İçeriğe atla

İşkence

İşkence, ister fiziksel olsun ister ruhsal, bir göz korkutma, caydırma, intikam alma, cezalandırma veya bilgi toplama amacı olarak bilinçli şekilde insanlara ağır acı çektirmekte kullanılan her türden faaliyetlerdir.

İtiraf almak amacıyla sorgulama taktiği olarak kullanımı günümüze dek en büyük kullanım alanı olmuştur. İşkence ayrıca bir baskı yöntemi olarak veya tehdit olarak algılanan toplulukları kontrol altına alma aracı olarak hükûmetlerce kullanılır. Tarih boyunca, din değiştirme veya politik yeniden-öğretim (re-education) amacıyla özellikle Orta Çağ Avrupası'nda sık sık kullanılmıştır.

İnsan Hakları Bildirgesi'nde belirtildiği üzere, işkence neredeyse evrensel olarak çok ciddi bir insan hakları ihlali olarak görülmektedir. Üçüncü ve Dördüncü Cenevre Sözleşmelerini imzalayan devletler, silahlı çatışma durumlarında korunan insanlara (düşman siviller ve savaş esirleri) işkence yapmayacağını beyan eder ve Birleşmiş Milletler'in İşkenceye Karşı Sözleşme'sini imzalayanlar hiç kimseye cezalandırmak, itiraf ya da bilgi almak, onlara ya da üçüncü şahıslara baskı yapmak amacıyla kasten acı ve ıstırap çektirmeyeceklerini belirtmektedir. Ancak Uluslararası Af Örgütü gibi kuruluşlar her üç ülkeden ikisinin ısrarla bu sözleşme ve bildirgelere riayet etmediğini bildirmektedir.

Günümüzdeki yasal durumu

10 Aralık 1948'de Birleşmiş Milletler İnsan Hakları Evrensel Bildirgesi'ni kabul etti. Bu bildirgenin beşinci maddesi şöyle der: "Hiç kimse işkenceye maruz bırakılmamalı, kimseye zalimce, insanlık dışı ve aşağılayıcı muamele edilmemelidir".

O günden beri işkence kullanımının hukukî durumu, en önemli ikisi İşkenceye Karşı BM Konvansiyonu ve Cenevre Sözleşmeleri olan birkaç uluslararası anlaşma tarafından düzenlenmektedir.

Birleşmiş Milletler: İşkenceye Karşı Komite

Ana Madde: Birleşmiş Milletler İşkenceye Karşı KomiteBirleşmiş Milletler'in İşkenceye Karşı Komite'si (İşkenceye ve Diğer Zalimane, İnsanlık Dışı veya Küçültücü Muamele veya Cezaya Karşı Birleşmiş Milletler Sözleşmesi, The United Nations Convention against Torture and Other Cruel, Inhuman or Degrading Treatment or Punishment, kısaca UNCAT) Haziran 1987 yılında göreve başladı. Konu ile en alakalıları ilk üç madde ile on altıncı maddenin ilk paragrafıdır:

Madde 1: İşkencenin Tanımı
1. Bu sözleşmenin amacı bakımından işkence, bir kimseye karşı, kendisinden itiraf almak veya üçüncü kişi hakkında bilgi edinmek, kendisinin veya üçüncü kişinin yaptığı veya yaptığından kuşkulanılan bir eylem nedeniyle cezalandırmak veya kendisini veya üçüncü kişiyi korkutmak veya zorlamak amacıyla veya ayrımcılığa dayanan herhangi bir sebeple, bir kamu görevlisi veya resmî sıfatla hareket eden bir başka kişi tarafından veya bu görevlinin veya kişinin teşviki veya rızası veya muvafakatiyle işlenen ve işlendiği kimseye fiziksel veya ruhsal olarak ağır acı veya ıstırap veren herhangi bir edimdir. Kanunî yaptırımlardan kaynaklanan veya yaptırımın doğasında bulunan veya bu yaptırımlarla rastlaşan acı veya ıstırap, işkence sayılmaz.
2. Bu madde, uygulama alanı daha geniş olan hükümlerin bulunduğu veya bulunabileceği uluslararası belge veya ulusal mevzuat hükümlerinin uygulanmasını önlemez.
Madde 2: İşkenceyi Önleme Yükümlülüğü ve İşkenceyi Haklı Gösterme Yasağı
1. Her bir Taraf Devlet, kendi egemenliği altındaki topraklarda işkence edimlerini önlemek için etkili yasal, idarî, yargısal veya diğer tedbirleri alır.
2. Her ne olursa olsun, savaş durumu, savaş tehdidi, iç siyasal huzursuzluk veya diğer olağanüstü hal gibi herhangi bir istisnaî durum, işkenceyi haklı göstermek için ileri sürülemez.
3. Bir amirin veya bir kamu makamının verdiği bir emir, işkenceyi haklı göstermek için ileri sürülemez.
Madde 3: İade Yasağı
1. Hiçbir Taraf Devlet, bir kimsenin diğer bir Devlette işkence tehlikesine maruz kalacağına inanmak için esaslı sebeplerin bulunması halinde, bu kimseyi sınır dışı edemez, geri gönderemez veya iade edemez.
2. Yetkili makamlar bu tür bir sebebin bulunup bulunmadığına karar vermek amacıyla, söz konusu Devlette insan haklarının ağır, açık veya kitlesel bir tarzda ihlalinin bulunup bulunmadığı da dahil, mümkün olduğu kadar her türlü hal ve şartı dikkate alırlar.
Madde 16: İşkenceye Varmayan Eylemler
1. Her bir Taraf Devlet, kendi egemenliği altındaki bir ülkede, birinci maddede tanımlanan işkenceye varmayan diğer zalimane, insanlık dışı veya onur kırıcı muamele veya ceza edimlerinin bir kamu görevlisi ve resmî sıfatla hareket eden bir diğer kimse tarafından veya bu kimsenin teşvîki veya rızası veya muvafakati ile işlenmesini önlemeyi taahhüt eder. Sözleşmenin özellikle 10, 11, 12 ve 13. maddelerinde yer alan yükümlülükler, işkence sözcüğü yerine diğer zalimane, insanlık dışı veya onur kırıcı bir muamele veya ceza terimleri konarak uygulanır.

