İçeriğe atla

Öznelerarasılık

Öznelerarasılık (Avrupa dillerinde Latince köken inter arası ve subjekt özne), karmaşık bir meselenin farklı kişilerce aynı ölçüde tanınabilir ve anlaşılabilir olduğu durumları ifade etmek için kullanılan bir kavramdır. Örneğin "bisikletlerin yararlı bir icat olduğu" gibi belirli durumlar öznelerarası anlaşılabilir bir şeydir.

Tanımlama

Felsefe, psikoloji sosyoloji ve antropoloji gibi alanlarda kullanılan kavram solipsizmin zıttıdır ve bu anlamda insanın sosyalliğine vurgu yapmaktadır. Sosyal psikologlar Alex Gillespie ve Flora Cornish kavramın 6 farklı tanımlamasını öne sürmektedir. Buna göre kavram içinde kullanıldığı disipline göre farklı bir anlam kazanmaktadır.[1] Thomas Scheff, öznelerarasılığı iki ya da ikiden daha fazla bireyin belirli bir konu hakkında aynı kanıya sahip olması şeklinde tanımlamaktadır.[2] Ancak aynı fikirdelik, kavramın nesnellik ile karışmasına yol açmamalıdır. Zira nesnelliğin farkı, şartlara göre kanıtlanabilir olan durumlarda ortaya çıkmaktadır. Bu haliyle insanın dışında da var olan, örneğin 1 + 1 = 2 kavramı, insanın bu durum hakkındaki düşüncesinden bağımsız olarak 2'dir ve bu halleriyle şüphe edilmezdirler. Kavram bu haliyle birçok kişinin üzerinde hemfikir olduğu ya da hemfikir olabileceği, ancak bu fikire karşı görüşlerin varlığını göz ardı etmeyen bir ifadedir.

Felsefe öznelerarasılık

Felsefede kişinin diğerlerinden yalıtılmış bir şekilde düşünülmesine karşı çıkan ve kavramı bu anlanda vurgulayan ilk isim Johann Gottlieb Fichte'dir.[3] Fenomenolojinin kurucusu kabul edilen Edmund Husserl, yayınlarında öznelerarasılık kavramı üzerinde duran isimlerden bir diğeridir.[4]

Kaynakça

  1. ^ Gillespie, A. & Cornish, F. (2010). [1] 4 Mart 2016 tarihinde Wayback Machine sitesinde arşivlendi.. Journal for the Theory of Social Behaviour, 40, 19-46
  2. ^ Scheff, Thomas et al. (2006). Goffman Unbound!: A New Paradigm for Social Science (The Sociological Imagination), Paradigm Publishers (978-1-59451-196-7)
  3. ^ Canan Bektaş, Fichte'de öznelerarasılık ve beden sorunu, Ankara, 2012 (Hacettepe Üniversitesi, Yüksek Lisans Tezi) S. 34
  4. ^ Edmund Husserl: Zur Phänomenologie der Intersubjektivität. Texte aus dem Nachlaß. 3. Tl. In: Husserliana. XV, 1929/35.

Konuyla ilgili yayınlar

  • Bernard Brandchaft, Robert Stolorow, George Atwood, Öznelerarası bakış açısı, 2014
  • E. Atwood, Donna M. Orange, D. Stolorow, Öznelerarası Alanda Çalışmak Psikanalitik Uygulamada Bağlamsalcılık, 2014
  • Bektaş, C. (2012). Fichte'de öznelerarasılık ve beden sorunu25 Haziran 2020 tarihinde Wayback Machine sitesinde arşivlendi., (Yayımlanmamış Yüksek Lisans Tezi), Hacettepe Üniversitesi, Ankara.

İlgili Araştırma Makaleleri

<span class="mw-page-title-main">Dil</span> insanlar arasında iletişim kurmayı sağlayan doğal bir iletişim aracı

Dil, insanlar arasında anlaşmayı ve iletişimi sağlayan doğal bir araç, kendisine özgü kuralları olan ve ancak bu kurallar içerisinde gelişen canlı bir varlık, çok boyutlu kavramlar bütünü; temeli tarihin bilinmeyen dönemlerinde atılmış bir gizli anlaşmalar düzeni, seslerden örülmüş toplumsal bir kurum ve yapıdır.

Antropoloji ya da insan bilimi, geçmiş ve günümüz topluluklarında yaşayan insanların çeşitli yönlerini inceleyen bilim dalı. İnsanın kültürel ve fiziki yapısını araştıran antropoloji, insanlık tarihinin en eski dönemlerinin aydınlatılmasına yardımcı olur. Bu bilim, insanı kültürel, toplumsal ve biyolojik çeşitliliği içinde anlamaya; insanlığın başlangıcından beri toplulukların çeşitli koşullara nasıl uyarlandığını, bu uyarlanma biçimlerinin nasıl gelişip değiştiğini, çeşitli küresel olayların nasıl dönüştüğünü görmeye ve göstermeye çalışır.

