
Kültür veya ekin, toplumların kendilerine özgü olan ve gelecek nesillere aktardıkları maddi veya manevi her şey.

Cinsiyet, erillik ve dişilik arasında farklılık gösteren özellikler aralığı veya bağlama göre, bu özellikler biyolojik cinsiyeti ve cinsiyete dayalı toplumsal yapıları kapsayabilir.

Biyolojik olarak baba, anneye sperm vererek bir çocuğun dünyaya gelmesinde rol alan erkek. Genlerin yarısı babadan gelir. Bununla birlikte "baba" tanımı sosyolojiden hukuka, farklı alanlarda farklı şekillerde açıklanır.
Ataerkillik ya da patriyarki, erkek otoritesine dayanan bir tür toplumsal örgütlenme düzenidir. Bu düzenin temelini erkeğin üstünlüğü fikri oluşturur; soy erkekler tarafından belirlenir, hakimiyet erkeklerindir. Bu toplumlarda erkeklere kadınlardan daha çok saygı gösterilir. Bu erkek üstünlüğü ilkesi etrafında, toplumun kültürü, adetleri, inancı ve mitolojisi, anaerkil düzenli toplumunkinden farklı bir biçim oluşturur.
Ensest, yakın akrabalar arasında gönüllü ya da gönülsüz cinsel ilişkidir. Çoğu kültürde ensest bir tabudur.
Çocuk istismarı bir çocuğa bir yetişkin tarafından fiziksel ya da psikolojik olarak kötü davranılmasıdır. Ayrıca çocuklara kötü muamele, çocuk istismarı ve ihmali ile çoğu zaman aynı anlama gelir. Dünya Sağlık Örgütü çocuk istismarını şöyle tanımlar: "Çocuğun sağlığını, fiziksel ve psikososyal gelişimini olumsuz etkileyen, bir yetişkin, toplum ya da devlet tarafından bilerek ya da bilmeyerek uygulanan tüm davranışlar çocuğa kötü muameledir."

Ebeveyn kavramı, temel anlamda çocuğa bakım vermekle sorumlu olan biyolojik ya da evlat edinen anne ve/veya babayı kapsamaktadır.

LGBT veya GLBT ya da LGBTQ+, 1990'larda LGB kısaltmasından sonra ortaya çıktı ve 1980'lerin ortaları ile sonlarından bu yana gey sözcüğü yerine kullanılarak LGBT topluluğunu temsil etmeye başladı. Birçok etkinci, gey topluluğu kullanımının eksik bir tanımlama olduğunu düşünerek LGBT topluluğu kullanımına geçti.

