İçeriğe atla

İntifada

Birinci İntifada (ayaklanma) veya Birinci Filistinli İntifada, İsrail’in, aralık 1987’den 1993 Oslo Anlaşmasının imzalanmasına kadar süren, Filistin topraklarını[1] ele geçirmesine karşı, Filistinlilerin ayaklanmasıdır.[2] Ayaklanma 9 Aralık'ta[3] Cebaliye mülteci kampında başladı. Gittikçe yükselen tansiyon, ölen Filistinli ve İsrailliler ve son olarak İsrail ordusuna ait bir aracın dört Filistinli’ye çarpıp öldürmesi, ayaklanmayı ateşledi.[4] Aracın dört Filistinliye kasıtlı çarptığı söylentisi hızlı bir şekilde Gazze’de, Batı Şeria’da ve Doğu Kudüs’te yayıldı.[5] Genel grev, Gazze ve Batı Şeria’daki İsrailli kurumları boykot, ordu emirlerine karşı sivil itaatsizlik, İsrail yerleşkelerinde çalışmamak, İsrail ürünlerini satın almamak, vergi vermemek, Filistinli araçları İsrail ehliyetleriyle kullanmayı reddetmek, grafitiler yapmak, barikatlar kurmak[6][7] ve Filistin sınırları içindeki İsrail’e ait askeri binalara taş ve molotofkokteyli atmak, ayaklanma sürecinde gerçekleşen eylemlerdi. Buna cevaben, İsrail, ayaklanmaları durdurmak için 80.000 askeri mobilize etti. Çocuk haklarını dünya çapında savunan “Save the Children” raporuna göre ilk iki yıl boyunca, 18 yaş altı bütün Filistinlilerin 7% si ateşlenen silahlardan, dayaklardan veya göz yaşartıcı gazdan dolayı yaralandı.[8] Filistinlilerin kendi arasında, İsraille iş birliği yapma suçlamarından dolayı gerçekleşen şiddet eylemleri de ayaklanmaların daimi özelliklerinden biriydi. İsrail güvenlik güçleri 1087 Filistinliyi öldürürken, Filistinliler, 100 İsrailli sivili ve 60 İsrail güvenlik personelini öldürdü,[8] 1400 den fazla sivili ve 1700 askeri yaraladı.[9] Filistinliler 822 Filistinliyi, İsraille iş birliği yapma suçlamalarıyla öldürdü, yarısından fazlasının sonralarda İsraille hiçbir alakalarının olmadığı kanıtlandı.[10][11] (1988-Nisan 1994)

Bir sonraki ayaklanma (İkinci İntifada) Eylül 2000’den 2005 yılına kadar sürdü.

İntifada

Genel Sebepler

Filistinliler ve destekçileri, İntifada’nın; İsrail’in baskılarına, hukuk dışı ölümlere, toplu tutuklamalara, evlerin yıkılmalarına ve sürgünlere karşı protestolar olduğunu savunurlar.[12] İsrail’in 1967 yılındaki Altı Gün Savaşında Batı Şeria, Kudüs, Sina Yarımadası ve Gazze Şeridi’ni ele geçirmesinden sonra, bu topraklardaki Filistinliler arasında tansiyon yükseldi. Filistinliler arasındaki yüksek doğum oranı ve yeni yaşam alanları inşa etmek ve tarım için izin verilen alanların az olması, büyüyen bir nüfus ve artan işsizlikle kötüye giden yaşam şartları anlamına geldi. Üniversite mezunları bile iş bulamıyordu. İntifada döneminde, sekiz eğitimli Filistinliden sadece biri eğitimine uygun iş bulabiliyordu [13].

İsrail İşçi Partisi’nden, daha sonra Savunma Bakanı olan İzhak Rabin, Ağustos 1985’te, Filistinlilere karşı sürgün politikasını İsrail’in Filistinlillerin ayaklanmalarına karşı yürüttükleri politikalarına ekledi.[14] Bu, sonraki 4 yılda 50 sürgün[15] ve ekonomik entegrasyon ve İsrail yerleşkelerinin artması anlamına geldi. Öyle ki Batı Şeria’daki Yahudi yerleşim alanlarında, 1984 yılında 35.000 olan nüfus 90’ların ortasında 130.000’e ulaştı.[16] İsrail’in Filistinlileri bulundukları topraklardan uzaklaştırma politikaları intifadayı genel olarak etkiledi.

Arka plan

Birinci İntifada’yı fitilleyen nedenin, Aralık 1987’de gerçekleşen, Filistinli sivillerin ölümüne sebep olan kazanın olduğu bilinse de,[17] Masim Qumsiyeh, başlangıcın, bir ay önce gerçekleşen bir dizi protesto olduğunu iddia eder.[18] Bazı kaynaklara göre, Kasım 1987’de İsrail Güvenlik Güçlerinin; altı İsrailli askerin ölümüyle sonuçlanan bir gerilla saldırısını durduramaması, Filistinlilerin ayaklanmalarını katalize etti[17][19].[20]

4 aralık 1986 tarihinde, Birzeit Üniversitesi kampüsü içinde iki Gazzeli öğrencinin İsrailli askerler tarafından vurulması, cezalar, tutuklamalar, alıkoymalar ve eli kelepçeli Filistinli gençlerin sistematik bir şekilde dövülmeleri, eski mahkûmların ve aktivistlerin Gazze şehri dışında dönüştürülmüş askeri kamplardaki hücrelerde tutulmaları, yılın başlarında kitlesel gösterilere sebep oldu.[21] Ocak 1987’de göstericileri korkutmak adına sınırdışı/sürgün politikası gündeme geldi. Şiddet, Khan Yunis’li bir çocuğun İsrailli askerler tarafından vurulup öldürülmesiyle kaynamaya başladı. O yılın yazında, tutukluların kontrolünden sorumlu teğmen Ron Tal, Gazze’de, trafikte vurularak öldürüldü. Gazze’de yaşayan müslümanlara Kurban Bayramı esnasında üç günlük dışarı çıkma yasağı uygulandı. 1 ve 6 ekim 1987 tarihlerinde, İsrail güvenlik güçleri, mayısta hapishaneden kaçan, İslam'i cihad örgütleriyle ilişkili yedi Gazzeliyi pusuya düşürüp öldürdü.[22] Kasım 1987’de Amman’da gerçekleşen Arap zirvesi, İran-Irak savaşına yoğunlaştı ve Filistinlilerin sorunu yıllardır ilk defa kenarda tutuldu [23][24].

