İçeriğe atla

Üçüncü Mithridatis Savaşı

Üçüncü Mithridatis Savaşı
Mithridatis Savaşları
TarihMÖ 73-MÖ 63
Bölge
SonuçRoma Cumhuriyeti'nin zaferi
Coğrafi
Değişiklikler
Pontus ve Suriye bölgeleri Roma eyaletleri haline geldi
Taraflar
Roma Cumhuriyeti
Bitinya
Galatya
Kizikos
Pontus Krallığı
Ermenistan Krallığı
İberya Krallığı
Albanya
Sarmatlar
Komutanlar ve liderler
Lucius Licinius Lucullus
Marcus Aurelius Cotta
Gnaeus Pompeius Magnus
VI. Mithridates
II. Tigran

Üçüncü Mithridatis Savaşı, VI. Mithridatis ve müttefikleri ile Roma Cumhuriyeti arasında gerçekleşen Mithridatis Savaşlarının sonuncusu ve en uzun süreli olanı. MÖ 73 ile MÖ 63 yılları arasında gerçekleşen savaş sonucunda Pontus Krallığı nihai olarak son bulmuş, Roma Küçük Asya'da tam bir hakimiyet kurmuştur.

Giriş

MÖ 75 yılında ölen Bithynia Kralı IV. Nikomedes, III. Attalos gibi kendi mülkünün ve servetinin vârisi olarak Roma’yı tayin ettiğini belirten bir vasiyetname hazırlatmıştır. Roma senatosu, beklenmedik bir şekilde ortaya çıkan bu meşru zeminden faydalanarak Bithynia Krallığı’nın topraklarını Roma’ya dahil etmiştir. Bu sırada IV. Nikomedes’in ikinci karısı Nysa’dan olma oğlu olduğunu iddia eden bir kişi, Roma senatosuna başvurarak krallığını almak istemiş; ancak senato iddiaların doğruluğunu kanıtlayaman bu kişiyi reddetmiştir. Bu durum üzerine IV. Nikomedes’in oğlu olduğunu ileri süren bu kişi zaman kaybetmeden kısa zamanda büyük ordular toplayan VI. Mithridates’ten yardım istemiştir[1]. Roma senatosu çok geçmeden ayaklanma ya da herhangi bir tehlike ihtimalini göz önünde bulundurarak görevlendirdiği kişiler sayesinde M. Ö. 74 yılında Bithynia’yı ilhak etmiştir[2]. Roma’da bu gelişmeler yaşanırken VI. Mithridates, I. Mithridates-Roma Savaşı’nda olduğu gibi Paphlagonia’ya girerek Bithynia üzerine yürümesi oradanda Kapadokya’ya ordusunu göndermesi III. Mithridates-Roma Savaşı’nın yaklaştığının habercisi olmuştur. VI. Mithridates, kendisini saldırgan göstermekten kaçınsada bu hamleleri savaşın kaçınılmaz olduğunu göstermiştir. Bunun yanı sıra VI. Mithridates’in daha öncede belirttiği üzere, Romalıların açgözlü olduğu ve Dardanos Antlaşması’nın yazılı hale getirileceğine söz vermelerine rağmen söz verip de yerine getirmedikleri gibi benzer olayların yaşanması kralın savaşı başlatmasına neden olmuştur[3].

Savaşın Süreci

Pontos Kralı, ordusunu üç bölüme ayırarak Diophantos ve Mitharos’u, Romalılar tarafından Kapadokya Bölgesi’nden gelebilecek herhangi bir saldırıyı karşılaması için Kapadokya’ya, Eumakhos’u Paphlagonia üzerinden Galatia’ya; kendisi de generalleri Taksiles ve Hermoketes ile beraber Paphlagonia boyunca Bithynia’ya doğru yürüyüşe geçmiştir. Özellikle MÖ 73 yılının sonlarına doğru Pontos tehlikesinin ciddiyetini anlayan Romalı generaller, Küçük Asya’daki eylemlerini ve baskılarını artırmışlardır[4].

