İçeriğe atla

İnsan hakları

Magna Carta veya "Büyük Sözleşme"

İnsan hakları, tüm insanların sadece insan olmakla sahip olduğu temel hak ve özgürlüklere denir. İnsan hakları; ırk, ulus, etnik köken, dış görünüş, din, dil,ense ve cinsiyet ayrımı gözetmeksizin tüm insanların yararlanabileceği haklardır. Bu hakları kullanmakta herkes eşittir. Diğer yandan insan hakları terimi bir ideali içerir. Bu terimi kullananlar, bu alanda olanı değil, olması gerekeni dile getirirler.

İnsan hakları, tüm insanların hak ve saygınlık açısından eşit ve özgür olarak doğduğu anlayışına dayanır. İnsan hakları, her bir bireye bağımsız seçim yapma ve yeteneklerini geliştirme özgürlüğü sağlar. Bu özgürlükler başkalarının haklarına saygılı olmak ve bu hakları çiğnememe zorunluluğu ile dengelenmektedir. Bir başka deyişle, birçok hakkın yanında bir sorumluluk da bulunmaktadır.

Bütün insanlar hür, haysiyet ve haklar bakımından eşit doğarlar. Akıl ve vicdana sahiptirler ve birbirlerine karşı kardeşlik zihniyeti ile hareket etmelidirler.

Tarihçe

İnsan ve insan haklarına ilişkin hassasiyetleri felsefi düzlemde ilk defa dile getiren sofizmdir.[1] İnsan haklarının tarihi binlerce yılı kapsamaktadır ve kaydedilmiş tarih içinde dinsel, kültürel, felsefi ve yasal anlamda gelişmeler göstermiştir. Birçok antik belge, dinler ve felsefe insan haklarıyla ilişkilendirilebilecek çok çeşitli kavramı içermektedir.

Bunlar arasında en çok dikkate değer olanlar; Pers İmparatoru Büyük Kiros tarafından Yeni Babil İmparatorluğu'nu fethetmesinden sonra üzerinde niyetlerini yazılı olarak açıkladığı MÖ 539 tarihli Kiros Silindiri, Hint Büyük Asoka’nın MÖ 272 - MÖ 231 arasında yazılan Asoka Fermanları ve 622’de, Müslümanları, Yahudileri ve Paganları da içine alacak şekilde Yesrib şehrinin (daha sonraki ismi Medine) önde gelen aşiret ve aileleri arasında resmi bir antlaşma olarak İslâm peygamberi Muhammed bin Abdullah tarafından hazırlanan Medine Sözleşmesi'dir.[2][3]

1215 tarihli Magna Carta’nın İngiliz hukuk tarihi için ayrı bir önemi olduğu kadar günümüzde uluslararası hukuk ve anayasa hukuku için de önemi büyüktür.

Modern insan hakları

Fransa Meclisi'nin 26 Ağustos 1789'da onayladığı İnsan ve Yurttaş Hakları Bildirisi
Eleanor Roosevelt bu bildiriyi "Bütün insanlığın Magna Carta'sı olarak" tanımladı.

Modern insan hakları hukukunun büyük bir kısmının ve insan haklarının en modern yorumlarının görece yakın tarihte izleri sürülebilir. 1689 tarihli İngiliz Yurttaş Hakları Beyannamesi (veya “İnsanların Hak ve Özgürlüklerini ve Kraliyetin Halefliğinin Düzenlenmesini Beyan eden Kanun”) Birleşik Krallık'ta (İngiltere'de) baskıcı hükûmet uygulamalarını yasa dışı saymıştır. 18. yüzyılda iki büyük devrim meydana geldi; 1776'da ABD'de ve 1789'da Fransa'da: Bunlar ciddi hak kazanımları sağlayan iki sonucun elde edilmesini neden oldu, Amerikan Bağımsızlık Bildirgesi ve İnsan ve Yurttaş Hakları Bildirisi. Ek olarak 1776'daki Virginia Haklar Beyannamesi bir dizi temel hak ve özgürlükleri sağlamıştır.