Liderlik ve Amaçlar

İntifada bir kişi ya da bir kurum tarafından başlatılmadı. Yerel liderlik, İsrail tarafından yönetilen sınırlar içindeki, Filistin Kurtuluş Örgütüyle ilişkili gruplar ve organizasyonlar tarafından yapıldı. Bunlar, Halk Cephesi (El Fetih), Demokratik Cephe ve Filistin Komünist Partisi’ydi [25]. Bu süreçte Filistin Kurtuluş Örgütünün rakipleri, Hamas ve İslami Cihad gibi islami örgütlerdi ve Beit Sahour ve Beytüllahim gibi şehirlerin yerel yöneticileriydi. Buna rağmen, ayaklanma, Hanan Ashrawi, Faysal Hüseini ve Haydar Abdul-Şafi tarafından yönetilen cemaat konseyleri tarafından daha çok yönetildi. Bu konseyler bağımsız eğitimi destekleyip, sağlık ve yiyecek yardımları yaptı.[26] Birleşmiş Ulusal Ayaklanma Liderliği (UNLU) halkın güvenini kazandı ve Filistinliler UNLU tarafından yayınlanan bildirilere ayak uydurdu [25]. Geçmişteki tutumun aksine[27] ölümcül şiddetten kolektif bir şekilde uzak duruldu. Shalev’e göre, bunun sebebi böyle bir şiddettin katliamla sonuçlanacağını bilmeleri ve İsrail tarafında liberallerin desteklerini kaybetme olasılığıydı. Pearlman, ayaklanmanın şiddetsiz oluşunu, hareketin iç organizasyonuna ve ayaklanmanın şiddetsiz olmasının yararla sonuçlanacağı düşüncesinin saçaklanıp geniş bir alana yayılmasına bağladı.[28] Hamas ve İslami Cihad, ayaklanma liderlerine ayak uydurdu ve ilk yıl hiçbir silahlı saldırı gerçekleştirmediler. Sadece Ekim 1988’de bir İsrailli asker bıçaklandı ve herhangi bir yaralanmaya neden olmayan ik bomba patlatıldı.[29]

Ayaklanmayla ilgili dağıtılan broşürlerde, İsrail’in 1967 itibarıyla ele geçirdiği topraklardan çekilmesi, sokağa çıkma yasaklarının ve kontrol noktalarının kaldırılması isteniyordu. Filistinli sivilleri eylemlere silah kullanmadan katılmaya çağırdı. Ayrıca Batı Şeria ve Gazze Şeridi’nde bir Filistin Devleti kurulması çağrısını yaptı. Bu süregelen ‘Bütün Filistin için Özgürlük’ çağrısından uzaklaşıldığını gösterdi.[30]

İntifada

İsrail’in ele geçirilen topraklardaki müdahalesi anlık gelişen irili ufaklı direnişlere sebep oldu ama yönetim; demir yumruk politikasıyla, toplu cezalarla, sokağa çıkma yasaklarıyla ve siyaset kurumlarının üzerindeki baskıdan dolayı, Filistin direnişinin sona erdiğine inandı. Fakat İsrail’in direnişin düşeceği inancı zamanla yok oldu.[31]

8 Aralık 1987 tarihinde, İsrail ordusuna ait bir araç, İsrail’deki çalışma yerlerinden dönen, içinde Filistinli bulunan bir sıra araca, Eretz geçiş noktasında çarptı.Üçü Cebaliye mülteci kampından olan dört Filistinli öldü ve yedi kişi ciddi şekilde yaralandı. Olaya işten eve dönen yüzlerce Filistinli işçi şahit oldu.[32] Cenazelere kamptan 10.000 kişi katıldı ve cenazeler çabucak geniş gösterilere döndü. Filistinlileri öldüren araç kazasının, olaydan iki gün önce Gazze’de alışveriş yapan İsrailli bir iş adamının vurularak öldürülmesine karşı uluslararası bir intikam kampanyası olduğu söylentisi bütün kampa yayıldı.[33][34] Ertesi gün Gazze şeridindeki bir devriye aracına atılan petrol bombası, İsrail askerlerinin sinirli kalabalığa karşı kurşun ve göz yaşartıcı gaz atmasına sebep oldu. Bir genç Filistinli öldü ve 16 kişi yaralandı.[35][36]

9 aralıkta, birçok Filistinli popüler ve iş adamı, durumun kötüye gitmesinden dolayı Batı Kudüs’te İsrail İnsan Hakları Ligiyle birlikte basın toplantısı düzenledi. Toplantı başlarken, Cebaliye Kampında gösterilerin devam ettiği ve 17 yaşındaki bir gencin, İsrailli askerlere molotofkokteyli attıktan sonra vurularak öldürüldüğü haberleri geldi. Öldürülen kız daha sonra intifadanın ilk şehidi olarak bilindi.[37][38] Protestolar hızlıca Batı Şeria ve Doğu Kudüs’e yayıldı. Gençler çeşitli muhitlerin kontrolünü ele geçirdi; çöplerden, taşlardan ve yanan araç tekerleklerinden barikatlar kurarak kampları kapattılar ve barikatları aşmaya çalışan askerlere molotofkokteyli attılar. Filistinli esnaflar dükkanlarını kapattılar ve İsrail’de çalışan işçiler işe gitmediler. İsrail bunları “ayaklanma” olarak gördü ve bu ayaklanmayı bastırmayı ise kanun ve düzeni yerine getirmek için yararlı gördü.[39] Birkaç gün içinde İsrail yönetimindeki Filistin bölgeleri gösteriler ve grevlere boğuldu. Askeri araçlar, İsrail'den gelen otobüsler ve İsrail bankaları Filistinliler için en önemli hedefler oldu. İsrailli yerleşim alanlarına saldırılmadı ve ayaklanmanın erken dönemlerinde atılan taşlardan hiçbir İsrailli yaralanmadı.[40] Gösterilere bu kadar geniş bir kitlenin katılması beklenmiyordu. Onbinlerce sivil, kadınlar ve çocuk gösterilerdeydi. İsrail güvenlik güçleri oluşan kalabalığı kontrol altına almak için bütün adımları attı: sopalamak, joplamak, göz yaşartıcı gaz, tazyikli su ve plastik mermiler kullanmak. Ama bunlar gösterileri sadece besledi [41].

Kısa zamanda taş atmalar, yol kapatmalar ve tekerlek yakmalar bütün bölgelere sıçradı. 12 aralığa gelindiğinde, 6 Filistinli öldü ve otuzu yaralandı. Bir sonraki gün göstericiler Doğu Kudüs’teki ABD konsolosluğuna molotofkokteyli attı ama kimse yaralanmadı.[38] İsrail’in Filistinli ayaklanmasına cevabı sert oldu.

