İçeriğe atla

İnsan neslinin tükenmesi

Nükleer savaş, insanlığın yok oluşunun sıklıkla tahmin edilen bir nedenidir.[1]

İnsanın neslinin tükenmesi, asteroit çarpması ya da büyük ölçekli volkanizma gibi dış doğal nedenlerden dolayı nüfusun azalması ya da örneğin yarı ikame doğurganlık gibi antropojenik yıkım (kendi kendini yok etme) yoluyla insan türünün varsayımsal sonudur.

Antropojenik tehlikelere katkıda bulunan pek çok muhtemel etkenden bazıları iklim değişikliği, küresel nükleer imha, biyolojik savaş, kitle imha silahları ve ekolojik çöküştür. Diğer senaryolar gelişmiş yapay zeka, biyoteknoloji veya kendi kendini kopyalayan nanobotlar gibi yeni ortaya çıkan teknolojilere odaklanmaktadır.

Bilimsel fikir birliği, doğal sebeplerden dolayı yakın vadede insan neslinin tükenme riskinin nispeten düşük olduğu yönündedir.[2] [3] Ancak insanlığın kendi faaliyetleri nedeniyle yok olma ihtimali güncel bir araştırma ve tartışma alanıdır.

Düşünce tarihi

İnsanın yok oluşuna dair düşüncenin erken tarihi

18. ve 19. yüzyıllardan önce insanların veya diğer organizmaların neslinin tükenmesi ihtimaline şüpheyle bakılıyordu. [4] Bu, mümkün olan her şeyin var olduğunu öne süren bir doktrin olan bolluk ilkesiyle çelişiyordu. [4] Bu ilkenin kökleri Aristo'ya kadar uzanır ve Hristiyan teolojisinin önemli bir ilkesidir.[5] Platon, Aristo ve Lucretius gibi eski Batılı filozoflar insanlığın sonunun yalnızca bir yenilenme döngüsünün parçası olduğunu yazdılar. Marcion, insanlığın yok olmasına yol açabilecek antinatalizmi savunan bir proto-protestandı.[6][7] Daha sonra Gazali, Ockhamlı William ve Gerolamo Cardano gibi filozoflar mantık ve olasılık çalışmalarını genişlettiler ve insansız bir dünya da dahil olmak üzere soyut dünyaların var olup olmadığını merak etmeye başladılar. Fizikçi Edmond Halley, insan ırkının yok olmasının dünyanın geleceğine faydalı olabileceğini belirtti.[8]

Türlerin neslinin tükenebileceği fikri, 17. ve 18. yüzyıllardaki Aydınlanma Çağı'nda bilimsel olarak kabul görmüş ve 1800 yılına gelindiğinde Georges Cuvier, nesli tükenmiş 23 tarih öncesi türü tespit etmişti. [4] Doktrin, doğa bilimlerinden elde edilen kanıtlar, özellikle de artık var olmayan türlerin fosil kanıtlarının keşfi ve evrim teorilerinin gelişmesiyle giderek zayıfladı.[5] Türlerin Kökeni kitabında Darwin, türlerin yok olmasını doğal bir süreç ve doğal seçilimin temel bir bileşeni olarak tartıştı.[9] Özellikle Darwin, ani yok oluş olasılığına şüpheyle yaklaşıyordu ve bunu aşamalı bir süreç olarak görüyordu. Türlerin fosil kayıtlarından aniden yok olmasının felaketle sonuçlanan bir yok oluşun kanıtı olmadığını aksine fark edilemeyen boşlukları temsil ettiğini savundu.[9]

Bilimlerde yok olma olasılığı daha yaygın bir şekilde ortaya çıktıkça, insanın yok olması olasılığı da arttı.[4] 19. yüzyılda insanın yok oluşu bilimde (örneğin Thomas Robert Malthus'un Nüfus İlkesi Üzerine Bir Deneme) ve kurguda (örneğin Mary Shelley'nin Son Adam) popüler bir konusu haline geldi. 1863'te, Charles Darwin'in Türlerin Kökeni'ni yayınlamasından birkaç yıl sonra William King, Neandertallerin Homo cinsinin soyu tükenmiş bir türü olduğunu öne sürdü. Romantik yazarlar ve şairler konuyla özellikle ilgilendiler. [4] Lord Byron, 1816 tarihli "Karanlık" adlı şiirinde Dünya'daki yaşamın yok oluşunu anlatmış ve 1824'te insanlığın bir kuyruklu yıldız çarpmasıyla tehdit edileceğini ve buna karşı savunma için bir füze sistemi kullanılacağını öngörmüştü.[4] Mary Shelley'nin 1826 tarihli romanı Son Adam, insanlığın gizemli bir veba tarafından neredeyse yok edildiği bir dünyada geçiyor. 20. yüzyılın başında, modern transhümanizmin öncüsü olan Rus kozmizmi, uzayı kolonileştirerek insanlığın yok olmasının önlenmesini savundu. [4]

Atom çağı

Bikini Atolü'nde Castle Romeo nükleer testi

Atom bombasının icadı, bilim insanları, entelektüeller ve genel olarak halk arasında insanlığın yok olma riski konusunda bir tartışma dalgasına yol açtı. [4] 1945 tarihli bir makalesinde Bertrand Russell şöyle yazmıştı: "İnsan ırkının geleceği tüm emsallerinin ötesinde kasvetlidir. İnsanlık kesin bir alternatifle karşı karşıyadır: ya hepimiz yok olacağız, ya da biraz sağduyu elde etmek zorunda kalacağız" [10] 1950'de Leo Szilard, gezegeni yaşanmaz hale getirebilecek bir kobalt bombası yapmanın teknolojik olarak mümkün olduğunu öne sürdü. 1950 yılında yapılan bir Gallup anketi, Amerikalıların %19'unun yeni bir dünya savaşının "insanlığın sonu" anlamına geleceğine inandığını ortaya çıkardı.[11] Rachel Carson'un 1962'deki Sessiz Baharı, çevresel felaket konusunda farkındalığı artırdı. 1983'te Brandon Carter, var olacak toplam insan sayısını tahmin etmek için Bayes olasılığını kullanan Kıyamet Günü argümanını önerdi.

1980'lerin başında, nükleer savaşın insanlığın yok olmasına yol açabileceği özel bir mekanizma olan "nükleer kış"ın keşfi, konuyu bir kez daha ön plana çıkardı. 1983'te bu bulgular hakkında yazan Carl Sagan, yok oluşun ciddiyetini yalnızca ölenler üzerinden ölçmenin "tüm etkisini gizlediğini" ve nükleer savaşın "insanlar var olduğu sürece tüm torunlarımızı tehlikeye attığını" savundu.[12]

Soğuk Savaş Sonrası

John Leslie'nin 1996 tarihli The End of The World adlı kitabı, insanlığın yok oluşunun bilimi ve etiğinin akademik bir incelemesiydi. Leslie, bu kitapta insanlığa yönelik çeşitli tehditleri ve bunların ortak noktalarını değerlendirdi. 2003 yılında İngiliz Kraliyet Astronomu Sir Martin Rees, belirli teknolojilerdeki ilerlemelerin insanlığın hayatta kalmasına yönelik yeni tehditler yarattığını ve 21. yüzyılın tarihte insanlığın kaderinin belirlendiği kritik bir an olabileceğini savunduğu Son Saatimiz'i yayınladı.[13] Editörlüğünü Nick Bostrom ve Milan M. Ćirković'in üstlendiği Küresel Felaket Riskleri, 26 akademisyenin çeşitli küresel felaket ve varoluşsal riskler üzerine yazdığı makalelerden oluşan bir derleme olarak 2008 yılında yayımlandı.[14] Toby Ord'un 2020 tarihli kitabı The Precipice: Existential Risk and the Future of Humanity, varoluşsal riskleri önlemenin çağımızın en önemli ahlaki sorunlarından biri olduğunu savunuyor. Kitap, farklı varoluşsal riskleri tartışıyor, ölçüyor ve karşılaştırıyor; en büyük risklerin hizalanmamış yapay zeka ve biyoteknoloji tarafından sunulduğu sonucuna varıyor.[15]

Nedenler

İnsan neslinin tükenmesinin potansiyel antropojenik nedenleri arasında küresel termonükleer savaş, oldukça etkili bir biyolojik silahın konuşlandırılması, ekolojik çöküş, kontrolden çıkan yapay zeka, kontrolden çıkan nanoteknoloji (gri yapışkan madde gibi), mikro kara delik veya vakum yarı kararlılığı felaketini içeren bilimsel bir kaza yer alıyor. Aşırı nüfus ve artan tüketim, kaynakların tükenmesi ve buna eşlik eden nüfus çöküşü, daha az çocuk sahibi olunması tercih edilerek nüfusun azalması, doğal olarak evrimleşmiş insanların yerini genetik mühendisliği veya teknolojik güçlendirme yoluyla üretilen yeni bir türün alması riskini doğurur. Doğal ve dış yok olma riskleri arasında yüksek ölüm oranına sahip salgın, süpervolkanik patlama, asteroit çarpması, yakınlardaki süpernova veya gama ışını patlamaları, aşırı güneş patlaması veya uzaylı istilası yer alıyor.

