İçeriğe atla

İsfendiyar Bey

İsfendiyar Bey
8. Candaroğulları Beyi
Görev süresi
1392-1440
Yerine geldiğiII. Süleyman Paşa
Yerine gelenII. İbrahim Bey
Kişisel bilgiler
Doğum 14. yüzyıl
Ölüm 26 Şubat 1440
Sinop

İsfendiyar Bey, 1392-1440 yılları arasında hüküm sürmüş Candaroğulları Beyidir. Osmanlı ile olan münasebetlerden dolayı kendi isminden ithafen Candaroğulları Beyliği'ne İsfendiyaroğulları olarak da hitap edilmektedir.[1]

Kendi emriyle hazırlanmış olup oğlu II. İbrahim Bey'e telif edilen "Cevahiru'l-Esdaf" adlı kitabın ön sözünde "Ebu'l Feth" künyesini ve Bezm-u Rezm'in kayıtlarına göre "Çelebi" unvanını aldığı bilinmektedir.[2] Türbesinde ise "Bayezid'in oğlu Sultan İsfendiyar Han" yazmaktadır.[3]

Babasının verdiği askeri görevler ve Kastamonu gibi döneminin önemli ilim merkezlerinin birinde yaşamış olması, bey olmadan önce tecrübe sahibi ve eğitimli biri olmasını sağlamıştır.[4] İlk askeri faaliyetini Amasya Emîri ve aynı zamanda eniştesi olan Ahmed Beyin, düşmanı Kadı Burhaneddin'e karşı destek amacıyla 1382 yılında Amasya'ya giderek yapmış, 1385 yılına kadar aralıklarla birkaç defa daha yardıma gitmiştir.[4]

Bey oluşu

Kötürüm Bayezid'in Sinop'ta, oğlu İsfendiyar'ın yanında ölmesi sonucu beylik iki kola ayrılmış, Kastamonu'da Osmanlı himayesi altında II. Süleyman Paşa hüküm sürerken Sinop'ta ise İsfendiyar, bey konumundaydı.[5]

Süleyman Paşanın I. Bayezid tarafından öldürülüp Kastamonu'nun ele geçirilmesinden sonra 1385 yılından beri elinde bulundurduğu Sinop Kalesinde kalan Kötürüm Bayezid'in diğer oğlu İsfendiyar, tahtın tek varisi oldu.

İsfendiyar'ın tahta oturduğu sırada beylik, babasının devrine bakılınca oldukça zayıf düşmüştü. Özellikle I. Bayezid'in Kuzey Anadolu'ya yayılma siyaseti dolayısıyla Candaroğulları ve Osmanlı İmparatorluğu mücadelelere girişmiş, beylik oldukça büyük toprak kayıplarına uğramıştı.

1392 yılına kadar geçen zamandan bahseden bazı Türk kaynaklarına göre; I. Bayezid'in Batı-Anadolu seferinde memleketlerini kaybeden Aydın-Saruhan-Menteşe beyleri, Sinop'ta İsfendiyar Bey tarafından himaye edilmiştir.[2] Ayrıca Eflak beyi Mirčea’nın Osmanlılar’a karşı harekete geçmesini sağlamaya da çalışmıştır.[6]

1392-1402 yılları arası

1392 yılında İsfendiyar Bey, Kastamonu'dan sonra Sinop'u da tehdit eden Osmanlı'ya bir elçi göndererek, babasının ve kardeşinin hatalarından kendisinin sorumlu tutulmamasını, kendi suçlarının affını, Osmanlı'yı tanıyacağını ve Sinop'un kendisine bırakılmasını istedi. I. Bayezid ise himayesinde bulundurduğu emirleri kendisine teslim etmesi şartıyla bunu kabul etti ve Kıvrımbel sınır olarak kabul edildi. Beyler ise Timur'un yanına kaçtı.[7][8]

