İçeriğe atla

İnsan koryonik gonadotropin

hCG (insan koryonik gonadotropin), LH’unkilere benzer biyolojik ve immünolojik özellikleri olan ve normalde plasenta tarafından implantasyon sonrası salgılanan bir hormondur.

hCG (insan koryonik gonadotropin), LH’unkilere benzer biyolojik ve immünolojik özellikleri olan ve normalde plasenta tarafından implantasyon sonrası salgılanan bir hormondur.[1][2] hCG, glikoprotein yapısındadır. hCG molekülü α ve β olmak üzere iki alt üniteden oluşmuştur. hCG molekülünün α alt ünitesi aynı zamanda LH, FSH ve TSH’ın bir bölümünü oluşturur; β alt ünitesi spesifiktir. Serumdaki hCG molekülü kısmen parçalanır veya β alt ünitesine ve idrarla atılan diğer fragmanlara metabolize olur. İdrar hCG düzeyinin artmış olduğunun saptanması, gebelik tanısı için kullanılır.

Serum hCG düzeyi gebelik başlangıcından 8-10 gün sonra 25 IU/L’ye ulaşır; gebeliğin ilk 6 haftasında her iki günde bir yaklaşık ikiye katlanır. Gebelik başlangıcından 14-18 gün sonra (son adet başlangıcından 28-32 gün sonra) yaklaşık 500 IU/L serum hCG düzeylerine rastlanır. Gebelik başlangıcından sonraki ilk 2 hafta serum hCG düzeyleri genellikle idrar hCG düzeyinden daha yüksektir; üçüncü hafta sırasında serum ve idrar hCG düzeyleri eşittir; daha sonra idrar hCG düzeyleri serum hCG düzeylerinden daha yüksek olur.

Gebelik başlangıcından yaklaşık 55-70 gün (8-10 hafta) sonra serum ve idrar hCG düzeyleri pik yapar. Serum hCG düzeyi piki yaklaşık 30.000 (20.000-57.000) IU/L’dir. Serum ve idrar hCG düzeyleri daha sonra düşer. hCG düzeylerinde düşme birinci trimesterin son döneminde daha hızlıdır. Serum hCG düzeyleri yaklaşık 10.000 IU/L’de stabilleşir ve gebelik sürdükçe bu düzey değişmez. İdrar hCG düzeyleri genellikle serum hCG düzeylerine paralel seyreder.

Çoğul gebelikte, mol hidatidiformda ve koryokarsinomada serum hCG düzeyi normal gebelik değerlerinin üzerindedir. Düşük tehdidinde ve dış gebelikte ise serum hCG düzeyi normal gebelik değerlerinin altındadır.

hCG’in β-alt birimi (β-hCG), özellikle koryokarsinoma, mol hidatidiform ve germ hücreli tümörlerde artar; gebelik tanı ve izlenmesi için de daha değerlidir.

Kaynakça

  1. ^ Cole LA (2009). "New discoveries on the biology and detection of human chorionic gonadotropin". Reprod. Biol. Endocrinol. Cilt 7. s. 8. doi:10.1186/1477-7827-7-8. PMC 2649930 $2. PMID 19171054. 
  2. ^ Gregory JJ, Finlay JL (Nisan 1999). "Alpha-fetoprotein and beta-human chorionic gonadotropin: their clinical significance as tumour markers". Drugs. 57 (4). ss. 463-7. doi:10.2165/00003495-199957040-00001. PMID 10235686. 

Dış bağlantılar

  • * "HORMONLAR" (PDF). www.mustafaaltinisik.org.uk/. Mustafa Altınışık. s. 17. 23 Mayıs 2012 tarihinde kaynağından (PDF) arşivlendi. Erişim tarihi: 19 Ocak 2017.  Yazar |ad1= eksik |soyadı1= (yardım)

İlgili Araştırma Makaleleri

<span class="mw-page-title-main">Plasenta</span> anne ve fetüse ait iki dolaşım sistemini birbirinden ayıran bir organ

Plasenta (döleşi), anne ve fetüse ait iki dolaşım sistemini birbirinden ayıran bir organdır.