Bunları 18. ve 19. yüzyıllarda Thomas Paine, John Stuart Mill ve Hegel gibi düşünürler tarafından insan hakları felsefesinde gerçekleştirilen ile ilerlemeler takip etmiştir. İnsan hakları terimi büyük olasılıkla Paine'in İnsan'ın Hakları isimli eseri ve William Lloyd Garrison'ın 1831'de The Liberator'de çıkan ve "okuyucularına insan haklarının esas nedenini yazmaya çalıştığını" anlattığı yazıları yayınlandığı dönemde kullanılmaya başlandı.[4]

20. yüzyılda insan hakları

Birçok grup ve hareket insan hakları adına 20. yüzyılda çok büyük toplumsal değişimleri gerçekleştirdiler. Batı Avrupa'da ve Kuzey Amerika'da, sendikalar çalışanların greve gitme hakkını garanti altına alan, asgari çalışma koşullarının oluşturulmasını sağlayan, çocuk işçilerin çalışmalarını düzenleyen veya çalıştırılmalarını yasaklayan yasaların çıkarılmasını sağladılar. Kadın hakları hareketi kadının oy verme hakkını kazanmasında başarılı oldu.

Ulusal bağımsızlık hareketleri sömürgeci güçleri ülkelerinden çıkarttılar. En etkileyici bağımsızlık hareketlerinden birisi Hindistanİngiltere'nin sömürgesi olmaktan çıkaran Mahatma Gandhi'nin hareketidir. Dünyanın birçok yerinde uzun süreli ırkçı ve dini baskı altındaki azınlıkların hareketleri başarılı oldu; ABD'de de sivil haklar hareketi ve daha yakın zamanlarda çeşitli kimlik politikaları hareketlerinde olduğu gibi.

Uluslararası Kızılhaç Komitesi'nin kurulması, 1864 Lieber Sözü ve yine 1864'teki ilk Cenevre Sözleşmeleri iki Dünya savaşından sonra daha da geliştirilecek olan Uluslararası insancıl hukukun temellerini atmıştır.

Dünya Savaşları, inanılmaz boyuttaki insan kayıpları ve büyük insan hakları ihlalleri modern insan hakları belgelerinin gelişiminin arkasındaki itici güç olmuştur. Milletler Cemiyeti, I. Dünya Savaşı'nı takiben 1919'da yapılan Versailles Barış Antlaşması'nda yapılan görüşmelerde kuruldu. Cemiyet'in hedefleri şunlardı;silahsızlanma, ortak güvenlik çerçevesinde savaşı önleme, diplomasi ve görüşmeler yoluyla ülkeler arası anlaşmazlıklara çözüm bulmak ve küresel refahı artırmak. Daha sonra Evrensel İnsan Hakları Beyannamesi'nde yer alacak olan hakların çoğunu savunma kararlılığı da kuruluş amaçlarında vardı. 1945'teki Yalta Konferansı'nda Müttefik Güçler Cemiyet'in rolünü oynamak üzere yeni bir yapı kurma kararı aldılar. Bu yapı Birleşmiş Milletler olacaktı. BM kuruluşundan bugüne kadar uluslararası insan hakları hukukunun uygulanmasında önemli bir rol oynamıştır.

İnsan hakları kuşakları

Birinci kuşak haklar (Kişisel ve siyasal)

Siyasi kaygıların önayak olduğu, 17 ve 18. yüzyıllarda ortaya çıkan haklardır. Bu yüzyıllar arasında halk, iktidarı elinde bulunduran devletin her şeyi yapamayacağına, insanlara keyiflerine göre hükmedemeyeceklerini vurgulayan düşünceler yavaş yavaş ortaya çıkmaya başladı. Halk kendi hayatını ilgilendiren meselelerde etkili olmak istedi. Bu düşüncelerin sonucunda yavaş yavaş kişisel özgürlük ve bireyin devlet müdahalesinden korunması şeklinde iki temel düşünce oluştu.[]

Bunlara negatif haklar denir. Birincil kuşak haklarının en belirgin özelliği özgürlük fikridir. Yaşama hakkı, adil yargılanma hakkı, din ve vicdan özgürlüğü, oy kullanma hakkı gibi.