I. ve II. Mithridates-Roma Savaşları’nda olduğu gibi Üçüncü Mithridates Roma Savaşı’nda da Romalı generallere her türlü yardımı sağlayan Kapadokya kralı I. Ariobarzanes, halen II. Tigranes tarafından zorla göç ettirilen halkına kavuşamamıştır Bu çaresiz bekleyiş kralın, Kapadokya halkının geleceğinden endişe duymasına neden olmaktaydı. Çünkü Kapadokyalılar, uzunca bir süredir vatanlarından ayrı özgürlükten yoksun bir hayata mahkûm edilmişlerdir. Belki de Kapadokya kralı, her sıkıştığı fırsatta yaptığı gibi Roma’ya sığınmayarak ordusunu hazırlayıp halkı ile birlikte direnişe geçseydi, bu durum yaşanmayacaktı. Bu nedenle Kapadokya kralı, her fırsatta Roma senatosuna ve Romalı komutanlara yardım talebini sık sık dile getiriyordu. Bu sırada Pontos kralı ile mücadele edecek olan Roma, I. Mithridates-Roma Savaşı’nda olduğu gibi bu kez hazırlıksız değildi. Bunun üzerine Roma, Küçük Asya sorunlarını yakından takip eden Lucius Licinius Lucullus’u VI. Mithridates ile girişeceği mücadeleye başkomutan olarak tayin etmiştir[5].

Çok geçmeden savaş hazırlıklarına başlayan Lucullus, gittiği her yerde kurtarıcı gibi karşılanmaktaydı. Ayrıca Lucullus öncelikle Sulla zamanında özellikle halkı borçlandırmaya yönelik olarak yapılmış olan vergilendirme usulünü düzenleyip Küçük Asya sakinlerini sefaletten kurtararak övgü kazanırken; diğer yandan Romalı tefecilerin ve mültezimlerin nefretinden nasibini almaktaydı[6]. Bu durumdan habersiz bir şekilde görevini icra etmekte olan Lucullus, vakit kaybetmeden Pontos kralını ortadan kaldırmak için harekete geçmiştir. Çünkü I. ve II. Mithridates-Roma Savaşları’nda serbest bırakılan Pontos kralının kısa zamanda büyük ordular toplayarak sonrasında neler yaptığını bilen Lucullus, bu kez kralı ebediyen yok etmek için harekete geçmiştir. Dolayısıyla bu durumun gerçekleşmesi halinde Roma, Küçük Asya’da tek ve en önemli güç olma statüsünü devam ettirmiş olacaktı. Bu nedenle durumun önemini icra eden VI. Mithridates, damadı II. Tigranes’e sığınmış; ancak bu sırada II. Tigranes büyük fetihler peşinde olduğundan VI. Mithridates ile gerektiği kadar ilgilenmemiştir. Bunun yanı sıra VI. Mithridates’in teslimini isteyen Romalı elçilere de aynı davranışı sergilemiştir[7].

Muhtemelen II. Tigranes içinde bulunduğu durumun hassasiyetini ve tehlikesini anlayamayacak kadar kibirliydi. Durumu değerlendiren Lucullus, II. Tigranes ile savaşmaktan başka çare olmadığına karar vermiştir. Plutarkhos, bu olayı şöyle anlatmaktadır; Kısa bir mücadelenin ardından başkent Tigranokerta’ya varan Lucullus, burayı kuşattı ve muzaffer ordusu ile önemli bir zafer kazanmıştır. MÖ 69 yılında esaret hayatına mahkûm edilen Kapadokyalılar, II. Tigranes’in Lucullus’a yenilmesi ile özgürlüklerine ve öz vatanlarına kavuşmuşlardır[8]. Lucullus, I. Ariobarzanes’i halkına ve tahtına kavuşturmuştur. Bu nedenle her ikisi de bu olay neticesinde sözde dostluklarını güçlendirmişlerdir. Yaşanılan bu durum Kapadokyalıların Roma’ya olan saygısını ve sevgisini bir kat daha artırarak Roma ile egemenlik bağlarının güçlenmesini sağlamıştır[9]. Hatta Kapadokyalılar, VI. Mithridates ile mücadele eden Lucullus’un ordusuna hububat ve asker yardımında bulunarak ona dostluklarını bir kez daha göstermişlerdir. Lucullus ise, bu davranışa karşılık olarak başta Roma’nın çıkarları olmakla birlikte bölge halkının güvenliğini sağlamak adına askeri kıtalarını buraya sevk etmiştir. Çünkü daha öncede belirtildiği üzere Kapadokya, hem müttefiki Roma hem de düşmanı Pontos için hayati bir öneme sahiptir[10].