<span class="mw-page-title-main">Ferdinand de Saussure</span> İsviçreli dilbilimcisi

Ferdinand de Saussure, 20. yüzyılda dilbilimde kayda değer gelişiminin birçoğu için fikirleriyle temel hazırlamış, İsviçreli dilbilimci.

<span class="mw-page-title-main">Deneycilik</span> bilginin sadece veya öncelikle duyusal deneyimden geldiğini belirten teori

Deneycilik, empirizm veya ampirizm, bilginin duyumlar sayesinde ve deneyimle kazanılabileceğini öne süren görüştür. Deneyci görüşe göre insan zihninde doğuştan bir bilgi yoktur. İnsan zihni, bu nedenle boş bir levha gibidir.

<span class="mw-page-title-main">Émile Durkheim</span> Fransız toplum bilimci (1858 – 1917)

Émile Durkheim, Fransız sosyolog, sosyolojinin kurucularından sayılmaktadır.

Postmodernizm, modernizmin sonrası ve ötesi anlamında bir tanımlama olarak kullanılmaktadır ve modern düşünceye ve kültüre ait temel kavram ve perspektiflerin sorunsallaştırılmasıyla ve hatta bunların yadsınmasıyla birlikte yürütülmektedir. 20. yüzyılın ortalarında ortaya çıkan postmodernizm; mimari, felsefe, edebiyat, resim gibi alanlarda kendini göstermiştir.

Anlambilim, anlam bilimi, anlam bilgisi ya da semantik, anlamları inceleyen bilimdir. Anlam bilimi felsefî ya da mantıksal ve dilbilimsel olmak üzere iki farklı açıdan ele alınabilir. Felsefî ya da mantıksal yaklaşım, göstergeler ya da kelimeler ile bunların göndergeleri arasındaki bağlantıya ağırlık verir ve adlandırma, düz anlam, yan anlam, doğruluk gibi özellikleri inceler. Dilbilimsel yaklaşım ise zaman içinde anlam değişiklikleri ile dilin yapısı, düşünce ve anlam arasındaki karşılıklı bağlantı vb. konular üstünde durur.

Aşkınlık, görülen, bilinen, yaşanılan, deneyimsel dünyanın ötesine geçerek ya da deyim yerindeyse üstüne çıkarak bir çeşit aşkın bir dünyayla buluşmanın ruh haliyle yazılmış sanat-edebiyat eserlerini nitelemek için kullanılan bir terimdir.

<span class="mw-page-title-main">Postmodern felsefe</span> Felsefi akım

Postmodern felsefe, 20. yüzyılın ikinci yarısında, 18. yüzyıl Aydınlanması sırasında geliştirilen kültür, kimlik, tarih veya dil ile ilgili modernist felsefi fikirlerde var olduğu iddia edilen varsayımlara eleştirel bir yanıt olarak ortaya çıkan felsefi bir harekettir.

<span class="mw-page-title-main">Edmund Husserl</span> fenomenoloji okulunu kuran Yahudi kökenli Alman filozof

Edmund Gustav Albrecht Husserl, fenomenoloji okulunu kuran Yahudi kökenli Alman filozoftur. İlk çalışmalarında, mantıkta tarihselcilik ve psikolojizm hakkında yönelimsellik analizlerine dayanan eleştirel incelemelerde bulundu. Olgun dönem çalışmalarında ise, fenomenolojik indirgeme denilen sistematik bir temel bilim geliştirmeye teşebbüs etti. Transandantal bilincin, tüm olası bilginin sınırlarını belirlediğini savunan Husserl, fenomenolojiyi transandantal - idealist bir felsefe olarak yeniden tanımladı. Husserl düşüncesiyle 20. yüzyıl felsefesini derinden etkiledi ve günümüzde hâlen çağdaş felsefe ve ötesinde önemli bir figür olmaya devam ediyor.

<span class="mw-page-title-main">Gilbert Ryle</span>

Gilbert Ryle (1900-1976), çağdaş İngiliz filozofudur. Dil felsefesi geleneği içinde yer alır. Ludwig Wittgenstein'ın felsefi sorunlara yaklaşımını paylaşan İngiliz sıradan dil filozofları kuşağının bir temsilcisiydi. Aristoteles'ten etkilenip, Edmund Husserl ve Meinong'la da ilgilenen Ryle'ın en önemli iki kitabı Zihin Kavramı ve İkilemler'dir.

