İçeriğe atla

İntihar (kitap)

İntihar
Le suicide
YazarÉmile Durkheim
ÜlkeFransa
DilFransızca
Konuİntiharın sosyolojik olarak incelenmesi
Yayım1897

İntihar (Fransızca: Le suicide), Fransız sosyolog Émile Durkheim'in 1897 tarihli eseri. İntihar kavramına yönelik metodolojik bir eserdir. Durkheim bu eseriyle intihar olgusunu ırk, iklim, kalıtım gibi nedenlere bağlayan tezleri çürütmeye çalıştı. İntihar oranlarındaki değişimlerin nedenlerini milliyet, medeni durum ve dinsel ilişkinlik kıstaslarıyla ele aldı. Bu kıstaslar ile intihar oranlarında değişimleri inceleyerek üç farklı intihar çeşidi ortaya koydu: bencil, özgecil ve kuralsız. Genel olarak her toplumda doğrusal bir intihar oranı vardır ve oransal değişimler yapısal düzensizlik ve bunalımın gözle görülür habercisidir.[1] Bu eserden sonra anomi kavramı oldukça popüler hale geldi.[2] Durheim’ın 1897 yılında ‘Le suicide etude de sociologie’ orijinal ismiyle yayınladığı kitabıdır.Bu kitap sosyal bilimlerde ilk defa istatistik bilgilerin kullanıldığı bir araştırmadır. Kitap, 3 ana bölümden oluşur:

·  Toplumsal dışı etmenler

·  Toplumsal nedenler ve toplumsal tipler,

·  Bir toplumsal olgu niteliğiyle intihar genel çizgiler

Kitapta kullanılan istatistik bilgiler 1841-72 yıllarında Fransa, İngiltere ve Danimarka gibi ülkelerde gerçekleşen intiharlara aittir. Durkheim ‘a göre intiharın nedenlerinin bireyden çok toplumda aranması gerekiyordu.[3] Kitabın ilk bölümünde intiharın toplumsal olmayan nedenlerini tartışır. Dış dünya etmenlerini, psikopatik durumları, ruhsal durumları ve bunların intiharla ilişkisini anlattığı bir bölümdür.Bu bölümdeki düşüncelerini çeşitli örneklerle destekler.Onun çıkarımı, akıl hastalığı,ırk gibi özelliklerin intiharla bir ilişkisi olmadığı yönündedir.[3] Toplum dışı etkenler içinde taklit olgusunu da inceler.Ancak taklit ve intihar arasında doğrudan bir ilişki bulamaz.

İkinci bölümde Durkheim, intiharı 4’e ayırmıştır :

Bencil intihar: Birey içinde bulunduğu gruptan kopma derecesine gelmiş ve kendini yalnız hissediyorsa bu intihar çeşidi görülür. Topluma bağlılığını kaybettiği gözlemlenir.

Özgeci intihar: Bireyin topluma aşırı bağlı olması ve onunla aşırı bütünleşmesi durumunda görülür. Kişi bu durumda yerine getirmesi gereken toplumsal bir görevle karşı karşıyadır. Toplumun gelenekleri ve adetleri onun üzerindedir. Bu amaç uğruna kendini feda eder. Durkheim, bu türe örnek olarak kocası öldükten sonra intihar etmeyi bir görev bilen Hint kadınlarını anlatır. Ordudaki asker intiharlarını da istatiklerle yine bu kategoriye koymuştur.[3]

Anomik intihar: Toplum düzeninin ve birliğinin bozulduğu, birtakım norm ve değerlerin kaybolması sonucu görülür. Durkheim,bunalım olarak gördüğü ekonomik krizleri bu tip intihar çeşidiyle birleştirir.Bu krizler sonucu bireyin yaşamı değişir ve onu intihara sürüklemesi olasıdır.Buna ek olarak boşanmanın da anomik intihar sebebi olabileceğini düşünür.

Kaderci intihar :Katı kuralların altında ezilen, baskılanan bireylerde görülür. Bireyin davranışlarının başkaları tarafından aşırı düzenlenmesi durumundan kaynaklanır. Birey hayatını kontrol edemediğini düşünür. Ona göre o grubu tarafından belirlenen kurallarla yönetiliyordur. Ağır çaresizlik yaşar. Durkheim, köleleri bu gruba koymuştur.