Taş atanların 60% ının çocuk olmasından dolayı İzhak Rabin, planı değiştirip farklı şekilde müdahale kararı aldı.[42] İsrail toplu tutuklamalar, toplu cezalar ve okul kapatmaları kullandı. Batı Şeria’daki üniversiteler intifada boyunca kapalı tutuldu. İlk yıl sokağa çıkma yasağı yürürlükte kaldı. Yerleşim yerindeki insanların su, elektrik ve akaryakıt ihtiyaçları karşılanamaz oldu. Filistinlilerin çiftliklerindeki ağaçlar söküldü, tarımsal ürünlerin satışları engellendi. Filistinlilerin vergi ödememesinden dolayı evlerinden eşyalarına el konuldu.[43]

Can Kayıpları

Altı yıl süren intifadada, İsrail ordusu 1000'den fazla Filistinliyi öldürdü ve 120.000'den fazlasını tutukladı.[44] İlk beş haftada, 35 Filistinli öldürüldü ve 1200 Filistinli yaralandı. Bu ölümler ve yaralanmalar, daha fazla Filistinlinin gösterilere katılmasına neden oldu.[45]

1990’a doğru Negev’deki Ktzi’ot hapishanesi, Batı Şeria’daki her 50 kişiden birini içinde barındırdı.[46] Save the Children (Çocukları Koru) organizasyonunun İsveç kolu, 23.600 ila 29.900 çocuğun intifadanın ilk iki yılında dayaklar sonucu tıbbi desteğe ihtiyacının olduğunu raporladı. Bu sayının üçte birini 10 yaş altındaki çocuklar oluşturdu [47]. Ramazan ayı boyunca, Gazze’deki birçok kampta sokağa çıkma yasağı uygulandı ve yerleşimcilerin gıda almaları engellendi. Ayrıca bazı kamplara göz yaşartıcı bomba atıldı. İntifadanın ilk yılında bu tür bombalamalardan dolayı 16 kişi öldü.[48]

Toplum içi şiddet

1989 ve 1992 arası, Filistin toplumu içindeki şiddet yaklaşık 1000 kişinin hayatına mal oldu.[49] Haziran 1990’a varıldığında, Benny Morris’e göre, “İntifada yönünü şaşırdı. Filistin Kurtuluş Örgütünün içine düştüğü gerilim, öldürülen işbirlikçi olduklarından şüphelenen kişilerin artmasından belliydi.”[10][50]

Diğer Kayda Değer Olaylar

16 Nisan 1988 tarihinde, Filistin Kurtuluş Örgütü lideri Halil El-Vezir, Tunus’un başkentinde İsrailli komandolar tarafından öldürüldü. İsrail’e göre, ayaklanmanın uzaktan yöneticisi oydu ve ölümü ayaklanmayı durdurabilecekti. Ardından gelen yas ve gösteriler esnasında, İsrail Güvenlik Güçleri iki camiye müdahale edip, dua edenleri dövdü, göz yaşartıcı gaz attı[51] ve 16 Filistinliyi öldürdü. Aynı yılın haziran ayında, Arap Ligi, 1988 Arap Ligi Konferansında, İntifadaya finansal destek verme kararı aldı. Arap Ligi 1989 yılındaki toplantısında da finansal desteği tekrar teyit etti.[52]

1989’da Beit Shour’daki yerel komiteler, şiddetsiz bir hareket başlatarak vergileri vermeme kararı aldı[53] ve “Temsil edilmeden Vergi Yok” sloganını kullandılar[54] Hapishanede kalmaları göstericileri durdurmadı ve İsrail bu boykotu ağır para cezaları ve mallara el koymakla çözmeye çalıştı.[55]

8 Ekim 1990 tarihinde İsrail polisi El-Aksa cami yanında gösteriye katılan 22 Filistinliyi öldürdü. Bu Filistinlilerin daha tehlikeli taktikler edinmelerine sebep oldu. İki hafta sonra, üç İsrailli ve bir İsrail askeri Kudüs ve Gazze’de öldürüldü. Bıçaklama olayları bundan böyle devam etti.[56] Filistinli militanların canlı bomba saldırıları 16 Nisan 1993’te başladı.[57]

Birleşmiş Milletler

Çok sayıdaki Filistinli can kayıpları uluslararası kınamalar getirdi. Güvenlik Konseyi 607 ve 608 nolu çözüm önerilerinde, İsrail’in sürgünleri durdurmasını istedi. Kasım 1988’de, Birleşmiş Milletler Genel Kurulundaki ülkelerin çoğu, İsrail’i, intifadaya karşı aldığı tutumdan dolayı kınadı [58]. Sonraki yıllarda aynı çözüm önerileri tekrar tekrar geldi.[59]

İsrail’in Uygulamalarını İncelemek İçin Kurulan Özel Komite

26 Ağustos 1988 tarihli yıllık raporunda, İsrail’in Uygulamalarını İncelemek İçin Kurulan Özel Komite, intifada hakkında detaylı bilgiler verdi [60]. Ardından gelen raporlardan sonra, Genel Kurul 8 Aralık 1989 tarihinde 44/48 nolu bir önergeyle oldukça güçlü bir kınama yayınladı. İsrail intifada sürecindeki uygulamalarından dolayı kınandı. Bu uygulamaları arasında, toprakları ele geçirme, sürgünler, yıkımlar, toplu cezalar, basın organlarını kısıtlamak, savunmasız göstericileri yaralamak, zehirli gaz kullanmak ve İsrailli yerleşimcilerin, Filistinli ve diğer Araplara karşı şiddet eylemlerinde bulunması ve bunun yaralı ve ölümlere sebep olması vardı. İsrail, Birleşmiş Milletler araştırmalarına engel oldu.[61] Tüm çözüm yolları İsrail ve ABD tarafından reddedildi. 48 çözüm önerisinin 44’üne karşı oy kullanan sadece İsrail’di.

Güvenlik Konseyi’nin Başarısız Olması

17 Şubat 1989’da, Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi oybirliğiyle (ABD dışında) İsrail’i, 4. Genova Kurultayı kararlarına uymadığı ve Güvenlik Konseyi kararlarını önemsemediği gerekçesiyle kınadı. ABD hoşuna gitmeyecek bir çözüm önerisi taslağını veto etti. 9 Haziran’da ABD bir çözüm önerisini yine veto etti. 7 Kasım’da ABD İsrail’in insan hakları ihlallerini kınayarak 3. Çözüm önerisini de veto etti.[62]

14 Ekim 1990’da, İsrail açıkça Güvenlik Konseyi Çözüm Önerisi 672’ye uymayacağını deklare etti ve İsrail insan hakları ihlallerini araştıracak olan Genel Sekreterlik delegasyonunu kabul etmeyi reddetti. Bir sonraki çözüm önerisi 673 küçük bir etki yaptı ama İsrail BM araştırmasını engellemeyi sürdürdü.[63]

