İçeriğe atla

İşlevsel sabitlik

İşlevsel sabitlik, kişiyi bir objeyi sadece geleneksel şekilde kullanmakla sınırlayan bilişsel önyargıdır. İşlevsel sabitlik kavramının temeli, psikolojide bütünsel işlemeyi vurgulayan Geştalt Psikolojisidir. Karl Duncker işlevsel sabitliği “bir objeyi problem çözmek için gerekli olacak şekilde yeni bir yöntemle kullanmaya karşı zihinsel tıkanıklık” olarak tanımlamıştır.[1] Bu “tıkanıklık”, bireyin bir görevi tamamlaması için verilen bileşenleri kullanma becerisini, kişi bu bileşenlerin orijinal amacını yok sayamıyormuş gibi sınırlar. Örneğin, eğer biri kâğıtların uçmasını önleyecek bir ağırlığa ihtiyaç duyuyorsa ve elinde yalnızca bir çekiç varsa, çekicin nasıl kâğıt ağırlığı olarak kullanılabileceğini düşünemeyebilir. İşlevsel sabitlik, çekicin çivi çakmak dışındaki herhangi bir işlevini görememe durumudur; kişi çekici bilinen fonksiyonunun dışında bir şekilde kullanmayı düşünemez.

Yapılan araştırmada 5 yaşındaki çocuklarda işlevsel sabitlik gözlenmemiştir. Tartışmalara göre bunun sebebi, 5 yaş için bir obje ile ulaşılacak amaç herhangi bir amaçla denktir. Ancak 7 yaşındaki çocuklar objenin orijinal amacına özel bir anlam yükleme eğilimi edinmişlerdir.[2]

Araştırmalardan Örnekler

Deneysel yaklaşımlar genellikle alışılmamış bir durumda deneklerin yabancı bir bağlamda tanıdık bir obje ile problem çözmek zorunda olmasını kapsar. Obje, deneklerin geçmiş deneyimlerinden veya deneyin önceki görevlerinden dolayı tanıdık olabilir.

Mum Kutusu

İşlevsel sabitliği gösteren klasik deneyde, Duncker (1945) katılımcılara bir mum, bir raptiye kutusu ve bir deste kibrit verir ve onlardan mumu duvara sabitlemelerini, böylece mumun alttaki masaya damlamayacağını söyler. Katılımcılar mumu direkt olarak duvara raptiyelemeye veya mumu eritip duvara yapıştırmaya çalışırlar. Pek azı kutunun içini mum kabı olarak kullanmayı ve onu duvara raptiyelemeyi düşünür. Duncker’in deyimiyle katılımcılar kutunun raptiye taşımasına, yani normal fonksiyonuna “sabitlenir” ve onu problem çözmek üzere yeniden kavramsallaştıramaz. Örneğin, katılımcılara boş bir raptiye kutusu sunulmuş olsaydı problemi çözme olasılıkları dolu kutu ile karşılaştıkları sefere kıyasla iki kat fazla olurdu.

Daha yakın zamanda, Frank ve Ramscar (2003)[3] mum kutusu probleminin yazılı versiyonunu Stanford’da lisans öğrencilerine verirler. Problem orijinal deneydeki yönerge ile aynı verilir. Öğrencilerin %23’ü problemi çözmede başarılı olur. Başka bir öğrenci grubuna verilen görevde, “bir kutu kibrit” gibi isim ifadelerinin altı çizilidir ve üçüncü gruba verilen görevde yalnızca isimlerin (örneğin “kutu”) altı çizilidir. Bu iki grup problemi çözmede %55 ve %47 oranlarında başarılı olurlar. Sonraki deneyde, “kutu” hariç bütün isimlerin altı çizilidir ve benzer sonuçlar elde ederler. Yazarlar, öğrencilerin performanslarının bilgi vermedeki manipülasyonlardan ziyade, öğrencilerin zihinlerindeki “kutunun anlamsal simgesine bağlı olduğu sonucuna varır. İşlevsel sabitliğin üstesinden gelebilmek, öğrencilerin kutuyu mumu duvara sabitlerken kullanılabileceğini düşünmesini sağlayacak şekilde, kutu kelimesinin zihinde esnek bir simgeye sahip olmasına bağlıdır.