Bir tür olarak insanların (örneğin Homo sapiens sapiens), devam eden evrimi yeni Homo türleri veya alt türleri üretebilecek uzak torunların yerini almasıyla "soyu tükenmiş" sayılabilir.

Beklenmedik güçlerin müdahalesi olmadan, Güneş'in yıldız evriminin Dünya'yı yaşanmaz hale getirmesi ve ardından yok etmesi bekleniyor. Nihai kaderine bağlı olarak, tüm evren sonunda yaşanmaz hale gelebilir.

Olasılık

Doğal ve antropojenik

Uzmanlar genellikle antropojenik varoluşsal risklerin doğal risklerden (çok) daha muhtemel olduğu konusunda hemfikirdir.[2][13][16][17] Bu risk türleri arasındaki temel fark ampirik kanıtların doğal risk düzeyine bir üst sınır koyabilmesidir.[2] İnsanlık en az 200.000 yıldır var ve bu süre boyunca kabaca sabit düzeyde doğal riske maruz kaldı. Eğer doğal risk yeterince yüksek olsaydı, insanlığın bu kadar uzun süre hayatta kalması pek mümkün olmazdı. Bu argümanın resmileştirilmesine dayanarak araştırmacılar, doğal riskin yılda 14.000'de 1'den düşük olduğundan emin olabileceğimiz sonucuna vardılar.[2]

Belirli doğal risklerin olasılığını incelemenin bir başka ampirik yöntemi de jeolojik kayıtları araştırmaktır. Örneğin, 2100 yılından önce insanlığın yok olmasına neden olacak bir kış çarpmasına neden olacak büyüklükte bir kuyruklu yıldız veya asteroit çarpma olayının milyonda bir olduğu tahmin ediliyor.[18][19] Üstelik büyük süper yanardağ patlamaları, insanlığın hayatta kalmasını tehlikeye atabilecek volkanik bir kışa neden olabilir.[20] Jeolojik kayıtlar, süpervolkanik patlamaların ortalama olarak her 50.000 yılda bir meydana geldiğini tahmin ediyor ancak bu tür patlamaların çoğu, insanın yok olmasına neden olacak ölçeğe ulaşmayacak.[20] Süper volkan Toba Dağı'nın son patlaması sırasında neredeyse insanlığı yok etmiş olabileceği biliniyor (gerçi bu tartışmalı bir konudur).[20][21]

Antropojenik risk nispeten yeni bir olgu olduğundan, insanlığın hayatta kalma geçmişi benzer güvenceler sağlayamaz.[2] İnsanlık, nükleer silahların yaratılmasından bu yana yalnızca 77 yıl hayatta kaldı ve gelecekteki teknolojiler için hiçbir geçmiş performans yok. Bu, Carl Sagan gibi düşünürlerin, insanlığın şu anda bir "tehlikeler zamanı" [22] içinde olduğu sonucuna varmasına yol açtı; bu, insanlık tarihinde,İnsanların eylemleriyle kendilerine risk oluşturmaya başladıkları andan itibaren, eşi benzeri görülmemiş düzeyde risklere maruz kalan, insanlık tarihinde benzersiz derecede tehlikeli bir dönemdir.[23]

Risk tahminleri

Sıradan gözlem ve modellemenin sınırlamaları göz önüne alındığında, olasılık tahminleri elde etmek yerine sıklıkla uzman çıkarımı kullanılır.[24]

  • J. Richard Gott'un, muhtemelen insanlık tarihinin yarısını yaşamış olduğumuzu öne süren tartışmalı Kıyamet Günü argümanına ilişkin formülasyonuna göre, insanlığın 7.800.000 yıl içinde yok olma olasılığı %95'tir.[25]
  • 1996'da John A. Leslie önümüzdeki beş yüzyıl için %30'luk bir risk tahmininde bulundu (ortalama olarak yüzyılda yaklaşık %6'ya eşdeğer). [26]
  • 2003 yılında Martin Rees, 21. yüzyılda medeniyetin çökme ihtimalinin %50 olduğunu tahmin etmişti.[27]
  • Global Challenges Foundation'ın 2016 yıllık raporu, insanlığın yok olma olasılığının yıllık en az %0,05 (yüzyılda ortalama %5'e eşdeğer) olduğunu tahmin ediyor.[28] Ayrıca önümüzdeki altı yüzyıl boyunca %30'luk bir risk tahmin ettiler.
  • Yapay zeka uzmanlarının 2016'da yaptığı bir anket, insan düzeyindeki yapay zekanın "son derece kötü (örneğin insanın yok oluşu)" bir sonuca neden olacağına dair ortalama %5'lik bir tahmin buldu.[29] 2019'da risk yüzde 2'ye düşürüldü, ancak 2022'de tekrar yüzde 5'e çıkarıldı. 2023'te risk ikiye katlanarak %10'a çıktı.[30]
  • K2P Blog'un 13 Temmuz 2017 tarihli makalesi, önümüzdeki 1000 yıl içinde %90 jeomanyetik tersine dönme riski, %70 süpervolkanik patlama riski ve %55 buzul çağı riski tahmin ediyor; bu, 13 Temmuz 3017'ye kadar insanlığa yönelik tehditlerin üçünün de gerçekleşeceği anlamına geliyor
  • 2020 yılında Toby Ord, The Precipice: Existential Risk and the Future of Humanity adlı kitabında gelecek yüzyıldaki varoluşsal riski "6'da 1" olarak tahmin ediyor.[31]
  • The Economist'in 10 Temmuz 2023 tarihli makalesinde, alan uzmanlarına göre 2100 yılına kadar yapay zeka kaynaklı felaket olasılığı %12, yapay zeka kaynaklı yok olma şansı ise %3. 10 Kasım 2856'ya kadar yapay zeka kaynaklı bir felaket yaşanacak, ancak yapay zeka kaynaklı yok olma şansı %25 olacak.
  • Kasım 2023 itibarıyla, Metaculus kullanıcıları 2100 yılına kadar insanlığın yok olma olasılığının %1,5 olduğunu tahmin ediyor [32]
  • Avustralyalı bilim adamı Frank Fenner, The Australian dergisine 2010 yılında verdiği bir röportajda, insan ırkının bir yüzyıl içinde yok olacağını öngördü; bunun başlıca nedeni, aşırı insan nüfusu, çevresel bozulma ve iklim değişikliğinin bir sonucuydu.[33]
  • Scientific Reports'ta 2020 yılında yayınlanan bir araştırmaya göre, ormansızlaşma ve kaynak tüketimi mevcut oranlarda devam ederse, bunlar önümüzdeki 20 ila 40 yıl içinde "insan nüfusunda feci bir çöküşe" ve muhtemelen "medeniyetimizin geri dönüşü olmayan bir çöküşüne" yol açabilir. Araştırmanın sunduğu en iyimser senaryoya göre insan uygarlığının hayatta kalma şansı %10'dan az. Çalışma, bu çöküşü önlemek için insanlığın, ekonominin hakim olduğu bir medeniyetten, "ekosistemin çıkarlarını, bileşenlerinin bireysel çıkarlarının üzerinde ayrıcalıklı gören, ancak sonuçta genel toplumsal çıkarlara uygun" bir "kültürel topluma" geçmesi gerektiğini söylüyor. " [34][35]
  • Oxford Üniversitesi'nden varoluşsal risk üzerine çalışmalarıyla tanınan bir filozof olan Nick Bostrom, yakın vadede yok olma olasılığının %25'ten az olduğunu varsaymanın "yanlış yönlendirileceğini" [36] savunuyor ve " Varoluşsal bir riskin başarısızlıktan ders alma fırsatı vermediği göz önüne alındığında, insan ırkının "önlemlerimizi ilk seferde yeterince doğru alması" zor bir görevdir. [3] [18]
  • Filozof John A. Leslie, kısmen Leslie'nin savunduğu tartışmalı felsefi kıyamet günü argümanına dayanarak, insanlığın önümüzdeki beş yüzyılda hayatta kalma şansının %70 olduğunu söylüyor. Leslie'nin argümanı, insanın yok oluşunun hiçbir zaman gözlemlenmediği gözlemine dayanan, biraz sıklıkçıdır, ancak öznel antropik argümanlar gerektirir.[37] Leslie ayrıca antropik hayatta kalma önyargısını (sayfa 139'da "gözlemsel seçilim" etkisi olarak adlandırdığı) tartışıyor ve "felaketsiz bir geçmişi" gözlemlemenin a priori kesinliğinin, güvende olmamız gerektiğini iddia etmeyi zorlaştırabileceğini belirtiyor çünkü henüz korkunç bir şey olmadı. Holger Bech Nielsen'in formülasyonunu aktarıyor: "Dünyanın yok olmasına neden olan proton gibi son derece tehlikeli bir bozunmanın olup olmadığını bile bilmiyoruz, çünkü eğer bu gerçekleşirse, onu gözlemlemek için artık orada olmayacağız ve eğer bu gerçekleşirse, bu olmuyor, gözlemlenecek bir şey yok." [26]
  • Jean-Marc Salotti, dev bir asteroit çarpması nedeniyle insan neslinin tükenme olasılığını hesapladı.[38] Eğer diğer gezegenlerde kolonileşme olmazsa önümüzdeki milyar yıl için bu oran 0,03 ile 0,3 arasındadır. Bu çalışmaya göre en korkutucu cisim, uyarı süresi yalnızca birkaç yıl olan ve bu nedenle uzaya herhangi bir müdahale veya Ay veya Mars'ta yerleşim için zamanı olmayan, uzun periyotlu dev bir kuyruklu yıldızdır. Önümüzdeki yüz yılda dev bir kuyruklu yıldızın çarpma olasılığı 2,2E-12'dir.[38]