MÖ 67 yılında Lucullus’un kendi başına aldığı bir kararla VI. Mithridates üzerine yürüdüğü esnada, II. Tigranes’de Pontos’a doğru ilerlemiştir. Lucullus’un bu kararı, Roma’da büyük yankı uyandırmıştır. Romalı tefeciler de bu fırsattan yararlanarak, Lucullus aleyhine propagandalarını artırmışlar ve Lucullus’un kendini zenginleştirmek için bir savaştan diğerine koştuğunu belirterek suçlamışlardır[11]. Bu esnada II. Tigranes, Lucullus’un Kapadokya sınırına yakın bir yerde konaklamasından faydalanarak M. Ö. 67 yılında Kapadokya’ya girmiştir. II. Tigranes, Lucullus’un ve Romalıların gözleri önünde Kapadokya’yı yağmalayarak Arslan’ın ifadesiyle, Kapadokya’nın bahtı kara kralı I. Ariobarzanes’i tahtından kovmuş; I. Ariobarzanes ise bu olay neticesinde halkını ve ülkesini bir kez daha işgale hazır bir şekilde bırakarak Roma’ya sığınmıştır[12].

Appianus, bu durumu şöyle anlatmaktadır; Lucullus’un Mithridates üzerine yürüdüğü sırada, Tigranes’de imparatorluğunun güney sahilleri boyunca Pontos’a doğru yürümüştür. Lucullus’un Kapadokya’da olmadığını fırsat bilen Tigranes, Kapadokya’ya girmiş ve burayı yağmalamaya başlamıştır. Bu durum karşısında I. Ariobarzanes ise, krallığından kovularak Roma’ya sığınmıştır[13].

Bu sırada VI. Mithridates ve II. Tigranes, Roma tarafından işgal edilen krallıklarını tekrar ele geçirmişlerdir. Bu nedenle Roma senatosu, Kapadokya sınırında bulunan Lucullus’un yanına gelerek, Küçük Asya’da kendi başına aldığı kararın neticesinde MÖ 67 yılında Lucullus’un Küçük Asya’daki görevine son verildiğini söylemişlerdir. Ancak Özsait, Lucullus’un görevinden alınmasının sebepleri arasında; Asya Eyaleti’nde yapmış olduğu vergi reformlarından rahatsız olan tefecilerin Roma’ya onun hakkında yapmış olduğu şikayetler ve korsanların Akdeniz’deki Roma karşıtı faaliyetlerini artırmasının etkili olduğunu belirtmiştir[14]. Böylece Kapadokya’yı esaretten kurtararak Küçük Asya’nın neredeyse tamamını ele geçirip burayı Roma egemenliği altına sokmak için büyük çaba sarf eden ve bunu da büyük oranda başaran Lucullus, arkasından çevrilen bir takım olaylar neticesinde görevinden alınmıştır. MÖ 67 yılında çıkarılan bir ''lex gabina''[15] adlı bir yasa ile, Akdeniz’de korsanlara karşı vermiş olduğu başarılı mücadelelerle tanınan Gnaeus Pompeius Magnus getirilmiştir[16].

