İçeriğe atla

İmkânsızlık

İmkânsızlık, borçlar hukukunda, çeşitli koşullardaki değişiklikler veya mevcut bir koşuldan yeni haberdar olunması üzerine sözleşmedeki bir yükümlülüğünün yerine getirilmeme gerekçesi. Edimin ifasını engelleyen nedenlere vurgu yapan bir kavramdır.[1]

Maddi ve hukuki olmak üzere ikiye ayrılır.[2]

Kaynakça

  1. ^ Kahveci, Nuri (2011). "İslam Borçlar Hukuku Açısından 'Kusursuz İmkansızlık Hali'nin Edimin İfasına Etkisi". Dinbilimleri Akademik Araştırma Dergisi. 11 (1). ss. 117-131. ISSN 1303-9199. Erişim tarihi: 5 Ağustos 2020. []
  2. ^ Özçelik, Ş. Barış (2014). "Sözleşmeden doğan borçların ifasında hukukî imkânsızlık ve sonuçları". Ankara Üniversitesi Hukuk Fakültesi Dergisi. 63 (3). ss. 569-622. doi:10.1501/Hukfak_0000001760. ISSN 1301-1308. 22 Nisan 2020 tarihinde kaynağından arşivlendi. Erişim tarihi: 5 Ağustos 2020. 

İlgili Araştırma Makaleleri

Özel hukuk, toplumun birbiriyle eşit haklara sahip üyeleri arasındaki ilişkileri düzenleyen hukuk alanıdır. Medeni hukuk, ticaret hukuku, devletler özel hukuku ve borçlar hukukunu kapsar. Türkiye'de bu alanı düzenleyen başlıca yasalar Medeni Kanun, Borçlar Kanunu ve Türk Ticaret Kanunu'dur.

Vade ya da mühlet, günlük kullanımda; bir işin yapılması veya bir borcun ödenmesi için, taraflarlarca belirlenen ya da mevzuat veya yetkili bir makam tarafından borçluya tanınan süreyi ve borcun doğumu ile ifa edileceği gün arasındaki zaman zarfını ifade eder. Bu anlamda ‘bir borcun vadesi’ denildiğinde, borcun ödenmesi için borçluya tanınan zaman aralığı ifade edilir.

Kefalet, hukuki işlem türleri yönünden bakıldığında, bir sözleşmedir. Kefalet güvence sağlama amacına yönelik sözleşmeler arasında yer alır.

<span class="mw-page-title-main">Dava</span>

Dava, bir hakkın, devlet kanalıyla devletin organları olan mahkemeler vasıtasıyla kullanılmasıdır. Dava; asli ve feri olur. İhtilaflı ve ihtilafsız veya ceza davası, hukuk davası, idari dava, amme (kamu) davası, şahsi dava olarak da tarif edilir. Tek başına dava sözcüğü, sıklıkla hukuk davalarını işaret eder.

Borçlar hukuku, bir özel hukuk dalıdır ve eşitler arasında meydana gelen ve borç ilişkisi adı verilen hukuki ilişkilerin incelendiği bir disiplindir. Borçlar Kanunu özel hukukta borçlar hukukuna kaynaklık eder ve borçlar hukuku alanına giren borç ilişkilerini düzenleyen bir kanundur. Borç ilişkisi kavramı, özel hukuk açısından tanımlandığında, alacaklı ve borçlu adı verilen iki taraf arasında meydana gelen ve borçlu olan tarafın alacaklıya karşı belli bir davranış biçiminde (edimde) bulunmakla yükümlü olduğu, alacaklının da borçludan bu davranış biçiminin yerine getirilmesini isteyebileceği hukuki bir bağdır.

<span class="mw-page-title-main">Borç</span> geri verilmek üzere alınan veya ödenmesi gerekli para veya başka bir şey

Borç, geniş anlamda, bir borç ilişkisini, dar anlamda ise borçlu tarafın ödemekle yükümlü olduğu parasal değeri ya da yerine getirme taahhüdünde olduğu edimi ifade eder. Hukuki alanda kullanılışı, geniş anlamıdır. Borç ilişkisi, borçlu ve alacaklı olmak üzere iki taraf arasında bir edimin yerine getirilmesine dayanan hukuki bağdır. Edim, borçlu açısından bakıldığında borç, alacaklı açısından bakıldığında ise alacaktır. İki farklı kelime aynı davranışın iki farklı açıdan bakılması ile oluşturulmuş adlandırmalardır. Edim fiili, yapma, yapmama veyâ verme olarak üç şekilde tezâhür edebilir.

<span class="mw-page-title-main">Kredi</span> ekonomi terimi

Kredi, bir tarafın diğer tarafa para veya kaynak sağlamasına izin veren ve ikinci tarafın birinci tarafa hemen geri ödeme yapmadığı borç ve güvendir. Bir kimseye belirli bir süre sonra geri almak kaydıyla satın alma gücü sağlanması veya bu gücün devredilmesi olarak tanımlanır. Bu sözü edilen nakdi kredi tanımıdır. Ancak bankalar bir tüzel ya da gerçek kişi lehine garanti ve kefalet vererek de kredilendirme yapabilir. Buna da gayrinakdi kredi denir.

