Zihin yetersizliği veya mental retardasyon, zihinsel işlev kapasitesi, normal kabul edilen sınırların anlamlı ölçüde altında olan ve uyumsal davranışlarda yetersizlikleri olan bireyleri tanımlamak için kullanılır. Zihinsel işlevlerde görev alan beyin bölgelerinin, sinir hücrelerinin ve beyin ağında meydana gelen bir sapma veya zihinsel işlevlerde görev alan beyin bölgelerinde meydana gelebilecek bir zedelenme sonucu oluşan ve 18 yaşından önce gelişim dönemlerinde farklılık olarak kendisini gösteren Nörogelişimsel bir bozukluktur.
Gelişim psikolojisi, bireyin kronolojik yaşıyla onun davranışının türü arasındaki ilişkiyi inceler. Duyu organlarının yaşın ilerlemesine paralel olarak nasıl geliştiği, konuşma gibi oldukça karmaşık önemli bir davranışın, hangi yaş aşamalarında ne gibi gelişim basamakları gösterdiği gelişim psikologlarının üzerinde çalıştığı sorunlara birkaç örnek oluşturur. Gelişimsel psikolojinin diğer bir konusu da çocukların içinde büyüdüğü çevre özellikleriyle onun geliştirdiği davranış türleri arasındaki ilişkiyi incelemektir. Günümüzde gelişim psikolojisi; çocuğun gelişimi ile ilgilendiği kadar, yaşlılık konusuyla da ilgilenir.
Jean Piaget, çocuk gelişimi alanında yaptığı çalışmalarla bilinen İsviçreli psikolog. Uluslararası Eğitim Bürosu Direktörü olarak, 1934'te "yalnızca eğitim, toplumlarımızı olası bir çöküşten kurtarabilir" diyen Piaget çocukların eğitimine büyük önem veriyordu. Onun Çocuk gelişimi hakkındaki teorileri okul öncesi eğitimi akademik programlarında önemli bir yer tutmaktadır.
Çocuk, bebeklik ve ergenlik çağları arasındaki insan. Genellikle konuşma ve yürüme kabiliyetleri kazanıldıktan sonra çocukluğun başladığı; cinsel gelişimin başladığı ergenlik dönemi ile birlikte çocukluk döneminin bittiği kabul edilir. Ama bu tanımlamalar görecelidir ve kesin sınırları yoktur. Birleşmiş Milletlerin raporlarında 0-18 yaş arasındaki insanlar çocuk kabul edilirler. Bunun haricinde çocuk kelimesi sıklıkla evlat anlamında da kullanılır.
Ergenlik, adolesans veya puberte, insanlarda meydana gelen, çocukluk çağı ile yetişkinlik çağı arasındaki geçiş dönemidir. Ergenlik, bireyde çocuksu tutum ve davranışların yerini yetişkince tutum ve davranışların aldığı, cinsiyet karakterlerinin kazanıldığı, bireyin yetişkin rolüne psikolojik ve bedensel olarak hazırlandığı dönemdir. Ergenliğe giriş için kesin bir zaman olmasa da genel olarak kızlar 10-14 yaş arasında ve erkekler 12-16 yaş arasında yaşlarında ergenliğe girebilirler.
Disleksi, özel öğrenme güçlüğü olarak da bilinen bir çeşit öğrenme bozukluğudur.
Ergen veya adolesan, çocukluk ile yetişkinlik dönemi arasındaki fiziksel, cinsel, toplumsal ve psikososyal geçiş dönemindeki kişidir. Bu dönemde görülen fiziksel ve cinsel gelişim ergenlik dönemi olarak adlandırılır.
Absans nöbetleri, çeşitli genelleştirilmiş nöbet türlerinden biridir. Bu nöbetler bazen petit mal nöbetleri olarak da adlandırılır. Absans nöbetleri kısa bir bilinç kaybı ve geri dönüşü ile karakterizedir. Genellikle, bir uyuşukluk dönemi izlememektedir. Bir absans nöbeti, kısa bir süre “boşluğa” ya da boşluğa bakmaya neden olmaktadır. Diğer nöbet türleri gibi, bireyin beynindeki kısa süreli anormal elektriksel aktiviteden kaynaklanır. Bu nöbetler, üç yüzyılı aşkın bir süre önce tanımlanmış olsa da sınıflandırma, patofizyoloji, genetik, tedavi, prognoz ve bunlarla ilişkili araştırmalar yapılmaya devam etmektedir.
Çevre ve cinsel yönelim insanların cinsel yöneliminin gelişimindeki olası çevresel faktörleri konu alır. Bazı araştırmacılar çevresel faktörleri hormonal faktörlerden ayırırken diğerleri doğum öncesi hormonlar gibi biyolojik faktörleri çevresel faktörlerin bir parçası olarak görür.