Pompeius, MÖ 67 yılının baharında Galatlar’ın bir kalesi olan Danala’da selefi Lucullus ile buluşarak, Roma ordularını teslim almıştır. Romalılar, Pompeius’un atanmasıyla birlikte tüm krallara ve yöneticilere her koşulda ona yardım etmeleri için haber göndermiş; Pompeius’a askerî birlikleri silah altına alma ve kentlerden para toplama yetkisi tanımışlardır[17]. Pompeius, hazırlamış olduğu askerî birlikler ve savaş hazırlıkları neticesinde korsanları büyük bir yenilgiye uğratarak Akdeniz’deki Roma hakimiyetini güçlendirmiştir. Pompeius’un, bu zaferi Roma’da büyük bir sevinçle karşılanmış; ardından VI. Mithridates’in Roma ve müttefikleri üzerindeki direnişini kırmak için Pompeius’un yetkileri genişletilmiştir. Bu sırada kısa zamanda büyük ordular toplamasıyla bilinen VI. Mithridates, hakimiyetini güçlendirmiş ve Roma’ya karşı yeni bir ordu oluşturmuştur[18].

Böylece iki güç arasında yaşanan olaylar neticesinde Pompeius, MÖ 64 yılına kadar VI. Mithridates ve II. Tigranes ile savaşarak zafere ulaşmıştır; bu olayın ardından Pompeius ilk iş olarak, müttefiki Kapadokya’nın talihsiz kralı I. Ariobarzanes’i tahtına kavuşturduktan sonra[19] Kapadokya’daki gerekli düzenlemeleri zaman kaybetmeden yapmaya başlamıştır. Özellikle toprak dağıtımında, Kapadokya Krallığı’nın Roma’ya olan bağlılığı ve Mithridates-Roma Savaşları sırasındaki zararı göz önünde bulundurulmuştur. Bu bağlılık Kapadokya’da yaşanan sürekli iktidar değişikliklerinin yanı sıra, bölgeyi istila edenlerin her seferinde, ürünlerini yağmalamaları ve baskı yapmaları ile bunalan Kapadokya halkının, bu dönemde sözde dost elini uzatan emperyalist Roma’yı kurtarıcı olarak görmesine de neden olmuştur. Çünkü Roma ve Pontos güçleri arasındaki savaşlarda en fazla zarar gören ve tahrip edilen yer Kapadokya Krallığı’ydı. Yine de bunca sıkıntıya rağmen Kapadokyalılar hiçbir baskı altında kalmadan ve tereddüt yaşamadan özgür iradeleri ile kendi kaderlerini tayin eden sözde dostları Roma’ya bağlılıklarını sürdürmüşlerdir. Bu nedenle Pompeius, Kapadokya ve çevresinin güvenliğini büyük ölçüde sağlamış[20]; sonrasında ise, Roma’ya bağlılığın mükafatı olarak, Euphrates’in doğusundaki Sophane Bölgesi’ni, Hierapolis Kastabala (Kazmacılar köyü)’yı ve Kilikia kentleriyle birlikte I. Ariobarzanes’e bırakmıştır[21].

Pompeius, esasen Kapadokya kralına vermiş olduğu yeni eyalet ve kentlerle kralı güçlendirerek; hem Parthlara hem de Armenialılara karşı tampon bir bölge oluşturmuştur. Roma, bu hamlesi ile Anadolu’daki ve Küçük Asya’daki status quo’yu kendi çıkarları doğrultusunda kullanmaya devam etmiştir. Pompeius böylelikle Kapadokya’da yapmış olduğu düzenlemin ardından VI. Mithridates’i öldürmek için müttefikleri ile anlaşma yapmanın yollarını aramıştır. Ancak Pontos kralını öldürmek için her yolu deneyen Pompeius’a bu istek nasip olmamıştır. Diğer taraftan Pontos Kralı gittikçe güçlenen Roma karşısında pes etmemiş ve her fırsatta direnişini sürdürmüştür; ancak kral bu duruma fazla dayanamayacak gibi gözükmekteydi. Çünkü çevresinde sadakatinden kuşkulandığı kişi sayısı artmış, ayrıca askerlerinin isyan seslerini duyar gibi olmuştur. MÖ 63 yılı baharında kralın en sevdiği oğlu ve aynı zamanda tahtın varisi Pharnekes, babasının ölümünü bekleyememiş, hatta krala isyan eden askerlerin başına geçerek isyana öncülük etmiştir. Ömrünün yaklaşık kırk yılını Roma ile savaşarak geçiren VI. Mithridates, oğlunun Romalılar ile mücadeleyi göze alamayarak onlardan özür dileyip onlarla bağlaşık olmayı ve bu sayede Kimmeria Bosporosu’nun kralı olarak kalmayı hedeflemesi ve ihanet içinde olması karşısında üzüntüsünü gizleyememiştir. Bu nedenle VI. Mithridates, çok geçmeden yanındaki askerî birlikleri dağıtarak oğlunun ihanetiyle yaşamanın yanı sıra Romalıların zafer alaylarında teşir edilmektense ölmeyi tercih etmiştir. Çok geçmeden Pontos kralı kılıcının kınına gizlediği zehiri içerek intihar etmiştir. Bu olay Roma ve müttefikleri tarafından başlarda şaşkınlıkla karşılanmış; fakat daha sonra büyük bir sevinç duyularak şölenlerle kutlanmıştır[22].

