İçeriğe atla

İdeastezi

Sinesteziden ziyade ideastezi olarak daha doğru bir şekilde tanımlanan grafik birimleri ve renkler arasındaki ilişkilerin bir örneği

İdeastezi, kavramların uyarıcılarının algı benzeri duyusal deneyimler uyandırdığı nöropsikolojik bir olgudur. Bu isim Antik Yunanca ἰδέα (idéa) ve αἴσθησις (aísthēsis) sözcüklerinden gelmektedir ve 'kavramları algılamak' veya 'fikirleri algılamak' anlamına gelmektedir. Bu kavram nörobilimci Danko Nikolić tarafından geleneksel olarak sinestezi kapsamına giren bir dizi olguya alternatif bir açıklama olarak ortaya konmuştur.[1]

'Duyuların birleşmesi' anlamına gelen sinestezi, bilişsel düzeyle çok az bağlantısı olan iki duyusal unsurun birlikteliğini ifade ederken, ampirik kanıtlar sinestezi ile bağlantılı çoğu fenomenin aslında anlamsaltemsiller tarafından tetiklendiğini göstermiştir. Diğer bir deyişle, önemli olan uyaranın duyusal özelliklerinden ziyade dilsel anlamıdır. Öte yandan, sinestezi hem tetikleyicinin hem de ortaya çıkan deneyimin doğası gereği duyusal olduğunu farz ederken, ideastezi sadece ortaya çıkan deneyimin duyusal olduğunu, tetikleyicinin ise anlamsal olduğunu kabul etmektedir.[2][3][4][5][6][7]

Araştırmalar daha sonra bu kavramı sinestezi dışındaki konulara da genişletmiştir ve günlük algıya uygulanabilir olduğu ortaya çıktığından, kavram nasıl algıladığımıza dair bir teoriye dönüşmüştür. Örneğin ideastezi sanat teorisine uygulanmıştır ve ideasteziye göre kavramları nasıl harekete geçirdiğimize dayanan insan bilinçli deneyiminiaçıklamada önemli sonuçlar doğurabilmektedir.[8]

Ayrıca bakınız

Kaynakça

  1. ^ Nikolić, D. (2009). "Is synaesthesia actually ideaesthesia? An inquiry into the nature of the phenomenon". Proceedings of the Third International Congress on Synaesthesia, Science & Art, Granada, Spain, April 26–29, 2009. 
  2. ^ Dixon, M.J., Smilek, D., Duffy, P.L., Zanna, P. M., Merikle, P. M. (2006) The Role of Meaning in Grapheme-Colour Synaesthesia, Cortex 42: 243-252.
  3. ^ Mroczko A., T. Metzinger, W. Singer, D. Nikolić (2009) Immediate transfer of synesthesia to a novel inducer. Journal of Vision, 9: 2521-2528.
  4. ^ Simner, J.; Ward, J. (2006) The taste of words on the tip of the tongue, Nature 444: 438.
  5. ^ Nikolić, D., U.M. Jürgens, N. Rothen, B. Meier, A. Mroczko (2011) Swimming-style synesthesia. Cortex, 47(7):874-879.
  6. ^ Chiou, R., Rich N.A. (2014) The role of conceptual knowledge in understanding synaesthesia: Evaluating contemporary findings from a ‘hub-and-spoke’perspective. Frontiers in Psychology, 5: 105.
  7. ^ Curwen, C. (2018). Music-colour synaesthesia: Concept, context and qualia. Consciousness and Cognition, 61, 94-106.
  8. ^ Mroczko-Wąsowicz, A., Nikolić D. (2014) Semantic mechanisms may be responsible for developing synesthesia. Frontiers in Human Neuroscience 8:509. DOI:10.3389/fnhum.2014.00509

İlgili Araştırma Makaleleri

<span class="mw-page-title-main">Sinestezi</span> Bilinçaltı soyut kavramların beyinde somut olarak formalize edilmesidir.

