İçeriğe atla

İmruʾu’l-Kays

İmruʾu’l-Kays b. Hucr
1968 tarihli İmruʾu’l-Kays eskizi.
Doğum501
Arabistan
Ölüm544
Ankara
MeslekŞair
DilKlasik Arapça
Dönemİslam öncesi Arabistan

İmruʾu’l-Kays el-Kindî (Arapçaٱمْرُؤ ٱلْقَيْس ٱلْكِنْدِيّ), 6. yüzyılda yaşamış Arap şair ve Kinde krallarından birinin oğlu.[1] İmruʾu’l-Kays, meşhur bir muallaka şairiydi. 'Alkame b. 'Abede ile giriştiği şiir atışması, klasik Arap edebiyatında bilinen bir anlatıdır. Şiir yarışmasında, İmru'u'l-Kays'ın hanımı Ummu Cundeb hakem olarak tayin edilmiştir. Ne var ki söz konusu hanım, kocasının aleyhinde hüküm vererek 'Alkame'yi galip ilan etmiştir. Bunun üzerine sinirlenen şair, hanımını boşamıştır. Daha sonra 'Alkame'nin Ummu Cundeb ile evlendiği ve bu yüzden el-Fahl lakabını aldığı rivayet edilmektedir.[2]

Yaşamı

İmruʾu’l-Kays b. Hucr, Necid’de doğmuştur.[3] Hadramut ve Yemame’de hüküm süren Kinde’nin son hükümdarı Hucr b. Haris’in oğludur. Soyu, Güney Arabistan’da yerleştikleri kabul edilen Kahtan’a dayanmaktadır. Kabilesinin Yemame bölgesinde Muşakkar denilen yerde veya Himyeriler zamanında Hadramut’a yerleştiği bilinmektedir.[1]

İmruʾu’l-Kays ismi ünlü şairin lakabı olup, “şiddet adamı”, “Tanrı Kays’ın kulu”, “Kaysoğulları kabilesinden bir kişi” anlamlarına gelmektedir. Asıl adının Hunduc, Adî ya da Müleyke olduğu zannedilmektedir. İmparator I. Justinianus tarafından kendisine hediye edilen pelerini giymesi dolayısıyla vücudunu çıban ve yaralar kaplamış bu nedenle kendisine “zü’l-kurûh” (yaralı adam) ve babasının intikamını almak amacıyla ülke ülke dolaşması ya da serseri bir hayat yaşaması dolayısıyla “el-melikü’d-dıllîl” (şaşkın/sapkın kral) lakaplarını da almıştır.[1]

İmruʾu’l-Kays, meşhur İslam Öncesi şairlerindendir. Kabe’nin duvarlarına asılan Muallaka şairleri arasında bulunmaktadır. Arap şiirini belli kurallara bağlayan ve kafiye düzeni için esaslar koyan şair olarak kabul edilmektedir. İslamiyet’ten önce ölen şairin künyesi, Ebu Vehb Hunduc b. Hucr b. El-Haris Akilü’l-Mürar şeklindedir.[4]

İmruʾu’l-Kays babasının sarayında binicilik ok atmayı öğrenmiştir. Annesinin mensup olduğu Tağliboğulları kabilesine sık sık gidip gelmiş, Arap edebiyatında kahramanlığıyla ünlü dayısı Mühelhil b. Rebîa’dan almış olduğu dersler şiir alanında önemli bir yol katetmesine vesile olmuştur.[1][4] Sarayın nimetlerinden hayli faydalanmış, baştanımaz bir gençlik dönemi geçirmiştir. Kabilesinin kadınlarına şiirle sataşmaya başlaması sonucu babası ilkin bu davranışlarından dolayı ikaz etmiştir. Fakat İmruʾu’l-Kays bu ikazlara kulak asmamıştır. Kaynaklara göre, babası İmruʾu’l-Kays’ın bir cariye üzerine söylediği bir şiire çok sinirlenmiş bunun üzerine ise azatlısı Rebîa’dan oğlunu öldürmesini ve gözlerini kendisine getirmesini istemiştir. Fakat Rebîa, İmruʾu’l-Kays’ı öldürmeye kıyamayıp bir ceylanı öldürmüş ve Hucr’a İmruʾu’l-Kays’ın gözleri olarak sunmuştur. Hucr’un oğlunu öldürttüğünü sanması ve bu durum için hüzün duyması sonucu Rebîa, İmruʾu’l-Kays’ı öldürmediğini itiraf etmiştir. İmruʾu’l-Kays bütün uyarılara kulak asmayıp aynı hareketlerini devam ettirmesi sonucu babası tarafından kabileden kovulmuştur.[1][5]

