İçeriğe atla

Ürobilin

Ürobilin
Adlandırmalar
3,3′-[(4S,16S)-3,18-Dietil-2,7,13,17-tetrametil-1,19-dioksi-1,4,5,15,16,19,22,24-oktahidro-21H-bilin-8,12-diyl]dipropanoik asit
3,3′-([12S,4(52)Z,72S]-13,74-Diethyl-14,33,54,73-tetrametil-15,75-dioxo-12,15,72,75-tetrahidro-11H,31H,71H-1,7(2),3,5(2,5)-tetrapirrolaheptafan-4(52)-ene-34,53-diyl)dipropanoik asit
Ürokrom
Tanımlayıcılar
CAS numarası
3D model (JSmol)
ChemSpider
ECHA InfoCard100.015.870 Bunu Vikiveri'de düzenleyin
MeSHUrobilin
UNII
CompTox Bilgi Panosu (EPA)
  • InChI=1S/C33H42N4O6/c1-7-20-19(6)32(42)37-27(20)14-25-18(5)23(10-12-31(40)41)29(35-25)15-28-22(9-11-30(38)39)17(4)24(34-28)13-26-16(3)21(8-2)33(43)36-26/h15,26-27,35H,7-14H2,1-6H3,(H,36,43)(H,37,42)(H,38,39)(H,40,41)/b28-15-/t26-,27-/m0/s1 
    Key: KDCCOOGTVSRCHX-UYMYUHGCSA-N 
  • CCC1=C(C(=O)N[C@H]1CC2=C(C(=C(N2)/C=C\3/C(=C(C(=N3)C[C@H]4C(=C(C(=O)N4)CC)C)C)CCC(=O)O)CCC(=O)O)C)C
Özellikler
Kimyasal formülC33H42N4O6
Molekül kütlesi590,71 g mol−1
Aksi belirtilmediği sürece madde verileri, Standart sıcaklık ve basınç koşullarında belirtilir (25 °C [77 °F], 100 kPa).

Urobilin veya ürokrom, idrarın sarı renginden birincil olarak sorumlu olan kimyasaldır. İlgili renksiz bileşik ürobilinojen ile birlikte siklik tetrapirol hemin bozunma ürünleri olan doğrusal bir tetrapirol bileşiğidir.

Metabolizma

Ürobilin, ilk olarak biliverdin yoluyla bilirübin'e indirgenen hem'in bozunmasından üretilir. Bilirubin daha sonra safra olarak atılır ve safra, kalın bağırsakta bulunan mikroplar tarafından ürobilinojene parçalanır. Bozunmadan sorumlu enzim, 2024'te tanımlanan bilirubin redüktaz'dır.[1][2] Bunun bir kısmı kalın bağırsakta kalır ve bunun stercobilin'e dönüştürülmesi, dışkıya kahverengi rengini verir. Bazıları kan dolaşımına yeniden emilir ve daha sonra böbreklere iletilir. Ürobilinojen havaya maruz kaldığında sarı renkte olan ürobiline oksitlenir.[3]

Önem

Birçok idrar testi (idrar tahlili), idrardaki ürobilin miktarını izler, çünkü seviyeleri idrar yolu fonksiyonunun etkinliği hakkında fikir verebilir. Normalde idrar açık sarı veya renksiz görünür. Örneğin uyku veya dehidrasyon sonrasında su alımının olmaması idrarın su içeriğini azaltır, böylece ürobilin yoğunlaşır ve idrarın rengi daha koyu olur. Tıkanma sarılığı biliyer bilirübin atılımını azaltır; bu daha sonra doğrudan kan akışından idrara atılır, koyu renkli bir idrar verir, ancak paradoksal olarak az ürobilin konsantrasyonludur, ürobilinojen yoktur ve genellikle buna karşılık gelen soluk dışkı ile birliktedir. Daha koyu renkli idrar ayrıca, yutulan çeşitli diyet bileşenleri veya ilaçlar, porfiria hastalarında porfirinler ve alkaptonüri hastalarında homogentisat gibi diğer kimyasallardan da kaynaklanabilir.