Bireysel ve türsel riskler

Ken Olum, Joshua Knobe ve Alexander Vilenkin'e göre varoluşsal riskler bireyler tarafından örneğin sağlık risklerine göre daha az yönetilebilir olsa da, insanın yok olması ihtimalinin pratik sonuçları var . Örneğin, "evrensel" kıyametgünü argümanı kabul edilirse, felaketlerin en olası kaynağı ve dolayısıyla onları önlemenin en etkili yolu değişir. Şöyle yazıyorlar: "... her birinin belirli yörüngesinden çok, çok sayıda asteroitin henüz tespit edilmemiş olmasından endişe duymalısınız. Özellikle yakındaki belirli bir yıldızın bir süpernovaya dönüşme ihtimali konusunda endişelenmemelisiniz ama daha çok süpernovaların yakındaki yaşam için sandığımızdan daha ölümcül olma ihtimali hakkında."

Zorluk

Bazı akademisyenler, küresel termonükleer savaş gibi belirli senaryoların, Dünya üzerindeki tüm yerleşim yerlerini yok etmekte zorluk çekeceğini öne sürüyor. Fizikçi Willard Wells, herhangi bir inandırıcı yok oluş senaryosunun, büyük şehirlerin yeraltı metroları, Tibet dağları, Güney Pasifik'in en uzak adaları ve hatta Antarktika'daki McMurdo İstasyonu dahil olmak üzere çok çeşitli alanlara ulaşması gerektiğine dikkat çekiyor. Uzun süreli tecrit için acil durum planları ve malzemeleri olan bir yer.[39] Ayrıca nükleer savaş sırasında hükûmet liderlerinin konaklayabileceği ayrıntılı sığınaklar da mevcut.[18] Okyanusta yüzlerce metre derinlikte yıllarca kalabilecek nükleer denizaltıların varlığı da dikkate alınmalıdır. Herhangi bir sayıda olay büyük miktarda insan yaşamının kaybına yol açabilir ancak son birkaç (bkz. minimum yaşanabilir nüfus) dirençli insanların da ölmesi pek olası değilse o zaman bu insanın yok oluşu senaryosu inandırıcı görünmeyebilir.[40]

Etik

İnsan hayatının değeri

Yokoluş İsyanı'nda (2018) her şeyi katleden pankart

"Varoluşsal riskler", ister insanlığın yok olmasına yol açarak, isterse insanlığın ilerlemesini kalıcı olarak sekteye uğratarak, insanlığın tüm geleceğini tehdit eden risklerdir. [3] Pek çok bilim insanı, "kozmik bağışın" büyüklüğüne dayanarak, söz konusu olan gelecekteki potansiyel yaşamların akıl almaz derecede fazla olması nedeniyle, varoluşsal riskteki küçük azalmaların bile büyük değere sahip olduğunu savundu.

İnsan neslinin tükenmesi etiğine ilişkin ilk tartışmalardan birinde Derek Parfit aşağıdaki düşünce deneyini sunuyor:[41]

Şu anda yapabileceğimiz gibi insanlığı yok edersek, bu sonucun çoğu insanın düşündüğünden çok daha kötü olacağına inanıyorum. Üç sonucu karşılaştırın:

(1) Barış.
(2) Dünyanın mevcut nüfusunun %99'unu öldüren bir nükleer savaş.
(3)%100'ü öldüren nükleer bir savaş

(2) (1)'den daha kötü ve (3) (2)'den daha kötü olacaktır. Bu iki farktan hangisi daha büyüktür? Çoğu insan (1) ile (2) arasındaki farkın daha büyük olduğuna inanır. Ben (2) ile (3) arasındaki farkın çok daha büyük olduğuna inanıyorum.

Varoluşsal bir felakette kaybedilenlerin ölçeği, insanlığın uzun vadeli potansiyeli, yani insanlığın hayatta kalması durumunda neyi başarmayı bekleyebileceği ile belirlenir. Faydacı bir bakış açısına göre, insanlığı korumanın değeri, süresinin (insanlığın ne kadar süre hayatta kalacağı), büyüklüğünün (zaman içinde ne kadar insan olacağı) ve kalitesinin (ortalama olarak gelecekteki insanlar için yaşamın ne kadar iyi olacağı) bir ürünüdür.:273[42] Türlerin nesli tükenmeden önce ortalama olarak yaklaşık bir milyon yıl hayatta kalır. Parfit, Dünya'nın yaklaşık bir milyar yıl boyunca yaşanabilir kalacağına dikkat çekiyor.[41] Ve bunlar potansiyelimizin alt sınırları olabilir: Eğer insanlık Dünya'nın ötesine yayılabilirse, insan nüfusunu büyük ölçüde artırabilir ve trilyonlarca yıl boyunca hayatta kalabilir.[43] :21İnsanlığın neslinin tükenmesi durumunda kaybolacak olan potansiyelin boyutu çok büyüktür. Dolayısıyla varoluşsal riski az da olsa azaltmak çok önemli bir ahlaki değere sahip olacaktır. [3] [44]

Carl Sagan 1983'te şöyle yazmıştır: "Eğer yok oluşu sayısal terimlerle ifade etmemiz gerekseydi.... gelecek nesillerde doğmayacak insan sayısını da dahil ederdim. (Bir hesaplamaya göre), yok oluş için riskler, "sadece" yüz milyonlarca insanı öldüren daha mütevazı nükleer savaşlardan bir milyon kat daha büyüktür. Kültür ve bilim, gezegenin evrimsel tarihi ve torunlarının geleceğine katkıda bulunan tüm atalarımızın yaşamlarının önemi de dahil olmak üzere potansiyel kaybın pek çok olası ölçüsü vardır. Yok oluş, insan girişiminin geri dönüşüdür."[45]

