İçeriğe atla

Öz sunum

Öz sunum (kendini sunma ya da benlik sunumu) bireylerin, etkileşim içinde bulundukları kişilerdeki izlenimlerini kontrol etme çabası olarak tanımlanır. İzlenim yönetimi bazı kaynaklarda öz sunum ile aynı anlamda kullanılmasına rağmen tanım olarak öz sunumu içinde barındıran, daha kapsayıcı bir kavramdır. Kısaca, izlenim yönetimi bireyin bir eşya, grup, olay veya kendisi hakkında başkalarının izlenimini şekillendirme çabası olarak tanımlanmaktadır.[1]

Öz sunum, başta sosyal psikoloji olmak üzere klinik psikoloji, gelişim psikolojisi, spor psikolojisi, endüstriyel ve örgüt psikolojisi gibi psikolojinin birçok dalında çalışılmakta olan bir kavramdır. Ayrıca siyaset bilimi, pazarlama ve sosyoloji alanlarında da yaygın olarak ele alınır. Özellikle sosyolog Erving Goffman'ın "Günlük Hayatta Benliğin Sunumu" adlı kitabı bu kavramı detaylı olarak ele alan değerli bir eserdir.[1]

Öz Sunum Türleri

Bireyler, sosyal dünyada belirli bir statüye gelebilmek, hedeflerine ulaşmak, arkadaşlık ilişkisi kurmak, psikolojik iyi hallerini güçlendirmek ya da kabul edilir genel kimlik oluşturmak için sosyal ve toplumsal normlara uygun bir benlik imajı sunmaya çalışırlar.[1] Bireyler içinde bulundukları ortamın niteliğine, etkileşimde bulundukları kişilerin özelliklerine, sosyal rollerine, kendi kişilik özelliklerine ve başkalarının tercih ve inançlarına göre çeşitli öz sunum senaryoları (profilleri) geliştirirler. Bu senaryolar içinde bulunulan durum ve dinleyicilerin özelliklerine göre aktive olur.[2] Örneğin, bireyin yakın arkadaşları ile birlikteyken tutum ve davranışları, iş görüşmesinde takınacağı tutum ve davranışlarından büyük ölçüde farklıdır.[1] Bireylerin kendini sunmada izledikleri amaca bağlı olarak iki öz sunum türünden bahsedilebilir: Stratejik ve Özgün (Dışavurumcu) Öz Sunum

Stratejik Öz Sunum

Stratejik öz sunum başkalarının bireye dair düşüncelerini belirli bir amaç doğrultusunda bilinçli ve kasıtlı olarak manipüle etme odaklıdır.[2] Jones ve Pittman (1982) bireylerin öz sunumlarında sıklıkla kullandığı beş stratejik teknik sınıflandırmıştır.[3] Bu teknikler kendini yükseltme, sokulganlık (kendini zorla kabul ettirme), gözdağı verme, örneklendirme ve yalvarma olarak belirtilmiştir.

  • Kendini Yükseltme: Bireyin başarı ve yeteneklerini öne sürerek başkalarını kendi yeterliği konusunda ikna etme girişimi olarak tanımlanmıştır.
  • Sokulganlık (Kendini zorla kabul ettirme): Bireyin başkalarının kendisinden hoşlanmasını sağlamak için yaptığı girişimlerdir. Etkileşim içinde bulunulan kişiye olumlu şeyler söylemek, espri yapmak bu girişimlere örnek verilebilir.
  • Gözdağı verme: Bireyin başkaları tarafından tehlikeli ve gücü elinde bulundurma izlenimine ilişkin girişimleridir.
  • Örneklendirme: Bireyin başkaları tarafından çalışkan, sorumluluk sahibi, fedakâr ve işine bağlı biri olarak görülmeyi sağlayacak girişimleridir.
  • Yalvarma: Bireyin kendisini güçsüz ve çaresiz göstererek başkalarından merhamet görme ve onların yardımını alma girişimleri olarak gösterilir. Özellikle kendini yükseltme ve sokulganlık sosyal etkileşimin en yaygın hedefleri olarak gösterilebilir.[3] Bu sınıflandırma birçok alanda çalışmalara konu olmuştur. Örneğin, Bolino ve Turnley (1999) bu sınıflandırmadan yola çıkarak özel sektörde kullanılmak üzere izlenim yönetimi ölçeği geliştirmiştir.[4]