Adamson (1952)[4] Duncker’ın kutu deneyini tekrarladığında, katılımcıları iki deneysel gruba ayırdı: önceden kullanma ve önceden kullanmama. Bu deneyde, önceden kullanma olduğunda, yani objeler katılımcılara alışılmış biçimde sunulduğunda (kutuda materyaller olması, böylece kutunun kap olarak kullanılması) katılımcılar kutuyu başka bir işlevde kullanmaya daha az eğilimliydiler, oysa önceden kullanma durumu olmadığında (kutu boş bir şekilde sunulduğunda) katılımcılar kutuyu farklı işlevlerde kullanma olasılıkları daha yüksekti.

İki-Kablo Problemi

Birch ve Rabinowitz (1951) iki-kablo problemini Norman Maier’dan (1930, 1931) deneklere bir odada tavandan sarkan iki kablo ve iki ağır obje sağlayarak adapte ederler. Katılımcılara kabloları bağlamaları söylenir, fakat kablolar birbirlerinden kolayca erişilemeyecek kadar uzaktadır. Çözüm, ağır objelerden birini bir kabloya ağırlık olarak bağlamak, kabloyu bir sarkaç gibi sallamak, kablonun birini tutarken diğer sallanan kabloyu yakalamak ve ikisini birbirine bağlamaktır. Katılımcıları üçe ayırırlar: Grup R: yedek malzeme kullanarak elektrik devresini tamamlama şeklinde bir ön görev tamamlarlar, Grup S: devreyi bir anahtarla bağlarlar, Grup C: ön test deneyimi olmayan kontrol grubu. Grup R katılımcıları anahtarı ağırlık olarak kullanmaya daha fazla eğilimli iken, Grup S yedek malzemeyi kullanmaya daha yatkındır. Grupların bu şekilde davranmalarının sebebi önceki deneyimlerinin objeleri belirli bir yönde kullanmalarına sebep olması ve işlevsel sabitliğin katılımcıların objelerin farklı bir amaçla da kullanıldığını düşünebilmesini engellemesidir.

Barometre Sorusu

Ana makale: Barometre Sorusu

Barometre sorusu, yanlış düzenlenmiş sınav sorularının sınavı yapan kişi için ahlaksal bir dilemmaya sebep olan bir örneğidir. Klasik şeklinde, Amerikalı test düzenleyicisi Alexander Calandra (1911-2006) tarafından halkın anlayabileceği şekilde kolaylaştırılan haliyle, soru öğrenciye “Bir barometre yardımıyla uzun bir binanın yüksekliği nasıl ölçülebilir?” şeklinde yöneltilir. Sınavı yapan kişi, yalnızca bir doğru cevap olduğundan emindir. Bu beklentinin aksine, öğrenci birbirinden tamamen farklı bir dizi cevap verir. Bu yanıtlar da doğrudur, yine de hiçbiri öğrencinin test edilen akademik alandaki yeterliliğini kanıtlamaz.

Calandra olayı Sputnik krizi esnasında yaşanmış olan gerçek hayat, birinci şahıs deneyimi olarak sunar. Calandra’nın makalesi “İğne Ucundaki Melekler”, 1959 yılında Pride’da (American College Public Association’a ait bir dergi) yayınlanmıştı. Current Science dergisinde 1964’te, Saturday Rewiev dergisinde 1968’de ve 1969’da Calandra’ya ait The Teaching of Elementary Science and Mathematics’te tekrar yayınlandı. Aynı yıl (1969) Calandra’nın makalesi bir akademik tartışmaya konu oldu. 1970’e kadar sıklıkla öğretme, yazma becerileri, işyeri danışmanlığı ve emlak yatırımından kimya endüstrisi, bilgisayar programlama ve bütünleşmiş devre tasarımına kadar pek çok konudaki kitapta tekrar basılmıştı.