Sonrası

Neticede Kapadokya Krallığı, Roma ile Pontos güçleri arasında geçen mücadelelere tampon bölge olması itibarıyla sessiz kalamazdı. Daha öncede ayrıntılı olarak belirtildiği üzere, Magnesia Savaşı ve Aristonikos İsyanı sonucunda Roma ile ilk teması sağlayan Kapadokya, sonrasında yaşanan gelişmeler doğrultusunda Roma’yı desteklemiş; ancak Kapadokya, bu hamlesinin bedelini kendi kralları I. Ariobarzanes’in sık sık tahtından kovularak VI. Mithridates’in tayin ettiği kralların zulmüne maruz kalarak ödemiştir. Pontos kralı, Kapadokya halkına ilk başlarda samimi davranarak onların güvenini kazanmaya yönelik adımlar atsada halktan istediği itibarı görememiş ve beklediği desteği alamamıştır. Diğer taraftan Pontos kralı, Kapadokya egemenliği için sadece kendi yöneticilerini değil; damadı Armenia Kralı II. Tigranes’i de çıkarlarına alet etmiştir. Tabi ki, VI. Mithridates’in yaptıkları bunlar ile sınırlı değildir. Daha birçok siyasi ve ekonomik içerikli politikalarla Kapadokya halkını kendisine muhtaç bırakmayı denemiş; ancak Roma faktörü nedeniyle beklediği sonucu alamamıştır. Bu durumun Kapadokyalılar için bir takım olumlu ve olumsuz sonuçlar doğurduğu şüphesizdir. Ancak Pontos kralını seçmek başlı başına yerel halkın tercihine bırakılmadığı gibi burada asıl söz emperyalist Roma'nın yerleştirmiş olduğu krallar ve Kapadokya'da varlığını devam ettiren soylu sınıfın elindedir. Böylece Roma'ya teslimiyetin senaryoları Kapadokya'da gerektiği gibi bu iki temsilci ya da Roma yanlısı olanlar tarafından uygulanmıştır.