<span class="mw-page-title-main">Faiz</span> Para kullanımı için ödenen miktar

Faiz, ekonomi biliminde iki anlamda kullanılmaktadır. Birinci anlamda faiz, bir borç anlaşmasının satışı sonucu elde edilen gelir oranıdır. İkinci anlamda ise üretim amaçlı girdi olarak kullanılan sermayenin gelir oranıdır. Bu iki anlam iktisadi açıdan birbirlerinden farklı değillerdir ve iktisatçılar tarafından faiz olarak nitelendirilirler.

Şirket, Türkiye yasalarına göre iki veya daha fazla gerçek veya tüzel kişinin bir araya gelerek emek veya mallarını müşterek (ortak) bir amaçla bir sözleşme ile birleştirmeleri sonucu ortaya çıkan ticari işletmedir.

Sebepsiz zenginleşme veya haksız zenginleşme, bir kimsenin mal varlığında haklı bir nedene dayanmaksızın, başkasının zararına meydana gelen zenginleşmedir. Geçerli bir hukuksal neden bulunmadan, hukuksal bir neden gerçekleşmeden ya da hukuksal neden sona erdikten sonra bir işlem yapılması ve borç olmayan bir edimin ödenmesi gibi durumlarda ortaya çıkar.

<span class="mw-page-title-main">Sözleşme</span> birden fazla tarafça gönüllü olarak akdedilen yasal bir nesneye sahip anlaşma (açıkça yazılı veya sözlü olabilir)

Sözleşme ya da Kontrat, iki ya da daha fazla kişi arasında yapılan ve koşullarına uyulması yasayla desteklenmiş olan hukukî işlemlere denir. Tarafların birbirine uygun irade açıklamalarıyla yapılan bir hukuki işlem olan sözleşmenin, genel olarak belirli bir biçimde yapılması zorunlu değildir ama bazı tür sözleşmelerin belirli biçimde yapılması yasalarda öngörülmüştür. Örneğin, taşınmaz malların satış sözleşmesinin resmi biçimde yapılması zorunludur. Sözleşmenin yazılı biçimde yapılması anlaşmazlık durumunda kanıtlamayı kolaylaştırmak için de yararlıdır.

Hukukun herkes bakımından bağlayıcı olması gerekir. Kişiler bazen olması gereken gibi davranırlar, bazen de bu düzeni bozarlar. Hukukun var oluş nedenlerinden biri de bu noktada başlar. Yani toplumun düzenini korunması durumu. Devreye giren hukuki kuralları çiğneyen kişilerin bu yanlış davranışlarına engel olunur ve o kişilere bu kurallara uymaya zorunlu kılınır. Yaptırım bir hukuk kuralına aykırı davranılmasının sonucunda yol açılan zararın ortadan kaldırılmasını amaçlar. Kısaca yaptırım "Bir hukuk kuralına aykırı davranılması halinde hukuk düzenince öngörülen sonuçtur.". Yaptırım bir hukuk kuralını diğer sosyal düzen kurallarından ayırır.

<span class="mw-page-title-main">Hak</span> Kişinin hukuken korunan ve kendisine bu korumadan yararlanma yetkisi veren menfaat

Hak, kişilerin hukuk düzenince korunan menfaatleridir. Kişilerin lehlerine olan bir durumun kanunlar tarafından korunması, bu korumaya uymayan kişilere karşı ise kanuni girişimlerde bulunulması gibi yetkiler verir. Esasen Arapçada hukuk kelimesinin tekil hâli olan bu kelime, zamanla kişilerin hukuken korunan menfaatlerini tanımlamak için kullanılırken, hakların oluşturduğu düzene ise hukuk adı verilmiştir.

Tacir ya da tüccar, başkası tarafından üretilen malların ticaretini yapan kimse.

Tazminat, hukuka aykırı bir eylem sonucunda meydana gelen maddi veya manevi zarara karşılık olarak ödenen bedel, zarar ödencesidir. Tazminat zararların giderilmesini amacıyla sorumlu tarafından zarar görene ödenen veya mahkeme tarafından ödenmesine karar verilen parasal veya bir değer veya edimdir. Mahkemelerce kişilik haklarının uğradığı zararları gidermek için manevi tazminat, hukuka aykırı eylem nedeniyle mal varlığında yaşanan eksilmeleri karşılamak üzere maddi tazminat veya bir hukuka aykırı eylemin yarattığı düşünülen tüm zararın ödetilmesi amacıyla cezalandırıcı tazminat ödenmesine karar verilebilir.

