İçeriğe atla

İshak Bey

İshak Bey
İshak Bey'in mezarı
Ölüm1444
Defin yeriÜsküp, Kuzey Makedonya
Hizmet yılları15. yüzyıl
RütbesiSancakbeyi
Çatışma/savaşlarıSelanik Kuşatması (1422-1430)
Arnavutluk İsyanı (1432-36)
Niş Muharebesi
Ailesi
BabasıPaşa Yiğit Bey

İshak Bey (ö. 1444), 15. yüzyılda yaşamış Osmanlı uç beyi.

Osmanlı padişahı II. Murad'ın silah arkadaşı idi. Sırbistan'ın fethi ile görevlendirilmişti. 1420’lere kadar Üsküp uç beyliğinde bulunduğu anlaşılan Paşa Yiğit Bey'den sonra onun yerine uç beyi olmuştur. Aşıkpaşazade Tarihine göre Üsküp uç beyi Paşa Yiğit Bey'in evlâtlığı ve yetiştirmesidir.

Akın sahası Sırbistan'ın dışına Bosna, Arnavutluk ve Hırvatistan'a kadar uzammıştır. Üsküp’te yaptırdığı eserlerle şehrin imarına önemli katkısı oldu. Döneminin en kudretli uç beyleri arasında yer alan İshak Bey efsanevi kişiliğiyle ün kazanmış menkıbelere konu olmuştur.[1]

Ölüm tarihinin 1444 olduğu sanılır. Üsküp'te yaptırdığı caminin yanındaki kitabesiz mermer türbenin ona ait olduğu tahmin edilir.[1] Kendisinden sonra oğlu İsa Bey sancak beyi olmuştur.

Yaptırdığı eserler

Üsküp’teki beyliği sırasında Alaca İshak Bey Camii adıyla bilinen camiyi yaptırdı (1438). Ayrıca bir han (Sulu Han), çifte hamam, medrese de yaptırdığı bilinmektedir.

Ölümünden sonra düzenlenen Zilkade 848 (Şubat 1445) tarihli bir vakıf kaydında üç köyün vergi gelirinin, Eski ve Yeni hanların, çifte hamamın ve birçok dükkânın kirasının imaret ve medresesi için tahsis edildiği anlaşılmaktadır.[1]

Fotoğraflar

Kaynakça

İlgili Araştırma Makaleleri

<span class="mw-page-title-main">Zağanos Paşa</span> 12. Osmanlı sadrazamı

Zağanos Mehmed Paşa, II. Mehmed saltanatında 1453-1456 yılları arasında sadrazamlık yapmış Osmanlı devlet adamıdır. İstanbul'un Fethi'nden sonra sadrazamlığa getirilen ilk kişidir.

<span class="mw-page-title-main">Karamanoğulları Beyliği</span> Türk beyliği

Karamanoğulları Beyliği, Anadolu Selçuklu Devleti yıkılmadan önce Nureddin Bey tarafından temelleri atılan ve Kerimüddin Karaman Bey tarafından kurulan Larende merkezli beyliktir. Karamanoğlu Mehmet Bey, Türkçeyi beylik sınırları içerisinde konuşulacak dil ilan etmişti ancak zamanla beylikte Farsça resmî dil olmuştur. 13. yüzyılda Anadolu'daki en güçlü Türk beyliği kabul ediliyordu. Beylerinin Afşar boyuna veya Salur boyunun, Karamanlı oymağının, Begbölük uruğunun, Kallaklar tiresine bağlı olduğu belirtilmiştir. Beyliğin halk kitlesi ise çoğunlukla Salur ve Afşar boyuna bağlıdır.

