacım artışı (ödem, kanama, yangı, vb) çevredeki damarlara basınç yaparak kan dolaşımını bozar ve iskemi gelişir. Ayrıca kanın akışkanlığının azalmasına bağlı tıkanmalara da rastlanabilir. Bu tür tıkanmalar genellikle kapillerleri etkiler. Benzer bir tabloya polisitemi ve lösemi ile plazma proteinlerinin yoğunlaştığı multipl myeloma ve Waldenström makroglobulinemisi olgularında da rastlanır.

Fonksiyonel Daralma (spazm)

Damar daralması (spazm) genel ya da yerel olabilir. Örneğin ağır kana­malarda ve sıvı kaybında (dehidratasyon) genel spazm (vazokonstriksiyon) söz konusudur. Embo­lizmde, embolusun geldiği bölgede olaya spazm da katılabilir. Soğukta ka­pillerlerde yerel bir spazm görülür. İnsanlardaki arter spazmlarına ve sonuçlarına örnekler:

  • Koroner arter spazmı: myokard infarktı ile sonlanabilir. Kokain kullananlarda görülen koroner arter spazmları ansızın ölümlere neden olur.
  • Serebral arterlerde spazm: subaraknoidal kanamadaki hemoglobinin etkisiyle oluşur ve güçlü nörolojik bozukluklara yol açar.
  • Raynaud fenomeni: kadınlarda el parmak arterlerinin spazmıyla karakterize bir tablodur.
  • Göz arterlerinde spazm: bir gözde geçici görme kaybı ile belirti verir.Çavdarmahmuzu zehirlenmeleri: ekstremitelerde damar spazmları saptanır.

Damar Daralmasına Bağlı Olmayan İskemiler[3][4]

Bu gruba giren olgularda dokuların kanlanma bozukluğu yoktur ancak kan yapısıyla ilgili sorunlar vardır. Olguların çoğu sistemik hipoksi/iskemi bulguları saptanır:

Kanda Oksijen Eksikliği

Solunum havasında yeterli oksijen bulunmadığında, ağır akciğer ve solu­num yolları bozukluk ve hastalıklarında, karbonmonoksid zehirlenmelerinde, ağır anemilerde ve kalpte konjenital bazı hastalıklarda kandaki oksijen düzeyi düşer, hipoksi ve anoksi oluşur.

Dokularda Metabolizmanın Aşırı Artışı

Normal genişlikte ya da hafif daralmış damar lümenleri doğal koşullarda bir organın beslenmesi için yeterli kan akımını sağlar. Metabolizmanın aşırı artış gösterdiği durumlarda bu istek karşılanamayacak hale girebilir (hipertrofik kardiyomyopatisi olanların fiziksel efor yüklenmesine bağlı yetmezlik bulguları).

Kan Akımındaki Bozukluk

Aorta yetmezliğinde koronerlere yeterince kan gidemez, karaciğer sirozunda portal sistem venlerinde staz olur. Her iki süreçte de genellikle çok önemli olmayan bir hipoksi gelişir. Bu tabloya anemi eklendiğinde iskemi gelişir. Örneğin, ağır anemisi olan bir hastadaki aorta yetmezliği myokard iskemisine yol açabilir.