Üçüncü bölümde Durkheim, intihardaki toplumsal ögenin ne olduğunu düşünür. Ona göre bireyi ölüme götüren şey toplumsal akımlardır.

Kaynakça

  1. ^ İntihar (Milliyet bas.). Büyük Larousse Sözlük ve Ansiklopedisi c.11. t.y. s. 5724. 
  2. ^ M.),, Cotterrell, Roger (Roger B. (1999). Emile Durkheim : law in a moral domain. s. 19. ISBN 0804738238. OCLC 43421884. 
  3. ^ a b c Durkeim,Le Suicide

İlgili Araştırma Makaleleri

<span class="mw-page-title-main">Sosyoloji</span> toplumun oluşum, işleyiş ve gelişim yasalarını inceleyen bilim dalı

Sosyoloji veya toplum bilimi, toplum ve insanın etkileşimi üzerinde çalışan bir bilim dalıdır. Toplumsal (sosyolojik) araştırmalar sokakta karşılaşan farklı bireyler arasındaki ilişkilerden küresel sosyal işleyişlere kadar geniş bir alana yayılmıştır. Bu disiplin insanların neden ve nasıl bir toplum içinde düzenli yaşadıkları kadar bireylerin veya birlik, grup ya da kurum üyelerinin nasıl yaşadığına da odaklanmıştır.

<span class="mw-page-title-main">Auguste Comte</span> Fransız sosyolog, matematikçi ve filozof (1798-1857)

Isidore Marie Auguste François Xavier Comte, pozitivizm doktrinini formüle eden Fransız filozof, matematikçi ve yazardır. Genellikle modern anlamda ilk bilim filozofu olarak kabul edilir. Comte'un fikirleri aynı zamanda sosyolojinin gelişimi için de temel teşkil etti; nitekim bu terimi icat etti ve bu disiplini bilimlerin taçlandırılmış başarısı olarak ele aldı.

Etik veya ahlak felsefesi, doğru davranışlarda bulunmak, iyi bir insan olmak ve insani değerler hakkında düşünme pratiğidir. Etik sözcüğü Yunanca "kişilik, karakter" anlamına gelen "ethos" sözcüğünden türemiştir.

<span class="mw-page-title-main">Émile Durkheim</span> Fransız toplum bilimci (1858 – 1917)

Émile Durkheim, Fransız sosyolog, sosyolojinin kurucularından sayılmaktadır.

<span class="mw-page-title-main">Din sosyolojisi</span> sosyolojinin bir dalı

Din sosyolojisi, dini kurum ve dini yapılanmaları, dini temalarla toplumsal yapı arasındaki ilişkileri ve dinin toplum, toplumun din üzerindeki etkilerini araştıran bilimsel bir disiplindir. Din sosyologları toplumun din üzerinde dinin toplum üzerindeki etkilerini bir başka deyişle toplum ve din arasındaki diyalektik ilişkiyi açıklamaya çalışır.

<span class="mw-page-title-main">İntihar</span> kişinin kendi ölümüne neden olan kasıtlı eylemi

İntihar veya özkıyım, bir bireyin, neticesinin ölüm olacağının bilincinde olarak, kendisinin ölümüne yol açacak bir eylem yapmasıdır. Risk faktörleri arasında; majör depresif bozukluk, akıl hastalıkları, bipolar bozukluk, şizofreni, kişilik bozuklukları gibi akıl hastalıkları, alkolizm ve madde bağımlılığı bulunmaktadır. Bireyin kendisine yönelik bir saldırganlık hâli olan intihar davranışı, birçok şiddet davranışının aksine her yaştan kişiyi etkilemekte olup, bireyin bilerek ve isteyerek kendi hayatına son vermesi olarak da tanımlanabilir.

Sosyolojik Yöntemin Kuralları, Emile Durkheim'in ilk kez 1895 yılında yayımlanan kitabı. Kitap, Durkheim'in Pozitivist yöntemlere bağlı kalarak toplumu inceleyip, yorumlayacak bir sosyoloji kurma düşüncesini yansıtır.