Bayezid'in teklifi kabul etmesi üzerine Sinop'ta tahtını koruyan İsfendiyar, bir süre sonra tâbiyet şartlarını umursamamaya başladı. I. Bayezid, Kadı Burhâneddin ile savaşa girip kaybedince Kadı Burhâneddin'in Orta-Anadolu'da nüfuzu artmıştı.[9] İsfendiyar Bey ise bu olay üzerine vezirini hediyeler ile Kadı Burhaneddin'e birlikte göndererek ona bağlılığını göstermek istemişti. Bunun üzerine Bayezid Sinop'a sefer düzenlemeye karar verdi. İsfendiyar Bey eski dostu Mirçea'yı harekete geçirdi,[5] Kadı Burhaneddin ise İsfendiyar Beyin vezirinin Amasya'dan geçerken durdurulup Osmanlı'ya teslim edileceğini haber alarak Amasya'yı muhasara etmeye başladı.[10] Bunun üzerine Bayezid Kastamonu'ya gelse de İsfendiyar Bey'e saldırmadı.

Ertesi yıl Bayezid Eflak'ı Osmanlı tabiiliğine sokmasının ardından Anadolu'da dönerken Kastamonu'ya geldi, İsfendiyar Beyi Sinop'ta muhasara etti fakat şehri alamadı; Sonuç olarak İsfendiyar Bey Osmanlı'yı tanıyıp ülkesinin bir kısmını verdi ve uzlaşmaya varıldı.[11]

İsfendiyar Bey, Osmanlı'nın sürekli beyliğini tehdit etmesi durumuna başka bir çözüm arıyordu. 1394 yılı başlarında Timur Anadolu'ya gelişi, onun için çok önemli bir fırsattı. Zira beyliğinin etrafı tamamen Osmanlı toprakları ile çevriliydi. Ayrıca beyliğin başkenti Kastamonu, yine Osmanlı elindeydi. Sinop'u ise son anda yaptığı diplomatik hamleler ile kurtarabilmişti. Timur, İsfendiyar Beyin kurtuluş yolu olabilirdi.

Ankara Muharebesi

Timur'un yanına giden beyler arasında İsfendiyar Bey de vardı. İsfendiyar Bey, Timur'un Yıldırım Bayezid'e karşı savaşmadan önce Erzincan'a gitmiş ve buranın sahibi Mutahharten Bey ile birlikte Alıncak Kalesini görmeye gelen Timur ile görüşmüştü.[12] Bu görüşmeden sonra ise Sinop'a döndü.

Timur ve Yıldırım'ın arası zaten açıktı. Beylerin Timur'a gitmeleri aralarındaki düşmanlığı daha da körükledi. Timur savaşa karar vermişti ancak Beylerden de fikir almak için bir meclis topladı. Tüm Beyler Timur'un bu savaşı kazanacağını söyledi. Hatta İsfendiyar Bey daha da ileri giderek "Bayezid'in askerleri savaşa ibram ve itaat ile getirildi, bu yüzden savaş meydanından kaçacaklardır. Binaenaleyh Osmanlı'dan memnun olmayan ülkenin üzerine hareket etmek hayırlı olacaktır." sözlerini sarf etti.[13]

Bu konuşmaların yapıldığı günlerde bir kuyruklu yıldızın doğudan batıya doğru parladığı görülünce bu olay Timur'un savaşı kazanacağına yoruldu.[13]

Bilindiği gibi Ankara Muharebesi'ni Timur kazandı. İsfendiyar Bey'in eski topraklarına kavuşması bu savaştan sonra mümkün olmuştu.

Ankara Muharebesi'nden sonra İsfendiyar Bey ile Menteşeoğlu Mehmet Bey Denizli civarındaki Menderes Nehri üzerindeki köprüyü geçip Timur ile buluştular. Timur'un huzuruna çıkıp gereken saygıyı gösterdiler. Timur ise büyük bir lütufkarlık göstererek onlara hil'at, kemer ve külah ile ödüllendirdi.[12] Bu olaydan sonra Mehmet Bey memleketine dönerken, İsfendiyar Bey Timur'un yanında kaldı ve İzmir Kalesinin ele geçirilişine iştirak etti.

Böylece Timur himayesinde Kastamonu'da Candaroğulları Beyi olarak yönetimi tekrar eline alan İsfendiyar Bey, bastırdığı paralarda Timur'u zikretmiş; İspanyol seyyah Clavijo'nun verdiği bilgilere göre ise Timur'a vergi vermiştir.

