İçeriğe atla

Çocuk ve genç suçluluğu

Çocuk ve Genç Suçluluğu, çocuktaki anti-sosyal eğilimlerin yasa müdahalesi gerektiren duruma gelmesi.

Yarardan uzak olması, suçun kötü niyetle işlenmiş olması ve olumsuzluğu çocuk suçluluğunun belirgin niteliklerindendir.[1] Türkiye'de çocuk suçluluğu kavramını kullanmak için çocuğun suçu işlediği zamanda 18 yaşını tamamlamış olması gereklidir. Çocuk suçluluğu ve yetişkin suçluluğu arasındaki fark, ülkelerin kanunlarına göre belirttiği yaş sınırıdır.[1] Türk ceza kanununa göre suç işleyen çocuk, 18 yaşını doldurmamış ve suç işlemiş kişidir. 11 yaşını doldurmamış çocuklara ise suç işleseler dahi ceza verilemez. 11-15 yaşındaki çocuk suçlular ıslah evine gönderilir. 15-18 yaşındaki çocuk suçlular ise ceza alırlar fakat cezaya indirim de uygulanır.

Suç Çeşitleri

Çocukların işlediği suçlar dönemden döneme farklılık göstermektedir. Bu suçlar cinsel suçlar, mala yönelik suçlar ve şahsa yönelik suçlar olarak 3 ana başlığa ayrılır. Hepsinin kendi içinde alt başlıkları vardır.

Bireysel Nedenler

Bireysel nedenler cinsiyet ve yaş-ergenlik olarak ikiye ayrılmaktadır.

Cinsiyet

Cinsiyet genelinde erkekler kızlara göre daha çok suç işlemektedir. Bunun sebeplerinden biri toplumsallaşma ve onunla birlikte gelen beklenti farklılıklarıdır. Bir diğer sebep de kadınların üzerindeki baskıcı ve kontrolcü gözlemin olmasıdır. Erkeklerin yetiştiriliş biçimi onları daha tehlike arz eden durumlar oluşturmaya yatkın yapmaktadır.[2] Cinsiyet faktörü ile yaşın birbiriyle etkileştikleri görülmektedir.

Yaş

Yaş-ergenlik genelinde suç işleme oranının en fazla 14 yaş döneminde olduğu saptanmıştır. Bu kadar küçük yaşta görülmesinin en büyük nedeni ergenlik dönemine denk gelmesidir. Ergen kendi kişiliğini oluşturmaya çalışırken onu değiştirip geliştirecek birçok yenilikle karşılaşıp bunları denemektedir. Bu süreçteki çocuğun kendini kanıtlama arzusu çerçevesinde suça yönelimi de artmaktadır. Erken başlayan anti-sosyal davranış geç başlayan anti-sosyal davranışa göre daha olumsuz gelişimsel sonuçlar doğurmaktadır.[3]

Toplumsal Nedenler

Çocuğun suç işlemesinde, bireysel nedenlerle birlikte toplumsal nedenler de etkilidir. Bireysel nedenlerin altında yatan sebepler de toplumsal nedenlerden kaynaklıdır. Bu yüzden çocuk ve genç suçluluğunun açıklanmasında toplumsal nedenler büyük yer kaplar. Laurence Steinberg, Adolescence kitabında çocuk suçluluğunun büyük iki etkeni olduğunu belirtmiştir.[4] Bunlar ebeveynlik şekli ve akran ilişkileridir.[4]

Akran Etkisi

Çocuklukta gerçekleşen akran reddi çocuk suçluluğunun belirtilerinden biridir.[5] Çocuğun akranları tarafından reddedilmesi, sosyalleşmesini engelleyip çocuğun anti-sosyal akran gruplarıyla ilişkiye yönelmesine sebep olur.[5] Anti-sosyal akran gruplarıyla ilişki içinde olmak şiddete dayalı, saldırgan ve sapkın davranışlar sergilemeye yol açar.[5]

Aileye İlişkin Nedenler

Çocuk; kişiliğini, ahlaki değerlerini, davranışlarını ailesinden aldığı eğitimle oluşturur. Çocuğun aile üyeleriyle olan iletişimi onun diğer bireylerle iletişimini, nesnelere, olaylara ve yaşama karşı tutumlarını belirler. Suç işleme üzerinde etkisi olabilecek aileden kaynaklanan nedenler şunlardır: ebeveyn gözetimi seviyesi, ebeveynlerin çocuğu disiplin etme tarzı, ebeveynler arasındaki çatışma veya ayrılık, ebeveynlerin veya kardeşlerin suç işleme oranları, ebeveynlerin çocuklara yönelik istismarı veya ihmali ve ebeveyn ve çocuk arasındaki ilişkinin kalitesi.[6] Ebeveynlerin çocuk yetiştirirken tutum ve davranışlarını tanımlayan 4 ebeveynlik stili vardır:[7]