<span class="mw-page-title-main">İşlevselcilik</span>

İşlevselcilik (İngilizce:Functionalism), Sosyal Bilimlerde, özellikle Sosyoloji ve Sosyokültürel Antropoloji disiplinlerinde esas olarak en derinde bireysel biyolojik gereksinimleri yerine getirme temelinde ortak çareler arayarak tesis edilmiş olan toplumsal kurumları ya da kurumlaşmayı açıklamaya çalışan bir paradigmadır. Sosyal gereksinimleri yerine getiren sosyal kurumların bunu yerine getiriş biçimlerine; özellikle istikrarlı, kararlı toplum yapısı üzerine odaklanır. İşlevselcilik, yaklaşımın diğer öğretileri ile beraber ana sosyolojik yaklaşımdır. Tıpkı çatışmacı kuram ve etkileşimcilik gibi. İşlevselcilik, önce Emile Durkheim ile şekillenmiş daha sonra ise yakın yüzyılda Talcott Parsons tarafından geliştirilmiştir. Aynı zamanda 20. yy. sosyologları tarafından da kurama çok önemli katkılar yapılmıştır ve bu yaklaşım 1970'lere kadar, yani yeni ve eleştirel argümanlarla karşılaşıncaya kadar popüler etkinliğini sürdürmüştür.

Anomi, suç ve suçluluk konularında araştırmalar üzerine kurulmuş bir teori olup toplumun bireylerinin az kültürel ve ahlaki rehberlik almasını tarif eder. Toplumun bireyle olan sosyal bağının kopması tanımıdır. Örnek olarak haksız yönetim sonucunda sosyal kimliğin bireysel düzeye inerek ufak parçalara indirgenmesi ve bireyin toplum değerlerine karşı gelmesi verilebilir.

Özer Ozankaya, Türk toplum bilimci (sosyolog), akademisyen. "Türk Devrimi ve Yükseköğretim Gençliği" konulu araştırmasıyla bilinir.

Varoluşçu bunalım, bireyin kendi yaşamının temelini; yaşamının herhangi bir anlamının, amacının ya da değerinin olup olmadığını sorguladığı bir andır. Varoluşun anlamı ve amacı sorunu varoluşçuluk felsefe okulunun konusudur. Buna karşın, önce varoluşçu olduğu sanılan pek çok bunalımın depresyon ya da temel karşılanmamış güvenlik, yakınlık, vb. gereksinimler gibi başka bir nedenden kaynaklandığı ortaya çıkabilir.

<span class="mw-page-title-main">Dayanışma</span> ortak bir çıkar üzerinde duygu veya eylem birliği

Dayanışma, solidarizm veya solidarite; bir topluluğu oluşturan gruplar veya sınıflar arasında psikolojik bir birlik duygusu yaratan duygu, düşünce ve ortak çıkarlarla birbirlerine karşılıklı olarak bağlanmasıdır. Sınıf işbirliği savunur ve sınıf çatışmasını reddeder. Kolektivizmden farklı olarak dayanışmacılık, bireyleri reddetmez ve bireyleri toplumun temeli olarak görür. Toplum içindeki sosyal ilişkilerden yararlanarak insanların birbirlerine bağlı olduğunu savunur. Terim sosyal bilimlerde, özellikle sosyolojide ve psikolojide yaygın olarak kullanılır.

<i>İkinci Cins</i>

İkinci Cins, Simone de Beauvoir'in 1949 tarihli kitabı. Feminizm ve toplumsal cinsiyet çalışmalarında kaynak kitaplardandır. Eserde Beauvoir kadınların hangi süreçler neticesinde "ikincil statüye" düşürüldüğünü ele alırken bu durumu tanımlamak için "öteki" ve "ikinci cins" kavramlarını tercih etmiştir. Kadınların siyasi, toplumsal ve kamusal alanda görünürlüğünün olmayışı "öteki" kavramıyla ele alınmaktadır. Beauvoir eserinde kadın doğulmadığı sonradan kadın olunduğu düşüncesini paylaşmaktadır. Bu düşünceye göre bireyin toplum içindeki görünürlüğünü saptayacak belirlenmiş temeller yoktur. Erkek ve kadın cinsiyetleri birtakım gelişim süreci aşamalarını benzer şiddetlerde yaşarlar ancak toplumsal alanda görünürlük durumuna gelindiğinde kadın ikinci plana düşürülmektedir.

<span class="mw-page-title-main">Kurumlar sosyolojisi</span>

Toplum, ortak bir coğrafi mekandan, kurumsallaşma davranış biçimleri sergileyen ve bir arada yaşayan bireylerden oluşmuş bir bütündür. Toplumu oluşturan bireyler arasında düzenli ilişkiler ve davranış kalıpları vardır. Davranış kalıpları, dil ve kültür sayesinde oluşur. Toplumun sahip olduğu bu davranış kalıpları zamanla değişebilir.