Fetret Devri ve taht kavgaları

Timur'un Semerkant'a dönmesinden sonra, I. Bayezid'in oğulları arasında çıkan taht kavgaları sırasında, İsfendiyar Bey'in aktif bir rol üstlendiği görülmektedir. İsfendiyar Bey, Ankara Muharebesi sonrasında Çelebi Mehmed'in önünü, yeğeni Kara Yahya vasıtasıyla iki defa kesmeyi denese de, bir sonuca ulaşamamıştı.[14] İsa Çelebi'nin Candaroğulları Beyliği'ne kaçıp himaye edilmesi de bu rekabeti ileriye taşımıştı. Hatta İsa Çelebi'nin Çelebi Mehmed'e karşı savaş teklifini de kabul etmişti.[15] Birlikte Ankara'nın zaptı için yürüseler de, Gerede tarafında yapılan muharebede Çelebi Mehmed tarafından mağlup edilmiş ve ağır kayıplarla Kastamonu'ya geri dönmüşlerdi. Bunun sonucu olarak İsa Çelebi, Kastamonu'dan ayrılıp Aydınoğulları'na sığındı. Orada Saruhan ve Menteşe Beyleri ile anlaşarak Çelebi Mehmed'e karşı bir kez daha şansını denediyse de bu kez de başarılı olamadı ve Karamanoğulları'na sığındı.[15]

Mehmed Çelebi, Anadolu'da oldukça kuvvetlendi ise de, Rumeli hakimi Süleyman Çelebi, hâlâ tehlike unsuruydu. Süleyman Çelebi, Anadolu'ya geldiği zaman Çelebi Mehmed onu tekrar Rumeli'ye göndermek için bir yol arıyordu. Bunun üzerine Bursa'nın Süleyman Çelebi tarafından alınmasından sonra Karaman'a kaçan Musa Çelebi'yi Eflak'a göndermeyi düşünmüş, bu iş için de Kastamonu'ya gelip bizzat İsfendiyar Bey ile müzakerelere girişmişti.[16]

Musa Çelebi görüşmelerden sonra Süleyman Çelebi'nin Kastamonu'ya yürümesi üzerine Karamanoğulları'na çekildi ise de İsfendiyar Bey Eflak Beyi ve aynı zamanda eski dostu olan Mirçea ile anlaşmış ve 1409 Temmuzunda Sinop'tan gemi ile Eflak'ın elinde bulunan Kili limanına geçti.[17],[18] Musa Çelebi burada kendine oldukça taraftar bulduğu vakit Süleyman Çelebi telaşlanarak Gelibolu'ya geçip Edirne'ye geldi ve bunun sonucunda Anadolu toprakları tekrar Çelebi Mehmed'e kaldı.[19]

Karamanoğulları'nın Osmanlı'ya karşı hareketi üzerine (1415-16)[20] İsfendiyar Bey, Osmanlı'ya oğlu Kasım yönetiminde destek kuvvet göndermiştir.[16]

Daha sonra Çelebi Mehmed'in hapsinden kaçıp Kastamonu'ya gelen Şeyh Bedreddin'in de Rumeli'ye geçmesini sağlamıştır. Şeyh Bedreddin, Kastamonu'ya geldiğinde İsfendiyar Beyin bir torunu olmuş, onun adını ise Şeyh Bedreddin İsmâil koymuştur ki bu kişi II. İbrahim Beyin oğlu İsmâil Bey'dir.[21] Bu olay üzerine Çelebi Mehmed ile İsfendiyar Beyin arası açılsa da Eflak seferine (1416)[20] yine oğlu Kasım Bey ile birlik göndermekte gecikmedi.[20][22][23]