  • Yetkili ebeveynlik: Disipline ek olarak çocuğa gösterilen bir yakınlık ve destek de vardır.
  • Hoşgörülü ebeveynlik: Ebeveynlerin çocuklarına karşı yakınlık ve saygı gösterdiği bir ebeveynlik tarzıdır ama disiplin yoktur.
  • Otoriter ebeveynlik: Genellikle düşmanca tavırlara ve sert düzeltmelere sebep olan, sıcaklık içermeyen bir yüksek disipline sahip ebeveynlik stilidir
  • İhmalkar ebeveynlik: Bu ebeveynlik tarzı ne tepkisizdir ne de bir beklenti içindedir. Çocuk, ebeveyn tarafından sevgi veya disiplin görmez.[7]

Parçalanmış Aile Yapısı

Parçalanmış aile anne veya babanın ya da ikisinin de ölümü, terk edilme, boşanma nedenleriyle bir aile üyesinin bulunmamasıdır.[8] Yapılan çeşitli araştırma sonuçlarına göre suç işleyen çocukların büyük kısmı sosyal ve ekonomik olarak düzensiz, anlayışsız anne ve babanın olduğu bir aile yapısında yaşamıştır.

Aile İçi Etkileşim

Aile bireylerinin birbiriyle olan ilişkisi, anne ve babanın çocuklarına karşı tutumlarına bağlıdır. Aile içindeki olumsuz etkileşim, anne babanın uyguladığı disiplin yöntemleri çocuğun suça itilmesindeki nedenlerdendir. Ailenin çocuk üzerinde fazla kontrol sahibi olması çocuğun özgüvensiz ve diğer insanlara bağımlı bir birey olmasına sebep olur. Bunun tersi olarak ailenin aşırı hoşgörülü olması çocuğu bencil yapar. Bu iki durum da çocuğun çevreye uyumunda sorun oluşturur.

Aile İçi Disiplin Anlayışı

Çok sert ve dengesiz otoriteyle çocuk suçluluğu arasında ilişki vardır. Ailenin disiplin yöntemi olarak sürekli şiddet uygulaması çocuğu suça iten nedenlerden biridir.

Ailedeki Olumsuz Rol Modelleri

Çocuk, ergenlik döneminde kendine örnek alacağı bir bireye ihtiyaç duyar. Çocuğun genellikle kendine aile içinden rol model aldığı baba, amca gibi kişilerin çocuğa karşı olumsuz davranışları çocuğa kötü örnek olur ve suç işlemesinde etkili olur.

Ailenin Sosyo-Ekonomik Statüsü

Sosyo-ekonomik statü bireyin yaşadığı toplumdaki yerini belirler. Belirleyici etkenler arasında meslek, eğitim düzeyi, kişinin geliri, sosyal çevresi ve aile yapısı vardır.[9] Düşük sosyo-ekonomik düzey, çocuğu sağlık, eğitim ve barınma gibi konularda olumsuz etkiler. Bu durumda ev içinde ihtiyaçları karşılanamayan çocuk kendini ev dışına atar ve suça yatkınlığı artar.

Eğitime İlişkin Nedenler

Okul öğrenimiyle çocuk suçluluğu arasında ters orantı vardır. Bunun sebebi gereken zamanı ve ilgiyi eğitime vermek yerine zorla çalıştırılmaları, dolaylı olarak okula devam sıkıntısı yaşadıkları, başka aktivitelerle ilgilenmeyi tercih etmeleri gibi birçok nedene bağlıdır. Çocukların gözetlenmesi arttırılarak bu sebepler azaltılabilir. Eğitim ve suçluluk ile ilgili bir başka kavram da boş zaman suçluluğu kavramıdır.[2] Çocuk, boş zamanlarında denetimsiz olması sebebiyle yapacak bir şey bulamazsa  tehlikeli yönlendirmelere çok açıktır.[2] Bu yüzden biraz da olsa gözetimin eksik olmamasıyla ilgisini, enerjisini aktarabileceği, kişiliğini geliştirebileceği etkinliklerin var olması ve yönlendirilmesi gereklidir.