Burada üzerinde durulması gereken birkaç nokta bulunuyor:

  • Madde 1: İşkence "ağır acı veya ıstırap veren herhangi bir fiil" olarak tanımlanmıştır, yani acı ve ıstırabın dereceleri vardır ve belli bir seviyenin altında uygulandığında eylem işkence olarak tanımlanmaz. Uluslararası hukukta bu konu ile ilgili tartışmalar özellikle Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi (AİHM) kararlarından etkilenmiştir. AİHM ve konu ile daha ayrıntılı bilgi için Diğer Sözleşmeler bölümüne bakınız.
  • Madde 2: Eğer bir devlet anlaşmayı hiç kuşku duymadan imzalamışsa, o zaman sözleşmeden doğan sorumluluklarını bozmadan işkenceyi kullanmasını makul kılacak "herhangi bir istisnaî durum" da yok demektir. Bununla birlikte, güçlü bir ülkeye uygulanabilecek en güçlü yaptırım, sözleşmeden doğan sorumluluklarını yerine getirmediğini ilan eden açık bir kayıttır [2]. Bazı belirli istisnaî durumlarda bu ülkelerin yönetimleri, kamuya yansıması durumunda makul bir mazeretle reddedebileceklerini düşündüklerinden, bunu kabullenilebilir bir risk olarak değerlendirebilirler; sonuçta "ağır" kelimesinin tanımı yoruma açıktır.
  • Madde 16: "zalimce, insanlık dışı veya aşağılayıcı edimler"in önlenmesi zorunluluğunu içerir; ancak yalnızca "yönetimi altında bulunan tüm topraklarda". Yani bir devletin, kendi yönetiminde olmayan bölgelerde işkence harici zorlayıcı yöntemlerin kullanılmasına göz yumması yasaklanmamıştır.

Şu an bu sözleşme dünyadaki ülkelerin yarısınca imzalanmış durumdadır.

Cenevre Sözleşmeleri

Dört Cenevre Sözleşmesi, düşman eline düşen kişilere koruma bahşeder. Bu sözleşmeler savaşı geleneksel haliyle, üniformalı insanların yine üniformalı ve kimliği açıkça belirgin düşmanlarla, sınırları açıkça belirli alanlarda çatıştıkları haliyle tasavvur eder. Bu nedenle insanları iki farklı gruba ayırırlar: savaşçılar ve olmayanlar (siviller). Varlıkları hukukî söylemde ima edilen, ancak kendilerine karşı takınılacak tavır sözleşmelerde işlenmeyen bir üçüncü grup daha vardır. Bunlar yasa dışı savaşçılardır; mesela casuslar, paralı askerler ve savaş kanunlarını -örneğin beyaz bayrak sallamasına rağmen düşmana ateş açarak- çiğneyen diğer savaşçılar. Savaşçılara ve sivillere sağlam bir koruma bahşedilirken, yasa dışı savaşçılara daha düşük seviyeli bir koruma sağlanır.

Üçüncü (CSIII) ve Dördüncü (CSIV) Cenevre Sözleşmeleri, çatışma kurbanlarına yönelik muamele ile en ilgili olanlardır. Benzer şekilde ifadelendirilmiş 3. maddelerinde iki sözleşme de belirtir ki, "uluslararası olmayan silahlı çatışmalar"da "silahlarını bırakan silahlı kuvvetler mensupları da dahil olmak üzere, husumette etkin bir şekilde rol almayan kişilere...bütün hallerde insanca muamele edilecektir." ve hiçbir şekilde "kişiye ve yaşama karşı şiddet, özellikle de her tür cinayet, sakatlama, zalimane muamele ve işkence" veya "kişisel onura karşı hakaret, özellikle de aşağılayıcı ve küçümseyici davranış" olmamalıdır.

CSIV bir uluslararası silahlı çatışma içinde bulunan çoğu sivili kapsar ve bunlara genellikle "Korunmuş Kişiler" der (böyle kabul edilmeyenler için hemen bundan sonraki muafiyetler bölümüne bakınız). Madde 32'de korunmuş kişiler, "cinayet, işkence, fiziksel cezalandırma, sakatlama, tıbbî ve bilimsel deneylere...ayrıca ister sivillerce ister askerî yetkililerce uygulansın, diğer herhangi bir zulüm aracına" karşı korunma hakkına sahiptirler.

CSIII bir uluslararası silahlı çatışmada esir düşenlere yönelik muameleleri kapsar. Bilhassa madde 17 şunu belirtir: "Savaş esirleri üzerinde, hangi türde olursa olsun onlardan bilgi alabilmek adına ne fiziksel ya da ruhsal işkence, ne de başka herhangi bir baskı aracı kullanılabilir. Konuşmayı reddeden savaş esirleri tehdit, hakaret veya herhangi türden bir sakıncalı muameleye maruz bırakılmamalıdır". CSIII'teki Savaş Esirlerinin durumu hakkında, CSIV'teki "Korunmuş Kişiler"inkinden çok daha az muafiyet durumu vardır. Kişi, bir uluslararası silahlı çatışmada düşman savaşçısı ise otomatikman CSIII'ün korumasına sahip olur ve yasa dışı savaşçı olmadığı sürece bir Savaş Esiri olarak kabul edilir.

Belirtildiği gibi, yasa dışı savaşçılar CS altında daha az korumaya sahiptirler. Yasa dışı savaşçı olup olmadıklarına dair bir şüphe durumunda "bir ehil mahkemece durumlarına karar verilene kadar" bir Savaş Esiri olarak muamele görürler (CSIII madde 5). Dikkat edilmelidir ki ehil mahkeme kavramı tanımlanmamıştır ve tarafsızlığa dair bir gereklilik de şart koşulmamıştır. Eğer mahkeme yasa dışı savaşçı olduklarına hükmederse, CSIV hükmü altındaki bir "Korunmuş Kişi" olarak kabul edilmezler. Yine de buna rağmen CSIV tarafından bahşedilen belli bir korunmaya sahiptirler ve "kendilerine insanca davranılmalı ve bir savaş suçları davası durumunda, mevcut Sözleşmede belirtilen adil ve düzenli bir muhakeme hakkından yoksun bırakılmamalıdırlar" (CSIV madde 5).