Arter Kökenli İskemiler

  1. İskeminin Hızı: kısa sürede gerçekleşen iskemiler ağır zararlar verir. Hızla gelişen myokard iskemisi infarktla sonlanır. Eğer iskemi yavaş gelişirse organizma bunu kompanze etmeye çalışır. Koroner damarların yavaş yavaş daralması kollaterallerin oluşmasına neden olur. Koroner arter dallarından biri tıkansa bile yeni kollateraller infarkt oluşumunu engeller ya da infarktın boyutlarını küçültür.
  2. Damarların Daralma Derecesi: ağır zararlar damarın tam tıkandığı durumlarda saptanır. Kollateral desteği bulunan damarların tıkandığı ya da daraldığı koşullarda hiçbir bozukluk görülmeyebilir.
  3. Dokunun Duyarlılığı: dokuların ve bazı hücrelerin oksijensizliğe karşı duyarlılıkları farklıdır. Beyindeki gangliyon hücreleri ve kalp kası hücreleri çok hafif bir iskemiden bile zarar görebilirler.
  4. Kollateral Dolaşım: kollateral desteği olmayan bir arterin tıkanması ya da daralması infarkt ile sonlanır. Kollateral dolaşımı yeterli olan dokularda damar tıkanması etkili olmaz. Ancak genel bir spazm ya da yaygın aterosklerozda kollateral dolaşımı da etki­ler. Aterosklerozda tüm damarlar daralır ve bunlardan birinin tıkanması durumunda kollateral sistem çökebilir. Venöz sistemdeki yaygın kollateral varlığı venaların tıkanmasına bağlı zararların oluşmasını hafifletir ya da engeller.
  5. Dokuların ısısı: iskemik zararlar sıcak organlarda daha kolay ve çabuk gelişir. Bypass operasyonlarında kalp soğutularak iskemik zararlar önlenmeye çabalanır.

Kapiller Kökenli İskemiler

Çeşitli patolojiler kapiller damarlardaki kan trafiğinin aksamasına ve küçük iskemik alanların oluşmasına yol açarlar.[1][2][3][4]

  • Eritrosit sıkışmaları: asidozlarda eritrositler şişer ve kolay parçalanır. Şişen eritrositler kapillerlerde sıkışarak kan akımını durdurabilir. Diabetlilerde eritrositlerin yapışkanlığı artar birbirlerine yapışarak kapiller damarlardan geçemeyen kümeler oluştururlar. Orak hücreli anemide anormal hemoglobin S’in kristalleşmesine bağlı biçim bozuklukları ve yapışkanlık artışı eritrositlerin yumaklar oluşturarak kapillerleri tıkamasına neden olur. Diyarede yoğun sıvı yitirilmesi nedeniyle eritrosit yoğunluğunun artması kapiller tıkanmalarına yol açabilir.
  • Lökosit sıkışmaları: çoğu lökositlerin çapı kapiller damarların çapından büyüktür. Daralan geçitte sıkışan bir lökosit ya dokulara çıkar (migrasyon) ya da hızı düşse de postkapiller venüle ulaşır. Ancak lökosit sayısının arttığı hastalıklarda (özellikle myelositik lösemilerde) kapillerlerin tıkanmasına bağlı akciğer ve beyin komplikasyonları belirir. Lökosit yapışkanlığının arttığı patolojilerde oluşan akyuvar kümeleri kapiller dolaşımını engelleyebilir.
  • Yağ embolizmi: minik damlacıklar kapiller damarları tıkar. Yağ embolizmi tanısında göz dibi kapillerlerinde minik yağ damlacıkları saptanır.
  • Endotel şişmesi: aktive olan ve şişen endotel hücreleri kapiller dolaşımını engelleyebilir.
  • İmmun kompleksler: antikor bolluğunda oluşan ve suda erimeyen büyükçe immun kompleksler kapiller lümenlerini tıkayabilirler.
  • Tromboz: DIC olgularında yaygın kapiller trombozu görülür.
  • Tromboembolizm: büyük damarlarda sorun oluşturmayan minik fibrin yumakları kapiller akımını durdurabilir.
  • Ödem: özellikle beyin ödeminde kapiller kan akımı bozulabilir.