Sonuçlar

İntifada ne askeri bir savaş ne de gerilla savaşıydı. Olanlarla ilgili kontrolü az olan Filistin Kurtuluş Örgütü ayaklanmanın bu kadar kötüye gideceğini beklemiyordu. Ayaklanma tabandan gelmişti ve kendilerinin bir girişimi değildi. Ayaklanma Filistinlilerin pozitif olarak gördükleri bazı sonuçlar doğurdu:

  • İntifada Filistinlilerin müzakereye katılmalarını, Madrid Konferansı ve Oslo Anlaşmalarına katılmalarını sağladı [64].
  • İntifada Filistin sorununa uluslararası farkındalık sağladı [58].
  • Filistinliler, İsrail-Filistin sorununda iki taraf olduğunu gösterdi ilk defa.[65]
  • İntifada Yaser Arafat ve taraftarlarına özgüven verdi ve politik programlarını ılımlılaştırdılar. Kasım 1988’de Arafat, Filistin Milli Konseyi’nde tarihi İsrail’in meşruyetini tanıma kararıyla ilgili çoğunluğun oyunu aldı. 1947’den beri bütün Birleşmiş Milletler çözüm önergelerini tanıdı ve iki devlet çözümünü desteklediğini belirtti [66].

Ayrıca bakınız

Kaynakça

  1. ^ Lockman; Beinin (1989), p. 5. 10 Haziran 2016 tarihinde Wayback Machine sitesinde arşivlendi.
  2. ^ Nami Nasrallah, 'The First and Second Palestinian intifadas,' in David Newman, Joel Peters (eds.) Routledge Handbook on the Israeli-Palestinian Conflict, Routledge, 2013pp.56-67, p.56.
  3. ^ Edward Said,'Intifada and Independence', in Zachery Lockman, Joel Beinin, (eds.) Intifada: The Palestinian Uprising Against Israeli Occupation,South End Press, 1989 pp.5-22, p.5:'The Palestinian uprising (intifada) on the West Bank and Gaza is said to have begun on December 9, 1987'
  4. ^ David McDowall,Palestine and Israel: the uprising and beyond,University of California Press, 1989 p.1
  5. ^ The Intifada - An Overview: The First Two Years 12 Temmuz 2009 tarihinde Wayback Machine sitesinde arşivlendi.Collaborators, One Year Al-Aqsa Intifada, Fact Sheets And Figures 6 Haziran 2007 tarihinde Wayback Machine sitesinde arşivlendi.
  6. ^ "BBC: A History of Conflict". 31 Temmuz 2017 tarihinde kaynağından arşivlendi. Erişim tarihi: 3 Kasım 2013. 
  7. ^ Walid Salem, 'Human Security from Below: Palestinian Citizens Protection Strrategies, 1988-2005,' in Monica den Boer, Jaap de Wilde (eds.), The viability of human security,Amsterdam University Press, 2008 pp.179-201 p.190.
  8. ^ a b Wendy Pearlman, Violence, Nonviolence, and the Palestinian National Movement,Cambridge University Press 2011, p.114 2 Ocak 2014 tarihinde Wayback Machine sitesinde arşivlendi.
  9. ^ 'Intifada,' in David Seddon, (ed.)A Political and Economic Dictionary of the Middle East,Taylor & Francis 2004, p.284.
  10. ^ a b Collaborators, One Year Al-Aqsa Intifada 6 Haziran 2007 tarihinde Wayback Machine sitesinde arşivlendi., The Palestinian Human Rights Monitoring Group, October 2001. Retrieved 15 May 2007.
  11. ^ Lockman; Beinin (1989), p. [1] 3 Mayıs 2016 tarihinde Wayback Machine sitesinde arşivlendi. (verify):'The most dramatic case of popular vengeance against a collaborator occurred in the village of Qabatya during the last week of February. During a demonstration by townspeople, a small boy threw a stone at the house of Muhammad Ayad, an alleged informer for Shin Bet, Israel's internal security service. Ayad responbded by opening fire on the crowd, killing a child. Villagers stormed the house several times; thirteen were wounded by gunfire. When Ayad's ammunition was exhausted, villagers entered the house and killed him with an ax. They dragged his body to the street, where virtually the entire village spat on it, including his relatives. His body was then hung on an electricity pylon, topped by two Palestinian flags.The next day, at a gathering in the mosque, four other collaborators handed their guns over to the mukhtar (the village leader), and formally apologized to the village. (Qabatya has been cordoned off ever since, and many residents seized)'
  12. ^ Ackerman; DuVall (2000), p 403. 2 Ocak 2014 tarihinde Wayback Machine sitesinde arşivlendi.
  13. ^ Ackerman; DuVall (2000), p 401. 2 Ocak 2014 tarihinde Wayback Machine sitesinde arşivlendi.
  14. ^ Helena Cobban, 'The PLO and the Intifada', in Robert Owen Freedman, (ed.) The Intifada: its impact on Israel, the Arab World, and the superpowers, University Press of Florida, 1991 pp.70-106, pp.94-5.'must be considered as an essential part of the backdrop against which the intifada germinated'.(p.95)
  15. ^ Helena Cobban, 'The PLO and the Intifada', p.94. In the immediate aftermath of the 6 Day War in 1967, some 15,000 Gazans had been deported to Egypt. A further 1,150 were deported between September 1967 and May 1978.This pattern was drastically curtailed by the Likud governments under Menachem Begin between 1978-1984.
  16. ^ Morris, Benny (2001). Righteous Victims: A History of the Zionist-Arab Conflict, 1881-2001. Vintage. ss. 567. ISBN 0679744754. 
  17. ^ a b Neff, Donald. "The Intifada Erupts, Forcing Israel to Recognize Palestinians". Washington Report on Middle East Affairs. December. Cilt 1997. ss. 81-83. 8 Temmuz 2008 tarihinde kaynağından arşivlendi. Erişim tarihi: 13 Mayıs 2008. 
  18. ^ M. B. Qumsiyeh Popular Resistance in Palestine; A History of Hope and Empowerment, Pluto Press; New York 2011.pp. 135
  19. ^ Shay (2005), p. 74. 2 Ocak 2014 tarihinde Wayback Machine sitesinde arşivlendi.
  20. ^ Oren, Amir (18 Ekim 2006). "Secrets of the Ya-Ya brotherhood". Haaretz. 15 Haziran 2008 tarihinde kaynağından arşivlendi. Erişim tarihi: 13 Mayıs 2008. 
  21. ^ Anita Vitullo,'Uprising in Gaza,' in Lockman and Beinin 1989 pp.43-55 pp.43-44.
  22. ^ Vitullo, pp45-6. The settlers did not report the killing. An Israeli schoolteacher was arrested for the incident after a ballistics test was undertaken, but an Israel judge released him after a week, in the wake of Israeli settler protests. Settlers said she had been throwing stones.