<span class="mw-page-title-main">Sarılık</span> İnsan hastalığı

Sarılık (ikter; icterus), bir hastalık değil, çoğu karaciğerle ilgili olan bazı hastalıkların belirtisidir. İkter tablosunda gözakı (sklera), deri, mukozalar ve organlar sarıya boyanır. En önemli nedeni kandaki bilirubin düzeyinin artmasıdır. Normalde periferik kanın 100 ml’sinde 1 mg kadar bilirubin bulunur. Kandaki bilirubin düzeyinin 2.5 mg’ın üzerine çıkmasına “hiperbilirubinemi”, bunun neden olduğu klinik tabloya "sarılık; ikter (icterus)” adı verilir.

<span class="mw-page-title-main">Hamilelik</span> Sperm ile yumurtanın döllenmesi ile meydana gelen fetusun kadın organ ve dokularında değişiklikler meydana getirdiği, doğuma kadar geçen yaklaşık 9 aylık dönem

Hamilelik veya gebelik, erkekten gelen sperm ile kadının yumurtalıklarından atılmış olan yumurtanın döllenmesi ile meydana gelen fetusun kadın organ ve dokularında değişiklikler meydana getirdiği, doğuma kadar geçen yaklaşık 9 aylık dönem.

<span class="mw-page-title-main">Boşaltım sistemi</span>

İdrar yolu veya böbrek sistemi olarak da bilinen insan idrar sistemi böbrekler, üreterler, mesane ve üretradan oluşur. Üriner sistemin amacı vücuttan atıkları uzaklaştırmak, kan hacmini ve kan basıncını düzenlemek, elektrolit ve metabolit seviyelerini kontrol etmek ve kan pH'ını düzenlemektir. İdrar yolu, idrarın nihai olarak uzaklaştırılması için vücudun drenaj sistemidir.

<span class="mw-page-title-main">Prolaktin</span> Prolaktin (LTH)

Prolaktin, hipofiz bezinin ön lobu tarafından salgılanan iç salgı hormonudur. İnsanlarda PRL geni tarafından kodlanır.

<span class="mw-page-title-main">Bilirübin</span> Kimyasal bileşik

Bilirubin, çok büyük bölümü (%90) parçalanan alyuvarlardan (eritrosit) kökenlidir. Kan kökenli (hematojen) bir pigment olmasına karşın demir içermez. Safranın ana pigmentidir. Normal yaşam süresi olan 120 günü dolduran eritrositler dalak, kemik iliği ve karaciğerdeki fagositler tarafından dolaşımdan alınır ve parçalanırlar. Alyuvarların yıkımı sırasında hemoglobin moleküllerinin parçalanmasıyla açığa çıkan serbest bilirubin albumin aracılığıyla karaciğere taşınır ve burada işlenir. Bilirubin karaciğerde üretilir, safra kesesinde depolanır ve duodenumdaki Vater papillasına açılan safra kanalı aracılığıyla bağırsaklara akıtılır. Safradaki konjuge bilirubin bağırsaktaki bakterilerin etkisiyle “stercobilinogen”e dönüşür. Sterkobilinojenin büyük bölümü dışkıyla atılır. Kalanı bağırsaktan emilerek yeniden karaciğere gelir ve işlenerek konjuge bilirubine dönüştürülür. Kana geçen konjuge bilirubin ise idrarla atılır (urobilinogen). Bilirubin pigmentiyle ilgili olan en önemli patoloji "sarılık " tablosudur.

Hemiselüloz, bitki hücrelerinin çeperlerinde selüloz ve pektinlerle birlikte bulunan bazı karmaşık karbonhidrat ya da polisakaritlerin ortak adı. Doğada sık olarak rastlanan bazı hemiselülozlar uronik asit, ksilan, arabinoz moleküllerinden oluşur. Hemiselülozlar topluca Ksilanlar, glikomannanlar, arabinogalaktanlar olmak üzere üç grupta sınıflandırılır. Bunlardan arabinogalaktanlar suda çözündüklerinden genellikle özütlenebilir maddeler grubunda sayılır.