Bunun üzerine İmruʾu’l-Kays, “Kelb”, “Bekr” ve “Tay” oymaklarından kendisine katılan bir grupla beraber saldırmaya ve yağmalamaya, günlerini zevküsefa ile geçirmeye başlamıştır. Babasının bir isyan sonucu Esedoğulları tarafından öldürüldüğünü öğreninceye dek bu durum böyle devam etmiştir. Babasının ölümünü Yemen’de öğrenip intikam için tutuşmaya başlamıştır. Babasının öldürüldüğünü öğrendiği vakit iki mısra ile şöyle cevap vermiştir: “el-Yevmü hamrun ve gaden emrun!” (“Bugün içki ve zevk günüdür, yarın gerekenler yapılır!”)

Daha sonra kendine geldiğindeyse babasının intikamını alana kadar içki, kadın ve zevkten uzak duracağına dair ant içmiştir. Ardından babasının intikamını almak için Zü’l-halâsa adındaki putun önünde ok falı çekmiştir fakat ok falının olumsuz çıkması sonucu putun başına ok fırlatmaya başlamıştır. Her ne kadar aracılar devreye girmiş, İmruʾu’l-Kays’ın savaş kararı Esedoğulları tarafından duyulmuş ve bir barış heyeti gönderilmiş olsa da İmruʾu’l-Kays heyeti dönemin savaş alameti olan siyah sarıkla karşılamıştır. Bekr ve Tağlib kabilelerinden aldığı destekle, babasını öldüren kabileyle savaşmış ve mağlup etmiştir.

İmruʾu’l-Kays düşmanı mağlubiyete hâlâ tatmin olmamıştı. Zira söz konusu kabilenin her bir ferdini öldürünceye dek içindeki ateş sönmeyecekti. Ancak müttefikleri daha fazla yardım etmeyi reddedip onu savaştan vazgeçirmeye çalıştı. Ancak İmruʾu’l-Kays’ın durmaya niyeti yoktu. İmruʾu’l-Kays akrabası olan Himyar kralından ve diğer kabilelerden aldığı destekle yeniden Esedoğulları kabilesine saldırıda bulundu, onları yeniden mağlup etti. Bunun üzerine Hîre Hükümdarı Münzir b. Mâüssemâ, İmruʾu’l-Kays’a karşı Kisrâ Enûşirvân’dan yardım isteğinde bulundu. Hîre Hükümdarı bu isteği kabul ederek Esedoğulları’nı koruması altına aldı. Bu güçle başa çıkamayacağını anlayan İmruʾu’l-Kays, Teyma Emîri Semev’el’e sığındı. Semev’el, Gassânî Meliki Hâris b. Cebele’nin kendisine yardım edebileceğini telkin etti. Hâris’in yanına intikal eden İmruʾu’l-Kays, onun aracılığıyla Bizans İmparatoru I. Justinianos’tan yardım almak üzere İstanbul’a yola koyuldu. Ancak İmparator I. Justinianos sınırlarını tehdit eden Berberiler’le iştigal ettiği için İmruʾu’l-Kays’ın dileğini yerine getiremedi. İstanbul’dan herhangi bir yardım alamadan dönüş yoluna koyulan İmruʾu’l-Kays, İmparator I. Justinianos tarafından verilen zehirli bir pelerini giymesi sonucu vücudunda yaralar çıkmaya başladı. Ankara’da Elmadağ yakınlarında 540 yılı civarında hayatını kaybetti.[1][4][5]

İmruʾu’l-Kays’ın hicvi

İmruʾu’l-Kays, kasidelerinde bazı kabileleri şiddetle hicvetmiştir. Burunlarının kesildiğini, yerle bir edildiklerini söyleyerek onları aşağılamıştır. Ayrıca kadınlar için kullanılan kötü ifadeleri erkekler için de kullanarak en ağır şekilde hicvetmiştir. Hicvine dair bir örnek şu şekildedir:

“Allah, el-Berâcim’in tümünü kahretsin, Yerbû‘nun burnunu kessin ve Dârim’in burnunu toprağa sürtsün.

Mucâşi‘ ailesine azarı has kılsın! Avret yerlerini kıstıran cariyeler!

Efendilerini (Şuraḥbîl b. ‘Amr) ve evlatlıklarını savunmadılar, komşu için çağrı yapmadılar, sağ salim gitsin.