Dördüncü Cenevre Sözleşmesi Muafiyetleri

Dördüncü Cenevre Sözleşmesi (CSIV) çok önemli bir muafiyet getirmektedir:

"Şayet ihtilâfa dahil bir Taraf kendi toprağında işbu Sözleşme ile himaye gören bir şahsın ferdî olarak devlet emniyetine zarar verecek faaliyette bulunduğundan haklı olarak şüphe etmek için ciddî sebeplere sahip olursa veya bu faaliyette bulunduğu sabit olursa bu şahıs, tatbik edildiği takdirde devletin emniyetine zarar getireceğinden işbu Sözleşme'nin bahşettiği hak ve imtiyazlar üzerinde hiçbir iddiada bulunamaz...Mamafih, bu hallerin her birinde, yukarki bentlerde zikredilen şahıslara insanî muamele yapılacak[tır]." (4. CS madde 5)

4. CS ile korunmayan başka iki grup daha vardır:

  1. Sözleşmeye bağlı olmayan bir Devletin vatandaşları Sözleşme tarafından korunmazlar.
  2. Savaşan bir devletin topraklarında bulunan, tarafsız bir devletin vatandaşları ile savaş-ortağı bir devletin vatandaşları, eline düştükleri devlet nezdinde kendi devletlerinin normal bir siyasi temsilciliği bulunduğu müddetçe, himaye görecek şahıslar olarak telakki edilmezler (madde 4). Neredeyse hemen her devletin diğer devletler nezdinde diplomatik bir tanınmışlığı bulunduğundan, çoğu tarafsız devletin vatandaşları, bir savaş bölgesinde iseler 4. Cenevre Sözleşmesi'nden hiçbir koruma bekleme hakkına sahip değillerdir.

ABD'nin Teröre Karşı Savaş 'ı gibi bir çatışmada birçok yasa dışı savaşçı, ya uyruklarından dolayı bu onlara esirgendiğinden (aşağı bölümlere bakınız), ya çok tehlikeli bulunmaları nedeniyle Madde 5 uygulamaya sokulabildiğinden ya da yasal savaşçı teriminin sözlük anlamına uymadıklarından (bir Taraf'ın silahlı kuvvetlerine mensup değillerdir, üniformaları yoktur, "uzak mesafeden ayırt edilebilecek sabit bir işaret" taşımazlar), Cenevre Sözleşmelerince bahşedilen korumadan yoksun bırakılmıştır.

Diğer sözleşmeler

Soğuk Savaş sırasında, İnsan Hakları Avrupa Sözleşmesi olarak adlandırılan bir sözleşme imzalandı. Sözleşme'nin temeli İHEB'dir. Sözleşme'yi yorumlamak üzere bir mahkeme de oluşturulmuştur ve "İşkence yasağı" başlıklı 3. maddesi "Hiç kimse işkenceye, insanlıkdışı veya onur kırıcı muamele veya cezaya maruz bırakılamaz" hükmünü içermektedir.

Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi 1978 tarihinde "duyusal yoksunluk" içeren beş tekniğin işkence değil ama "insanlıkdışı ya da onur kırıcı muamele" olduğuna hükmetmiştir. Bu dava Birleşmiş Milletler İşkenceye Karşı Sözleşme'nin yürürlüğe girmesinden 9 yıl önceydi ve o tarihten bu yana Devletleri neyin işkenceyi oluşturduğu hakkında düşünmeye sevk etmiştir.

Uluslararası Medeni ve Siyasal Haklar Sözleşmesi[1] de işkence ve "zalimane, insanlıkdışı ve onur kırıcı muamele ve cezayı" açıkça yasaklamıştır.

Birleşmiş Milletler Mahpusların Islahı İçin Asgari Standart Kurallar[2] "disiplin cezası olarak, bedensel ceza, karanlık bir hücrede bırakarak cezalandırma ve bütün zalimane, insanlıkdışı ya da onur kırıcı cezaların bütünüyle yasaklandığını" belirtmektedir.

İşkence Karşıtı Sözleşmelerin Gözetimi

Bir Cenevre sözleşmesi imzacısı ile başka bir taraf arasındaki silahlı çatışma zamanlarında, Uluslararası Kızıl Haç Komitesi (International Committee of the Red Cross, ICRC) delegeleri imzacı tarafın, işkence kullanımı da dahil olmak üzere, Cenevre Sözleşmelerine uyup uymadığını gözlemler.

Resmî bir BM belgesi olan İstanbul Protokolü, işkencenin ve sonuçlarının belgelenmesine dair uluslararası ilk yönergeleri barındırır. Protokolün resmî bir Birleşmiş Milletler belgesi olarak kabulü 1999'da gerçekleşmiştir.

İşkencenin ve İnsanlık Dışı veya Aşağılayıcı Davranışların veya Cezalandırmaların Önlenmesine yönelik Avrupa Sözleşmesinin 1 nolu Maddesinde şart koşulduğu gibi, İşkencenin ve İnsanlık Dışı veya Aşağılayıcı Davranışların veya Cezalandırmaların Önlenmesi için Avrupa Komitesi (European Committee for the Prevention of Torture and Inhuman or Degrading Treatment or Punishment, EPT), "özgürlüğünden mahrum edilmiş kişilere karşı muameleleri inceleyecek ve, gerektirdiği takdirde, bunun gibi kimselerin işkence ya da aşağılayıcı davranış veya cezalandırılmalardan korunması amacını gözeterek, ziyaretlerde bulunacaktır".[3]

Uluslararası Af Örgütü ve İşkencenin Önlenmesi Organizasyonu (the Association for the Prevention of Torture, APT)[4] gibi insan hakları kuruluşları, tüm dünyada işkence kullanımını durdurmak amacıyla yapılan çalışmalarda etkindirler ve işkence olarak kabul ettikleri eylemler üzerine raporlar yayımlamaktadırlar.

Geçmişte işkence

Katolik Kilisesi işkenceyi yaygın olarak kullanmıştır

İşkence pek çok ülke ve devlet tarafından uygulanmıştır. Örneğin Roma İmparatorluğu'nda bir kölenin ifadesi yalnızca işkence altında alınırsa kabul edilirdi, kölelerin kendi istekleri ile gerçeği söyleyebileceklerine güvenilemeyeceği varsayımına dayanılıyordu.

İlk ve Orta Çağ filozofları (örneğin Aristoteles ve Francis Bacon) adalet sisteminde dikkatli bir şekilde gözlemlenen işkence uygulamasının güvenilir destekçileri oldular.

