İçeriğe atla

İbrâhim Gülşenî

İbrahim Gülşeni
Ölüm1540
MeslekŞair, mutasavvıf
İkametDiyarbakır, Tebriz, Kahire, İstanbul
Edebî akımGülşeni

Etkilendikleri

İbrahim Gülşeni (ö. 23/24 Nisan 1540), mutasavvıf ve şair.

Osmanlı İmparatorluğu topraklarında XVI. yüzyıldan sonra giderek yayılan, Türk edebiyat ve tasavvufunda önemli bir yere sahip olan Gülşeni tarikatının kurucusudur.

Türkçe, Arapça ve Farsça 75.000 beyitlik şiir yazmıştır. Türk ve İran edebiyatında önemli yeri olan şairin en önemli eseri Mevlânâ'nın Mesnevî'sine nazire olarak yazdığı kırk bin beyitlik Ma'nevî isimli Farsça mesnevisidir.

Hayatı

15. yüzyıl başında dünyaya geldi. Doğum tarihi hakkında çeşitli kaynaklardaki bilgilere göre 1423, 1427, 1452-1455 yılında doğmuş olabileceğine dair bilgiler bulunur.[1] Doğum yeri kimi kaynaklarda Azerbaycan, kimi kaynaklarda Diyarbakır olarak geçmektedir. Babası fıkıh, kelâm ve mantık konusunda eserler vermiş bir alim olan Muhammed Âmidî; annesi ise dönemin tanınmış şeyhlerinden Molla Şerefüddin’in kızı Hediyetullah’tır.[1]

İki yaşında babasını kaybetti ve amcası tarafından yetiştirildi. On beş yaşında iken bilgisini artırmak amacıyla Maveraünnehir’e gitmek üzere yola çıktı. Tebriz’de Uzun Hasan’ın kazaskeri Molla Hasan ile tanıştı. Molla Hasan onu evlat edindi ve yanında kalmaya ikna etti. Tebriz’de mederese öğrenimi gören İbrahim Gülşeni, Molla İbrahim olarak tanındı.[2]

Uzun Hasan ile tanışma fırsatı buldu ve onun tarafından kendisine asalet ve şeref ifade eden “tarhan” unvanı verildi.[2] Timur hükümdarı Hüseyin Baykara ile yapılan bir barış antlaşmasına katılmak üzere Herat’a gönderildiğinde tanınmış mutasavvıf Molla Câmî ile tanıştı. Uzun Hasan nezdinde büyük itibarı vardı. Uzun Hasan onu Şiraz’da valilik yapan oğlu Sultan Halil’in halka yaptığı zulmü önlemesi için Şiraz’a da gönderdi.

Yine Uzun Hasan'ın isteği üzerine Halveti tarikatı şeyhlerinden Dede Ömer Ruşeni’yi Tebriz’e davet etmek için Karabağ’a gönderildi; ondan çok etkilendi ve müridi oldu. Ruşeni’nin ertesi yıl Tebriz’e gelerek Sultan’ın eşi Selçuk Hatun’u n yaptırdığı dergaha yerleşmesinden sonra onun gözetiminde tasavvuf alanında yetişti. Heybetî olan mahlasını “Gülşenî” olarak değiştirdi. Dede Ömer Rûşenî vefatından birkaç gün önce kendisini halife ilân etti.

İbrahim Gülşeni, Akkoyunlu hükümdarı Sultan Yakup döneminde de büyük hürmet gördü. Askere moral vermek için onunla birlikte bazı seferlere katıldı. Sultan Yakup’un ölümünden sonra Akkoyunlu ailesi içinde meydana gelen taht kavgaları sırasında zor günler geçirdi. 1495’te birçok müridi ile birlikte hacca gitti. Mekke’de bazı Mısırlı alimler ile tanıştı. Hacdan sonra Tebriz’e döndü ancak Şah İsmail’in Akkoyunlu hükümdarı Sultan Elvend’i yenip şehre girmesi üzerine Diyarbakır’a gitti. Ma’nevi adlı eserini bu sırada yazmaya başladığı, 45 günde bitirdiği rivayet edilir.[1]

Diyarbakır’ın hakimiyetinin Musullu Türkmen Beyi Emir Bey’e verilmesi ve onun da Safeviler ile yakınlaşmasından rahatsızlık duydu. Kudüs yoluyla Mısır’a geçti.