Sanayileşme, Şehirleşme ve Göç'e İlişkin Nedenler

Sanayileşme öncesi çocukların davranışları üzerinde akraba veya komşular tarafından yürütülen sosyal bir kontrol mekanizması vardır. Fakat sanayileşme ile eş güdümlü olarak insanların yoğun bir şekilde belirli bölgelerde yaşamaya başlamasıyla birlikte sosyal bağlar daha zayıf hale geldi. Bunun sonucunda ise çocuklar üzerindeki sosyal kontrolmekanizması zayıfladı.

Geleneksel kırsal yaşamda kişiler belirli bir çevrede doğar, yaşar ve ölürler. Bu süreç, doğumlarından itibaren sahip oldukları imkanlar ve kurallar çerçevesinde gerçekleşir. Genellikle yaşadıkları çevre değişmediğinden dolayı bireylerin yaşamına toplum tarafından şahit olunur.

Şehir hayatında ise kırsal yaşamın tersine, kişiler belirli bir çevrede yaşamak zorunda değillerdir. Aynı zamanda doğuştan gelen aidiyetleri önemli değildir. Toplumun birey üzerindeki baskısı azalmıştır. Şehirde kişi, suç işlemek için çok sayıda hedefe ve gizli kalma olanağına sahiptir. Bu nedenle şehir hayatında suçluluk ve suçun tekrarlanması oranı daha fazladır.

Kırsal kesimden kente yapılan göç sonrasında gençlerin hayatlarını ekonomik yetersizlik içinde ve özellikle ulaşım veya dinlenme alanı gibi birçok açıdan yoksun olan gecekondu mahalleleri gibi kötü yaşam alanlarında sürdürmeleri, onların suç eğilimlerinin artmasına zemin hazırlar. Aynı zamanda bu durum, çocukların göçle birlikte yeni bir ortama uyum sağlamaya çalışırken yaşadıkları güçlükler ve uyumsuzluklarla da birleşince çocukların suça itilmesini hızlandırmaktadır.

Çocuk Suçluluğunu Önleme

Çocuklara verilen sağlık, sosyal ve eğitim ihtiyaçları için destek denetlemesi kurumlar tarafından düzenli takip edilebilir.[10] Ailesinde suç işlemiş veya ailesi tarafından şiddete, cinsel istismara maruz kalmış çocuklara gerekli psikolojik destek ve gereken korumalar sağlanabilir. Ülkelerin refah seviyelerinin birbirinden çok farklı olmaması, benzer seviyelere gelmesi için çalışmalar yürütülebilir. Dünyadaki şiddet ve çatışmalar için bazı politikalar geliştirilebilir.[11] Ergenlik döneminin önemi hakkında aileleri bilinçlendirmek ve bu dönemdeki çocukların eğitiminin desteklenmesi için ekonomik planlar oluşturulması, sosyal yaşamlarının daha kontrolde tutulması sağlanabilir.[11] Bunun dışında gençlerin olumsuz alışkanlık geliştirmemesi için sosyal yaşama yöneltme ve akran ilişkilerinde iyileştirmeler sağlanabilir. Sosyal kurumlarda ya da sokakta yaşayan, zorla çalıştırılan çocukların suçla ilişkilendirilme olasılıklarının yüksek olması sebebiyle onları en erken şekilde o durumdan uzaklaştırıp topluma tekrar kazandırabilmek için gerekli çalışmalar yapılabilir.[11]

