İçeriğe atla

Özellik bütünleştirme teorisi

Özellik bütünleştirme teorisi, 1980’de Anne Treismann ve Garry Gelade tarafından geliştirilmiş bir dikkat teorisidir. Teori, bir uyarıcı algılanırken özelliklerinin “erken, istemsiz ve paralel kaydedilirken nesnelerin ayrı ayrı ve daha geç bir evrede” tanımlandığını önerir. Özellik bütünleştirme teorisi, insan görsel dikkatinin en etkili psikolojik modellerinden biri olmuştur.

Aşamalar

Treismann’a göre, özellik bütünleştirme teorisinin ilk evresi dikkat öncesi evredir. Bu evrede, beynin farklı bölgeleri istemsizce görüş alanında bulunan temel özellikler (renk, şekil, hareket) hakkında bilgi toplar. Özelliklerin istemsizce ayrıştırılması fikri mantıksız görünüyor ancak biz bu işlemin bilincinde değiliz çünkü bu algı sürecimizin erken bir evresinde, biz henüz nesnenin bilincine varmadan gerçekleşir.

Özellik bütünleştirme teorisinin ikinci evresi, odaklanmış dikkat evresidir. Bu evrede özne, nesnenin tekil özelliklerini bütün nesneyi algılamak için birleştirir. Nesnenin tekil özelliklerini birleştirmek dikkat gerektirir ve bu nesneyi seçme işlemi konumların “ana haritası” içerisinde gerçekleşir. Konumların ana haritası, özelliklerin saptanmış olduğu bütün konumları içerir ve bu ana haritadaki her konumun birçok özellik haritasına erişimi vardır. Dikkat, haritada özel bir konuma odaklandığında o anda o pozisyonda bulunan özelliklere dikkat verilir ve bu özellikler “nesne dosyalarında” depolanır. Eğer nesne tanıdıksa eski bilgiler ve nesne arasında ilişkilendirmeler yapılır ve bu nesnenin tanınmasını sağlar. Bu evreye destek olarak, araştırmacılar genellikle Balint sendromu olan hastalara atıfta bulunur. Balint sendromu olan kişiler, parietal lobda hasar oluşması nedeniyle dikkatlerini tekil bir nesneye odaklayamaz. Özelliklerin birleştirilmesini gerektiren bir uyarıcı karşısında Balint sendromuolan kişiler odaklarını özellikleri birleştirecek kadar koruyamaz, bu sonuç bu evreyi destekler durumdadır. [1]

The stages of feature integration theory
Özellik entegrasyon teorisinin aşamaları

Treisman, iki tür görsel arama görevi, "özellik arama" ve "birlikte arama" arasında ayrım yapar. Özellik aramaları, renk, şekil, algılanan aydınlatma yönü, hareket veya yönlendirme gibi yalnızca bir özellik tarafından tanımlanan hedefler için hızlı ve önceden dikkatli bir şekilde gerçekleştirilebilir. Özellikler arama sırasında "dışarı çıkmalı" ve hayali Bağlaçlar oluşturabilmelidir. Tersine, bağlaç aramaları iki veya daha fazla özelliğin kombinasyonu ile gerçekleşir ve seri olarak tanımlanır. Birlikte arama, özellik aramasından çok daha yavaştır ve bilinçli dikkat ve çaba gerektirir. Birden çok deneyde, bazı bu makalede başvurulan, Treisman renk, yönelim ve yoğunluk özellik aramaları gerçekleştirilebilir özellikleri olduğu sonucuna varmıştır.

