İçeriğe atla

Öz Türkçe

Öz Türkçe ya da ÖzTürkçe; yabancı sözcüklerden arındırılmış, arı durumdaki Türkçedir. Öz Türkçecilik ise kullanımdaki dil içerisinden yabancı kökenli sözcüklerin atılarak yerine Türkçe kökenli sözcüklerin kullanıma sokulmasını amaçlayan bir yaklaşımdır.

Tarihsel gelişim

Osmanlı Dönemi

Türkçenin sadeleştirilmesi yanında arılaştırılmasının da gerekliliği düşüncesi Tanzimat Dönemi'ne değin uzanmaktadır.[1] Ziya Paşa dildeki yabancı sözcüklerin varlığını Türkçeye özgü söz varlığının olmayışına ve Türkçe ile ilgili kaynak yetersizliğine bağlıyordu.[2] İbrahim Şinasi dildeki Arapça ile Farsça sözcüklerin Türk diline uygun olarak yazılması gerektiğini savunmaktaydı. Bu düşünceleri yüzünden dönemin diğer sanat ve fikir adamlarından da eleştiriler almıştır.[3] Edebiyatçı Kemalpaşazade Said Bey “Arapça isteyen Urban’a gitsin / Acemce isteyen İran’a gitsin / Ki biz Türk'üz bize Türkî gerektir” dizeleri ile yabancı sözcük ve terkiplerden arındırılmış bir Türkçeyi savunmuştur.[4][5] Yazı dilinin sadeleşerek halkın anlayabileceği bir şekle dönüşmesi gerekliliğini dile getiren Namık Kemal bilimsel terimlerin, özellikle tıp ile ilgili kavramların Arapça ve Latinceden alınması yerine Türkçe karşılıklarının türetilmesini savunmaktaydı.[2] Türkçede güvercin, örümcek gibi sözcükler varken kebuter, ankebut gibi yabancı sözcüklerin kullanılmasına karşı olan Ahmet Mithat Efendi, Osmanlıcanın Islahı adlı makalesinde Arapçaya özgü izafet, sıfat, müzekker, müennes, müfred, cem gibi gramer kurallarının Türkçe gramere dahil edilmemesini ve Türkçenin Arapçadan ayrı, başlı başına bir dil olarak ele alınıp gramer kurallarının oluşturulmasını savunmaktaydı.[2] Türkçedeki yabancı kökenli sözcüklerin istenilen zaman terk edilebileceğini dile getiren Şemseddin Sami, et dururken lahim ya da guşt, gök dururken sema, sipihr, felek, asman, gendun gibi sözcük kullanımlarına karşı çıkmıştır.[2]

Ahmed Vefik Paşa, o dönem itirazlarla karşılanmasına rağmen basit ve kaba Türkçe diye sözlüklere dahil edilmeyen ve halk dilinde giderek unutulan abanmak, albeni, bağdaşmak, başlangıç, benimsemek, bitkin, bulgu, çatlak, çıkar, çılgın, dargın, dişlek, doğrulmak, dokunaklı, dolmuş, dönüştürmek, düşünce, esnek, ezgi, gelişmek, gezgin, görgü, ıkınmak, ilişik, kalıntı, kanıksamak, katlamak, kavşak, kaydırak, kollamak, kuruntu, ödlek, özen, pısırık, sağlamak, sağlam, saklambaç, sayın, sevimli, sezgi, soluk, sürekli, sürüm, süs, toplamak, toptan, vurgun, yadırgamak, yanardağ, yaşıt, yatalak, yorum gibi birçok sözcüğü Lehçe-i Osmanî sözlüğüne eklemiş, aynı zamanda yazılarında Türkçe tamlama kuralları ile muhayyir’ül-ukul yerine akıllar muhayyiri, zevk-i civanan yerine civanan zevki yazmasıyla kendisinden sonra gelecek Yeni Lisancıları büyük ölçüde etkilemiştir.[6]

Genç Kalemler çatısı altında Yeni Lisan Hareketi ile dilde sadeleşmenin gerekliliğini savunan Ziya Gökalp, Orta Asya Türkçesi denilen ve yüzyıllardır kullanılmayan turan, ulus, budun, kurultay, ogan gibi sözcüklere Altın Destan adlı şiirinde yer vermiştir.[7][8] Dildeki tüm Arapça ve Farsça kelimlerin yerine Türkçe kelimelerin kullanılması taraftarı olan ve yazılarında hasta, mektup, kalem, şafak, şair gibi herkesce bilinen kelimeler yerine sayru, biti, yazma, tanlak, ozan gibi arkaik Türkçe kelimelere yer veren Fuat Köseraif, işlek olmayan Türkçe eklerle, hatta büsbütün yeniden yaratılacak eklerle bile yeni Türkçe kelimelerin türetilebileceği fikrini öne sürmüştür.[9][10] Fuat Köseraif'in bu aşırı Türkçecilik görüşleri Ziya Gökalp tarafından "tasfiyecilik" olarak eleştirilmiştir.[11] Millî Edebiyat dönemi yazarlarından Hamdullah Suphi Tanrıöver günaydın ve tünaydın sözcüklerini türetmiştir.[12][13] Yine bu dönemde Arapça medeni sözcüğüne karşılık uygur sözcüğü türetilmiştir.[14] Tüm bunlara karşın dilde tam bir arılaşmadan söz etmek mümkün değildir.

