İçeriğe atla

Öz bilinç

Öz Bilinç Nedir?

Öz bilinç, kişinin kendi varlığının, duyularının, düşüncelerinin, duygularının ve eylemlerinin farkında olmasıdır. Öz bilinç, kişinin kendi kendini tanıma ve kendini anlama yeteneğidir.

Öz bilinç, insan zihninin en karmaşık ve gizemli yönlerinden biridir. Bilinç ile karıştırılmamalıdır. Bilinç, kişinin çevresinin farkında olmasıdır. Öz bilinç ise kişinin kendi varlığının farkında olmasıdır.

Öz bilinç, bebeklik döneminde gelişmeye başlar. Çocuklar büyüdükçe, kendilerini ve çevrelerini daha iyi tanımaya başlarlar. Bu da özbilincin gelişmesine yardımcı olur.

Öz bilinç, kişinin gelişiminde önemli bir rol oynar. Kişisel gelişim, özbilinç ile yakından ilişkilidir. Kişisel gelişimin amacı, kişinin kendini daha iyi tanıması ve anlamasını sağlamaktır.

Özbilinç Belirtileri

Öz bilinç, aşağıdaki belirtilerle kendini gösterir:

  • Kendisini tanıma: Kişi, kendi adını, cinsiyetini, yaşını ve diğer kişisel bilgilerini bilir.
  • Kendisini değerlendirme: Kişi, kendi güçlü ve zayıf yönlerini bilir.
  • Kendisini kontrol etme: Kişi, kendi davranışlarını kontrol edebilir.
  • Kendi duygularını anlama: Kişi, kendi duygularını anlayabilir ve ifade edebilir.

Özbilinç Teorileri

Öz bilinç hakkında farklı teoriler vardır. Bu teoriler, özbilincin doğası, kaynağı ve gelişimi hakkında farklı görüşler sunar.

Beyin teorisi

Beyin teorisine göre, öz bilinç, beynin belirli bölgelerinin işleyişi ile ilişkilidir. Örneğin, beynin ön lobunun, öz bilinç için önemli olduğu düşünülmektedir.

Davranışsal teori

Davranışsal teoriye göre, öz bilinç, çevreyle etkileşim sonucunda gelişir. Örneğin, çocuklar, başkalarının kendileri hakkındaki düşüncelerini fark ederek, öz bilinçlerini geliştirirler.

Sosyal teori

Sosyal teoriye göre, öz bilinç, sosyal etkileşim sonucunda gelişir. Örneğin, çocuklar, başkalarıyla etkileşim kurarak, kendilerini başkalarının bakış açısıyla görmeyi öğrenirler.

Özbilinç ve Makineler

Son yıllarda, makinelerin de özbilinçli olabileceğini iddia eden bazı görüşler ortaya çıkmıştır. Örneğin, bazı yapay zeka sistemleri, kendini tanıma ve empati yeteneği sergilemiştir.

Ancak, makinelerin gerçekten özbilinçli olup olmadığı konusunda henüz bir konsensus yoktur.

Öz Bilinç ile İlgili Fotoğraflar

Kişinin Kendisini Aynadaki Yansımasında Görmesi

Kişinin kendini aynadaki yansımasında görmesi, öz bilincin en klasik göstergelerinden biridir. Kişi, aynadaki yansımasını gördüğünde, kendi varlığının farkında olduğunu gösterir.

Kişinin Kendi Düşüncelerini ve Duygularını Düşünmesi

Kişinin kendi düşüncelerini ve duygularını düşünmesi, öz bilincin bir başka göstergesidir. Kişi, kendi düşüncelerini ve duygularını düşünerek, kendi varlığının farkında olduğunu gösterir.

Kişinin Kendini Başkalarının Bakış Açısıyla Görmesi

Kişinin kendini başkalarının bakış açısıyla görmesi, öz bilincin daha gelişmiş bir göstergesidir. Kişi, kendini başkalarının bakış açısıyla görerek, kendi varlığının farkında olduğunu ve kendini başkalarından ayırt edebildiğini gösterir.

