İçeriğe atla

Özgür irade

Özgür irade veya erkin irade, kişinin eylemlerini, arzu, niyet ve amaçlarına göre kontrol altında tutabilme ve belirleme gücüdür. Kişinin belli eylem ya da eylemleri gerçekleştirmede ser­gilediği kararlılık; belli bir durum karşısın­da, gerçekleştirilecek olan eylemi, herhangi bir dış zorlama ya da zorunluluk olmaksı­zın, kararlaştırma ve uygulama gücü; eyle­me neden olan eylemi başlatabilen yetidir. İnsanın liberteryen mânâda bir erkin iradeye sahip olup olmadığı hâlen bir tartışma konusudur.

Tarihçe

Antik Yunan felsefe literatüründe serbest irade problemi tanımlanmıştır. Uyumlu serbest irade anlayışı hem Aristoteles'e (M.Ö. dördüncü yüzyıl) hem de Epiktetos'a (M.S. birinci yüzyıl) atfedilmiştir: "Bizi bir şey yapmaktan veya seçmekten alıkoyan hiçbir şeyin olmaması, bu şeyler üzerinde kontrol sahibi olmamızı sağlıyordu"[1][2]. Susanne Bobzien'e göre, uyumsuz serbest irade anlayışı belki de ilk kez Alexander of Aphrodisias'ın (M.S. üçüncü yüzyıl) eserlerinde tanımlanmıştır: "Bir şeyler üzerinde kontrol sahibi olmamızı sağlayan şey, kararımızda nedensel olarak belirlenmemiş olmamız ve böylece bunları yapmak/seçmek veya yapmamak/seçmemek arasında serbestçe karar verebilmemizdir".

"Özgür irade" terimi (liberum arbitrium), Hristiyan felsefesi tarafından (M.S. dördüncü yüzyıl) tanıtılmıştır. Geleneksel olarak (Aydınlanma Çağının aydınları kendi anlamlarını önerene kadar) insan iradesinde zorunluluk eksikliği anlamına gelmiştir, böylece "irade serbesttir" ifadesi "irade olduğu gibi olmak zorunda değildir" anlamına gelmiştir. Bu gereklilik hem uyumsuzlar hem de uyumcular tarafından evrensel olarak benimsenmiştir.

Bilimsel yaklaşımlar

Bilim, serbest irade problemine en az üç şekilde katkıda bulunmuştur. İlk olarak, fizik doğanın deterministik olup olmadığı sorusunu ele almıştır ki bu, uyumsuzlar (uyumcular ise bunu önemsiz görür) tarafından hayati olarak görülmektedir. İkinci olarak, özgür irade çeşitli şekillerde tanımlanabilse de, bunların hepsi insanların kararlarını nasıl aldıkları ve eylemleri nasıl başlattıkları ile ilgili yönleri içerir ki bunlar nörobilimciler kapsamlı olarak incelemiştir. Üçüncüsü, psikologlar sıradan insanların serbest irade hakkında ve ahlaki sorumluluk atfetmedeki rolü hakkında ne düşündüklerini incelemiştir.

Antropolojik bir bakış açısından, serbest irade, toplum tarafından yaptırılan ödül ve ceza sistemini haklı çıkaran bir insan davranışı açıklaması olarak kabul edilebilir. Bu tanımlama altında, serbest irade bir politik ideoloji olarak tanımlanabilir. İnsanların serbest iradeye sahip olduklarına inanmaları gerektiği öğretilen bir toplumda, serbest irade bir politik doktrin olarak tanımlanabilir.

Kuantum fiziği

Erken dönem bilimsel düşünce, genellikle evreni deterministik olarak tasvir etmiştir - örneğin, Demokritos'un veya Cārvākanların düşüncelerinde olduğu gibi - ve bazı düşünürler, yeterli bilgi toplamaya yönelik basit sürecin gelecekteki olayları mükemmel bir doğrulukla öngörmelerini sağlayacağını iddia etmişlerdir. Öte yandan, modern bilim deterministik ve stokastik teorilerin bir karışımıdır.[3] Kuantum mekaniği olayları yalnızca olasılıklara göre tahmin eder ve evrensel durum vektörünün evrimi tamamen deterministik olmasına rağmen evrenin deterministik olup olmadığı konusunda şüphe uyandırır. Güncel fizik teorileri, her şeyin potansiyel teorisi olmaktan çok uzak olması ve birçok farklı yoruma açık olması nedeniyle determinizmin dünya için doğru olup olmadığı sorusunu çözememektedir.[4][5]

Kuantum mekaniğinin indeterministik yorumunun doğru olduğunu varsayarak, bu tür bir indeterministikliğin tüm pratik amaçlar açısından mikroskobik olgularla sınırlı olduğu itirazı yapılabilir.[6] Ancak bu her zaman geçerli değildir: birçok makroskopik fenomen, kuantum etkilerine dayanır. Örneğin, bazı rastgele sayı üreten donanımlar, kuantum etkilerini pratikte kullanılabilir sinyallere yükselterek çalışır. Daha önemli bir mesele, kuantum mekaniğinin indeterminizminin, özgür iradenin geleneksel düşüncesine (özgür irade algısına dayanarak) izin verip vermediğidir. Ancak bir kişinin eylemi, tamamen kuantum rastgeleliğinin bir sonucuysa, deneyimlenen zihinsel süreçlerin olasılıksal sonuçlar (örneğin irade) üzerinde bir etkisi yoktur. Birçok yoruma göre, indeterminizm özgür iradenin var olmasına olanak tanırken,[7] bazıları bunun tam tersini savunur (çünkü eylem, özgür iradeye sahip olduğunu iddia eden fiziksel varlık tarafından kontrol edilememektedir).[8]