Kaynakça

  1. ^ Duncker, K. (1945). "On problem solving". Psychological Monographs, 58:5 (Whole No. 270).
  2. ^ German, T.P., & Defeyter, M.A. (2000). "Immunity to functional fixedness in young children". Psychonomic Bulletin & Review, 7(4), 707-712.
  3. ^ Frank, Michael C., and Michael Ramscar. "How do Presentation and Context Influence Representation for Functional Fixedness Tasks?" Proceedings of the 25th Annual Meeting of the Cognitive Science Society, 2003.
  4. ^ Adamson, R.E. (1952). "Functional Fixedness as related to problem solving: A repetition of three experiments". Journal of Experimental Psychology, 44, 288-291.

İlgili Araştırma Makaleleri

Psikoloji veya Ruh bilimi, içgüdüsel davranışları ve zihni inceleyen bilimdir. Bilinçli ve bilinçsiz olayların yanı sıra daha çok duygu ve düşüncenin incelemesini içeren Psikoloji, çok kapsamlı bir bilimsel alandır. Bu alanda uzman olan ve aynı zamanda bilgi araştırması yapanlara psikolog denir. Psikologlar, beyinin ortaya çıkan özelliklerini ve ortaya çıkan özelliklerle bağlantılı tüm fenomenleri anlamaya çalışırlar ve bu şekilde daha geniş nöro-bilimsel araştırmacı grubuna katılırlar. Psikoloji bilimi, bir sosyal bilim olmasına rağmen aynı zamanda doğa bilimleri olarak da kategorize edilebilir. Özellikle beyin biyolojisi bilgisini oldukça kullanır ve geliştirir.

Bellek ya da hafıza, yaşananları, öğrenilen konuları, bunların geçmişle ilişkisini bilinçli olarak zihinde saklama gücüdür.

<span class="mw-page-title-main">Sosyal psikoloji</span> toplumun insanların düşüncelerini ve davranışlarını nasıl etkilediğini araştıran bilim dalı

Sosyal psikoloji bireylerin düşüncelerinin, iç dünyalarının ve davranışlarının başkalarının gerçek, hayalî ve anlaşılan oluşundan nasıl etkilendiğine dair bir bilimsel çalışmadır. Bu alanda araştırma yapanlar genellikle psikolog veya sosyolog'lardan oluşmaktadır. Buna rağmen bütün sosyal psikologlar hem birey, hem de topluluk bazında çalışırlar. Benzerliklerine rağmen iki alan amaçları, yaklaşımları, yöntemleri ve terimlerinde farklılaşırlar. Biyofizik ve kavrama psikolojisi gibi sosyal psikoloji de disiplinlerarası bir alandır.

<span class="mw-page-title-main">Milgram deneyi</span>

Milgram deneyi, insanların otorite sahibi bir kişi veya kurumun isteklerine, kendi vicdani değerleriyle çelişmesine rağmen itaat etmeye ne ölçüde istekli olduklarını ölçme amacını güden bir deneyler dizisinin genel adıdır.

<span class="mw-page-title-main">Stanford hapishane deneyi</span> 1971de yapılan psikolojik bir deney

Stanford hapishane deneyi, Ağustos 1971'de gerçekleştirilen bir psikolojik deneydi. Bu deney, bir hapishane ortamının iki haftalık bir simülasyonu olup, durumsal değişkenlerin katılımcıların tepkileri ve davranışları üzerindeki etkilerini inceledi. Stanford Üniversitesi psikoloji profesörü Philip Zimbardo, çalışmayı yürüten araştırma ekibini yönetti.

<span class="mw-page-title-main">IPTV</span>

IPTV, İnternet protokolü üzerinden görüntü ve ses aktarımı.