  23. ^ Shalev (1991), p. 33.
  24. ^ Nassar; Heacock (1990), p. 31. 2 Ocak 2014 tarihinde Wayback Machine sitesinde arşivlendi.
  25. ^ a b Lockman; Beinin (1989), p. 39. 2 Ocak 2014 tarihinde Wayback Machine sitesinde arşivlendi.
  26. ^ MERIP 4 Kasım 2013 tarihinde Wayback Machine sitesinde arşivlendi. Palestine, Israel and the Arab-Israeli Conflict, A Primer
  27. ^ '"What amazed this writer . .was the interesting departure from the norms of the past. Palestinians in the Occupied Territories were continuously insisting that they would not resort to arms. Any escalation in the use of violence on their part would be as a last resort, for defensive purposes only', Souad Dajani, cited Pearlman, Violence, Nonviolence, and the Palestinian National Movement, p.106
  28. ^ éPearlman, ibid. p.107.
  29. ^ Pearlman, p.112.
  30. ^ Walid Salem p.189
  31. ^ Mark Tessler, A History of the Israeli-Palestinian conflict,Indiana University Press, 1994 p.677.
  32. ^ Vitullo p.46.
  33. ^ Ruth Margolies Beitler,The path to mass rebellion: an analysis of two intifadas, Lexington Books, 2004 p.xiii.
  34. ^ Vitullo, p.46:'Although Palestinians rushed to aid the man, no one cooperated with military interrogators, who arrested scores of people and clamped a curfew on the area.'
  35. ^ Beitler,The path to mass rebellion, p.116 n.75.
  36. ^ Tessler, A History of the Israeli-Palestinian conflict, pp.677-8.
  37. ^ Vitullo, p.46. writes 20 year old man.
  38. ^ a b 'Intifada,' in David Seddon,(ed.)A Political and Economic Dictionary of the Middle East,p.284.
  39. ^ Vitullo p.47 challenges this:'To the contrary, the protests showed restraint and rationality. . .Demonstrations were not "peaceful" but neither did they turn Palestinians into midless mobs. Youths stripped one Israeli down to his underwear in front of Shifa hospital, but then let him run back to his fellow soldiers. A young Palestinian took another soldier's rifle away from him, broke it in two, then handed it back'.
  40. ^ Vitullo, p.47
  41. ^ Shlaim (2000), pp. 450–1.
  42. ^ Audrey Kurth Cronin, 'How fighting ends:asymmetric wars, terrorism and suicide bombing,' inHolger Afflerbach, Hew Strachan (eds.) How Fighting Ends: A History of Surrender, Oxford University Press, 2012 pp.417-433, p.426
  43. ^ Pearlman, p.115.
  44. ^ WRMEA 11 Ocak 2009 tarihinde Wayback Machine sitesinde arşivlendi. Donald Neff The Intifada Erupts, Forcing Israel to Recognize Palestinians
  45. ^ Beitler,The path to mass rebellion:, p.120
  46. ^ Human Rights Watch (HRW) (1991) Prison Conditions in Israel and the Occupied Territories. A Middle East Watch Report. Human Rights Watch. ISBN 1-56432-011-1. Pages 18, 64.
  47. ^ McDowall (1989), p. 2. 29 Haziran 2016 tarihinde Wayback Machine sitesinde arşivlendi.
  48. ^ Mearsheimer, John; Walt, Stephen (2006). "The Israel Lobby". London Review of Books. 28 (6). ss. pp. 3-12. 15 Ocak 2014 tarihinde kaynağından arşivlendi. Erişim tarihi: 3 Kasım 2013. 
  49. ^ "One Year Al-Aqsa Intifada Fact Sheets And Figures". Palestinian Human Rights Monitoring Group. 6 Şubat 2013 tarihinde kaynağından arşivlendi. Erişim tarihi: 3 Kasım 2013. 
  50. ^ Morris (1999), p. 612.
  51. ^ Anita Vitullo, pp.50-1
  52. ^ Sela, Avraham. "Arab Summit Conferences." The Continuum Political Encyclopedia of the Middle East. Ed. Sela. New York: Continuum, 2002. pp. 158-160
  53. ^ Gradstein, Linda "Palestinians Claim Tax is Unjust, Many Don't Pay" [Ft. Lauderdale] Sun-Sentinel 8 October 1989, p. 12A
  54. ^ "Welcome To Beit Sahour Official Website". 3 Mart 2016 tarihinde kaynağından arşivlendi. Erişim tarihi: 7 Haziran 2008. 
  55. ^ Aburish, Said K. (1998). Arafat: From Defender to Dictator. New York: Bloomsbury Publishing pp.201-228 ISBN 978-1-58234-049-4
  56. ^ Beitler, The path to mass rebellion, p.128.
  57. ^ Jeffrey Ivan Victoroff (2006). Tangled Roots: Social and Psychological Factors in the Genesis of Terrorism. IOS Press. s. 204. ISBN 978-1-58603-670-6. 
  58. ^ a b UNGA, Resolution "43/21. The uprising (intifadah) of the Palestinian people" 14 Ocak 2013 tarihinde Wayback Machine sitesinde arşivlendi.. 3 November 1988 (doc.nr. A/RES/43/21).
  59. ^ Resolution 44/2 of 06.10.89; Resolution 45/69 of 06.12.90; Resolution 46/76 of 11.12.91
  60. ^ Report of the Special Committee to Investigate Israeli Practices Affecting the Human Rights of the Population of the Occupied Territories 29 Temmuz 2014 tarihinde Wayback Machine sitesinde arşivlendi.. 26 August 1988 (doc.nr. A/43/694 d.d. 24 October 1988).
  61. ^ Report of the Special Committee to Investigate Israeli Practices Affecting the Human Rights of the Population of the Occupied Territories 14 Ocak 2013 tarihinde Wayback Machine sitesinde arşivlendi.. 31 March 1989 (doc.nr. A/44/352 d.d 13 July 1989); Report of the Special Committee to Investigate Israeli Practices Affecting the Human Rights of the Population of the Occupied Territories 14 Ocak 2013 tarihinde Wayback Machine sitesinde arşivlendi.. 25 August 1989 (doc.nr. A/44/599 d.d. 12 October 1989)
  62. ^ Yearbook of the United Nations 1989 4 Kasım 2013 tarihinde Wayback Machine sitesinde arşivlendi., Chapter IV, Middle East. 31 December 1989.
  63. ^ Division for Palestinian Rights (DPR), The question of Palestine 1979-1990 4 Kasım 2013 tarihinde Wayback Machine sitesinde arşivlendi., Chapter II, section E. The intifadah and the need to ensure the protection of the Palestinians living under Israeli occupation. 31 July 1991.
  64. ^ Roberts; Garton Ash (2009) p. 37. 29 Nisan 2016 tarihinde Wayback Machine sitesinde arşivlendi.
  65. ^ Hiltermann (1991), p. x. 9 Mayıs 2016 tarihinde Wayback Machine sitesinde arşivlendi.
  66. ^ Shlaim (2000), p. 466.

