İçeriğe atla

Üst anlatı

Üst anlatı, meta öykü veya meta anlatı (meta-narrative)[1] bir toplumu veya tarihi özselci, indirgeyici ve genelleyici kuramsal ilkeler çerçevesinde açıklamaya çalışan, global söylem, büyük tarih felsefeleri ve toplum kuramları.[2]

Postmodern Düşünürler 2 Jean-François Lyotard ve Üst Anlatı[3]

  • Radikal Postmodern diye anılan Jean-François Lyotard (1924-1998), istikrar sağlama çabalarını totaliter sistemle bir tutmaktadır. Lyotard’ın iddiasına göre, bütüncüllük, istikrar ve düzen, modern toplumlarda büyük anlatılar aracılığıyla ayakta tutulur. Bir disiplini ya da pratiği açıklayan ve meşrulaştıran evrensel düzeyde kabul görmüş dine, tarihe, bilgiye, özgürleşmeye dair Aydınlanma‘dan beri devam eden ve kendi kendini meşrulaştıran anlatımlara üst anlatı, üst kuram, üst ideoloji veya büyük anlatı adını verir. 1979’da Postmodern durumu, bütün büyük anlatılara karşı kuşkuculuk olarak tanımlar. Bu anlatılar, evrensel olduğu düşünülen, politik ve bilimsel birçok projenin meşrulaştırılmasında kullanılmış, mutlak veya nihai gerçekler olarak sunulmuştur. Büyük anlatı, bir kültürün kendi davranışları ve inançları hakkında kendi kendisine anlattığı öyküdür. Bir ideolojiyi açıklayan ideolojidir. Modern toplumların tüm cepheleri, bilim de dahil olmak üzere, bu büyük anlatılara dayanırlar. Postmodernizm, bu anlatıların çelişkileri ve istikrarsızlıkları maskelemeye yaradığının farkında olmak demektir.
  • Lyotard’a göre, artık ne büyük anlatılara ne de bir tek kuramın her şeyi açıklayabileceği düşüncesine inanabiliriz. Nesnellik rahatlatıcı bir mittir ama gerçeklik “verili” değildir.
  • Lyotard gerçekliğin sadece üç çeşit tanım bir araya geldiğinde kurulduğunu söyler: isim, bağlam ve anlam. Gerçeklik anlamlandırılabildiğinde yani anlamlı olacağı bir bağlama yerleştirildiğinde, gösterilebildiğinde ve adlandırılabildiğinde kurulur.
  • Lyotard’a göre, Postmodern toplumlarda önemli sorulardan biri, neyin bilgi/gürültü olduğuna kimin karar vereceği; ayrıca bu sorunun ne zaman sorulacağına da kimin karar vereceğidir.
  • Lyotard, Derrida’ya paralel olarak, bilginin disiplinler ve kurumlar tarafından sınırlandırıldığını savundu. Bilginin üst formu olarak kabul edilen bilimin de kullandığı dil ve yöntemler, yanıtlamaya karar verdiği sorular, üstlendiği role duyulan inanç tarafından kısıtlandığını savunur.
  • İşçi sınıfının özgürleşmesi yoluyla insanlığın özgürleşmesi (Marx), zenginliğin yaratılması (Adam Smith), yaşamın evrimi (Darwin), bilinçdışı zihnin egemenliği (Freud) gibi bilimin objektiflik, doğruluk ve ilerleme iddialarını da bir üst anlatı örneği olarak tanımlar. Marxist ve liberal kuramları büyük anlatılar diye adlandırır ve bunların totalitler nitelikli olduğunu söyler. Bu öyküler yerine öznelerin kendi çevrelerini tanımlamalarında yardımcı olacak “küçük öykülerle” yetinmelerini tavsiye eder. “Büyük anlatıların” ölümünü ve büyük bir şüpheciliğin ortaya çıkışını yeni dünya görüşünün bir parçası olarak tarif eder. Lyotard’a göre bu modernist büyük anlatıların gerileyişi ve çöküşü, bilginin kendisindeki belirleyici bir kayma dolayısıyla kaçınılmazdı. Lyotard, 1992 yılında sanatçıları, bir üst anlatı olarak gördüğü Modernizm’in ilkelerini sorgulamaya çağırmıştı. Modernizm’in içerikten çok biçime önem verdiği yorumu, Lyotard’ın terimleriyle bir üst anlatıdır.
  • Lyotard’a göre Postmodernizm gelişmiş ülkelerde gelişir.
  • İngiliz Postmodern tarih yazıcı Keith Jenkins (1943) de Lyotard’ın izinden giderek eskiden bütüncül olduğu sanılan düşünce akımlarının aslında sanıldığı kadar sağlam temeller üstüne kurulmadığını göstermeye çalışır ve bunu “Her idolün kaidesi kilden yapılmıştı” şeklinde ifade eder.
  • Postmodern, Modernizm’i izleyen bir şey olamaz. Çünkü bu durumda lineer tarihsel ilerleme kabul edilmiş ve büyük anlatı mitolojisine dönülmüş olur.