Felsefeci Robert Adams, 1989'da Parfit'in "kişisel olmayan" görüşlerini reddediyor ancak bunun yerine ahlaki bir zorunluluk olan sadakat ve bağlılıktan söz ediyor: "büyük bir proje olarak insanlığın geleceği... Daha iyi bir toplum arzusu - daha adil, daha ödüllendirici ve daha fazlası" barışçıl... çocuklarımızın ve torunlarımızın hayatlarına olan ilgimiz ve onların da çocuklarının ve torunlarının hayatlarını proje olarak yaşayabileceklerini umuyoruz." [46]

Filozof Nick Bostrom, 2013'te tercih tatminci, demokratik, vesayetçi ve sezgici argümanların hepsinin, insanlığın yok oluşunun kesin "kötülük derecesi" arasında değişse bile, varoluşsal riskin önlenmesinin yüksek bir ahlaki öncelik olduğu yönündeki sağduyulu görüşte birleştiğini öne sürüyor. bu felsefeler. [3]

Parfit, "kozmik bağış "ın büyüklüğünün aşağıdaki argümandan hesaplanabileceğini savunmaktadır: Eğer Dünya bir milyar yıl daha yaşanabilir kalır ve bir milyardan fazla insan nüfusunu sürdürülebilir bir şekilde destekleyebilirse, o zaman 1016 (veya 10.000.000.000.000.000) normal süreli insan yaşamı potansiyeli vardır.[54] Bostrom daha da ileri giderek, eğer evren boşsa, erişilebilir evrenin en az 1034 biyolojik insan yaşam yılını destekleyebileceğini; ve eğer bazı insanlar bilgisayarlara yüklenirse, 1054 sibernetik insan yaşam yılına eşdeğer bir yaşamı bile destekleyebileceğini belirtmektedir [3]

Bazı iktisatçılar ve filozoflar, gelecekteki insanların ahlaki açıdan önemli olmadığı (ya da çok daha az önemli olduğu) üstel indirim ve nüfus etiğine ilişkin kişiyi etkileyen görüşler de dahil olmak üzere görüşleri savundular.[47] Bu görüşler tartışmalı olsa da,[18][48][49] onlar bile varoluşsal bir felaketin hayal edilebilecek en kötü şeyler arasında olacağı konusunda hemfikirdir. Bu, şu anda var olan sekiz milyar insanın hayatını kısaltacak, hayatlarını değerli kılan her şeyi yok edecek ve büyük olasılıkla birçoğunu derin acılara maruz bırakacaktır. Dolayısıyla, gelecek nesillerin değerini bir kenara bıraksak bile, şu anda var olan insanlara yönelik kaygılardan yola çıkarak varoluşsal riski azaltmak için güçlü nedenler olabilir.[50]

Faydacılığın ötesinde, diğer ahlaki perspektifler varoluşsal riskin azaltılmasının önemine destek vermektedir. Varoluşsal bir felaket sadece insanlığı değil, tüm kültürel eserleri, dilleri, gelenekleri ve değer verdiğimiz birçok şeyi yok edecektir.[51] Dolayısıyla, değerli şeyleri koruma ve değer verme görevine sahip olduğumuz ahlaki bakış açıları, bunu kaçınılması gereken büyük bir kayıp olarak görecektir. Geçmiş kuşaklara karşı görevlerden kaynaklanan nedenler de dikkate alınabilir. Örneğin, Edmund Burke "yaşayanlar, ölenler ve doğacak olanlar arasındaki... ortaklıktan" söz ediyor.[52] Ord, insanlığın geçmiş nesillere olan borcunu ciddiye alırsak, bunu ödemenin en iyi yolunun "bunu ileri ödemek" ve insanlığın mirasının gelecek nesillere aktarılmasını sağlamak olabileceğini savunuyor.:49–51

Küresel felaket risklerinin önemini tartışan birçok ekonomist var. Örneğin, Martin Weitzman, iklim değişikliğinden beklenen ekonomik zararın çoğunun, ısınmanın orta düzey beklentileri büyük ölçüde aşması gibi küçük bir ihtimalden kaynaklanabileceğini ve bunun felaketle sonuçlanabilecek hasara yol açabileceğini savunuyor.[53] Richard Posner, insanlığın genel olarak küçük, tahmin edilmesi zor büyük ölçekli felaket riskleri konusunda çok az şey yaptığını savundu.[54]

Gönüllü yok oluş

Gönüllü İnsan Yok Etme Hareketi

Bazı filozoflar, insanın yok olmasının kötü bir şey değil, iyi bir şey olacağı yönündeki antinatalist görüşü benimsiyor. David Benatar, var olmanın her zaman ciddi bir zarar olduğunu, bu nedenle insanların gelecekte var olmamalarının daha iyi olduğunu savunuyor.[55] Dahası, David Benatar, hayvan hakları aktivisti Steven Best ve anarşist Todd May, örneğin insan uygarlığının her şeyi yok eden doğasını öne sürerek, insanın yok olmasının gezegendeki diğer organizmalar ve gezegenin kendisi için olumlu bir şey olacağını öne sürüyorlar.[56][57][58] İnsan neslinin tükenmesi yönündeki çevresel görüş, üremeden kaçınılması ve insan türünün barışçıl bir şekilde yok olmasına izin verilmesi ve böylece daha fazla çevresel bozulmanın durdurulması çağrısında bulunan Gönüllü İnsan Yok Oluş Hareketi ve Ötanazi Kilisesi üyeleri tarafından paylaşılıyor.[59]

Kurguda

Jean-Baptiste Cousin de Grainville'in kısırlık nedeniyle insanın yok oluşunu anlatan 1805 tarihli Le dernier homme (Son Adam), ilk modern kıyamet romanı olarak kabul edilir ve türün başlatılmasıyla tanınır.[60] Diğer dikkate değer ilk eserler arasında Mary Shelley'nin bir salgının neden olduğu insan neslinin tükenmesini tasvir eden 1826 tarihli The Last Man ve Olaf Stapledon'ın 1937 tarihli "Omnicide'in karşılaştırmalı bir çalışması" olan Star Maker yer alıyor. [4]

Alan Weisman'ın yazdığı Bizsiz Dünya ve Life After People ve Aftermath: Population Zero gibi TV programları da dahil olmak üzere 21. yüzyıldan kalma bazı popüler bilim çalışmaları bir düşünce deneyi ortaya koyuyor: İnsanlar aniden ortadan kaybolsaydı gezegenin geri kalanına ne olurdu? [61][62] Teknolojik bir tekillik (istihbarat patlaması da denir) gibi bir insan neslinin tükenmesi tehdidi, sayısız bilimkurgu öyküsünün olay örgüsünü yönlendirir; Etkili bir erken örnek, When Worlds Collide'ın 1951 film uyarlamasıdır.[63] Genellikle yok olma tehdidinden kıl payı kaçınılır ancak RUR ve Steven Spielberg'in yapay zekası gibi bazı istisnalar da mevcuttur [64]

Ayrıca bakınız

* Toplumsal çöküş
  • Eskatoloji
  • Soy tükenmesi olayı
  • Yokoluş İsyanı
  • Küresel yok olma riski
  • Büyük filtre
  • Holosen tükenmesi extinction
  • Spekülatif evrim
  • Gönüllü İnsani Tükeniş Hareketi
  • III. Dünya Savaşı