Özgün (Dışavurumcu) Öz Sunum

Dışavurumcu (özgün) öz sunum, insanların eylemlerinde kendi benlik kavramlarını kanıtlama ve geçerli kılma çabalarını kapsamaktadır. Bu öz sunum türünde dikkat çeken nokta, bireyin öz kavramına ilişkin önemli gördüğü yönlerini yansıtmasıdır. Benlik kavramına ilişkin özellikler diğer insanlar tarafından tanınıp onaylanmadığı sürece değer taşımaz. Örneğin, bireyin zeki ve yaratıcı olduğunu düşünmesi, başkalarının da onu zeki ve yaratıcı gördüğü sürece anlam kazanacaktır.[5] Kişi bu süreçte davranışlarıyla benliğini doğru sergilediğini düşünse de, az da olsa yüceltilmiş bir benlik kavramı yansıtabilir. Fakat öz sunumlarında bilinçli bir özel izlenim oluşturma çabaları yoktur.[2]

Öz sunumun işlevleri

Sosyal etkileşimi kolaylaştırma

Günlük hayattaki öz sunumun işlevlerine ilk olarak Goffman (1959) değinmiştir. Goffman’a göre öz sunumun en temel işlevi sosyal durumların doğasını açıklamaktır. Günlük hayatta sosyal etkileşimlerin çoğu, roller tarafından yönetilir. Her bireyin farklı ortamlarda sahip olduğu (oynadığı) roller vardır. Bu roller etkili bir şekilde oynandığında sosyal etkileşim sorunsuz bir şekilde devam eder.[6] Örneğin pilotlardan öz güvenli ve ağır başlı olmaları beklenir. Pilotlar yolcuları bu özelliklere sahip olduğuna inandırdığı sürece, yolcular uçakta sakin kalırlar ve düzenli davranırlar. Uçakta pilotun beklenenden farklı bir öz sunum sergilemesi, yolcuların panik olmasına ve sosyal etkileşimin olumsuz sonuçlar doğurmasına sebep olabilir.[7] Goffman'a göre sosyal hayat oldukça iyi yapılandırılmıştır. Bazı durumlarda bu yapılar resmi şekilde oluşturulurken bazı durumlarda ise resmi olmayan, üstü kapalı (örtük) olarak oluşturulurlar. Örneğin, Beyaz Saray'daki resmi yemeklerin katı protokol kuralları içermesi, sosyal hayatın resmi yapılaşmasına örnek verilebilir. Naziklik ya da kibarlık normları ise örtük olarak kavranan ve sosyal hayatı yönlendiren yapılardır. Bu normlar içinde her bireyin sosyal maskelerinin olduğuna değinen Goffman, her bireyin sosyal maskelerini yüceltme ve devam ettirme eğilimi olduğunu belirtmektedir. Bu amaçla bireyler kendilerini farklı sunmayı ya da gerçekte ne hissedip ne düşündüklerini söylememeyi tercih ederler. Örneğin; birey çoğunlukla başkasından aldığı hediyeleri beğendiğini ya da başka birinin yeni saç stilini güzel bulduğunu belirtir.[6] Bu tarz öz sunum davranışlarının temelinde, sosyal karmaşadan kaçınma ve stresi azaltma gibi amaçların olduğu bulunmuştur.[8]

Maddi ve sosyal ödül elde etme

Bireyler maddi ve sosyal ödül kazanma, diğer bir deyişle, maddi ve sosyal cezalardan kaçınmak için başkalarının gözünde özel izlenim yaratmaya çalışırlar. Daha önce de bahsedildiği gibi birey çıkarları doğrultusunda başkalarının kendisini belirli bir şekilde görmesini ister. Örneğin, çalışanlar maddi çıkarları gereği akıllı, yetenekli ve işine bağlı görünürler. İşverenlerinin gözünde bu ideal izlenimi yaratıp sürdürebildikleri ölçüde terfi alırlar. Sosyal ödüller belirli özelliklere sahip olduğumuza ilişkin başkalarını ikna edebilme yeteneğine de bağlıdır. Lider olmak, lider olabilme yeterliliğine sahip olunduğu konusunda başkalarını ikna edebilmeyle ilişkilidir.[7]

Jones (1990), öz sunum stratejilerinin etkileşimde bulunulan kişi (dinleyici ) üzerinde güç elde etme amaçlı olduğunu belirtmiştir. Birey, başkalarının onu nasıl gördüğü üzerinde kontrollü olduğu sürece sosyal etkileşimde gücü elinde bulundurur. Kişi elinde bulundurduğu bu gücü sosyal bir ödül olarak algılar. Fakat stratejik öz sunum tam olarak başkalarını aldatma ya da başkaları tarafından kandırılmak anlamına gelmemektedir. Daha önce bahsedildiği gibi birey kendinde olumlu olarak gördüğü özellikleri samimi bir şekilde başkalarına sunma amaçlı öz sunum gerçekleştirebilir. Gerçeğe uymayan biçimde kendini yanlış tanıtma ve yalan söylemek stratejik öz sunum dışında kalan istisnai durumlardır.[7] Ayrıca öz sunum güç elde etme dışında birçok güdü tarafından yönetilir. Bireyler hem yabancıların olduğu ortamlarda hem de tanıdık durumlarda (arkadaşlar arasında ya da evlilik süresince) bilinçli dikkat ve kontrol gerektirmeyen öz sunum stratejileri uygularlar.[1]