Genetik

Fizikçiler gibi biyologlar da sık sık özgür irade ile ilgili soruları ele almışlardır. Biyolojideki en hararetli tartışmalardan biri, insan davranışında genetik ve biyolojinin kültür ve çevreye kıyasla göreceli önemi üzerine olan "doğa mı yetiştirme mı" tartışmasıdır.[9] Birçok araştırmacının görüşü, birçok insan davranışının insanların beyinleri, genleri ve evrimsel geçmişleri açısından açıklanabileceğidir.[10][11][12] Bu bakış açısı, böyle bir atfın, başkalarını eylemlerinden sorumlu tutmayı imkansız hale getirdiği korkusunu uyandırır. Steven Pinker'ın görüşü, "genetik" ve "evrim" bağlamında determinizm korkusunun bir hata olduğu, bu durumun "açıklamanın aklama ile karıştırılması" olduğu yönündedir. Davranış övgüye ve suçlamaya yanıt verdiği sürece, sorumluluk davranışın sebepsiz olmasını gerektirmez.[13] Üstelik çevresel belirlemenin özgür iradeyi genetik belirlemeden daha az tehdit ettiği de kesin değildir.[14]

Nörobilim ve Nörofelsefe

Yaşayan beyni incelemek mümkün hale geldi ve araştırmacılar artık beynin karar verme sürecini çalışırken izleyebiliyor. Bu alandaki öncü bir deney, 1980'lerde Benjamin Libet tarafından gerçekleştirildi; Libet, her katılımcıdan bileklerini çevirecekleri rastgele bir an seçmelerini istedi, bu esnada beyinlerindeki ilişkili aktiviteyi, özellikle hazır olma potansiyeli denilen elektrik sinyali birikimini (Bereitschaftspotential olarak adlandırılan ve 1965'te Kornhuber & Deecke tarafından keşfedilen elektrik sinyali birikimi[15]) ölçtü. Hazır olma potansiyelinin güvenilir bir şekilde fiziksel eylemden önce geldiği iyi bilinmesine rağmen Libet, bilinçli hareket etme niyetinden önce bunun kaydedilip kaydedilemeyeceğini sordu. Katılımcıların hareket etme niyetini ne zaman hissettiklerini belirlemek için, onlardan bir saatin saniye ibresini izlemelerini istedi. Bir hareket yaptıktan sonra, gönüllü, bilinçli hareket etme niyetini ilk hissettiği saati rapor etti; bu Libet'in W zamanı olarak bilinmeye başlandı.[16]

Libet, deneklerin hareketlerine yol açan hazır olma potansiyeline ilişkin bilinçdışı beyin aktivitesinin, deneğin bilinçli bir hareket etme niyetinin farkına varmasından yaklaşık yarım saniye önce başladığını buldu.[16][17]

Eylemler ile bilinçli karar arasındaki zamanlamaya ilişkin bu çalışmalar, beynin özgür iradeyi anlamadaki rolüyle ilgilidir. Bir deneğin parmağını hareket ettirme niyetinin beyanı, beyin eylemi uygulamaya başladıktan sonra ortaya çıkar; bu, bazılarına beynin bilinçli zihinsel eylemden önce bilinçsizce karar verdiğini düşündürür. Bazıları bunun, özgür iradenin karara dahil olmadığı ve bir yanılsama olduğu anlamına geldiğine inanıyor. Bu deneylerden ilki, hareketin başlamasından yaklaşık 0,2 saniye önce beyinde hareketle ilgili aktivitenin kaydedildiğini bildirdi.[18] Ancak bu yazarlar aynı zamanda eylem farkındalığının, hareketin altında yatan kastaki aktivitenin öncüsü olduğunu da bulmuşlardır; Eylemle sonuçlanan tüm süreç, beyin aktivitesinin başlangıcından daha fazla adımı içerir. Bu sonuçların özgür irade kavramlarıyla ilişkisi karmaşık görünmektedir.[19][20]

O zamandan bu yana daha fazla araştırma yapıldı; bunlardan bazıları şunları yapmaya çalışıyor:

  • Libet'in orijinal bulgularını desteklemeye çalışmak,
  • Bir eylemin iptal edilmesinin veya "veto edilmesinin" ilk önce bilinçaltında ortaya çıkabileceğini öne sürmek,
  • İlgili beyin yapılarını açıklamak,
  • Bilinçli niyet ile eylem arasındaki ilişkiyi açıklayan modelleri önermek.

Benjamin Libet'in sonuçları epifenomenalizm lehine alıntılanıyor,[21] ancak o, hazır olma potansiyeli her zaman bir eyleme yol açmadığından deneklerin hala "bilinçli veto" hakkına sahip olduğuna inanıyordu. Freedom Evolves kitabında, Daniel Dennett, özgür irade olmadığı sonucunun, bilincin konumuna dair kuşkulu varsayımlara dayandığını ve ayrıca Libet'in sonuçlarının doğruluğunu ve yorumunu sorguladığını savunuyor. Kornhuber ve Deecke, erken Bereitschaftspotential (BP1 olarak adlandırılır) sırasında bilinçli iradenin yokluğunun, özgür iradenin var olmadığının bir kanıtı olmadığını, aynı zamanda bilinçsiz gündemlerin özgür ve deterministik olmayabileceğinin altını çiziyor. Onların önerisine göre insan, hem bilinçli hem de bilinçsiz (panensefalik) süreçleri içeren kasıtlı seçimlerle artırılabilen veya azaltılabilen göreceli bir özgürlüğe, yani derece cinsinden özgürlüğe sahiptir.[22]