Cumhuriyet Dönemi

Dil Devrimi

Cumhuriyetin ilanından sonra Mustafa Kemal Atatürk büyük devrimlerinin yanı sıra dilde arılaşma konusuyla da ilgilenmiştir. Mustafa Kemal Atatürk'ün yönergeleriyle 12 Temmuz 1932'de kurulan Türk Dili Tetkik Cemiyeti[15][16], Fuat Köseraif'in I. Türk Dili Kurultayındaki önerisi üzerine konuşma ve yazı dilinde bulunan Arapça ve Farsça kökenli sözcüklerin yerine Türkçe karşılıkların bulunması için halk dilinden derleme, tarihî metinlerden tarama ve gazete anketleri çalışmalarını başlattı.[17][18][19] Çalışmalar ile toplanan sözcükler 1934 yılında Osmanlıcadan Türkçeye Söz Karşılıkları Tarama Dergisi kitabında yayımlandı ve bu çalışmada Arapça ve Farsça sözcüklere karşılık aday, akım, amaç, anı, anlam, aşama, basın, basınç, başkan, bayındır, beklenti, belge, belgelemek, bellek, bilge, bilim, bitki, çaba, çağdaş, dayanak, deprem, dergi, dilekçe, doğaç, durum, duygu, duyum, eğik, erdem, erek, eşit, evren, gezi, gider, görkem, ilinti, inanç, ışın, kapkaç, kapsamak, karşıt, kent, kesim, kıvanç, konum, konut, kumul, kural, kurgu, kuşkulanmak, nicelik, nitelik, ödül, öğe, onay, öncül, önder, önsöz, oturum, övünç, oy, öykü, özdek, özgü, saldırım, sanı, saydam, saylav, serüven, sezi, sığa, sığınak, sınav, sonuç, sorgu, sorgulamak, söylev, tutar, tutanak, tür, tüzük, uçak, ürün, üye, yandaş, yanıt, yazgı, yönetmek, yöntem gibi birçok sözcük bulundu.[20] Ayrıca Türkçe sözcüklerin kök ile gövdelerine ekler getirilerek yeni sözcükler türetilmeye çalışıldı. Sözcük türetmeleri büyük ölçüde Falih Rıfkı Atay, Saffet Arıkan, İbrahim Necmi Dilmen, Ali Muzaffer Göker, Fuat Köprülü, Saim Ali Dilemre, Fazıl Nazmi Akalın, Yusuf Ziya Özer, Fazıl Ahmet Aykaç, Naim Hazım Onat, Necmettin Sadık, Hasan Fehmi Turhal, Şükrü Akkaya, Besim Atalay, Ahmet Cevat Emre, Ali Canip Yöntem, Hasan Reşit Tankut, Refet Ülgen, İzzet Ulvi Aykurt ve Abdülkadir İnan'dan oluşan Karşılıklar Kılavuzu Kolu üzerinden yürütüldü ve çalışmalar sonucunda 1935 yılında Osmanlıcadan Türkçeye ve Türkçeden Osmanlıcaya cep kılavuzları yayımlandı.[21] Bu kılavuzlar ile eski metin taramalarından öğrenci, tarım, yargıç; anlam ve yazım değişiklikleri yapılarak gazete anketlerinden ayrıntı, çekince, deyim, doğa, duyu, etki, eylem, güdü, ilgi, kavram, kuram, özgün, saldırgan, sanık, söylenti, tanım, tapınak, yansımak; kök ile gövdelere ek getirilerek anıt, araç, beğeni, bakan, bencil, birey, çoğul, denge, direnç, doku, duruşma, düzey, eğitim, etken, etkin, evrim, genel, gösteri, ilke, kanıt, kesit, kurum, okul, ödev, öğretmen, önem, önlem, özel, özet, özgür, seçmen, somut, soyut, süre, taşıt, tepki, tören, uzman, üretim, yetenek, yetki, yoksun, yüzey gibi birçok sözcük Türkçeye kazandırıldı.[22][23] Türkçe üzerine yürütülen bu yoğun arılaşma hareketi Dil Devrimi olarak adlandırılmıştır.

Terimlerde Öz Türkçeleştirme

1935 yılından sonra öz Türkçecilik çalışmaları büyük ölçüde terim sözlükleri üzerinden yürütüldü. 1937 yılında Refet Ülgen'in terim kolbaşı olduğu ve Akil Muhtar Özden, Fahir Yeniçay, Nusret Kürkçüoğlu, Adnan Sokullu, Sara Akdik, Ayşe Saffet Alpar gibi tıp, fizik, kimya, biyoloji uzmanlarının yer aldığı[24] Türk Dil Kurumu Terim Merkez Kurulu tarafından ilk ve orta öğretimler için Matematik, Fizik, Mekanik, Kimya, Biyoloji, Zooloji, Botanik, Jeoloji Terimleri broşürleri hazırlandı. Bu sözlük çalışmalarında Arapça ve Farsça terimlere karşılık akışkan, akyuvar, alaşım, alyuvar, bağıl, bağımlı, bağımsız, bağıntı, bileşen, bileşik, bileşim, bileşke, birim, deney, devim, devingen, dikit, dışbükey, dışkı, döllemek, dölüt, duyarga, düzenek, eğim, eklem, eşey, etkinlik, etobur, görev, görsel, görüntü, gösterge, içbükey, iletken, imge, imleç, istem, işitsel, ivme, izdüşüm, kaldıraç, karmaşık, kas, kılcal, nicel, nitel, olay, ondalık, özdeş, salgı, sarkaç, sarkıt, tını, türev, varsayı, varsaymak, veri, yaklaşık, yapay, yerel, yuvar gibi birçok yeni sözcük türetildi.[25] Ayrıca Mustafa Kemal Atatürk 1937 yılında yayımladığı Geometri kitabı ile Arapça ve Farsça geometri terimlerine karşılık açı, açıortay, boyut, uzay, teğet, yatay, düşey, dikey, yöndeş, üçgen, dörtgen, beşgen, çokgen, köşegen, eşkenar, ikizkenar, yamuk, artı, eksi, çarpı, bölü, toplam, orantı gibi birçok Türkçe sözcük türetmiştir.[26] Türk Dil Kurumu ve Millî Eğitim Bakanlığının oluşturduğu ortak bir komisyon tarafından yüksek öğretimler için 1942 yılında Felsefe ve Gramer Terimleri kitabı hazırlandı. Bu çalışmalar sırasında algı, almaşık, anımsamak, aşkın, ataerkil, belirlemek, bilinç, çağrışım, çelişik, çıkarsama, denek, deneyim, doğal, eleştirmek, eleştirmen, etmen, gelenek, gerilim, gözlem, ılımlı, ikilem, ilişki, indirgemek, kalıtım, karmaşa, kötümser, olanak, olgu, olumlama, olumlu, ödün, özerk, özne, öznel, süreç, toplum, tutku, yaptırım, yeti gibi birçok yeni Türkçe sözcük türetildi.[27][28]