Hind’in kapısının yanında soyulmuş durduğunda, ‘Uveyr’in komşusuna yaptığını yapmadılar.”[6]

Kaynakça

  1. ^ a b c d e f Savran, Ahmet (2000). "İMRUÜLKAYS b. HUCR". TDV İslam Ansiklopedisi. 4 Mart 2021 tarihinde kaynağından arşivlendi. Erişim tarihi: 26 Temmuz 2021. 
  2. ^ Ayyıldız, Esat (31 Aralık 2020). "'Alkame b. 'Abede el-Fahl ve İki Kasidesi". İSTEM (36): 389-415. doi:10.31591/istem.836393. ISSN 1304-0618. 14 Ocak 2021 tarihinde kaynağından arşivlendi. Erişim tarihi: 28 Ocak 2021. 
  3. ^ "نبذة عن الشاعر :: امرؤ القيس". web.archive.org. 7 Temmuz 2011. 7 Temmuz 2011 tarihinde kaynağından arşivlendi. Erişim tarihi: 26 Temmuz 2021. 
  4. ^ a b c "İmruülkays İbn Hucr [İmruül-Kays](?-540) « Risale-i Nur Enstitüsü". 24 Haziran 2018 tarihinde kaynağından arşivlendi. Erişim tarihi: 26 Temmuz 2021. 
  5. ^ a b "Hz. Muhammed'in (sas) Övdüğü Şairin Mezarı Ankara'daymış – Derin Tarih". 26 Temmuz 2021 tarihinde kaynağından arşivlendi. Erişim tarihi: 26 Temmuz 2021. 
  6. ^ Esat Ayyıldız, Klasik Arap Şiirinde Emevî Dönemine Kadar Hiciv. Ankara: Gece Kitaplığı, 2020. s.150-151.

İlgili Araştırma Makaleleri

<span class="mw-page-title-main">Leylâ ile Mecnun</span> Arap efsanesine dayanan aşk hikâyesi

Leylâ ile Mecnun, Arap efsanesine dayanan klasik bir aşk hikâyesidir.

Kaside, genellikle din ve devlet büyüklerini övmek amacıyla yazılan bir şiir formudur. Ancak kaside biçiminin şiirin farklı konuları için de kullanıldığı vakidir. Kaside sanatı, öncelikli olarak Araplar tarafından geliştirilmiştir. Kaside, klasik Arap şiirinin en yüksek hali kabul edilmektedir. Eski Arap edebiyatında kasideler birkaç farklı dahili kısımdan oluşacak şekilde nazmedilmiştir.

Fahriye, Divan edebiyatında şairin övünmek için yazdığı şiir türü. Şairlerin kabileleriyle, soylarıyla, kendileriyle, kahramanlıkları ve cesaretleriyle övünmelerini içerir.

<span class="mw-page-title-main">Kamer Suresi</span> Kuranın 54. suresi

Kamer Suresi, Kur'an'ın 54. suresidir. Sure 55 ayetten oluşur.

Arap Edebiyatı, anadili Arapça olan ulusların ortaya koymuş oldukları edebiyat eserlerini kapsar. Arapça Arap Yarımadası'nda ilkçağlardan beri kullanılan bir dildir. İslam dininin ortaya çıkışından sonra yayılarak İspanya'dan Endonezya'ya kadar uzanan bir alanda 600 yıl boyunca kültür dili durumuna gelmiştir.

<span class="mw-page-title-main">I. Yezîd</span> Emevîlerin ikinci halifesi

Yezîd bin Muâviye, Emevîlerin ikinci halifesi.

<span class="mw-page-title-main">Abdullah bin Revaha</span> sahabe

Abdullah b. Revâha el-Hazrecî, Sadru'l-İslam döneminin en meşhur şairlerinden birisidir. İslam peygamberi Muhammed'in sahabilerindendir ve İslam'ın müdafaası için şiirler söylemiştir. Döneminde özellikle bu bağlamda söylediği hiciv şiirleriyle tanınmıştır.

Muallekat, İslamiyet'ten önceki dönemden bugüne kalmış yedi uzun Arap şiir grubudur. Şiirler için Muallekat ya da Muallekat-ı Seba dışında es-Seb‘u’t-Tıvâl, es-Sümût, el-Müzehhebât, es-Seb‘iyyât, el-Vâhide, daha yeni eserlerde Mukalledât ve Müsemmetât isimleri de kullanılmaktadır. Bu şiirlerin, o zaman da kutsal kabul edilen Kabe'nin duvarına asılı oldukları söylenir. Rivayete göre bu şiirler, o dönem bölgede kurulan Ukaz ve diğer panayırlarda her yıl düzenlenen şiir yarışmalarında beğenilmiş olan şiirlerden seçilmiş ve Mısır keten bezinden yapılmış tomarlara altın harflerle yazılıp, Kabe'nin duvarına asılmıştır.