Kaynakça

  1. ^ Di Mardi (15 Ekim 2020). "The grim fate that could be 'worse than extinction'". BBC News. 7 Kasım 2020 tarihinde kaynağından arşivlendi. Erişim tarihi: 11 Kasım 2020. When we think of existential risks, events like nuclear war or asteroid impacts often come to mind. 
  2. ^ a b c d e Snyder-Beattie, Andrew E.; Ord, Toby; Bonsall, Michael B. (30 Temmuz 2019). "An upper bound for the background rate of human extinction". Scientific Reports. 9 (1): 11054. doi:10.1038/s41598-019-47540-7. ISSN 2045-2322. PMC 6667434 $2. PMID 31363134. 
  3. ^ a b c d e f Bostrom 2013.
  4. ^ a b c d e f g h i Kaynak hatası: Geçersiz <ref> etiketi; Moynihan isimli refler için metin sağlanmadı (Bkz: )
  5. ^ a b Darwin, Charles; Costa, James T. (2009). The Annotated Origin. Harvard University Press. s. 121. ISBN 978-0674032811. 
  6. ^ Moll, S. (2010). The Arch-heretic Marcion. Wissenschaftliche Untersuchungen zum Neuen Testament. Mohr Siebeck. s. 132. ISBN 978-3-16-150268-2. 11 Haziran 2023 tarihinde kaynağından arşivlendi. Erişim tarihi: 11 Haziran 2023. 
  7. ^ Welchman, A. (2014). Politics of Religion/Religions of Politics. Sophia Studies in Cross-cultural Philosophy of Traditions and Cultures. Springer Netherlands. s. 21. ISBN 978-94-017-9448-0. 11 Haziran 2023 tarihinde kaynağından arşivlendi. Erişim tarihi: 11 Haziran 2023. 
  8. ^ Moynihan, T. (2020). X-Risk: How Humanity Discovered Its Own Extinction. MIT Press. s. 56. ISBN 978-1-913029-84-5. 19 Ekim 2022 tarihinde kaynağından arşivlendi. Erişim tarihi: 19 Ekim 2022. 
  9. ^ a b Raup, David M. (1995). "The Role of Extinction in Evolution". Fitch, W. M. (Ed.). Tempo And Mode in Evolution: Genetics And Paleontology 50 Years After Simpson. National Academies Press (US). 
  10. ^ Russell, Bertrand (1945). "The Bomb and Civilization". 7 Ağustos 2020 tarihinde kaynağından arşivlendi. 
  11. ^ Erskine, Hazel Gaudet (1963). "The Polls: Atomic Weapons and Nuclear Energy". The Public Opinion Quarterly. 27 (2): 155-190. doi:10.1086/267159. 12 Aralık 2021 tarihinde kaynağından arşivlendi. Erişim tarihi: 4 Kasım 2023. 
  12. ^ Sagan, Carl (28 Ocak 2009). "Nuclear War and Climatic Catastrophe: Some Policy Implications". doi:10.2307/20041818. 11 Temmuz 2021 tarihinde kaynağından arşivlendi. Erişim tarihi: 11 Ağustos 2021. 
  13. ^ a b Reese, Martin (2003). Our Final Hour: A Scientist's Warning: How Terror, Error, and Environmental Disaster Threaten Humankind's Future In This Century - On Earth and Beyond. Basic Books. ISBN 0-465-06863-4. 
  14. ^ Bostrom, Nick, (Ed.) (2008). Global catastrophic risks. Oxford University Press. ISBN 978-0199606504.  Birden fazla |editör1= ve |editör-soyadı= kullanıldı (yardım)
  15. ^ Ord, Toby (2020). The Precipice: Existential Risk and the Future of Humanity. New York: Hachette. ISBN 9780316484916. This is an equivalent, though crisper statement of Nick Bostrom's definition: "An existential risk is one that threatens the premature extinction of Earth-originating intelligent life or the permanent and drastic destruction of its potential for desirable future development." Source: Bostrom, Nick (2013). "Existential Risk Prevention as Global Priority". Global Policy. 4:15-31. 
  16. ^ Bostrom, Nick; Sandberg, Anders (2008). "Global Catastrophic Risks Survey" (PDF). FHI Technical Report #2008-1. Future of Humanity Institute. 4 Nisan 2016 tarihinde kaynağından arşivlendi (PDF). Erişim tarihi: 4 Kasım 2023. 
  17. ^ "Frequently Asked Questions". Existential Risk. Future of Humanity Institute. 13 Haziran 2012 tarihinde kaynağından arşivlendi. Erişim tarihi: 26 Temmuz 2013. The great bulk of existential risk in the foreseeable future is anthropogenic; that is, arising from human activity. 
  18. ^ a b c d Matheny, Jason Gaverick (2007). "Reducing the Risk of Human Extinction" (PDF). Risk Analysis. 27 (5): 1335-1344. doi:10.1111/j.1539-6924.2007.00960.x. PMID 18076500. 27 Ağustos 2014 tarihinde kaynağından (PDF) arşivlendi. Erişim tarihi: 1 Temmuz 2016. 
  19. ^ Asher, D.J.; Bailey, M.E.; Emel'yanenko, V.; Napier, W.M. (2005). "Earth in the cosmic shooting gallery" (PDF). The Observatory. 125: 319-322. 25 Temmuz 2015 tarihinde kaynağından arşivlendi (PDF). Erişim tarihi: 4 Kasım 2023. 
  20. ^ a b c Rampino, M.R.; Ambrose, S.H. (2002). "Super eruptions as a threat to civilizations on Earth-like planets" (PDF). Icarus. 156 (2): 562-569. doi:10.1006/icar.2001.6808. 24 Eylül 2015 tarihinde kaynağından (PDF) arşivlendi. Erişim tarihi: 14 Şubat 2022. 
  21. ^ Yost, Chad L.; Jackson, Lily J.; Stone, Jeffery R.; Cohen, Andrew S. (1 Mart 2018). "Subdecadal phytolith and charcoal records from Lake Malawi, East Africa imply minimal effects on human evolution from the ~74 ka Toba supereruption". Journal of Human Evolution. 116: 75-94. doi:10.1016/j.jhevol.2017.11.005. ISSN 0047-2484. PMID 29477183. 
  22. ^ Sagan, Carl (1994). Pale Blue Dot. Random House. ss. 305-6. ISBN 0-679-43841-6. Some planetary civilizations see their way through, place limits on what may and what must not be done, and safely pass through the time of perils. Others are not so lucky or so prudent, perish. 
  23. ^ Parfit, Derek (2011). On What Matters Vol. 2. Oxford University Press. s. 616. ISBN 9780199681044. We live during the hinge of history ... If we act wisely in the next few centuries, humanity will survive its most dangerous and decisive period. 
  24. ^ Rowe, Thomas; Beard, Simon (2018). "Probabilities, methodologies and the evidence base in existential risk assessments" (PDF). Working Paper, Centre for the Study of Existential Risk. 27 Ağustos 2018 tarihinde kaynağından arşivlendi (PDF). Erişim tarihi: 26 Ağustos 2018. 
  25. ^ J. Richard Gott, III (1993). "Implications of the Copernican principle for our future prospects". Nature. 363 (6427): 315-319. doi:10.1038/363315a0. 
  26. ^ a b Leslie 1996.
  27. ^ Rees, Martin (2004) [2003]. Our Final Century. Arrow Books. s. 9. 
  28. ^ Meyer, Robinson (29 Nisan 2016). "Human Extinction Isn't That Unlikely". The Atlantic. Boston, Massachusetts: Emerson Collective. 1 Mayıs 2016 tarihinde kaynağından arşivlendi. Erişim tarihi: 30 Nisan 2016. 
  29. ^ A bot will complete this citation soon. Click here to jump the queue arXiv:[1].
  30. ^ Strick, Katie. "Is the AI apocalypse actually coming? What life could look like if robots take over". The Standard. 3 Kasım 2023 tarihinde kaynağından arşivlendi. Erişim tarihi: 31 Mayıs 2023. 
  31. ^ Purtill, Corinne. "How Close Is Humanity to the Edge?". The New Yorker. 24 Ocak 2021 tarihinde kaynağından arşivlendi. Erişim tarihi: 8 Ocak 2021. 
  32. ^ "Will humans become extinct by 2100?". Metaculus. 12 Kasım 2017. 24 Temmuz 2020 tarihinde kaynağından arşivlendi. Erişim tarihi: 21 Nisan 2023. 
  33. ^ Edwards, Lin (23 Haziran 2010). "Humans will be extinct in 100 years says eminent scientist". Phys.org. 8 Ekim 2020 tarihinde kaynağından arşivlendi. Erişim tarihi: 10 Ocak 2021. 
  34. ^ Nafeez, Ahmed (28 Temmuz 2020). "Theoretical Physicists Say 90% Chance of Societal Collapse Within Several Decades". Vice. 29 Eylül 2020 tarihinde kaynağından arşivlendi. Erişim tarihi: 2 Ağustos 2021. 