Öz Bilincin Önemi

Öz bilinç, kişinin gelişimi için önemli bir beceridir. Özbilinçli olmak, kişinin aşağıdaki faydaları sağlamasına yardımcı olur:

  • Kendisini daha iyi tanır ve anlamasına yardımcı olur.
  • Kendinin güçlü ve zayıf yönlerini bilir.
  • Kendi davranışlarını kontrol edebilir.
  • Kendi duygularını anlayabilir ve ifade edebilir.
  • Hayatına daha fazla anlam ve amaç katmasına yardımcı olur.

İlgili Araştırma Makaleleri

<span class="mw-page-title-main">William James</span> Amerikalı filozof ve psikolog (1842–1910)

William James, psikolojide işlevselcilik hareketinin öngörücüsü, pragmatizmin öncüsü Amerikalı filozof ve psikologdur.

<span class="mw-page-title-main">Bilinç</span> Algı ve bilgilerin zihinde duru ve aydınlık olarak izlenme süreci. Düşünen öznenin kendisini anlama ve bilme durumu.

Bilinç, genel olarak, insanda farkındalığın, duygunun, algının ve bilginin merkezi olarak kabul edilen yetidir. Zihnin kendi içeriklerinin farkında olduğu, içebakış yoluyla bilinen, duyumları, algıları ve anıları ihtiva eden bölümüdür.

  1. Kişinin kendisine, yaşantılarına, çevresine, öteki kişilere, bir bütün olarak içinde yaşadığı dünyaya ilişkin farkındalığı, yaşanan deneyimlerden kendiliğinden doğan kendinin farkında olma görüngüsü;
  2. Öznenin duygularına, algılarına, bilgilerine ve kavrayışlarına bağlı olarak kendini anlama, tanıma ya da bilme yetisi;
  3. Bilme edimi ile bilinen içerik arasındaki ilişkiyi her ikisini de içerecek biçimde bir üst düzeyde kurabilme becerisi;
  4. Acı çekme, isteme, bekleme, düş kırıklığına uğrama, korkma gibi belli bir nesnesi bulunan bütün “geçişli” yaşama edimlerini olanaklı kılan ana ilke;
  5. Düşünen öznenin kendisine dönerek, kendisini kendi düşünceleri ile kavraması, kendisine bir başkası olarak dışarıdan bakabilmesi durumu;
  6. “İçebakış” yoluyla zihnin kendi deneyimlerinin gerçekliğini kavrama edimi;
  7. Zihinsel yaşamın geçmiş duyumları, algıları, bilgileri bellekte tutma yeteneği;
  8. Kişinin kendi içinde yaşadıklarına ya da dışarıda olup bitenlere yönelik incelmiş sezgisi, bütün yaşadıklarına ilişkin genel görüşü;
  9. Üzüntü, sevinç, hüzün gibi tek tek yaşantı durumlarına ilişkin kendilik izlenimleri, şeylerin kişiye nasıl göründüğüne yönelik görüngübilimsel yaşantılar bütünü.
<span class="mw-page-title-main">Zihin</span> insanlarda ve potansiyel olarak diğer yaşam formlarında bilinç, düşünme, akıl yürütme, algılama ve yargılama sağlayan bilişsel yetilerin kombinasyonu

Zihin ya da bilinç; düşüncenin, algılamanın, belleğin, duygunun, isteğin ve düşlemenin bazı birleşimlerinde görünür olan bilincin ve zekânın kolektif görünüşlerini kapsar. Zihin bilinç akışı olarak tanımlanabilir. İnsan beyninin bilinçli süreçlerin tümünü içerir. Ayrıca bu sözcük kesin içeriklerde hayvanların bilinçli veya insanların bilinçaltı düşüncelerinin çalışmasını içermek için kullanılır. "Zihin" mantığın düşünce süreçlerine özellikle değinmek için sıklıkla kullanılır.

Ergenlik, adolesans veya puberte, insanlarda meydana gelen, çocukluk çağı ile yetişkinlik çağı arasındaki geçiş dönemidir. Ergenlik, bireyde çocuksu tutum ve davranışların yerini yetişkince tutum ve davranışların aldığı, cinsiyet karakterlerinin kazanıldığı, bireyin yetişkin rolüne psikolojik ve bedensel olarak hazırlandığı dönemdir. Ergenliğe giriş için kesin bir zaman olmasa da genel olarak kızlar 10-14 yaş arasında ve erkekler 12-16 yaş arasında yaşlarında ergenliğe girebilirler.