Ayrıca bakınız

Kaynakça

  1. ^ Hall, Brantley; Levy, Sophia; Dufault-Thompson, Keith; Arp, Gabriela; Zhong, Aoshu; Ndjite, Glory Minabou; Weiss, Ashley; Braccia, Domenick; Jenkins, Conor; Grant, Maggie R.; Abeysinghe, Stephenie; Yang, Yiyan; Jermain, Madison D.; Wu, Chih Hao; Ma, Bing (Ocak 2024). "BilR is a gut microbial enzyme that reduces bilirubin to urobilinogen". Nature Microbiology (İngilizce). 9 (1). ss. 173-184. doi:10.1038/s41564-023-01549-x. ISSN 2058-5276. PMC 10769871 $2. PMID 38172624. 
  2. ^ Rayne, Elizabeth (27 Ocak 2024). "Gotta go? We've finally found out what makes urine yellow". Ars Technica (İngilizce). 27 Ocak 2024 tarihinde kaynağından arşivlendi. Erişim tarihi: 28 Ocak 2024. 
  3. ^ John E. Hall (2016). "The liver as an organ". Guyton and Hall Textbook of Medical Physiology, 13th edition. Elsevier. s. 885. ISBN 978-1455770052. 

Ek kaynakça

  • Bishop, Michael; Duben-Engelkirk, Janet L., and Fody, Edward P. (1992). "Chapter 19, Liver Function, Clinical Chemistry Principles, Procedures, Correlations, 2nd Ed." Philadelphia, J.B. Lippincott Company.
  • Miyabara, Yuichi; Tabata, Masako; Suzuki, Junzo; Suzuki, Shizuo (1992). "Separation and sensitive determination of i-urobilin and 1-stercobilin by high-performance liquid chromatography with fluorimetric detection". Journal of Chromatography B: Biomedical Sciences and Applications. 574 (2). ss. 261-265. doi:10.1016/0378-4347(92)80038-R. PMID 1618958. 
  • Miyabara, Y.; Sakata, Y.; Suzuki, J.; Suzuki, S. (1994). "Estimation of faecal pollution based on the amounts of urobilins in urban rivers". Environmental Pollution. 84 (2). ss. 117-122. doi:10.1016/0269-7491(94)90093-0. PMID 15091706. 
  • Munson-Ringsrud, Karen and Jorgenson-Linné, Jean (1995). "Urinalysis and Body Fluids, a ColorText and Atlas." St. Louis, Mosby.
  • Nelson, L.; David, Cox M.M. (2005). “Chapter 22 – Biosynthesis of Amino Acids, Nucleotides, and Related Molecules”, pp. 856, In Lehninger Principles of Biochemistry. Freeman, New York. pp. 856.
  • Voet, Donald; Voet, Judith G.; Pratt, Charlotte W. (23 Ocak 2018). Voet's Principles of Biochemistry, Global Edition, 5ci Basım. Wiley. s. 1200. ISBN 978-1-119-45166-2. Erişim tarihi: 1 Şubat 2024. 

İlgili Araştırma Makaleleri

<span class="mw-page-title-main">Karaciğer</span>

Karaciğer, sadece omurgalılarda bulunan, detoksifikasyon, protein sentezi ve sindirim için gerekli olan enzimlerin üretimi de dahil olmak üzere pek çok işleve sahip bir organdır. İnsanlarda karaciğer karın bölgesinde, diyaframın altında bulunur. Karaciğerle ilgili terimler, tıbbi literatürde genellikle Grekçe karaciğer anlamına gelen ἧπᾰρ (hêpar) sözcüğünden türeyen hepat- kökü ile başlar.

<span class="mw-page-title-main">Safra</span> Yağların sindirimine yardımcı olan koyu yeşilimsi kahverengi sıvı

Safra veya öd, karaciğer tarafından üretilen, yemek yenince oniki parmak bağırsağına (duodenum) salgılanan bir sindirim sıvısıdır. Safra bazı canlılarda yemekler arasında safra kesesinde depolanabilir. Safra büyük oranda su, safra tuzları, yağ ve bilirubinden oluşur. İnsanlarda günlük olarak 400 ile 800 mililitre arasında üretilmikte olan safra, içerisindeki pigmentler ile dışkılara kahverengi rengini vermektedir.