  35. ^ Bologna, M.; Aquino, G. (2020). "Deforestation and world population sustainability: a quantitative analysis". Scientific Reports. 10 (7631): 7631. arXiv:2006.12202 $2. doi:10.1038/s41598-020-63657-6. PMC 7203172 $2. PMID 32376879. 
  36. ^ Bostrom, Nick (2002), "Existential Risks: Analyzing Human Extinction Scenarios and Related Hazards", Journal of Evolution and Technology, 9, My subjective opinion is that setting this probability lower than 25% would be misguided, and the best estimate may be considerably higher. 
  37. ^ Whitmire, Daniel P. (3 Ağustos 2017). "Implication of our technological species being first and early". International Journal of Astrobiology. 18 (2): 183-188. doi:10.1017/S1473550417000271. 
  38. ^ a b Salotti, Jean-Marc (Nisan 2022). "Human extinction by asteroid impact". Futures. 138: 102933. doi:10.1016/j.futures.2022.102933. 
  39. ^ Wells, Willard. (2009). Apocalypse when?. Praxis. ISBN 978-0387098364. 
  40. ^ Tonn, Bruce; MacGregor, Donald (2009). "A singular chain of events". Futures. 41 (10): 706-714. doi:10.1016/j.futures.2009.07.009. 
  41. ^ a b Parfit, Derek (1984). Reasons and Persons. Oxford University Press. ss. 453-454. 
  42. ^ MacAskill, William; Yetter Chappell, Richard (2021). "Population Ethics | Practical Implications of Population Ethical Theories". Introduction to Utilitarianism. 23 Temmuz 2021 tarihinde kaynağından arşivlendi. Erişim tarihi: 12 Ağustos 2021. 
  43. ^ Bostrom, Nick (2009). "Astronomical Waste: The opportunity cost of delayed technological development". Utilitas. 15 (3): 308-314. doi:10.1017/s0953820800004076. 9 Nisan 2014 tarihinde kaynağından arşivlendi. Erişim tarihi: 4 Kasım 2023. 
  44. ^ Todd, Benjamin (2017). "The case for reducing existential risks". 80,000 Hours. 10 Ocak 2021 tarihinde kaynağından arşivlendi. Erişim tarihi: 8 Ocak 2020. 
  45. ^ Sagan, Carl (1983). "Nuclear war and climatic catastrophe: Some policy implications". Foreign Affairs. 62 (2): 257-292. doi:10.2307/20041818. 
  46. ^ Adams, Robert Merrihew (October 1989). "Should Ethics be More Impersonal? a Critical Notice of Derek Parfit, Reasons and Persons". The Philosophical Review. 98 (4): 439-484. doi:10.2307/2185115. 
  47. ^ Narveson, Jan (1973). "Moral Problems of Population". The Monist. 57 (1): 62-86. doi:10.5840/monist197357134. PMID 11661014. 
  48. ^ Greaves, Hilary (2017). "Discounting for Public Policy: A Survey". Economics & Philosophy. 33 (3): 391-439. doi:10.1017/S0266267117000062. ISSN 0266-2671. 8 Ocak 2022 tarihinde kaynağından arşivlendi. Erişim tarihi: 4 Kasım 2023. 
  49. ^ Greaves, Hilary (2017). "Population axiology". Philosophy Compass. 12 (11): e12442. doi:10.1111/phc3.12442. ISSN 1747-9991. 7 Ocak 2022 tarihinde kaynağından arşivlendi. Erişim tarihi: 4 Kasım 2023. 
  50. ^ Lewis, Gregory (23 Mayıs 2018). "The person-affecting value of existential risk reduction". www.gregoryjlewis.com. 24 Eylül 2020 tarihinde kaynağından arşivlendi. Erişim tarihi: 7 Ağustos 2020. 
  51. ^ Sagan, Carl (Kış 1983). "Nuclear War and Climatic Catastrophe: Some Policy Implications". Foreign Affairs. Council on Foreign Relations. 11 Temmuz 2021 tarihinde kaynağından arşivlendi. Erişim tarihi: 4 Ağustos 2020. 
  52. ^ Burke, Edmund (1999) [1790]. "Reflections on the Revolution in France" (PDF). Canavan, Francis (Ed.). Select Works of Edmund Burke Volume 2. Liberty Fund. s. 192. 
  53. ^ Weitzman, Martin (2009). "On modeling and interpreting the economics of catastrophic climate change" (PDF). The Review of Economics and Statistics. 91 (1): 1-19. doi:10.1162/rest.91.1.1. 11 Eylül 2016 tarihinde kaynağından arşivlendi (PDF). Erişim tarihi: 4 Kasım 2023. 
  54. ^ Posner, Richard (2004). Catastrophe: Risk and Response. Oxford University Press. 
  55. ^ Benatar, David (2008). Better Never to Have Been: The Harm of Coming into Existence. Oxford University Press. s. 28. ISBN 978-0199549269. Being brought into existence is not a benefit but always a harm. 
  56. ^ Benatar, David (2008). Better Never to Have Been: The Harm of Coming into Existence. Oxford University Press. s. 224. ISBN 978-0199549269. Although there are many non-human species - especially carnivores - that also cause a lot of suffering, humans have the unfortunate distinction of being the most destructive and harmful species on earth. The amount of suffering in the world could be radically reduced if there were no more humans. 
  57. ^ Best, Steven (2014). "Conclusion: Reflections on Activism and Hope in a Dying World and Suicidal Culture". The Politics of Total Liberation: Revolution for the 21st Century. Palgrave Macmillan. s. 165. doi:10.1057/9781137440723_7. ISBN 978-1137471116. In an era of catastrophe and crisis, the continuation of the human species in a viable or desirable form, is obviously contingent and not a given or necessary good. But considered from the standpoint of animals and the earth, the demise of humanity would be the best imaginable event possible, and the sooner the better. The extinction of Homo sapiens would remove the malignancy ravaging the planet, destroy a parasite consuming its host, shut down the killing machines, and allow the earth to regenerate while permitting new species to evolve. 
  58. ^ May, Todd (17 Aralık 2018). "Would Human Extinction Be a Tragedy?". The New York Times. 16 Şubat 2021 tarihinde kaynağından arşivlendi. Erişim tarihi: 4 Kasım 2023. Human beings are destroying large parts of the inhabitable earth and causing unimaginable suffering to many of the animals that inhabit it. This is happening through at least three means. First, human contribution to climate change is devastating ecosystems . . . Second, the increasing human population is encroaching on ecosystems that would otherwise be intact. Third, factory farming fosters the creation of millions upon millions of animals for whom it offers nothing but suffering and misery before slaughtering them in often barbaric ways. There is no reason to think that those practices are going to diminish any time soon. Quite the opposite. 
  59. ^ MacCormack, Patricia (2020). The Ahuman Manifesto: Activism for the End of the Anthropocene. Bloomsbury Academic. ss. 143, 166. ISBN 978-1350081093. 
  60. ^ Wagar, W. Warren (2003). "Review of The Last Man, Jean-Baptiste François Xavier Cousin de Grainville". Utopian Studies. 14 (1): 178-180. ISSN 1045-991X. 7 Kasım 2023 tarihinde kaynağından arşivlendi. Erişim tarihi: 4 Kasım 2023. 
  61. ^ "He imagines a world without people. But why?". The Boston Globe. 18 Ağustos 2007. 17 Ağustos 2016 tarihinde kaynağından arşivlendi. Erişim tarihi: 20 Temmuz 2016. 
  62. ^ Tucker, Neely (8 Mart 2008). "Depopulation Boom". The Washington Post. 22 Ocak 2016 tarihinde kaynağından arşivlendi. Erişim tarihi: 20 Temmuz 2016. 
  63. ^ Barcella, Laura (2012). The end: 50 apocalyptic visions from pop culture that you should know about—before it's too late. San Francisco, CA: Zest Books. ISBN 978-0982732250. 
  64. ^ Dinello, Daniel (2005). Technophobia!: science fiction visions of posthuman technology. 1st. Austin: University of Texas press. ISBN 978-0-292-70986-7. 