Diğerleri, Bereitschaftspotential gibi verilerin epifenomenalizmi zayıflattığını iddia etmişlerdir, çünkü bu tür deneyler, bir deneycinin bir bilinç deneyiminin ne zaman meydana geldiğini bildirmesine dayanır, bu da bir deneycinin bilinçli bir eylemi bilinçli bir şekilde gerçekleştirebilmesi gerektiği anlamına gelir. Bu yetenek, Huxley'e göre bilincin "tamamen hiçbir güce sahip olmayan... bir lokomotif motorunun çalışmasına eşlik eden buhar düdüğü gibi makine üzerinde hiçbir etkisi olmaması" şeklindeki geniş iddia olan erken epifenomenalizme ile çelişiyor gibi görünmektedir.[23]

Adrian G. Guggisberg ve Annaïs Mottaz da bu bulgulara karşı çıkmıştır.[24]

Aaron Schurger ve meslektaşlarının Proceedings of the National Academy of Sciences[25] dergisinde yayımlanan bir çalışması, hazır olma potansiyelinin kendisinin neden-sonuç doğasına dair varsayımları sorgulamış (ve genel olarak sinirsel aktivitenin "hareket öncesi birikimi"ni) ve Libet[26] ve Fried'inki[27] gibi çalışmalardan elde edilen sonuçlara şüphe düşürmüştür.

Kasıtlı ve keyfi kararları karşılaştıran bir çalışma, kasıtlı kararlarda erken karar belirtilerinin bulunmadığını ortaya çıkarmıştır.[28]

Beyinle ilgili çeşitli durumlarda bireylerin kendi eylemlerini tamamen kontrol edemedikleri gösterilmiştir, ancak bu tür koşulların varlığı doğrudan özgür iradenin varlığını çürütmez. Nörobilimsel çalışmalar, insanların özgür iradeyi nasıl deneyimlediğine dair modeller geliştirmede değerli araçlardır.

Örneğin, Tourette sendromu ve ilgili tik bozukluklarına sahip kişiler, toplumsal olarak uygun olmadığında bunu yapmak istemeseler bile istemsiz hareketler yaparlar ve sesler çıkarırlar (tikler olarak adlandırılır). Tikler yarı istemli veya istemsiz olarak tanımlanır[29] çünkü kesinlikle istemsiz değildirler: İstenmeyen, uyarıcı bir dürtüye gönüllü bir yanıt olarak deneyimlenebilirler. Tikler karşı konulmaz olarak deneyimlenir ve eninde sonunda ifade edilmesi gerekir.[29] Tourette sendromlu kişiler bazen tiklerini sınırlı bir süre için bastırabilirler, ancak bunu yapmak çoğu zaman daha sonra gerçekleşen bir tikler patlaması ile sonuçlanır. Uygulanan kontrol (zaman zaman saniyelerden saatlere kadar) tikin nihai ifadesini sadece erteleyebilir ve şiddetlendirebilir.[30]

Yabancı el sendromunda, etkilenen kişinin uzvu, kişinin iradesi olmadan istemsiz hareketler gerçekleştirir. Etkilenen uzuv, adeta 'kendi iradesine' sahip gibi davranır. Bedenin bir kısmına ilişkin sahiplik duygusu korunsa bile, amaçlı eylemin açık görünümüyle birlikte faillik duygusu ortaya çıkmaz. Bu fenomen, kendiliğinden istemli bir hareketin açık bir şekilde ortaya çıkmasından birkaç yüz milisaniye önce kafa derisi üzerinde kaydedilebilen hazırlık potansiyelinin ortaya çıkmasıyla geçici olarak ortaya çıkan premotor mekanizmadaki bir bozulmaya karşılık gelir. İnsan konularında gönüllü hareketle ilişkilendirilen kortikal ağın zaman boyutunda aktivasyonunu incelemek için fonksiyonel manyetik rezonans görüntüleme ile özel çok değişkenli analizler kullanılarak, frontal lobun medial yüzeyindeki tamamlayıcı motor alanından başlayarak, primer motor kortekse ve ardından parietal kortekse ilerleyen bir ön-arka ardışık aktivasyon süreci gözlemlenmiştir.[31] Bu nedenle, ajans hissi, premotor asosiasyon kortekslerinin yanı sıra primer motor korteksini içeren bu düzenli ardışık ağ aktivasyonu ile birlikte normalde ortaya çıkmakta gibi görünmektedir. Özellikle, frontal lobun medial yüzeyindeki tamamlayıcı motor kompleksinin muhtemelen bir hazırlık öncesi hareket süreciyle bağlantılı olarak birincil motor korteksten önce aktive olduğu görülmektedir. Fonksiyonel manyetik rezonans görüntülemenin kullanıldığı yakın tarihli bir çalışmada, yabancı hareketler, yabancı elin kontralateralindeki birincil motor korteksin göreceli olarak izole bir aktivasyonu ile karakterize edilirken, aynı vücut kısmının gönüllü hareketleri, premotor süreçle ilişkili motor asosiasyon korteksinin doğal aktivasyonunu da içermektedir.[32] Klinik tanım, "gözlemlenebilir istemsiz motor aktiviteyle birlikte, bir uzuvun yabancı olduğunu veya kendine ait bir iradeye sahip olduğunu hissetmeyi" gerektirir.[33] Bu sendrom, sıklıkla inatçı epilepsi tedavi edilirken korpus kallozumun kesilmesinden veya bir inmeden dolayı korpus kallozuma verilen zararın bir sonucudur. Standart nörolojik açıklama, konuşan sol yarımkürenin bildirdiği iradenin, konuşmayan sağ yarımküre tarafından gerçekleştirilen eylemlerle uyuşmadığı, dolayısıyla iki yarıkürenin bağımsız irade duyularına sahip olabileceğini öne sürdüğü şeklindedir.[34][35]