Kaynakça

  1. ^ "Meta anlatı". Meta-anlatı (meta-narrative). makinecim.com. 4 Mart 2016 tarihinde kaynağından arşivlendi. Erişim tarihi: 14 Ağustos 2013. 
  2. ^ "Meta-anlatı (meta-narrative)". Meta Anlatı. wikitürk. 4 Mart 2016 tarihinde kaynağından arşivlendi. Erişim tarihi: 14 Ağustos 2013. 
  3. ^ Kavrakoğlu, Füsun (14 Nisan 2015). "Çağdaş Sanata Varış 140| Postmodern Düşünürler 2 Jean-François Lyotard". Füsun Kavrakoğlu. 28 Nisan 2024 tarihinde kaynağından arşivlendi. Erişim tarihi: 28 Nisan 2024. 

İlgili Araştırma Makaleleri

<span class="mw-page-title-main">Sosyoloji</span> toplumun oluşum, işleyiş ve gelişim yasalarını inceleyen bilim dalı

Sosyoloji veya toplum bilimi, toplum ve insanın etkileşimi üzerinde çalışan bir bilim dalıdır. Toplumsal (sosyolojik) araştırmalar sokakta karşılaşan farklı bireyler arasındaki ilişkilerden küresel sosyal işleyişlere kadar geniş bir alana yayılmıştır. Bu disiplin insanların neden ve nasıl bir toplum içinde düzenli yaşadıkları kadar bireylerin veya birlik, grup ya da kurum üyelerinin nasıl yaşadığına da odaklanmıştır.

<span class="mw-page-title-main">Jürgen Habermas</span> Alman felsefeci/felsefe profesörü, sosyolog ve siyaset bilimci

Jürgen Habermas, Alman felsefeci/felsefe profesörü, sosyolog ve siyaset bilimci. Müzakereci demokrasinin babası olarak bilinir.

Postmodernizm, modernizmin sonrası ve ötesi anlamında bir tanımlama olarak kullanılmaktadır ve modern düşünceye ve kültüre ait temel kavram ve perspektiflerin sorunsallaştırılmasıyla ve hatta bunların yadsınmasıyla birlikte yürütülmektedir. 20. yüzyılın ortalarında ortaya çıkan postmodernizm; mimari, felsefe, edebiyat, resim gibi alanlarda kendini göstermiştir.

<span class="mw-page-title-main">Modernizm</span>

Modernizm veya çağdaşlık, 19. yüzyılın sonlarında ve 20. yüzyılın başlarında Batı toplumunda sanayileşme, kentleşme ve teknolojik ilerlemenin getirdiği hızlı değişimlere bir yanıt olarak ortaya çıkan kültürel ve sanatsal bir harekettir. Hareket, yenilik arzusu ve geleneksel sanat, edebiyat ve felsefe biçimlerinin reddedilmesiyle karakterize edilir.