Avrupa'nın hemen her yerinde orta ve yeni çağ mahkemeleri davalının suçuna ve toplumsal konumuna göre işkence yaptırmıştır. İşkence adalet sisteminde meşru görülürdü ve itiraf ettirmek, suç ortaklarının isimlerini almak gibi amaçlarla kullanılırdı. Sıklıkla idama mahkûm edilen davalılar suç ortaklarının kimliklerini açıklamaları için infazdan önce son bir kez işkenceye alınırlardı. Engizisyon mahkemelerinde işkence kullanımı 1252 yılından itibaren başlanmış ve 1816'da Katolik kilisesi tarafından yasaklanmıştır. Bu zaman aralığında güçlü kimseler kendi işkence odalarını kurmuşlar, toplumun aşağı kesiminden insanları sokaklardan kaçırarak icat ettikleri prosedürleri üzerlerinde uygulamışlar, hangi tekniklerin daha etkili ve vücudun hangi bölgelerinin daha duyarlı olduğunu dikkatli bir şekilde araştırarak uygulamalarını geliştirmişlerdir. (Anlatılanlar tam olarak kastedilmiştir.)

Orta Çağ'dan 18. yüzyıla değin işkence yasal soruşturmalar ve mahkemelerde itiraf ve ifade almada meşru olarak kullanılıyordu. Bazı seküler mahkemelerin dini olanlardan daha vahşi uygulamalarda bulunduğu görüldüyse de, Will ve Ariel Durant'ın "İnanç Çağı"nda belirttikleri gibi çoğunlukla en acımasız ve canice işkenceler hükümetler tarafından dikbaşlı mahkûmlar üzerinde değil, dindar rahipler tarafından "kafirler" üzerinde uygulanmıştır.

Örneğin İspanya'da Dominikan tarikatına mensup rahipler dehşetli bir şekilde yaratıcı işkenceciler olarak ün salmışlardı. İspanyol engizisyon mahkemesinin kurbanlarından pek çoğu

İşkenceye karşı bakış

İşkence sadece hümanistlerce ve etik açıdan eleştirilmemektedir. İşkence yolu ile edinilen kanıtların son derece güvenilmez olduğu bilinmektedir ve işkence kullanan kurumlar bu eylemleri yüzünden yozlaşma ve bozulma ile karşı karşıya kalmaktadırlar.

İşkencenin amacı bilgi toplamak olduğu kadar düşmanı baskıya almak ve/veya kişiyi psikolojik olarak çökertmektir. Etkileri yapıldıktan çok uzun süre sonra hala devam eder ve çoğu kurban işkencenin "bitmediğini" belirtmektedir. Psikolojik açıdan işkencenin analizi için İşkencenin psikolojik etkileri ana maddesine bakınız.

Masum insanların suçlanması

İşkencenin açıkça ortaya konulmuş diğer bir özelliği de istisnaları olmakla birlikte genel olarak kurbanların durumdan kurtulmak için her şeyi yapmayı ve söylemeyi göze almalarıdır. Kurban doğru olmayan itiraflarda bulunabilir ya da yeterli bilgisi olmamasına rağmen diğerlerini suça ortak gösterebilir ki bu durumda onlar da işkence göreceklerdir. İşkence altında bilgi vermeyi reddeden insanlar nadir olarak görülürler.

Gizlilik/Aleniyet

Kültürlere göre değişmekle birlikte işkence bazen gizli ve sessizce (resmen reddedilir), bazen yarı-gizli (bilinir fakat hakkında konuşulmaz), bazen de alenen halk önünde (korku vermek ve mutlak itaati sağlamak için) uygulanmıştır.

Günümüzde işkence genel olarak kabul görmediğinden, kimi ülkelerdeki profesyonel işkenceciler daha az kanıt bırakmasından dolayı elektrik şoku, havasız bırakma, ısı, soğuk, ses, uykusuz bırakma gibi yöntemler kullanırlar; diğer birçok yöntem korkunç sakatlıklar ve ölüm getirmektedir. Bu durumda işkencenin kanıtlanması için şahitlerin tanıklık etmesi gerekmektedir.

İşkenceyle Ölüm

Ana Madde: İşkenceyle ölüm

İşkenceyle öldürme, bir birey ya da grubun sadistçe ve öldüresiye yaptığı işkence eylemi olarak tanımlanır. Bu tür işkence genellikle seri katiller tarafından uygulanır, kurbanlar sıklıkla kaçırılıp rehin alınarak ıssız ve izole bir yere götürüldükten sonra (uzun süre) ölene kadar işkence görürler.

Sivil toplulukları zaptetmek

Aracılığıyla elde edilen bilgi genellikle işe yaramaz olsa da işkence, devlet kontrolünü tatbik etmek adına, kitleleri korkuyla yıldırıp boyun eğdirmekte kullanılmıştır. Bu olgu, George Orwell'in ünlü kitabı Bin Dokuz Yüz Seksen Dört 'ün merkezî temasını oluşturur.

İşkence yöntemleri ve aletleri

Açıktır ki kadim zamanlardan beridir daha etkili ve mekanik olarak daha basit işkence teknikleri ve aletleri geliştirmek için büyük çaba ve hüner gösterilmiştir. Otoriteler dehalarını bu acı bilimine uygulayan insanların ileride bir gün yeteneklerini başka alanlarda kullanabileceği ihtimalini atlamamışlardır: örneğin Atina'lı Perillos yeni icat ettiği Pirinç Boğa'yı Agrigentum tiranı Phalaris'e sunduğu zaman derhal kendisi test etmek amacıyla içine atılmış fakat ölmeden çıkarılmıştır.

İşkence için komplike teçhizat gerekmez. pek çok teknikte hiç alet kullanılmaz, pek çoğu içinse zararsız görünen ev ve mutfak aletlerini doğaçlama kullanmak yeterlidir. Vahşi hayvanlara yedirmek (Antik çağlar), kazığa oturtmak (Orta Çağ) Tropik güneşin altında demir kutulara kapatmak (II. Dünya Savaşı, Asya) gibi yöntemler halihazırda bulunan eşyaların kullanımından fazlasını gerektirmeyenlere örnek gösterilebilir.