Kaynakça

  1. ^ a b Ayar, D. ve Öztürk, C. (2015). “Türkiye’de Lisans Üstü Çalışmalarda Çocuk Suçluluğu”. Orijinal Araştırma Dergisi. Cilt:2 Sayı:1. ss:17-20.
  2. ^ a b c Gökpınar, M., (2007), Sosyal ve Kriminal Boyutlarıyla Çocuk Suçluluğu. TBB Dergisi, Sayı 72, ss. 206-233.
  3. ^ Santrock, John W. (2017). Yaşam Boyu Gelişim. Çev: Galip Yüksel (13. Basımdan Çeviri: Gözden Geçirilmiş Yeni Basım). Ankara: Nobel Akademik.
  4. ^ a b Steinberg, Laurence D. (2008). Adolescence. 8th ed. Boston: McGraw-Hill Higher Education. ISBN 978-0-07-340548-3. OCLC 123912535. 
  5. ^ a b c Mullins, Christopher W. (Eylül 2007). "Book Review: Barkan, S. E. (2006). Criminology: A Sociological Understanding (3rd ed.). Upper Saddle River, NJ: Pearson/Prentice Hall. 657 pp". International Criminal Justice Review. 17 (3): 239-240. doi:10.1177/1057567707306006. ISSN 1057-5677. 
  6. ^ Graham, John; Bowling, Benjamin (1995). "Young people and crime: Home Office research study 145". PsycEXTRA Dataset. 31 Mayıs 2022 tarihinde kaynağından arşivlendi. Erişim tarihi: 31 Mayıs 2022. 
  7. ^ a b Bi, Xinwen; Yang, Yiqun; Li, Hailei; Wang, Meiping; Zhang, Wenxin; Deater-Deckard, Kirby (13 Kasım 2018). "Parenting Styles and Parent–Adolescent Relationships: The Mediating Roles of Behavioral Autonomy and Parental Authority". Frontiers in Psychology. 9. doi:10.3389/fpsyg.2018.02187. ISSN 1664-1078. 
  8. ^ Saran,Nephan,Çocuk Suçluluğu Ve Parçalanmış Aile,Sosyal Antropoloji Ve Etnoloji Dergisi,S. 3'ten ayrı basım,1979,s 27.
  9. ^ Ergil,Doğu,Türkiye'de Terör Ve Şiddet,Ankara1980, s.129.
  10. ^ Çopur EÖ, Ulutaşdemir N, Balsak H. Çocuk ve Suç. Hacettepe Univ Fac Heal Sci J. 2015;1:120–4.
  11. ^ a b c Sarı, E. & Arslantaş, H. (2018). Ergen Suçluluğu . Arşiv Kaynak Tarama Dergisi, 27(4), 397-413 .

İlgili Araştırma Makaleleri

<span class="mw-page-title-main">Aile</span> aralarında yakın akrabalık bağı bulunan kişiler grubu

Aile veya ocak, toplumun en küçük birimi olarak kabul edilen sosyal bir yapı. En küçük, yani "çekirdek" olarak adlandırılan bir aile; baba, anne ve çocuklardan oluşur.

Çocuk, bebeklik ve ergenlik çağları arasındaki insan. Genellikle konuşma ve yürüme kabiliyetleri kazanıldıktan sonra çocukluğun başladığı; cinsel gelişimin başladığı ergenlik dönemi ile birlikte çocukluk döneminin bittiği kabul edilir. Ama bu tanımlamalar görecelidir ve kesin sınırları yoktur. Birleşmiş Milletlerin raporlarında 0-18 yaş arasındaki insanlar çocuk kabul edilirler. Bunun haricinde çocuk kelimesi sıklıkla evlat anlamında da kullanılır.

Dikkat eksikliği/hiperaktivite bozukluğu nörogelişimsel bir bozukluktur. DEHB dikkat, dürtüsellik ve öz düzenlemeyle ilgili sorunlarla kendini gösterir ; Bazen şiddetli fiziksel huzursuzluk da ortaya çıkabilir.

Çocuklara eziyet, çocuklara yönelik bedensel saldırı ya da zihinsel ve duygusal incitmeye verilen addır. Çocuklara bilerek bu tür acı çektirme, bütün dünyada yaygındır ve suç olarak kabul edilmektedir.

Ergenlik, adolesans veya puberte, insanlarda meydana gelen, çocukluk çağı ile yetişkinlik çağı arasındaki geçiş dönemidir. Ergenlik, bireyde çocuksu tutum ve davranışların yerini yetişkince tutum ve davranışların aldığı, cinsiyet karakterlerinin kazanıldığı, bireyin yetişkin rolüne psikolojik ve bedensel olarak hazırlandığı dönemdir. Ergenliğe giriş için kesin bir zaman olmasa da genel olarak kızlar 10-14 yaş arasında ve erkekler 12-16 yaş arasında yaşlarında ergenliğe girebilirler.

Çocuk istismarı bir çocuğa bir yetişkin tarafından fiziksel ya da psikolojik olarak kötü davranılmasıdır. Ayrıca çocuklara kötü muamele, çocuk istismarı ve ihmali ile çoğu zaman aynı anlama gelir. Dünya Sağlık Örgütü çocuk istismarını şöyle tanımlar: "Çocuğun sağlığını, fiziksel ve psikososyal gelişimini olumsuz etkileyen, bir yetişkin, toplum ya da devlet tarafından bilerek ya da bilmeyerek uygulanan tüm davranışlar çocuğa kötü muameledir."