Kaynaklar

İleri okumalar

İlgili Araştırma Makaleleri

Transhümanizm; insanın fiziksel ve bilişsel yeteneklerinin artırılması, yaşlanma ve hastalanma gibi arzu edilmeyen veya gereksiz görülen yönlerinin ortadan kaldırılması amacıyla teknoloji ve bilimden faydalanılması gerektiğini öne süren uluslararası bir entelektüel ve kültürel harekettir. Transhümanist düşünürler, bu amaçla insan geliştirme tekniklerinin ve yüksek teknolojinin kullanılması imkânlarını ve muhtemel sonuçlarını tartışırlar.

<span class="mw-page-title-main">Varoluşçuluk</span> Felsefi ve edebi akım

Varoluşçuluk veya egzistansiyalizm, 19. yüzyıl sonları ile 20. yüzyılda kendi içlerindeki derin öğretisel farklılıklarına karşın felsefi düşüncenin salt düşünen özne ile değil eyleyen, duyumsayan, yaşayan bir birey olarak insan öznesi ile başladığı inancını paylaşan belli başlı Avrupalı filozofların çalışmalarına karşılık gelen terim. Varoluşçu düşüncede her ne kadar 'özgürlük' yaygın olarak tepe nokta kabul edilse de akımın ilksel erdemi, otantisitedir. Varoluşçuluğa göre bireyin başlangıç noktası "varoluşsal tutum" olarak adlandırılan tutumla, yani görünürde anlamsız veya absürt bir dünya karşısında bir kopma ve keşmekeşlik duygusu ile nitelenir. Pek çok Varoluşçu, geleneksel ya da akademik felsefeyi biçim ve biçemsel yönden gerçek insan deneyiminden fazlasıyla soyut ve uzak olarak görmüştür. Ruhbilimsel ve kültürel devinimlerin bireysel deneyimlerle birlikte var olabileceğini savunan bu felsefi akımda, erdemlilik ve bilimsel düşünce birlikteliğinin insan var oluşunu anlamlandırmak için yeterli olamayacağını, bundan dolayı mevcut birlikteliğin gerçek değer yargıları içinde yönetilen ileri düzey bir kategori olduğu düşünülmüştür. İnsanın varoluşunu anlamlandırma, kesin olarak bahsedilen bu otantik gerçeklikle mümkündür.

<span class="mw-page-title-main">Nesli tükenen türler</span>

Nesli tükenen türler, nesli tamamen yok olmuş canlı türleridir. Bazı türler doğal afetlerle veya seçilim baskısı ile, bazıları ise insan türünün evrimleşmesinden çok önce yok olmuş, bazıları da insanoğlunun aşırı avlanması, nüfus artışı ve şehirleşmeyle doğal yaşam alanları tahrip olduğundan dünya üzerinden tamamen yok olmuştur.

Risk veya riziko, bir olayın gerçekleşme olasılığı ve olaydan etkilenme olanağı. Değerler, fiziksel sağlık, toplumsal statü, duygusal durum ya da görülemeyen belirli bir eylem, aksiyon ya da eylemsizlik sonucu risk alındığında kazanılabilir ya da kaybedilebilir. Risk aynı zamanda belirsizlikle kasıtlı etkileşim olarak da tanımlanabilir. Belirsizlik olası, tahmin edilemeyen, ölçülemeyen ve kontrol edilemeyen sonuç olup; risk bu sonuca rağmen karar almanın bir neticesidir.

Makro evrim, ayrılmış gen havuzunun bölümlerindeki evrimdir. Makro evrim çalışmaları; mikro evrimin girdisiyle sadece tek bir tür içinde olmayan canlılar sınıflandırılmasında tür seviyesinin üzerindeki grup ve kategorilerde görülen tüm evrimsel değişimlerdir.

<span class="mw-page-title-main">Permiyen-Triyas yok oluşu</span> kitlesel yok oluş

Permiyen-Triyas yok oluşu (P-Tr), 251,4 milyon yıl önce meydana gelen ve Paleozoyik ile Mezozoyik dönemlerin yanı sıra Permiyen ve Triyas jeolojik dönemleri arasındaki geçişi başlatan bir kitlesel yok oluştur. Bu yok oluş, tüm deniz türlerinin %96'sının ve karadaki omurgalı türlerinin ise %70'inin tükenmesine yol açan, dünyanın en şiddetli yok oluşu olarak bilinir. Bu yok oluş olayı, ayrıca şimdiye kadar böceklerde gözlemlenen tek kitlesel yok oluş olarak da bilinir. Bazı familyaların %57'si yok olurken tüm cinslerin %83'ünün nesli tükenmiştir. Bu yok oluşta biyoçeşitlilik büyük oranda tahrip olduğu için Dünya üzerindeki yaşamın kendini toparlaması diğer soy tükenmesi olaylarından daha uzun sürmüştür. Permiyen-Triyas yok oluşu, "tüm kitlesel yok oluşların anası" olarak tanımlanır.

<span class="mw-page-title-main">Nick Bostrom</span>

Nick Bostrom, Oxford Üniversitesi'nde görev yapan İsveçli felsefeci. Varoluşsal Risk ve Antropik ilke üzerine çalışmaları ile tanınmaktadır. Londra Ekonomi Okulu'ndan doktora derecesi bulunmaktadır. Halen Oxford Martin Okulu bünyesinde yer alan, İnsanlığın Geleceği Enstitüsü ve Geleceğin Teknolojilerinin Etkileri Programı'nın yöneticiliğini yapmaktadır.

<span class="mw-page-title-main">Mars'ın kolonileştirilmesi</span>

Mars'ın kolonileştirilmesi, insanların Mars gezegeninde varsayımsal ve kalıcı yerleşimini ifade eder ve insanlığın gelecekteki gelişiminde kaçınılmaz bir adım olarak görülmektedir. Başlıca uzay ajanslarının dikkati, Mars'ta olası insan kolonilerinin kurulmasına yönelik organik bir plan geliştirme çabalarına yoğunlaşmıştır, fakat mevcut teknolojilerle olası bir yolculuk yaklaşık altı ay sürecektir.

<span class="mw-page-title-main">Yapay genel zekâ</span>

Yapay genel zeka (YGZ), bir insanın yapabileceği herhangi bir zihinsel görevi başarıyla gerçekleştirebilecek bir makinenin zekasıdır. Günümüzdeki bazı yapay zeka araştırmalarının temel amacıdır ve bilimkurgu ve fütüroloji'de de ortak bir konudur. Bazı araştırmacılar Yapay genel zekâyı "güçlü yapay zekâ", "tam yapay zekâ" veya bir makinenin "genel akıllı eylem" gerçekleştirme kabiliyeti olarak adlandırmaktadır; diğerleri ise sadece bilinci deneyimleyen makineler için "güçlü yapay zekâ" tabirini kullanmaktadır.

<span class="mw-page-title-main">Dünya'nın geleceği</span> Dünyanın geleceği için öngörülen senaryolar

Dünya'nın geleceği konusunda birçok uzun vadeli etmenin muhtelif etkilerine dayanarak biyolojik ve jeolojik çıkarımlar yapılabilir. Bu etmenler Dünya yüzeyindeki kimyayı, gezegenin iç soğuma oranını, Güneş Sistemi'ndeki diğer nesnelerle yerçekimi etkileşimlerini ve Güneş'in parlaklığında sürekli bir artışı içerir. Bu ekstrapolasyondaki belirsiz faktör, gezegende değişimlere neden olabilecek iklim mühendisliği gibi insan teknolojilerinin sürekli etkisidir. Sonuçları beş milyon yıl sürebilecek mevcut Holosen yok oluşuna teknoloji neden olmaktadır. Ayrıca teknolojinin, insanlığın yok olmasına yol açabileceği ve gezegeni, yalnızca uzun vadeli doğal süreçlerden kaynaklı daha yavaş bir evrimsel hıza geri döndürebileceği de düşünülmektedir.