Anayasa ve İçtüzükte Öz Türkçeleştirme

1945'te TBMM genel kurulunda, Başbakan Şükrü Saracoğlu ve 222 milletvekilinin önerisi üzerine anayasa metninde geçen birçok Arapça ve Farsça terim Türkçeleştirildi; anayasa, bakanlar kurulu, başkent, başsavcı, bucak, danıştay, demeç, dönem, genel kurul, gensoru, gerekçe, gözetim, içtüzük, kamulaştırma, ödenek, sayıştay, sıkıyönetim, sorumlu, sorumsuz, sözleşme, suçüstü, tamsayı, tasarı, yargı, yargıtay, yasama, yeterlik, yürütme gibi birçok Türkçe sözcük anayasa metnine eklendi.[29][30] Aynı gün Teşrinievvel, Teşrinisani, Kânunuevvel ve Kânunusani ay adları Ekim, Kasım, Aralık, Ocak olarak değiştirildi.[31] Aynı yıl Bingöl Milletvekili Feridun Fikri Düşünsel'in teklifi üzerine bakanlık adlarında geçen nafıa, hariciye, dahiliye, müdafaa, sıhhat, münakalat gibi sözcükler bayındırlık, dışişleri, içişleri, savunma, sağlık, ulaşım olarak değiştirildi.[32][33] İçtüzük maddelerinde yer alan birçok Arapça terim adaylık, bilirkişi, birleşim, çekimser, denetçi, gerekçeli, ivedilik, kimlik, kınama, kovuşturmak, kovuşturma, öğrenim, öncelemek, önerge, özlük, sayman, uygulama, yetersayı, yolluk, yönetmelik, yürütme olarak Türkçeleştirildi.[34]

Dil Devrimi Sonrası Öz Türkçeleştirme

Cumhuriyetin erken dönemlerinden sonra her ne kadar arılaşma sürecinde yavaşlamalar olsa da bu akım ilerlemeye devam etti. Nurullah Ataç anlatı, çeviri, eleştiri, etkilemek, ilginç, koşul, kurgulamak, önyargı, örneğin, yapıt gibi onlarca yeni sözcük türetti.[35][36] Ali Püsküllüoğlu Öz Türkçe Sözlük çalışmasını yayımladı. Bilgisayar mühendisi Aydın Köksal yabancı kavramlara karşılık bilişim, bilgi işlem, bellek gibi Türkçe karşılıklar türetti.[37][38] Bu sözcüklerden bugün en bilineni ise bilgisayar sözcüğüdür.[39] İngilizce ve Fransızca kökenli sözcüklerin yerine Türkçe karşılıkların bulunması için Türk Dil Kurumu bünyesinde 1970 yılında Batı Kaynaklı Sözcüklere Karşılıklar Komisyonu kuruldu.[40] 1979 yılına kadar çalışmalarını yürüten bu komisyonda süreç içinde Samim Sinanoğlu, Tahsin Saraç, Emin Özdemir, Hasan Eren, Agop Dilâçar, Sadettin Buluç, Tahir Nejat Gencan, Berke Vardar, Cemal Mıhçıoğlu, Semih Tezcan gibi isimler yer aldı ve ileti, iletişim, seçenek, yerleşke gibi birçok yeni sözcük Türkçeye kazandırıldı.[41][42]

Öz Türkçe Yasakları

1983 yılında Türk Dil Kurumunun dernek tüzel kişiliğine son verilmesiyle öz Türkçecilik çalışmaları durduruldu. 20 Aralık 1984 tarihinde TRT Genel Müdürü Tunca Toskay; dibilimci Hamza Zülfikar ve Ahmet Bican Ercilasun danışmanlığında yönetim kurul kararı ile dil devrimi ve sonrasında türetilmiş anlatı, bellek, benzeti, betimlemek, deneyim, devrim, doğa, ekin, esin, etkin, gereksinim, görsel, imge, karşın, kuram, kuşku, olanak, örneğin, öykü, özgür, özveri, sanal, sınav, ulus, yanıt, yapay, yapıt, yaşam gibi 205 sözcüğü yasaklayan gizli bir karar yayımladı ve bunu TRT'nin tüm birim ve müdürlüklerine iletti.[43] Daha sonra bu yasaklı sözcükler listesi Millî Eğitim Bakanlığı, Emniyet Genel Müdürlüğü, Devlet İstatistik Enstitüsü gibi diğer kurumların kitap, broşür ve kurumiçi yazışmalarında da uygulanmaya başlandı.[44][45] Kamuoyunda yavaş yavaş ortaya çıkan "sözcük yasakları" iddiaları TRT yönetimi tarafından ilk başta yalanlansa da daha sonra 1 Şubat 1985'te yayımlanan genelge ile bu durum resmîleştirildi; ilan ve reklamlara kadar bu sözcüklerin kullanımı tamamen yasaklandı.[46] Bu yasak 1988 yılında TRT Genel Müdürlüğüne atanan Cem Duna tarafından kaldırılmıştır.[47] Yasağın kaldırılmasına rağmen 1989 yılında dönemin Türk Dil Kurumu Başkanı Hasan Eren, bir TRT yayınında imkan sözcüğü yerine olanak sözcüğünü kullandığı için görevi kötüye kullanma suçundan savcılığa şikayet edilmiş, Cumhuriyet Savcısı A. Kemal Fettahoğlu ilgili şikayet için kovuşturmaya yer olmadığına dair karar vermiştir.[48]

Tartışmalar

Hangi sözcüklerin yabancı kökenli sayılacağı ya da yabancı her sözcüğün atılmasının doğru olup olmayacağı bir tartışma konusudur. Bundan da öte dile karışılıp karışılmayacağı ya da bunun ne düzeyde halk dili tarafından benimsenip benimsenmeyeceği ya da böyle bir girişimin ne denli doğru olacağı spekülasyonlara açık bir alandır. Yine de burada her iki yönde de örnekler olduğu kesindir. İlk olarak belirtilmesi gereken konu, sonradan türetilmiş olan olasılık, olanak, bağımsızlık, ivme gibi pek çok sözcüğün bugün benimsendiğidir. Ancak öte yandan halk kulağı ile söyleyişine uymayan sözcüklerin kabul görmediği de bir gerçektir. Örneğin yazın sözcüğü Edebiyat anlamında kullanılmak istense de çok fazla ilgi görmemiştir. Yine de ilginç bir biçimde yazınsal sözcüğü edebi anlamına gelir ve görece daha çok uygulama alanı bulmuştur. Bunun dışında birdenbire oluveren bir değişim hiçbir zaman herkesçe benimsenmemiş ve kulağa yabancı gelmiştir. Bunun en güzel örneklerinden birisi Mustafa Kemal Atatürk'ün kendisinin sonradan vazgeçtiği kesinlikle öz Türkçe kullanımı amaçlayan uygulamasıdır. Konuğu olan İsveç Prensine yönelterek yaptığı şu konuşma bu durumu özetler niteliktedir.