1789 da Fransız bildirgesinde bu haklardan bahsedildiği görülmüştür. Fakat yine 1789 Fransız bildirgesine görüldüğü üzere bu hakların kullanılması bütün halka ve topluma eşit bir şekilde izin verilmemiş ve belli şartlara bağlanmıştır. Mesela kölelere hiç hak tanınmazken, zengin kesimlere siyasal hakların kullanılmasında izin verilmiştir.[5]

İkinci kuşak haklar (Ekonomik, sosyal ve kültürel)

Sosyalist gelenekten gelmektedir. Bu haklar sanayileşme ve işçi sınıfının gelişmesi ile toplumun haklarla ilgilenmeye başlayıp mücadeleleri ile ortaya çıkmıştır.[]

Bu haklar insanların temel ihtiyaçlarını ve nasıl birlikte yaşayıp çalışacağı ile ilgilidir. Eşitlik, yaşam için gerekli sosyal, ekonomik ürün, hizmet gibi olanakların güvence altına alınması düşüncesine dayanır.

Sanayi devrimi ile ortaya çıkan işçi sınıfı kendilerine tanınmayan haklardan dolayı rahatsızlıklarını belli etmeleri üzerine ikinci kuşak insan hakları ortaya çıkmıştır. Yani başka bir deyiş ile ikinci kuşak insan haklarının ortaya çıkmasını sanayi devrimi tetiklemiştir de denebilir.[6]

Bu hakların kullanımı için öncelikle bireylerin iktidara karşı talep edimini gerçekleşmiş olması ve iktidarın da bu istek edimine karşı olumlu bir edim ile karşılık vermesi gerekir. bireylerin tek başına talepleri ile kullanabilecekleri haklar değildirler.

Üçüncü kuşak haklar (Kolektif haklar veya uzlaşma hakları)

"Dayanışma Hakları", "Yeni Haklar", "Kalkınma Hakları" gibi isimler ile de anılan bu haklar sadece devletin tek taraflı çabası ile gerçekleşmesi mümkün olmayan hem devletin hem de bireylerin karşılıklı etkin çabası ile ortaya çıkması mümkün olan haklardır. Bu haklara örnek olarak Çevre hakkı, Barış hakkı, Gelişme hakkı gösterilebilir.[7]

Doğal hukuk anlayışından doğmuştur. Pozitif hukukun düzenlemeleri ile sınırlandırılmış ve tamamlanmış değildir. II. Dünya Savaşı'ndan sonra kabul edilen İnsan Hakları Evrensel Beyannamesi'nde yer alan hakları sorgulamasa bile beyannamede bulunan temel kavramları, hakları netliğe kavuşturarak geliştirmiştir.[]

Üçüncü kuşak, birinci ve ikinci kuşak haklarının gerçekleştirilmemesinin önündeki engelleri farklı kavrayarak ortaya çıkmıştır. Bu hakkın temelinde olan düşünce toplumun kolektif haklarını kapsayarak dayanışma fikridir. Üçüncü kuşak haklar sivil ve sosyal haklar ötesine geçen haklar olarak da bilinir. Bu hak bütün toplumun haklarını vurgular.

Dördüncü kuşak haklar

Bu haklar, temelde bilgi toplumu haklarıdır. Bilgi, yayıldıkça çoğalan bir şeydir. Otoriterler bu yüzden bilginin yayılmasına karşı çıkmışlardır.[]

bilim ve teknolojinin gelişimine bağlı olarak ortaya çıkabilecek olar her türü olumsuz gelişmeye karşı dördüncü kuşak insan hakları ortaya çıkmıştır. Örneğin; İnsan klonlama gibi Avrupa Konseyi şartları gereği de yasaklanmıştır.