Benliğin yapılandırılması

Başkalarının gözünde belirli bir izlenim yaratma çabası belirli bir kimlik oluşturma amacına dayanmaktadır.[1] Bu tarz öz sunum davranışları daha öznel ve kişisel işleve hizmet eder. Bireyin başkalarını belirli özelliklere sahip olduğu konusunda ikna etmesi, aynı zamanda kendini de buna inandırması anlamına gelmektedir. Özellikle ergenlik döneminde kimlik yaratmak için başlatılan öz yapılandırma süreci, rutin olarak farklı kimliklerin denenmesi ve başkalarının bu kimliklere olan tepkilerinin ölçülmesiyle devam eder. Öz yapılandırma halihazırda oluşturulmuş öz görüşü (self view) doğrulama amacını da içerir.[7] Örneğin, varlıklı bir kişinin kıyafetlerini, kullandığı elektronik eşyaları varlıklı biri olduğunu gösterir şekilde tercih etmesi buna örnek verilebilir. Swann (1990) öz yapılandırmanın bu formunu ‘öz doğrulama’ olarak tanımlamıştır.[7] Ayrıca Schneider (1969)’a göre, bireylerin olumlu öz sunum sergileme eğilimleri öz saygılarını devam ettirme veya yükseltme motivasyonundan da kaynaklanır. Başkalarından övgü, iltifat içerikli geri bildirim alacak şekilde öz sunum sergileyen kişiler, öz saygılarını da korumuş olurlar.[9]

Öz sunum işlevleri birbirinden kavramsal olarak farklı olsa da, üç işlev günlük hayatta eş zamanlı faaliyet göstermektedir. Örneğin hava yolları pilotunun kendinden emin tavrı yolcuları telkin edip başarılı bir uçuşu sağladığı gibi işlerini ve mevkilerini korumalarına da yardımcı olur, hem de kendilerini özgüvenli bireyler olarak görmelerini sağlar.[7]

Öz Sunumda Otomatik ve Kontrollü Bilişsel Süreçler

İnsanların bilişsel kaynakları limitli olduğu için aynı anda birden fazla bilişsel görevi gerçekleştirmeleri zordur. Eğer bir süreç otomatik ise aynı anda ikinci bilişsel görevle uğraşılması, ilk süreci olumsuz yönde etkilemez. Eğer süreç kontrollü ise, ikinci bilişsel kaynak gerektiren görev ilk süreci olumsuz etkiler. Otomatik süreçler rutin durumlarda ortaya çıkma eğilimindedirler. Otomatik süreçler bireyin bilinçli farkındalığının dışında, görece daha az efor gerektiren, otonom (özerk) ve istemsiz olarak tanımlanır.[10]

Diğer davranışlar gibi benlik sunumu da otomatik ve kontrollü bilişsel süreçler içerir. Birey öz sunumlarında hem amaca yönelik otomatikleşen, öğrenilmiş senaryolar kullanır, hem de istemli davranışlar sergiler. Benlik sunumunda otomatiklik, kişi aşina olduğu kişi ve durumlarla karşılaştığında, kendini güvende hissettiği kişilerin yanındayken görülür. Örneğin arkadaşlar arasında ya da evde dinlenirken otomatik öz sunum senaryoları kullanılır.[1] Leary ve arkadaşları (1994) yaptıkları bir çalışmada, üniversite öğrencilerinin aynı cinsiyetten arkadaşları ve tanıdıklarıyla ile beraberken, başkalarının onları nasıl değerlendirdiğiyle ilgili daha az düşündüklerini bulmuştur.[1]

Schlenker ve Pontari (2000)’e göre, birey imajını tehdit edecek, bilinmeyen, aşina olunmayan kişi ve durumlarla karşılaşırsa benlik sunumunun otomatikliği sona erer. Benlik sunum senaryoları bilişsel alarm verirler. Böylece kişinin dikkati sunmak istediği imajına yöneltilmiş olur. Durum ve izleyen kişi önemli ise ve birey ne tür izlenim kazandıracağı konusunda belirsizlik yaşıyorsa öz sunumda kontrollü sürecin hakimiyeti başlar. Örneğin, iş görüşmelerinde ve önemli buluşmalarda birey için iyi bir öz sunum sergilemek oldukça önemlidir. Fakat birey olası sonuçlar hakkında belirsizlik yaşar. Böyle durumlarda birey nasıl davranacağını, neler söyleyeceğini planlayıp tekrarlama eğiliminde olur.[1] Fakat kontrollü benlik sunumu çok yorucu ve efor sarf edici olabilir. Yapılan bir çalışmada bireylerin öz sunumlarının, zorlayıcı ve normlara ters düşen durumlarda (eleştirel birinin karşısında vb) öz düzenlemelerini olumsuz yönde etkilediği bulunmuştur. Öz kontrol gerektiren davranışlar bireyin öz düzenleme kaynaklarını tüketeceği için daha az kontrollü öz sunum davranışlarına yol açar (çok konuşma ve kibirli görünmek gibi).[11]

