İçeriğe atla

Ünlem cümlesi

Ünlem cümlesi; hayret, kızgınlık, şaşkınlık, üzüntü, sevinç, korku, coşku, telaş, sevgi gibi duyguları kuvvetli bir şekilde ifade etmek için kullanılan cümle. Yazımda ünlem cümlelerinin sonuna ünlem işareti konur. Ünlem cümlelerinde her zaman bir ünlem bulunmak zorunda değildir. Emir cümlelerinin bir kısmı aynı zamanda ünlem cümlesidir. Bunun yanı sıra "ki" bağlacıyla da ünlem cümlesi kurulabilir. Herhangi bir cümle, ses tonu ile ünlem cümlesi hâline getirilebilir.[1]

Örnekler:

  • Git başımdan!
  • Hey, bu taraftayız!
  • Eyvah! Dosyayı evde unuttum!
  • Şşşt, sus bakayım!
  • Sana o kadar kızgınım ki!
  • Yazıklar olsun!
  • Selam!

Kaynakça

  1. ^ Ünlem Cümlesi 31 Mart 2014 tarihinde Wayback Machine sitesinde arşivlendi. Turkceciler.com. Erişim: 14 Mayıs 2013.

İlgili Araştırma Makaleleri

Mantıkta, doğrulanabilir ya da yanlışlanabilir olmak zorunda olan ifadelere önerme denir. Kesin olan cümleler yanlış veya doğru da olsa önermedir; yani cümlenin yanlış veya doğru olduğunun bilinmesi gerekmez, doğrulanabilir olduğunun bilinmesi yeterlidir. Soru tümceleri önerme olamaz çünkü bir soru doğruluk ifade etmez.

Cümlenin ögeleri, cümlede yüklem ile görev ve anlam yönünden yükleme eşlik eden diğer parçalardan her biri. Cümlenin ögeleri tek bir sözcükten veya sözcük grubundan oluşabilir. Ögeler anlamlı ve doğru cümleler kurulabilmesini sağlar. Türkçede cümlenin ögeleri şunlardır:

  1. Yüklemler
  2. Yapım ekleri
  3. Çekim ekleri
  4. Nesneler
  5. Bağlaçlar
  6. Dolaylı tümleçler
  7. Zarf tümleçleri
  8. Edat tümleçleri
  9. Özneler
  10. Noktalama işaretleri

Bağlaçlar veya rabıt (bağlama) edatları; kelimeleri, kelime gruplarını veya cümleleri biçim veya anlam yönüyle birbirine bağlayan kelimeler: ve, veya, ile, ama, de (da), ancak, çünkü, eğer, hâlbuki, hem … hem …, hiç değilse, ise, ki, lâkin, meğer, nasıl ki, ne … ne …, öyle, öyle ki, sanki, şu var ki, üstelik, yahut, yalnız, yani, yoksa, zira vs. Bağlaçlar, ifadeleri ilgi ve önem sırasına koyarak düzenlememize yardımcı olur.

Ünlem işareti; sevinme, kızma, korku, mutluluk, şaşkınlık gibi aşırı heyecan bildiren ifadelerin sonuna konur. Ayrıca; çağrı, emir, hitap ve yasaklama bildiren cümlelerde de ünlem işareti konulur. Bu işaretin olduğu cümle vurgulanarak okunur.

Ünlem ya da nidâ; sevinç, üzüntü, kızgınlık, korku, şaşkınlık gibi duyguları belirten; tabiat seslerini yansıtan, bir kimseye seslenmek için ve ani bir iş oluş hareketi bildiren cümlelerde kullanılan kelime... Ünlemler tek başına kullanıldıklarında genelde bir anlam ifade etmez. Yazı dilinde ünlem cümlelerinin arkasından genellikle ünlem işareti (!) gelir.

Ayraç ya da parantez, bir noktalama işareti. Yay, köşeli ve çengelli parantez olmak üzere başlıca 3 çeşidi vardır. Bunun haricinde yatık V şeklinde parantezlere de rastlanır. Türkçede parantez sözcüğüyle çoğunlukla yay parantez kastedilir.

Cümle veya tümce; bir ifade, soru, ünlem veya emiri dile getiren; kendi başına anlamlı sözcükler dizisi. Çoğunlukla özne, tümleç ve yüklemden meydana gelir. Bazen yan cümleciklerle anlamı pekiştirilir veya genişletilir.