Özellik entegrasyon teorisine bir tepki olarak, Wolfe (1994) Rehberli arama modeli 2.0'ı önerdi. Bu modele göre, dikkat, dikkatsiz bir süreçle bir nesneye veya yere yönlendirilir. Wolfe'un açıkladığı gibi, dikkat çekici süreç, dikkati hem aşağıdan yukarıya hem de yukarıdan aşağıya doğru yönlendirir. Hem alt ile edinilen ve işleme yukarıdan aşağı-bilgileri önceliklerine göre sıralanır. Öncelik sıralaması görsel aramayı yönlendirir ve aramayı daha verimli hale getirir. Rehberli arama modeli 2.0 veya özellik entegrasyon teorisinin "doğru" görsel arama teorileri olup olmadığı hala sıcak bir şekilde tartışılan bir konudur.

Deneyler

Görsel algıda hayati bir rol oynayan dikkat kavramını test etmek isteyen Treisman ve Schmidt (1982) prosesin ilk aşamalarında birbirinden bağımsız olarak var olabilecek özellikleri göstermek adına bir araştırma tasarladı. Katılımcılara iki siyah numaraya gizlenmiş dört adet nesnenin bulunduğu fotoğraflar gösterildi. "Uyarıcı kapatıldıktan sonra kalabilecek herhangi bir algı kalıntısı”’nı elemek için ekranda saniyenin beşte biri aralıklarla, rastgele nokta maskeleme tekniğinin takip ettiği bir görüntü gösterildi. Katılımcılar şekillerin en son göründüğü yerlerdeki siyah numaraları bildirmekle yükümlüydüler. Deneyin sonuçları Treisman ve Schimdt’in hipotezini doğruladı. Uyaranlar arasındaki fark çok fazla olsa bile denemelerin %18’inde katılımcılar gördükleri şekilleri “iki farklı uyaranın kombinasyonundan oluşmuş”; bu durum çoğunlukla yanıltıcı bağlaç olarak adlandırılır. Yanıltıcı bağlaç özellikle çeşitli durumlarda vuku bulur. Örneğin, kırmızı gömlek ve sarı şapka giyen bir kişiyi tespit edebilir ve onu çok hızlı bir şekilde sarı gömlek ve kırmızı şapka giyen birine dönüştürebilirsiniz. Özellik entegrasyon teorisinin yanıltıcı bağlaç için açıklaması şu şekilde: Özellikler erken işleme sırasında birbirlerinden bağımsız olarak var oldukları ve belirli bir nesneyle ilişkilendirilmedikleri için, hem laboratuvar ortamlarında hem de gerçek yaşam durumlarında kolayca yanlış bir şekilde birleştirilebilirler.

Önceden bahsedildiği gibi, Balint sendromlu hastalar özellik entegrasyon teorisine katkıda bulunmuşlardır. Özellikle, Bálint sendromu hastası olan ve dikkatini tek tek nesnelere odaklayamayan araştırma katılımcısı R.M., "mavi O" veya "kırmızı T" gibi basit uyaranlar sunulduğunda yanıltıcı bağlaç durumunu deneyimledi. Denemelerin %23’lük kısmında uyaran 10 saniye boyunca görüntülenebilir olsa dahi R.M. “kırmızı O” veya “mavi T” gördüğünü bildirdi. Bu bulgu, özellik entegrasyon teorisinin, odaklanmış dikkat eksikliği olan birinin özellikleri nasıl hatalı bir şekilde birleştireceğine dair öngörüsüyle uyumludur.

The stimuli resembling a carrot, lake and tire, respectively.
Sırasıyla havuç, göl ve lastiği andıran uyaranlar. Treisman ve diğerleri (1986).

İnsanlar bir objeyi kavramak için geçmiş bilgi veya deneyimlerini kullanırsa hata yapma veya birleştirme yanılsaması yaşama ihtimalleri daha düşük olur. Bu durumu açıklamak için Treisman ve Southern (1986) katılımcılara birleştirme yanılsaması yaşatabilecek 3 şekil sundukları bir deney düzenledi. Şaşırtıcı bir şekilde, katılımcılara onlara havuç, göl ve tekerlek gösterildiğini (turuncu üçgen, mavi oval ve siyah çember yerine) söyleyince birleştirme yanılsaması oluşmadı. Tresiman da geçmiş bilginin doğru algılama için önemli bir rol oynadığı sonucuna vardı. Normalde aşağıdan yukarıya işleme ilk kez karşılaşılan objeleri tanımlamak için kullanır, ancak önceden var olan bilgi hatırlandığı zaman yukarıdan aşağıya işleme kullanılır. Bu da insanların neden tanıdık objeleri yabancı objelere göre daha iyi tanımladığını açıklıyor.