"Altes Ruayâl,
Bu gece, yüce konuklarımıza, Türkiye’ye uğur getirdiklerini söylerken duyduğum, tükel özgü bir kıvançtır. Burada kaldığınız uzca, sizi sarmaktan hiç durmayacak ılık sevgi içinde, bu yurtta, yurdunuz için beslenmiş duyguların bir yankısını bulacaksınız. İsveç-Türk uluslarının kazanmış oldukları utkuların silinmez damgalarını tarih taşımaktadır. Süerdemliği, önü, bu iki ulus, ünlü sanlı sözlerinin derinliğinde sonsuz tutmaktadır. Ancak, daha başka bir alanda da onlar erdemlerini, o denli yaltırıklı yöntemle göstermişlerdir. Bu yolda kazandıkları utkular, gerçekten daha az özence değer değildir. Avrupa’nın iki bitim ucunda yerlerini berkiten uluslarımız, ataç özlüklerinin tüm ıssıları olarak baysak, önürme, uygunluk kıldacıları olmuş bulunuyorlar; onlar bugün en güzel utkuyu kazanmaya anıklanıyorlar; baysal utkusu.
Altes Ruayâl,
Yetmiş beşinci doğum yılında oğuz babanız, bütün acunda saygılı bir sevginin söyüncü ile çevrelendi. Genlik, baysal içinde erk sürmenin gücü işte bundadır. Ünlü babanız, yüksek kralınız beşinci Güstav’ın gönenci için en ıssı dileklerimi sunarken, Altes Ruvayâl, sizin Altes Ruvayâl, prenses Louise, sevimli kızınız Altes Prenses İngrid’in esenliğine, tüzün İsveç ulusunun gönencine içiyorum." [49]

Böylesine çabuk ve yoğun bir değişimin benimsenmeyeceğini anlayan Mustafa Kemal Atatürk değişimin zamana yayılmasını öngörerek daha esnek bir yaklaşım sergilemiştir. 1935 yılında görüşlerinin bu yönde değiştiği bilinmektedir. Örneğin; 1934 ile 1937 yıllarındaki Dil Günü nedeniyle Türk Dil Kurumu’na çekmiş olduğu telgraflar Atatürk’ün bu konudaki düşüncelerinin değişimini gösterir niteliktedir:

“Dil Bayramı’ndan ötürü, Türk Dili Araştırma Kurumu genel özeğinden, ulusal kurumlarından birçok kutun bitikler aldım, gösterilen güzel duygulardan kıvanç duydum. Ben de kamuyu kutlarım.” (26 Eylül 1934)
“Dil Bayramı münasebetiyle Türk Dil Kurumu’nun hakkımdaki duygularını bildiren telgraflarından çok mütehassis oldum. Teşekkür eder, değerli çalışmalarınızda muvaffakiyetlerinizin temadisini dilerim” (27 Eylül 1937)[50]

Bu birer tümcelik yazılarda bile göze çarpan konular şunlardır: İlk yazıdaki söz varlığını bugün bile anlamak güçtür. Buna karşın kimi sözcüklerin (ötürü, ulusal, kurum, kıvanç) zaman içerisinde dilin kullanımına girdiği de bir gerçektir. Sözün özeti, savlandığı gibi türetilmiş ya da derlenmiş sözcüklerin kullanıma sokulması olanaksız ya da şaşılacak bir şey değildir. Ancak öz Türkçenin kesin anlamda sağlanması olanaklı görünmemektedir. Yabancı dillerle alışveriş her zaman belirli bir ölçüde olacaktır ve bu kaçınılmaz bir şeydir. İzlenmesi gereken yol, türetilmiş ya da derlenmiş sözcüklerin doğru seçilmesi, (söyleyiş kolaylığı ve işitmedeki benimseyiş açısından) halk ağzına uygun olması ya da bilimsel kullanımdaki terim niteliğine sahip olması göz önünde tutarak Türkçenin korunmaya çalışılmasıdır. Öbür türlü Bilgisayar sözcüğü yerine gerçekte daha doğru bir tanım içeren "Bilgiişler" sözcüğünü benimsetmeye çalışmak, Türkçe bir sözcüğün benimsenmesi yerine ters bir tepki ile karşılaşma olasılığını ortaya çıkarabilir. Çünkü ikinci türetim söyleyiş açısından daha güç bir yapıya sahiptir.

Kullanıma sokulacak sözcüklerin nasıl türetileceği ise daha başka bir tartışmanın içeriğini oluşturur. Bu konuda yeterli bilgiye sahip olmayan kişiler ise çoğu zaman karşısına çıkan her yeni sözcüğü sonradan türetilmiş sanma eğilimindedir. Örneğin Yunup sözcüğü Abdest anlamı taşır ancak kesinlikle sonradan türetilme olmayıp Kutadgu Bilig içerisinde geçer.[51] Buna benzer binlerce örnek gösterilebilir. Derleme çalışmaları ile elde edilen ve halk ağzında var olan sözcükleri kullanıma sokmak zaman zaman izlenen bir yöntemdir.