Sinestezi veya duyum ikiliği, kişilerde herhangi bir duyunun uyarımı otomatik olarak başka bir duyu algısını tetiklemektedir.

Gerçeklik veya hakikat, günlük kullanımdaki anlamıyla, "var olan her şey" demektir. Bilimde, dinde ve felsefede farklı anlamları vardır. Düşünceden bağımsız olarak zamanda ve mekanda yer kaplayan her şey gerçektir. Herhangi bir şeyin gerçekliği insan zihnine bağlı olmaksızın var olmasıdır.

Felsefede, hazcılık veya hedonizm, hazzın mutlak anlamda iyi olduğunu, insan eylemlerinin nihai anlamda haz sağlayacak bir biçimde planlanması gerektiğini, sürekli haz verene yönelmenin en uygun davranış biçimi olduğunu savunan felsefi görüş. Hedonizm terimi felsefe, sanat ve psikolojide hem duyusal hazzı hem de daha entelektüel veya kişisel arayışları kapsayan bir dizi teori veya uygulamayı kapsayabilmektedir. Aynı zamanda bu terim günlük dilde başkalarının zararı pahasına kısa vadeli haz peşinde koşan egoist kişiler için de bir aşağılama ifadesi olarak kullanılabilmektedir. Felsefede hedonizmin temsilcisi olarak gözüken Kirene Okulu, Sokrates'in öğrencisi Aristippos tarafından kurulmuş, daha sonra Epikür tarafından devam ettirilmiştir.

<span class="mw-page-title-main">Maurice Merleau-Ponty</span> Fransız felsefeci ve fenomenolog

Maurice Jean Jacques Merleau-Ponty, Edmund Husserl ve Martin Heidegger tarafından büyük ölçüde etkilenmiş Fransız Fenomenoloji filozofu. Algı, sanat, politika, din, biyoloji, psikoloji, psikanaliz, dil, doğa ve tarih konuları üzerine yazılar kaleme almıştır. 1945 yılında Jean-Paul Sartre ve Simone de Beauvoir tarafından kurulmuş solcu Les Temps modernes dergisinde baş editörlük yapmıştır.

<span class="mw-page-title-main">Teorik fizik</span> fizik biliminin bir branşı

Teorik fizik, fiziğin matematiksel modellemeler ve fiziksel nesnelerin soyutlandırılmaları çalışmaları ve doğa olaylarını açıklayan, gerçekselleştiren ve tahmin yürüten fizik dalıdır. Bu deneysel fiziğin zıttıdır ki deneysel fizik araçlarla bu olayları soruşturur.

Mekân veya yer, çeşitli yaklaşımlarca farklı ele alınmakla beraber geniş bir çerçeve ile 'insanı çevreden belli bir ölçüde ayıran ve içinde eylemlerini sürdürmesine elverişli olan boşluk' ve 'sınırları gözlemci(ler) tarafından algılanabilen uzay parçası' olarak tanımlanabilir.

<span class="mw-page-title-main">Temporal lob</span> İnsanların beyninde bulunan dört lobdan biri

Temporal lob, memelilerin beynindeki serebral korteksin dört ana lobundan biridir. Temporal lob, memeli beyninin her iki serebral hemisferindeki lateral fissürün altındadır.

<span class="mw-page-title-main">Tekinsiz vadi</span>

Estetik olarak, tekinsiz vadi bir nesnenin insan benzerliği derecesi ile nesneye duyulan duygusal tepki arasındaki hipoteze dayalı bir ilişki olarak kabul edilir. Bu fenomen, robotik, 3D bilgisayar animasyonları ve gerçekçi bebekler arasındaki örneklerde görülebilir. “Tekinsiz vadi” hipotezi, neredeyse insan gibi görünen bir varlığın izleyicilerde soğuk, ürkütücü bir hissiyat oluşturmasıyla ilgilenmektedir. Diğer taraftan dijital teknolojilerin artan yaygınlığı günümüzde "vadi" ile ilgili tartışmaları yaygınlaştırmıştır.