İlgili Araştırma Makaleleri

<span class="mw-page-title-main">Filistin Ulusal Yönetimi</span> Batı Şeria ve Gazze Şeridini yöneten bir idari örgüt

Filistin Ulusal Yönetimi, Batı Şeria ve Gazze Şeridi'ni yöneten bir idari örgüt ve devlet yapılanmasıdır.

<span class="mw-page-title-main">Yaser Arafat</span> Filistinin ilk devlet başkanı (1989–2004)

Yaser Arafat, tam adıyla Muhammed Abdurrahman Abdurrauf Arafat el-Kudva el-Hüseyni, kod adı Ebu Ammar olan Filistinli lider. Filistin Kurtuluş Örgütünün (FKÖ) lideri ve Filistin Ulusal Yönetimi'nin ilk başkanı olan Arafat, Filistin'in özerkliği için İsrail'e karşı mücadele etmiştir. Hayatının çoğunu 1958 ile 1960 yılları arasında kurduğu siyasi el-Fetih örgütünün liderliğini yaparak geçirdi. Önceleri İsrail'in varlığına karşı olmasına rağmen sonradan 1988 yılında, BM Güvenlik Konseyi'nin 242 sayılı kararını kabul ederek bu görüşünü değiştirmiştir.

<span class="mw-page-title-main">İsrail-Filistin çatışması</span> Levantta devam eden askerî çatışma

İsrail-Filistin çatışması, Filistin ile İsrail Silahlı Kuvvetleri arasında Filistin topraklarında devam eden silahlı çatışmadır. Başta 1897 Birinci Siyonist Kongresi ve 1917 Balfour Deklarasyonu olmak üzere, Filistin'deki bir Yahudi vatanına ilişkin iddiaların kamuoyuna duyurulması, bölgede erken gerilim yarattı. O zamanlar, Yahudi göçü önemli ölçüde artmasına rağmen, bölgedeki Yahudi nüfusu çok azdı. İngiliz hükûmetine "Filistin'de Yahudi halkı için ulusal bir yuva kurulması" için bağlayıcı bir yükümlülük içeren Filistin Mandası'nın kurulması ardından gerilim, Yahudiler ve Araplar arasında çatışmaya dönüştü. Erken çatışmayı çözme girişimleri, 1947 Birleşmiş Milletler Filistin Bölme Planı ve daha geniş Arap-İsrail çatışmasının başlangıcı olan 1947-1949 Filistin savaşıyla sonuçlandı. İsrail-Filistin süregelen durumu, 1967 Altı Gün Savaşı'nda İsrail'in Filistin topraklarını işgal etmesiyle başladı.

<span class="mw-page-title-main">Hamas</span> Filistinde Sünni İslamcı paramiliter örgüt

Hamas veya resmî adıyla İslamî Direniş Hareketi, Filistin Ulusal Yönetimi'nde seçimle belirlenmiş Filistin Parlamentosunda çoğunluğu elinde tutan Filistinli paramiliter örgüt ve sünni, İslamcı ve militarist siyasi parti.

İkinci İntifada veya El Aksa İntifadası , Eylül 2000'den 2005 yılına kadar devam eden ikinci Filistin ayaklanmasıdır. İsrail ve Filistin arasındaki çatışmalar Şubat 2005 yılında Ariel Şaron ve Mahmud Abbas'ın katıldığı Sharm ek-Sheikh Zirvesi ile sona ermiş. Ayrıca Oslo Savaşı olarak da bilinir. Toplam ölü sayısı Filistin tarafında 3000 ve İsrail tarafında 1000 i buldu ve ayrıca 64 yabancı da hayatını ayaklanma sürecinde kaybetti. B’Tselem’in raporlarına göre, 30 Nisan 2008 tarihine kadar öldürülen Filistinlilerin 35.2% si ayaklanmalarda aktif bir şekilde rol aldı, 46.4% ü ayaklanmalara katılmadı ve 18.5% inin katılıp katılmadığı bilinmiyor. Yine B’Tselem raporlarına göre, İsrail tarafında ölenlerin 31.7% si güvenlik güçlerinden ve 68.3% ü sivillerdendi. Diğer yandan, İsrail Uluslararası Terörle Mücadele Enstitüsü’nün 2005 tarihli bir çalışmasına göre, Filistinliler arasında yaşamını kaybedenlerin çoğunluğu mücahitti. Enstitü, İsrailli şiddete başvuranların, 22% olduğu ve sivillerin, 78% olduğu sonucuna vardı. Bundan önceki Birinci İntifada 1987 ve 1993 yılları arasında gerçekleşti.

<span class="mw-page-title-main">Filistin Devleti</span> Batı Asyada yer alan bir ülke

Filistin, resmî adıyla Filistin Devleti, Orta Doğu'da ve Batı Asya'da, Akdeniz kıyısındaki tarihî Kenan Bölgesi'nde bulunan ve Batı Şeria ile Gazze Şeridi'nde belirtilen bölgelerde de facto olarak hüküm süren bir Arap devletidir. Devletin başkenti her ne kadar Doğu Kudüs olarak belirlense de Kudüs tamamen İsrail'in kontrolünde olduğu için başkenti Ramallah'ta yani Batı Şeria'da bulunmaktadır. Filistin toprakları 1948'den 1967'ye kadar Mısır ve Ürdün tarafından ele geçirilmişken 1967'deki Altı Gün Savaşı'ndan sonra ise İsrail tarafından ele geçirilmiştir. Şubat 2020 itibarıyla 5.051.493 nüfusla dünyada en çok nüfusa sahip 121. devlet olmuştur.

<span class="mw-page-title-main">Oslo I Anlaşması</span>

Oslo I Anlaşması veya Oslo I, resmen Geçici Yönetim Düzenleme İlkelerinin Bildirgesi olarak adlandırılır ve Filistin-İsrail çatışması için bir dönüm noktasıdır. Bu görüşme, İsrail ile Filistin temsilcilerinin üst düzeyde ilk doğrudan yüz yüze anlaşma çabası olarak tarihe geçmiştir. Bu anlaşma görüşmeleri İsrail ve Filistinliler arasındaki çatışmaların iki taraf arasında kalan nihai olarak çözecek bir anlaşma ve gelecekteki ilişkiler için bir çerçeve olarak düşünülmüştü.