Okuma

Okuma sırasında bir şeyler tanımlanırken sadece şekiller değil, renk ve etraftaki başka etmenler gibi özellikler de tanımlanır. Harfler, başka bir harfle mekansal olarak birleştirildikleri zaman seri olarak işlenirler. Bir harfin her özelliğinin konumu okuyucunun karşısında olsa bile okuyucu tarafından önceden bilinmez. Bu konumlar bilinmediği için, dikkatle odaklanılmadığı sürece özellikler arası değişimler meydana gelebilir. Bu durum yanal maskeleme olarak bilinir ve bir harfi arka plandan ayırmadaki güçlüğü ifade eder.

Ayrıca bakınız

  • Dikkat
  • Bağlama sorunu
  • Görsel arama
  • Anne Treisman ve Garry Gelade (1980). "Dikkatle ilgili bir özellik-bütünleşme kuramı." Bilişsel Psikoloji, Cilt. 12, No. 1, s. 97-136.
  • Anne Treisman ve Hilary Schmidt (1982). "Nesnelerin algılanmasında yanıltıcı bağlaçlar." Bilişsel Psikoloji, Cilt. 14, s. 107–141.
  • Anne Treisman ve Janet Souther (1986). "Yanıltıcı kelimeler: Kelimeleri oluşturmak için harfleri birleştirmede dikkatin ve yukarıdan aşağıya kısıtlamaların rolleri." Deneysel Psikoloji Dergisi: İnsan Algısı ve Performansı, Cilt 12(1), s. 3-17
  • Anne Treisman (1988). "Özellikler ve nesneler: on dördüncü Bartlett Anma Dersi." Üç Aylık Deneysel Psikoloji Dergisi, 40A, s. 201-236.
  • Anne Treisman ve Nancy Kanwisher (1998). "Görsel olarak sunulan nesneleri algılama: tanıma, farkındalık ve modülerlik." Nörobiyolojide Güncel Görüş, 8, s. 218-226.
  • JM Wolfe (1994). "Kılavuzlu Arama 2.0: Gözden geçirilmiş bir görsel arama modeli." Psychonomic Bulletin & Review, Cilt 1, s. 202–238
  • Web.mit.edu'da Treisman ve Kanwisher tarafından 1998 makalesi 23 Kasım 2018 tarihinde Wayback Machine sitesinde arşivlendi.

İlgili Araştırma Makaleleri

<span class="mw-page-title-main">Sosyoloji</span> toplumun oluşum, işleyiş ve gelişim yasalarını inceleyen bilim dalı

Sosyoloji veya toplum bilimi, toplum ve insanın etkileşimi üzerinde çalışan bir bilim dalıdır. Toplumsal (sosyolojik) araştırmalar sokakta karşılaşan farklı bireyler arasındaki ilişkilerden küresel sosyal işleyişlere kadar geniş bir alana yayılmıştır. Bu disiplin insanların neden ve nasıl bir toplum içinde düzenli yaşadıkları kadar bireylerin veya birlik, grup ya da kurum üyelerinin nasıl yaşadığına da odaklanmıştır.

Sanat tarihi, en yalın haliyle görsel sanatların tarihsel evrimini inceleyen bilim dalıdır. Bir başka tanım vermek gerekirse tarih koşullarından doğan maddi kültür eşyasını inceleyen bilimdir denebilir.