Turahan Bey. Osmanlı Devleti'nde 15. yüzyılın ikinci yarısında Rumeli'de Teselya'da sancak beyi ve Mora'da akıncı olarak görev yapmış asker ve devlet adamıdır. Teselya sancak beyi iken emri altında bulunan akıncı birlikleri ile Mora'ya akınlar düzenlemişti. Korint Körfezi'ne birkaç kez hücum ederek oradaki surları tahrip etmişti. Mora'ya yaptığı akınlarla Mora Despotluğu Osmanlı Devleti'ne yıllık tazminat ödeyen tabi devlet haline gelmiş ve Mora'nın daha sonra Osmanlı toprağı olmasına giden süreci başlatmıştır. 10 Kasım 1444 tarihinde, Papalık önderliğinde Macar, Leh, Eflak ve çeşitli Balkan milletlerinden oluşan, Kral I. Ulászló komutasındaki Haçlı ordusu ile II. Murad'in yaptığı Varna Muharebesi'ne kendi sancak askerleri ile katıldı. Teselya Sancakbeyi iken bu bölgeye Türklerin yerleşmesine önem vermiş; Teselya Tırnova'sı kentini kurmuş; yerel ekonomiyi yeniden diriltmiş ve bu bölgede yüzyıllarca sürecek olan Osmanlı idaresine sağlam bir temel atmıştır.

<span class="mw-page-title-main">Süleyman Paşa (Orhan Gazi'nin oğlu)</span>

Süleyman Paşa, Gazi Süleyman Paşa veya Süleyman Gazi, Osmanlı Padişahı Orhan Gazi

Çandarlı Kara Halil Hayreddin Paşa. Osmanlı Devleti'nin kuruluş döneminde büyük katkıları olmuş bir Osmanlı devlet adamıdır. Tarihe Çandarlılar Ailesi olarak geçmiş olan ailenin üst düzey bir mevkiye gelmiş ilk bireyidir. İlmiye sınıfından yetişmiş; kadılık ve kazaskerlik görevlerinde bulunmuş; Eylül 1364 ile 22 Ocak 1387 tarihleri arasında 22 yıl 4 ay vezirlik yapmış ve vezirliği döneminde de Çandarlı Kara Halil Hayrettin Paşa ismiyle anılan devlet adamıdır.

Koca Davut Paşa II. Bayezid saltanatında 1483-1497 yılları arasında sadrazamlık yapmış Osmanlı devlet adamıdır.

<span class="mw-page-title-main">Han Mahmud</span>

Han Mahmud 19. yüzyılda yaşamış bir Kürt Emiridir. Müküs Beylerinin Eyyubhanbegi koluna mensuptur. Cizreli Bedirhan Bey ve Hakkârili Nurullah Bey gibi isimlerle çağdaştır. Van'ın Müküs Sancağında doğmuş ve genç yaşta Sancak Beyi olmuştur. 1847 yılında sürgün olarak gittiği Silistre Eyaletine bağlı Rusçuk kentinde, 19 senelik sürgün hayatından sonra 22 Teşrin-i sani 1282 günü ölmüştür. Han Mahmud, Müküs sancak beyi olduktan sonra bu küçük beyliği kısa sayılabilecek bir sürede genişleterek, bir nevi kardeş federasyonu kurarak Van Gölü havzasından İran sınırına kadar büyük bir bölgeyi denetimi altına almıştır. Bölge tarihi açısından gerçekleştirdiği en önemli olay 1830'lu yıllarda ünlü Hoşap Kalesini alarak kadim Mahmudi Emaretine son vermesi olmuştur. Bu onu Kürdistan coğrafyasının en güçlü Mirlerinden biri hâline getirmiş, ayrıca İran ile hemhudud olması hasebiyle İran canibinde de üne kavuşmasına vesile olmuştur. Han Mahmud bu genişleme hareketini hem Osmanlı Devletinin bölge paşalarına hem de büyük nüfuz sahibi olan Botan ve Hakkâri Emirlerine rağmen başarabilmiştir. Müküs Emiri Han Mahmud, 1838 ve 1847 yıllarında Osmanlı Devleti ile karşı karşıya gelmiş, sürgünle sonuçlanan bu isyanlarda, ilk sürgününde Dersaadet'te (İstanbul) bir yıla yakın kalmış, son sürgününde ise Tuna Nehri kenarındaki Rusçuk kentinden memleketine bir daha geri dönememiştir.

<span class="mw-page-title-main">Ramazanoğulları Beyliği</span> Türk beyliği

Ramazanoğulları Beyliği, XIV. yüzyılda Misis ve Adana yöresinde kurulmuş bir Anadolu beyliğidir.