Kaynakça

  1. ^ M. Özsait, “Anadolu’da Hellenistik Dönem”, s. 310; M. Arslan, Mithridates VI. Eupator ve Roma, s. 305-306.
  2. ^ M. Arslan, a.g.e., s. 306.
  3. ^ M. Arslan, a.g.e., s. 315-316
  4. ^ M. Arslan, a.g.e., s. 313; D. Magie, Roman Rule in Asia Minor, s. 324.
  5. ^ L. Licinius Lucullus, Cornelius Sulla’nın Küçük Asya’daki önemli bir legatusudur. Plutarkhos, “Lucullus”, 4. 2.
  6. ^ Gelirlerinin önemli düzeyde azalmasından rahatsızlık duyan publicanuslar ve negatiatorlar ise bunun karşılığını Roma’da karşıt propaganda yaparak göstermişlerdir. M. Oktan, “Roma Cumhuriyet Dönemi’nde Pontos’da Yapılan Düzenlemeler”, s. 56-57.
  7. ^ M. Arslan, Mithridates VI. Eupator ve Roma, s. 388-389; Memnon, “Peri Herakleia”, 46. 2.
  8. ^ Plutarkhos, “Lucullus”, 26. 3; E. Yıldırım, “Roma-Parth Mücadelesi’nde Fırat Nehri’nin Jeopolitik Önemi”, s. 49; D. Magie, Roman Rule in Sulla Asia Minor, s. 345.
  9. ^ O. Tekin, “Eski Anadolu ve Trakya”, s. 167.
  10. ^ M. Arslan, a.g.e., s. 354.
  11. ^ M. Arslan, a.g.e., s. 392
  12. ^ Plutarkhos, “Lucullus”, 35. 2-5; M. Arslan, Mithridates VI. Eupator ve Roma, s. 433; N. Baydur, Kültepe (Kaneş) ve Kayseri Tarihi Üzerine Araştırmalar, s. 98.
  13. ^ Appianus, 13. 87-88.
  14. ^ M. Özsait, “Anadolu’da Hellenistik Dönem”, s. 310-311.
  15. ^ Halk tribunusu Aulus Gabinius, denizleri korsanlardan temizlemek için çıkardığı yasadır. M. Arslan, a.g.e., s. 435-445.
  16. ^ Plutarkhos, “Pompeius”, 30. 3; M. Oktan, “Roma Cumhuriyet Dönemi’nde Pontos’da Yapılan Düzenlemeler”, s. 50; D. Magie, Roman Rule in Sulla Asia Minor, s. 381.
  17. ^ M. Arslan, a.g.e., s. 438-439.
  18. ^ M. Arslan, Mithridates VI. Eupator ve Roma, s. 439-448.
  19. ^ N. Baydur, Kültepe (Kaneş) ve Kayseri Tarihi Üzerine Araştırmalar, s. 98; M. Arslan, a.g.e., s.491.
  20. ^ M. Özsait, “Anadolu’da Hellenistik Dönem”, s. 312.
  21. ^ D. Magie, Roman Rule in Sulla Asia Minor, s. 375; M. Arslan, a.g.e., s. 492.
  22. ^ M. Arslan, Mithridates VI. Eupator ve Roma, s. 503-505-506.

İlgili Araştırma Makaleleri

<span class="mw-page-title-main">Bitinya</span> Günümüzde Kocaeli ilinin İzmit ilçesinin eski adı

Bitinya Krallığı veya Bitinya, M.Ö. 377 ve M.Ö. 64 yılları arasında Nikomedia (İzmit) başkentli, İzmit Körfezi, İstanbul, Sakarya, Düzce ve Bursa arasında kalan bölgede hüküm sürmüş, Trakya kökenli Bitinler tarafından kurulmuş devlet. Aynı zamanda ülke toprakları coğrafî bir tâbir olarak da sıklıkla kullanılmaktadır. Osmanlı Devleti'nin kurulduğu bölge de içerisinde bulunur.

<span class="mw-page-title-main">VI. Mithridatis</span>

VI. Mithridatis veya Mithridatis Eupator veya Büyük Mithridatis, Pontus kralı olarak Anadolu'da MÖ 120 - MÖ 63 yıllarında hüküm sürdü.

<span class="mw-page-title-main">Selefkî İmparatorluğu</span> Antik Helen devleti

Seleukos İmparatorluğu, Türkçe kullanımlar ile Selefkos veya Selevkos, İskender'in ölümünden sonra Makedonya İmparatorluğu'nun parçalanmasıyla İskender'in generallerinden I. Seleukos tarafından kurulan Helenistik imparatorluk. Başkentleri önce Seleukia, sonraları ise Antakya'ydı. Doğu Akdeniz'de, Irak'ta, İran'da, Türkmenistan'da, Pamir'de ve Hindistan'ın batısında bulunan topraklarda egemenliklerini sürdürmüşlerdir. Toprakları Roma İmparatorluğu tarafından ele geçirilinceye kadar Doğu Akdeniz'in hâkimiydiler. Seleukosların geniş toprakları 25 civarında eyalete bölünmüştü. “Strategos” veya “satrap” unvanlı valilerce yönetilen bu eyaletler Pers zamanındaki satraplıklardan daha küçüktü.