Ayrıca bakınız

Kaynakça

  1. ^ XIX. Asır Türk Edebiyatı Tarihi. Dergâh Yayınları. 
  2. ^ a b c d Dr. Raşit KOÇ (2007). "TANZİMAT VE MEŞRUTİYET DÖNEMİ AYDINLARININ TÜRK DİLİNİN EĞİTİMİNE VE YAPISINA BAKIŞLARI". Erzurum: A. Ü. Türkiyat Araştırmaları Enstitüsü Dergisi. 13 Mart 2020 tarihinde kaynağından arşivlendi. 
  3. ^ Zeynep TEK (2020). "Atasözünden Poetikaya: Şinasi ve Ziya Paşa'nın Şiirlerinde Söylemlerarası Bir Unsur Olarak Atasözleri". Hacettepe Üniversitesi Türkiyat Araştırmaları Dergisi. 2 Şubat 2023 tarihinde kaynağından arşivlendi. Erişim tarihi: 2 Şubat 2023. 
  4. ^ Ada, Rumeysa (1 Ocak 1960). "Türk Dilinde Gelişme Ve Sadeleşme Evreleri- Agah Sırrı Levend". Türk Dilinde Gelişme Ve Sadeleşme Evreleri. 2 Şubat 2023 tarihinde kaynağından arşivlendi. Erişim tarihi: 2 Şubat 2023. 
  5. ^ "SAİD BEY, Lastik". TDV İslâm Ansiklopedisi. 7 Mart 2021 tarihinde kaynağından arşivlendi. Erişim tarihi: 2 Şubat 2023. 
  6. ^ Hanifi VURAL, Tuncay BÖLER (2011). "AHMET VEFİK PAŞA VE TÜRK DİLİNE KATKILARI" (PDF), 46. Erzurum: A.Ü.Türkiyat Araştırmaları Enstitüsü Dergisi. 4 Temmuz 2023 tarihinde kaynağından arşivlendi (PDF). Erişim tarihi: 4 Temmuz 2023. 
  7. ^ Türkçenin Sadeleşme Tarihi Genç Kalemler ve Yeni Lisan Hareketi. Türk Dil Kurumu Yayınları. 
  8. ^ Ziya Gökalp. Altın Destan. 
  9. ^ M. Şakir Ülkütatşir. "Ölümü Münasebetiyle Fuat Köse Raif ve Dilde Tasfiyecilik" (PDF). 26 Şubat 2019 tarihinde kaynağından (PDF) arşivlendi. 
  10. ^ Abdullah Uçman (Ağustos 2022). "Türkçede "Benzeşme ve Sertleşme" Üzerine Fuat Köseraif'ten Rıza Tevfik'e İki Mektup" (PDF), 848. Türk Dil Kurumu. s. 37. 15 Ağustos 2022 tarihinde kaynağından arşivlendi (PDF). Erişim tarihi: 24 Şubat 2024. Fuad Râif Bey, kendisinin bu fikre şiddetle muhalif olduğunu, edatlarla işlek ve işlek olmayan tasnifi tanımadığını, Türkçenin her türlü edatları ile yeni kelimeler yapılabildiği gibi, Kırgızcadan, Özbekçeden, Tatarcadan alınacak yahut büsbütün yeniden yaratılacak edatlarla da yeni kelimeler yapılabileceğini söyledi. 
  11. ^ Ziya Gökalp (Temmuz 2019). Türkçülüğün Esasları (PDF). Eskişehir: Anadolu Üniversitesi Yayınları. ss. 8-9, 127-128. ISBN 9789750635670. 4 Kasım 2022 tarihinde kaynağından arşivlendi (PDF). Erişim tarihi: 11 Şubat 2024. 
  12. ^ Tayfun Er (8 Ekim 2012). "Günaydın". Takvim Gazetesi. 23 Aralık 2023 tarihinde kaynağından arşivlendi. Erişim tarihi: 23 Aralık 2023. 
  13. ^ Hamdullah Suphi Tanrıöver kimdir (PDF). Ankara / Çankaya - Hamdullah Suphi İlkokulu. 2019. 23 Aralık 2023 tarihinde kaynağından arşivlendi (PDF). Erişim tarihi: 23 Aralık 2023. 
  14. ^ Sevan Nişanyan. "uygar". Nişanyan Sözlük. 23 Aralık 2023 tarihinde kaynağından arşivlendi. Erişim tarihi: 23 Aralık 2023. Bir Türk kavmi olan Uygur adından serbest çağrışım yoluyla türetilmiş sözcüktür. 1912'deki ilk Türkçeleştirme akımı esnasında uygurluk olarak önerilen sözcük 1930'lara dek ender olarak kullanılmış, 1935'ten sonra uygar ve uygarlık benimsenmiştir. 
  15. ^ "Tarihçe". Türk Dil Kurumu. 18 Şubat 2019 tarihinde kaynağından arşivlendi. Erişim tarihi: 2 Şubat 2023. 
  16. ^ Nail Tan (Temmuz 2019). "1932'den 2012'ye TÜRK DİL KURUMU" (PDF). Türk Dil Kurumu. 19 Ağustos 2019 tarihinde kaynağından (PDF) arşivlendi. 
  17. ^ "Köse Raif Paşaoğlu Fuat Bey". Birinci Türk Dil Kurultayı - Tezler, Müzakere Zabıtları. Devlet Matbaası. 1933. ss. 220-222. 
  18. ^ "13507 sayılı Söz Derleme Talimatnamesi" (PDF). Resmi Gazete. 4 Aralık 1932. 7 Ocak 2024 tarihinde kaynağından arşivlendi (PDF). Erişim tarihi: 7 Ocak 2024. 
  19. ^ Kadir Uzun (2019). "1933 YILI DİL ANKETİ (Arapça ve Farsça Kelimelere Karşılık Önerileri)" (PDF). Türk Dil Kurumu. 15 Temmuz 2022 tarihinde kaynağından arşivlendi (PDF). Erişim tarihi: 24 Ocak 2024. 
  20. ^ Osmanlıcadan Türkçeye Söz Karşılıkları - Tarama Dergisi. 2. Türk Dili Tedkik Cemiyeti. 1934. 
  21. ^ Türk Dili Tetkik Cemiyeti Bülteni. Devlet Basımevi - İstanbul: Türk Dil Kurumu. Haziran 1935. s. 13. 
  22. ^ Türkçeden Osmanlıcaya Cep Kılavuzu. Devlet Basımevi - İstanbul: Türk Dil Kurumu. 1935. 
  23. ^ Osmanlıcadan Türkçeye Karşılıklar Kılavuzu. Robarts - University of Toronto. Ülkü. 1935. 
  24. ^ Muhtar Tevfikoğlu (Ağustos 1994). "Dr. Âkil Muhtar'ın Dolmabahçe'deki Dil Çalışmalarıyla İlgili Notları" (PDF). 1994/II (512). Türk Dil Kurumu. ss. 92-113. []
  25. ^ Türk Dili Belleten. İLK ve ORTA ÖĞRETİM, Matematik, Fizik, Mekanik, Kimya, Biyoloji, Zooloji, Botanik, Jeoloji Terimleri. Türk Dil Kurumu. Ekim 1937. ss. 23-376. 
  26. ^ "MUSTAFA KEMAL ATATÜRK". TDV İslâm Ansiklopedisi. 31. cilt. 2020. ss. 331, 332, 333. 