<span class="mw-page-title-main">Doğu Kudüs</span> Kudüsün doğusu

Doğu Kudüs veya Doğu Yeruşalim ,1948 Arap-İsrail Savaşı'nda Ürdün'ün ve 1967'deki Altı Gün Savaşı'nda İsrail'in eline geçen Kudüs'ün doğusudur. İçinde, Eski Şehri ve Yahudilik, İslam ve Hristiyanlıkta kutsal yerler olan Tapınak Dağı, Ağlama Duvarı, Mescid-i Aksa, Kutsal Kabir Kilisesi gibi yerleri barındırır. "Doğu Kudüs" terimi, bazen 1949'dan 1967'ye kadar Ürdün'ün hakimiyeti altında olan fakat 1967'den sonra İsrail hakimiyeti altında Batı Kudüs ile birlikte tek bir belediye altında birleştirilen 70 km²'lik alanı bazen de 1967 öncesi bir Ürdün belediyesi olan 6.4 km²'lik alanı tasvir eder. Filistin Devleti, Doğu Kudüs'ü başkent yapmak istemektedir fakat Kudüs tamamen İsrail'in kontrolünde olduğu için şu andaki fiili başkenti Ramallah'tır. İsrail ise 30 Temmuz 1980'de Kudüs Yasası ile Batı Kudüs ve Doğu Kudüs olmak üzere Kudüs'ün tamamını ebedi başkent ilan etmiştir.

Filistin Otoritesi pasaportu 1993 Oslo Anlaşması kapsamında Filistin Yönetimi'nin 2 Nisan 1995 yılından bu yana uluslararası seyahat amacı ile Filistin topraklarında yaşayan Filistin vatandaşları için Filistin Otoritesi tarafından verilen seyahat belgesidir. Sadece Batı Şeria'daki Filistin vatandaşlarına verilir. Filistin Otoritesi pasaportu, Filistin'de doğduğunu gösteren bir doğum belgesi ibraz eden herkes tarafından kullanılabilir. Kudüs'te yaşayan Filistinliler ancak Ürdün'den alınan geçici pasaport ve İsrail'den geçici alınma seyahat belgesi taşıyabilmektedirler. Filistin dışında doğan Filistinliler için pasaportun geçerli olup olmadığı hâlen net değildir. Bununla birlikte, pasaport verilmesi İsrail hükûmeti tarafından getirilen ek kısıtlamalara tabidir. İsrail, Geçici Anlaşma uyarınca güvenlik ihtiyaçları için gerekli olduğunu kabul etmektedir.

<span class="mw-page-title-main">İsrail Arapları</span> İsrailde çoğunlukla İslama bağlı olan Arap halkı

İsrail nüfusunun aşağı yukarı yüzde 24’ünü oluşturan, yaklaşık 1.8 milyon kişi Yahudi değildir. Toplu olarak, İsrail’in Arap vatandaşları, İsrail vatandaşı Filistinliler, İsrailli Araplar veya İsrail Arapları olarak adlandırılırlar, fakat içlerinde farklı, Arapça konuşan ve farklı karakteristik özelliklere sahip gruplar da vardır. Arap vatandaşların, dine bakılmaksızın, konuştukları yerel dil Arapça’dır ya da daha spesifik olarak, Arapça’nın Filistin diyalektidir. İsrail Arap vatandaşlarının birçoğu çift dillidir ve ikinci dilleri Modern İbranice’dir. Din olarak, çoğu Sünni Müslüman’dır. Dürziler ve birçok mezheplerden gelen Arap Hristiyanlar da önemli azınlık gruplarını oluşturur. İsrail’deki Mizrahi Yahudiler, bu kesimden sayılmazlar.

Siyasi ve militan kollara sahip olan Filistinli İslami direniş örgütü olan Hamas'ın militan kolu, İsrail'e karşı yürüttüğü harekette birçok farklı taktik kullanmaktadır. Bunların arasında; bombalı intihar saldırıları, roket saldırıları, gerilla savaş taktikleri ve sivilleri kalkan olarak kullanmak vardır.

<span class="mw-page-title-main">Batı Şeria Duvarı</span>

Ayrım Duvarı, İsrail Batı Şeria bariyeri veya daha çok bilinen ismi ile İsrail Duvarı, Batı Şeria'daki Yeşil Hat üzerinde yer alan bir bariyerdir. İsrail, bariyeri teröre karşı bir güvenlik unsuru olarak kabul ederken, Filistinliler bariyeri ırksal ayrımcı veya apartheid olarak tanımlamaktadır. Toplam 708 kilometre (440 mi) uzunluğundaki bariyer, Yeşil Hat'tın uzunluğunun iki katından fazladır ve %15'i İsrail içinden veya üzerinden geçerken, geri kalan % 85'i bazı bölgelerde 18 kilometre (11 mi) kadar içe girecek şekilde Batı Şeria'dan geçmektedir. Bu durum Batı Şeria bölgesinin yaklaşık % 9'unu izole ederek, bu bölgelerde yaşayan 25.000 Filistinliyi Batı Şeria'nın diğer bölgelerinden izole etmektedir.

Filistin'de turizm Doğu Kudüs, Batı Şeria ve Gazze Şeridi'ndeki turizmi ifade eder. 2010 yılında, 2009'daki 2.6 milyona kıyasla 4.6 milyon kişi Filistin topraklarını ziyaret etti. Bu rakamdan 2.2 milyonu yabancı turist, 2.7 milyonu yerli idi. 2012'nin son çeyreğinde, Batı Şeria otellerinde 150.000'den fazla turist konakladı; % 40'ı Avrupa, % 9'u ABD ve Kanada'dan geliyordu. Büyük seyahat rehberleri "Batı Şeria seyahat etmek için en kolay yer değil ama yapılan gayretler zengin bir şekilde ödüllendirilir" şeklinde yazmıştır.

<span class="mw-page-title-main">Filistin milliyetçiliği</span> ulusal hareket

Filistin milliyetçiliği, Filistin halkının kendi kaderini tayin hakkı ve Filistin üzerindeki egemenliği için ulusal hareketidir. Başlangıçta Siyonizm'e karşı kurulan Filistin milliyetçiliği daha sonra uluslararasılaşmış ve kendini diğer ideolojilere bağlamıştır. Böylece Filistin topraklarının İsrail tarafından tarihi işgalini ve Mısır'ın Gazze Şeridi ve Ürdün'ün Batı Şeria üzerindeki hakimiyeti üzerindeki yerli olmayan Arap işgalini reddetmiştir.