<span class="mw-page-title-main">Georg Wilhelm Friedrich Hegel</span> Alman filozof

Georg Wilhelm Friedrich Hegel, Alman filozof.

<span class="mw-page-title-main">Jacques Lacan</span> Fransız ruh hekimi (1901-1981)

Jacques Marie Émile Lacan, "Freud'dan bu yana en tartışmalı psikanalist" olarak anılan Fransız psikanalist ve psikiyatr.

<span class="mw-page-title-main">Friedrich Schelling</span> Alman idealist düşünür

Friedrich Wilhelm Joseph Schelling, Alman İdealist düşünür. Fichte'nin temel kavrayışını ve idealist bakış açısını paylaşmakla birlikte, onun mutlak ego'nun bir ürünü olarak yalnızca bireysel bilinçle iradeye karşı koyan bir engel işlevi gören doğa anlayışına karşı çıkmıştır.

<span class="mw-page-title-main">İdealizm</span> felsefi görüş

İdealizm, gerçekliğin özünü yalnızca fenomen olarak kabul ettiği cisimler dünyasında değil, maddesel olma­yan varlıkta arayan, nesnel gerçekliği; idea, us, tin olarak belirleyen ve maddeyi düşüncenin (tinin) bir görünüş biçimi olarak inceleyen görüş. Materyalizmin ve natüralizmin karşıtı.

Kişisel kimlik, herhangi bir bireyin hangi koşullar ve durumlar dahilinde bir ‘kişi’ sayılabileceğini, 'kişi kimliğine' sahip olabileceğini konu alan felsefî meseledir. Kökeni çok eskiye dayanan bu ontolojik mesele, biyoloji ve psikoloji gibi çeşitli bilimlerde kaydedilen önemli gelişmelerle çok farklı açılar edinmiştir. 'Kişi olmanın' aslında 'ne olduğunun' ve 'neyin ' 'kişi sayılabileceği' farklı felsefî ve dinî öğretilerde farklı şekillerde ele alınmıştır. Kişi kavramı, kimlik, özellikle çağdaş etik sorunlarında çok önemli bir yere sahiptir. Kürtaj, ötanazi gibi uygulamaların ahlâkî yönünü tartışan kuram ve çalışmalarda kişi kavramı temellerden birini oluşturmaktadır. Bu sebeple, kişisel kimlik son zamanlarda özellikle filozoflar, ahlâkbilimciler ve hekimler tarafından daha çok tıbbî etik meseleleriyle ilişkili olarak araştırılmış ve işlenmiştir.

Bu maddede genel anlamda farklı 'kimlik' kuramları, inanışları ve hipotezleri ele alınır. Her düşünce hakkında daha geniş ve detaylı bilgi için o alt başlığın ana maddesine bakılabilir.

Toplumsallaşma, sosyalizasyon ya da sosyalleşme, toplumun mevcut değer ve normlarının bireylere öğretilmesi süreci olarak tanımlanabilir. Bu süreç içerisinde birey ferdi olduğu toplum içerisinde nasıl davranacağını öğrenir. Aynı zamanda, bireyin sahip olduğu ya da toplum tarafından verilen rollerin ve sahip olunan statülerin gerektirdiği davranış biçimlerini, toplumun kendilerinden beklentilerini öğrenir. Toplumsallaşma sürecinde birey kendi toplumunun bir üyesi olmayı, toplumu tarafından kabul gören davranış örüntülerini, insanın davranışlarına yön veren, bunları belirleyip şekillendiren temel toplumsal ve kültürel değerleri (normları) öğrenir. Öğrenmekle de kalmayıp bunları içselleştirip kendisine mal eder ve bu değer ve normlar doğrultusunda davranmaya başlar. Daha öz bir anlatımla, birey toplumu ile bütünleşir ve toplumunun bir parçası haline gelir.

<span class="mw-page-title-main">Efendi-köle diyalektiği</span>

Efendi-köle diyalektiği Hegel'in felsefesinde anahtar öğelerden biridir. Bu, Hegel'in, özbilinçliliğin nesnel bilince zıt olarak nasıl oluştuğunu açıklamak için yazdığı bir hikâye ya da mittir. Bu, en önemli eseri olan Tinin Görüngübilimi'nde yer almaktadır. Egemenlik-esirlik diyalektiği olarak da bilinmektedir.