<span class="mw-page-title-main">Böbrek yetmezliği</span> böbreklerin kandaki atık ürünleri yeterince filtreleyemediği hastalık

Son dönem böbrek hastalığı (ESRD) olarak da bilinen böbrek yetmezliği, böbreklerin artık kandaki atık maddeleri yeterince filtreleyemediği ve normal seviyelerin %15'inden daha azında çalıştığı tıbbi bir durumdur.

Histidin doğada yaygın 22 aminoasitten biridir ve proteinlerin yapısında bulunur. L-Histidin ve D-Histidin olmak üzere iki farklı enantiomerik formu vardır. Beslenme açısından, genelde sadece çocuklarda, dışarıdan alınması zaruri gıda maddelerinden biridir.

İkili tarama testi ya da 11-14 testi olarak da bilinen ilk trimester tarama testi Down sendromu ve Trizomi 18 adı verilen kromozomal anomaliye sahip bebekleri gebeliğin çok erken dönemlerinde saptamaya yönelik bir tarama testidir. Yaşları kaç olursa olsun tüm kadınlar fiziksel veya zeka engelli bebek doğurma riski taşırlar. Down sendromuna sahip bir bebek doğurma riski 20 yaşındaki bir kadında 1530'da 1 iken bu risk artarak 44 yaşındaki bir kadında 30'da 1'e çıkar.

Üçlü tarama testi, down sendromu, nöral tüp defekti ve trizomi 18 adı verilen genetik hastalığın anne karnındaki bebekte olma olasılığını saptayan bir kan incelemesidir. Ayrıca üçlü test yardımı ile diğer bazı anomalileri de saptamak olasıdır. Bebeğin karın duvarı anomalilerinde, böbrek anomalilerinde de test sonuçları yüksek çıkabilir.

<span class="mw-page-title-main">Tek delikliler</span> Memeli takımı

Tek delikliler, memeliler sınıfına ait bir takım. İlkel memeliler alt sınıfının varlığını sürdürmeyi başarmış tek temsilcileridirler. Diğer memeliler ile aralarındaki en mühim fark, diğerleri gibi canlı yavru doğurmayıp yumurtlamalarıdır. Tek deliklilerin adı cinsel organları, idrar yolu ve bağırsakları tek bir delikte birleşmelerinden kaynaklanmaktadır.

<span class="mw-page-title-main">Yenidoğan sarılığı</span> Yeni doğmuş bebeklerde görülen bir hastalık

Yenidoğan sarılığı ya da bebek sarılığı, yeni doğmuş bebeklerde kanlarındaki bilirubin miktarının artması neticesinde görülen bir çeşit sarılıktır. Doğumdan sonraki ilk haftada her doğan bebeğin kanında az veya çok derecelerde mutlaka bilirubin miktarında artış gözlenmektedir. Yenidoğan sarılığı, hayata yeni başlamış bebeklerde en sık görülen sıkıntılardan birisidir. Normal doğan bebeklerin %60'ında görülürken erken doğan bebeklerin %80'inde görülebilmektedir.

<span class="mw-page-title-main">TSH</span> Omurgalılarda glikoprotein hormon ailesi

Tiroit Uyarıcı Hormon (tirotropin, tirotropik hormon veya kısaltılmış TSH olarak da bilinir), tiroit bezini tiroksin (T4) ve ardından vücuttaki hemen hemen her dokunun metabolizmasını uyaran triiyodotironin (T3) üretmesi için uyaran bir hipofiz hormonudur.

<span class="mw-page-title-main">Lohusalık</span>

Lohusalık ya da loğusalık bir kadının doğum yaptıktan sonra yaşadığı yaklaşık 6 haftalık süreci kapsayan döneme verilen isimdir. Bu dönem, kadınların gebelikte, metabolizma ve genital sistem oluşan değişimlerin geriye döndüğü süreçtir. Lohusalıkta hormon seviyeleri ve rahim boyutları gebelik öncesi seviyelere geriler.