  27. ^ Felsefe ve Gramer Terimleri. Ahlâk, Eğitbilim, Estetik, Fizikötesi, Gramer, Mantık, Ruhbilim, Toplumbilim. İstanbul - Cumhuriyet Basımevi: Türk Dil Kurumu. 1942. 
  28. ^ "Felsefe ve Gramer Terimleri 1942". Felsefi Online Muhtasar Sözlük. 23 Aralık 2023 tarihinde kaynağından arşivlendi. Erişim tarihi: 23 Aralık 2023. 
  29. ^ "Türkçe Anayasa Meclis'ten Geçti". Ulus Gazetesi. 11 Ocak 1945. 23 Aralık 2023 tarihinde kaynağından arşivlendi. Erişim tarihi: 23 Aralık 2023. 
  30. ^ Prof. Dr. Cem EROĞUL (1995). ANAYASA VE TÜZE DİLİNİN TÜRKÇELEŞTİRİLMESİ (PDF). A.Ü. SİYASAL BİLGİLER FAKÜLTESİ BASIMEVİ, ANKARA. ss. 135-136. 23 Aralık 2023 tarihinde kaynağından arşivlendi (PDF). Erişim tarihi: 23 Aralık 2023. 
  31. ^ "Erzincan Mebusu Behçet Kemal Çağlar'ın bazı ay adlarının değiştirilmesi hakkında kanun teklifi" (PDF). Türkiye Büyük Millet Meclisi. 1945. 25 Ocak 2022 tarihinde kaynağından arşivlendi (PDF). Erişim tarihi: 23 Aralık 2023. 
  32. ^ "Bingöl Milletvekili Feridun Fikri Düşünsel'in, Dahilî Nizamnamenin Türkçeleştirilmesine dair tüzük teklifi ve Teşkilâtı Esasiye Encümeni mazbatası" (PDF). Cilt 16. T.B.M.M. TUTANAK DERGİSİ. 11 Nisan 1945. 7 Ocak 2024 tarihinde kaynağından arşivlendi (PDF). Erişim tarihi: 7 Ocak 2024. 
  33. ^ "Bakanlıkların isimleri tamamen türkçeleştirildi" (7416). Cumhuriyet Gazetesi. 12 Nisan 1945. 7 Ocak 2024 tarihinde kaynağından arşivlendi. Erişim tarihi: 7 Ocak 2024. 
  34. ^ "İçtüzük Kılavuzu - Türkçeden Osmanlıcaya". Ulus Gazetesi. 12 Nisan 1945. s. 4. 7 Ocak 2024 tarihinde kaynağından arşivlendi. Erişim tarihi: 7 Ocak 2024. 
  35. ^ Doç. Dr. Sedat Balyemez (2021). "Nurullah Ataç'ın Sözcüklerinin Kaynakları", 45. Selçuk Üniversitesi Edebiyat Fakültesi Dergisi. 4 Temmuz 2023 tarihinde kaynağından arşivlendi. Erişim tarihi: 4 Temmuz 2023. 
  36. ^ "Nurullah Ataç". www.dildernegi.org.tr. 13 Mart 2016 tarihinde kaynağından arşivlendi. Erişim tarihi: 2 Şubat 2023. 
  37. ^ "bilişim". Nişanyan Sözlük. 2 Şubat 2023 tarihinde kaynağından arşivlendi. Erişim tarihi: 2 Şubat 2023. 
  38. ^ "Bilişim'in ve Bilgisayar'ın İsim Babası". aydinkoksal.gen.tr. 17 Mart 2018 tarihinde kaynağından arşivlendi. Erişim tarihi: 3 Şubat 2023. 
  39. ^ "bilgisayar". Nişanyan Sözlük. 5 Nisan 2022 tarihinde kaynağından arşivlendi. Erişim tarihi: 2 Şubat 2023. 
  40. ^ Samim Sinanoğlu, Tahsin Saraç, Emin Özdemir (Haziran 1970). "Batı Kaynaklı Sözcüklere Karşılıklar" (PDF). XXII (225). Türk Dili Dil ve Edebiyat Dergisi, Batı Kaynaklı Sözcüklere Karşılıklar - I, Haziran 1970, C: XXII, S: 225, s. 197-. 4 Temmuz 2023 tarihinde kaynağından arşivlendi (PDF). Erişim tarihi: 4 Temmuz 2023. 
  41. ^ Samim Sinanoğlu, Tahsin Saraç, Emin Özdemir (Ocak 1971). "Batı Kaynaklı Sözcüklere Karşılıklar 8" (PDF). Türk Dil Kurumu. s. 307. 23 Aralık 2023 tarihinde kaynağından arşivlendi (PDF). Erişim tarihi: 23 Aralık 2023. 
  42. ^ Samim Sinanoğlu, Tahsin Saraç, Emin Özdemir (Nisan 1971). "Batı Kaynaklı Sözcüklere Karşılıklar 9" (PDF). Türk Dil Kurumu. s. 55. 23 Aralık 2023 tarihinde kaynağından arşivlendi (PDF). Erişim tarihi: 23 Aralık 2023. 
  43. ^ Erhan AKYILDIZ (9 Nisan 1985). "Yasak sözcüklerin listesi önce haftalık bir gazetede yer aldı". Cumhuriyet Gazetesi. s. 6. 23 Aralık 2023 tarihinde kaynağından arşivlendi. Erişim tarihi: 23 Aralık 2023. 
  44. ^ "Milli Eğitim'de Sözcük Yasağı". Cumhuriyet Gazetesi. 17 Eylül 1985. s. 16. 23 Aralık 2023 tarihinde kaynağından arşivlendi. Erişim tarihi: 23 Aralık 2023. 
  45. ^ Hüseyin CANERİK (8 Nisan 2021). "205 Türkçe Sözcüğü Yasaklayan Akademisyenler Profesör Oldu - Unutulan Türkçe Yasağının Öyküsü". 23 Aralık 2023 tarihinde kaynağından arşivlendi. Erişim tarihi: 23 Aralık 2023. 
  46. ^ "Sözcük Yasağı Resmileşti". Cumhuriyet Gazetesi. 26 Şubat 1985. s. 7. 23 Aralık 2023 tarihinde kaynağından arşivlendi. Erişim tarihi: 23 Aralık 2023. 
  47. ^ "TRT'de sözcük yasağı genelgesi kalktı". Cumhuriyet Gazetesi. 9 Nisan 1988. s. 1. 23 Aralık 2023 tarihinde kaynağından arşivlendi. Erişim tarihi: 23 Aralık 2023. 
  48. ^ Prof. Dr. Hasan EREN (Şubat 2007). "Bir Suç Duyurusu Üzerine" (PDF). Cilt XCIII. Türk Dili Dil ve Edebiyat Dergisi. ss. 104-108. 23 Aralık 2023 tarihinde kaynağından arşivlendi (PDF). Erişim tarihi: 23 Aralık 2023. 
  49. ^ İsveç Kralı ve Türkiye-İsveç İlişkileri Hakkında Konuşma 3 Ekim 1934, Ayın Tarihi 1934, No:II, Sayfa:22-23
  50. ^ Turkish Studies - International Periodical For The Languages, Literature and History of Turkish or Turkic, Volume 8/9 Yaz 2013, ss. 95-103, ANKARA-TURKEY, ATATÜRK ve TÜRK DİLİ, Rahim TARIM
  51. ^ Yusuf Has Hacib, Kutadgu Bilig: "yunup kıldı yatğu namâzın"