Martin Chalfie Amerikalı bir bilim insanıdır. Aynı zamanda biyolojik bilimler bölüm başkanıdır ve Kolombiya Üniversitesi'nde Biyolojik bilimler Profesörü olarak çalışmaktadır. 2008 Nobel Kimya ödülü'nü Osamu Shimomura ve Roger Y. Tsien ile paylaştı. Harvard Üniversitesi'nden Nörobiyoloji dalında bir doktorası bulunmaktadır.
Heteronormativite, heteroseksüelliğin toplumsal ve doğal norm olarak kabul edilmesi veya bu kabulü içeren kültürel yapı. Biyolojik olduğu kadar toplumsal da bir iddiadır. Toplumsal ve kültürel bir yapı olarak, "insanlık ile heteroseksüelliğin eşanlamlı olduğu" iddiasını içerir ve dolayısıyla insanın kadın ve erkek olarak birbirini tamamlayan iki ayrık ve zıddına yönelimli cinsiyetten olduğu kabulünü barındırır. Bu bağlamda heteronormativitenin doğrudan cinsel yönelime dair bir norm olduğu sonucu çıkarılabileceği gibi, dolaylı olarak cinselliğe, biyolojik cinsiyete, cinsiyete ve cinsiyet rollerine dair normatif bir algı ve norm iddiası olduğu da söylenebilir. Herhangi bir kişinin eşini mutlaka karşı cinsten varsaymak, heteronormatif bir bakış açısına örnek gösterilebilir.
Üçüncü cinsiyet veya üçüncü cins, bireylerin hem kendileri hem de toplum tarafından ne erkek ne de kadın olarak kategorize edildiği bir kavram. Ayrıca, üç veya daha fazla cinsiyeti tanıyan toplumlardaki bir toplumsal kategoriyi ifade eder. Üçüncü terimi genellikle "diğer"i kastediyor olarak anlaşılır; bazı antropologlar ve sosyologlar açıklanan dördüncü, beşinci, ve "bazı" cinsiyetleri ifade ederler.
Biyolojik ve toplumsal cinsiyet ayrımı, biyolojik cinsiyet (eşey) ile toplumsal cinsiyet kavramları arasındaki farkı ortaya koyar. Biyolojik cinsiyet, bireyin üreme sistemi anatomisiyle ikincil cinsiyet özelliklerini ifade ederken; toplumsal cinsiyet, kişinin biyolojik cinsiyetine bağlı olarak toplumsal rollerini veya kişinin iç farkındalığına bağlı olarak kendi cinsiyetini tanımlamasını ifade eder. Bazı durumlarda, bireyin atanmış cinsiyeti ile toplumsal cinsiyeti aynı hizada olmayabilir ve kişi transcinsiyetli, ikili cinsiyet dışı veya cinsiyet uyumsuz olabilir. Bazı durumlarda ise, birey cinsiyet atamasını güçleştiren biyolojik cinsiyet özelliklerine sahip olabilir ve kişi erdişi olabilir.

Liangzhu kültürü, Çin'in Yangtze Nehri Deltası'ndaki son Neolitik ya da kültürüydü. Kültür, özellikle seçkin kesim mezarlarında yeşim, ipek, fildişi ve lake eserler olarak gözlemlenirken daha yoksul bireylerin mezarlarında çanak çömlek olarak gözlemlenmekteydi. Bu sınıf ayrılığı, Liangzhu döneminin, defin yapılarında toplumsal sınıflar arasında çizilen açık ayrımla sembolize edilen erken bir devlet olduğunu gösterir. Liangzhu şehir bölgesinde bir pan-bölgesel kent merkezi ortaya çıkmış ve bu alandan seçkin gruplar yerel merkezlere başkanlık etmiştir. Liangzhu kültürü son derece etkiliydi ve etki alanı kuzeyde Şansi'den güneyde Guangdong'a kadar ulaşmıştı. Liangzhu'daki bölgesel alanlar, Zhejiang, Yuhang County'de keşfedildi ve ilk olarak 1936'da Shi Xingeng tarafından kazıldı. İnsan kalıntılarından elde edilen DNA'ların 2007 yılında gerçekleştirilen analizi, Liangzhu kültüründe Haplogroup O1'in yüksek frekanslarını işaret etmektedir, bu sonuç da Liangzhu kültürünü modern Avustronezya ve Tay-Kaday popülasyonlarına bağlar. Liangzhu kültürünün ya da diğer ilişkili alt geleneklerin Avustronezya konuşucularının atalarının vatanı olduğuna inanılmaktadır.
Cinsiyet kimliği, kişinin kendi cinsiyetine ilişkin kişisel duygusudur. Cinsiyet kimliği, bir kişinin atanmış cinsiyetiyle ilişkili olabilir veya ondan farklı olabilir. Çoğu bireyde, cinsiyetin çeşitli biyolojik belirleyicileri, bireyin cinsiyet kimliğiyle uyumludur ve tutarlıdır. Cinsiyet ifadesi tipik olarak bir kişinin cinsiyet kimliğini yansıtır, ancak bu her zaman böyle değildir. Bir kişi, belirli bir toplumsal cinsiyet rolüyle tutarlı davranışlar, tutumlar ve görünümler ifade etse de, bu tür ifadeler mutlaka cinsiyet kimliklerini yansıtmayabilir. Cinsiyet kimliği terimi, 1964 yılında psikiyatri profesörü Robert J. Stoller tarafından icat edildi ve psikolog John Money tarafından popüler hale getirildi.