<span class="mw-page-title-main">Dikkat</span>

Dikkat, düşünceyi belli bir şey üstünde yoğunlaştırabilme gücü. Nesnel olarak, bütün duyumsal ya da belleğe yerleştirilmiş bilgilerden, daha sonra kullanmak için bir bölümünü seçmeyi gerektirir. Bir toplantıda konuşan çeşitli kişiler arasında yalnızca birini dinlerken bir resme bakarken şekilleri dikkate almaksızın yalnızca renklere yoğunlaşırken, kalabalıkta bir tanıdığı ararken ya da akıl bir problemi çözmeyi yoğunlaştırılırken, farklı verimlilik derecelerinde farklı dikkatler söz konusudur. Bireyin seçmek zorunda kalması algılamanın, düşünmenin ya da birçok şeyin aynı anda yapmanın bir sınırı olduğunu gösterir.Dikkat, bir bilginin belli öznel veya nesnel olarak dikkate alınan yönünü seçerek ona odaklanan, diğer bir taraftan o bilginin algılanabilen diğer yönlerini göz ardı eden davranışsal ve bilişsel süreçtir. Dikkat, sınırlı işlenen kaynakların paylaştırılmasıdır.

<span class="mw-page-title-main">Geocaching</span>

Geocaching, akıllı telefon gibi Global Positioning System (GPS) özellikli cihazlar kullanarak dünyanın herhangi bir yerinde yapılan, "Geocache" ya da "Cache" adı verilen kutuları saklama veya bulma aktivitesidir. Oyuncular GPS koordinatları belli noktalara mobil uygulama yardımıyla ilerler ve o konumda gizli Geocache'i (kutuyu) bulmaya çalışırlar.

Matematiksel model, bir sistemin matematiksel kavramlar ve dil kullanılarak tanımlanmasıdır. Matematiksel model geliştirme süreci, matematiksel modelleme olarak adlandırılır. Matematiksel modeller, doğa bilimlerinde ve mühendislik disiplinlerinde bunun yanı sıra sosyal bilimlerde kullanılır. Matematiksel modelleri daha çok fizikçiler, mühendisler, istatistikçiler, operasyon araştırma analistleri ve ekonomistler kullanır. Model, bir sistemi açıklamaya, farklı bileşenlerin etkilerini incelemeye ve bir davranış hakkında öngörüde bulunmak için yardımcı olabilir.

Doğrulama yanlılığı ya da teyit yanlılığı, kişilerin kendi inançlarını, düşüncelerini ve varsayımlarını destekleyen ya da teyit eden bilgileri kayırma, dikkate alma ve öne çıkarma eğilimidir. Bu yanlılığa sahip kişiler inançlarına, düşüncelerine ve varsayımlarına ters düşen, karşı duran, onlarla çelişen bilgileri ihmal etme, yok sayma eğilimi gösterir. Bilişsel eğilimin bir çeşidi ve tümevarımın sistematik hatasıdır. İnsanlar bilgiyi seçici olarak topladıklarında veya anımsadıklarında ya da belirli bir eğilime göre bu bilgiyi yorumladıklarında doğrulama yanlılığına eğilim gösterirler. Etkisi, duygusallıkla yaklaşılan konularla, iyice yerleşmiş ve değişmesi zor inanışlarla ilgili olduğu takdirde çok daha güçlüdür. İnsanlar aynı zamanda müphem ve belirsiz kanıtları da kendi görüşlerini destekleyici yönde yorumlamaya eğilimlidir. Yanlı araştırma, yorumlama ve bellek karşı tarafların aynı kanıtlara ulaşması durumunda bile anlaşmazlığın daha keskinleşmesi olan tutum kutuplaşmasını, doğru olmadığının kanıtları gösterilmesine rağmen inançlarda ısrar, ilk olarak edinilen bilgiye daha fazla güvenme olan irrasyonel öncüllük etkisi ve iki olay ya da durum arasında bir bağlantı olduğuna dair yanlış algılama olan yanılsama korelasyonunu açıklamak için kullanılır.

<span class="mw-page-title-main">Bohr-Einstein tartışmaları</span> Bohr-Einsitein arası diyaloglar

Bohr–Einstein tartışmaları, kuantum mekaniği hakkında Albert Einstein ile Niels Bohr arasında süregelen tartışmadır.

<span class="mw-page-title-main">Charles Wheatstone</span> İngiliz bilim insanı

Sir Charles Wheatstone, İngiliz bilim insanı ve Viktorya döneminde yapılan birçok buluşun mucidi. Bu icatların içinde İngiliz akordeonu, stereoskop ve bir de adil oyun şifrelemesi bulunmaktadır. Ama Wheatstone özellikle Wheatstone köprüsüne yaptığı katılımlarla biliniyor. Orijinal olarak Samuel Hunter Christie tarafından keşfedilen bu fikir bilinmeyen bir elektrik direncini ölçüyordu ve telgraf sisteminin gelişmesinde çok büyük bir önemi vardı.