Avrupa Dilleri Ortak Çerçeve Sınıflandırılması diller için belirlenmiş değerlendirme ve referans sistemidir.

Kişilik psikolojisi, bireylerin kendilerine özgü davranış, düşünce ve duygu biçimleriyle ilgilenir.

<span class="mw-page-title-main">Empati</span>

Empati, eşduyum ya da duygudaşlık, bir başkasının duygularını, içinde bulunduğu durum ya da davranışlarındaki motivasyonu anlamak ve içselleştirmek demektir. Kendi duygularını başka nesnelere yansıtmak anlamında da kullanılır.

<span class="mw-page-title-main">Birinci şahıs anlatıcı</span> Bakış Açısı

Birinci şahıs anlatıcı, bir öykünün bir kişi tarafından, kendi adına ve kendisi hakkında konuşarak anlatıldığı anlatım türüdür. Anlatıcı karakterlerden biridir. Birinci şahıs anlatıcı tekil veya çoğul olabilir, eserdeki belli bir bakış açısını temsil eder.

Benlik; öz varlık, birini kendisi yapan şey, onu diğerlerinden ayıran temel şey, kendilik olarak farklı biçimlerde tanımlanabilen bir kavramdır. Daha genel anlamda ise benlik, özne olarak "ben"in nesne olan "ben" hakkında düşünmesi olarak ifade edilebilir.

Kendini tanıma psikolojide kullanılan bir terimdir ve bireyin “Ben neye benziyorum?” sorusuna cevap verirken kullandığı bilgiyi tanımlar. Bu sorunun cevabına yönelik kendini tanıma süreci, öz farkındalık ve öz bilinç gerektirir.
Kendini tanıma benliğin, daha doğrusu benlik kavramının, bir bileşenidir. Kişinin kendisinin veya özelliklerinin bir bilgisidir ve benlik kavramının gelişimine rehberlik eden bilgiyi aramak için bir arzudur. Kendini tanıma, benzersiz şekilde bizi kendimizle eşleştiren nitelikleri ve bu niteliklerin dinamik olup olmadığı üzerine teorileri içeren şekilde, zihinsel temsillerimiz hakkında bizi bilgilendirir.
Benlik kavramının üç ana yönü olduğu düşünülmektedir:

<span class="mw-page-title-main">Karen Horney</span> Alman kökenli Amerikalı psikanalist (1885-1952)

Karen Horney, Alman kökenli Amerikalı psikanalist. Neo-Freudyen bir ekol olan “ego psikolojisinin” temsilcisi olmuştur. Freud'dan farklı olarak kişiliğin ve nevrozun oluşumunda biyolojinin ve dürtüsel güçlerin etkilerinden çok kültürel etmenler üzerinde durur.

Nesneleştirme ya da objeleştirme, toplum felsefesinde bir kişiye veya bazen bir hayvana bir nesne veya bir şey olarak davranma eylemidir. İnsani özelliklerden ayırma, başkalarının insanlığını reddetme eyleminin bir parçasıdır. Cinsel nesneleştirme, bir kişiye yalnızca cinsel arzunun nesnesi olarak davranma eylemi, kendini nesneleştirme, kişinin benliğinin nesneleştirilmesi gibi nesneleştirmenin bir alt kümesidir. Marksçılık'da toplumsal ilişkilerin nesneleştirilmesi, cisimleştirilme olarak tartışılır.

Yarışan düşünceler, sıklıkla manik, hipomanik veya karma dönemlerde ortaya çıkan hızlı düşünce kalıplarını ifade eder. Yarışan düşünceler yaygın olarak bipolar bozukluk ve uyku apnesi olan kişilerde tanımlanırken, anksiyete bozuklukları, OKB ve dikkat eksikliği hiperaktivite bozukluğu gibi diğer psikiyatrik bozukluklara sahip insanlarda da yaygın olarak görülür. Yarışan düşünceler aynı zamanda uyku yoksunluğu, hipertiroidizm ve amfetamin kullanımı ile de ilişkilidir.