Beyliğin parçalanması

İsfendiyar Bey, Çankırı, Kalecik, Tosya ve Kastamonu taraflarını oğlu Hızır Beye vermek istemişti. Diğer oğlu Kasım Bey bundan haberdar olunca Eflak seferi dönüşünde memleketine değil Çelebi Mehmed'e gidip bu yerlerin kendisine Osmanlı himayesi altında verilmesini teklif etti.[23] Çelebi Mehmed bu teklifi kabul ederek İsfendiyar Beye bir name gönderdiyse de, İsfendiyar Bey bunu kabul etmedi. Nihayetinde Çelebi Mehmed Kastamonu'ya sefer düzenledi. İsfendiyar Bey ise Sinop'a çekildi. Çaresiz kalan İsfendiyar Bey Kastamonu ile Bakır Küresinin kendisine bırakılmasını, Çankırı ve Kalecik'in oğluna değil Padişahın kendisine verilmesini rica etmek üzere veziri Mahmut Beyi gönderdi.[24] Çelebi Mehmed, bu teklifi kabul ettikten sonra Çankırı ile Kalecik'i Kasım Beye verdi.[25][26] Ayrıca Çelebi Mehmed adına hutbe okutmayı kabul etti ve Ilgaz dağı sınır kabul edildi.[20][25] Bu gelişmeler sonucu İsfendiyar Bey Kastamonu'ya döndü.

İsfendiyar Bey her ne kadar Çelebi Mehmed'in adına hutbe okutsa da, veziri Handsalar Ali'nin yaptırdığı camide yalnızca İsfendiyar Bey adına hutbe okunmuştur.[20]

Ankara Muharebesi'nden sonra Canik-Amasya bölgesinde olan siyasi karışıklıklardan faydalanan İsfendiyar Bey, 1418 yılında Müslüman Samsun'unu ele geçirip oğlu Hızır Beye verdi.[22]

Aynı sene içerisinde Çelebi Mehmed, Candaroğulları üzerine bir sefer düzenlemesine rağmen Samsun'u İsfendiyar Bey'in elinden alamadı.[27]

İki sene sonra oğlu Murad'ı tekrar Samsun'u ele geçirmek üzere görevlendirdi. İsfendiyar Bey'in oğlu Hızır Bey ise, daha önce Kâfir Samsun bölgesinin koloni halkının şehri yakıp kaçması ve Osmanlı'nın ele geçirmesi, yani Müslüman Samsun bölgesini önemli kılan ticari münasebetlerin ortadan kalkmasından ötürü bölgenin önemini yitirmesi sebebiyle, kaleyi hiç zorluk çıkarmadan Osmanlı'ya bıraktı.[27][28][29]

Çelebi Mehmed, kalenin teslim edilmesi üzerine Hızır Beyi kendi tarafına çekmek istese de Hızır Bey kardeşinin yanında bulunamayacağını söyleyerek reddetti.[27]

II. Murad ile münasebetleri ve son yılları

1421 yılında olan taht değişikliğinden yararlanmak isteyen İsfendiyar Bey, daha önce Çelebi Mehmed'e bırakmış olduğu topraklardan oğlu Kasım'ı kovduktan sonra Taraklı-Borlu'yu kuşattı.[30]

II. Murad ise Düzmece Mustafa ile uğraşmak zorunda olduğu için bu durumla bir süre ilgilenmemiş olsa da, isyanın bastırılmasından sonra Kasım Beyi yanına alarak İsfendiyar Bey üzerine yürüdü. Savaşta yaralanan İsfendiyar Bey, Sinop kalesine sığındı ve küçük oğlu Murat aracılığıyla sulh istediğini haber yolladı. Ayrıca oğlu II. İbrahim Beyin kızı Halime Hatun'u gelin olarak II. Murad'a vermek istedi.[31] Sulh teklifi başarılı oldu ve İsfendiyar Beyin Osmanlı'ya bağlı olması, Osmanlı seferlerine asker yollaması, Çankırı, Kalecik ve Tosya'nın Kasım Beye iade edilmesi, Bakır Küresi ile Kastamonu'nun İsfendiyar Beye bırakılması ve Bakır Küresinin hasılatının bir kısmının Osmanlı'ya verilmesi şartıyla barış (1424 yılı başlarında) yapıldı.[31][32]

Evlilikler karşılıklı olmuş, II. Murad kardeşi Selçuk Hatun'u II. İbrahim Bey'e, diğer kardeşi Sultan Hatunu ise Kasım Beye vermiştir.