Öz sunum ile ilgili bazı araştırmalar

  • Öz sunum için belirleyici noktalardan biri etkileşimde bulunulan hedef kişidir. Örneğin, bulgular bireylerin öz sunumlarının yabancılara ve arkadaşlarına göre farklılaştığı yönündedir. Çalışmaya göre, birey arkadaşları ile iletişim halindeyken kendini daha özgün sunarken, yabancı birine kendini öz yükseltici şekilde sunar. Buna göre, farklı dinleyicilerin farklı öz sunum stratejilerini aktive ettiği sonucu çıkartılabilir. Sosyal bağlam ile belirli öz sunum stratejilerinin otomatik etkileşimini göstermek için bir çalışmada bir gruba, kendilerini arkadaşlarına öz yükseltici şekilde sunması diğer gruba da arkadaşlarına özgün bir şekilde sunması istenmiştir.  Diğer gruba kıyasla, arkadaşlarına kendilerini öz yükseltici şekilde sunan bireyler konuşma içeriğini daha az hatırlamışlardır. Bu da öz sunum stratejisiyle sosyal bağlamın uyuşmadığı durumlarda, bireyin fazla bilişsel kaynak tükettiğini ve öz sunum sürecinin otomatikten kontrollü sürece geçtiğini göstermektedir.[12]
  • Baldwin ve Holmes (1987) çalışmasında dinleyicilerin fiziksel olarak bulunmadığı ortamda bile (örneğin; gözde canlandırıldığında) bireylerdeki belirli öz sunum stratejilerini etkinleştirdiği bulunmuştur. Üniversite öğrencileri seksi içerikli bir filmi değerlendirirken, bir ebeveynini gözünde canlandırırsa (ebeveynini gözünde canlandırmadan yaptığı değerlendirmeye kıyasla) film için daha olumsuz bir değerlendirmede bulunurlar.[1]
  • Kadın ve erkeklerin öz sunumları arasındaki farkı anlamaya yönelik çalışmalar da yapılmıştır. Bir meta analitik çalışmada, cinsiyet ile kendini açma arasında anlamlı bir ilişki bulunmuştur. Kısaca, kadınlar erkeklere kıyasla daha fazla kendilerini açma eğilimindedirler.[13]
  • Leary ve arkadaşlarının (1994) çalışma bulgularına göre, erkekler yeterlik konusunda kendilerini daha olumlu sunarken, kadınlar sosyal-duygusal özellikler ile kişiler arası ilişkiler bağlamında kendilerini daha olumlu sunma eğilimindedir.[14]
  • Başka bir çalışmanın bulgularına göre düşük öz belirleme (self- determination) düzeyine sahip kişilerin öz sunum stratejilerini daha sık kullandıkları bulunmuştur. Diğer bir deyişle, kontrol odaklı kişiler öz sunum stratejilerine daha fazla başvururken, özerklik (otonom) düzeyleri yüksek olan bireyler öz sunum stratejilerini daha az kullanmışlardır.[3]
  • Sosyal ağ sitelerinin popülerliğinin artmasıyla Facebook gibi sosyal ağ sitelerinde bireylerin öz sunumlarını araştıran birçok çalışma yapılmıştır. Bir çalışmada günlük hayatta olduğu gibi online ortamda da bireylerin kendilerini daha olumlu, öz yükseltici şekilde sundukları (Facebook’da kilosundan rahatsız olan kişilerin fotoğraflarını keserek paylaşması) bulunmuştur.[15]
  • Öz sunum biçimlerinde kültürel farklılıkların olduğu gözlenmiştir. Toplulukçu kültürde yaşayan bireyler öz sunumlarında alçak gönüllü olma eğilimindeyken, bireyselci kültürlerde yaşayan bireyler başarılarıyla övünme gibi öz yükseltici davranışlar sergilemektedir.[16]
  • Başka bir çalışmada ise aynı kültür içinde de farklı kültürel benlik kurgusuna sahip kişilerin öz sunumlarının farklılaştığı ifade edilmiştir. Karşılıklı bağımlı benlik kurgusuna sahip kişiler, daha alçak gönüllü ve sosyal açıdan duyarlı davranma eğilimindeyken, bağımsız benlik kurgusuna sahip bireyler özerk ve kendine güvenir şekilde öz sunum senaryoları kullanmaktadır.[17]