Sulh, kelime olarak barış ve uzlaşma anlamına gelir. Hukuki bir terim olarak sulh, ihtilaflı tarafların karşılıklı rıza ve fedakârlıklarıyla, aralarında bulunan hukuki ilişkiden kaynaklanan uyuşmazlık ya da tereddütlü duruma son vermek için yaptıkları sözleşmeyi ifade eder. Sulh sözleşmesini diğer sözleşmelerden ayıran en belirgin özellik, taraflar arasında daha önce var olan bir hukuki ilişkiye dayanmasıdır. Sulh sözleşmesinin genel olarak kısmi kabul ve kısmi feragatle gerçekleştiği düşünüldüğünde, içerisinde feragat ve kabul barındıran hukuki işlem ve ilişkilerin örtülü olarak sulh içerdiği kabul edilebilir. Karşılıklı fedakârlık, uygulamada bir edimde bulunmak şeklinde kendisini gösterir ki bu açıdan sulh; bir şeyi vermek, yapmak ya da yapmamak şeklinde ortaya çıkabilir.

Temerrüt, kişinin borçlandığı edimi hukuka aykırı olarak yerine getirmemesi hâlidir. Temerrüt alacaklının ve borçlunun temerrüdü şeklinde iki türlüdür. Gerek alacaklı ifa edilmek istenen edimi kabul etmeyerek; gerekse borçlu yerine getirmekle borçlandığı edimi zamanında ifa etmeyerek borca aykırı davranmış olur. Borcun ifası mümkün olduğu halde ifadaki ve ifayı kabuldeki gecikme temerrüt için yeterlidir. Temerrüt için ayrıca kusur aranmaz. Borçlunun temerrüdü aslında geçici bir durumdur. Zamanla borçlu ya tamamen ödememe durumuna girer ya da borcunu anaparaya uygulanan temerrüt faiziyle birlikte ifa eder.

Eğlence hukuku, medya hukuku olarak da adlandırılır, eğlence sektörüne sağlanan hukuki hizmetlerdir. Eğlence hukukundaki bu hizmetler fikrî mülkiyet hukuku ile örtüşmektedir. Fikrî mülkiyet, tescilli marka, telif hakkı ve "Tanıtım Hakkı" dahil olmak üzere birçok hareketli parçaya sahiptir. Bununla birlikte, eğlence hukuku uygulaması genellikle iş hukuku, sözleşme hukuku, haksız fiiller, iflas hukuku, göçmenlik, menkul kıymetler hukuku, güvenlik çıkarları, acentelik, mahremiyet hakkı, hakaret, reklam, ceza hukuku, vergi hukuku, Uluslararası hukuk ve sigorta hukuku ile ilgili soruları içerir.

Hukuki şekilcilik ya da hukuki formalizm, hakimlerin yargılama sürecinde nasıl karar vermesi gerektiğini açıklayan teorilerden biri. Hukuki gerçekçilikten farklı olarak, hukuki şekilcilik, hukuki işlemlerin yasalarca öngörülen şekil kurallarına uygun olarak yapılması, hakların yasalarda belirlenen zaman aralıklarında kullanılması ve sonuçlarının kategorik ilkelerle belirlendiği sistemdir. Yapılmak istenen işlemin birtakım şekil şartlarına bağlı olarak yapılabilmesini, böylece işlemin yapılmasını güçleştirmeyi amaçlar. Böylece bu işlemi yapmak isteyenler, öncesinde bu işlemi yapmak isteyip istemediklerini değerlendirerek daha isabetli kararlar alabilecektir.

Ölüme bağlı tasarruf, kişinin ölümünden sonra sonuçlarını doğuran hukuki işlemdir. Bu işlem kişinin sağlığında yapılmakla birlikte, yapılan işlemin sonuçları kişinin ölümünden sonra hüküm ifade eder. Bu yönüyle ölüme bağlı tasarruflar kişinin terekesi üzerinde etki doğurur. Aynı şekilde, ölen kişinin geride bıraktığı mirasçılarını yükümlendirir. Miras bırakanın, tek taraflı irade açıklamasıyla öldükten sonra malvarlığının kim tarafından ve nasıl kullanılacağına ilişkin işlemler ölüme bağlı tasarrufların konusunu oluşturur. Ölüme bağlı tasarruflar, kanunlarda sınırlı olarak düzenlenmektedir. Zira bu tasarruflar, tasarrufta bulunanın hayatta olmadığı bir döneme etki etmektedir. Buna paralel olarak, ölüme bağlı tasarruflar kişiye sıkı sıkıya bağlı haklardandır, kişinin yasal temsilcileri tarafından yapılamaz. İşlemin geçerli olabilmesi için aranan şekil şartları mevcuttur. Aynı şekilde iptal edilmeleri de farklı rejimlere tabidir. Buna göre, ehliyetsizlik, irade sakatlığı, tasarrufun içeriğinin, koşullarının veya yükümlülüklerinin hukuka veya ahlâka aykırı olması veya kanunda aranan şekil şartlarına aykırı olması hallerinde iptali yoluna gidilebilir. Tasarrufun iptali halinde geçersizlik, sonuçlarını mirasın açıldığı andan itibaren hüküm ifade eder. Bir işlemin ölüme bağlı tasarruf olabilmesi için ölüm zorunlu unsurdur. Ölümün gerçekleşmemesi halinde bu işlem sağlar arası hukuki işlem olarak kabul edilmektedir.