1982 anayasasında durum

  • Jellinek'in tasnifini benimsemiştir.
  • 3. ve 4. kuşak insan haklarına yer vermemiştir.

Eleştiriler

Marksizm

Çeşitli marksist düşünürler İnsan Hakları Evrensel Beyannamesi'nin 1. maddesinde bulunan “Bütün insanlar özgür, onur ve haklar bakımından eşit doğarlar.” ve 17. maddesinde bulunan “Kimse mülkiyetinden keyfi olarak yoksun bırakılamaz.” cümlelerine[8] atıfta bulunarak; her insanın ekonomik olarak eşit doğmadığını ve bundan yoksun bir durumun özgürlük ve hak sayılamayacağını, dolayısıyla bu durumun bir kandırmaca olduğunu ve burjuva sınıfının mülksüzleştirilmesi gerektiğini savunan marksist görüşün bu bahsi geçen cümlelerle mücadele etmesi gerektiğini vurgularlar. Bu görüşü savunanlara göre; kapitalizm koşullarında bu kavramların içi boştur ve sadece göstermeliktir. Dolayısıyla dünyaya egemen olan emperyalizm ve sınıflı toplumlara sahip devletler, bir taraftan ne kadar insan haklarına saygılı olduğunu belirterek kitleleri insan haklarından yana olduğuna inandırmaya çalışırken diğer taraftan yoksulluk verici politikalarına, gözaltında kayıplara, hak ve özgürlük taleplerine saldırılarına vb. devam ederler. Bununla birlikte özellikle Maoist görüşü referans alan bazı düşünürler ise, ezilenlerin şiddetini meşru görmeyen bir insan hakları kavramının burjuva çerçevesinde durduğunu iddia etmektedirler. Zira marksist olduğunu belirten Küba Devrimi lideri Fidel Castro konu hakkında şu görüşleri beyan etmiştir;[9]

"Bizler çoğu kez insan hakları üzerine konuşuyoruz. Ama aynı zamanda insanların hakları üzerine de konuşmalıyız. Diğerleri lüks otomobillere binebilsin diye neden bazı insanlar çıplak ayaklarıyla yürümek zorunda? Diğerleri 70 yıl yaşasın diye neden bazı insanlar 35 yıl yaşamak zorunda?Diğerleri müthiş derecede zengin olsun diye neden bazıları berbat bir şekilde yoksul olmak zorunda? Ben, bir parça ekmeğe bile sahip olamayan dünya çocuklarının adına konuşuyorum."

İnsan Hakları Evrensel Bildirgesi

Erkek, kadın ve çocukların temel insan hak ve özgürlüklerinin belirlendiği İnsan Hakları Evrensel Bildirgesi (The Universal Declaration of Human Rights) 1948 yılında Birleşmiş Milletler tarafından benimsenmiştir. Bu bildirge birçok ulusal ve uluslararası yasanın temelini oluşturur.

Hakların korunması

Ulusal düzey

İnsan haklarının ulusal düzeyde korunması 18. yüzyılda anayasalar ile başlamıştır. İnsan haklarının korunması için hukuk oluşturmakla yükümlü olan devlettir. Devlet, bu yükümlülüğünü yasama yoluyla yerine getirmektedir. Ulusal ölçekte insan haklarının korunmasına yönelik yöntemler önleme ve denetleme odaklıdır. İç hukuka dayalı olarak yapılan ulusal koruma neticesinde, ihlal edilen hakkın niteliğine göre, hakkı ihlal edene karşı hukuki, cezai veya idari yaptırımlar uygulanabilir. Ulusal ölçekte insan haklarının korunması yargısal ve yargı dışı koruma olarak iki bölümden oluşmaktadır.[10][11]

Yargısal koruma

Hak ihlal edildikten sonra başvurulacak ilk yer yargısal korumadır. Yargısal koruma; kamu hukuku ilişkilerini, özel hukuk ilişkilerini ve devletler arası ilişkileri kapsar.[10][11]

