
Hristiyanlık, Nasıralı İsa'nın yaşamına, öğretilerine ve vaazlarına dayanan, tek Tanrılı İbrahimî bir dindir. Günümüzde Hristiyanlık, dünya nüfusunun yaklaşık %30,1'ini oluşturmaktadır ve 2,4 milyarı aşkın takipçisi ile dünyanın en kalabalık dinidir. Takipçilerine, "Mesihçi" anlamına gelen Hristiyan veya Nasıralı İsa'ya ithafen İsevi veya Nasrani denir. Kitâb-ı Mukaddes'e inanan takipçileri, Yahudi metni olan Tanah'ta kehanet edilen İsa'nın Mesih olarak gelişinin bir Yeni Ahit olduğuna inanırlar.
Ekümeniklik, günümüzde genellikle, daha büyük bir dinî birliği ya da dinlerarası iş birliğini sağlama amacını güden girişimleri ifade eder.

Hristiyanlar, İsa Mesih'in yaşamına ve öğretilerine dayanan tek tanrılı bir İbrahimi din olan Hristiyanlığı takip eden veya ona bağlı kalan insanlardır. Hristiyan sözcüğü, Kutsal Kitap'taki İbranice terim māšîaḥ'ın (מָשִׁיחַ) çevirisi olan Koine Grekçesindeki Kıristós'tan (Χριστός) türetilmiştir.
Protestanlık, Hristiyanlığın en büyük üç ana mezhebinden biridir. 16. yüzyılda Martin Luther ve Jean Calvin'in öncülüğünde Katolik Kilisesi'ne ve Papa'nın otoritesine karşı girişilen Reform hareketinin sonucunda doğmuştur (1529).

Erdel veya Transilvanya bugünkü Romanya'nın batı ve orta bölgelerine eskiden verilen isimdi. Asıl ismi Macarca Erdély, Rumence Ardeal, Sırp, Bulgar ve Yunan dillerinde ise Erdel olarak kullanılmış ancak diğer Avrupa ülkeleri aynı bölgeye genellikle Transilvanya ismini vermişlerdir. Erdel 1526 yılındaki Mohaç Muharebesi'nden sonra Osmanlılara bağımlı hale geldi ve 1683'e kadar Erdel Prensliği adıyla iç işlerinde serbest dış işlerinde Osmanlı İmparatorluğu'na bağlı bir özerk devlet olarak yaşadı. 1683 yılındaki II. Viyana Kuşatması'nın bozgunla sonuçlanmasından sonra bölge 1691'de Macaristan ile birlikte fiilen Avusturya Arşidüklüğü'nün eline geçti. Bölge 20. yüzyılın başlarında Macaristan ve Romanya arasında birkaç kere el değiştirdi. II. Dünya Savaşı sonrasında Romanya'nın elinde kaldı.
Piskopos, bazı Hristiyan kiliselerinde, birkaç cemaatten oluşan bir bölgenin başpapazı olan, fetva verme yetkisine sahip üst kademeden din adamı.
Çinliler ; çoğunlukla soy, etnisite, uyrukluk, vatandaşlık veya diğer bağlılık vasıtasıyla Çin ile ilişkili çeşitli kişiler veya gruplardır.
İrlanda tarihi bugünkü İrlanda topraklarının tarih öncesi dönemlerden günümüze kadar uzanan tarihini kapsar.

Kuzey İrlanda sorunu, Kuzey İrlanda'da süren ve çeşitli zamanlarda İrlanda Cumhuriyeti, İngiltere ve ana kara Avrupa'ya yayılan etnik milliyetçi çatışmalardır. "The Troubles" dönemi 1960'ların sonunda başladı ve yaygın görüşe göre 1998 Belfast Anlaşması ile sona erdi. Ancak şiddet eylemleri o zamandan beri ara sıra devam etmektedir.

Havariler Çağı, Hristiyanlık tarihinde geleneksel olarak M.S. 33 yılında Kudüs'te İsa'nın dirilişiyle On İki Havari'ye verdiği Büyük Görev'den M.S. 100 yılında Anadolu'da Yuhanna olduğu düşünülen son havarinin ölümüne kadar geçen süreye verilen ad. Geleneksel olarak havarilerin Kudüs'ten dağıldığına ve Havari Makamları'nı kurduklarına inanılır. Hristiyan geleneğinde İsa'nın havarilerinin çağına büyük önem verilir. Havariler Çağı ile ilgili en önemli birinci kaynak Elçilerin İşleri'dir ancak bu kaynağın tarihsel doğruluğu kimileri tarafından sorgulanmaktadır.