İşkence türleri

  • Fiziksel işkence, azap vermek için fiziksel acıyı kullanır ki bu da en bilinen işkence biçimidir.
  • Psikolojik işkence, azap vermek için psikolojik acıyı kullanır ve daha az bilinir, çünkü etkileri çoğunlukla başkalarınca görülemez. Nesnesi konumundakinin zihinsel, duygusal ve psikolojik hallerinde acıya sebep olmak için fiziksel olmayan yöntemler kullanır. Nelerin psikolojik işkence oluşturduğuna dair uluslararası bir fikir birliği olmadığından, sıklıkla bunlara göz yumulur, inkâr edilir yahut başka türlü adlandırılır. Buna rağmen, kurbanı olanlarca işkencenin en salt biçimi olduğu söylenmiştir.
  • Psikiyatrik işkence, siyasi, dinî ya da ailevî sebeplerle "akil" insanlara işkence etmek için psikiyatrik teşhisleri ve bunlara ilintili olarak yapılan tedavileri kullanır. Bu Sovyet Rusya'da siyasi esirlere karşı oldukça sık kullanılan bir yöntemdi. Daha yumuşak biçimleri ABD ordusunda -başka yönlerden akil olsa da- emirlere karşı gelen subaylara karşı uygulanmıştır. Bu tür "sorun çıkaran" üyelerden sakınan kimi dinî grupların da, sahte akıl hastalığı teşhisleri koyarak söz konusu üyeyi devamlı bir ayıplama altında tutmaya dayalı bir tür psikiyatrik işkence kullanmaya çabaladıkları olmuştur.
  • Farmakolojik işkence, azap vermek ve işkencecinin amaçlarına boyun eğdirmek için kurban üzerinde psikotropik ve/veya diğer tür kimyasallar kullanır.
  • Porno-işkence terimi, kurbanı videoya kaydedilen veya başkalarınca seyredilen bir ortamda açık cinsel ilişkiye zorlayarak, soruşturma, cezalandırma yahut tecavüz amaçlı olarak bilinçli fiziksel ve/veya zihinsel acıya maruz bırakma olarak tanımlanabilir.[5]

Fiziksel İşkence Teknikleri

Bu kadar çok sayıda işkence aletinin ayaklar üzerinde kullanıma yönelik olması garip, hatta fetişistik gibi görünebilirse de aslen oldukça mantıklı bir gelişmedir. Başarılı bir işkencenin en püf noktalarından biri, neredeyse süresiz olarak hayatî tehlike yaratmaksızın uzatılabilmesindedir ki bu da en iyi, acıyı mümkün olduğunca beyin ve diğer yaşamsal organlardan uzakta tutmakla sağlanabilir. Vücudun bu iki ölçütü birden sağlayan tek kısmı ayaklardır.

  • Göz dağlama
  • Cezayir kancası
  • Ağırlaştırılmış diş sökme
  • Falaka
  • Dövme ve fiziksel taciz
  • Bağlama/bükme
  • Işıkla körleştirme
  • Kaynatarak öldürme
  • Kemik kırma
  • Dağlama
  • Yakma/üzerinde sigara söndürme
  • İğdiş etme
  • Çocuk tecavüzü
  • Boğma (elle)
  • Boğma (suda)
  • Kesme
  • Çirkinleştirme
  • Yaşlılara kötü muamele (fiziksel)
  • Kırbaçlama
  • Deri yüzme
  • Ayak kızartma
  • Ayak kırbaçlama
  • Yemeye zorlama
  • Cinsel sakatlama/zorla sünnet
  • Keçi dili
  • Saç yakma
  • Dizden vurma
  • Kol/parmak koparma
  • Mancuerda
  • Oksijensiz bırakma
  • Peine forte et dure
  • Picquet
  • Dipçikle vurma
  • Katran
  • Tecavüz, Ensest ve diğer tür cinsel saldırılar
  • Kafa derisi yüzme
  • Scaphism - Böceklere yedirme
  • Shabak yöntemi - İsrail'in Filistin'li esirlere uyguladığı, kişiyi öne eğik bir sandalyeye bağlayıp kafasına çuval geçirdikten sonra uyumasına izin verilmeyerek yüksek sesle müzik dinletme yöntemi
  • Uykusuz bırakma
  • Yüksek, tiz veya diğer türlü bir rahatsızlığa sahip nitelikte sese maruz bırakma
  • Aç bırakma
  • Filistin askısı
  • Gıdıklama
  • Dil kesme
  • Suya sokup çıkarma
Elektrikle İşkence

İşkence veya sorgulamanın modern bir yöntemi vücuda elektrik şokları vermektir. Etkisini güçlendirmek için işkenceciler şokları meme uçları ya da cinsel organlara uygulayabilir veya elektrodu ağza, anüse ya da vajinaya sokabilirler. Elektrikle işkencede kullanılan aletler pikana, parilla, yalıtılmamış kablolar, tıbbî mengeneler ve elle çalışan elektrikli aletleri içerir.

Psikolojik İşkence Yöntemleri

  • Sahte idam
  • Uzun süreli hücreye kapatılma
  • Şantaj
  • İşkence de dahil, gaddarlıkları izlemeye zorlanma
  • İşkence de dahil, gaddarlık işlemeye zorlanma
  • Cinsel suistimal izlemeye zorlanma
  • Üzerine işenmek veya başka dışkılarla kaplanma
  • İletişim kuramayacak şekilde tutulma
  • Kişinin fobilerinden faydalanmak, mesela örümcek fobisi (araknofobi) olanları örümcek dolu bir odada bırakılma
  • Kapalı alanlarda tutulma
  • Uzun süreli uykusuz bırakılma
  • Sert yüzeylerde uyumaya zorlanma
  • Yapay yöntemlerle tamamen hissizleştirilme (sensory deprivation)
  • Baskı altında dinini inkâr etmeye veya küfre zorlanma
  • Irksal taciz
  • Alıkonma şartları
  • Kafa kazıtma (özellikle kadınlarda)
  • Dışlanma
  • Mecburi çalışma, zorla ağır fiziksel işlerde çalıştırma
  • Gizli ensest
  • Aile üyelerine karşı tehdit (şifahi ya da somut)
  • Ayıplama ve umumi aşağılama, çıplak bırakılma.
  • Devamlı bağırılma, şifahi taciz ve alay etme
  • Oda değişikliğiyle oynama
  • Zincire vurulma, kelepçeleme

Farmakolojik İşkence Yöntemleri

  • Psikotropik ilaçların (mesela atropine,R015-4513) ağızdan veya damardan zorla alınımı dayatılabilir.
  • İşkence kurbanları acıya ve iç organlarda hasara yol açan bazı kimyasalları ya da başka türden maddeleri (kırık cam, kaynar su veya sabun gibi) ağızdan yahut damardan almaya mecbur bırakılabilir.
  • Rahatsızlık verici kimyasallar veya başka ürünler kişinin rektumuna ya da vajinasına zerk edilebilir, yahut dış cinsellik organları bunlara maruz bırakılabilir. Hindistan'da, zina suçu işleyen bazı kadınların vajinalarına kırmızı biber sokularak cezalandırıldığı rapor edilmiştir. Afrika savaşlarında da benzer yöntemlerin pek çok kereler kullanılmış olduğu biliniyor.
  • Çok yüksek derişimli asit veya baz çözeltilerini koklatma.