Yargı dışı koruma

Yargı dışı koruma genel olarak koruma ve denetim işlevi yapan yargı dışındaki tüm kurumları kapsamaktadır.[10][11]

Uluslararası düzey

İnsan haklarının ulusal düzeyde korunması ilk yol olmasına rağmen, sorunların artması ve genişlemesinden dolayı ulusal sorun büyüyerek uluslararası sorun hâline gelir. Uluslararası insan hakları düzeni, Birleşmiş Milletler ve bölgesel kuruluşlarca sağlanmaktadır. Uluslararası korumanın en temel özelliği, insan haklarına ilişkin her yerde ve herkes için geçerli olacak özellikleri belirmek ve bunların uygulanmasını sağlamaktır.[10][11]

Uluslararası sivil toplum örgütleri

Ayrıca bakınız

Kaynakça

  1. ^ "İnsan Hakları Kavramı". denizli.gov.tr. 20 Nisan 2014 tarihinde kaynağından arşivlendi. Erişim tarihi: 21 Ocak 2014. 
  2. ^ See:
    • Firestone (1999) p. 118;
    • "Muhammad", Encyclopedia of Islam Online
  3. ^ See:
    • Watt, Muhammad at Medina
    • R. B. Serjeant (1964), "The Constitution of Medina", Islamic Quarterly 8, p. 4
  4. ^ Mayer (2000) p. 110
  5. ^ insan ve yurttaş hakları bildirgesi üzerine. pinhan. 
  6. ^ "insan haklarının evrimi" (PDF). 20 Temmuz 2020 tarihinde kaynağından (PDF) arşivlendi. Erişim tarihi: 20 Temmuz 2020. 
  7. ^ insan hakları hukukunda üçüncü kuşak haklar. üçüncü kuşak insan hakları. legal. 20 Temmuz 2020 tarihinde kaynağından arşivlendi. Erişim tarihi: 20 Temmuz 2020. 
  8. ^ "İnsan Hakları Evrensel Beyannamesi" (PDF). 21 Nisan 2015 tarihinde kaynağından (PDF) arşivlendi. Erişim tarihi: 15 Eylül 2015. 
  9. ^ "Fidel Castro - Dünya çocuklarının adına konuşuyorum". 24 Eylül 2015 tarihinde kaynağından arşivlendi. Erişim tarihi: 15 Eylül 2015. 
  10. ^ a b c d {{tez kaynağı|soyadı=Günaydın|ad=Hamza|başlık=Paris Prensipleri çerçevesinde ulusal insan hakları kurumu modeli olarak ombudsmanlık: Türkiye örneği|tip=Yüksek Lisans Tezi|yıl=2017|yayıncı=İstanbul Şehir Üniversitesi|yer=İstanbul|isbn=|oclc=|sayfa=|sayfalar=|url=https://tez.yok.gov.tr/UlusalTezMerkezi/TezGoster?key=vbVkXe1KChYWNElr1MuLZk8_J4Ja3-Vh0Eztn0BreuULmXEQ0dFDgfG0vuiEtPUg%7Cerişimtarihi=21[] Haziran 2020|yazarbağı=}
  11. ^ a b c d {{tez kaynağı|soyadı=Açık|ad=Coşkun|başlık=Ulusal insan hakları kurumları ve Türkiye örneğine eleştirel yaklaşım|tip=Yüksek Lisans Tezi|yıl=2017|yayıncı=Ankara Üniversitesi|yer=Ankara|isbn=|oclc=|sayfa=|sayfalar=|url=https://tez.yok.gov.tr/UlusalTezMerkezi/TezGoster?key=veR1mHu9yoWjwcVUjCEoPJlaC6FA2i9txcHeCrq3HcRjXBEL48ZBsiXQzRTXxAmD%7Cerişimtarihi=21[] Haziran 2020|yazarbağı=}

Dış bağlantılar

İlgili Araştırma Makaleleri

<span class="mw-page-title-main">İnsan Hakları Evrensel Bildirisi</span> BM İnsan Hakları Komisyonunca 1948de kabul edilen bildiri

İnsan Hakları Evrensel Bildirisi, Birleşmiş Milletler İnsan Hakları Komisyonu'nun Haziran 1948'de hazırladığı ve birkaç değişiklik yapıldıktan sonra 10 Aralık 1948'de, BM Genel Kurulunun Paris'te yapılan 183. oturumunda kabul edilen 30 maddelik bildiridir.