<span class="mw-page-title-main">Ters soru işareti</span> Unicode karakteri

Ters soru işareti (¿), dünyada konuşulan diller arasında sadece İspanyolcada bulunan bir noktalama işaretidir. Soru cümlesinin başına ters soru işareti, sonuna ise soru işareti eklenir. Soru bildiren özel kelimeler olmadığı için yazıda soru olduğunu vurgulamak için kullanılır.

Olumlu cümle, içinde herhangi bir olumsuzluk eki veya koşacı olmayan cümlelere denir.

Olumsuz cümle, olumsuzluk anlamı taşıyan cümledir. Olumsuzluk bazen "me" olumsuzluk ekiyle, bazen de diğer olumsuzluk sözcükleriyle sağlanır.

Soru cümleleri; soru anlamı taşıyan, cevap bekleyen cümlelerdir. Soru eki (mi), soru zarfı, soru zamiri veya soru sıfatı ile oluşturulur. Soru cümlelerinin sonuna soru işareti (?) konur.

İsim cümlesi veya ad cümlesi; yüklemi bir fiil olmayan cümle. İsim cümlelerinde fiil soylu kelimeler bulunabilir ancak yüklem isim görevinde olmak zorundadır. İsim cümlelerinde isim soylu kelimeler, ek-fiiller kullanılarak yükleme dönüştürülürler. Aşağıdaki cümlelerin hepsi isim cümlelerine örnektir:

Yüklemi çekimli bir fiil olan cümlelere "Fiil Cümlesi" denir.

Birleşik cümle veya bileşik cümle, bir ana (temel) cümle ile onun anlamını tamamlayan bir veya daha fazla yardımcı cümleden meydana gelen cümledir. Birleşik cümlelerde ana yüklemin haricinde yargı veya eylem bildiren başka sözcükler de bulunur. Aşağıdaki örneklerde yardımcı cümleler eğik çizgi (/) ile ayrılmıştır ve bazı noktalama işaretleri anlatım kolaylığı açısından kullanılmamıştır:

Olumsuzluk eki, bir cümlenin olumsuz anlam kazanmasını sağlayan ek; yapım eki. Türkçede olumsuzluk eki -me'dir. Bu ek, kendinden önceki hecede kalın bir ünlü varsa -ma'ya dönüşür:

Parantez cümlesi, içerisinde ara cümle veya ara söz bulunan cümledir. Bu ara ifadeler açıklama yapmak ya da anlamı güçlendirmek için eklenir. Ara ifadeler, parantezin yanı sıra iki kısa çizgi veya virgül arasında da gösterilebilir. Parantez cümlesi sadece ara ifadeye değil, cümlenin tamamına verilen addır.

Emir cümlesi, konuşmacının/yazarın bir eylemin gerçekleştirilmesini buyurduğu cümle türü. Emir cümlelerinin tamamına yakını emir kipinde oluşturulur. Nadiren gelecek zaman kipinde emir cümlelerine de rastlanır.

Şart cümlesi veya koşul cümlesi, Türkçedeki anlamına göre cümle türlerinden biri. Yan cümlesi dilek-şart kipini alan ve şart anlamı taşıyan cümledir. Ana cümledeki fiilin gerçekleşmesi, yan cümlede belirtilen bir şarta bağlıdır.

Anlatım bozuklukları, yazılı veya sözlü anlatımda karşılaşılan hatalardır. Bu hatalar yapısal (dilbilgisel) veya anlam ve mantık bakımından olabilir. Öge eksikliği, ek eksikliği gibi yapısal bozukluklara "bağlaşıklık hataları"; gereksiz sözcük kullanımı, yanlış sözcük kullanımı gibi anlamsal bozukluklara ise "bağdaşıklık hataları" denir.

Matematiksel mantık ve mantık programlamada, kural gibi özel bir biçime sahip mantıksal formüllere Horn cümlesi denir. Bu özel biçim mantık programlama, kurallı belirtim ve modeller kuramı konularında kullanışlıdır. Horn cümlelerinin önemini 1951'de ortaya koyan mantıkçı Alfred Horn bu kavramın isim babası olmuştur.