<span class="mw-page-title-main">Deneycilik</span> bilginin sadece veya öncelikle duyusal deneyimden geldiğini belirten teori

Deneycilik, empirizm veya ampirizm, bilginin duyumlar sayesinde ve deneyimle kazanılabileceğini öne süren görüştür. Deneyci görüşe göre insan zihninde doğuştan bir bilgi yoktur. İnsan zihni, bu nedenle boş bir levha gibidir.

Bellek ya da hafıza, yaşananları, öğrenilen konuları, bunların geçmişle ilişkisini bilinçli olarak zihinde saklama gücüdür.

<span class="mw-page-title-main">Dikkat</span>

Dikkat, düşünceyi belli bir şey üstünde yoğunlaştırabilme gücü. Nesnel olarak, bütün duyumsal ya da belleğe yerleştirilmiş bilgilerden, daha sonra kullanmak için bir bölümünü seçmeyi gerektirir. Bir toplantıda konuşan çeşitli kişiler arasında yalnızca birini dinlerken bir resme bakarken şekilleri dikkate almaksızın yalnızca renklere yoğunlaşırken, kalabalıkta bir tanıdığı ararken ya da akıl bir problemi çözmeyi yoğunlaştırılırken, farklı verimlilik derecelerinde farklı dikkatler söz konusudur. Bireyin seçmek zorunda kalması algılamanın, düşünmenin ya da birçok şeyin aynı anda yapmanın bir sınırı olduğunu gösterir.Dikkat, bir bilginin belli öznel veya nesnel olarak dikkate alınan yönünü seçerek ona odaklanan, diğer bir taraftan o bilginin algılanabilen diğer yönlerini göz ardı eden davranışsal ve bilişsel süreçtir. Dikkat, sınırlı işlenen kaynakların paylaştırılmasıdır.

Görsel algı çevredeki objelerin görülebilir spektruma yansıttığı ışığı kullanarak çevreyi yorumlayabilme yeteneğidir. Bu, etrafı ne kadar net görmeyi ifade eden görsel keskinlikten farklıdır. Bir kişi 20/20 vizyonu olsa bile görsel algısal işleme ile ilgili problemler yaşayabilir.

<span class="mw-page-title-main">Fiziksel cisim</span> kütle, konum veya momentum gibi genel özellikler birlikte bir madde ya da ışınımın eşsiz şekilde toplanması, birleştirilmesi

Fiziksel cisim, fiziksel nesne veya fiziksel obje, 3 boyutlu uzayda dönme veya çevirme hareketiyle hareket etmek için daha fazla veya az sıkıştırılmış maddenin toplamı.

İstem dışı körlük, dikkatsiz körlük veya algısal körlük, hiçbir şekilde görme bozukluğu ya da görme kusuru ile ilişkilendirilmeyen psikolojik bir dikkat eksikliği. İstem dışı körlük bir bireyin normal bir görüşte beklenmedik uyarıcıyı (stimuli) fark edemediği olay olarak da tanımlanabilir. Biri için tüm uyarıcılara dikkat etmek imkânsız olduğunda sonuç olarak istem dışı körlük anlamına gelen oldukça belirgin ve beklenmedik nesneleri görememe durumu oluşur. Terim, Arien Mack ve Irvin Rock tarafından 1992’de bulunmuştur ve içeriğinde olayın buluşunu ve onu tanımlamak için yöntemleri anlatan 1998’de MIT Press tarafından yayımlanan kitaplarının adı olmuştur. İstem dışı körlük üzerine yapılan çalışma, olayın bilişsel bozukluktan bağımsız olarak her bireyde ortaya çıkabileceğini belirtmiştir.