<span class="mw-page-title-main">Part İmparatorluğu</span> MÖ 3.yy MS 3.yy arasında hüküm sürmüş bir İranî imparatorluğu

Part İmparatorluğu, Arsakes İmparatorluğu olarak da bilinen, eski İran'da önemli bir siyasi ve kültürel güç olup Medler'den ve Ahamenişler'den sonra gelen üçüncü yerel hanedanlıktır. Hanedanın adı, MÖ 247 yılında, Helenistik krallık Selevkoslar'ın yönetiminde bir satraplık konumunda olan İran'ın kuzeydoğusundaki Parthia bölgesini ele geçirdikten sonra bağımsızlığını ilan eden Parni kabilesi lideri I. Arsakes'tan gelmektedir. Arsakes'in adı onursal bir unvan olarak kendisinden sonra gelen bütün Part kralları tarafından kullanıldı.

<span class="mw-page-title-main">Pontus Krallığı</span> Devlet

Pontus Krallığı ya da Pontus İmparatorluğu, Karadeniz'in güney kıyısında kurulan Helenistik Dönem devletlerinden biridir. Krallık önceleri Pontus Kapadokyası, sonra yalnız Pontus olarak adlandırılmıştır.

<span class="mw-page-title-main">Asya (eyalet)</span> Romanın Anadoludaki İlk Provinciası

Roma Eyaleti Asya (Asia), Cumhuriyetin sonlarına doğru oluşturulmuş bir Roma İdari birimi olup bir prokonsül tarafından yönetilen Senatoryal eyalet statüsündeydi. Bu düzenleme Roma İmparatorluğunun idari olarak yeniden düzenleneceği 211 yılına kadar değişmemiştir.

<span class="mw-page-title-main">II. Tigran</span> Ermenistan kralı (140-55)

II. Tigran, II. Dikran ya da daha çok bilinen adıyla Büyük Tigran, MÖ 95-MÖ 55 arasında egemenlik süren Ermenistan imparatoru. Yönetimi sırasında ülkesi, Roma Cumhuriyeti'nin doğusundaki en güçlü devlet ve bir süper güç durumuna yükselmiştir.

<span class="mw-page-title-main">Birinci Mithridatis Savaşı</span>

Birinci Mithridates Savaşı Roma Cumhuriyeti'nin Anadolu'ya yayılmasını durdurmak için yapılan üç savaştan birincisidir.

<span class="mw-page-title-main">I. Dimitrios (Seleukos imparatoru)</span> Seleukos imparatoru

I. Dimitrius Soter, , Unvânı Soter. MÖ 161 – MÖ 150 doneminde Helenistik Seleukos İmparatorluğu'nun hükümdarıydı.

<span class="mw-page-title-main">II. Farnakis</span>

II. Farnekes, Roma Cumhuriyetinin en ünlü düşmanlarından VI. Mitridat'in oğlu olan Pontus Kralı.

Pontus Krallığı Klasik Yunan dönemini takip eden Helenistik dönemde Anadolu'da kurulan hükümdarlıklarından biridir. Bu krallık Anadolu'nun birçok yörelerini zaman zaman elinde bulundurmakla beraber en önemli merkezi Doğu Karadeniz bölgesinde idi.

<span class="mw-page-title-main">Lucius Licinius Lucullus</span>

Lucius Licinius Lucullus, geç Roma Cumhuriyeti'nin optiması. Lucius Cornelius Sulla ile yakından ilişkili bulunan Lucullus, Sulla'nın başarısız girişiminin ikinci etabını oluşturan, Pontus Kralı VI. Mithridatis ile Ermeni Kralı II. Dikran'a karşı mücadelede bulunduğu Üçüncü Mithridatis Savaşı'nda Roma ordusunu komuta etmiştir. Lucullus'un akını, MÖ 68'de Artaşat'ta II. Dikran'a karşı aldığı yenilgiyle püskürtülmüş, MÖ 67'de Roma, Zela'da da yenilmiş ve Roma ordusu bu gelişmeler doğrultusunda ayaklanmıştır. Bu akın, başarısız bir yağma girişiminden öteye gidememiş ve Lucullus Roma'ya döndüğünde azledilmiş ve yerine Gnaeus Pompeius atanmıştır.