İskeminin Sonuçları

Kollateral dolaşımın etkili olduğu ve damarların tam tıkanmadığı durum­larda - başka faktörler eklenmedikçe- dokuda değişiklik olmaz.[3][4][5]

  1. Ödem: özellikle venaların tıkanması nedeniyle oluşan hiperemiyi ve stazı ödem izler.
  2. Kanama: venaların tıkanması sürecinde beliren konjestif damarlardan çevreye kanamalar olur. Venöz iskemilere bağlı infarktlar kanamalıdır (kırmızı infarkt).
  3. Atrofi: uzun süren hafif dereceli iskemilerde parenkim hücreleri zarar görür ve atrofiye uğrar. Stromadaki bağ dokusu hücreleri anoksi nedeniyle uyarılır ve bağ dokusu artışı (fibrosis) saptanır.
  4. Parenkim Nekrozu: parenkim hücreleri iskemiye daha duyarlı olduğu için iskemi uzarsa ya da biraz güçlü olursa parenkim nekrozu görülür.
  5. İnfarkt: kısa sürede gelişen güçlü iskemilerde hem parenkim hüc­releri hem de stroma hücreleri birlikte nekroza uğrar (ayrıntılar için: Nekroz)

Örnekler:[3][4][5]

  • Bacak arterlerinde Endarteritis obliterans ya da ateroskleroz nedeniyle oluşan daralmalarda doğal koşullarda bölgeye gelen kan yeterlidir. Yürüme, koşma gibi metabolizmanın hızlandığı durumlarda ba­cak kaslarının oksijen gereksinmesi artar; ancak darlık nedeniyle arterlerdeki kan debisi yetersiz kalır. Hipoksi sonucu ağrı başlar. Ağrının etkisiyle hasta topallar ve bir süre yü­rüyemez, durmak zorunda kalır. Dinlenme sırasında metabolizma normale döner, bacakta biriken metabolizma artıkları taşınır, gelebilen oksijen yeterli olur ve ağrı geçer. Hasta ye­niden yürümeye başlar. Bu olay zincirleme sürer. Buna claudicatio intermittens (kesik topallama) denir.
  • Arteria mesenterica superior aterosklerozunda benzer bir du­rum görülür. Hasta açken yakınması yoktur, sindirim başladığında kolik şek­linde ağrıları olur.
  • Beyindeki bazal ve intraserebral arterlerin aterosklerozunda ve aterom çamuru embolizminde bazal gangliyonlarda nekroz, bunların erimesi ile küçük kistler (status lacunaris) oluşur.
  • Koroner arterlerin ateroskleroz, tromboz ya da sifilis gibi nedenlerle daralması dinlenme sırasında etkin olmayabilir. Kalp ritmini arttıran hareket, anoksi, ruhsal ne­denler sonucunda koronerlerde yetmezlik ve buna bağlı ağrılar (angina pectoris) olur. Hafif ve orta dereceli darlıklarda fibrozis ile küçük parenkim nekrozları vardır, güçlü darlıklarda infarkt gelişebilir.
  • Venöz sinüslerdeki akut tıkanmalar sonucu oluşan hidrostatik basınç artışları kanamalar neden olur. Sinus cavernosus tıkanmalarında orbitalarda konjesyona bağlı kapiller kanamaları vardır.
  • Saplı organların/dokuların sapları üzerinde dönmeleri boğulmalarıyla sonlanır (strangulation). Boğulmalar iskemi ve infarktla sonlanır. Bağırsakların mezoları üzerinden dönmelerine volvulus, testisin ya da ovaryumun uzun ekseni üzerinden dönmesine torsiyon nitelemesi yapılır. Bazı pediküllü tümörler (polip, papillomatöz tümörler, saplı uterus myomu) sapları çevresinde dönerek nekrozlaşabilirler.
  • Büyük damarlardaki aterom plaklarından kopan yağlı maddelerden (aterom çamuru) kökenli embolizmde beyindeki küçük damarlar tıkanabilir. Bu tür olgularda, hastada, kısa süreli felç izlenimi veren motor bozukluklar oluşur. Bu tabloya "geçici iskemik atak" nitelemesi yapılır.