"Evrim hem bir teori hem de bir olgudur " şeklindeki ifadeye, biyoloji literatüründe sıkça rastlanır. Bu ifade evrimin iki şekilde kullanılması nedeniyle ortaya çıkmaktadır. "Evrim olgusu" ile kastedilen, bilimsel gözlemler ve deneyler ile meydana geldiği görülmüş olan, biyolojik organizma topluluklarındaki değişimlerdir. "Evrim teorisi" ile kastedilen ise bu değişimlerin nasıl meydana geldiğinin günümüzdeki bilimsel açıklaması olan modern evrimsel sentezdir. Bu terimlerin yanlış kullanılması ve yanlış anlaşılması, evrim teorisinin doğruluğuna karşı çıkan görüşleri temellendirmek için kullanılmıştır.

Görsel algı çevredeki objelerin görülebilir spektruma yansıttığı ışığı kullanarak çevreyi yorumlayabilme yeteneğidir. Bu, etrafı ne kadar net görmeyi ifade eden görsel keskinlikten farklıdır. Bir kişi 20/20 vizyonu olsa bile görsel algısal işleme ile ilgili problemler yaşayabilir.

Gestalt psikolojisi veya gestaltizm, bilişsel süreçler içerisinde özellikle algı ve algısal örgütlenme konularında yoğunlaşmış psikoloji teorisidir. Yirminci yüzyılın ilk yarısında Almanya'da ortaya çıkmıştır. Gestalt psikolojisi kaotik görünen bir dünyada anlamlı bir algıya sahip olmamızın temelde hangi kanunlara dayandığını anlamaya çalışır. Gestalt psikolojisinin ana prensibi zihnin kendi kendisini algıladığı şeylerde bir bütün görmeye organize etmesidir.

Biyolojik ve toplumsal cinsiyet ayrımı, biyolojik cinsiyet (eşey) ile toplumsal cinsiyet kavramları arasındaki farkı ortaya koyar. Biyolojik cinsiyet, bireyin üreme sistemi anatomisiyle ikincil cinsiyet özelliklerini ifade ederken; toplumsal cinsiyet, kişinin biyolojik cinsiyetine bağlı olarak toplumsal rollerini veya kişinin iç farkındalığına bağlı olarak kendi cinsiyetini tanımlamasını ifade eder. Bazı durumlarda, bireyin atanmış cinsiyeti ile toplumsal cinsiyeti aynı hizada olmayabilir ve kişi transcinsiyetli, ikili cinsiyet dışı veya cinsiyet uyumsuz olabilir. Bazı durumlarda ise, birey cinsiyet atamasını güçleştiren biyolojik cinsiyet özelliklerine sahip olabilir ve kişi erdişi olabilir.

Olgu, var olduğu, doğru olduğu veya gerçekleştiği kabul edilen şeydir. Yalan olmayan, doğru olan şey, hakikat olarak da tanımlanabilir. Bir gerçeğin geçerliliğini sınamanın en yaygın yolu doğrulanabilirlik testidir; yani, deney yoluyla gösterilip gösterilemeyeceğidir. Gerçekleri kontrol etmek için genellikle standart referans kaynakları kullanılır. Bilimsel gerçek, dikkatli gözlemler veya ölçümler yoluyla doğrulanmış olgulardır.

Geçmişe dönüş ya da istemsiz tekrar eden bellek, bireylerin eski deneyimleri ya da eski deneyimlerin ögelerini ani ve genellikle güçlü bir şekilde yeniden deneyimlediği psikolojik fenomendir. Bu deneyimler sevindirici, üzgün, heyecan verici veya herhangi başka bir duygu olabilir. Geçmişe dönüş terimi, özellikle, anı istemsiz hatırlandığında ve/veya bu anı insanın tekrar yaşayabileceği kadar yoğun olduğunda, bunun gerçek zamanda yaşanmadığını, sadece bir anı olduğunu fark edemeyeceği durumlarda kullanılır.