<span class="mw-page-title-main">Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi</span> İnsan Hakları Avrupa Sözleşmesi ile kurulan, Avrupa Konseyine bağlı, Strazburgda bulunan uluslararası mahkeme

Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi (AİHM) veya İnsan Hakları Avrupa Mahkemesi (İHAM), uluslararası bir teşkilat olan Avrupa Konseyi'ne bağlı olarak 1959 yılında kurulmuş uluslararası bir mahkemedir. Mahkeme, Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi ve ek protokolleriyle güvence altına alınmış olan temel hakların çiğnenmesi durumunda bireylerin, toplulukların, tüzel kişilerin ve diğer devletlerin, belirli usul ve kurallar dahilinde başvurabileceği bir yargı merciidir. 46 Avrupa Konseyi üyesi, Avrupa İnsan Hakları Mahkemesinin yargı yetkisini tanımaktadır. Mahkeme, Fransa'nın Strazburg şehrinde bulunmaktadır.

Evrensel Hayvan Refahı Bildirgesi (EHRB), hayvanların duyarlı olduğunu kabul etmek, zulmü önlemek, acıyı azaltmak ve çiftlik hayvanlarının, evcil hayvanların, bilimsel araştırmalarda kullanılan hayvanların, yük amaçlı kullanılan hayvanların, rekreasyondaki hayvanların ve yaban hayvanları vb. refahına ilişkin standartları teşvik etmek için önerilen bir hükûmetler arası taslak antlaşmadır.

<span class="mw-page-title-main">İnsan ve Yurttaş Hakları Bildirisi</span> Fransız Devriminin temel belgesi

İnsan ve Yurttaş Hakları Bildirisi Fransız Devrimi'nin temelini oluşturan, 26 Ağustos 1789’da demokrasi ve özgürlük sebep gösterilerek yayımlanan temel metinlerden birisi olmuştur.

<span class="mw-page-title-main">İfade özgürlüğü</span> kişinin görüş ve fikirlerini iletme hakkı

İfade hürriyeti, ifade özgürlüğü, Birleşmiş Milletler tarafından İnsan Hakları Evrensel Beyannamesi'nde ilan edilen, birçok ülke tarafından kabul edilen, bireylerin veya toplulukların fikir ve görüşlerini sansür, yasal yaptırım veya tehdit korkusu olmaksızın ifade etme hakkıdır. Birçok devlet ifade özgürlüğünü anayasal koruma altına almıştır. Konuşma özgürlüğü ve ifade özgürlüğü siyasal bağlamda dönüşümlü olarak kullanılan terimler olsa da, ifade özgürlüğünün hukuki anlamı, iletişim araçları arasında fark gözetmeksizin bilgi ve fikirlerin aranması, erişilmesi ve yayılmasına yarayan her tür faaliyeti kapsar.

<span class="mw-page-title-main">Kadın hakları</span>

Kadın hakları, kadınların erkeklerle eşit şekilde sahip olduğu sosyoekonomik, siyasi ve yasal hakların tamamına verilen isim.

<span class="mw-page-title-main">İşçi hakları</span>

İşçi hakları, işçi ve işveren ilişkisinde, işçilere tanınan ve insan hakları kapsamına giren yasal haklardır. 1848 de Karl Marx ve Friedrich Engels ile hiddet bulan işçi ve emekçilere gerekli yetki, haklarının verilmesi gerektiğini savunmuşlardır.