Ayrıca bakınız

Kaynakça

  1. ^ a b c d e f g h i j Boş kaynak (yardım) Schlenker, B.R. Self-presentation.  In M.R. Leary & J.P. Tangney (Eds.), Handbook of self and identity (2nd ed., pp.542-570).  New York, NY, US: Guilford Press; US.
  2. ^ a b c Schlenker, B. R.  (1980).  Impression management: The self-concept, social identity, and interpersonal relationships.  Monterey, CA: Brooks/Cole.
  3. ^ a b c Lewis, M. A., & Neighbors, C. (2005). Self- Determination and the use of self- presentation strategies. The Journal of Social Psychology, 145(4), 469- 489.
  4. ^ Bolino, M. C. & Turnley W. H. (1999). Measuring Impression Management in Organizations: A Scale Development Based on the Jones and Pittman Taxonomy. Organizational Research Methods, 2(2), 187- 206.
  5. ^ Hogg, M. A., & Vaughan, G. M. (2007). Sosyal Psikoloji (İ. Yıldız, & A. Gelmez, Çev.). Ankara: Ütopya Yayınevi. (2005).
  6. ^ a b Goffman, Erving (2009). Günlük Yaşamda Benliğin Sunumu. Metis Yayıncılık. 
  7. ^ a b c d e f "Self Presentation" (PDF). University of Washington UW. 5 Mart 2016 tarihinde kaynağından (PDF) arşivlendi. Erişim tarihi: 4 Ocak 2016. 
  8. ^ DePaulo, B. M., Kashy, D. A., Kirkendol, S. E., Wyer, M. M., & Epstein, J. A. (1996). Lying in everyday life. Journal of Personality and Social Psychology, 70, 979- 995.
  9. ^ Leary M. R. & Kowalski, R. M. (1990). Impression management. Psychological Bulletin, 107(1), 34- 47.
  10. ^ Bargh, J. A. (1996). Higgins, E. T.; Krunglanski, A. W. (Ed.). Automaticity in Social Psychology. New York: Guilford Press. ss. 169-183. 
  11. ^ Vohs, K. D., Baumeister, R. F., & Ciarocco, N. J. (2005). Self- regulation and self- presentation: Regulatory resource depletion impairs impression management and effortful self presentation depletes regulatory resources. Journal of Personality and Social Psychology, 88, 632–657.
  12. ^ Tİce, D. M., Butler, J. L., Muraven, M. B., & Stillwell A. M. (1995). When modesty prevails: Differential favorability of self-presentation to friends and strangers. Journal of Personality and Social Psychology, 69(6), 1120- 1138.
  13. ^ Dindia, K. & Allen, M. (1992). Sex differences in self-disclosure: A meta-analysis. Psychological Bulletin, 112(1), 106- 124.
  14. ^ Dominick, J. R. (1999). Why do you think you are? Personal home pagesand self-presentation on the world wide web. Journalism & Mass Communication Quarterly, 76(4), 646- 658.
  15. ^ Zhao, S., Grasmuck, S., & Martin, J. (2008). Identity construction on Facebook: Digital empowerment in anchored relationships. Computers in Human Behavior, 24, 1816–1836
  16. ^ Alicke, M. D., & Sedikides, C. (2009). Self enhancement and self- protection: What they are and what they do. European Review of Social Psychology, 20, 1–48.
  17. ^ Lalwani, A. K., & Shavitt, S. (2009). The “me” I claim to be: Cultural self- construal elicits self presentational goal pursuit. Journal of Personality and Social Psychology, 97, 88–102.

İlgili Araştırma Makaleleri

Sosyal biliş sosyal etkileşimde rol oynayan bilgiyi işleme, kodlama, depolama ve hatırlama gibi bilişsel süreçlerdir. İnsanların kendilerini kuşatan fiziksel, sosyal çevrelerini ve çevreleriyle olan ilişkilerini, diğer insanlar ve kendileri hakkında nasıl izlenim oluşturduklarını, nasıl hissettiklerini ve düşündüklerini ve bu türden bir düşünce biçiminin yargıları ve davranışları nasıl etkilediğini incelemektedir. Toplumsal bağlamdan etkilenen ve toplumsal bağlamı etkileyen bilişsel süreç ve yapıları incelemektedir Ancak sosyal biliş terimi diğer psikoloji ve bilişsel sinirbilim alanlarında yaygın şekilde kullanılmaktadır. Bu alanlarda sosyal biliş terimi çoğunlukla otizm ve diğer bozukluklar nedeniyle kesintiye uğrayan çeşitli sosyal becerilere karşılık gelmektedir. Bilişsel sinirbilim alanında ise sosyal bilişin biyolojik temelleri araştırılmaktadır. Benzer şekilde Gelişim psikolojisi alanında da sosyal biliş becerileri gelişimsel perspektifle incelenmektedir.