Kahire’ye daha önce yerleşen halifesi Timurtaş vasıtasıyla Memluk Sultanı Kansu Gavri’den de ilgi gördü. Kansu Gavri, Gülşeni için Kubbetü’l-Mustafâ adlı bir zaviye tahsis etti; buraya gelip kendisini ziyaret etti ve Kahire’ye davet etti. Kahire’de bütün camileri dolaşıp Müeyyediyye Camisi’nde çile çıkartan Gülşeni, buraya yerleşti.[3]

Mısır’ı fetheden Osmanlı Sultanı Yavuz Sultan Selim de Kahire’ye geldiğinde kendisine hürmet etti; Müyyediye Camisi'nde ziyaret edip, caminin karşısındaki arsayı hibe etti. Arsanın üzerine Gülşeniyye Âsitânesi olarak bilinen dergah yapıldı. 1519-1524 yılları arasında inşa edilen ve Kahire’de daha önce benzeri bulunmayan bu yapı, Osmanlılar’ın Mısır’da yaptıkları ilk dini yapıdır.[4]

Kanuni döneminde Mısır valisi Hain Ahmed Paşa isyanı bastırıldıktan sonra geniş yetkilerle Mısır’a gönderilen Pargalı İbrahim Paşa, Gülşeni’nin kendisini ziyaret etmeyip oğlu Ahmet Hayali’yi göndermesini saygısızlık kabul etti.[2] Gülşeni ve müridlerince ikinci bir isyan çıkarılacağı endişesiyle Gülşeni’ye karşı cephe aldı; Padişah’tan Gülşenî’nin İstanbul’a çağrılarak sorguya çekilmesini emreden bir irade almayı başardı.[3] Oğlu Ahmed Hayâlî ve iki halîfesiyle İstanbul’a giden Gülşenî, Celâlîzâde Mustafa Bey’in yardımları ile aklandı.[3] İstanbul’da kaldığı süre içinde, Çıkrıkçılar bayırındaki Atik İbrâhîm Paşa Camii’nde vaazlar verdi ve İstanbul’da şöhreti yayıldı.[1] Kendisinden memnun olan Kanuni gözlerini tedavi ettirdi ve Mısır’a gitmek üzere İstanbul’dan ayrılacağı sırada da onuruna sarayda bir ziyafet verdi. Gülşenî ziyafet sonrası Beyazıt Camii’nde bir veda konuşması yaptıktan sonra halifesi Hasan Zarifi’yi İstanbul’da bırakarak Mısır’a döndü. Onun İstanbul’a gelişi, Tanzimat devrinde yazılan ilk tiyatro eseri olan “Hikaye-i İbrahim paşa ve İbrahim Gülşeni” adlı oyuna konu olmuştur.[2]

Mısır’a döndükten sonra beş yıl daha yaşadı 23/24 Nisan 1534’te öldü. Gülşeniyye Âsitânesi’ndeki türbesinde defnedildi. Ölümü üzerine birçok mersiye yazılmıştır.[3]