İnfaz Yöntemleri ve İdam Cezası

Büyük derecede acı veren ya da sakatlayan ya da bu ihtimalleri barındırdan tüm idam yöntemleri işkence olarak görülür ve idam cezasını onaylayanlar tarafından birçok kişi tarafından kabul edilemez. bunların bir kısmı kısa süreli olarak uygulandığında ölümcül olmazlar.

  • Yakarak öldürmek
  • Dövmek
  • Kafa kesmek
  • Kan kaybından öldürmek
  • Haşlayarak öldürmek
  • Canlı gömmek
  • Pirinç Boğa'da kızartmak
  • Çarmıha germek
  • Ezmek
  • Kasıtlı olarak bir hastalık bulaştırmak
  • Bağırsaklarını çıkarmak
  • Parçalara ayırmak
  • Boğmak
  • Canlı olarak yedirmek (ör. vahşi hayvanlara)
  • Elektrikli sandalye ile öldürmek
  • Kurşuna dizmek
  • Hayvan derisine sarmak
  • Zorla intihar
  • Boğazlamak
  • Gaz odası ile öldürmek
  • Giyotin ile öldürmek
  • Asmak (kısa düşüşle ya da düşüşsüz)
  • Canlı bomba/Canlı kalkan ilk olarak Ballyseedy'de esir tutulan Cumhuriyetçilere karşı İrlanda iç savaşı'nda kullanıldı
  • Kazığa oturtmak
  • İğneyle öldürme (neredeyse acısız olduğu kabul edilir ancak anestezi ilaçları kurbanı bilinçsiz tutmayı başaramazsa son derece acı vericidir; John Wayne Gacy olayında olduğu gibi)
  • Ling che
  • Zehirlemek
  • Testere ile kesmek
  • Dikenli fıçı
  • Recm

İşkence aletleri

"İşkence yöntemi" ile "işkence aleti" arasındaki ayırıcı çizgi sıklıkla bulanıklaşır, özellikle de kullanılan aletle yöntemin ismi özdeşleşmişse.

  • Boot
  • Brank
  • Brazen bull
  • Breaking wheel
  • Crocodile shears
  • Foot press
  • Foot screw
  • Heretic's fork
  • Instep borer
  • Iron Maiden
  • Jiá gùn
  • Judas Chair
  • Kia quen
  • Mancuerda
  • Pau de Arara
  • Peace breaker's muzzle
  • Pear
  • Pear of Anguish
  • Pillory
  • Rack
  • Scarpines
  • Scavenger's daughter
  • Scold's bridle
  • Spanish boot
  • Stocks
  • Tablillas
  • Tean zu
  • Thumbscrew
  • Toe breaker
  • Tucker telephone
  • Zánzhǐ

Ayrıca bakınız

Kaynakça

Özel
Genel
  • Susan Sontag, "Regarding the Torture of Others: Notes on what has been done – and why – to prisoners, by Americans", New York Times Magazine, Sunday, May 23, 2004, 24-29, 42.alternative source 14 Haziran 2006 tarihinde Wayback Machine sitesinde arşivlendi.
  • Adam Hochschild, "What’s in a Word? Torture" New York Times, Sunday, May 23, 2004, Week in Review. May 23 may go down as the day on which a number of commentators finally faced up to the practice of torture – on 60 Minutes the same evening, Andy Rooney echoed both Sontag and Hochschild. alternative source

Konuyla ilgili yayınlar

  • Scott, George Ryley; İşkencenin Tarihi, Dost Kitabevi Yayınları, 2001. (ISBN: 975-8457-65-9)
  • Foucault, Michel; Discipline and Punishment, trans. A. Sheridan. Vintage, 1977.
  • Glasser, William; WARNING: Psychiatry Can be Dangerous to Your Health, (?), 2004.
  • Miles, Steven H.; Oath Betrayed: Military Medicine And the War on Terror, Random House (June 27, 2006), hardcover, 224 pages, ISBN 140006578X
  • Millet, Kate; The Politics of Cruelty: An Essay on the Literature of Political Imprisonment, W.W. Norton, 1994.
  • Peters, Edward; Torture, Basil Blackwell, 1985.
  • Stover, Eric, and Nightingale, Elena; The Breaking of Bodies and Minds: Torture, Psychiatric Abuse, and the Health Professions, W. H. Freeman, 1985.
  • William Sampson; Confessions of an Innocent Man: Torture and Survival in a Saudi Prison, McClelland and Stewart Ltd (2005), hardcover, 419 pages, ISBN 0771079036
  • Korovessis, Perikles; Sorgu, Belge Yayınları (Yunanistan, Albaylar Cuntası döneminde yapılan işkenceler)
  • Alleg, Henri; Sorgu, Belge Yayınları (Cezayir, 1962 öncesinde Fransızlar tarafından Cezayir'de yapılan işkenceler)
  • Thuan, Nguyen Duc; Direnme Savaşı, Oda Yayınları (Vietnam, Güney Vietnam'da Paulo Kondor adasında, Amerikalılar ve Diem Hükûmeti tarafından yapılan işkenceler)
  • Ayaşlı, Yaşar; Adressiz Sorgular, Yurt Kitap Yayın (Türkiye, 1980 Askeri Darbesi sonrasında çeşitli şehirlerde yapılan işkenceler)
  • Ayaşlı,Yaşar; "Yeraltında Beş Yıl", Yordam Kitap, 2011
  • Yetkin, Fevzi ve Tanboğa, Mehmet; Dörtlerin Gecesi, Yurt Kitap Yayın (Türkiye, 1980 Askeri Darbesi sonrasında Diyarbakır Cezaevi'nde yapılan işkenceler)

Dış bağlantılar

İlgili Araştırma Makaleleri

<span class="mw-page-title-main">Milletler Cemiyeti</span> 1. Dünya Savaşından sonra barışı sağlamak için kurulan kurum

Milletler Cemiyeti, günümüzdeki Birleşmiş Milletler'in temeli sayılabilecek bir organizasyondu. I. Dünya Savaşı'nın ardından İsviçre'nin Cenevre kentinde, 10 Ocak 1920'de kuruldu. Amacı, ülkeler arasında yaşanabilecek sorunları barışçıl yollarla çözmekti. Bir süre çalıştı; fakat fazla bir varlık gösteremedi. II. Dünya Savaşı'nın ardından 1946 yılında dağıldı.