<span class="mw-page-title-main">Aile içi şiddet</span> Bir aile üyesinin; diğer veya eski üyesine fiziksel ya da psikolojik olarak hükmetmesi, zarar vermesi

Aile içi şiddet, bir aile üyesinin; diğer üyesi veya eski üyesine karşı fiziksel ya da psikolojik olarak hükmetme ya da zarar vermesidir.

<span class="mw-page-title-main">Ebeveyn</span> biyolojik ya da manevi çocuğa sahip anne/baba

Ebeveyn kavramı, temel anlamda çocuğa bakım vermekle sorumlu olan biyolojik ya da evlat edinen anne ve/veya babayı kapsamaktadır.

Şizoid kişilik bozukluğu, insan ilişkilerinde ilgi eksikliği, yalıtılmış bir yaşam tarzı, yalnız yapılan eylemler ve etkinlikleri tercih, içe dönüklük, duygusal soğukluk, davranış ile ilişkilerin mekanik ve tekdüze olması ile karakterize kişilik bozukluğudur. Şizoid kişilik bozukluğuna sahip bireyler, insanlarla yakın duygusal bağlar kurmadıkları gibi bilinç düzeyinde böyle bir bağ kurma ihtiyacı da hissetmezler. Bu sebeple utangaç insanlardan farklıdırlar. Başkalarının duygusal beklentilerine karşılık veremezler. Olumlu veya olumsuz eleştirilere genellikle tepkisiz kalırlar ve duygusal durumları genellikle değişmez. Çevrelerindeki insanlar tarafından soğuk olarak yorumlanmalarının nedenleri bunlardır. Tüm bu özellikler, kişilik yapılarının birer parçasını oluşturduğu için yaşamın sadece belli bir bölümünde değil, genelinde etkilidir.

<span class="mw-page-title-main">Ergenlikte eşcinsellik</span>

Ergenlikte eşcinsellik, ergenlik süresi içerisinde keşfettiği eşcinsel kimliği ya da ergenlikte çocuğun yaşadığı homoseksüellik benzeri eğilim taşıyan davranışlar bütünü. Çocukluk ve ergenlik çağında çocuğun başından geçen eşcinsel dürtü ve eğilimler bütünü olarak adlandırılır. Bu cinsel dürtüler bireyin cinsel yönelimi, cinsel kimlik arayışı sürecinde kendini bulmasında önemli bir yere sahiptir.

Disfonksiyonel aile sürekli ve düzenli olarak çatışma yaşanan, nezâketsizlik görülen, sıklıkla ebeveynden birinin çocukları ihmâl ettiği ya da istismar ettiği ve diğer aile üyelerinin de bu eylemlere uyduğu dolayısıyla da temel aile işlevlerinin yerine getirilmesinde bozukluklar görünen aileler için kullanılan bir terimdir. Bazen böyle ailelerde büyüyen çocuklar, aile içinde görülen bu işlevsizlikleri sosyal norm olarak algılarlar. Disfonksiyonel aileler asıl olarak eş bağımlı erişkinlerden kaynaklanır ve alkol ile uyuşturucu gibi madde bağımlılığı ya da tedavi edilmemiş zihinsel rahatsızlıklar da etkili olabilir. Disfonksiyonel ebeveyn kendi disfonksiyonel anne ve babalarını taklit edebilir ya da onların davranışlarını düzelttiklerini sanarak yanlış davranabilir. Bazı vakalarda da "çocuksu" anne ya da baba baskın olan diğerinin çocuklarını istismar etmelerine izin verir.

Akran baskısı, akranları tarafından insanlar üzerinde uygulanan doğrudan etki veya etkilenen kişinin tutum, değer veya davranışlarını etkisi altında kaldıkları akranlara uyacak şekilde düzenlemesini teşvik eden etkidir. Bu baskı olumlu veya olumsuz bir etkiye veya her ikisine neden olabilir. Etkilenen toplumsal gruplar bireylerin resmi bire üye olduğu üyelik gruplarını veya üyeliğin açıkça tanımlanmış olmadığı klikleri içerebilir. Ancak, bir kişinin akran baskısından etkilenmek için üye olması veya bir gruba üye olması gerekmez. Akran baskısı kişinin güvenini azaltabilir.

<span class="mw-page-title-main">Prososyal davranış</span>

Prososyal davranışlar, olumlu sosyal davranışlar ya da başkalarına yarar sağlama niyeti; yardım etmek, paylaşmak, bağış yapmak, işbirliği yapmak ve gönüllülük gibi, diğer insanlara ya da bir bütün olarak topluma fayda sağlayan sosyal davranışlar bütünüdür. Bunlara ek olarak kurallara uymak ya da sosyal olarak kabul edilen davranışlarla uyum içinde olmak da prososyal davranışlar arasında sayılmaktadır.