Ayrıca şizofreninin en önemli ("birinci sıradaki") tanısal semptomlarından biri, hastanın bir dış güç tarafından kontrol edildiğine dair yanılgısıdır. Şizofreni hastaları bazen, her ne kadar bu dünyada hareket ediyor olsalar da, gerçekleştirdikleri belirli eylemleri başlattıklarını hatırlamadıklarını bildireceklerdir. Bu bazen başkası tarafından kontrol edilen bir robot olmaya benzetilir. Şizofreninin nöral mekanizmaları henüz net olmasa da, etkili bir hipotez, motor komutlar ile vücuttan alınan geribildirimleri (propriyosepsiyon olarak bilinir) karşılaştıran beyin sistemlerinde bir bozulma olduğu ve bunun da halüsinasyonlara ve kontrol sanrılarına yol açtığıdır.[36]

Kaynakça

  1. ^ Bobzien, Susanne (1998). Determinism and freedom in Stoic philosophy. Oxford University Press. ISBN 978-0-19-823794-5. Erişim tarihi: 9 Aralık 2015. ...Aristotle and Epictetus: In the latter authors it was the fact that nothing hindered us from doing or choosing something that made us have control over them. In Alexander's account, the terms are understood differently: what makes us have control over things is the fact that we are causally undetermined in our decision and thus can freely decide between doing/choosing or not doing/choosing them. 
  2. ^ Bobzien, Susanne (2000). "Did Epicurus discover the free-will problem?". ISBN 978-0-19-924226-9. doi: 10.1093/oso/9780199242269.003.0008. Oxford Studies in Ancient Philosophy. ss. 287-338. 8 Eylül 2021 tarihinde kaynağından arşivlendi. Erişim tarihi: 9 Aralık 2015. 
  3. ^ Boniolo, G.; Vidali, P. (1999). Filosofia della Scienza. Milan: Mondadori. ISBN 88-424-9359-7. 
  4. ^ Hoefer, Carl (2008). "Causal Determinism". Stanford Encyclopedia of Philosophy. 9 Mayıs 2008 tarihinde kaynağından arşivlendi. Erişim tarihi: 1 Kasım 2008. 
  5. ^ Vedral, Vlatko (18 Kasım 2006). "Is the Universe Deterministic?". 2578. Cilt 192. doi: 10.1016/S0262-4079(06)61122-6. New Scientist. ss. 52-55. Physics is simply unable to resolve the question of free will, although, if anything, it probably leans towards determinism. 
  6. ^ Honderich, E. "Determinism as True, Compatibilism and Incompatibilism as Both False, and the Real Problem". Ucl.ac.uk. 23 Ocak 2009 tarihinde kaynağından arşivlendi. Erişim tarihi: 21 Kasım 2010. 
  7. ^ "The Quantum Physics of Free Will". Scientific American. 27 Mayıs 2023 tarihinde kaynağından arşivlendi. Erişim tarihi: 21 Ocak 2024. 
  8. ^ "Infidels. "Metaphysical Freedom"". Infidels.org. 25 Ağustos 2000. 10 Ocak 2009 tarihinde kaynağından arşivlendi. Erişim tarihi: 21 Kasım 2010. 
  9. ^ Pinel, P.J. (1990). Biopsychology. Prentice Hall Inc. ISBN 88-15-07174-1. 
  10. ^ DeFries, J.C.; McGuffin, P.; McClearn, G.E.; Plomin, R. (2000). Behavioral Genetics. 4. seri. W.H. Freeman and Company. 
  11. ^ Morris, D. (1967). The Naked Ape. New York: McGraw-Hill. ISBN 0-385-33430-3. 
  12. ^ Dawkins, R. (1976). The Selfish Gene. Oxford: Oxford University Press. ISBN 88-04-39318-1. 
  13. ^ Pinker, S. (2002). The Blank Slate: The Modern Denial of Human Nature'. London: Penguin. s. 179. ISBN 0-14-200334-4. 
  14. ^ Lewontin, R. (2000). It Ain't Necessarily So: The Dream of the Human Genome and other Illusions. New York: NYREV Inc. ISBN 88-420-6418-1. 
  15. ^ Kornhuber & Deecke, 1965. Hirnpotentialänderungen bei Willkürbewegungen und passiven Bewegungen des Menschen: Bereitschaftspotential und reafferente Potentiale. Pflügers Arch 284: 1–17.
  16. ^ a b Libet, Benjamin; Gleason, Curtis A.; Wright, Elwood W.; Pearl, Dennis K. (1983). "Time of Conscious Intention to Act in Relation to Onset of Cerebral Activity (Readiness-Potential)", 106. doi: 10.1093/brain/106.3.623 (3 bas.). Brain. ss. 623-42. 
  17. ^ Libet, Benjamin (Aralık 1985). "Unconscious cerebral initiative and the role of conscious will in voluntary action". Behavioral and Brain Sciences (İngilizce). 8 (4): 529-539. doi:10.1017/S0140525X00044903. ISSN 0140-525X. 
  18. ^ Libet, Benjamin; Gleason, Curtis A.; Wright, Elwood W.; Pearl, Dennis K. (1983). "TIME OF CONSCIOUS INTENTION TO ACT IN RELATION TO ONSET OF CEREBRAL ACTIVITY (READINESS-POTENTIAL): THE UNCONSCIOUS INITIATION OF A FREELY VOLUNTARY ACT". Brain (İngilizce). 106 (3): 623-642. doi:10.1093/brain/106.3.623. ISSN 0006-8950. 11 Kasım 2022 tarihinde kaynağından arşivlendi. Erişim tarihi: 23 Ocak 2024. 
  19. ^ Strother, Lars; Obhi, Sukhvinder Singh (Ekim 2009). "The conscious experience of action and intention". Experimental Brain Research (İngilizce). 198 (4): 535-539. doi:10.1007/s00221-009-1946-7. ISSN 0014-4819. 
