İçeriğe atla

Çevresel determinizm

Çevresel determinizm, insan faaliyetleri ile kültürün doğal çevre tarafından önemli ölçüde kısıtlandığına ya da etkilendiğine dair inanıştır.[1]

Çevresel deterministler; fiziki coğrafyanın insanlar üzerinde derin izler taşıdıklarını belirtmişlerdir. İnsanların psikolojik durumlarını etkileyen fiziki çevrenin, toplumun kültür yapısını oluşturdukları ve gelişimini etkilediklerini öne sürerler. Örneğin; tropikal iklimde yaşayan insanların oluşturdukları toplum gelişmiş değildir çünkü sıcak iklimde hayatta kalmak kolaydır. Yüksek enlemlerde yaşayan insanların hayatta kalma mücadelesi daha fazladır ve o toplumun gelişmesini zorunlu kılmıştır.

Çevresel determinizmin bir diğer örneği de, ada toplumlarıdır. Ada toplumları kıta toplumlarından soyutlandığı için başka hiçbir topluma benzemeyen bir kültür yapısı oluşturmuşlardı.

Erken coğrafya ve çevresel determinizm

Her ne kadar çevresel determinizm konusuna 19.yy'da odaklanılmaya başlasa da erken dönem coğrafya da determinizme dair görüşler bulunmaktadır. İklim faktörü Aristoteles, Platon ve Strabon gibi düşünürler tarafından, Yunan toplumunun neden sıcak veya soğuk iklimlerde yaşayan toplumlara göre gelişmiş olduğunu açıklamaya çalışmaktadır.[2]

Afrikalı ve Arap düşünürler de çevresel determinizmi kültürün yanında, insan fiziki özelliklerini de ele alıp, ten renginin neden ayrıştığı konusunda fikir yürütmüşlerdir.

Bu dönemde yaşayan meşhur sosyolog İbn Haldun ilk çevresel deterministlerden sayılmaktadır. Mukaddime eserinde yedi iklim bölgeleri belirlenmiş burada yaşayan insan topluluklarının karakteri ve davranışlarını doğa, coğrafya ve iklimle ilişkilendirmiştir.

"....Dördüncü İklim, bu Yedi İklimin ortasında yer aldığından, hava şartları açısından hepsinden daha ılımlı bir yapı sergiler.

Bu iklimlerde yaşayan insanların karakterleri de ılımlı, akl-ı selim, zihinleri açık ve huyları daha güzeldir. "[3]

19. yüzyılda çevresel determinizm

Çevresel determinizmin bu dönemde Friedrich Ratzel tarafından tekrar canlandırılmıştır. Political Geography adlı eserinde çevresel determinist görüşler belirgin bir şekilde görülmektedir. Eserde devletlerin kuruluşu bir tür evrimsel zorunluluk olarak görülmüştür. Bu görüşler daha sonra "jeopolitik" kavramının fikir babası olan Rudolf Kjellen'i de etkilemiştir. Kjellen, devletlerin hem "en güçlünün hayatta kalması" ilkesine hem de bütün vatandaşlarından bağımsız ve onların üzerinde bir varoluşa sahip olduğunu vurgulamış, Ratzel'in düşüncelerini popülerleştirmiştir.

Çevresel determinizmin düşüşü

1900'lü yıllara kadar çevresel determinizm etkisini sürdürse de bu yılların ilk çeyreğinden itibaren etkisini kaybetmeye başladı. Çevresel determinizm eleştirisinde ilk izler Carl Sauer'de görülmektedir. O çevresel determinizmin insan kültürlerinin incelenmesinde olasılıkları düşürdüğünü iddia ederek, yeni bir görüş çerçevesinde çevresel olasılık teorisini geliştirmiştir.

1950'lerde tamamen etkisini kaybeden çevresel determinizm ilk kez 1997'de yayınlanan Jared Diamond'ın Tüfek, Mikrop ve Çelik kitabında belirgin bir çevresel determinist izlere rastlanılmıştır. Bunun sonuncunda yazar bazı çevrelerce yoğun eleştiriler almıştır.

Kaynakça

  1. ^ Coğrafya Tarihi, Felsefesi ve Temel Kavramları. İdil Yayıncılık. 2017. 
  2. ^ "Çevresel Determinizm Nedir?". Çevresel Determinizm Nedir?. 23 Ocak 2020. 13 Şubat 2022 tarihinde kaynağından arşivlendi. Erişim tarihi: 13 Şubat 2022. 
  3. ^ İbn Haldun. Mukaddime. Kapı Yayınları. s. 119. 4 Şubat 2024 tarihinde kaynağından arşivlendi. Erişim tarihi: 4 Şubat 2024. 