<span class="mw-page-title-main">Kurumlar sosyolojisi</span>

Toplum, ortak bir coğrafi mekandan, kurumsallaşma davranış biçimleri sergileyen ve bir arada yaşayan bireylerden oluşmuş bir bütündür. Toplumu oluşturan bireyler arasında düzenli ilişkiler ve davranış kalıpları vardır. Davranış kalıpları, dil ve kültür sayesinde oluşur. Toplumun sahip olduğu bu davranış kalıpları zamanla değişebilir.

Psikomotor gelişme, fiziksel yapıdaki değişikliklerin (büyümenin) santral sinir sisteminin gelişimiyle koşut ve uyumlu olması olgusudur. Prenatal dönemden başlar ve yaşam boyu sürer. Büyürken öğrenme, öğrendikçe gelişme ve geliştikçe olgunlaşma olgusudur; son aşamada olgunlaşma ve öğrenme yaşla uyumlu bir düzeye gelir.

<span class="mw-page-title-main">Akran grubu</span> yaklaşık olarak aynı yaştaki ve genellikle benzer rütbe veya sosyal statüdeki ortaklar

Sosyolojide, bir akran grubu hem bir sosyal grup hem de benzer ilgi alanlarına (homofilik), yaşa, geçmişe veya sosyal statüye sahip birincil bir grup insandır. Bu grubun üyeleri, kişinin inançlarını ve davranışlarını etkileyebilir. Akran grupları hiyerarşiler ve farklı davranış kalıpları içerir. Örneğin bir lise ortamında, 18 yaşındakiler 14 yaşındaki bir akran grubudur çünkü okulda benzer ve paralel yaşam deneyimlerini birlikte paylaşırlar. Bunun aksine, öğretmenler öğrencileri bir akran grubu olarak paylaşmazlar çünkü öğretmenler ve öğrenciler iki farklı rol ve deneyime sahiptir.

<span class="mw-page-title-main">Baumrind'in ebeveynlik stilleri</span>

Baumrind'in ebeveynlik stilleri, gelişim psikoloğu Diana Baumrind'in 1960'larin başında yaptığı araştırmalara dayanarak öne sürdüğü anne baba tutumu sınıflandırmasıdır.

<span class="mw-page-title-main">Sosyolojide sapma</span>

Sapma veya sapma sosyolojisi, resmi kuralları ihlal eden davranışları, eylemleri araştırmaktadır. Örnek olarak sapma sosyolojisi, toplum kuralların ihlalini, suç vb. durumları ele almaktadır.[3]Sapma teriminin olumsuz bir anlamı olsa da, sosyal kuralların çiğnenmesi her zaman olumsuz bir eylem oluşturmamaktadır. Bazı durumlarda kuralların ihlal edilmesine rağmen, davranış olumlu veya toplum tarafından kabul edilebilir olarak adlandırılabilir.

Boş yuva sendromu, ailenin son çocuğunun da evden ayrılmasıyla birlikte ebeveynlerin yaşadığı psikolojik semptomlardır. Ebeveynler üzüntü, korku, kayıp duyguları yaşayabilirler ve ebeveynlik rollerini tanımlamada zorluk çekebilirler. Çocukların evden ayrılmasının yaratabileceği olumsuz etkiler her ne kadar daha çok olsa da ebeveynlere birlikte geçirebilecekleri boş zaman ve birbirleriyle yeniden ilişki kurma fırsatı da oluşturabileceğinden olumlu sonuçları da olabilir.

<span class="mw-page-title-main">Ebeveynlik stilleri</span>

Ebeveynlik stili, bir ebeveynin çocuğuyla etkileşimde bulunurken ve onu büyütürken kullandığı davranış, tutum ve yaklaşımların hepsini kapsayan bir durumdur. Ebeveynlik stilleri üzerine yapılan çalışma sonucunda ebeveynlerin ebeveynlik kalıplarında farklılık gösterdiği ve bu kalıpların çocuklarının gelişimi ve refahı üzerinde önemli bir etkiye sahip olabileceği görülmüştür. Ebeveynlik stilleri, geniş uygulama ve tutum kalıplarını kapsadığı için belirli bir modeli yoktur. Ebeveynlik stilleri aynı zamanda ebeveynlerin çocuklarına tepki verme ve onlardan talepte bulunma aşamalarını da kapsar.