<span class="mw-page-title-main">Sarılık</span> İnsan hastalığı

Sarılık (ikter; icterus), bir hastalık değil, çoğu karaciğerle ilgili olan bazı hastalıkların belirtisidir. İkter tablosunda gözakı (sklera), deri, mukozalar ve organlar sarıya boyanır. En önemli nedeni kandaki bilirubin düzeyinin artmasıdır. Normalde periferik kanın 100 ml’sinde 1 mg kadar bilirubin bulunur. Kandaki bilirubin düzeyinin 2.5 mg’ın üzerine çıkmasına “hiperbilirubinemi”, bunun neden olduğu klinik tabloya "sarılık; ikter (icterus)” adı verilir.

<span class="mw-page-title-main">İdrar kesesi</span> idrarın depolandığı organ

İdrar kesesi, sidik torbası veya mesane, insan'da ve diğer omurgalılarda, işeme ile idrar dışarı atılmadan önce böbreklerdeki idrarı depolayan organ’dır. İnsanlarda mesane, pelvik taban üzerinde oturan ve genişleyebilen bir organdır. İdrar mesaneye üreter yoluyla girer ve üretra yoluyla çıkar.

<span class="mw-page-title-main">Albümin</span> İnsan ve diğer memeli hayvanların kan plazmasında bulunan en yaygın proteindir.

Kısaca albümin diye de bilinen serum albümini, insan ve diğer memeli hayvanların kan plazmasında bulunan en yaygın proteindir. Kanda bulunan proteinlerin %60'ını oluşturur. Ayrıca, doku sıvılarında, özellikle kas ve deride, az miktarda gözyaşı, ter, mide suları ve safrada da bulunur. Vücuttaki toplam albüminin %30-40'ı kandadır. Yağ asitleri ve çeşitli başka maddeleri kanda taşımasının yanı sıra en önemli işlevi, kan ile doku sıvıları arasında suyun dengelenmesini sağlamaktır.

<span class="mw-page-title-main">Siroz</span> fibrozis ile karakterize kronik karaciğer hastalığı

Karaciğer sirozu veya kısaca siroz, uzun süreli karaciğer hasarının neden olduğu, karaciğer fonksiyonunun yaygın ve çoğu zaman geri dönüşümsüz olarak bozulmasıyla karakterize kronik ve ilerleyici bir hastalıktır. Karaciğerde meydana gelen hasar sonucu zamanla normal karaciğer dokusunun yerini fibröz skar dokusu alır ve bu da karaciğer fonksiyonlarının bozulmasına yol açar. Hastalık tipik olarak aylar veya yıllar içinde yavaşça gelişir. Erken belirtiler arasında yorgunluk, halsizlik, iştah kaybı, açıklanamayan kilo kaybı, bulantı, kusma ve karnın sağ üst kadranında ağrı olabilir. Hastalık ilerledikçe belirtiler arasında kaşıntı, alt bacaklarda şişme, karında sıvı birikmesi, sarılık, kolay morarma ve ciltte örümcek benzeri kan damarlarının gelişmesi yer alabilir. Karında biriken sıvı spontan enfeksiyonlara yol açabilir. Daha ciddi komplikasyonlar arasında hepatik ensefalopati, özofagus, mide veya bağırsaklardaki genişlemiş damarlardan kanama ve karaciğer kanseri yer alır. Sirozun evreleri arasında kompanse siroz ve dekompanse siroz yer almaktadır.

<span class="mw-page-title-main">Bilirübin</span> Kimyasal bileşik

Bilirubin, çok büyük bölümü (%90) parçalanan alyuvarlardan (eritrosit) kökenlidir. Kan kökenli (hematojen) bir pigment olmasına karşın demir içermez. Safranın ana pigmentidir. Normal yaşam süresi olan 120 günü dolduran eritrositler dalak, kemik iliği ve karaciğerdeki fagositler tarafından dolaşımdan alınır ve parçalanırlar. Alyuvarların yıkımı sırasında hemoglobin moleküllerinin parçalanmasıyla açığa çıkan serbest bilirubin albumin aracılığıyla karaciğere taşınır ve burada işlenir. Bilirubin karaciğerde üretilir, safra kesesinde depolanır ve duodenumdaki Vater papillasına açılan safra kanalı aracılığıyla bağırsaklara akıtılır. Safradaki konjuge bilirubin bağırsaktaki bakterilerin etkisiyle “stercobilinogen”e dönüşür. Sterkobilinojenin büyük bölümü dışkıyla atılır. Kalanı bağırsaktan emilerek yeniden karaciğere gelir ve işlenerek konjuge bilirubine dönüştürülür. Kana geçen konjuge bilirubin ise idrarla atılır (urobilinogen). Bilirubin pigmentiyle ilgili olan en önemli patoloji "sarılık " tablosudur.