Eserleri

  • Türkçe Divan, Türk dilinin özelliklerini yansıtması bakımından önemli görülen bu eser, yirmidört birinin üzerinde beyit içerir. Yunus Emre ve Nesîmî’nin şiirlerinin etkisi görülür.
  • Pend-nâme, sade bir dille tasavvufi konuların işlendiği Türkçe manzum eser
  • Tahkîkat-ı Gülşenî, tasavvufi konuları işleyen Türkçe mensur eser. İbrahîm Gülşenî tarafından mı yoksa onun görüşleri istikametinde bir mürîdi tarafından mı yazıldığı belirsizdir.
  • Râ-znâme, mesnevi tarzında Türkçe eser.
  • Kıdem-nâme, mesnevi tarzında Türkçe eser.
  • Çobannâme, Mevlânâ’nın Mesnevî’sindeki “Mûsâ ile Çobân” kıssasını işleyen Türkçe eser.
  • Arapça Divan, İbn-i Fârız’ın “Kaside-i Tâiyye” ’sine nazîre olarak yazdığı 10 bin beyitlik Arapça Divân.
  • Manevi , 40.000 beyitlik bu mesnevi Farsça olarak Mevlana’nın Mesnevi’sine nazire olarak yazılmıştır; en bilinen eseridir.
  • Farsça Divan, tasavvufi konuları işler; Mevlana etkisindedir.
  • Kenz’ül Cevâhir, tasavvufi konuları işleyen bin beş yüz beyitlik Farsça eser.

Kaynakça

  1. ^ a b c d Tek, Ayhan. "İbrâhim Gülşenî'ye ait Ma'nevî adlı eserin La'lî Mehmed Fenâî tarafından şerhi". 25 Aralık 2015 tarihinde kaynağından arşivlendi. Erişim tarihi: 24 Aralık 2015. 
  2. ^ a b c d Azamat, İbrahim. "İbrâhim Gülşenî" (PDF). Türk Diyanet Vakfı İslam Ansiklopedisi yıl: 2000, cilt: 21. 25 Aralık 2015 tarihinde kaynağından (PDF) arşivlendi. Erişim tarihi: 24 Aralık 2015. 
  3. ^ a b c d Şanlı, Bilal. "Osmanlı Döneminde Diyarbakırlı Dîvân Şâ'irleri" (PDF). Dicle Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü İslam Tarihi ve Sanatları Ana Bilim Dalı Yüksek Lisans Tezi, 2013. 26 Aralık 2015 tarihinde kaynağından (PDF) arşivlendi. Erişim tarihi: 25 Aralık 2015. 
  4. ^ Behrens Abouseif, Doris. "İbrahim Gülşeni Külliyesi" (PDF). Türk Diyanet Vakfı İslam Ansiklopedisi yıl: 2000, cilt: 21. 25 Aralık 2015 tarihinde kaynağından (PDF) arşivlendi. Erişim tarihi: 25 Aralık 2015. 

İlgili Araştırma Makaleleri

<span class="mw-page-title-main">Fuzûlî</span> 15. ve 16. yüzyılda yaşamış Türk şair

Fuzûlî, Azerbaycan Türkçesi, Arapça ve Farsça eser veren Osmanlı dönemi Türk divan şâiridir. Asıl adı Mehmed bin Süleyman'dır. Oğuzlar'ın Bayat boyuna mensuptur. Arapça ve Farsça eserleri de bulunmakla birlikte Azerbaycanca'nın en önemli lirik şairi olarak kabul görmüştür. Mehmed Fuzûlî Alevî Müslümanların Yedi Ulu Ozanlarından birisidir.

<span class="mw-page-title-main">Ahmedî</span> Türk divan şairi ve hekim (1334–1413)

Ahmedî divan şairi ve hekim.

<span class="mw-page-title-main">Abdülkâdir Geylânî</span> Alim, mutasavvıf

Muhyiddin Ebû Muhammed Abdülkādir b. Ebî Sâlih Mûsâ Zengîdost el-Geylânî ya da daha bilinen adıyla Abdülkādir Geylânî, Büyük Selçuklu Devleti döneminde, günümüz İran'ının Hazar Denizi kıyısındaki Gilan Eyaleti'nde doğan âlim ve mutasavvıf olan Kadiriye tarikatının kurucusu ve İslam filozofu. Türbesi Bağdat'tadır.

Divan edebiyatı, Türk kültürüne has süslü ve sanatlı bir edebiyat türüdür. Bu edebiyata genellikle "divan edebiyatı" adı uygun görülmekte olup bunun en büyük nedenlerinden birisinin şairlerin manzumelerinin toplandığı kitaplara "divan" denilmesi olduğu kabul edilmektedir. Öte yandan, divan edebiyatı gibi tabirlerin modern araştırmacılar tarafından geliştirildiğini ve halk-tekke-divan edebiyatları arasındaki ayrımların bazen oldukça muğlak olduğu ve bu edebiyatlar arasında ciddi etkileşimlerin de bulunduğu vurgulanmalıdır.