Gestalt psikolojisi veya gestaltizm, bilişsel süreçler içerisinde özellikle algı ve algısal örgütlenme konularında yoğunlaşmış psikoloji teorisidir. Yirminci yüzyılın ilk yarısında Almanya'da ortaya çıkmıştır. Gestalt psikolojisi kaotik görünen bir dünyada anlamlı bir algıya sahip olmamızın temelde hangi kanunlara dayandığını anlamaya çalışır. Gestalt psikolojisinin ana prensibi zihnin kendi kendisini algıladığı şeylerde bir bütün görmeye organize etmesidir.

Zihinsel imge, dış dünyanın kişinin zihnindeki temsilidir Çoğu durumda, bazı cisim, olay veya manzarayı algılarken yaşadığımız deneyime ciddi anlamda benzer ancak bahsi geçen ilgili cisim, olay veya manzara gerçekte duyularımızda var olmadığı zaman gerçekleşir. Bazı zamanlarda, özellikle uykuya dalmak ve uyanma (hipnopompik) zamanında, zihinsel imgeleme, hızlı, hayali görünüşlere ait olan istemsiz karakteriyle, algıya meydan okur ve sürekli değişen bir alan sunar. Bu alanda herhangi bağımsız bir cisim seçilemez.

Lenticular baskı işlemi birden çok basamağı olan merceksi lensler yardımı ile en az iki veya daha fazla imajın kombine edilmesi ile oluşturulan baskı teknolojisidir. Birden fazla frame kullanılarak kısa ve değişken animasyonlar, yaşam evresini gösteren kısıtlı sayıda görsel geçişler ile farklı efektler de oluşturulabilir. Birden fazla imaj toplanarak, dijital alanda tek düz bir imaj haline getirilmektedir. Bu işleme imaj birleştirme işlemi denilmektedir.

<span class="mw-page-title-main">Birleştirme yanılsaması</span>

Birleştirme yanılsamaları, katılımcıların iki nesnenin özelliklerini tek bir nesnede birleştirdikleri psikolojik etkilerdir. Görsel birleştirme yanılsamaları, işitsel birleştirme yanılsamaları ve görsel ve dokunsal uyaranların kombinasyonları tarafından üretilen birleştirme yanılsamaları vardır. Görsel birleştirme yanılsamalarının, fiksasyona ve bir nesneye odaklanmak için ayrılan süreye bağlı olan görsel uzamsal dikkat eksikliği nedeniyle meydana geldiği düşünülmektedir. Bir nesneyi yorumlarken kısa bir süre içinde, görsel alandaki şekiller ve renkler gibi farklı bir alanın farklı yönlerinin karıştırılması zaman zaman çarpık olabilir ve bu da görsel birleştirme yanılsamalarıyla sonuçlanır. Örneğin, Anne Treisman ve Schmidt tarafından tasarlanan bir çalışmada, katılımcıların sayı ve şekillerin farklı renklerde görsel bir sunumunu izlemeleri gerekiyordu. Bazı şekiller diğerlerinden daha büyüktü ancak tüm şekiller ve sayılar eşit aralıklarla yerleştirilip sadece 200 ms boyunca gösterildi. Katılımcılardan şekilleri hatırlamaları istendiğinde, küçük yeşil bir daire yerine küçük yeşil bir üçgen gibi cevaplar verildi. Nesneler arasındaki boşluk daha küçükse, birleştirme yanılsamaları daha sık meydana gelir.

Görsel agnozi, görsel olarak sunulan nesnelerin tanınmasında bir bozukluktur. Bunun nedeni görme, dil, hafıza veya zeka eksikliği değildir. Kortikal körlük birincil görme korteksindeki lezyonlar sonucu oluşurken, görsel agnozi beyindeki arka oksipital ve/veya temporal lob (lar) gibi daha ön kortekslere zarar gelmesi sonucu olur.

Broadbent'in filtre modeli, dikkatle ilgili bir erken seçme teorisi.

