İçeriğe atla

İşkolik

Takıntı derecesinde çalışan kişilere işkolik denmektedir. Terim genellikle kişinin işlerinden hoşlandığını ima ederken,[] bazen de kişi bu işleri yapmak zorunda olduğunu hissedebilir. Böyle bir durumun genel kabul görmüş tıbbi tanımı yoktur, stresin bazı formları, dürtü kontrol bozukluğu, obsesif kompulsif kişilik bozukluğu ve obsesif kompulsif bozukluk gibi durumlar işle ilgili olabilir.

İşkoliklik ile çalışkanlık aynı şey değildir.[1]

Etimoloji

Sözcük ve alkolik kelimelerinin birleşmesinden meydana gelmiş bir birleşik sözcüktür. İşkolizm teriminin ilk bilinen kullanımı, Oxford İngilizce Sözlüğe göre, anonim alkolikler için kinayeli bir dille, 5 Nisan 1947 Kanada'da yayınlanan Toronto Daily Star gazetesinin 6. sayfasında yayınlanmıştır.[2] Ayrıca 1971 yılında Wayne Oates Bir İşkoliğin İtirafları (Confessions of a Workaholics) adlı kitabında da kullanmıştır.[3]

Detaylar

İşkolik terimi genellikle olumsuz çağrışımda bulunmasına rağmen, bazen olumlu anlamda kişinin kariyerini, bağlılıklarını ifade etmek isteyen insanlar tarafından kullanılır. Söz konusu iş genellikle ücretli iş ile ilişkilidir ama aynı zamanda spor, müzik ve sanat gibi bağımsız uğraşlar anlamlarına da gelebilir. İşkolikliğin olumsuz olarak anlaşılan bir yönü ise işkolik kişinin sosyal çevreyi ve aileyi ihmal ettiğinin düşünülmemesidir. Bilerek ya da bilmeyerek; işkolik olduğu düşünülen kişiler zaman kaybetme eğilimindedirler. Mesela, denekler bir saate yakın olan çalışmaları hakkında belli bir miktar (örneğin 30 dakika) harcayacağını söyleyebilirler.

Araştırmacılar sürekli iş ile ilgili aktiviteleri bulunan kişilerin daha sonraki zamanlarda sağlık sorunları yaşadıklarını belirtmektedirler. Bunun nedenlerinin anksiyete, düşük benlik saygısı ve samimiyet sorunları olduğu düşünülmektedir.

Klinik araştırmacı profesör Brian Robinson işkolikler için iki eksen tanımlar: İş başlatma ve iş bitirme. Erteleme davranışı sergileyenler ve eğlence arayan işkolikler (düşük iş başlatma ve düşük iş bitirme), dikkat eksiği olan işkolikler (yüksek iş başlatma ve düşük iş bitirme), bulimik ve aralıksız işkolikler (dikkat eksikliği olan işkoliklere kıyasla yüksek iş bitirme oranına sahiptirler).[4]

İşkolizm Japonya'da karōshi denen bir fenomen halini almıştır[5] ve sık sık erken ölümlerin sebebi olarak gösterilmiştir. 2000 yılında Japonya Başbakanı Keizō Obuchi'nin ölümü aşırı iş yüküne bağlanmıştır.[5][6]

İşkolik, genellikle projenin tamamlanması için gerekli olan veya olmayan görevleri yerine getirme noktasına her zaman meşgul olma dürtüsü hisseder. Sonuçta; işkolikler, üretken olmak yerine meşgul olmayı yeğleyen verimsiz işçiler olma eğilimindedirler. Bir takımın parçası olarak çalışmakta zorlanırlar çünkü işkolikler diğer işçilere göre daha az etkin olma eğilimindedirler, genellikle sorunları birlikte çalıştığı kişilere devrederler ya da bir seferde birçok işi üstlenip sorumluluklarının altından kalkamazlar.[7] Ayrıca, işkolikler sıklıkla beyin ve bilişsel işlevlerinin bozukluğundan dolayı uyku yoksunluğu ve acı çekerler.[8]

Aşırı çalışmanın sağlık üzerine olumsuz etkileri mevcuttur. 2013'te, bir Bank of America stajyeri 72 saat aralıksız çalışma sonucu ölmüştür.[9]

Kaynakça

  1. ^ "Workaholism: The "Respectable" Addiction" 2 Kasım 2010 tarihinde Wayback Machine sitesinde arşivlendi..
  2. ^ "workaholic, n. and adj." in Oxford English Dictionary Third Edition (September 2014)
  3. ^ "Arşivlenmiş kopya". 19 Kasım 2015 tarihinde kaynağından arşivlendi. Erişim tarihi: 17 Kasım 2015. 
  4. ^ Robinson, Bryan E. (2001).
  5. ^ a b "Arşivlenmiş kopya". 18 Kasım 2015 tarihinde kaynağından arşivlendi. Erişim tarihi: 17 Kasım 2015. 
  6. ^ Daniel Griffiths (April 4, 2000).
  7. ^ "The Hidden Costs of Workaholism".
  8. ^ "The Human Brain - Sleep and Stress".
  9. ^ "Bank of America To Improve Working Conditions After Intern Death" 24 Kasım 2015 tarihinde Wayback Machine sitesinde arşivlendi..