  20. ^ A brief discussion of possible interpretation of these results is found in David A. Rosenbaum. Human Motor Control (2.2yıl=2009 bas.). Academic Press. s. 86. ISBN 978-0-12-374226-1. 
  21. ^ Wegner, Daniel (2002). The Illusion of Conscious Will. Cambridge, MA: MIT Press. 
  22. ^ Kornhuber & Deecke, 2012. The will and its brain – an appraisal of reasoned free will. University Press of America, Lanham, MD, 978-0-7618-5862-1.
  23. ^ Flanagan, Owen J. (1995). Consciousness reconsidered. 3. print. Cambridge, Mass.: MIT Press. ISBN 978-0-262-56077-1. 
  24. ^ Guggisberg, Adrian G.; Mottaz, Anaïs (2013). "Timing and awareness of movement decisions: does consciousness really come too late?". Frontiers in Human Neuroscience. 7: 385. doi:10.3389/fnhum.2013.00385. ISSN 1662-5161. PMC 3746176 $2. PMID 23966921. 12 Aralık 2023 tarihinde kaynağından arşivlendi. Erişim tarihi: 25 Ocak 2024. 
  25. ^ Schurger, Aaron; Sitt, Jacobo D.; Dehaene, Stanislas (16 Ekim 2012). "An accumulator model for spontaneous neural activity prior to self-initiated movement". Proceedings of the National Academy of Sciences of the United States of America. 109 (42): E2904-2913. doi:10.1073/pnas.1210467109. ISSN 1091-6490. PMC 3479453 $2. PMID 22869750. 12 Ocak 2023 tarihinde kaynağından arşivlendi. Erişim tarihi: 25 Ocak 2024. 
  26. ^ Libet, B.; Gleason, C. A.; Wright, E. W.; Pearl, D. K. (Eylül 1983). "Time of conscious intention to act in relation to onset of cerebral activity (readiness-potential). The unconscious initiation of a freely voluntary act". Brain: A Journal of Neurology. 106 (Pt 3): 623-642. doi:10.1093/brain/106.3.623. ISSN 0006-8950. PMID 6640273. 29 Ekim 2023 tarihinde kaynağından arşivlendi. Erişim tarihi: 25 Ocak 2024. 
  27. ^ Fried, Itzhak; Mukamel, Roy; Kreiman, Gabriel (10 Şubat 2011). "Internally generated preactivation of single neurons in human medial frontal cortex predicts volition". Neuron. 69 (3): 548-562. doi:10.1016/j.neuron.2010.11.045. ISSN 1097-4199. PMC 3052770 $2. PMID 21315264. 16 Aralık 2023 tarihinde kaynağından arşivlendi. Erişim tarihi: 25 Ocak 2024. 
  28. ^ Maoz, Uri; Yaffe, Gideon; Koch, Christof; Mudrik, Liad (23 Ekim 2019). "Neural precursors of decisions that matter-an ERP study of deliberate and arbitrary choice". eLife. 8: e39787. doi:10.7554/eLife.39787. ISSN 2050-084X. PMC 6809608 $2. PMID 31642807. 30 Ekim 2023 tarihinde kaynağından arşivlendi. Erişim tarihi: 25 Ocak 2024. 
  29. ^ a b Tourette Syndrome Association. Definitions and Classification of Tic Disorders.. Retrieved 19 August 2006.
  30. ^ Zinner, S. H. (Kasım 2000). "Tourette disorder". Pediatrics in Review. 21 (11): 372-383. ISSN 1526-3347. PMID 11077021. 27 Aralık 2023 tarihinde kaynağından arşivlendi. Erişim tarihi: 25 Ocak 2024. 
  31. ^ Kayser, Andrew S.; Sun, Felice T.; D'Esposito, Mark (22 Nisan 2009). "A comparison of Granger causality and coherency in fMRI‐based analysis of the motor system". Human Brain Mapping. 30 (11): 3475-3494. doi:10.1002/hbm.20771. ISSN 1065-9471. PMC 2767459 $2. PMID 19387980. 23 Nisan 2023 tarihinde kaynağından arşivlendi. Erişim tarihi: 25 Ocak 2024. 
  32. ^ Assal, Frédéric; Schwartz, Sophie; Vuilleumier, Patrik (Eylül 2007). "Moving with or without will: functional neural correlates of alien hand syndrome". Annals of Neurology. 62 (3): 301-306. doi:10.1002/ana.21173. ISSN 0364-5134. PMID 17638304. 19 Ekim 2022 tarihinde kaynağından arşivlendi. Erişim tarihi: 25 Ocak 2024. 
  33. ^ Doody, R. S.; Jankovic, J. (Eylül 1992). "The alien hand and related signs". Journal of Neurology, Neurosurgery, and Psychiatry. 55 (9): 806-810. doi:10.1136/jnnp.55.9.806. ISSN 0022-3050. PMC 1015106 $2. PMID 1402972. 24 Ekim 2022 tarihinde kaynağından arşivlendi. Erişim tarihi: 25 Ocak 2024. 
  34. ^ Scepkowski, Lisa A.; Cronin-Golomb, Alice (Aralık 2003). "The alien hand: cases, categorizations, and anatomical correlates". Behavioral and Cognitive Neuroscience Reviews. 2 (4): 261-277. doi:10.1177/1534582303260119. ISSN 1534-5823. PMID 15006289. 12 Şubat 2023 tarihinde kaynağından arşivlendi. Erişim tarihi: 25 Ocak 2024. 
  35. ^ Bundick, T (1 Ocak 2000). "Subjective experience, involuntary movement, and posterior alien hand syndrome". Journal of Neurology, Neurosurgery & Psychiatry. 68 (1): 83-85. doi:10.1136/jnnp.68.1.83. PMC 1760620 $2. PMID 10601408. 
  36. ^ Frith, C (Mart 2000). "Explaining the symptoms of schizophrenia: Abnormalities in the awareness of action". Brain Research Reviews. 31 (2-3): 357-363. doi:10.1016/S0165-0173(99)00052-1. 1 Aralık 2023 tarihinde kaynağından arşivlendi. Erişim tarihi: 25 Ocak 2024. 