<span class="mw-page-title-main">Hikâye</span> gerçek ya da tasarlanmış olayları ilgiyi çekecek bir biçimde anlatan, genellikle beş on sayfadan oluşan düzyazı türü

Hikâye ya da öykü, gerçek ya da gerçeğe yakın bir olayı aktaran kısa, düzyazı şeklindeki anlatıdır. Kısa oluşu, yalın bir olay örgüsüne sahip olması, genellikle önemli bir olay ya da sahne aracılığıyla tek ve yoğun bir etki uyandırması ve az sayıda karaktere yer vermesiyle roman ve diğer anlatım türlerinden ayrılır.

<span class="mw-page-title-main">Louis Althusser</span> Fransız filozof (1918-1990)

Louis Pierre Althusser, Fransız marksist filozof.

<span class="mw-page-title-main">Frankfurt Okulu</span>

Frankfurt okulu, Almanya'da 1923 yılında kurulan ve sosyoloji, siyaset bilimi, psikanaliz, tarih, estetik, felsefe, müzikoloji gibi farklı disiplinlerden insanları bir araya getiren Toplumsal Araştırma Enstitüsü'nün bir düşünce akımı olarak ifade edilmesidir. Okulun genel yaklaşım biçimi eleştirel teori olarak adlandırılmaktadır.

<span class="mw-page-title-main">Postmodern felsefe</span> Felsefi akım

Postmodern felsefe, 20. yüzyılın ikinci yarısında, 18. yüzyıl Aydınlanması sırasında geliştirilen kültür, kimlik, tarih veya dil ile ilgili modernist felsefi fikirlerde var olduğu iddia edilen varsayımlara eleştirel bir yanıt olarak ortaya çıkan felsefi bir harekettir.

<span class="mw-page-title-main">Jean-François Lyotard</span> Fransız filozof (1924 –1998)

Jean François Lyotard;, Fransız filozof, edebiyat teorisyeni, postmodernizmin ve postmodern felsefe 'nin öncülerinden olan çağdaş Fransız düşünürü.

<i>Postmodern Durum</i> Jean-François Lyotardın 1979 tarihli kitabı

Postmodern Durum, Jean-François Lyotard'ın 1979 yılında yayımlanmış olan kitabının adı. Bu kitap, yayımlanışının ardından sürekli teorik tartışmaların kaynağı olmuş ve postmodernizm konusunda en çok gönderme yapılan eserlerden biri olarak yer almıştır.

Frankfurt Okulu'nun, özellikle Max Horkheimer ve Theodor W. Adorno tarafından geliştirilen ve kullanılan ve Okul'un genel yaklaşımını ifade ana kavramlardan birisi de kültür endüstrisi. Okul'un özgül Marksizm anlayışlarını açıkça gösterir bu kavramlaştırma, çünkü geleneksel Marksizm düşüncesindeki altyapı-üstyapı ya da ekonomi-kültür gibi temel ayrımları dışta bırakır. Geleneksel Marksizm altyapı-üstyapı kavramlarıyla ve özellikle de altyapıya verilen ağırlıklı rol ile ilgilenir. Frankfurt Okulu'nda ise bu anlayış, yerini yeni bir durum olarak tespit ettikleri altyapı-üstyapı kaynaşması fikrine bırakır.

Halk bilimi veya folklor, bir ülkede veya bölgede yaşayan halkın kültür ürünlerini, sözlü edebiyatını, geleneklerini, törelerini, inançlarını, mutfağını, müziğini, oyunlarını, halk hekimliğini inceleyerek bunların birbirleriyle ilişkilerini belirten, kaynak, evrim, yayılım, değişim, etkileşim vb. sorunlarını çözmeye, sonuç, kural, kuram ve yasaları bulmaya çalışan bilim dalıdır.

<span class="mw-page-title-main">Post-Marksizm</span>

Post-Marksizm'in iki ilişkili fakat farklı kullanımı vardır. İlk olarak, Post-Marksizm Doğu Avrupa ve Sovyetler Birliği'nde komünizmin çöküşü sonrasında ortaya çıkan duruma işaret edebilir.