Dış bağlantılar

İlgili Araştırma Makaleleri

<span class="mw-page-title-main">Seçici serotonin geri alım inhibitörü</span> Antidepresan ilaç sınıfı

Seçici serotonin geri alım inhibitörleri majör depresif bozukluk, anksiyete bozuklukları ve diğer psikolojik bozuklukların tedavisinde antidepresan olarak kullanılan bir ilaç grubudur. Yan etkilerinin az olması, etkinlikleri ve tolere edilebilirlikleri nedeniyle sıklıkla depresyon ve diğer birçok psikiyatrik bozukluk için birinci basamak ilaçlar olarak kullanılırlar.

<span class="mw-page-title-main">Alkolizm</span> alkolik olma durumu

Alkolizm, alkollü içkilere kişinin fiziki ve psikolojik sağlığına zarar verecek şekilde olan aşırı tutkunluk. Alkolizm sorunu olan kişiye ise alkolik denir.

<span class="mw-page-title-main">Hastalık</span> organizmaları olumsuz etkileyen anormal durum

Hastalık, bir organizmanın tamamının veya bir kısmının yapısını veya işlevini olumsuz yönde etkileyen ve hemen herhangi bir dış yaralanmaya bağlı olmayan belirli bir anormal durumdur. Hastalıklar genellikle belirli belirti ve semptomlarla ilişkili tıbbi durumlar olarak bilinir. Bir hastalığa patojenler gibi dış faktörler veya iç işlev bozuklukları neden olabilir. Örneğin, bağışıklık sisteminin dahili işlev bozuklukları, çeşitli bağışıklık yetmezliği, aşırı duyarlılık, alerjiler ve otoimmün bozukluklar dahil olmak üzere çeşitli farklı hastalıklara neden olabilir.

Dikkat eksikliği/hiperaktivite bozukluğu nörogelişimsel bir bozukluktur. DEHB dikkat, dürtüsellik ve öz düzenlemeyle ilgili sorunlarla kendini gösterir ; Bazen şiddetli fiziksel huzursuzluk da ortaya çıkabilir.

Takıntı (Obsesyon), ruhçulukta (spiritüalizm) ve ruhbilimde (psikoloji) farklı olarak tanımlanır ve farklı kavramları ifade etmek üzere kullanılır. Psikiyatri sözlüklerinde kısaca “yanlış olduğunu bildiğimiz halde kafamızdan atamadığımız, mantık ve muhakeme ile uzaklaştırılamayan, arzu edilmeyen saplantı halindeki fikirler” olarak tanımlanır. Ruhçulukta ise, “bir bedensiz ruhun bir bedenliyi (insanı) hükmedecek derecede etkisi altına alması” olarak tanımlanır. Tanımlardan da anlaşılabileceği gibi, birinde obsede edici etken bir fikir olarak kabul edilir, diğerinde ise bu etken bir fikir değil, bu tür fikirleri obsedeye aşılayan canlı bir varlıktır. Obsesyon (obsession) sözcüğü Latincede “rahatsız etme” anlamında kullanılan “ obsideratum” ya da “obsidere” sözcüğünden türetilmiştir.

<span class="mw-page-title-main">Obsesif kompulsif bozukluk</span> istenmeyen ve tekrarlanan düşünceler, duygular, fikirler (obsesyonlar) veya bir şey yapmaya itici hissettiren davranışları (kompulsiyonlar) içeren anksiyete bozukluğu