İlgili Araştırma Makaleleri

<span class="mw-page-title-main">Uyku</span> doğal dinlenme biçimi

Uyku, bilincin değiştiği ve duyusal etkinliğin belirli bir dereceye kadar azaldığı, bilinçli zihinsel etkinliğin durduğu bir haldir. Uykuda kas ve çevre ile etkileşim azalır. Uyku, uyaranlara tepki verme yeteneği açısından uyanıklıktan farklı olsa da aktif beyin kalıplarını içerir ve bu da onu koma veya bilinç bozukluklarından daha duyarlı yapar.

<span class="mw-page-title-main">Parkinson hastalığı</span> beynin alt kısımlarındaki gri cevher çekirdeklerinin bozukluğuna bağlı bir sinir sistemi hastalığıdır

Parkinson hastalığı (PH) veya kısaca Parkinson, başlıca merkezî sinir sisteminin etkilendiği, uzun süreli bir nörodejeneratif hastalıktır ve hem motor hem de motor olmayan sistemleri etkiler. Semptomlar genellikle yavaş yavaş ortaya çıkar ve hastalık ilerledikçe motor olmayan semptomlar daha yaygın hale gelir.

<span class="mw-page-title-main">Dopamin</span> Hem hormon hem de nörotransmitter olarak işlev gören organik kimyasal

Dopamin, hücrelerde ve canlılarda önemli rol oynayan nöromodülatör bir moleküldür. Çoğu hayvanda ve bazı bitkilerde sentezlenir. Katekolamin ve feniletilamin familyasından olan bir organik bileşiktir. Beyin ve böbreklerde sentezlenen L-DOPA molekülünden bir adet karboksil grubunun çıkarılmasıyla sentezlenen bir amindir. Dopamin, merkezi sinir sisteminde nörotransmiter olarak görev yapar. Nörotransmitterler beynin belirli bölgelerinde sentezlenir, ancak sistemsel olarak birçok bölgeyi etkilerler. Beyin, biri ödül sisteminde önemli bir rol oynayan birkaç farklı dopamin yolağı içerir. Hafıza, hareket, motivasyon, ruh hali ve dikkat süresi dahil olmak üzere birçok vücut fonksiyonunda rol oynar. Genellikle yapılması durumunda sonucunda ödül beklenen eylemler ve aktiviteler, beyindeki dopamin seviyesini artırır. Birçok bağımlılık yapan ilaç dopamin seviyelerini arttırarak çalışır.

<span class="mw-page-title-main">Obsesif kompulsif bozukluk</span> istenmeyen ve tekrarlanan düşünceler, duygular, fikirler (obsesyonlar) veya bir şey yapmaya itici hissettiren davranışları (kompulsiyonlar) içeren anksiyete bozukluğu

Obsesif-kompulsif bozukluk (OKB), bireyin rahatsız edici düşüncelere sahip olduğu ve/veya belirli rutinleri, sıkıntıya yol açacak veya genel işlevi bozacak ölçüde tekrar tekrar yapma ihtiyacı hissettiği zihinsel ve davranışsal bir bozukluktur. Adından da anlaşılacağı gibi, OKB'nin birincil belirtileri obsesyonlar ve kompulsiyonlardır. Obsesyonlar, endişe, iğrenme veya rahatsızlık duyguları yaratan, kalıcı, istenmeyen düşünceler, zihinsel görüntüler veya dürtülerdir. Yaygın obsesyonlar arasında bulaşma korkusu, simetri takıntısı, din, cinsiyet ve zarar hakkında zorlayıcı düşünceler yer alır. Kompulsiyonlar, obsesyonlara yanıt olarak ortaya çıkan, tekrarlayan eylem veya rutinlerdir. Yaygın kompulsiyonlar arasında aşırı el yıkama, temizlik, bir şeyleri düzenleme, sayma, güvence arama ve bir şeyleri kontrol etme sayılabilir. OKB'li birçok yetişkin, kompulsiyonlarının bir anlam ifade etmediğinin farkındadır, ancak obsesyonların neden olduğu sıkıntıyı gidermek için yine de bunları gerçekleştirirler. Kompulsiyonlar o kadar sık meydana gelir ki, tipik olarak günde en az bir saat sürer ve kişinin yaşam kalitesini bozar.