Çin, dünyanın en eski ve sürekli öğreti ve felsefi geleneklerinin beşiği olmuştur. Çin'de batıdaki anlamıyla bire bir örtüşen bir din anlayışı hiç olmamıştır. Milattan önce 6. yüzyıldan itibaren görülmeye başlayan düşünce okulları kendi içinde özgün olarak sürekli gelişmiştir. Bu yüzden Çin'de inanç sistemleri olarak Çin kültürünü tarihi boyunca şekillendiren Konfüçyüsçülük, Taoizm ve çok sonradan gelen Budizm düşünce okulları sıralanır. Bu iç içe geçmiş düşünce okulları kendi aralarında kökten farklı bir evren anlayışı taşımazlar ancak klasik anlamıyla batıda ortaya çıkan Musevilik, Hristiyanlık ve Müslümanlık dinlerinden kökten ayrıdırlar. Bu düşünce okulları öncesinde de Çin'in hem toplayıcı ve avcı şamanik toplumlarında hem de yerleşik tarım toplumları döneminde kainatın doğuşuyla ilgili anlatılan masal ve efsanelerde evrenin; klasik dinlerde olduğu gibi bir yaratıcı tarafından yaratılmasından çok her şeye hamile olan ve hiçbir şeyin henüz bir biçimi olmadığı karanlık bulamaç bir şeyden doğduğu inançları yer bulmaktadır. Bu bulamaç, karanlık hiçbir nesnenin henüz şekil almadığı ama her şeye hamile olunan bu hale masallarda Hundun, düşünce okullarında Dao denmektedir. Dao'dan Gök ve Yer yani somut ve soyut olan her şey doğar, yin ve yang değişim ilkeleriyle her şey biçim alır ve dönüşür. Günümüzde Kuantum Kuramı'nın kozmogoni görüşleri Çin'de ortaya çıkan bu evren anlayışına daha yakın durmaktadır. Gök uzayı, yer ise yıldızlar, gezegenler gibi yoğun her şeyi temsil etmektedir. Dao düşünce okulunda Gök ve Yerin ham doğası yani kendiliğindenlik hali olan Zìrán (自然)'a uyması çabasız çabayı uygulaması en uygun yönetim olarak anlatılırken, Konfüçyüsçü okullara göre ise Gök ve Yer ilişkisi hiyerarşik ele alınır, erdem ve görevlere önem verilir, dolayısıyla devletin yönetimi ve halk ile ilişkisi buna uymalıdır anlayışı hakim olmuştur. Çin imparatorları, özellikle Konfüçyüs okuluna göre Gök gibi olmalıydılar ve bu yüzden "Göğün Vekaleti"ni (Tianming) talep edip Çin efsanevi ve geleneksel pratiklerine katılırlardı. Yaygın inanç sistemi bu şekilde kendini gösterirken sonraki yüz yıllarda Batıda ortaya çıkan dinler Çin'de yayılmak istemiş olsa da halk arasında bu inanç sistemleri çok rağbet görmemiştir. Ancak günümüzde sayıları fazla olmasa da Çin'de Hristiyanlık ve müslümanlık da yaşamaktadır. 1949 Mao Zedong devriminden beri Çin, bir ateist ve Marksist kurum olan Çin Komünist Partisi tarafından yönetilmektedir. Bu dönemde bilimsel bir zemini olmayan hiçbir görüşe izin verilmedi. Dini hareketler ve kurumlar önce hükûmet kontrolü altına alındı, sonra Kültür Devrimi (1966-1976) sırasında baskıya uğradı. Devrimin yumuşama döneminde geleneksel öğretiler ve sonradan gelen dini örgütlere haklar verilmeye başlanmıştır. Hükûmet henüz beş tane öğreti ve dini resmen tanımaktadır: Budizm, Taoizm, İslam, Protestanlık ve Katoliklik. 21. yüzyılın başında kurumsal idarelerde Konfüçyüsçülük ve Çin halk gelenekleri giderek daha fazla tanınma kazanmaktadır.

Dalalet veya sapkınlık, yerleşik inanç veya geleneklerle, özellikle de bir kilise veya dini örgütün kabul edilen inançlarıyla güçlü bir şekilde çelişen herhangi bir inanç veya teoridir. Terim genellikle önemli dini öğretilerin ihlaline atıfta bulunmak için kullanılır, ancak genel kabul gören herhangi bir fikre şiddetle karşı çıkan görüşler için de kullanılır. Sapkın, bu görüşün savunucusudur.

Hristiyanlığın, Pavlus'un, Timoteos'un, Nikolaos'un, Polikarp'ın ve daha birçok kişinin olduğu çok sayıda Hristiyan havari ve azizlerin doğduğu yer olan Anadolu'da ve bir kısmı Türkiye sınırlarında kalan Ermeni Yaylası'nda uzun bir geçmişi vardır.

Japonya'da Hristiyanlık, ulusun azınlık dinleri arasındadır. Nüfusun yaklaşık yüzde 1'inin Hristiyan inancının veya bağlılığının olduğunu iddia edilmiştir. Roma Katolikliği, Protestanlık ve Ortodoks Hristiyanlığı dahil çoğu büyük Hristiyan mezhepleri bugün Japonya'da temsil edilmektedir. 1990'ların ortasından beri, Japon halkının çoğunluğu dindar değildir, ancak dini olanların çoğu Şinto veya Budist inancıyla özdeşleşir. Bazı Japon çiftler Hristiyanlıktan etkilenen Hwaito Uedingu adı verilen Batı tarzı törenlerde evlenirler.