Bu olaylardan sonra İsfendiyar Bey ve Osmanlı'nın arası dostane bir şekilde kalmıştır. Bazı kaynaklarda Anadolu beylerinin 1435 yılında Anadolu'ya bir sefer düzenlemeyi planlayan Şahruh'u bekledikleri ve İsfendiyar Beyin Şahruh'u Anadolu'ya davet ettiği bir mektup yolladığı bilinmektedir. Ancak bu mektup II. Murad tarafından ele geçirilmiştir.[33][34] Ayrıca İsfendiyar Bey döneminde Candaroğulları'nın, Memlûk Sultanı Barsbay ile dostane ilişkilerin sürdürüldüğü de bilinmektedir.[35][36]

İsfendiyar Beyin son yılları hakkında bilinenler oldukça azdır. Oğlu İbrahim'i veliaht ilan edip diğer iki oğlu Hızır ve Murad'a ona itaatte kusur etmemelerini vasiyet ettiği biliniyor.[37]

İsfendiyar Bey, 1440 yılında, 70 yaşını geçkin iken Sinop'ta ölmüş ve Sinop'taki Candaroğulları türbesine gömülmüştür.

Dönemindeki ilmi-ticari-iktisadi faaliyetler

İlmi Faaliyetler

İsfendiyar Bey zamanında Kastamonu, Anadolu'daki ilim merkezlerinden biri olmuş ve birçok değerli alim beyliğe gelerek İsfendiyar Bey adına eserler telif etmişlerdir.

Bu eserlerden en bilinenleri "Mü'min b. Mukbili Sinobi" tarafından yazılan "Miftahu'n nur ve haza'inu's-surur" adlı tıp içerikli bir eser ve yazarı bilinmeyen "Aynü'l-hayat fi tefsir-i kelâm-ı Haliki'l-beriyyat bi-iradı ahseni'l-itirazat" adlı bir tefsir kitabıdır.[38]

Ticari-İktisadi Faaliyetler

İsfendiyar Beyin hüküm yıllarında kendi adına basılan gümüş ve bakır paralar mevcuttur.[39] Yine çıkartılan sof ve bakırın ihraç edildiği, Venedik ve Cenevizliler ile ticari münasebetlerde bulunmuş olduğu bilinmektedir.[40]