Avrupa İşkenceyi ve İnsanlık Dışı veya Aşağılayıcı Muamele ve Cezayı Önleme Komitesi ya da kısaca Avrupa İşkencenin Önlenmesi Komitesi, Avrupa Konseyi çerçevesinde 1987 yılında kabul edilip 1989'da yürürlüğe giren İşkencenin Ve İnsanlıkdışı Veya Onur Kırıcı Muamele Ve Cezanın Önlenmesi İçin Avrupa Sözleşmesi uyarınca oluşturulan bir insan hakları komitesidir.

<span class="mw-page-title-main">Savaş suçu</span> Savaş kanunlarının ihlali sonucu ortaya çıkan durum

Savaş suçu, askerî veya sivil, kişi veya kişilerin, savaş kanunları ihlâli için uluslararası ceza hukuku çerçevesinde cezalandırılabileceği suçtur. Bunlar özellikle, sivil halkın öldürülmesi, kötü muameleye tabi tutulması veya zorla çalıştırılması, savaş esirlerinin öldürülmesi ya da kötü muameleye tabi tutulması, rehinelerin öldürülmesi, kamu ve özel kişilerin mallarının yağmalanması, gereksiz yere şehirlerin yakılıp yıkılması gibi eylemleri kapsamaktadır. Devletler arası çatışmalarda savaş kanunlarının her ihlâli bir savaş suçu sayılmaktadır, ama devlet içi çatışmalarda yer alan ihlâller savaş suçu sayılmayabilir.

<span class="mw-page-title-main">Thomas Hobbes</span> İngiliz filozof (1588-1679)

Thomas Hobbes, felsefede materyalizmi, etikte haz ahlakını, siyasette monarşiyi benimseyen bir İngiliz filozoftur. En tanınmış eseri olan 1651 tarihli Leviathan, Batı siyaset felsefesinin izleyeceği yolu çizmiş ve baş ucu eseri olmuştur. Leviathan, Tevrat'ta geçen bir canavarın adıdır ve Hobbes'ta her şeye egemen olan devletin simgesidir. Bir siyaset felsefecisi olarak tanınsa da, tarih, geometri, etik ve genel felsefe gibi pek çok alanla ilgilenmiştir.

İşkenceye Karşı Komite, Birleşmiş Milletler Genel Kurulunun 10 Aralık 1984 tarih ve 39/46 sayıyla kabul edilmiş olan Birleşmiş Milletler İşkence ve Diğer Zalimane, İnsanlık Dışı veya Küçültücü Muamele veya Cezaya Karşı Sözleşme'ye uyarınca, anlaşmaya tabi olan devletler tarafından seçilen komitedir. Sözleşme'nin II. Bölüm'ü Komite üyelerinin sayısını, seçilme yönntemini, görev süresini ve görev ve işlevlerini içeren maddelerden oluşur. 17 maddeye göre komite 10 üyeden oluşur. Her bir Taraf Devlet en fazla iki aday ile seçime katılabilir. Seçim gizli oyla yapılır. Komite üyeleri 4 yıl için seçilirler, her iki senede bir görevi biten beş üye için yeni seçim yapılır, daha önceki üyeler, tekrar aday olabilirler. Madde 18'e göre Komite Üyeleri mutlak çoğunluk ile kararı alabilirler. 19 madde raporları düzenler, buna göre Taraf Devletler, anlaşma yürürlüğü girdikten sonra bir sene içinde anlaşma hükümlerini yerine getirebilmek için aldıkları önlemleri açıklayan rapor verirler. Üyelik boyunca her 4 yılda bir ve Komite'nin talebi olduğunda da rapor vermekle yükümlüdürler. Ayrıca somut olaylara yönelik raporlar ve bunlara komite'nin verdiği yanıtlar düzenli olarak Birleşmiş Milletler İnsan Hakları yüksek Komiseliği 14 Kasım 2020 tarihinde Wayback Machine sitesinde arşivlendi.'nin sitesinde yayınlanmaktadır. Madde 20'de Komite sistematik işkence olduğu kanısına vardığı durumunda izlenecek prosedürün ana hatları verilmektedir. Böyle bir durum da, üye veya üyeler gizli araştırma yapmak ve rapor hazırlamak üzere görevlendirilebilir. İlgili devletlerin işbirliği istenir ve gerektiğinde ziyaretler yapılır.

1949 Cenevre Savaş Esirleri Sözleşmesi,, 1949 yılında Cenevre'de, savaş sırasında insani değerler temelinde uyulması gereken devletlerarası hukuk kurallarını saptamak amacı ile bazı devletlerin 21 Nisan-12 Ağustos 1949 tarihleri arasında bir araya gelerek oluşturdukları uluslararası hukuk.

<span class="mw-page-title-main">Türkiye İnsan Hakları Vakfı</span>

Türkiye İnsan Hakları Vakfı (TİHV), İnsan Hakları Derneği (İHD) ile 32 kişi tarafından 1990 yılında kurulan Ankara merkezli, hükûmet dışı bir sivil toplum kuruluşudur.

Bedensel veya fiziksel ceza, bir kişide fiziksel acıya neden olmayı amaçlayan bir cezadır. Ev ve okul ortamlarında reşit olmayanlara şaplak atma mahkûm ve kölelere kürek çekme gibi çeşitler uygulanabilir.

<span class="mw-page-title-main">Ölüm yürüyüşü</span> Savaş suçu

Ölüm yürüyüşü etnik grupları veya savaş mahkûmlarını uzun bir zaman zarfında kilometrelerce yürüterek imha etme tekniğidir. Yürüyenlere çok az yemek ve su verilebilir ya da hiç verilmeyebilir. Bu şekilde açlıktan, susuzluktan veya genellikle yorgunluktan zayıf düşerek ölmeleri sağlanır. Daha fazla yürümeyi reddedenler, dinlenmek için duranlar ve bayılanlar idam edilir veya işkence görür.