<span class="mw-page-title-main">Âşık Paşa</span> Osmanlı dönemi Türk şairi

Âşık Paşa, Türk şâir ve mutasavvıf.

Harâbat, Ziya Paşa'nın 1874-1875'te yayınlanan, içerisinde Türk, Arap, İran ve Çağatay sahasında yazılmış şiirlerden seçmeler bulunan 3 ciltlik divan edebiyatı antolojisidir.

İbrahim Şâhidî, Mevlevi şair ve evliya.

Yenişehirli Avni, 19. yüzyıl divan şairi.

Şeyyad Hamza, 13. yüzyılda Akşehir ve Sivrihisar'da yaşamış sufi şairlerden biridir. Şeyyad Hamza, önceleri bir şeyyad iken Ahi zümrelerine intisabı sebebiyle tarikat çevrelerine de girmiş, bu arada halk için şiirler söylemiştir.

Hoca Sadeddin Efendi, Osmanlı tarihçi, devlet adamı.

<span class="mw-page-title-main">İdris-i Bitlisî</span> Kürt asıllı Osmanlı devlet adamı (ö. 1520)

İdris-i Bitlisî veya Bitlisli İdris, devlet adamı, tarihçi ve edebiyatçı. Özellikle Yavuz Sultan Selim devrinde Osmanlı İmparatorluğu'nun doğu siyasetinde önemli rol oynadığı söylenir.

<span class="mw-page-title-main">Abdurrahman Sami Paşa</span> Osmanlı bürokrat, şair

Abdurrahman Sami Paşa, bürokrat, şair.

Osmanlı döneminde yaşamış sufi, şair, hattat ve mesnevihan.

<span class="mw-page-title-main">Kemalpaşazâde</span> Şeyhülislam ve tarihçi

Kemalpaşazâde veya İbn-i Kemal, Osmanlı devleti şeyhülislamı ve tarihçidir.

<span class="mw-page-title-main">Lâmiî Çelebi</span>

Lâmiî Çelebi (1472-1532), divan şairi ve mürit. Asıl adı Mahmut'tur.

<span class="mw-page-title-main">Süleymaniye Yazma Eser Kütüphanesi</span> İstanbulun Süleymaniye semtinde yer alan Süleymaniye Kütüphanesi, 1927de açılmıştır. Osmanlı döneminde kurulmuş olan kütüphane, önemli bir İslami koleksiyona sahiptir ve nadir eserler barındırır

Süleymaniye Kütüphanesi, İstanbul'daki Süleymaniye Camii medreselerinde, 1927 yılında kurulmuş olan kütüphane. I. Süleyman'ın oluşturmuş olduğu kütüphane bu kütüphanenin nüvesini oluşturdu.

Şeyh Muhyiddin Karamanî Osmanlı Devleti'nde yaşamış din adamıdır. Okuma yazma bilmezdi. Gururlu tavrı ile tanınmıştır. Halvetiye tarikatının Gülşenî kolunun kurucusu Diyarbakırlı Şeyh İbrahim Gülşeni'nin mürididir. 1550'de idam edilmiştir.

<span class="mw-page-title-main">İskendernâme</span> İslami edebiyatlarda Büyük İskender hayatını ve maceralarını konu edinen edebî tür

İskendernâme, İslami edebiyatlarda Büyük İskender hayatını ve maceralarını konu edinen; Kur’an’da geçen Zülkarneyn’in kişiliğinin İskender’in hayatına sindirerek anlatıldığı, destanî-efsanevî tarzda yazılmış kitapların adıdır.

Alemşah Halime Begüm, Safevi Devleti'nin kurucusu Şah İsmail'in annesi.

Menâkıb-ı İbrâhim Gülşenî, Muhyî-i Gülşenî'nin 1569 ile 1604 yılları arasında yazdığı eseri.