Dış bağlantılar

İlgili Araştırma Makaleleri

<span class="mw-page-title-main">Türk Dil Kurumu</span> Türkçeyi incelemek ve Türkçenin gelişmesi için çalışmak amacıyla oluşturulmuş kamu kurumu

Türk Dil Kurumu (TDK), Türkçeyi incelemek ve Türkçenin gelişmesi için çalışmak amacıyla 12 Temmuz 1932'de Mustafa Kemal Atatürk tarafından kurulan kurumdur. Türkiye'nin başkenti Ankara'da yer alan kurum, Türk dili üzerine çalışmaların yapılıp yayımlandığı bir merkezdir. Türk Dil Kurumu 1955'ten başlayarak çeşitli dallarda ödüller verdi. Ödüller her yıl 26 Eylül Dil Bayramı'nda Ankara'da yapılan törenle sahiplerine verilirdi. Ödül verilen dallar farklı yönetmeliklere göre zaman zaman değişirdi. 1983'te Atatürk Kültür, Dil ve Tarih Yüksek Kurumu bünyesine alındıktan sonra Türk Dil Kurumu ödülleri kaldırıldı. Günümüzde "Türk Diline Hizmet Ödülleri"ni vermektedir.

<span class="mw-page-title-main">Türk alfabesi</span> Türkçenin yazımında kullanılan alfabe

Türk alfabesi, Türkçenin yazımında kullanılan Latin alfabesi temelli alfabedir. 1 Kasım 1928 tarihli ve 1353 sayılı yasayla tespit ve kabul edilmiştir.

<span class="mw-page-title-main">Türkçe</span> Türk halkının Oğuz Türkçesi dili

Türkçe ya da Türk dili, Güneydoğu Avrupa ve Batı Asya'da konuşulan, Türk dilleri dil ailesine ait sondan eklemeli bir dildir. Türk dilleri ailesinin Oğuz dilleri grubundan bir Batı Oğuz dili olan Osmanlı Türkçesinin devamını oluşturur. Dil, başta Türkiye olmak üzere Balkanlar, Ege Adaları, Kıbrıs ve Orta Doğu'yu kapsayan eski Osmanlı İmparatorluğu coğrafyasında konuşulur. Ethnologue'a göre Türkçe, yaklaşık 90 milyon konuşanı ile dünyada en çok konuşulan 18. dildir. Türkçe, Türkiye, Kuzey Kıbrıs ve Kıbrıs Cumhuriyeti'nde ulusal resmî dil statüsüne sahiptir.

<span class="mw-page-title-main">Sözlük</span> dilin veya dillerin kelime haznesini (sözvarlığını), söyleyiş ve yazılış şekilleriyle veren, sözcüğün kökünü esas alarak, bunların başka unsurlarla kurdukları sözleri ve anlamlarını, değişik kullanışlarını gösteren yazılı

Sözlük, bir dilin veya dillerin kelime haznesini (sözvarlığını), söyleyiş ve yazılış şekilleriyle veren, sözcüğün kökünü esas alarak, bunların başka unsurlarla kurdukları sözleri ve anlamlarını, değişik kullanışlarını gösteren yazılı eserdir. Eski dilde lügat, kamus denir. Leksikografi sözlükbilimidir. Sözlükçüye leksikografır denir. Lügatça, sadece bir kitapta geçen terimleri anlatır (glossary).

Dilbilgisi ya da gramer, bir dilin ses, biçim ve cümle yapısını inceleyip, kurallarını saptayan bilim dalı. Bir dili seslerinden cümlelere kadar, içerdiği bütün dil birliklerini, geniş bir şekilde anlam ve görevlerini kapsayacak şekilde inceler ve sözcüklerden anlam üretmeyi sağlar. Dilbilgisi kuralları, bir grup tarafından hazırlanmayıp, o dili kullanan insanların zaman içinde gerekli kuralları yaratmaları veya var olan kuralları dilin gelişimine göre değiştirmeleri sonucu oluşur. Bir dili veya bir dilin değişkesini akıcı olarak konuşanlar bu kuralları içselleştirmişlerdir.

Dd (de) harfi, Türk alfabesinin 5., Latin alfabesinin 4. harfidir. Sami dillerindeki deltadan geldiği kabul edilir.