<span class="mw-page-title-main">Avrupa Birliği Temel Haklar Bildirgesi</span>

Avrupa Birliği Temel Haklar Bildirgesi, Avrupa Birliği tarafından hazırlanan ve vatandaşlara birtakım temel haklar tanıyan ve bunu Avrupa Birliği hukuku'nda koruma altına alan bir belgedir. Bildirgenin içeriği bakanlar düzeyinde kararlaştırılmış ve Avrupa Birliği Anayasası olarak yürürlüğe girmesi öngörülen taslağa dâhil edilmiştir. Ancak bu taslağın Fransa ve Hollanda gibi bazı Avrupa Birliği üyesi ülkelerde halkoylaması sonucu reddedilmesinden dolayı bildirge Lizbon Antlaşması'na dahil edilmiştir.

<span class="mw-page-title-main">Amerika Birleşik Devletleri'nde insan hakları</span> İnsan hakları

ABD'de insan hakları, ABD Anayasası ve anayasada yapılan değişikliklerle korunur.

Din özgürlüğü, bir bireyin ya da toplumun, kamusal veya özel alanda dinini veya inancını yerine getirme, uygulama, ibadet etme ve öğretme özgürlüğünü destekleyen bir ilkedir. Bu kavram, genel olarak din değiştirme veya hiçbir dine mensup olmama özgürlüğünü de kapsar. Bir dine veya dini gruba olan mensubiyeti devam ettirmeme özgürlüğü de İnsan Hakları Evrensel Beyannamesi'nin 18. maddesi kapsamında din özgürlüğünün temel bir parçasıdır:

Her şahsın, fikir, vicdan ve din hürriyetine hakkı vardır; bu hak, din veya kanaat değiştirmek hürriyeti, dinini veya kanaatini tek başına veya topluca, açık olarak veya özel surette, öğretim, tatbikat, ibadet ve ayinlerle izhar etmek hürriyetini içerir.

Kozmopolitanizm, bireyin insanlık adı verilen büyük komüniteye aitliğini savunan, yerel nitelikteki bağlılığın yerini evrensel bağlılığın aldığı, evrensel düşüncelerin benimsendiği, tüm dünyanın ülke ya da vatan olarak görüldüğü; genellikle bu görüşlerle ilgili etiksel, sosyolojik ve siyasi felsefelerin tanımlanmasında kullanılan bir kavramdır. Bu fikirleri benimseyen kişi kozmopolit veya kozmopolitan diye adlandırılır.

<span class="mw-page-title-main">Kanun önünde eşitlik</span>

Kanun önünde eşitlik veya hukuksal eşitlik, bireylerin birer hukuksal kişilik olmaları nedeniyle yasa önünde eşitliklerini anlatan ilkedir. Özellikle çoğulcu demokrasilerde gelişmiş bir kavramdır. Yasalar; herkes için, toplum içindeki yeri, ekonomik gücü, toplumsal kökeni, cinsiyeti gözetilmeden, herhangi bir ayrım yapılmadan düzenlenip uygulanır.

Kadınlara Karşı Ayrımcılığın Önlenmesi Bildirgesi ya da DEDAW Birleşmiş Milletler'in kadın haklarına bakışını ana hatları ile çizen bir insan hakları bildirgesidir. Birleşmiş Milletler Genel Kurulu tarafından 7 Kasım 1967'de kabul edilmiştir.

Kadına Yönelik Şiddetin Ortadan Kaldırılması Bildirgesi ya da DEVAW, kadınlara yönelik şiddeti ve şiddetin ortadan kaldırılması özel olarak ele alan 1993 tarihli Birleşmiş Milletler (BM) kararıdır.