<span class="mw-page-title-main">İnsanlığa karşı suçlar</span> savaş yasalarının ciddi bir ihlalini oluşturan devlet destekli eylem

İnsanlığa karşı suçlar, fiili bir otorite, genellikle bir devlet tarafından veya onun adına işlenen ve insan haklarını ağır biçimde ihlal eden, yaygın veya sistemik suç eylemleridir. Savaş suçlarından farkı, savaş dışında da işlenebilen, bireysel olmayan eylemler olmasıdır. Suçun resmi bir politikanın parçası olması gerekmiyor ve yalnızca yetkililer tarafından hoş görülmesi yeterlidir.

İşkence ve Diğer Zalimane İnsanlık Dışı Aşağılayıcı Muamele veya Cezaların Etkili Biçimde Soruşturulması ve Belgelendirilmesi İçin El Kılavuzu, bilinen adıyla İstanbul Protokolü, işkencenin ve sonuçlarının belgelenmesi hakkındaki ilk uluslararası kılavuz. 1999'da Birleşmiş Milletler'in resmî bir belgesi oldu.

<span class="mw-page-title-main">Birleşmiş Milletler İşkenceye Karşı Sözleşme</span> 26 Haziran 1987 tarihinde yürürlüğe girmiş uluslararası sözleşme

Birleşmiş Milletler İşkence ve Diğer Zalimane, İnsanlık Dışı veya Küçültücü Muamele ve Cezaya Karşı Sözleşme, Birleşmiş Milletler Genel Kurulunda 10 Aralık 1984 tarihli oturumunda 39/46 sayılı kararla kabul edilmiş ve 26 Haziran 1987 tarihinde yürürlüğe girmiş sözleşmedir. Bu protokol, insan hakları ihlalleri olduktan sonra müdahale etme mantığı üzerine kurulmuştur.

Mültecilerin Hukuki Durumuna Dair Sözleşme veya 1951 Mülteci Sözleşmesi, çok uluslu bir Birleşmiş Milletler sözleşmesi olup mülteci statüsünü, sığınma hakkı almış şahısların haklarını ve sığınma hakkı veren ülkelerin sorumluluklarını tanımlar. Sözleşme aynı zamanda savaş suçluları gibi mülteci olarak nitelendirilmeyen şahısların statülerini de düzenler. Sözleşme ayrıca kendi altında basılan seyahat belgeleri aracılığıyla vizesiz seyahat imkânı sunar. Mülteci Sözleşmesi Cenevre'de imzalanmış olmasına rağmen, silahlı çatışmaları düzenleyen dört sözleşmenin Cenevre Sözleşmesi olarak bilinmesi nedeniyle, Mülteci Sözleşmesinden Cenevre sözleşmesi olarak bahsetmek yanlış olacaktır.

<span class="mw-page-title-main">Marcel Junod</span>

Marcel Junod, İsviçreli doktor, Uluslararası Kızıl Haç Komitesi (UKHK) delegesi.

<span class="mw-page-title-main">Oflag</span>

Oflag, Nazi Almanyası ordusunun I. Dünya Savaşı'nda 1899 Lahey Sözleşmesi'nin gereklerine uygun şekilde, Nazi ordusunun ise II. Dünya Savaşı'nda 1929 Cenevre Sözleşmesi'nin gereklerine uygun olarak esir alınan subaylar kurduğu savaş esiri kampları. Ancak Naziler büyük çoğunlukla sözleşme hükümlerine uymamışlardır.

<span class="mw-page-title-main">Stalag</span>

Stalag savaş esiri kampları için kullanılan bir genel terimdir. Kriegsgefangenen-Mannschaftsstammlager'ın kısaltması olan " Stammlager" in türetilmiştir. Nazilerin Sovyet savaş esirlerine karşı işledikleri suçlar kapsamında onbinlerce Sovyet savaş esiri bu kamplarda sistematik olarak öldürüldü.

<span class="mw-page-title-main">Savaş esiri kampı</span>

Savaş esiri kampı, savaş dönemlerinde savaşan bir güç tarafından yakalanan savaş esirleri için hazırlanan, esirleri kontrol altında tutmak için kurulan alanlardır.

<span class="mw-page-title-main">İsviçre'de insan hakları</span>

Avrupa'nın en eski demokrasilerinden biri olan İsviçre'de insan haklarına çok saygı duyulmaktadır. İsviçre, genelde sivil özgürlüklere ve siyasi haklara göre yapılan uluslararası sıralamalarda ilk sırada ya da en başlarda yer almaktadır. İsviçre, anayasasında insan haklarını ülkenin değer sisteminde en önemli pozisyona koymaktadır. 2016-2019 yılları için İsviçre Federal Dışişleri Bakanlığı'nın yurtdışı politika stratejisinde; barış, karşılıklı saygı, eşitlik ve ayrım gözetmeme İsviçre'nin uluslararası ilişkilerinde temelde yatmaktadır.

Uluslararası insan hakları hukuku, insan haklarını sosyal, bölgesel ve yerel düzeylerde geliştirmek için tasarlanmış uluslararası hukuk bütünüdür. Bir uluslararası hukuk biçimi olarak, uluslararası insan hakları hukuku, öncelikle egemen devletler arasında, üzerinde anlaşmaya varan taraflar arasında bağlayıcı yasal etkiye sahip olmayı amaçlayan antlaşmalardan oluşur; ve geleneksel uluslararası hukuk kapsamındadır. Diğer uluslararası insan hakları belgeleri, yasal olarak bağlayıcı olmamakla birlikte, uluslararası insan hakları hukukunun uygulanmasına, anlaşılmasına ve geliştirilmesine katkıda bulunur ve bir siyasi yükümlülük kaynağı olarak kabul edilir.

<span class="mw-page-title-main">Teslim olma</span>

Teslim olma (teslimiyet) askerî terim olarak; toprak, asker, tahkimat, gemi veya teçhizat üzerindeki kontrolün başka bir güce bırakılmasıdır. Teslim olma, barışçıl bir şekilde gerçekleştirilebilir veya savaşta yenilginin sonucu olabilir. Egemen bir devlet, savaşta yenilginin ardından, genellikle bir barış antlaşması veya kapitülasyon antlaşması imzalayarak teslim olabilir. Bir savaş alanında teslim olma, ya şahıslar tarafından ya da subaylar tarafından emredildiğinde, normalde teslim olanların savaş esiri olmasıyla sonuçlanır.