İstem dışı körlük, dikkatsiz körlük veya algısal körlük, hiçbir şekilde görme bozukluğu ya da görme kusuru ile ilişkilendirilmeyen psikolojik bir dikkat eksikliği. İstem dışı körlük bir bireyin normal bir görüşte beklenmedik uyarıcıyı (stimuli) fark edemediği olay olarak da tanımlanabilir. Biri için tüm uyarıcılara dikkat etmek imkânsız olduğunda sonuç olarak istem dışı körlük anlamına gelen oldukça belirgin ve beklenmedik nesneleri görememe durumu oluşur. Terim, Arien Mack ve Irvin Rock tarafından 1992’de bulunmuştur ve içeriğinde olayın buluşunu ve onu tanımlamak için yöntemleri anlatan 1998’de MIT Press tarafından yayımlanan kitaplarının adı olmuştur. İstem dışı körlük üzerine yapılan çalışma, olayın bilişsel bozukluktan bağımsız olarak her bireyde ortaya çıkabileceğini belirtmiştir.

Gestalt psikolojisi veya gestaltizm, bilişsel süreçler içerisinde özellikle algı ve algısal örgütlenme konularında yoğunlaşmış psikoloji teorisidir. Yirminci yüzyılın ilk yarısında Almanya'da ortaya çıkmıştır. Gestalt psikolojisi kaotik görünen bir dünyada anlamlı bir algıya sahip olmamızın temelde hangi kanunlara dayandığını anlamaya çalışır. Gestalt psikolojisinin ana prensibi zihnin kendi kendisini algıladığı şeylerde bir bütün görmeye organize etmesidir.

Otokinetik etki deneyi, algısal bir etki olan otokinetik etkiden faydalanarak grup içi sosyal normların oluşumunun incelemek üzere Muzaffer Şerif Başoğlu tarafından 1935 yılında gerçekleştirilmiş bir araştırmadır.

<span class="mw-page-title-main">Apple Notlar</span> Appleın kullandığı not yazma uygulaması

Apple Notlar Apple tarafından geliştirilen bir uygulamadır. iOS ve macOS işletim sistemlerinde sağlanır; ikincisi OS X Mountain Lion ile başlar. Apple'ın iCloud hizmetini kullanarak cihazlar arasında senkronize edebilen kısa metin notları oluşturmak için bir servis görevi görür.

Problem çözme, problem çözücü için açık bir çözüm yöntemi bulunmadığında, belirli bir durumu, bir sonuç durumuna dönüştürmeye yönelik bilişsel süreçtir.

Duncker'ın mum problemi olarak da bilinen mum problemi veya mum görevi, işlevsel sabitliğin katılımcının problem çözme yeteneğine olan etkisini ölçen bir bilişsel bir performans testidir. Test, Gestalt psikoloğu Karl Duncker tarafından oluşturulmuş ve ölümünden sonra 1945 yılında yayımlanmıştır. Duncker, ilk olarak bu testi Clark Üniversitesi'nde problem çözme görevleri üzerine olan tezinde sunmuştur.

<span class="mw-page-title-main">Zihinsel rotasyon</span>

Zihinsel rotasyon, iki boyutlu ve üç boyutlu nesnelerin zihinsel temsillerini döndürme yeteneğidir, çünkü insan zihnindeki bu dönüş görsel temsiliyle ilişkilidir. Beynin algılama ve zihinsel rotasyon ile ilişkili alanları arasında bir ilişki vardır. Ayrıca, mekansal işlemenin bilişsel oranı, genel zeka ve zihinsel rotasyon arasında bir ilişki olabilir.

<span class="mw-page-title-main">Cin Ali Müzesi</span> Ankarada bir müze

Cin Ali Müzesi, Ankara'da, Bülten Sokak No:32 Kavaklıdere'de bulunmaktadır.