<span class="mw-page-title-main">Bilgisayarlı görü</span> görsellerden veri bilgisi çıkartmak

Bilgisayarlı görü, bilgisayarların dijital görüntülerden veya videolardan nasıl bir anlam kazanabileceğiyle ilgilenen disiplinler arası bilimsel bir alandır. Mühendislik yöntemleriyle, insan görsel sisteminin yapabileceği görevleri anlamaya ve otomatikleştirmeye çalışmaktadır.

Görsel tasarım öğeleri ve ilkeleri hakkında, görsel tasarım pratiği hakkında temel fikirleri açıklanmaktadır.

Geonlar, Biederman'ın ‘bileşenlere göre tanıma’ teorisinde bir nesnenin basit parçalarına karşılık gelen silindir, tuğla, takoz, koni, daire ve dikdörtgen gibi basit 2 veya 3 boyutlu formlardır. Teori, görsel girdinin beyindeki nesnelerin yapısal temsilleriyle eşleştirildiğini öne sürüyor. Bu yapısal temsiller, geonlardan ve bunların ilişkilerinden oluşur. Ayrıca, az sayıda geon olduğu varsayılır. Birbiriyle farklı ilişkilerde en boy oranı ve 2 boyutlu yönlendirme gibi kaba metrik varyasyonda birleştirildiğinde, milyarlarca olası 2'li 3'lü geon nesneleri oluşturulabilir. Geon temsilleri aracılığıyla yapılmayan şekil tabanlı iki görsel tanımlama sınıfı şunlardır: a) benzer yüzler arasında ayrım yapmak ve b) çalılar veya buruşuk bir giysi gibi kesin sınırları olmayan sınıflandırmalar. Tipik olarak, bu tür tanımlamalar bakış açısından değişmez değildirler.

Biçim algısı, nesnelerin görsel öğelerinin, özellikle şekiller, desenler ve önceden tanımlanmış önemli özelliklerle ilgili olanların tanınmasıdır. Bir nesne retina tarafından iki boyutlu bir görüntü olarak algılanır, ancak görüntü aynı nesne için görüntülendiği bağlam, nesnenin görünen boyutu, bulunduğu açı açısından farklılık gösterebilir. Görüntülendiğinde ne kadar aydınlandığını ve görüş alanının neresinde bulunduğunu gösterir. Bir nesneyi gözlemlemenin her örneğinin benzersiz bir retina tepki modeline yol açmasına rağmen, beyindeki görsel işleme, bu deneyimleri benzer olarak tanıyabilir ve değişmez nesne tanımaya izin verir. Görsel işleme, en düşük seviyelerin çizgileri ve konturları tanıdığı ve biraz daha yüksek seviyelerin sınırları tamamlama ve kontur kombinasyonlarını tanıma gibi görevleri yerine getirdiği bir hiyerarşide gerçekleşir. En yüksek seviyeler, tüm bir nesneyi tanımak için algılanan bilgiyi bütünleştirir. Esasen nesne tanıma, onları kategorize etmek ve tanımlamak için nesnelere etiketler atama, böylece bir nesneyi diğerinden ayırt etme yeteneğidir. Görsel işleme sırasında bilgi oluşturulmaz, bunun yerine uyarıcının en ayrıntılı bilgisini ortaya çıkaracak şekilde yeniden biçimlendirilir.

<span class="mw-page-title-main">Anne Treisman</span> İngiliz psikolog (1935 – 2018)

Anne Marie Treisman, bilişsel psikoloji alanında uzmanlaşmış bir psikolog.

<span class="mw-page-title-main">Belirsiz imge</span>

Belirsiz imgeler veya dönüştürülebilir figürler grafik benzerliklerden yararlanarak ve görme sisteminin iki veya daha fazla farklı imge yorumunun diğer özelliklerini kullanarak belirsizlik yaratan görsel formlardır. Çok-kararlı algı olgusuna sebep olmalarıyla bilinirler. Çok-kararlı algı bir imgenin birden fazla fakat kararlı algılar yaratmasıdır.