<span class="mw-page-title-main">Georg Lukács</span> Macar siyasetçi, filozof ve edebiyat eleştirmeni (1885-1971)

Georg Lukács, Batı Marksizminin ünlü isimlerinden Macar Marksist filozof ve edebiyat bilimcisidir. Marksizmi Hegelci anlamda yeniden değerlendirmiş ve geliştirmiştir. Ernst Bloch, Antonio Gramsci, Karl Korsch ile birlikte Lukacs, 20. yüzyılın ilk yarısında, Marksist felsefe ve Marksist teorinin yeniden oluşturulmasında en önemli isimlerden biri olmuştur.

<span class="mw-page-title-main">Bilim felsefesi</span>

Bilim felsefesi, epistemoloji, ontoloji, etik ve estetik gibi felsefenin temel alt bölümlerinden birisidir.

Alman felsefesi, 18. yüzyıl sonu ve 19. yüzyıl başlarından itibaren belirgin bir ağırlık kazanan, bir bakıma felsefenin yurdu hâline gelen Alman felsefe geleneğini ya da başka bir açıdan farklı felsefi eğilimlere sahip olan Alman felsefecilerinin bütünlüğünü ifade etmektedir.

<span class="mw-page-title-main">19. yüzyıl felsefesi</span>

19. yüzyıl felsefesi öncelikli olarak Alman felsefesinde romantizmin ve idealizmin zirveye ulaştığı bir dönemdir. Aynı şekilde materyalizmin de yeni bir derinlik kazandığı ve öne çıktığı görülür. Fransız felsefesinde bir yanda Charles Fourrier, Pierre-Joseph Proudhon, Claude Henri de Saint-Simon gibi reformcu düşünürler; öte yanda da August Comte ile pozitivizmin belirginleştiği görülür. Tarihçi Tocqueville ile sosyolog ve düşünür olan Emile Durkheim'ı da buraya eklemek gerekir.

Sapir-Whorf hipotezi ya da dilsel görecelik; dilbilimindeki temel anlamı, insan düşüncesinin yerel dillerden çok yoğun bir şekilde etkilendiğini göstermektir. Bir insanın kendi dilinde belirli bir düşünce yapısı oluşmuştur ve bu insan başka bir insanın dilini hiçbir zaman tam anlamıyla anlayamaz. Bu tartışmalara yol açan tez, Sapir tarafından oluşturulmuş, diğer bir dilbilimci Whorf tarafından ortaya konmuştur. Whorf, aynı zamanda bir kimyacıydı ve bu dilsel bilgilerini didaktik söylem tarzıyla da birleştirdi.

<span class="mw-page-title-main">Kıta felsefesi</span>

Kıta felsefesi, Avrupa'daki 19. ve 20. yüzyıl felsefe geleneklerini tanımlamakta kullanılan terim. 20. yüzyılın ikinci yarısında anadili İngilizce olan filozoflar tarafından, analitik felsefenin dışında kalan görüş ve düşünceler için kullanılmaya başlanmıştır. Kıta felsefesi, şu akımları içinde barındırır: Alman idealizmi, fenomenoloji, varoluşçuluk, yorumsama, yapısalcılık, postyapısalcı felsefe, Fransız feminizmi, Frankfurt Okulu'nun eleştirel teorisi ve Batı Marksizmi ile psikoanalitik teorinin ilgili alanları.

Yönelimsellik, Stanford Encyclopedia of Philosophy tarafından, "zihnin bir şeyin, özelliğin veya vaziyetin üzerine eğilme, yerine geçme veya onları temsil etme gücü" şeklinde tanımlanmıştır. Terim zihnin tasarımlar oluşturma yeteneğine işaret eder ve niyet ile karıştırılmamalıdır. Terim, Orta Çağ'ın Skolastik felsefesinin sona ermesiyle beraber tartışma gündeminden düşmüş fakat yakın dönemde empirist psikolog Franz Brentano tarafından yeniden ele alınmış ve Edmund Husserl tarafından benimsenmiştir. Kavram bugün dil ve zihin felsefecileri için gündemdeki bir meseledir. En erken yönelimsellik teorisi, Aziz Anselmus'un Tanrı'nın varlığına dair ontolojik kanıtıyla ve anlama yetisinde var olan nesneler ile gerçeklikte var olan nesneler arasındaki ayrım hakkındaki ilkeleriyle ilişkilendirilir.

<span class="mw-page-title-main">Yaşam felsefesi</span>

Yaşam felsefesi, yaşamın anlamı ya da yaşamın nasıl yaşanması gerektiğine ilişkin herhangi bir genel tutum ya da felsefi görüştür.

<span class="mw-page-title-main">Sosyal hareket teorisi</span>

Sosyal hareket teorisi, sosyal bilimler içinde, genellikle sosyal mobilizasyonun neden meydana geldiğini, ortaya çıkardığı biçimleri açıklamaya çalışan disiplinler arası bir düşünceler bütünüdür. Sosyal hareketlerin oluşumu ve işleyişinin potansiyel sosyal, kültürel ve politik sonuçları üzerine incelemeler içerir.