<span class="mw-page-title-main">Eteneliler</span> Eutheria sınıfındaki memelilerin alt sınıfı

Eteneliler, eteneli memeliler veya plasentalı memeliler, memelilerin bir infra sınıfı. Diğer alt sınıflar keseliler (Metatheria) ve hâlâ yumurtlayarak üreyen ilkel memelilerdir (Protheria). Aralarında büyük bir farkla en büyük grup etenelilerdir. Günümüzde, 6000'in üzerinde eteneli türü bulunmaktadır. Vücut yapıları ve yaşam alanlarının farklılıkları ile en çeşitli memeli grubunu oluştururlar.

<span class="mw-page-title-main">Alzheimer hastalığı</span> günlük yaşamsal etkinliklerde azalma ve bilişsel yeteneklerde bozulmayla karakterize edilmiş, nöropsikiyatrik belirtilerin ve davranış değişikliklerinin eşlik ettiği nörodejeneratif bir hastalık

Alzheimer hastalığı (AH), genellikle yavaş yavaş başlayan ve giderek kötüleşen nörodejeneratif bir hastalıktır ve demans vakalarının %60-70'inin nedenidir. En sık görülen erken belirti yakın zamanda yaşanan olayları hatırlamada zorluktur.

<span class="mw-page-title-main">Eutheria</span> memeli kladı

Eutheria, keselilere göre etenelilerle daha yakından ilişkili olan tüm doğurgan memelileri (Theria) kapsayan bir kladdır.

<span class="mw-page-title-main">İnsan beyni</span> insan sinir sisteminin ana organı

İnsan beyni, insan sinir sisteminin merkezi organıdır ve omurilikle birlikte merkezi sinir sistemini oluşturur.

Hipokampus, beynin medial temporal lobunda yer alan, hafıza ve yön bulmada önemli rolü olan bölge. Bir gri cevher tabakası olup, lateral ventrikülün alt boynuz tabanı boyunca uzanır. Filogenetik olarak en eski beyin kısımlarındandır.

Angelman sendromu ilk olarak 1965 yılında İngiliz doktor Harry Angelman tarafından tanımlanmış nörogenetik bir bozukluktur. Irklarda görülme hızı çok iyi bilinmemekle beraber yaklaşık ensidansın 15,000 ila 30,000 canlı doğumda bir olduğu kabul edilmektedir. Anneden gelen kromozom 15'teki bir bozukluktan kaynaklandığı sanılmaktadır. Hastalığın temel bulguları zeka geriliği, yürüyüş-koordinasyon bozukluğu, konuşma bozukluğu, konvülsiyon ve uygunsuz gülümsemelerdir. Hatta bu sebeple hastalık bazen “mutlu kukla ” sendromu olarak da bilinir.

<span class="mw-page-title-main">BrainMaps</span>

BrainMaps, ABD Sağlık ve İnsan Servisleri Departmanına bağlı National Institutes of Health (NIH) tarafından oluşturulmuş interaktif, büyütülebilir, yüksek çözünürlüklü dijital beyin görüntülerinin yer aldığı bir atlas ve sanal mikroskopi veri tabanı sitesidir. Sitede 20 milyon megapiksel 'dan fazla primat ve primat dışı beyinlerini içeren seri görüntüler, mikroskopik imajlar, histopatolojik örnekler mevcuttur. Sitede beyin yapısı ve fonksiyonlarına ilişkin bilgiler yüksek hızlı bir veritabanı ile sunulur. BrainMaps yapılmış en kapsamlı online nöroloji veritabanı, görüntü deposu ve tüm beyin yapılarını içeren görüntü atlaslarından birisidir.

<span class="mw-page-title-main">Lazarus refleksi</span>

Lazarus belirtisi ya da Lazarus refleksi beyin ölümü gerçekleşmiş hastalarda meydana gelen reflekslerdir, bu refleks sarılır gibi kollarını kaldırıp çapraz şekilde bağlama şeklinde görülür. Bu fenomen adını Kutsal Kitap'ta geçen Lazarus'tan alır, Yuhanna İncili'nde İsa'nın Lazarus'u ölüyken dirilttiği anlatılır.

Ahlâki psikoloji ya da ahlâk psikolojisi hem felsefe hem de psikoloji alanlarını ortak bir zeminde inceleyen çalışma alanıdır. Tarihsel olarak, ahlaki psikoloji terimi, ahlaki gelişim çalışmasını ifade etmek için nispeten daha dar bir şekilde kullanılmıştır. Ahlaki psikoloji sonuç olarak etik, psikoloji ve zihin felsefesinin kesişimindeki çeşitli konulara daha geniş olarak değinmeye başlamıştır. Alanın bazı ana konuları ahlaki yargı, ahlaki akıl yürütme, ahlaki duyarlılık, ahlaki sorumluluk, ahlaki motivasyon, ahlaki kimlik, ahlaki eylem, ahlaki gelişim, ahlaki çeşitlilik, ahlaki temeller, ahlaki karakter, fedakarlık, psikolojik egoizm, ahlaki şans, ahlaki tahmin, ahlaki duygu, duygusal tahmin ve ahlaki anlaşmazlık olarak verilebilir.

<span class="mw-page-title-main">Unikonta</span>

Amorphea veya Unikonta, Amoebozoa ve Obazoa'yı içeren taksonomik bir grupdur. Bu sınıfın üyelerinin taksonomik yakınlıkları ilk olarak 2002 yılında Thomas Cavalier-Smith tarafından açıklanmıştır.