Gordius, Kapadokya doğumlu bir elçi ve askerdir. Pontus kralı VI. Mithridatis, Kapadokya'yı Pontus'a ilhak etmek istediğinde, bu iş için Gordius'u vasıta olarak kullanmak istedi. MÖ 116'da, VI. Mithridatis, Gordius'u, Kapadokya kralı VI. Ariaratis'i öldürmekle görevlendirdi.

<span class="mw-page-title-main">I. Farnakis</span> Pontus kralı

I. Farnekes; 5. Pontus kralıdır. Babası III. Mithridatis, annesi Selevkoslu Leodike'dir. Babasından sonra genel kabule göre MÖ 185 yılında tahta geçmiştir. Ancak bu tarihi 197 yılına kadar uzatan görüşlerde bulunmaktadır.

<span class="mw-page-title-main">Mithridatis Savaşları</span>

Mithridatis Savaşları, MÖ 88 ve MÖ 63 yılları arasında Roma'nın Pontus Krallığı ve müttefiklerine saldırdığı üç savaştan oluşmaktadır. Savaş, ismini Roma'nın Asya eyaletini Pontus Krallığı'na dahil eden ve yerli Roma halkına katliamlar yapan Pontus Kralı VI. Mithridates'ten almıştır. Roma birlikleri bölgeyi kurtarmak için gönderildiklerinde, Mitridatis tarafından Yunanistan'da organize edilen ve desteklenen bir ayaklanma ile karşı karşıya kaldılar. Mithridatis Roma'ya karşı isyanlar organize etti ve Roma'daki iç savaşlarda populares partisine karşı optimates partisinin magistratuslarının savunuculuğunu yaptı. Yine de, ilk savaş Lucius Sulla ve Mithridatis tarafından imzalanan Dardanos Antlaşması ile sona erdi. Roma zaferiyle sonuçlanan ilk savaştan sonra Yunanistan Roma egemenliğine girdi. Ayrıca Pontus'un Anadolu'daki savaş öncesi durumu muhafaza etmesi kararlaştırıldı.

<span class="mw-page-title-main">Taurica</span>

Taurica Kırım yarımadasının Romalılar ve Yunanlar tarafından kullanılan ismi ve Roma İmparatorluğu içinde bir eyalettir. Roma Kırım bölgesini M.Ö. 47 ve M.S. 340 arasında yönetti. Roma bölgeyi 340 yılı içinde kaybetti ve bölge Cermen kabilesi Gotların eline geçti. Roma ikiye ayrılınca, Bizans İmparatoru I. Justinianus Kırım'ı yeniden ele geçirdi. Roma, M.Ö. 1. yüzyılda Kırım yarımadasına hakim olmaya başladı. Nüfuz ettikleri ilk alan çoğunlukla Doğu Kırım ve batı Yunan şehri Chersonesos'taydı. İç kısım yalnızca nominal olarak Roma egemenliği altındaydı.

<span class="mw-page-title-main">Kapadokya (eyalet)</span>

Cappadocia (Kapadokya) eyaleti, başkenti Caesarea'da bulunan, Anadolu'da bir Roma İmparatorluğu eyaletiydi.

<span class="mw-page-title-main">Kapadokya Krallığı</span> Kapadokya

Kapadokya, Anadolu'da tarihi Kapadokya bölgesinde yer alan bir Helenistik dönem İran krallığıydı. Eski Ahameniş Kapadokya satraplığından gelişerek satraplığın son satrapı Ariyaratis tarafından kuruldu. Tarihi boyunca arka arkaya üç aile tarafından yönetildi; Ariyarati Hanedanı, Ariyobarzan Hanedanı ve son olarak Arkelas. Arkelas'ın MS 17'de ölmesinden sonra Roma İmparatoru Tiberyus döneminde krallık, bir Roma eyaletine çevrildi.

<span class="mw-page-title-main">İkinci Mithridatis Savaşı</span>

İkinci Mithridatis Savaşı Pontus ile Roma Cumhuriyeti arasında yapılan üç savaştan biridir. Bu savaş Pontus Kralı VI. Mithridates ile Romalı general Lucius Licinius Murena arasında yapılmıştır.