İsveç'te eğitim 7 yaş 16 yaş aralığındaki tüm çocuklar için zorunludur. İsveç'te okul dönemi orta/geç Ağustos ile erken/Haziran tarihlerini kapsamaktadır. Aralık ayının ortasından Ocak ayının başını kapsayan Noel tatil İsveç eğitim öğretim yılını iki döneme ayırmaktadır. Evde-eğitim son derece sınırlıdır.
Ekolojik sistemler teorisi, Urie Bronfenbrenner’in (1917-2005) 1940’lı yıllar boyunca çocukluk ve arkadaşlık örüntülerine dayanan çalışmalarından ortaya çıkmıştır. Ekolojik sistemler kuramı üzerinde, Sovyet gelişim psikoloğu Lev Vygotsky ve Alman doğumlu psikolog Kurt Lewin’in önemli etkileri bulunmaktadır. Kuram; hem gelişim psikolojisinde hem de kültür ve insan gelişiminin incelenmesinde ileri sürülen ekolojik-ortamsal yaklaşımlara temel olmuştur. Aktif bireyin; fiziksel, toplumsal ve kültürel çevre içerisinde karşılıklı etkileşimini temel alan dinamik bir modeldir. Çocuğun sosyalizasyonunu şekillendiren ekolojik bağlam; kişiler arası ilişkilere ve bu ilişkilerin bağlam ile ilişkisine vurgu yapmaktadır. Her bağlam, başarılı uyuma engel olan veya başarıyı sağlayan belirli riskler ve koruyucu faktörler içermektedir. Çocuk geliştikçe ortamındaki etkileşimler daha karmaşık hale gelmektedir. Bu karmaşıklık, çocuğun fiziksel ve bilişsel yapıları büyüdükçe ve olgunlaştıkça ortaya çıkabilir.
Cinsiyet kimliği, kişinin kendi cinsiyetine ilişkin kişisel duygusudur. Cinsiyet kimliği, bir kişinin atanmış cinsiyetiyle ilişkili olabilir veya ondan farklı olabilir. Çoğu bireyde, cinsiyetin çeşitli biyolojik belirleyicileri, bireyin cinsiyet kimliğiyle uyumludur ve tutarlıdır. Cinsiyet ifadesi tipik olarak bir kişinin cinsiyet kimliğini yansıtır, ancak bu her zaman böyle değildir. Bir kişi, belirli bir toplumsal cinsiyet rolüyle tutarlı davranışlar, tutumlar ve görünümler ifade etse de, bu tür ifadeler mutlaka cinsiyet kimliklerini yansıtmayabilir. Cinsiyet kimliği terimi, 1964 yılında psikiyatri profesörü Robert J. Stoller tarafından icat edildi ve psikolog John Money tarafından popüler hale getirildi.
Psikomotor gelişme, fiziksel yapıdaki değişikliklerin (büyümenin) santral sinir sisteminin gelişimiyle koşut ve uyumlu olması olgusudur. Prenatal dönemden başlar ve yaşam boyu sürer. Büyürken öğrenme, öğrendikçe gelişme ve geliştikçe olgunlaşma olgusudur; son aşamada olgunlaşma ve öğrenme yaşla uyumlu bir düzeye gelir.
Sosyolojide, bir akran grubu hem bir sosyal grup hem de benzer ilgi alanlarına (homofilik), yaşa, geçmişe veya sosyal statüye sahip birincil bir grup insandır. Bu grubun üyeleri, kişinin inançlarını ve davranışlarını etkileyebilir. Akran grupları hiyerarşiler ve farklı davranış kalıpları içerir. Örneğin bir lise ortamında, 18 yaşındakiler 14 yaşındaki bir akran grubudur çünkü okulda benzer ve paralel yaşam deneyimlerini birlikte paylaşırlar. Bunun aksine, öğretmenler öğrencileri bir akran grubu olarak paylaşmazlar çünkü öğretmenler ve öğrenciler iki farklı rol ve deneyime sahiptir.