Bayan, kadınların ad veya soyadlarının önüne gelen hitap ve saygı sözcüğüdür. 26 Kasım 1934'te Lâkap ve Unvanların Kaldırılması Hakkındaki Kanunun kabulü sırasında erkekler için kullanılan bay sözcüğünden türetilerek kullanımı sunulmuştur. 5 Aralık 1934'te kadınlara milletvekili seçme ve seçilme hakkının tanınması sonrası Türk Kadınlar Birliği tarafından Ankara Halkevi ve Beyazıt Meydanında gerçekleştirilen kutlamalarla sözcüğün kullanımı yaygınlaştırılmıştır. Ancak daha yaygın olarak, addan sonra kullanılan hanım sözcüğü nedeniyle günümüzde kullanımı arka planda kalmıştır.

Ferit Devellioğlu (1906-1985), Türk dil bilgini, sözlük yazarı.

Eski Türkçe, Türk yazı dilinin ilk dönemidir. Dönem Orhun Türkçesi ve Eski Uygur Türkçesi olmak üzere iki altdönemde incelenir. Orhun Türkçesinin kesin tarihlere dayandırılabilir ilk belgesi olan ve VIII. yüzyılın ortalarına tarihlenen Orhun Yazıtlarından Uygur Türkçesinin tarihe karıştığı XIII. yüzyıla değin sürer. Doğu Asya'dan Doğu Avrupa'ya dek önemli bir coğrafyada konuşulduğu anlaşılmaktadır. İlk dönemlerinde yabancı etkilerden epey uzak ve dönemin diğer dillerine göre oldukça yalın olduğu, Uygur çağında git gide zenginleştiği ve yabancı dillerden etkilendiği anlaşılmaktadır. Dil XIII. yüzyılda ölse de türlü Türk toplulukları tarafından yazı dili olarak kullanıldığı XVII. yüzyıla tarihlenen Altun Yaruk nüshasından anlaşılmaktadır.

Kelime veya sözcük, tek başına anlamlı, bir ya da birbirine bağlı birden fazla biçimbirimden (morfem) oluşan, ses değeri taşıyan dil birimidir.

Türkçe dil bilgisi, Türkçeyi meydana getiren ses, sözcük yapılışı, sözcük hazinesi, anlam değişmeleri, tümce kuruluşu ve yapısı gibi ögeleri inceleyip kurallara bağlayan dil bilgisi bütünüdür.

<span class="mw-page-title-main">Gagavuzca</span>

Gagavuzca veya Gagauzca, çoğunluğu Moldova'daki Gagavuz Yeri Özerk Bölgesi'nde yaşayan Gagavuzların konuştuğu Batı Oğuz grubuna bağlı bir Türk dili. Gagavuzca, Balkan Gagavuzcasından bir dereceye kadar farklı bir dildir. Kimi Türkologlar ise Gagavuzca'yı ayrı bir dil veya lehçe saymayarak Türkiye Türkçesinin Rumeli ağızlarına dahil etmişlerdir. Yaklaşık 300.000 kişi tarafından konuşulur.

Tt, Türk alfabesinin 24. harfidir. Türkçe okunuşu Te’dir. Bazı dillerde dil ucunun ön dişlerin hafifçe ucuna çıkarılması ile oluşturulan bir sestir.

Dil Devrimi, Türkçe yazı dilinin Arapça, Farsça ve Fransızca gibi dillerden alınan alıntı sözcük ve kurallardan arındırılıp konuşma diline yaklaştırılmasını amaçlayan ve 12 Temmuz 1932 tarihinde Cumhurbaşkanı Atatürk öncülüğünde Türk Dil Kurumu aracılığıyla başlatılan devrimdir.

Arife ya da ön gün, herhangi bir dinî bayramdan önceki gün. Arife günü aslen hicrî kâmerî Zilhicce ayının 9. günüdür ve bu gün Kurban Bayramı'ndan önceki, terviye gününden sonraki gündür. Ancak zamanla Ramazan Bayramı için de kullanılmaya başlanmıştır. Bunun yanı sıra herhangi bir şeyden önceki gün anlamında da kullanılır.

<span class="mw-page-title-main">Osmanlıca</span> Osmanlı İmparatorluğunda kullanılan dil

Osmanlıca veya Osmanlı Türkçesi, Osmanlı İmparatorluğu'nun ilk anayasası olan 1876 tarihli Kânûn-ı Esâsî'de geçtiği hâliyle Türkçe, 13 ile 20. yüzyıllar arasında Anadolu'da ve Osmanlı Devleti'nin yayıldığı bütün ülkelerde kullanılmış olan, Arapça ve Farsçanın etkisi altında kalan Türk dili. Alfabe olarak çoğunlukla Arap alfabesinin Farsça ve Türkçe için uyarlanmış bir biçimi kullanılmıştır. Halk arasında bazen bu dil dönemi için "Eski Türkçe" de kullanılmaktadır.

Türkçedeki alıntı sözcüklerin değiştirilmesi, Atatürk'ün Türkleştirme politikasının bir parçasıdır. Osmanlı Türkçesi, Arapça ve Farsçadan birçok alıntı sözcüğe sahipti, aynı zamanda Fransızca, Yunanca ve İtalyanca gibi Avrupa dillerinden bulunan diğer alıntı sözcükler de resmî olarak Türk Dil Kurumu (TDK) tarafından önerilen Türkçe karşılıkları ile değiştirildi. Türkçedeki yabancı kökenli sözcüklerin (alıntı) Türkçeleştirilmesi, Türkiye Cumhuriyeti'nin kuruluşundan sonra Atatürk Devrimlerinin daha geniş çerçevesindeki kültürel reformların bir parçasıdır.

<span class="mw-page-title-main">Ceset</span> Ölü bir insanın bedeni

Ceset veya naaş, ölü bir insanın bedeni. Aynı anlama gelen kadavra sözcüğü genelde tıbbî anlamda kullanılır. Cenaze töreni için hazırlanmış cesede cenaze denir.

Teyze, annenin kız kardeşi. Anneden yaşça küçük veya büyük olabilir. Bir kişi herhangi bir teyzesinin yeğenidir. Teyze sözcüğü bazı yörelerde bir kimsenin akrabalık bağı olmayan, kendisinden yaşça oldukça büyük kadınlara hitap ederken kullandığı bir hitap ve saygı sözüdür.

Mehmet Fuat Köseraif, Türk asker ve dilbilimci. Dilde aşırı Türkçeciliğin öncülerinden kabul edilir. Almanca, Fransızca ve İngilizce bilmekteydi.