Lebîd b. Rebî'a el-'Âmirî (ö.660?), Câhiliye döneminin en meşhur şairlerinden biridir. Muallaka şairlerinden biri kabul edilmektedir.

<span class="mw-page-title-main">Lahmîler</span> Antik Arap monarşisi

Lahmî Krallığı ya da Benû Lehm, 300 ile 602 yılları arasında başkenti Hîre olan güney Irak'ta hüküm sürmüş Arap krallığı. Aralıklı ama genellikle Sasani İmparatorluğu'nun müttefiki ve kukla devletiydi ve Bizans-Sasani savaşlarına katılmıştır. Lahmî Krallığı daha ziyade Arap edebiyatını çeşitli suretlerle etkilemiş olmasıyla tanınmaktadır.

<span class="mw-page-title-main">Kays b. Mulavvah</span> Arap şair

Kays b. el-Mulavvah, Emevî Döneminin en önemli Arap şairlerinden birisidir. Pek çok doğu edebiyatında karşımıza çıkan Leylâ ile Mecnûn anlatısındaki ana karakterdir. Şairin gerçekten yaşayıp yaşamadığı yahut ne zaman doğup öldüğü tam olarak bilinmemektedir.

'Alkame b. 'Abade el-Fahl,, genellikle 'Alkama el-Fahl şeklinde tanınmaktadır. Temîm kabilesine mensup bir 6. yüzyıl Arap şairdir. 'Alkame'nin bir şiir divanı bulunmaktadır, ancak hayatı hakkındaki bilgiler sınırlıdır. Döneminin meşhur şairlerinden İmru'u'l-Kays ile girdiği şiir atışmasına dair hikâye, Arap edebiyatında bilinen bir anekdottur.

Nesîb klasik Arap şiirinde, kasidenin giriş kısmına verilen isimdir. Klasik kaside daima nesîb bölümüyle başlamasa dahi, İslam öncesi dönemden itibaren kasidelerde girizgah mesabesinde sıklıkla kullanılmıştır. Bu kısımda genellikle aşk temalı anlatımlara değinilmektedir. Sevgilinin göç ettiği diyarlardan bahsedilmesi, sıklıkla rastlanan motiflerden birisidir.

el-A'şâ veya Meymûn b. Kays el-A'şâ Câhiliye döneminin meşhur Arap şairlerinden birisidir. Önemli hiciv şairleri arasında sınıflandırılmaktadır. el-A'şâ el-Kebîr yahut el-A'şâ el-Ekber lakaplarıyla da tanınmaktadır. Bazı otoriteler tarafından muallaka şairleri arasında sayılmaktadır. Asrının mühim munâferelerinde yergicilik yeteneklerini göstererek şahsi çıkarlarını şairliği sayesinde müdafaa ettiği bilinmektedir.

Tarafe b. e-'Abd Câhiliye döneminin en meşhur Arap şairlerinden biridir. Muallaka şairleri arasında sınıflandırılmakta ve yetenekli bir hiciv şairi olarak tanınmaktadır.

Vasf, Arap şiirinin eski stillerinden biridir. Betimleyici şiirler olarak tanımlanabilir. Câhiliye döneminden beri şiirlerde sıkça kullanılmıştır. Örneğin; 'Alkame b. 'Abede'nin devesini vasfettiği bir şiir parçası şu şekildedir:

"(Dişi devem) beni kabile(nin arka) koluna yetiştirecek mi? Zira (şimdi) uzaklaşmış (durumdalar). kaya gibi kuvvetlidir; sağlamdır.

(Otlandığı bitkilerin pigmentlerinin etkisiyle), dudakları, yanakları ve çene kemikleri üzerinde köpürmesi, hatmi bitkisiyle yıkanmış gibidir.

Baykuş(lar) karanlıklar içerisinde öterken, bunun gibi üzerinde, (susuz) çöller baştan sona katedilir.

Göz ucuyla kırbacı gözlemektedir. Kulak kesilmiş gibi ağzını sıkar. İnce bellidir; bacakları noktalıdır."

Ebû Kays b. el-Eslet, Arap edebiyatındaki muhadram şairlerden biridir. Diğer bir deyişle hem İslam öncesinde yaşamış hem de İslam'ın ilk yıllarını görmüştür.

Beni Bekir bin Va'il veya kısaca Beni Bekir, Adnani kabilelerinin büyüklerinden olan Rebia koluna ait bir Arap kabilesiydi.

Temim, Arap Yarımadası'ndaki Necid'de ortaya çıkan bir Arap kabilesidir.

Cezire, Raşidun, Emevi ve Abbasi halifeliklerinin bir eyaletiydi.