İntihar, etikte ve felsefenin diğer dallarında, çeşitli filozoflar tarafından farklı şekilde yanıtlanan zor sorular ortaya çıkarır. İntihar üzerine felsefi bakış açıları felsefi akımlara, zamana ve yazara göre değişir. Bununla birlikte, inançlı yazarlar için, genellikle inandıkları dinler ile paralellik gösterir.

<span class="mw-page-title-main">Sosyolojide sapma</span>

Sapma veya sapma sosyolojisi, resmi kuralları ihlal eden davranışları, eylemleri araştırmaktadır. Örnek olarak sapma sosyolojisi, toplum kuralların ihlalini, suç vb. durumları ele almaktadır.[3]Sapma teriminin olumsuz bir anlamı olsa da, sosyal kuralların çiğnenmesi her zaman olumsuz bir eylem oluşturmamaktadır. Bazı durumlarda kuralların ihlal edilmesine rağmen, davranış olumlu veya toplum tarafından kabul edilebilir olarak adlandırılabilir.

<span class="mw-page-title-main">Terör sosyolojisi</span>

Terör sosyolojisi, terörizmi sosyal bir fenomen olarak anlamaya çalışan sosyolojinin bir alandır. Alan, terörizmi tanımlar, niçin gerçekleştiğini araştırır ve toplum üzerindeki etkisini değerlendirir. Terörizm sosyolojisi, siyaset bilimi, tarih, ekonomi ve psikoloji alanlarından meydana gelmektedir. Terörizm sosyolojisi, terörizmi meydana getiren sosyal koşullara vurgu yapması ile önemli terörizm araştırmalarından farklılık göstermektedir. Terörizm sosyolojisi ayrıca devletlerin böyle olaylara nasıl tepki gösterdiğini araştırır.

Sosyoloji, insan ve toplumların ilişkilerini ele alan bir bilim dalıdır. Konu bakımından, birçok konuyu ele alabilir. Din, siyaset, kültür, ırk ve sosyal sınıf gibi birçok konu sosyoloji biliminin araştırması kapsamındadır.

<span class="mw-page-title-main">Sosyal hareket teorisi</span>

Sosyal hareket teorisi, sosyal bilimler içinde, genellikle sosyal mobilizasyonun neden meydana geldiğini, ortaya çıkardığı biçimleri açıklamaya çalışan disiplinler arası bir düşünceler bütünüdür. Sosyal hareketlerin oluşumu ve işleyişinin potansiyel sosyal, kültürel ve politik sonuçları üzerine incelemeler içerir.

Özgecil intihar veya fedakar intihar, grubun iyiliği için, başkalarını kurtarmak veya onlara fayda sağlamak veya bir toplumun geleneklerini ve onurunu korumak için kişinin hayatını feda etmesidir. Her zaman kasıtlıdır. Kişinin daha büyük bir iyilik uğruna kendi hayatını feda etmesi anlamına gelir. Böyle bir fedakarlık, belirli bir eylemi gerçekleştirmek adına ya da toplumda doğal dengeyi korumak adına yapılabilir. Fedakar intihar, Émile Durkheim tarafından Suicide: A Study In Sociology adlı kitabında toplumla aşırı entegrasyonun ürünü olarak görüldü. Kitabında yer alan gerçek hayattan örnekler arasında "ailesi/topluluğu/ülkesi için savaşa gitmeyi seçen bir asker" yer almaktadır. Ancak bu tür bir sınıflandırma, bu tür eylemlerin değerini küçümsediği için tartışmalı olmaya devam etti. Durkheim'a göre fedakar intihar, egoist intihar, kaderci intihar ve anomik intiharla çelişir. Bunun aksine, bir devletin zoruyla gerçekleştirilen bir "fedakarlık", öjeni veya toplu katliam olarak anılsa da başka şekilde "zorunlu nüfus sınırlamaları" veya "nüfus kontrolü" olarak da anılabilir. Örnekler, kavramı kalıcı toplumsal çatışma türlerini sona erdirmek için bir araç olarak tanıtabilir veya kavramı, geleceğin distopik toplumunun bir örneği olarak türetebilir.