<span class="mw-page-title-main">Sosyal psikoloji</span> toplumun insanların düşüncelerini ve davranışlarını nasıl etkilediğini araştıran bilim dalı

Sosyal psikoloji bireylerin düşüncelerinin, iç dünyalarının ve davranışlarının başkalarının gerçek, hayalî ve anlaşılan oluşundan nasıl etkilendiğine dair bir bilimsel çalışmadır. Bu alanda araştırma yapanlar genellikle psikolog veya sosyolog'lardan oluşmaktadır. Buna rağmen bütün sosyal psikologlar hem birey, hem de topluluk bazında çalışırlar. Benzerliklerine rağmen iki alan amaçları, yaklaşımları, yöntemleri ve terimlerinde farklılaşırlar. Biyofizik ve kavrama psikolojisi gibi sosyal psikoloji de disiplinlerarası bir alandır.

<span class="mw-page-title-main">Albert Bandura</span>

Albert Bandura, sosyal öğrenme kuramı ve öz yarar teorisi üzerindeki çalışmalarıyla tanınan Kanadalı ünlü psikolog.

Kişilik psikolojisi, bireylerin kendilerine özgü davranış, düşünce ve duygu biçimleriyle ilgilenir.

Benlik kaynaklarının tükenmesi, öz-kontrol ya da özgür irade gücünün kullanılabilecek sınırlı kaynaklara dayandığı düşüncesini ifade etmektedir. Zihinsel aktivite için enerji düşük olduğunda, öz kontrol zayıflar ve bu durum benlik kaynaklarının tükenmesi olarak adlandırılır. Özellikle, benlik kaynaklarının tükenmesi durumunun deneyimlenmesi, kişinin daha sonraki aktivitelerde kendini kontrol etme becerisini zayıflatır. Öz-kontrol gerektiren benlik kaynaklarını tüketici bir görev, sonrasında gelen öz-kontrol görevi için, her ne kadar görevler birbiriyle ilişkisiz görünse de, engelleyici bir etki yaratır. Öz-kontrol benliğin hem birey hem de bireylerarası düzeyindeki işlevinde önemli bir role sahiptir. Bu nedenle, benlik kaynaklarının tükenmesi, deneysel psikolojide ve spesifik olarak sosyal psikolojide önemli bir konudur, çünkü mekanizması, insanın öz-kontrol süreçlerinin anlaşılmasına katkıda bulunmaktadır.

<span class="mw-page-title-main">Roy Baumeister</span> Amerikalı psikolog

Roy F. Baumeister Florida State Üniversitesi’nde bir profesördür. Baumeister, benlik, sosyal dışlanma, benlik kaynakları tükenmesi, ait olma ihtiyacı, cinsellik, öz-kontrol, öz-saygı, kendine zarar veren davranışlar, saldırganlık, sorumluluk ve özgür irade alanında çalışmaları bulunan bir sosyal psikologtur. 500’den fazla makale yazmış, yaklaşık 30 kitap için yazarlık, yardımcı yazarlık ya da editörlük yapmıştır. Lisans derecesini, Princeton Üniversitesi’nden, yüksek lisans derecesini Duke Üniversitesi’nden, doktora derecesini ise 1978 yılında Princeton Üniversitesi’nden almıştır.

Benlik; öz varlık, birini kendisi yapan şey, onu diğerlerinden ayıran temel şey, kendilik olarak farklı biçimlerde tanımlanabilen bir kavramdır. Daha genel anlamda ise benlik, özne olarak "ben"in nesne olan "ben" hakkında düşünmesi olarak ifade edilebilir.

Ayna benlik, bireylerin benlik görüşlerinin başkalarının kendilerini nasıl gördüğü algısı yoluyla etkilendiği süreçlerdir. Ayna benlik hem "kişinin kendi hakkındaki görüşlerini" hem de "başkalarının kendisi ile ilgili görüşlerine yönelik algısını" kapsamaktadır. Yansıtılmış değerlendirme, yansıyan benlik gibi kavramlarla da eş anlamlıdır.