<span class="mw-page-title-main">20. yüzyıl felsefesi</span>

20. yüzyıl felsefesi, 19. yüzyıl sonlarından başlayıp günümüze kadar gelen ve devam eden düşünce geleneklerini ve felsefi akımları kapsar. Her çağın felsefesinin kendi toplumsal, kültürel ve siyasal koşullarıyla etkileşimli olduğu gibi, 20. yüzyıl felsefesi de kendi siyasal ve toplumsal gelişmelerinden etkilenmiştir. Çağın siyasal olayları, kültürel ve teknolojik gelişmeler, bilimsel alandaki yeni sonuçlar, ortaya çıkan yeni düşünce eğilimlerinin hepsi 20. yüzyıl felsefesinde görülen bilime yönelik sorgulayıcı yaklaşımların, aklın sorgulanması girişimlerinin, dile yönelik ilginin, özne kavramı üzerinde yürütülen tartışmaların, zihin problemlerinin, yeni bir boyut kazanan bilgi sorununun, cinsellik soruşturmasının, yabancılaşma ve iktidar sorunsalının arka planını oluşturmaktadır. Bu çağın düşünürlerinin çoğunluğu bir şekilde çalışmalarında çağın kuramsal sorunlarını dillendirmiş ve yanıt arayışında olmuştur.

Postmodern roman, bir anlamda söylemsel olarak mimaride başlayıp gelişen, kurumsal, kuramsal ve düşünsel alanlarda hızla yayılan ve 20. yüzyılın ikinci yarısından itibaren edebiyat dünyasında da kendisini gösteren postmodernizmin ürünüdür. Edebiyat yapıtlarında özellikle romanlarda görülen postmodern eğilim, genel postmodernizmin söylemsel ve düşünsel yönelimlerinden doğrudan etkilenir ve o söylemsel yapının özelliklerini barındırır.

“Das Unbehagen der Geschlechter” kitabının yazarı Judith Butler’ın öncülüğünde eşitlik feminizmi üzerine kurulmuş; ancak bir adım daha da ileriye giderek “toplum cinsiyeti” ve “biyolojik cinsiyet” olmak üzere iki cinsiyetten bahsetmiştir. Cinsiyet kimliklerinin ortak kabul edilebilmesi, cinsiyetler arasındaki farklılıkların daha az güçlü olmasıyla bağlantılıdır.

Postmodernite, postmodernizmin toplumsal ve kültürel yansımalarını ifade etmek için kullanılan bir terimdir. Bu terim, 20. yüzyıl sonu ve 21. yüzyıl başlarında yaşanan hayatın eşsiz niteliklerinin bir sonucu olan çağdaş sanat, kültür, ekonomi ve toplumsal durumun aldıkları görünüme atfen filozoflar, sosyal bilimciler ve sanat eleştirmenleri tarafından kullanılır. Postmodern durumu yaratan bu nitelikler arasında küreselleşme, tüketimcilik, otoritenin küçük parçalara ayrılması ve bilginin metalaştırılması sayılabilir.

<span class="mw-page-title-main">Toplumsal cinsiyet sosyolojisi</span> sosyolojinin alt dalı

Toplumsal cinsiyet sosyolojisi, kadın ve erkek arasındaki farkılılıkların kültürel ve toplumsal olarak nasıl kurulduğunu, kadın ve erkeğin sosyal yapı içindeki durumlarını, kadınlık ve erkeklik kimliğinin oluşum sürecini inceleyen sosyoloji alt dalıdır.

Metamodernizm, postmodernizm aracılığıyla postmodernizmin ötesine geçen kültürel gelişmelerle ilgili bir dizi ilgili söylemi ifade etmektedir. Birçok metamodern kuramcı bunu modernizm ve postmodernizmin yönleri ve bunlar arasındaki dolayımlar olarak nitelendirirken; diğerleri için bu terim, bu duyarlılıkların premodern yerli ve geleneksel kültürel kodlarla da bütünleşmesini önermektedir. Metamodernizm, post-postmodernizmi tanımlamaya yönelik bir dizi girişimden biridir.

Post-postmodernizm, postmodernizmden ortaya çıkan ve ona tepki olarak gelişen eleştirel teori, felsefe, mimari, sanat, edebiyat ve kültürdeki geniş kapsamlı gelişmelere verilen isimdir.