<span class="mw-page-title-main">İshal</span> gevşek veya sıvı bağırsak hareketleri

İshal veya diyare, bir günde en az üç kez gevşek, sıvı veya sulu bağırsak hareketlerinin olması durumudur. Genellikle birkaç gün sürer ve sıvı kaybı nedeniyle dışkı tutamama, rektal tenesmus durumu ve dehidrasyona neden olabilir. Dehidrasyon belirtileri genellikle cildin normal gerginliğini kaybetmesi ve sinirli davranışlarla başlar. Bu durum daha şiddetli hale geldikçe idrara çıkmada azalma, cilt renginde kayıp, hızlı kalp atışı ve yanıt vermede azalmaya kadar ilerleyebilir. Sadece anne sütüyle beslenen bebeklerde gevşek ancak sulu olmayan dışkı normaldir.

<span class="mw-page-title-main">Fistül</span> epitelleşmiş iki yüzey, genellikle organlar arasındaki anormal bağlantı

Anatomide fistül, kan damarları, bağırsaklar veya diğer içi boş organlar gibi iki içi boş alan arasındaki anormal bir bağlantıdır. Fistül tipleri bulundukları yere göre tanımlanabilir. Anal fistüller, anal kanal ile perianal cilt arasında bağlantı kurar. Anovajinal veya rektovajinal fistüller anüs veya rektum ile vajina arasında bir delik oluştuğunda meydana gelir. Kolovajinal fistüller kolon ve vajina arasında meydana gelir. İdrar yolu fistülleri idrar yolundaki anormal açıklıklar veya idrar yolu ile başka bir organ arasındaki anormal bağlantılardır; örneğin vezikouterine fistülde mesane ile rahim arasında, vezikovajinal fistülde mesane ile vajina arasında ve üretrovajinal fistülde üretra ile vajina arasında. Bağırsağın iki kısmı arasında meydana geldiğinde enteroenteral fistül, ince bağırsak ile cilt arasında enterokutanöz fistül ve kolon ile cilt arasında kolokutanöz fistül olarak bilinir.

<span class="mw-page-title-main">İdrar</span>

İdrar, sidik veya çiş, insanda ve diğer pek çok hayvanda böbreklerde kanın filtrelenmesiyle oluşan sıvıdır. Böbreklerden üreter yoluyla idrar kesesine taşınan sıvı daha sonra üretra vasıtasıyla boşaltılır. İdrar oluşumu, vücutta mineral ve diğer maddelerin dengesinin sağlanmasında etkilidir. Vücutta olması gerekenden fazla olan veya vücuda zararlı olan maddeler idrar yolu ile dışarı atılır. İdrar, içinde erimiş ya da süspansiyon durumunda bulunan birçok maddeyi uzaklaştırır.

<span class="mw-page-title-main">Kabızlık</span> dışkının seyrek veya zor tahliyesi ile karakterize bağırsak işlev bozukluğu

Kabızlık, bağırsak hareketlerinin seyrekleşmesine veya dışkılamanın zor olmasına neden olan bağırsak işlev bozukluğudur. Dışkı genellikle sert ve kurudur. Diğer semptomlar arasında karın ağrısı, şişkinlik ve sanki dışkılama tam olarak tamamlanmamış gibi bir his yer alabilir.

<span class="mw-page-title-main">Pankreatik lipaz</span>

Pankreatik lipaz, pankreasın duktal hücreleri tarafından salgılanan, trigliserit moleküllerini hidroliz eden, lipaz türü bir enzimdir. Kofaktör olarak kolipaz ve safra asitleri kullanır. Hidroliz reaksiyonu sonucu açığa monoasilgliserol ve yağ asitleri oluşur. Trigliserit hidroliz ürünleri ince bağırsak tarafından emilir, epitel hücrelerinde başka enzimler tarafından tekrar trigliserite dönüştürülürler, sonra da vücuda dağıtılmak üzere, kilomikronlar içinde lenf sistemine salgılanırlar.