Kendini tanıma psikolojide kullanılan bir terimdir ve bireyin “Ben neye benziyorum?” sorusuna cevap verirken kullandığı bilgiyi tanımlar. Bu sorunun cevabına yönelik kendini tanıma süreci, öz farkındalık ve öz bilinç gerektirir.
Kendini tanıma benliğin, daha doğrusu benlik kavramının, bir bileşenidir. Kişinin kendisinin veya özelliklerinin bir bilgisidir ve benlik kavramının gelişimine rehberlik eden bilgiyi aramak için bir arzudur. Kendini tanıma, benzersiz şekilde bizi kendimizle eşleştiren nitelikleri ve bu niteliklerin dinamik olup olmadığı üzerine teorileri içeren şekilde, zihinsel temsillerimiz hakkında bizi bilgilendirir.
Benlik kavramının üç ana yönü olduğu düşünülmektedir:

Çoklu benlik Yaklaşımı, genel olarak kişilik kavramını, bir çoklu benlik durumlarının toplamı olarak ele alan yaklaşımdır. Kişilik, bağlama göre aktif olan ve her birinde farklı duygusal, bilişsel, davranışsal özellikler barındıran benliklerin bir toplamıdır. Pek çok araştırmacı kabul etmektedir ki, günümüzde benliğin tek ve farklılaşmamış açıklamaları bir yanlışı yansıtmaktadır. Benliği görece birbirinden ayrışık ve birbirinden farklı kimliklerden(her bir kimlik kendi benlik bilgisine sahiptir) oluşmuş bir repertuvar olarak görmek daha doğru bir yaklaşımdır. Bu kimlikler benlik yönü olarak adlandırılabilir ve her benlik yönünün kendine ait davranışsal, duygusal, bilişsel özellikleri vardır. Her benlik yönünü, bireyin önemli ihtiyaçlarını, hedeflerini ve motivasyonlarını yansıtan psikolojik bir tuval olarak değerlendirmek mümkündür. Örneğin kişinin sporcu benlik yönü, her gün spor yaptığı fitness salonuna girdiği anda aktif olacaktır ve spor yaparak geçirdiği süre boyunca da bu benlik yönü ile ilgili bilişsel, davranışsal, duygusal özellikler aktif kalmaya devam edecektir. Ancak kişi spor yaptıktan sonra eve gelip çocuklarına yemek hazırlamaya başladığı anda ise kişinin annelik-babalık benlik yönü aktif olacak ve bu benlik yönünün özellikleri bu süre boyunca sergilenecektir.

Sosyal karşılaştırma teorisi, 1954 yılında sosyal psikolog Leon Festinger tarafından geliştirilmiş bir sosyal psikoloji kuramı.

Sosyal kimlik kuramı, grup olgusunun analizinde iç grup dinamikleri, gruplar arası ilişkiler ve kolektif benliğe yönelik açıklamalar getiren bir sosyal psikoloji kuramıdır. Sosyal psikologlar Henri Tajfel ve John Turner tarafından geliştirilmiştir. Kişisel bilişsel süreçleri, kişiler arası etkileşimleri ve sosyolojik süreçleri bir arada ele alarak sosyal kimlik kavramının farklı analiz düzeylerinden incelenmesini mümkün kılmaktadır.

Öz belirleme teorisi, kişilik gelişiminin ve davranışların örgütlenmesinin arkasında yatan içsel süreçlere odaklanan bir motivasyon ve kişilik kuramı olarak Edward Deci ve Richard Ryan tarafından geliştirilmiştir. Öz belirleme teorisi davranış düzenlemesi ile ilgili motivasyonları ve kaynakları açıklayan kapsayıcı bir kuramdır. Bu kurama göre, bireyin sosyal etkileşim sürecinde karşılaştığı tutum ve davranışları değerlendirip benimsemesi, güdülenme mekanizmaları aracılığıyla gerçekleşmektedir.

Sosyal sinirbilim, biyolojik sistemlerin sosyal süreçleri ve davranışları nasıl gerçekleştirdiklerini anlamaya ve sosyal süreçler ve davranış teorilerini bilgilendirmek ve düzeltmek için biyolojik kavram ve yöntemleri kullanmaya adanmış disiplinlerarası bir alandır. İnsanlar temelde bireyciden ziyade sosyal bir türdür. Bu sebeple Homo sapiens bireyin ötesinde çiftler, aileler ve gruplardan şehirler, medeniyetler ve kültürlere kadar çeşitli organizasyonlar oluşturabilir. Bu ortaya çıkan yapılar, onları desteklemek için nöral ve hormonal mekanizmalarla birlikte gelişmiştir çünkü sonuçta ortaya çıkan sosyal davranışlar, bu organizmaların çoğalmayacak kadar uzun süre yavruların hayatta kalmasına, çoğalmasına ve bakımını sağlamasına yardımcı olmuştur. "Sosyal sinirbilim" terimi, üç ayda bir 1988-1994 yılları arasında yayınlanan "Sosyal Sinirbilim Bülteni" adlı bir yayında ilk olarak ortaya kondu. Terim daha sonra John Cacioppo ve Gary Berntson tarafından 1992'de Amerikalı Psikolog'da yayınlanan bir makalede popüler hale getirildi. Cacioppo ve Berntson, sosyal sinirbilimin meşru babaları olarak kabul edilir. Halen genç bir alan olan sosyal sinirbilim, beynin sosyal etkileşimlere nasıl aracılık ettiğine odaklanarak duyuşsal sinirbilim ve bilişsel sinirbilim ile yakından ilgilidir. Sosyal bilişin biyolojik temelleri sosyal bilişsel sinirbilimde incelenir