Viyana Beyannamesi ve Eylem Programı ya da VDPA, Avusturya'nın Viyana kentinde 25 Haziran 1993 tarihinde Dünya İnsan Hakları Konferansı'nda oybirliği ile kabul edilen bir insan hakları bildirgesidir. Birleşmiş Milletler İnsan Hakları Yüksek Komiserliği pozisyonu bu beyanname ile tavsiye edilmiş ve ardından 48/121 sayılı Birleşmiş Milletler Genel Kurul Kararı ile oluşturulmuştur.

Eğitim hakkı, bireylerin öğrenme, öğretme, eğitim alma, kendini geliştirme gibi yetkilere hukuksal olarak sahip olması ve bu yetkilerden istediği gibi yararlanmasına denir. Bireyin dili, dini, mezhebi, ırkı, cinsiyeti, etnik kökeni ve siyasi görüşü ne olursa olsun temel eğitimden yararlanması engellenemez. Eğitim hakkı hem ulusal hem de uluslararası sözleşme ve bildirgelerle güvence altına alınmıştır. Eğitim hakkı kavramı ilk olarak 1789 Fransız Devrimi sonrası özgürlük, eşitlik ve kardeşlik düşüncesi gibi kavramların ortaya çıkmasıyla gündeme gelmeye başlamıştır. Daha sonraları ortaya çıkan sosyal devlet anlayışı da eğitim ve öğretimi devletin başta gelen ödevlerinden saymıştır. Milletin eşit şartlarda, bilimsel, faydalı, yaratıcı, laik, demokratik bir eğitim görmesi sosyal devletin görevlerindendir.

Uluslararası insan hakları hukuku, insan haklarını sosyal, bölgesel ve yerel düzeylerde geliştirmek için tasarlanmış uluslararası hukuk bütünüdür. Bir uluslararası hukuk biçimi olarak, uluslararası insan hakları hukuku, öncelikle egemen devletler arasında, üzerinde anlaşmaya varan taraflar arasında bağlayıcı yasal etkiye sahip olmayı amaçlayan antlaşmalardan oluşur; ve geleneksel uluslararası hukuk kapsamındadır. Diğer uluslararası insan hakları belgeleri, yasal olarak bağlayıcı olmamakla birlikte, uluslararası insan hakları hukukunun uygulanmasına, anlaşılmasına ve geliştirilmesine katkıda bulunur ve bir siyasi yükümlülük kaynağı olarak kabul edilir.

<span class="mw-page-title-main">Haklar Bildirgesi</span> bir toplumun vatandaşlarına temel hakların ilanı

Haklar Bildirgesi, temel haklar bildirgesi, haklar beyannamesi veya haklar şartnamesi, bir ülkenin vatandaşlarına ait en önemli hakları içeren bir listedir. Amacı, bu hakları kamu görevlileri ve özel vatandaşlar tarafından ihlallere karşı korumaktır.

İnsan haklarının üç nesle ayrılması ilk olarak 1979 yılında Çek hukukçu Karel Vasak tarafından Strazburg'daki Uluslararası İnsan Hakları Enstitüsü'nde önerilmiştir. Vasak bu terimi en azından Kasım 1977 gibi erken bir tarihte kullanmıştır. Vasak'ın teorileri öncelikle Avrupa hukukunda kök salmıştır.

<span class="mw-page-title-main">Kadın ve Yurttaş Hakları Bildirgesi</span> Fransız feminist Oymphe de Gouges tarafından yazılmış 1791 tarihli manifesto

Kadın ve Yurttaş Hakları Bildirgesi, 14 Eylül 1791'de Fransız aktivist, feminist ve oyun yazarı Olympe de Gouges'in 1789 İnsan ve Yurttaş Hakları Bildirgesi'ne yanıt olarak yazılmıştır. Olympe de Gouges Bu belgeyi 15 Eylül'de yayınlayarak, Fransız Devrimi'nin toplumsal cinsiyet eşitliğini tanımasındaki başarısızlıklarını ortaya çıkarmayı umuyordu. Yazılarının bir sonucu olarak, de Gouges vatana ihanetle suçlandı, yargılandı ve mahkûm edildi, en sonunda da Jirondenlerle birlikte idam edildi.