Aziz Patrik, beşinci yüzyılda yaşamış Roma-İngiliz kökenli Hristiyan misyoner ve piskopostu. "İrlanda Havarisi" olarak bilinen, İrlanda'nın birincil koruyucu azizidir. Diğer koruyucu azizler Brigid ve Columba'dır.

Hristiyan felsefesi, MS 2. yüzyıldan günümüze kadar Hristiyanlar tarafından ortaya konulan ve tartışılan felsefî fikirlerdir.

Bai ya da Pai halkı, Çin Hükûmeti'nin resmî olarak tanıdığı 56 etnik gruptan biridir. Ağırlıklı olarak Yünnan Eyaleti'ne bağlı Dali Bai Özerk İli, Guizhou Eyaleti'ne bağlı Bijie şehri ve Hunan Eyaleti'ne bağlı Sangzhi İlçesi'nde bulunurlar. 2010 yılı itibarıyla Bai halkının nüfusu 1.933.510.

Pozitif Hristiyanlık Nazi Almanyası içinde, Alman halkının ırksal saflığının, ırkçı Nazi ideolojisini İznik Hristiyanlığının temel veya önemli unsurlarıyla karıştırarak korunması gerektiği inancını destekleyen bir hareketti. Adolf Hitler bu terimi 1920 Nasyonal Sosyalist Program'ın 24. maddesinde kullandı ve "Parti, kendisini herhangi bir mezhebe bağlamadan Pozitif Hıristiyanlığın bakış açısını temsil ediyor" dedi. Nazi hareketi Almanya'nın yerleşik kiliselerine düşmandı. Yeni Nazi düşüncesi olan Pozitif Hristiyanlık, Nazi hareketinin Hristiyan karşıtı olmadığını ima ederek Almanya'nın Hristiyan çoğunluğunun korkularını yatıştırdı. Bununla birlikte, 1937'de Nazi Kilise İşleri Bakanı Hanns Kerrl, "Pozitif Hıristiyanlığın" "Havari İmanına bağlı" olmadığı ve Hristiyanlığın dayandığı "Tanrı'nın oğlu olarak Mesih'e imana" bağlı olmadığı, bunun yerine Nazi Partisi tarafından temsil edildiği açıklandı: "Führer yeni bir vahyin müjdecisidir" dedi. Hitler'in Pozitif Hristiyanlığı geleneksel bir Hristiyan inancı olarak kamuya sunması farklıydı. Hitler'in Nazi antisemitizmiyle uyum için Kiliselerle birleşik bir barışta ısrar etmesine rağmen, pozitif Hristiyanlık savunucuları da kendilerini Mesih'in Yahudi kökenlerinden ve Hristiyan İncil'inden uzaklaştırmaya çalıştılar. Bu tür unsurlara dayanarak, pozitif Hristiyanlığın çoğu kendisini geleneksel İznik Hristiyanlığından ayırdı ve sonuç olarak, Katolik, Doğu Ortodoks veya Protestan olmalarına bakılmaksızın genel olarak tüm ana Trinitarian Hristiyan kiliseleri tarafından mürted olarak kabul edildi.

Marioloji, Meryem Teolojisi veya Meryemî Teoloji, İsa'nın annesi Meryem'e dair teolojik çalışmadır. Marioloji, Meryem hakkındaki doktrin veya dogmayı, İsa ile ilgili olanlar ve kurtuluş, şefaat ve lütuf hakkındaki kavramlar gibi diğer inanç doktrinleriyle ilişkilendirmeye çalışır. Hristiyan Marioloji, tarihi Meryem'in rolünü kutsal yazılar, gelenekler ve Kilise'nin Meryem hakkındaki öğretileri bağlamına yerleştirmeyi amaçlamaktadır. Sosyal tarih açısından Marioloji, genel olarak Hristiyanlık tarihi boyunca Meryem'e olan bağlılığın ve Meryem hakkında düşünmenin incelenmesi olarak tanımlanabilir.

1876-1879 Kuzey Çin Kıtlığı, kuraklıktan kaynaklanan ürün kıtlıkları ve ardından gelen yaygın açlıkla damgalandı. Çin'de 9,5 ila 13 milyon kişi öldü, çoğunlukla Şensi eyaletinde, ancak ayrıca Zhili'de, Henan'da ve Şantung'da 0,5 milyon kişi öldü. Kıtlık göçünü de içeren nüfus sayımlarındaki nüfus azalması, Şansi'nin %48, Şansi'nin %25 ve Henan'ın %22 kaybettiği 23 milyonluk bir düşüşü gösterir. Kuraklık 1875'te başladı ve El Niño-Güney Salınımı'ndan etkilendi.