<span class="mw-page-title-main">Prososyal davranış</span>

Prososyal davranışlar, olumlu sosyal davranışlar ya da başkalarına yarar sağlama niyeti; yardım etmek, paylaşmak, bağış yapmak, işbirliği yapmak ve gönüllülük gibi, diğer insanlara ya da bir bütün olarak topluma fayda sağlayan sosyal davranışlar bütünüdür. Bunlara ek olarak kurallara uymak ya da sosyal olarak kabul edilen davranışlarla uyum içinde olmak da prososyal davranışlar arasında sayılmaktadır.

Benlik saygısı, bireyin kendi değerine dair yapıyor olduğu öznel değerlendirmedir. Benlik saygısı, bireyin kendi hakkındaki inançlarını ve zafer kazanma, umutsuzluk, gurur ve utanç duyma gibi duygusal durumları kapsar. Benlik saygısı, kişinin kendi hakkındaki düşünceleri anlamına gelmekte olan benlik kavramından farklı olarak, bireyin kendisi hakkındaki olumlu ve olumsuz değerlendirmelerini ve bu değerlendirmelerin ortaya çıkardığı duygulanımları kapsamaktadır.

Psikoloji temel bilimi, psikoloji alanında yapılan araştırmaların bazıları, uygulanan psikolojik disiplinlerde yapılan araştırmalardan daha "temel" dir ve doğrudan bir uygulaması yoktur. Psikoloji içerisindeki temel bilim yönelimini yansıttığı düşünülen alt disiplinler arasında biyolojik psikoloji, bilişsel psikoloji, nöropsikoloji vb. alt dallar sayılabilmektedir. Bu alt disiplinlerdeki araştırmalar, metodolojik titizlik ile karakterizedir. Psikolojinin temel bilim olarak kaygı, davranış, biliş ve duyguların altında yatan yasaları ve süreçleri anlamaktır. Temel bilim olarak psikoloji, uygulamalı psikoloji için bir temel sağlar. Uygulamalı psikoloji, aksine, temel psikolojik bilimlerin ortaya koyduğu psikolojik ilkelerin ve teorilerin uygulanmasını içerir; bu uygulamalar zihinsel ve fiziksel sağlık ayrıca eğitim gibi alanlarda sorunların üstesinden gelmeyi veya refahı artırmayı amaçlamaktadır.

Öz-referans etkisi, insanların kendilerinin olayın içinde yer alıp almadıklarına bağlı olarak bilgiyi farklı şekilde kodlama eğilimidir. İnsanlardan kendileriyle ilgili olan bilgileri hatırlamaları istendiğinde, hatırlama ihtimalleri daha yüksektir.

<span class="mw-page-title-main">Erving Goffman</span>

Erving Goffman, bazıları tarafından "Yirminci yüzyılın en etkili Amerikan sosyoloğu" olarak kabul edilen Kanada doğumlu bir sosyolog, sosyal psikolog ve yazardır. 2007 yılında Times Higher Education Guide; onu Michel Foucault, Pierre Bourdieu ve Anthony Giddens'in arkasında ve Jürgen Habermas'ın önünde beşeri ve sosyal bilimlerde en çok alıntı yapılan altıncı yazar olarak listeledi.

<i>Zihin, Benlik ve Toplum</i>

Mind, Self, and Society, Amerikalı sosyolog George Herbert Mead'in öğretilerine dayanan, ölümünden sonra 1934'te öğrencileri tarafından yayınlanan bir kitaptır. Simgesel etkileşim teorisinin temeli olarak kabul edilir. Mind, Self, and Society'nin Charles W. Morris baskısı, kitap sözlü söyleme ve Mead'in öğrencilerinin notlarına dayandığı için kaynak hakkında tartışmalar başlattı. Bununla birlikte, öğrencilerinin derlemesi, Mead'in sosyal bilimlerdeki en önemli çalışmasını temsil eder. Bunların arasında Mead, rol teorisi, folklor metodolojisi, simgesel etkileşimcilik, bilişsel sosyoloji, eylem teorisi ve fenomenoloji gibi çeşitli düşünce okulları dahil olmak üzere insan davranışı, etkileşimi ve organizasyonuna ilişkin kavramsal bir görüş yayınladı.