<span class="mw-page-title-main">Algı felsefesi</span> Felsefi Yaklaşım

Algı felsefesi, algısal deneyimin doğası ve algısal verilerin durumuyla, özellikle de dünya hakkındaki inançlar veya dünya hakkındaki bilgilerle nasıl ilişkili olduklarıyla ilgilidir. Herhangi bir açık algı açıklaması, çeşitli ontolojik veya metafizik görüşlerden birine bağlılığı gerektirir. Filozoflar, nesnelerin algılarının ve bunlarla ilgili bilgi veya inançların bireyin zihninin yönleri olduğunu varsayan içselci açıklamaları ve bunların bireyin dışındaki dünyanın gerçek yönlerini oluşturduklarını belirten dışsalcı açıklamaları birbirinden ayırır. Son zamanlardaki felsefi çalışmalar, tek görme paradigmasının ötesine geçerek algının felsefi özelliklerini genişletmiştir.

<span class="mw-page-title-main">Qualia</span> algının özellikleri ve genellikle duyusal deneyim

Qualia, felsefede ve belirli psikoloji modellerinde öznel, bilinçli deneyimin bireysel örnekleri olarak tanımlanır. Qualia terimi, belirli bir durum için "ne tür" anlamına gelen Latince quālis sıfatının cinssiz çoğul biçiminden (qualia) türetilmiştir.

Stoacılık felsefesinde Pnöma, hava ve ateş elementlerinin bir karışımı olan "yaşam nefesi" kavramıdır. İnsan canlılığını nefeste konumlandıran Yunan tıp yazarlarından ve ateşi Arkhe veya orijinal unsur olarak tanımlayan Sokrates öncesi Herakleitos felsefesinden kaynaklanan Pnöma, Stoacılar için hem bireyi hem de kozmosu organize eden aktif, üretici ilkedir. En yüksek haliyle, Pnöma, insan ruhunu (psychê) oluşturur ki bu da Tanrı'nın ruhu olan nefesin bir parçasıdır. Maddeyi yapılandıran bir kuvvet olarak cansız nesnelerde bile vardır.

Bilgi argümanı, Frank Jackson tarafından "Epifenomenal Qualia " (1982) adlı makalesinde önerilen ve "What Mary Didn't Know" (1986) adlı makalesinde genişletilen felsefi bir düşünce deneyidir. Deney, rengin fiziksel tanımlarına geniş erişime sahip olan, ancak insan duyusuyla renk algılayamayan, yani dünyayı siyah beyaz gören bir bilim insanı olan Mary'yi anlatıyor. Düşünce deneyinin ana sorusu, Mary'nin siyah beyaz dünyanın dışına çıkıp renkli görmeyi deneyimlediğinde yeni bilgiler edinip edinemeyeceğidir.

Anormal deneyimler, iyi huylu halüsinasyonlar gibi, zihinsel ve fiziksel sağlığı yerinde olan bir kişide, yorgunluk, sarhoşluk veya duyusal yoksunluk gibi geçici bir tetikleyici faktörün görünürde yokluğunda bile ortaya çıkabilmektedir.

<span class="mw-page-title-main">Doğrudan ve dolaylı gerçekçilik</span>

Doğrudan ya da saf gerçekçilik, dolaylı ya da temsili gerçekçiliğin aksine, algı felsefesi ve zihin felsefesinde, bilinçli deneyimlerin doğasını tanımlayan farklı yöntemlerdir. Bunlar, çevremizde gördüğümüz dünyanın gerçek dünyanın kendisi mi yoksa bilinçli deneyimlerimiz tarafından üretilen bu dünyanın içsel bir algısal kopyası mı olduğu metafizik sorusundan yola çıkmaktadır.