Kaynakça

Özel

  1. ^ Yaman 1935, s. 95.
  2. ^ a b Yücel 1980, s. 84.
  3. ^ Yücel 1980, s. 169.
  4. ^ a b Yakupoğlu, Cevdet. (2018). a.g.m, syf. 2.
  5. ^ a b Yakupoğlu, Cevdet. (2018). a.g.m, syf. 3.
  6. ^ TDV İslâm Ansiklopedisi'nde İsfendiyar Bey
  7. ^ Yücel 1980, ss. 84-85.
  8. ^ Yaman 1935, s. 126.
  9. ^ Yücel 1980, s. 85.
  10. ^ Yücel 1980, ss. 85-86.
  11. ^ Yücel 1980, s. 86.
  12. ^ a b Yücel 1980, s. 87.
  13. ^ a b Yaman, Talat Mümtaz (1935). a.g.e, syf. 127.
  14. ^ Musalı, Namıq; Yakupoğlu, Cevdet. (2020). a.g.m, syf. 405.
  15. ^ a b Yücel 1980, s. 90.
  16. ^ a b Yücel 1980, ss. 90-91.
  17. ^ Yücel 1980, s. 91.
  18. ^ Uzunçarşılı, İsmail H. (1947). a.g.e, I (1988 bas.), syf. 336.
  19. ^ Uzunçarşılı, İsmail H. (1947). a.g.e, I (1988 bas.), syf. 337.
  20. ^ a b c d e Uzunçarşılı, İsmail H. (1947). a.g.e, I (1988 bas.), syf. 85.
  21. ^ Uzunçarşılı, İsmail H. (2019). a.g.e, syf. 129.
  22. ^ a b Uzunçarşılı, İsmail H. (2019). a.g.e, syf. 130.
  23. ^ a b Yücel 1980, s. 92.
  24. ^ Yücel 1980, ss. 92-93.
  25. ^ a b Yücel, Yaşar (1980). a.g.e (1988 bas.), syf. 93.
  26. ^ Kasım Bey, 1464 yılına kadar, yani beyliğin ana kolunun tamamen Osmanlı eline geçmesinden sonra, eline geçen bu bölgelerde Osmanlı'ya bağlı ve geniş yetkilere sahip bir şekilde hüküm sürmeye devam etmiştir.
  27. ^ a b c Yücel 1980, s. 94.
  28. ^ Uzunçarşılı, İsmail H. (2019). a.g.e, syf. 131.
  29. ^ Uzunçarşılı, İsmail H. (1947). a.g.e, I (1988 bas.), syf. 358.
  30. ^ Yücel 1980, s. 95.
  31. ^ a b Yücel 1980, s. 96.
  32. ^ Uzunçarşılı, İsmail H. (1947). a.g.e, I (1988 bas.), syf. 86.
  33. ^ Yakupoğlu, Cevdet. (2018). a.g.m, syf. 14.
  34. ^ Mektubun içeriği ve değerlendirilmesi hakkında bknz: Musalı, Namıq; Yakupoğlu, Cevdet. (2020). a.g.m, syf. 402-415.
  35. ^ Yücel, Yaşar (1980). a.g.e (1988 bas.), syf. 97.
  36. ^ Musalı, Namıq; Yakupoğlu, Cevdet. (2020). a.g.m, syf. 407.
  37. ^ Ersan, Mehmet; Alican, Mustafa. (2014). a.g.e, syf. 94.
  38. ^ Yücel, Yaşar. (1964). a.g.m, syf. 174.
  39. ^ Paralar hakkında geniş bilgi için Talat Mümtaz Yaman'ın Kastamonu Tarihi eserine bakılabilir.
  40. ^ Yücel, Yaşar. (1964). a.g.m, syf. 173.

Genel

İlgili Araştırma Makaleleri

<span class="mw-page-title-main">Kastamonu</span> Kastamonu ilinin merkezi olan şehir

Kastamonu, Türkiye Cumhuriyeti'nin Karadeniz Bölgesi'nde yer alan Kastamonu ilinin merkezi olan şehirdir.

<span class="mw-page-title-main">I. Bayezid</span> 4. Osmanlı padişahı (1389–1402)

I. Bayezid veya Yıldırım Bayezid, dördüncü Osmanlı padişahı. 1389'dan 1402 yılına kadar hükümdarlık yapmıştır. Babası Sultan I. Murad, annesi ise Gülçiçek Hatun'dur.

<span class="mw-page-title-main">Candaroğulları Beyliği</span> 1291–1461 yıllarında Karadeniz bölgesinde hüküm sürmüş Beylik

Candaroğulları Beyliği, Anadolu Selçuklu Devleti'nin yıkılışından sonra Kastamonu ve çevresinde kurulan bir Türkmen beyliğidir.

Bayezid Paşa Osmanlı Devleti'nin Fetret Devri'nde, 1413'te Sultan I. Mehmed Çelebi saltanatında sadrazam olmuş; devleti toparlama süreci içinde yanında bulunmuş ve sonra da II. Murad döneminde Düzmece Mustafa'ya Sazlıdere'de yenilip teslim olup onun emriyle öldürüldüğü Temmuz 1421'e kadar başvezirlik yapmış bir Osmanlı devlet adamıdır.

<span class="mw-page-title-main">İsa Çelebi</span> 1403 yılı içerisinde Bursa’da sultanlığını ilan etmiş Osmanlı şehzadesi

İsa Çelebi, Osmanlı sultanı Yıldırım Bayezid ile Devlet Şah Hatun'un oğludur. Ankara Savaşı'ndan sonra 1402–1413 döneminde ortaya çıkan Fetret Devri başında Bursa ve civarlarında Timur beratı ile hükümdarlık yapmış ama sonra kardeşi Mehmed Çelebi tarafından 1403 yılında saf dışı bırakılmıştır. İsa Çelebi hükümdarlığı tekrar eline geçirmek için başarısız kalan birkaç girişim daha yapmış ama sonunda 1406 yılında Eskişehir'de öldürülmüştür.