<span class="mw-page-title-main">Dışkı</span> Besinler sindirildikten sonra geriye kalan atık madde

Dışkı, ince bağırsakta sindirilmeyen ve kalın bağırsakta bakteriler tarafından parçalanan katı veya yarı katı gıda kalıntılarıdır. Dışkı, bakteriyel olarak değiştirilmiş bilirubin gibi nispeten düşük miktarda metabolik atık ürünlerini ve bağırsak çeperinden gelen ölü epitel hücrelerini içerir.

<span class="mw-page-title-main">Safra kesesi</span> İnsanda ve diğer omurgalılarda bulunan organ

Safra kesesi ya da öd kesesi, bazı omurgalı canlılarda safranın ince bağırsağa salınmadan önce depolandığı ve konsantre edildiği küçük ve içi boş bir organdır. İnsanlarda armut şeklindeki safra kesesi karaciğerin altında bulunur, ancak kesenin yapısı ve konumu hayvan türleri arasında önemli ölçüde farklılık gösterebilir. Safra kesesi karaciğer tarafından üretilen safrayı ortak hepatik kanal yoluyla alır ve depolar, safranın yağların sindirilmesine yardımcı olması için oniki parmak bağırsağına salınması ise koledok olarak da adlandırılan ana safra kanalı yoluyla gerçekleştirilir.

Safra reflü gastriti veya alkalen reflü gastrit, karaciğerde üretilen safra ve duodenumda yer alan diğer bileşenlerin ince bağırsaklardan mideye sızarak mide mukozasında iltihaplanmaya yol açtığı bir gastrit türü.

De novo sentez, kısmi bozunmadan sonra geri dönüşümün aksine, şekerler veya amino asitler gibi basit moleküllerden karmaşık moleküllerin sentezini ifade eder. Örneğin, format ve aspartat gibi küçük öncü moleküllerden yapılabildikleri için diyette nükleotidlere ihtiyaç yoktur. Metionin ise diyette gereklidir, çünkü homosisteine indirgenebilir ve daha sonra homosisteinden yeniden üretilebilirken, de novo sentezlenemez.

<span class="mw-page-title-main">Seftriakson</span> kimyasal bileşik

Seftriakson, bir dizi bakteriyel enfeksiyonun tedavisinde kullanılan üçüncü nesil bir sefalosporin antibiyotiktir. Bunlar arasında orta kulak enfeksiyonları, endokardit, menenjit, pnömoni, kemik ve eklem enfeksiyonları, karın içi enfeksiyonlar, cilt enfeksiyonları, idrar yolu enfeksiyonları, gonore ve pelvik inflamatuar hastalık yer alır. Ayrıca bazen ameliyattan önce ve ısırık yarasını takiben enfeksiyonu önlemeye çalışmak için kullanılır. Seftriakson damar içine veya kas içine enjeksiyon yoluyla verilebilir.

Oligosakkarit, az sayıda monosakkarit içeren bir karbonhidrat polimeridir. Oligosakkaritler, hücre tanıma ve hücre bağlanması dahil olmak üzere birçok fonksiyona sahiptir. Örneğin, glikolipidler bağışıklık tepkisinde önemli bir role sahiptir.

<span class="mw-page-title-main">Mekonyum</span> bebeklerin ilk dışkısı

Memeli bir bebeğin ilk dışkılarına mekonyum denir. Daha sonraki dışkılardan farklı olarak mekonyum, bebeğin rahimde geçirdiği süre boyunca yuttuğu malzemelerden oluşur: bağırsak epitel hücreleri, lanugo, mukus, amniyotik sıvı, safra ve su. Mekonyum, daha sonraki dışkıların aksine, viskoz ve katran gibi yapışkandır - rengi genellikle çok koyu zeytin yeşilidir ve neredeyse kokusuzdur. Amniyotik sıvıda seyreltildiğinde yeşil, kahverengi veya sarının çeşitli tonlarında görünebilir. Doğumu takip eden birkaç gün içinde dışkının rengi kademeli olarak sarıya dönmeli ve mekonyum tamamen atılmış olmalıdır.

Ürobilinojen bilirubin redüksiyonunun renksiz bir yan ürünüdür. Bağırsaklarda bilirubin üzerindeki bakteriyel etki sonucu oluşur. Oluşan ürobilinojenin yaklaşık yarısı yeniden emilir ve portal ven yoluyla karaciğere alınır, dolaşıma girer ve böbrek tarafından atılır.