Ayrıca bakınız

Kaynakça

  1. ^ a b Goljan EF. Rapid Review Pathology. 5th edt., Elsevier, Philadelphia, 2019
  2. ^ a b Goldblum JR, McKenney JK, Lamps LW, Myers JL. Rosai and Ackerman's Surgical Pathology. 11th edt., Elsevier, Philadelphia, 2018
  3. ^ a b c d e f Kumar V, Abbas AK, Aster JC. Robbins and Cotran Pathologic Basis of Disease. 9th edt., Elsevier Saunders, Philadelphia, 2015
  4. ^ a b c d e f Tahsinoğlu M, Çöloğlu AS, Erseven G. Dişhekimleri için Genel Patoloji, Altın Matbaacılık, İstanbul, 1981
  5. ^ a b Silnernagl S, Lang F. Color Atlas of Pathophysiology. Thieme, Stuttgart-New York, 2000

İlgili Araştırma Makaleleri

Şok, kalbin aorta attığı kanın akut olarak azalmasına bağlı bir hipoperfüzyon sendromdur. Şok olgusunda yaşamsal dokulara ve organlara yeterli kan gidemez. Dolaşan kanın azalması, dokuların oksijen ve enerji kaynaklarının kesilmesi, metabolizma artıklarının temizlenememesi anlamına gelir. Başlangıç belirtiler hipotansiyon, bilinç kaybı, ağızda kuruluk, deride solukluk, terleme, nabızda artma/azalma, laktik asidoz, parmak uçlarında ve dudaklarda siyanozdur.

<span class="mw-page-title-main">Ateroskleroz</span>

Ateroskleroz, atardamarları (arterleri) etkileyen bir hastalıktır. Yaygın olarak "damar sertleşmesi" olarak adlandırılan arteriosklerozun bir türüdür. Orta boy ve büyük arterlerde görülen "aterom" veya "plak" olarak adlandırılan yapısal bozukluklardan (lezyonlardan) oluşur. Aterom, hangi safhada olduğuna bağlı olarak çeşitli yapılar barındırabilir:

<span class="mw-page-title-main">Ödem</span>

Ödem, kan sıvısının damar dışına çıkması ve hücreler arasındaki sıvının artışı olgusudur. Ödemin yaygın biçimine anazarka (anasarca) denir. Ödem olgusunun temel ilkesi, kan sıvısı ile hücre dışı (ekstrasellüler) sıvı arasındaki dengenin yitirilmesidir. İnsan vücudunda ortalama 40 litre sıvı vardır. Bu sıvının yaklaşık ½ ‘si hücrelerin içindedir. Öteki yarısı ise kanı, lenf sıvısını ve hücreler arasındaki sıvıyı oluşturur. Kan ve lenf sıvılarının dengesini proteinler sağlar. Bunların dışındaki sıvı türlerinin dengesi elektrolitlere bağlıdır. Hücre içi sıvı dengesini potasyum, hücre dışı sıvı dengesini ise sodyum denetler.

<span class="mw-page-title-main">Tromboz</span> Kan pıhtılarının neden olduğu tıbbi durum

Tromboz (thrombosis), canlı organizmada kan elemanlarının kalp ve damar iç yüzüne kitle (pıhtı) ha­linde yapışması olgusudur; oluşan pıhtı kitlesine trombüs ya da trombus (thrombus) adı verilir. Trombozun yaşam kurtarıcı (fizyolojik) ve öldürücü (patolojik) sonuçları vardır. Tromboz olgusu genellikle damarlara yönelik olumsuzluklarda görülür. Endotel zararıyla birlikte pıhtılaşma (hemostaz) mekanizması çalışmaya başlar. Önce trombin aktive olur, sonra da fibrinojen fibrine dönüşür. Fibrin, pıhtının ana elemanıdır. Ayrıca, genel bir tanım olarak herhangi bir damardaki trombustan kopan pıhtı parçasının başka bir bölge damarını tıkamasına tromboembolizm denir.

<span class="mw-page-title-main">Koroner arter hastalığı</span>

Koroner arter hastalığı, koroner arterlerin duvarlarında oluşan plaklardan ötürü ortaya çıkan bir hastalıktır. Koroner kalp hastalığı veya kısaca CHD olarak da adlandırılır.