Suskunluk veya mutizm, başkalarının konuşmalarını duyma yeteneğini korumaya veya sürdürmeye devam etmeye rağmen konuşmanın ortaya çıkmaması olarak tanımlanır. Mutizm tipik olarak, onları tanıyan başkalarının bakış açısından gözlemlenen konuşma eksikliğinden dolayı bir çocuğun veya bir yetişkinin konuşamaması olarak anlaşılır. Bu tür gözlemciler genellikle dilsiz bir kişinin aile üyelerini, bakıcılarını, öğretmenlerini ve doktorlar veya konuşma ve dil patologları gibi sağlık uzmanlarını içerir. Suskunluk, etiyolojiye (nedene) bağlı olarak kalıcı bir durum olmayabilir. Genel olarak, suskun olan biri birkaç farklı nedenden biri nedeniyle sessiz olabilir: organik, psikolojik, gelişimsel/nörolojik. Çocuklar için konuşma eksikliği gelişimsel, nörolojik, psikolojik veya fiziksel bir engel veya iletişim bozukluğuna bağlı olabilir. Önceleri konuşan ancak daha sonra konuşamayacak hale gelen yetişkinler için konuşma kaybı, yaralanma, hastalık, afazi olarak adlandırılan veya konuşma için gerekli beyin bölgelerini etkileyen ameliyattan kaynaklanıyor olabilir. Yetişkinlerde konuşma kaybı nadiren psikolojik nedenlerle ortaya çıkabilir.
Montessori metodu, İtalyan doktor Maria Montessori tarafından geliştirilmiş bir eğitim yöntemidir.
Sosyal duygusal gelişim, çocuk gelişiminin bir alanını kapsamaktadır. Çocukların duyguları anlama, deneyimleme, ifade etme ve yönetme becerilerini içeren bir gelişim alanıdır. Başkalarıyla anlamlı ilişkiler geliştirmesi kendisini daha iyi tanıyabilmesi ve daha iyi kararlar verebilmesi sosyal duygusal gelişimiyle birlikte gelişen becerilerdir. Kapasiteleri doğrultusunda kazandıkları gelişim ögelerini aşamalı olarak hayatlarına geçirdikleri bütünleştirici bir süreçtir. Bununla birlikte sosyal duygusal gelişim birçok ögeyi içeren fakat bunlarla sınırlı olmayan çok çeşitli beceri ve yapıları kapsamaktadır. Bahsedilen bu ögelerden bazıları şunlardır: öz farkındalık, ortak dikkat, oyun, zihin teorisi, öz saygı, duygu düzenleme, arkadaşlıklar ve kimlik gelişimi.
İnsan vücudunun gelişimi, döllenmeden olgunluğa kadar olan büyüme sürecidir. Süreç, bir dişinin yumurtalığından salınan bir yumurtanın, bir erkekten gelen bir sperm hücresinin döllemesi ile başlar. Ortaya çıkan zigot, mitoz ve hücre farklılaşması yoluyla gelişir ve ortaya çıkan embriyo daha sonra rahim içinde implante olur. Doğumdan sonra büyüme ve gelişme devam eder ve genetik, hormonal, çevresel ve diğer faktörlerden etkilenerek hem fiziksel hem de psikolojik bir gelişme gözlenir. Bu, yaşam boyunca devam eder: çocuklukta ve ergenlikten yetişkinliğe.
Öğrenme güçlüğü, öğrenme bozukluğu veya özel öğrenme güçlüğü, okuma, yazma, dinleme, konuşma, ilişkilendirme veya matematik alanlarından birinde veya daha fazlasında ortaya çıkan öğrenme problemlerine verilen nörolojik bir bozukluktur. İnsanların ne gördüğü ve ne işittiğini yorumlama yeteneğini hem de beynin farklı bölümlerinden gelen bilgiyi ilişkilendirme yeteneğini etkileyen bir grup sınırlılıktır. Bu sınırlılıklar sözlü ve yazılı dilde güçlükler, koordinasyon, kendini kontrol etme ya da dikkat gibi birçok şekilde ortaya çıkabilir. Öğrenme güçlüğü olan bireylerin zeka skalası normal veya normal üstüdür; normalin altında olan bireyler öğrenme güçlüğü sınıfından ayrılarak zihinsel yetersizlik sınıfına dahil olurlar. Öğrenme güçlüğü tek bir bozukluk olmayıp bir grup bozukluğu ifade eder ve ortak bir tanımı yoktur. Birçok disiplinlerce farklı tanımlamalar yapılmıştır.
Dil gelişimi; ses, sembol ya da sözcüklerin o dile ait kural ve kullanımlar çerçevesinde gelişmesi süreci. Kültürel açıdan bakıldığında, çocukların genellikle 4-5 yaşına kadar olan dil gelişimi sürecinde seslerin nasıl sözcükler haline geldiğini ve bu oluşan sözcükleri kendi düşüncelerini ifade etmek için nasıl bir araya getirerek kullanabileceklerini öğrenebildikleri görülmektedir. Bu öğrenme sürecinde en çok kendi aile ortamları ve yaşadıkları sosyal çevrenin etkili olduğu bilinmektedir.