Edebiyat, yazın veya literatür, dil aracılığıyla; duygu, düşünce, hayal, olay, durum veya herhangi bir olgunun edebî bir tarzda ve etkili bir şekilde yazılı veya sözlü anlatımını gerçekleştiren; malzemesi söz ve ses; muhatabı insan olan bir sanat dalıdır. Edebî yazılar yazan sanatçılara edebiyatçı denir. Daha kısıtlayıcı bir tanımla, edebiyatın; bir sanat formu olarak oluşturulan yazılar olduğu düşünülmüştür. Bunun nedeni, günlük kullanımdan farklı olarak edebiyatın, dil ürünü olmasıdır.
Sinema veya Sinema sanatı, kamera aracılığı ile elde edilmiş görüntülerin bir ışık aracılığı ile beyaz renkte bir perdeye yansıtılarak film adı verilen sesli veya sessiz hareketli videolar elde edilmesi işidir. Üretilen bu filmler, sinema salonu adı verilen özel binalarda gösterilmektedir. Sinema sanatı genel olarak diyalog, kurgu, sahnenin düzeni, ışık, ses ve dekor gibi şeyleri yapılan filme uygun sekilde dizayn edilir. Bu işlemlerin tamamına ise sinema endüstrisi adı verilmektedir. İtalyan asıllı Fransız film kuramcısı Ricciotto Canudo sinemayı, "yedinci sanat" olarak tanımlamış ve ilk sinema 1895 yılında çekilmiştir.
Sanat tarihi, en yalın haliyle görsel sanatların tarihsel evrimini inceleyen bilim dalıdır. Bir başka tanım vermek gerekirse tarih koşullarından doğan maddi kültür eşyasını inceleyen bilimdir denebilir.
Opera, genellikle konusunu tarihten, mitolojiden, efsanelerden veya güncel olaylardan alan, sözlerinin tümü veya birçoğu müzikle bestelenmiş, içinde güzel sanatların tümünü barındırabilen, teatral formda bir sahne eseridir.
Sanat, en genel anlamıyla yaratıcılığın ve hayal gücünün ifadesi olarak anlaşılır. Tarih boyunca neyin sanat olarak adlandırılacağına dair fikirler sürekli değişmiş, bu geniş anlama zaman içinde değişik kısıtlamalar getirilip yeni tanımlar yaratılmıştır. Bu tanımlardan en yaygın kabul göreni sanatın edebiyat, resim, müzik, tiyatro, sinema, mimari ve heykel alt türlerinden oluştuğu görüşüdür. Bugün sanat terimi birçok kişi tarafından çok basit ve net gözüken bir kavram gibi kullanılabildiği gibi akademik çevrelerde sanatın ne şekilde tanımlanabileceği, hatta tanımlanabilir olup olmadığı bile hararetli bir tartışma konusudur.
II. Gazi Giray veya Bora Gazi Giray 16. yüzyıl sonlarında iki kez Kırım Hanlığı tahtına oturdu.
Barok, Avrupa'da yaygınlaşan sanatta bir anlatım biçimidir. Barok kelimesi, Portekizce düzensiz inci anlamına gelen barroco sözcüğünden türemiştir. Barok sözcüğü, birbirinden ayrı iki şeyi tanımlar; sanat tarihinde, Rönesans ile klasikçilik arasında kalan bir dönemi ve bütün çağlarda verilmiş bazı eserlerin tarzını, başlangıcı ve bitişi için kesin bir tarih verilememekle birlikte 14. ve 18. yüzyıllar arasında oluşup şeklini almış bir dönemdir. Mimarlık, müzik, resim ve heykelin etkileyici temalar altında birleştirilmesi amacını güder. Abartılı hareket duygusu ve net gözüken detayları ile dönemin müzik ve edebiyatında da kendini gösterir. Yoğun bir etki bırakan bu anlatım biçimi, kendi alanında fazla eser verildiğinden dolayı bir dönem adı olarak anılmaya başlanmıştır. 1699'da İtalya'da kilise etkisinde doğmuş ve tüm Avrupa'ya yayılmıştır.
Osmanlılar’da resim için “nakış” ya da “tasvir” tabirleri kullanılırken minyatür sanatçıları için de ressam anlamında nakkaş ya da musavvir ismi kullanılmıştır. Minyatürler daha çok kitapları resimlemek amacıyla faaliyet gösterdiğinden resimlerin ebatları küçük tutulmuştur.
Çini, bir yüzü sırlı, su geçirmez bir tabaka veya cam ile seramiğin ateşle birbirine kaynaştırılması sonucu ortaya çıkan levhadır.