<span class="mw-page-title-main">Madde bağımlılığı</span>

Madde bağımlılığı, uyutucu-uyarıcı-keyif verici psikotrop maddelere bağımlı olma durumudur. Bu maddeler, halk dilinde uyuşturucu olarak bilinirler ve bu maddeler merkezi sinir sistemini doğrudan etkileyen kimyasallardır. 4 ana grupta toplanırlar;

  1. Uyarıcı maddeler,
  2. Uyutucu/uyuşturucu maddeler,
  3. Halüsinojenler,
  4. Uçucular
  5. Tütün ürünleri
  6. Alkol içeren ürünler,
  7. Enerji içeceği
<span class="mw-page-title-main">Atardamar</span> Kanı kalpten alıp organlara götüren yani uzaklaştıran damarlar

Atardamar veya diğer adıyla arter, kalpten vücuda kan taşıyan damarlardandır. Pulmoner arter ve umblikal arterler dışında oksijenlenmiş kanı taşırlar.

<span class="mw-page-title-main">Kılcal damar</span> vücuttaki en küçük kan damarları

Kılcal damar veya kapiler vücuttaki en küçük kan damarlarına verilen isimdir. Büyüklükleri yaklaşık 5-10 μm'dir. Atardamarlar ile toplardamarları birleştiren kılcal damarlar, dokularla etkileşimi en yoğun olan kan damarlarıdır. Kılcal damar duvarları tek bir hücre tabakasından (endotel) oluşur. Bu tabaka öyle incedir ki oksijen, su ve lipitler gibi moleküller difüzyon ile bu tabakadan geçip dokulara girebilirler. Karbondioksit ve üre gibi zararlı ve atık maddeler de difüzyon ile kılcal damar içindeki kana dağılırlar. Belirli bazı sitokinlerin salınımıyla kılcal damarların geçirgenliği (permeabilite) daha da arttırılabilir.

<span class="mw-page-title-main">İnme</span> zayıf kan akışı nedeniyle beyin hücrelerinin bir bölgesinin ölümü

İnme, beyne giden zayıf kan akışının hücre ölümüne neden olduğu tıbbi bir durumdur. İnmenin iki ana türü vardır: kan akışının yetersizliğinden kaynaklanan iskemik ve kanamadan kaynaklanan hemorajik. Her ikisi de beynin bazı bölümlerinin düzgün çalışmamasına neden olur.

Poliarteritis nodoza , orta çaplı atardamarlarda görülen bir vaskülit türüdür.

<span class="mw-page-title-main">Nekroz</span> doku ölümü

Nekroz, bir veya daha fazla sayıda hücrenin, dokunun ya da organın geri dönüşemez şekilde hasar görmesi sonucu görülen patolojik ölümdür. Hücre ölümünün oluşmasındaki en temel ilke, hücrenin uyum sağlayamayacağı ya da basit bir dejenerasyonla geçiştiremediği düzeydeki streslerin sonucunda yaşamsal işlevlerini ve bütünlüğünü yitirmesidir.

<span class="mw-page-title-main">Koroner dolaşım</span> kalp kasının kan damarlarında (miyokard) kan dolaşımı​

Koroner dolaşım, kalp kası'nı (miyokard) besleyen atardamarlardaki ve toplardamarlardaki kan dolaşımı'dır. Koroner arterler kalp kasına oksijenli kan sağlar. Toplardamarlar oksijeni alındıktan sonra kanı boşaltır. Vücudun geri kalanı ve özellikle de beyin, en ufak bir kesinti dışında sürekli olarak oksijenli kana ihtiyaç duyduğundan kalbin sürekli çalışması gereklidir. Dolayısıyla dolaşımı sadece kendi dokuları için değil tüm vücut için, hatta beynin bilinç düzeyi için de an be an büyük önem taşır.

Homeostaz (homeostasis) veya dengeleşim, çevresinde gerçekleşen olumsuzluklar karşısında hücrenin kendi dengelerini koruma çabası, değişen koşullarda iç dengenin aktif düzenlemesidir. Fransız bilim insanı Claude Bernard'ın tanımlandığı hemostaz sürecinin amacı, fiziksel ve kimyasal tüm dengelerin yerinde olduğu dinginlik durumunu korumaktır.