Pepsin; mide özsuyundaki et, yumurta gibi proteinli yiyeceklere tesir eden kuvvetli bir enzimdir. Anlamı Yunancada "πέψις (sindirim)" sözcüğünden gelmiş olup, 1836 yılında Theodor Schwann tarafından keşfi yapılmıştır. Yapı olarak büyük ve karmaşık bir moleküldür. Mide duvarında bulunan şef hücrelerince salgılanan pepsinojen ile mide özsuyunda bulunan hidroklorik asidin tepkimesi sonucu pepsin oluşur. 1929 yılında John Howard Northrop tarafından kristalize edilerek bu proteinin etki alanı keşfedilmiştir.

<span class="mw-page-title-main">Hamilelik testi</span> Bir kadının hamile olup olmadığını belirlemek için yapılan test

Hamilelik testi, bir kadının hamile olup olmadığını belirlemeye çalışır. Kan ve idrarda belirteçler bulunur ve gebelik testleri bu maddelerden birinin örneklenmesini gerektirir. Keşfedilecek bu belirteçlerden ilki, insan koryonik gonadotropinin (hCG), 1930'da döllenmiş ovaların (yumurtaların) sinsiyotirofoblast (zigot) hücreleri tarafından üretildiği keşfedildi.

Hipogonadizm (hypogonadism), cinsiyet hormonlarının yetersizliğidir. Gonadotropik hormonlar (GnRH) hipotalamusta üretilir ve özel bir kan dolaşım sistemiyle hipofize yönlendirilir. Gonadotropik hormonlar (GnRH), gonadotropin salgılatıcı hormonlardır; hipofizi uyarır ve hipofiz gonadotropinleri üreterek kan dolaşımına boşaltır. Hipofiz ön lobuna ulaşan GnRH, follitropin (FSH) ve lutropin (LH) adı verilen iki gonadotropin hormonun aralıklı olarak kana verilmesini (sekresyonunu) tetikler. Pulsatil sekresyon olarak bilinen bu mekanizmada; her 60-90 dakikada bir, 1 dakika süreyle hipofize gelen GnRH uyarısıyla gonadotropin hormonlar kan dolaşımına verilir. Hipofizden kan dolaşımına dökülen gonadotropin hormonlar, kadınlarda ovaryumlara (yumurtalık), erkeklerde testislere ulaşarak cinsiyet hormonlarının üretimini tetikler; GnRH, kadınlarda yumurtlamayı ve östrojen hormon üretimini düzenleyen folikül uyarıcı hormon (FSH) ve luteinize edici hormon (LH) sentezini tetikler. LH testislerdeki Leydig hücrelerinden testosteron salgılanmasını denetler ve sperm üretimini uyarır. FSH ve LH sekresyonu, yine hipofiz ön lobunda üretilen ve prolactin adı verilen hormon tarafından frenlenir. LH testislerdeki Leydig hücrelerinden testosteron salgılanmasını denetler.

<span class="mw-page-title-main">Hipotalamus-hipofiz-gonad aksı</span> Üreme, ergenlik, cinsel dimorfizm ve davranışla ilişkili hormonal yolak

Hipotalamus-hipofiz-gonad aksı hipotalamus, hipofiz bezi ve gonadal bezlerin arasındaki etkileşimi ifade eder. Bu bezler genellikle birlikte işlev gösterdiğinden, fizyologlar ve endokrinologlar bunlardan tek bir sistem olarak bahsetmeyi uygun ve açıklayıcı buluyorlar.

kötü yumurtalık rezervi, düşük doğurganlık durumudur:

  1. Yumurtalıklarda az sayıda kalan oosit veya
  2. Muhtemelen bozulmuş preantral oosit gelişimi veya alımı.. Son araştırmalar, erken yumurtalık yaşlanması ve erken yumurtalık yetmezliğinin erken yumurtalık yaşlanmasının bir sürekliliğini temsil edebileceğini düşündürmektedir. Genellikle yüksek FSH seviyeleri eşlik eder.