<span class="mw-page-title-main">İnsanın çevre üzerindeki etkisi</span>

İnsanın çevre üzerindeki etkisi veya çevre üzerindeki antropojenik etki, biyofiziksel ortamlarda ve ekosistemlerde, biyoçeşitlilikte ve doğal kaynaklarda doğrudan veya dolaylı olarak insanlar tarafından neden olunan küresel ısınma, çevresel bozulma, okyanusların asitlenmesi, kitlesel yok oluş, biyoçeşitlilik kaybı, ekolojik kriz, yasak avlanma ve ekolojik çöküş gibi değişikliklerdir. Doğayı toplumun ihtiyaçlarına göre şekillendirmenin şiddetli etkileri, aşırı insan nüfusu artışı ile daha kötü bir hale gelmiştir. İnsanların çevrede hasara yol açan aktivitelerine nüfus artışı, aşırı tüketim, aşırı kullanma, çevre kirliliği ve ormansızlaşma örnek verilebilir. İnsanların yol açtığı bu sorunlardan bazıları, örnek olarak küresel ısınma ve biyoçeşitlilik kaybı, insanlık için bir varoluşsal risk teşkil etmektedir ve aşırı insan nüfusu artışı bu sorunlarla yakından ilişkilidir.

Biyoteknoloji riski, genetiğiyle oynanmış biyolojik ajanlar gibi biyolojik kaynaklardan gelebilecek bir varoluşsal risk biçimidir. Bu kadar yüksek sonuç veren bir patojenin kökeni kasıtlı bir yayma, kazara serbest bırakma veya doğal olarak meydana gelen bir olay olabilir.

<span class="mw-page-title-main">Küresel felaket riski</span>

Küresel felaket riski, küresel ölçekte insan refahına zarar verebilecek, hatta modern uygarlığı tehlikeye atabilecek veya yok edebilecek varsayımsal bir gelecek olayıdır. İnsan neslinin yok olmasına neden olabilecek veya insanlığın potansiyelini kalıcı ve büyük ölçüde azaltabilecek bir olay, bir varoluşsal risk olarak bilinir.

<span class="mw-page-title-main">Geç Ordovisiyen kitlesel yok oluşu</span>

Bazen Ordovisiyen sonu kitlesel yok oluşu veya Ordovisiyen-Silüriyen yok oluşu olarak da adlandırılan Geç Ordovisiyen kitlesel yok oluşu, yerküre tarihinde kabaca 443 myö meydana gelen "beş büyük" kitlesel yok oluştan ilkidir. Nesli tükenen cinslerin yüzdesi açısından genellikle bilinen en büyük ikinci yok oluş olarak kabul edilir. Bu zaman aralığında gerçekleşen küresel yok oluş, deniz canlısı cinslerinin %49-60'ını ve deniz canlısı türlerinin yaklaşık %85'ini ortadan kaldırdı. Çoğu çizelgeye göre Geç Ordovisiyen kitlesel yok oluşunu biyoçeşitlilik kaybının boyutu açısından yalnızca Permiyen–Triyas yok oluşu geçmektedir. Geç Ordovisiyen yok oluşu, tüm büyük taksonomik grupları ani bir şekilde etkileyerek bütün brakiyopod ve bryozoa familyalarının üçte biri ile çok sayıda konodont, trilobit, derisi dikenli, mercan, çift kabuklu ve graptolit grubunun ortadan kaybolmasına neden oldu. Geç Ordovisiyen kitlesel yok oluşu, taksonomik açıdan büyüklüğüne rağmen diğer kitlesel yok oluşlara kıyasla ekosistem yapılarında büyük değişikliklere ve herhangi bir morfolojik yeniliğe sebep olmadı. Biyoçeşitlilik, Silüriyen Dönemi'nin ilk 5 milyon yılı boyunca kademeli olarak yok oluş öncesi seviyelerine geri döndü.

<span class="mw-page-title-main">Geç Devoniyen yok oluşu</span> Dünya biyota tarihindeki en şiddetli beş yok oluş olayından biri

Geç Devoniyen yok oluşu, Geç Devoniyen Devresi'ndeki birkaç yok oluştan meydana gelir ve bunlar toplu olarak yerkürenin yaşam tarihindeki en büyük beş kitlesel yok oluşundan biridir. Geç Devoniyen yok oluşu, 372 milyon yıl önce Frasniyen katı ile Devoniyen Dönemi'nin son katı olan Fameniyen'in arasındaki sınırda gerçekleşmiş olan Kellwaser olayı adlı büyük yok oluşu kast eder. Bu yok oluş ile tüm familyaların %19'u ve tüm cinslerin %50'sinin nesli tükendi. İkinci bir kitlesel yok oluş olan Hangenberg olayı, 359 milyon yıl önce meydana geldi ve böylece Dünya Karbonifer Dönemi'ne geçerken Fameniyen ile beraber Devoniyen de sonlandı.

<span class="mw-page-title-main">Triyas-Jura yok oluşu</span>

Sıkça Triyas sonu yok oluşu olarak da adlandırılan Triyas–Jura (Tr-J) yok oluşu, 201,3 milyon yıl önce gerçekleşmiş olup Triyas ve Jura dönemleri arasındaki sınırı belirler. Fanerozoyik'te hem kara hem okyanuslardaki yaşamı derinden etkileyen beş büyük yok oluştan biridir. Denizlerde konodont sınıfının tamamının ve deniz canlısı cinslerinin %23-34'ü bu yok oluşla ortadan kalktı. Karada, krokodilomorflar, teruzorlar ve dinozorlar dışındaki bütün arkozoromorfların nesli tükendi. Önceden bolca bulunan aetozorlar, fitozorlar ve rauisukitler gibi grupların nesli tükendi. Jura öncesinde birçok büyük temnospondil amfibinin ve hâlâ hayatta olan birtakım memeli olmayan terapsidin nesli tükendi. Ancak Tr–J sınırı ile kara omurgalıları arasındaki bağlantı, kara fosillerinin Triyas'ın son katı olan Resiyen'deki eksikliğinden ötürü hâlâ tartışmalıdır. Korunan canlılar arasında bitkiler, dinozorlar, teruzorlar ve memeliler bulunur. Bu durum dinozorlar ve teruzorların gelecek 135 milyon yıl boyunca Dünya üzerindeki baskın hayvanlar olmasına yol açtı.

<span class="mw-page-title-main">Nükleer holokost</span>

Nükleer kıyamet, nükleer Armageddon veya atomik soykırım olarak da bilinen bir nükleer holokost, nükleer silahların kitlesel kullanımının küresel olarak yaygın bir yıkıma ve radyoaktif serpintiye neden olduğu teorik bir senaryodur. Böyle bir senaryo, potansiyel olarak uygarlığın çökmesine ve en kötü durumda insanlığın yok olmasına ve/veya Dünya üzerindeki tüm biyolojik yaşamın sona ermesine neden olacak şekilde nükleer savaşın etkileri sonucu Dünya'nın büyük bir bölümünün yaşanmaz hale gelmesini öngörür.

<span class="mw-page-title-main">Yapay zekânın kontrolü devralması</span>

Yapay zekanın kontrolü devralması, bilgisayar programlarının veya robotların gezegenin kontrolünü etkili bir şekilde insan türünün elinden alması sonucunda yapay zekanın (AI) Dünya'nın baskın zeka biçimi haline geldiği varsayımsal bir senaryodur. Olası senaryolar arasında tüm insan iş gücünün değiştirilerek tam otomasyon sağlanması, süper akıllı bir yapay zekanın kontrolü devralması ve popüler bir robot isyanı fikri yer almaktadır. Yapay zekanın ele geçirilmesiyle ilgili bilimkurgu hikâyeleri popülerliğini korumaktadır, aynı zamanda son gelişmeler de bu tehdidi daha gerçekçi hale getirmiştir. Stephen Hawking ve Elon Musk gibi bazı ünlü kişiler, gelecekte süper zeki cihazların insan denetimi altında kalmalarını temin etmek için tedbir araştırmaları yürütülmesini savunmaktadır.

<span class="mw-page-title-main">Yapay genel zekâdan kaynaklanan varoluşsal risk</span>

Yapay genel zekadan kaynaklanan varoluşsal risk, yapay genel zekadaki önemli ilerlemenin insan neslinin tükenmesine veya geri dönüşü olmayan küresel felakete yol açabileceği fikridir.

Büyük Filtre , Yaşamın abiyogenezin ilk aşamalarından Kardashev ölçeğindeki en yüksek gelişim seviyelerine ulaşmasına kadar olan gelişiminde, tespit edilebilir dünya dışı yaşamı son derece nadir kılan bir gelişim engeli olduğu fikridir. Büyük Filtre, Fermi paradoksunun olası çözümlerinden biridir.