<span class="mw-page-title-main">Çobanoğulları Beyliği</span> 13. ve 14. yüzyıl arasında Kastamonu çevresinde hüküm sürmüş beylik

Çobanoğulları Beyliği, 1211(?)-1309 yılları arasında Kastamonu ve çevresinde hüküm sürmüş Anadolu Beylikleri'nden biridir.

<span class="mw-page-title-main">Kubadoğulları Emirliği</span> İkinci dönem Anadolu Türk beyliği

Kubadoğulları Emirliği, Anadolu Selçuklu Devleti'nin yıkılışını takiben Samsun, Ladik ve Kavak çevresinde kurulan bir Türkmen emirliği. Canik beylikleri içerisinde değerlendirilen Kubadoğulları, Osmanlı Devleti ile Samsun'un hakimiyeti konusunda sıkça karşı karşıya gelmiştir.

<span class="mw-page-title-main">Kemâleddin İsmâil Bey</span>

Candaroğlu İsmâil Bey,, 1443-1461 yılları arasında hüküm sürmüş Candaroğulları Beyi. Vakıf kayıtlarından anlaşıldığı kadarıyla Kemaleddin unvanını kullanmıştır.

Şemseddin Yaman Candar, Anadolu'da tahmini 1291-92 yıllarında kurulmuş olan Candaroğulları Beyliğinin kurucu beyi.

Şücaeddin I. Süleyman Bey ya da yaygın kullanılan ismiyle I. Süleyman Paşa, tahmini olarak 1309-1340 yılları arasında hüküm sürmüş Candaroğulları Beyi. Oğlu İbrahim'in tertip ettiği bir zaviyenin vakfiyesine göre Padişah unvanını kullandığı bilinmektedir.

<span class="mw-page-title-main">I. İbrahim Bey</span>

Gıyaseddin İbrahim Bey ya da İbrahim Şah, tahminen 1340 yılında tahta geçmiş Candaroğulları Beyi. 1344 tarihli bir vakfiyeye göre "Sahibü'l-ilm ve'l-kalem ve's-seyf" unvanını kullanmıştır. Ölüm yılı hakkında bilgi yoktur.

Emir Adil Bey, tahminen 1345-1361 yılları arasında hüküm sürmüş Candaroğulları Beyi.

Kötürüm Bayezid veya Celaleddin Bayezid, 1361-1385 yılları arasında hüküm sürmüş Candaroğulları Beyidir.

II. Süleyman Paşa ya da II. Süleyman Bey, 1385-1392 yılları arasında hüküm sürmüş Candaroğulları Beyi.

<span class="mw-page-title-main">Taraklı Borlu Muharebesi</span>

Taraklı Borlu Muharebesi, 1423 yılında II. Murad komutasındaki Osmanlı ordusunun Safranbolu'yu kuşatan İsfendiyar Bey komutasındaki Candar ordusunu yendiği askeri çarpışma.

II. İbrahim Bey, 1440-1443 yılları arasında hüküm sürmüş Candaroğulları Beyidir. Vakfiye kayıtlarından "Taceddin" unvanını kullandığı görülmektedir. Ayrıca babası İsfendiyar Beyin emriyle kendisine ithaf edilmiş "Cevahiru'l-Esdâf" adlı tefsir mukaddimesinde "Sahibü's-seyf ve'l-kalem" olarak anılır.

Celaleddin Kızıl Ahmed Bey, 1461 yılında birkaç ay hüküm sürmüş son Candaroğulları Beyi. Beylik, kendisine ithafen zaman zaman kaynaklarda Kızılahmedlüler şeklinde de anılmıştır.

<span class="mw-page-title-main">Alp Yürek</span> Çobanoğulları hükümdarı

Alp Yürek, Çobanoğulları Hükümdarı.

Muzaffereddin Yavlak Arslan, 1280-1292 yılları arası hüküm sürmüş Çobanoğulları Beyi. Saltukname'de Melik Muzaffereddin olarak da anılmaktadır.

Candaroğlu Yakup Bey ya da Yakup Paşa, olasılıkla Candaroğulları Beyi.