<span class="mw-page-title-main">Hamitoğulları Beyliği</span> Eğirdir ve Isparta bölgesinde kurulan 2. Dönem Anadolu Beyliklerinden beylik

Hamidoğulları Beyliği, Anadolu Selçuklu Devleti'nin yıkılmasından sonra Eğirdir ve Isparta bölgesinde kurulan 2. Dönem Anadolu Beylikleri'ndendir. Beyliğin kurucusu Feleküddin Dündar Bey, babası İlyas ile dedesi Hamid zamanında da bu bölgede bulunmuşlardı. Bu nedenle bu bölgenin yabancısı değildi. Hamidoğulları'nın bir diğer önemli özelliği ise topraklarının bir kısmını para karşılığı Osmanlı Devleti'ne satmasıdır.

<span class="mw-page-title-main">Alaca Cami (Kalkandelen)</span>

Alaca Cami veya Paşa Camii MS 1438 yılında Kuzey Makedonya'da bulunan Osmanlı-Türk dinî eserlerinden biridir. Kalkandelen'in simge mimari yapılarındandır.

<span class="mw-page-title-main">Kapan Han</span>

Kapan Han Kuzey Makedonya’nın başkenti Üsküp’te yer alan Osmanlı İmparatorluğu dönemi tarihî yapılarından olan bir handır.

<span class="mw-page-title-main">İshakoğlu İsa Bey</span>

İshakoğlu İsa Bey, 15. yüzyıl ortalarında yaşamış Osmanlı uç beyi.

<span class="mw-page-title-main">Üsküp Sancağı</span>

Üsküp Sancağı, Osmanlı İmparatorluğu'nun sancaklarından biriydi. Sancağın merkezi Üsküp idi.

<span class="mw-page-title-main">Alaca İshak Bey Camii</span>

Alaca İshak Bey Camii, Makedonya'nın Üsküp şehrinde bulunan, Osmanlı döneminde İshak Bey tarafından yaptırılan cami.

<span class="mw-page-title-main">İsa Bey Camii (Üsküp)</span> Üsküpte bir cami

İsa Bey Camii Kuzey Makedonya'nin başkenti Üsküp'ün en önemli Osmanlı İmparatorluğu dönemi anıtlarından biridir. Yapı, eski şehir merkezinin kuzeydoğusunda konumlanmaktadır.

<span class="mw-page-title-main">Kemâleddin İsmâil Bey</span>

Candaroğlu İsmâil Bey,, 1443-1461 yılları arasında hüküm sürmüş Candaroğulları Beyi. Vakıf kayıtlarından anlaşıldığı kadarıyla Kemaleddin unvanını kullanmıştır.

Hızır Şah, Son Saruhanoğulları Beyi. Babası İshak Çelebi'dir.

<span class="mw-page-title-main">Beçin Kalesi</span> Muğlanın Milas ilçesinde tarihi bir kale

Beçin Kalesi Muğla'nın Milas ilçesinde bulunan tarihi kale.

Paşa Yiğit Bey ya da Saruhanlı Paşa Yiğit Bey 14. yüzyılın sonları ve 15. yüzyılın başlarında Osmanlı Yörük sivil ve askeri subaydır.

1689 Üsküp yangını, 26 Ekim 1689'de başlayıp 2 gün süren tarihi bir olaydır. Yangın neticesinde şehrin büyük bir kısmı yanmış; yalnızca kale ile bazı kilise ve camiler gibi taştan yapılmış yapılar nispeten hasarsız kalmıştır. Yangının Üsküp üzerinde yıkıcı bir etkisi olmuştur. Kentin nüfusu 60.000'den 10.000 civarına düşmüş ve bir ticaret merkezi olarak bölgesel önemini yitirmiştir. Şehirde ikamet eden Müslümanların birçoğu başkent İstanbul'a yerleşerek burada Üsküp mahallesini meydana getirmişler, kentin gayrimüslim sakinleri ise Sofya ve Belgrad'a göçmüşlerdir.