<span class="mw-page-title-main">Opisthokont</span>

Opisthokontlar, hem hayvan hem de mantar alemlerini içeren geniş bir ökaryot grubudur. Daha önce "Fungi / Metazoa grubu" olarak adlandırılan opisthokontlar, genellikle bir sınıf olarak tanınır. Opisthokontlar, Apusomonadida ve Breviata ile birlikte daha büyük Obazoa kladını oluşturur.

<span class="mw-page-title-main">Holomycota</span>

Holomycota veya Nucletmycea, Holozoa'nın kardeş grubu olan temel bir Opisthokont klanıdır. Cristidiscoidea ve mantar (fungi) aleminden oluşur. Holomycota'nın en eski soyu olarak nükleeriidlerin, tek hücreli serbest yaşayan fagotrofik amiplerin konumu, hayvanların ve mantarların bağımsız olarak ortak bir tek hücreli atadan karmaşık çok hücreliliği edindiğini ve ozmotrofik yaşam tarzının daha sonra ortaya çıktığını göstermektedir. bu ökaryotik soyun ayrışmasında. Opisthosporidians, aphelidleri, Microsporidia ve Cryptomycota, üç endoparazit grubunu içeren yakın zamanda önerilen bir taksonomik gruptur.

Akinetik mutizm, ne hareket etme (akinezi) ne de konuşma (mutizm) eğiliminde olan hastaları tanımlayan tıbbi bir terimdir. Akinetik mutizm ilk olarak 1941'de hastaların hareket etme veya konuşma yeteneğinden yoksun olduğu bir zihinsel durum olarak tanımlanmıştır. Bununla birlikte, gözleri nesneleri takip edebilir veya ses tarafından yönlendirilebilir. Hastalar konuşma, yüz ifadeleri ve jestler gibi çoğu motor işlevden yoksundur, ancak belirgin bir uyanıklık gösterirler. Azaltılmış aktivite ve yavaşlık sergilerler ve fısıltılı tek hecelerle konuşabilirler. Hastalar genellikle muayene eden kişiye görsel bir fiksasyon gösterir, işitsel bir uyarana yanıt olarak gözlerini hareket ettirir veya sıklıkla tekrarlanan komutlardan sonra hareket eder. Akinetik mutizmi olan hastalar felçli değildir, ancak hareket etme istekleri yoktur. Birçok hasta, bir hareketi 'istedikleri' veya teşebbüs ettikleri anda, onları yapmak için bir 'karşı irade' veya 'direnç' oluştuğunu tarif eder.

<span class="mw-page-title-main">Ensefalit lethargica salgını</span>

Ensefalit lethargica hastalığı, ensefalitin atipik bir şeklidir. Ayrıca "uyku hastalığı" ya da "uykulu hastalığı" olarak da bilinir. İlk olarak nörolog Constantin von Economo ve patolog Jean-Rene Cruchet tarafından 1917 yılında tanımlanmıştır. Hastalık beyne saldırır ve bazı kurbanları heykel gibi bir durumda, suskun ve hareketsiz bırakır. 1915 ve 1926 arasında bir ensefalit lethargica salgını tüm dünyaya yayıldı. Enfekte olan insan sayısı tam olarak bilinmiyor ancak salgın sırasında doğrudan 500.000'den fazla ölüme neden olduğu ve bir milyondan fazla insanın hastalığa yakalandığı tahmin ediliyor. Hayatta kalanların çoğu hastalık öncesi güçlerine asla geri dönemedi.

<span class="mw-page-title-main">Pia mater</span> Beyni ve omuriliği çevreleyen zarlardan biri

Pia mater, genellikle basitçe pia olarak bilinir, beyin ve omuriliği çevreleyen zarlar olan meninkslerin en içteki hassas tabakasıdır. Pia mater eski Latince olup, 'yumuşak anne' manasına gelir. Diğer iki meninksel zar dura mater ve araknoid materdir. Pia ve araknoid mater, nöral krestin türevleridir; dura ise embriyonik mezodermden türetilmiştir. Pia mater, su ve küçük çözünen maddeleri geçirebilen ince lifli bir dokudur. Pia mater, kan damarlarının geçmesine ve beyni beslemelerine izin verir. Kan damarları ve pia mater arasındaki perivasküler boşluğun, beyin için psödo lenfatik sistemin parçası olduğu ileri sürülmektedir. Tahriş olan veya iltihaplanan bir pia mater, menenjit ile sonuçlanır.

<span class="mw-page-title-main">Körgörüş</span>

Kör görüş (blindsight) kortikal olarak kör olan kişilerin, striat korteks veya Brodmann Alanı 17 olarak da bilinen birincil görsel korteksteki lezyonlar nedeniyle bilinçli olarak görmedikleri görsel uyaranlara yanıt verme yeteneğidir. Terim, Lawrence Weiskrantz ve meslektaşları tarafından Brain'in 1974 sayısında yayınlanan bir makalede ortaya atıldı. Kortikal olarak kör bir hastanın ayırt etme kapasitesini inceleyen önceki bir makale 1973'te Nature'da yayınlandı. Tip 1 kör görüş, herhangi bir uyaranın bilinçli farkındalığı olmadan görsel bir uyaranın yönlerini - şansın önemli ölçüde üzerindeki seviyelerde - tahmin etme yeteneğine verilen terimdir. Tip 2 kör görüş, hastalar kör alanlarında bir değişiklik olduğu hissine sahip olduklarını iddia ettiklerinde ortaya çıkar.