<span class="mw-page-title-main">Pulmoner ödem</span> akciğerlerin hava boşluklarında ve parankiminde sıvı birikmesi

Pulmoner ödem, pulmonary edema, akciğer ödemi, akciğer konjesyonu; çeşitli sebeplerden ötürü alveollerde transudat birikmesi sonucu meydana gelir. Akciğer ödemi bir hastalık değil polifaktöriyel kaynaklı bir semptomdur. Süngersi bir yapısı olan akciğeri ödem oluşmasından koruyan 3 önemli faktör vardır. Bu faktörlerin olumsuz etkilendiği her süreç akciğer ödemi ile sonlanır:

Hiperemi, genel anlamıyla bir dokunun normalden daha fazla kanlanmasıdır.

Tromboz (thrombosis), canlı organizmada kan elemanlarının kalp ve damar iç yüzüne kitle (pıhtı) ha­linde yapışması olgusudur; damar içinde oluşan pıhtı kitlesine trombus ya da trombüs (thrombus) adı verilir. Trombozun yaşam kurtarıcı (fizyolojik) ve öldürücü (patolojik) sonuçları vardır. Tromboz olgusu genellikle damarlara yönelik olumsuzluklarda görülür. Endotel zararıyla birlikte pıhtılaşma (hemostaz) mekanizması çalışmaya başlar. Önce trombin aktive olur, sonra da fibrinojen fibrine dönüşür. Fibrin, pıhtının ana elemanıdır. Ayrıca, genel bir tanım olarak herhangi bir damardaki trombustan kopan pıhtı parçasının başka bir bölge damarını tıkamasına tromboembolizm denir.

<span class="mw-page-title-main">Embolizm</span> Atardamar, arteriyol ve kılcal damar hastalıkları

Embolizm, bir kütlenin kan akımıyla sürüklenerek damarları tıkamasına embolizm (embolism), bu cisme embolus denir. Kan akımıyla sürüklenen kütle maddenin her türden fiziksel niteliğini taşıyabilir. Bir embolizm sürecinin etkisi, embolusun kaynağı ve izlediği yol ile belirlenir. Trombuslardan kökenli emboluslar en sık görülen embolizm türünü oluşturur (tromboembolizm).

İnfarkt, dolaşım yetmezliğine bağlı yerel iskemik doku nekrozudur; bu olguya infarksiyon (infarction) nitelemsi yapılır. Kısa sürede oluşan güçlü iskemilerin büyük bölümü infarktla sonuçlanır. Çoğu infarktlar arterlerin bir embolus ya da trombusla tıkanmasına bağlı olarak ortaya çıkar. Vena tıkanmaları ve bunlara ilgili infarktlar seyrektir. İnfarktlar genellikle koagülasyon nekrozu, beyindekiler kollikuasyon nekrozu biçimindedir.

Granülasyon dokusu, doku kaybının olduğu ya da geri emilememiş bir eksüdanın bulunduğu olguların iyileşme sürecinde da ortaya çıkan, bazı uzmanlarca “proliferatif (prodüktif) yangı olarak nitelendirilen olgudur. Granülasyon dokusu ilk kez deri yaralarının iyileşmesi sırasında tanımlanmıştır; yara bölgesini dolduran damardan zengin dokunun yüzeyi granüllü görüldüğü için granülasyon dokusu adı verilmiştir.

Vazospazm, arteriyel yapıda spazm sonucu vazokonstriksiyon oluşmasını ifade etmektedir. Bu durum doku iskemisine ve ölümüne (nekroz) yol açabilir. Serebral vazospazm subaraknoid kanama sonucunda ortaya çıkabilir. Semptomatik vazospazm veya geç serebral iskeminin, özellikle anevrizmal subaraknoid kanamadan sonra inme ve ölüme önemli bir etkisi vardır. Vazospazm tipik olarak subaraknoid kanamadan 4 ila 10 gün sonra ortaya çıkar.