Obsesif-kompulsif bozukluk (OKB), bireyin rahatsız edici düşüncelere sahip olduğu ve/veya belirli rutinleri, sıkıntıya yol açacak veya genel işlevi bozacak ölçüde tekrar tekrar yapma ihtiyacı hissettiği zihinsel ve davranışsal bir bozukluktur. Adından da anlaşılacağı gibi, OKB'nin birincil belirtileri obsesyonlar ve kompulsiyonlardır. Obsesyonlar, endişe, iğrenme veya rahatsızlık duyguları yaratan, kalıcı, istenmeyen düşünceler, zihinsel görüntüler veya dürtülerdir. Yaygın obsesyonlar arasında bulaşma korkusu, simetri takıntısı, din, cinsiyet ve zarar hakkında zorlayıcı düşünceler yer alır. Kompulsiyonlar, obsesyonlara yanıt olarak ortaya çıkan, tekrarlayan eylem veya rutinlerdir. Yaygın kompulsiyonlar arasında aşırı el yıkama, temizlik, bir şeyleri düzenleme, sayma, güvence arama ve bir şeyleri kontrol etme sayılabilir. OKB'li birçok yetişkin, kompulsiyonlarının bir anlam ifade etmediğinin farkındadır, ancak obsesyonların neden olduğu sıkıntıyı gidermek için yine de bunları gerçekleştirirler. Kompulsiyonlar o kadar sık meydana gelir ki, tipik olarak günde en az bir saat sürer ve kişinin yaşam kalitesini bozar.

<span class="mw-page-title-main">Sitalopram</span> Seçici serotonin geri alım inhibitörü (SSRI) sınıfının antidepresanı

Sitalopram, Citalopram diye de geçebilir. Seçici serotonin gerialım inhibitörüdür (SSRI). Serotonine özgüllüğü en yüksek, en seçici moleküldür. Karaciğer sitokrom (CYP) enzim ailesiyle az etkileşir. Bu sayede ilaç etkileşimlerinden az etkilenir. Polifarmasiye uygundur. Özellikle geriyatrik popülasyonda daha çok tercih edilir.

<span class="mw-page-title-main">Ruhsal bozukluk</span> rahatsız edici düşünce ya da davranış modeli

Ruhsal bozukluk, akıl hastalığı ya da mental bozukluk, sıkıntı, bilişsel işlevlerin bozulması, atipik davranış ve/veya maladaptif davranış ile tanımlanan akıl sağlığı durumlarından birini ifade eder. Mental bozuklukların tanım, değerlendirme ve sınıflandırmaları farklılık gösterebilir; bununla birlikte, Hastalıkların ve Sağlıkla İlgili Sorunların Uluslararası İstatistiksel Sınıflaması (ICD) ve Mental Bozuklukların Tanısal ve Sayımsal Elkitabında yer alan kriterler konunun uzmanları tarafından yaygın biçimde kabul görmektedir. Bu çerçevede tanı kategorileri duygudurum veya duygulanım bozuklukları, yaygın gelişimsel bozukluklar, dikkat eksikliği ve hiperaktivite bozukluğu, duygusal ve davranışsal bozukluklar, obsesif kompulsif bozukluk, psikopatik bozukluklar, kaygı bozuklukları, psikotik bozukluklar, sanrısal bozukluk, yeme bozuklukları ve kişilik bozukluklarını içerebilir.

Obsesif kompulsif kişilik bozukluğu (OKKB); kişinin düzen ve temizliğe aşırı derecede ihtiyaç duyduğu, şiddetli mükemmeliyetçilikle tanımlanan bir kişilik bozukluğudur. OKKB'nin genellikle hem genetik hem de çevresel faktörlerle oluştuğu düşünülmektedir. Semptomlar genellikle erişkinliğe varıldığında hayatın birçok alanında gözlemlenebilir haldedir.

Kompülsiyon ya da zorlantı, obsesyonların verdiği sıkıntıyı azaltmak için yapılan çoğu zaman mantıksız olan hareket veya düşüncelerdir. Örneğin eli paraya değen kişinin elinin kirlendiği düşüncesi obsesyon, bu düşünceden kurtulmak için elini defalarca yıkaması kompülsiyondur.

<span class="mw-page-title-main">Tourette sendromu</span>

Tourette sendromu, aynı şekilde kısa aralıklarla meydana gelen istemsiz, hızlı, ani bedensel tikler ve ses tiklerinin oluşturduğu nörolojik veya “nörokimyasal” kalıtsal bir rahatsızlıktır.

<span class="mw-page-title-main">Engellilik</span> bozukluklar, aktivite kısıtlamaları ve katılım kısıtlamaları

Engelli, yaralanma ya da fiziksel veya zihinsel bir rahatsızlık nedeniyle bazı hareketleri, duyuları veya işlevleri kısıtlanan kişidir. Engeller doğuştan gelebilir veya sonradan geçirilen hastalıklar sonucu ortaya çıkabilir. Dünya Sağlık Örgütü'nün İşlevsellik, Yetiyitimi ve Sağlığın Uluslararası Sınıflandırması'na göre engelli olma hâli için yeti yitimi terimi kullanılır. Engelliler; vücudun duyusal, işlevsel, zihinsel ve ruhsal farklılıkları öne sürülerek; toplumsal veya yönetimsel tutum ve tercihler sonucu, yaşamın birçok alanında kısıtlama ve engellerle karşılaşabilirler. Birçok toplumlarda en yaygın ayrımcılık türlerinden biridir.