<span class="mw-page-title-main">İsrail'in Gazze'den çekilmesi</span> 2005 yılında İsrail personelinin geri çekilmesi

İsrail’in Gazze Şeridi’nden çekilmesi, 2005 yılında, İsrail’in tek taraflı gerçekleştirdiği ve 21 yerleşim birimindeki yerleşimcilerle askerlerin, Gazze içinden tahliyeleridir. Çekilme 2003 yılında, Başbakan Ariel Şaron tarafından önerildi, hükûmet tarafından 2004 yılında gündeme alındı ve 2005 yılında Çekilme Planı Uygulaması Kanunu olarak Knesset’te onaylandı. Plan Ağustos 2005’te uygulamaya konuldu ve Eylül 2005’te tamamlandı. Hükûmetin tazminat paketini ve 15 Ağustos 2005 mühletine kadar gönüllü olarak evlerinden çekilmeyi kabul etmeyen yerleşimciler, İsrail güvenlik güçleri tarafından birkaç günlük bir sürede evlerinden çıkartıldılar. Bütün yerleşimcilerin tahliyesi, yerleşim birimlerindeki evlerin yıkılması ve güvenlik güçleri personelinin çekilmesi 12 Eylül 2005 tarihinde tamamlandı. Kuzey Batı Şeria’daki 4 yerleşim biriminin tahliyesi ve dağılması da on gün sonra tamamlandı. Gazze Şeridi’ndeki 21 yerleşim biriminde bulunan 8000 Yahudi yerleşimci, yeniden İsrail’deki başka yerlere yerleştirildiler. Yerleşimcilere ortalama 200,000 dolardan daha fazla tazminat verildi. Çekilmeye rağmen, Birleşmiş Milletler, uluslararası insan hakları örgütleri ve birçok hukuk bilim insanı, Gazze Şeridi’nin hala İsrail tarafından askeri işgal altında tutulduğunu savunmaktadır. Bu sav İsrail ve diğer hukuk bilim adamları tarafından kabul edilmemektedir. Çekilmeden sonra, İsrail, Gazze’yi doğrudan kontrol altında tutmaya ve Gazze içindeki yaşamı dolaylı yoldan kontrole etmeye devam etmektedir. Gazze’nin hava sahasını, deniz sınırını ve Gazze’nin yedi kara geçiş noktalarını kontrol altında tutarken, sınırları içerisinde girilmesi yasak tampon bölgesi oluşturmuştur. Ayrıca Filistinli nüfus sicil kayıtları İsrail tarafından kontrol altındadır ve Gazze, su, elektrik, telekominikasyon ve diğer kamu hizmetleri için İsrail’e bağımlıdır.

<span class="mw-page-title-main">İsrail yerleşim birimleri</span>

İsrail yerleşim birimleri, İsrail vatandaşlarının yaşadığı, neredeyse tamamen Yahudilerden oluşan, İsrail’in 1967 Altı Gün Savaşı’nda ele geçirdiği topraklar üzerine inşa edilmiş olan yerleşim alanlarıdır. İsrail yerleşim birimleri günümüzde, içinde Doğu Kudüs’ün de bulunduğu Batı Şeria’daki Filistin topraklarında ve Suriye sınırları içinde olan Golan Tepeleri’nde bulunmaktadır. Daha öncelerde, İsrail 2005 yılında tek taraflı çekilmeden, Gazze Şeridi’nde 21, Batı Şeria’da 4 ve 1978 Mısır-İsrail Barış Anlaşması öncesinde, Mısır sınırları dahilinde olan Sina Yarımadası’nda 18 ayrı yerleşim birimi daha vardı. İsrail, barış anlaşmasından sonra yarımadadaki birimleri boşaltıp dağıttı. Uluslararası toplum yerleşim birimlerini uluslararası hukuka aykırı bulmaktadır ve Birleşmiş Milletler ise İsrail’in yerleşim birimleri inşa etmesini Dördüncü Cenevre Sözleşmesini ihlal etme olarak görmektedir.

<span class="mw-page-title-main">Filistin toprakları</span> Orta Doğudaki topraklar

"Filistin toprakları" terimi, 1967'den beri İsrail'in işgal ettiği bölgeler olan, Batı Şeria ve Gazze Şeridi'ni tanımlamak için uzun yıllardır kullanılmaktadır. Uluslararası Adalet Divanı (UAD), Doğu Kudüs dahil Batı Şeria'dan "İşgal Altındaki Filistin Toprakları" olarak bahsetti ve bu terim UAD tarafından verilen Temmuz 2004'teki kararda yasal tanım olarak kullanıldı. 1999'dan bu yana, Birleşmiş Milletler (BM) resmî terminolojisinde, işgal edilmiş Filistin toprakları giderek diğer terimlerin yerini almıştır. Avrupa Birliği (AB) de bu kullanımı benimsemiştir. "İşgal Altındaki Filistin Bölgesi" terimi, BM ve diğer uluslararası kuruluşlar tarafından Ekim 1999 ile Aralık 2012 arasında Filistin Ulusal Yönetimi tarafından kontrol edilen alanlara atıfta bulunmak için kullanıldı. AB, aynı dönemde ara sıra "Filistin Yönetimi toprakları" gibi paralel bir terim de kullanmıştır.

Gazze-Eriha Anlaşması, resmi olarak Gazze Şeridi ve Eriha Bölgesi Anlaşması olarak adlandırılmaktadır. Filistin özerkliğinin ayrıntılarının sonuçlandırıldığı Oslo I Anlaşması'nın devamı niteliğindeki bir anlaşmaydı. Anlaşma genel olarak 1994 Kahire Anlaşması olarak bilinir. 4 Mayıs 1994'te Yaser Arafat ve dönemin İsrail Başbakanı Yitzhak Rabin tarafından imzalandı.

<span class="mw-page-title-main">Oslo Anlaşmaları</span> İsrail-Filistin barış sürecindeki anlaşmalar

Oslo Anlaşmaları, İsrail ile Filistin Kurtuluş Örgütü (FKÖ) arasında 1993 yılında Washington, DC'de imzalanan Oslo I Anlaşması ve 1995 yılında Mısır'ın Taba kentinde imzalanan Oslo II Anlaşması'dır. Bu anlaşmalar, Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyinin 242 sayılı kararı ve 338 sayılı kararı temelinde bir barış anlaşmasına ulaşmayı ve "Filistin halkının kendi kaderini tayin hakkını" yerine getirmeyi amaçlayan bir barış süreci olan Oslo sürecinin başlangıcına işaret ediyordu. Oslo süreci, Norveç'in Oslo kentinde yapılan gizli görüşmelerin ardından başladı ve hem FKÖ'nün İsrail'i tanıması hem de İsrail'in FKÖ'yü Filistin halkının temsilcisi ve ikili müzakerelerde bir ortak olarak kabul etmesiyle sonuçlandı.

Filistin'de spor, İsrail'in Gazze Şeridi'ni işgali nedeniyle büyük ölçüde zarar görmüştür. Filistin Olimpiyat Komitesi ve Filistin Futbol Federasyonu'na göre 26 Temmuz 2024 itibarıyla 245 adeti futbolcu olmak üzere 400 Filistinli sporcu İsrail saldırılarında ölmüştür. İsrail saldırıları stadyumların yıkılmasına ve kulüplerin kapatılmasına da yol açmıştır.