Toplumsal cinsiyet, kadınlık ve erkeklik ile ilgili ve bunlar arasında ayrım yapan özellikler dizisidir. Bağlama bağlı olarak bu, cinsiyete dayalı sosyal yapıları ve cinsiyet kimliğini içerebilir. Çoğu kültür, cinsiyetin iki kategoriye ayrıldığı ve insanların birinin veya diğerinin parçası olarak kabul edildiği bir cinsiyet ikiliği kullanır; bu grupların dışında olanlar ikili olmayan şemsiye terim kapsamına girebilir. Güney Asya'daki hicralar gibi bazı toplumların "erkek" ve "kadın" dışında belirli cinsiyetleri vardır; bunlara genellikle üçüncü cinsiyetler denir.). Çoğu akademisyen, cinsiyetin sosyal organizasyon için merkezi bir özellik olduğu konusunda hemfikirdir.

Toplumsal cinsiyet sosyolojisi, kadın ve erkek arasındaki farkılılıkların kültürel ve toplumsal olarak nasıl kurulduğunu, kadın ve erkeğin sosyal yapı içindeki durumlarını, kadınlık ve erkeklik kimliğinin oluşum sürecini inceleyen sosyoloji alt dalıdır.
İslam ve çocuklar konusu, İslam'daki çocukların haklarını, çocukların ebeveynlerine karşı görevlerini ve ebeveynlerin hem biyolojik hem de evlatlık çocukları üzerindeki haklarını içerir. Ayrıca farklı düşünce okullarına ilişkin haklar konusundaki görüş ayrılıklarından bazıları da tartışılmıştır.
Cinsiyet tarafsızlığı, politikaların, dilin ve diğer sosyal kurumların rolleri insanların cinsiyetine göre ayırt etmekten kaçınması gerektiği fikridir. Bu, bir cinsiyetin diğerinden daha uygun olduğu sosyal roller olduğu izleniminden kaynaklanan ayrımcılığı önlemek içindir. Tarih boyunca cinsiyet eşitliğindeki eşitsizlik, pazarlama, oyuncak, eğitim ve ebeveynlik teknikleri dahil olmak üzere toplumun birçok yönü üzerinde önemli bir etkiye sahip olmuştur. Son yıllarda toplumsal cinsiyet tarafsızlığını artırmak için kapsayıcı dili kullanmaya ve eşitliği savunmaya toplumsal bir vurgu yapılmıştır.

Sapma veya sapma sosyolojisi, resmi kuralları ihlal eden davranışları, eylemleri araştırmaktadır. Örnek olarak sapma sosyolojisi, toplum kuralların ihlalini, suç vb. durumları ele almaktadır.[3]Sapma teriminin olumsuz bir anlamı olsa da, sosyal kuralların çiğnenmesi her zaman olumsuz bir eylem oluşturmamaktadır. Bazı durumlarda kuralların ihlal edilmesine rağmen, davranış olumlu veya toplum tarafından kabul edilebilir olarak adlandırılabilir.
Üvey aile, en az bir ebeveynin eşiyle biyolojik olarak akraba olmayan çocukları olan ailedir. Ebeveynlerden en az birinin önceki ilişkilerden veya evliliklerden çocukları olabilir. Üvey aileler için yapılan iki sınıflandırma; çiftin yalnızca bir üyesinin daha önce en az bir çocuğu olduğu ve çiftin birlikte çocuğu olmadığı "basit" üvey aileleri ve her iki üyenin de önceden var olan en az bir çocuğu olan "karmaşık" veya "karma" aileleri içerir.