<span class="mw-page-title-main">Hipokondriya</span>

Hipokondriyazis veya hipokondriya kişinin ciddi bir hastalığa yakalanma konusunda aşırı ve gereksiz endişe duyması durumudur. Eski bir kavram olan hipokondrinin anlamı defalarca değişti. Bu zayıflatıcı durumun, gerçek bir tıbbi teşhis olmamasına rağmen beden veya zihin durumunun yanlış algılanmasından kaynaklandığı iddia edildi. Hipokondriyazisi olan kişiye hipokondriyak denir. Hipokondriyaklar, bulgu ne kadar küçük olursa olsun, saptadıkları herhangi bir fiziksel veya psikolojik bulgu hakkında gereğinden fazla alarma geçerler ve ciddi bir hastalıkları olduklarına veya teşhis edilmek üzere olduklarına ikna olurlar.

<span class="mw-page-title-main">Mizofoni</span>

Mizofoni kelimesi tam anlamıyla "sesten nefret etme", düşük düzeyde sesten hoşlanmama biçimidir. Bu olumsuz deneyimler ile karakterize olan yüksek ya da yumuşak olsun belirli seslerden kaynaklanan bir nörolojik bozukluk olarak düşünülmektedir. Bu terim Amerikan nörolog olan Pawel Jastreboff ve Margaret Jastreboff tarafından bulunmuştur. Genellikle vadeli seçici ses hassasiyetinin yerine kullanılır.

Anlatım bozuklukları, yazılı veya sözlü anlatımda karşılaşılan hatalardır. Bu hatalar yapısal (dilbilgisel) veya anlam ve mantık bakımından olabilir. Öge eksikliği, ek eksikliği gibi yapısal bozukluklara "bağlaşıklık hataları"; gereksiz sözcük kullanımı, yanlış sözcük kullanımı gibi anlamsal bozukluklara ise "bağdaşıklık hataları" denir.

<span class="mw-page-title-main">Paroksetin</span> kimyasal bileşik

Paroksetin seçici serotonin geri alım inhibitörü olan bir antidepresan türüdür. Majör depresyon, obsesif-kompulsif bozukluk, panik bozukluğu, sosyal anksiyete bozukluğu, travma sonrası stres bozukluğu, yaygın anksiyete bozukluğu ve vazomotor semptomlar durumlarının tedavisinde kullanılmaktadır.

Kleptomani bir kişinin belirli bir neden olmaksızın gösterdiği istemsiz hırsızlık davranışıdır. Ruhbilimde dürtü kontrol bozukluğu sınıfında incelenen bu olgu, kişisel kullanım ve ekonomik kazanç gibi gereksinimlerden bağımsız biçimde ortaya çıkmaktadır. Olgu, kaygı ve yeme bozukluğuyla da ilişkilendirilmektedir.

Maruz bırakma terapisi, davranışçı terapide anksiyete bozukluklarını tedavi etmek için kullanılan bir tekniktir. Maruz bırakma terapisi, hedef hastayı herhangi bir tehlikeye neden olmaksızın kaygı kaynağına veya bağlamına maruz bırakmayı içerir. Bunu yapmanın, endişelerini veya sıkıntılarını aşmalarına yardımcı olduğu düşünülmektedir. Prosedürel olarak, laboratuvar kemirgenleri üzerinde geliştirilen korku yok olma paradigmasına benzer. Çok sayıda çalışma, genel anksiyete bozukluğu, sosyal anksiyete bozukluğu, obsesif kompulsif bozukluk, TSSB ve spesifik fobiler gibi bozuklukların tedavisinde etkinliğini göstermiştir.

Çok sayıda kayda değer kişinin bir tür anksiyete bozukluğu vardır. Bu, kendi kamu beyanlarına dayalı olarak bir veya daha fazla anksiyete temelli ruh sağlığı bozukluğu ile ilişkilendiren doğrulanabilir bir kaynağın eşlik ettiği kişilerin bir listesidir; bu tartışma bazen daha büyük bir yaratıcılık ve akıl hastalığına bağlıdır. Sadece ölü insanlar söz konusu olduğunda, spekülatif veya retrospektif tanısı olan bireyler, yalnızca ana akım, akademik görüşü yansıtan bir kaynak eşliğinde listelenmelidir. Hastalık yaygın ve güvenilir kaynaklarda düzenli ve yaygın olarak belirtilmedikçe, bireyler bu listeye eklenmemelidir.

Minnesota Çok Yönlü Kişilik Envanteri, bireyin kişisel ve toplumsal uyumunu objektif biçimde değerlendirme amacıyla uygulanan standart bir psikolojik testtir.