Safiyü'd-Din Urmevî veya tam adı Safiyeddin Abdülmümin bin Yusuf bin Fahir, İran müziğinin bilinen ilk bestecisi ve müzikologudur. Tam adı Safiyüddin Abdülmümin bin Yusuf bin Fahir'dir.
Şiraz, İran'ın en büyük beşinci şehri ve Fars Eyaleti'nin yönetim merkezidir.
Minyatür, kendine has bir biçimi olan resim çeşididir.
Zend Hanedanı, 1750-1794 yılları arasında İran dolaylarında hüküm sürmüş İran devletidir. Hanedan, Luristan'da Nadir Şah Afşar tarafından doğu İran'a sürülmüş fakat onun ölümünden sonra tekrar geri gelmiştir.
Sâmânîler (819-999), Orta Asya ve doğu İran'da kurulmuş, adını kurucusu Sâmân Hüdâ'dan alan bir Fars hanedanlıktır. İslâm ordularının İran'ı ele geçirmesinin ve Seferî egemenliğinin yıkılmasının ardından İran'da iktidarı ele geçiren ilk yerli yönetimdir.
Yüksel Arslan, Türk ressam. Kendi geliştirdiği teknikle çeşitli doğal malzemeleri kullanarak ürettiği ve arture adını verdiği resimlerle, özellikle Karl Marx'ın Kapital eserinin etkisiyle çizdiği Kapital serisiyle bilinir. Türkiye'de ve ülke dışında birçok kişisel ve karma sergi açmıştır.
Azerbaycan Müzesi, İran'ın Tebriz şehrinde bulunan bir müze.
Sadabad Kültürel-Tarihi Kompleksi (Farsça: مجموعه فرهنگی-تاریخی سعدآباد), İran'ın başkenti Tahran'da bulunan bir saray.
Osmanlı minyatür sanatı Osmanlı saray kültürünü yansıtarak el yazmaları gibi lüks öğeleri süsleyen genelde Padişah ve diğer yüksek mertebelilere sunulmuş bir sanat şeklidir. Minyatür sanatı İslam dünyasında özellikle yer bulmuş bir saray sanatıdır. Yüksek gelişmişliğe ve kapsamlılığa, geç Orta Çağ'da İran, Irak, Orta Asya ve Anadolu'da bulunan Türk ve Pers hanedanlıkları dönemlerinde erişmiştir. Osmanlı miniyatür sanatı, hep birlikte kitap sanatı olarak anılan Hat, Nakş, Tezhip, Ebru ve Cilt gibi birbiriyle ilişkili geleneksel sanatlardan biridir.
Türk sanatı, Orta Çağ'da Türklerin Türk coğrafyası olan Anadolu topraklarına gelişlerinden itibaren, günümüze kadar geçen süre içerisinde bu coğrafi bölgede oluşturdukları tüm görsel sanat eserlerini tanımlamak amacıyla kullanılan bir terimdir. Türkiye yani Anadolu toprakları, Türklerden önce de Hititliler, Eski Yunanlar ve Bizanslılar da dahil olmak üzere, pek çok medeniyete ev sahipliği yapmış, bu kültürlerinde ürettiği pek çok sanat eserini barındırmış ve barındırmaktadır.
İran minyatürü, kağıt üzerinde süsleme yapılan küçük bir İran resmidir, ister kitap illüstrasyonu isterse ayrı bir sanat eseri olsun, murakka adı verilen bu tür çalışmalardan oluşan bir albümde tutulması amaçlanan ayrı bir sanat eseridir. Minyatür teknikleri, tezhipli el yazmalarındaki Batı Orta Çağ ve Bizans minyatür gelenekleriyle büyük ölçüde karşılaştırılabilir. Aynı derecede köklü bir Pers duvar resmi geleneği olmasına rağmen, minyatürlerin hayatta kalma oranı ve korunma durumu daha iyidir ve minyatürler Batı'da İran resminin en çok bilinen biçimidir ve en önemli örneklerin çoğu Batı veya Türk müzelerindedir. Minyatür resim, 13. yüzyılda İran sanatında önemli bir tür haline gelmiş, Moğol fetihlerinden sonra Çin etkisine girmiş ve geleneğin en yüksek noktasına 15. ve 16. yüzyıllarda ulaşılmıştır. Gelenek bundan sonra bir miktar Batı etkisi altında devam etti ve birçok modern yorumcusu var. İran minyatürü, başta Türkiye'deki Osmanlı minyatürü ve Hindistan alt kıtasındaki Babürlü minyatürü olmak üzere diğer İslami minyatür gelenekleri üzerinde baskın etkiye sahipti.