İlgili Araştırma Makaleleri

<span class="mw-page-title-main">Coğrafya</span> karasal yüzeyi, bu yüzeyler içerisinde yaşayan toplulukları ve birbirleriyle etkileşim halinde olan bölgeleri, yerleri ve konumları inceleyen bilim

Coğrafya; beşerî (insanî) sistemleri ve yeryüzünü araştıran, bunlar arasındaki ilişkiyi neden-sonuç ve dağılış ilkesine bağlı olarak inceleyen ve sorgulayan bir bilim dalıdır. Yer ve insanlar arasındaki ilişkiler coğrafyanın konusunu oluşturur. Coğrafya sözcüğü Yunanca “γεωγραφία” gaia (yer) ve gráphein sözcüklerinden türemiştir. Türkçesi yerçizim sözcüğüdür. Zamanımızdan 2200 yıl önce coğrafya terimini ilk kullanan kişi Eratosthenes olmuştur. Gregg ve Leinhardt (1994), coğrafyayı 4 özellikle karakterize edilen bir disiplin olarak tanımlamaktadırlar:

<span class="mw-page-title-main">İbn Haldun</span> Arap tarihçi, düşünür ve sosyolog (1332–1406)

İbn Haldun, modern tarihyazımının, sosyolojinin ve iktisatın öncülerinden kabul edilen 14. yüzyıl düşünürü, devlet adamı ve tarihçisidir. Ayrıca İslam aleminde Liberalizm ilkelerini kitaplarında bulunduran ilk Müslüman düşünür. Köklü bir aileden geldiği için iyi bir eğitim aldı. Tunus ve Fas'ta devlet görevlerinde bulunduktan sonra Gırnata ve Mısır'da çalıştı. Kuzey Afrika'nın o dönem istikrarsız ve entrikalarla dolu siyasal yaşamı 2 yıl hapiste yatmasına neden oldu. Bedevi kabilelerini çok iyi tanımasından dolayı aranan bir devlet adamı ve danışman oldu. Mısır'da 6 defa Maliki kadılığı yaptı. Şam'ı işgal eden Timur ile görüşmesi bir fatih ile bir bilginin ilginç buluşması olarak tarihe geçti.

<span class="mw-page-title-main">Émile Durkheim</span> Fransız toplum bilimci (1858 – 1917)

Émile Durkheim, Fransız sosyolog, sosyolojinin kurucularından sayılmaktadır.

Determinizm, belirlenircilik, gerekircilik veya belirlenimlilik evrenin işleyişinin, evrende gerçekleşen olayların çeşitli bilimsel yasalarla, örneğin fizik yasaları ile, belirlenmiş olduğunu ve bu belirlenmiş olayların gerçekleşmelerinin zorunlu olduğunu öne süren öğretidir. Yani öğretiye göre her şey belirlenmiştir ve değişmesi mümkün değildir. Bu görüş başta ahlak felsefesi olmak üzere felsefenin çeşitli dallarının uğraş ve çalışma alanına bir görüştür. Ahlak felsefesindeki "İnsan ahlaki eylemde bulunurken özgür müdür?" sorusunu yanıtlamaya çalışır.

Halk bilimi veya folklor, bir ülkede veya bölgede yaşayan halkın kültür ürünlerini, sözlü edebiyatını, geleneklerini, törelerini, inançlarını, mutfağını, müziğini, oyunlarını, halk hekimliğini inceleyerek bunların birbirleriyle ilişkilerini belirten, kaynak, evrim, yayılım, değişim, etkileşim vb. sorunlarını çözmeye, sonuç, kural, kuram ve yasaları bulmaya çalışan bilim dalıdır.

<i>Tüfek, Mikrop ve Çelik</i> National Geographic Society tarafından kitaba bağlı kalarak çekilen bir belgesel

Tüfek, Mikrop ve Çelik: İnsan Topluluklarının Yazgıları, Kaliforniya Üniversitesi coğrafya ve fizyoloji profesörü Jared Diamond'un 1997'de yazdığı kitabın adıdır. 1998'de kurgusal olmayan genel eser dalında Pulitzer Ödülü ve En İyi Bilim Kitabı dalında Aventis ödülü kazanmıştır. Temmuz 2005'te National Geographic Society tarafından kitaba bağlı kalarak çekilen bir belgesel PBS'de yayınlanmıştır.

<span class="mw-page-title-main">Süleyman Uludağ</span>

Süleyman Uludağ, akademisyen, ilahiyatçı. Uludağ Üniversitesi İlahiyat Fakültesi öğretim üyesi. Uzmanlık alanı olan tasavvuf tarihinin yanı sıra iktisattan siyaset bilimine ve toplum bilimine birçok alanda telif ve tercüme eserlerin ve makalelerin yazarıdır.

<i>Lebensraum</i> Nazi Almanyasının Aryan yerleşimciler için uyguladığı kolonyalizm politikası

Lebensraum, Doğu Avrupa'da Almanya sınırları dışında yaşayan Alman azınlıkların Almanya'nın hakimiyetinde birleştirilmesi ve yeni toprakların kolonizasyonu ile beraber Alman popülasyonunun bu topraklara yerleştirilmesi politikasıdır. Bu gerekçeyle II. Dünya Savaşı boyunca Naziler milyonlarca Sovyet savaş esirini öldürmüştür.

<span class="mw-page-title-main">Asabiyye</span>

Asabiyye ya da Asabiyyet İbn-i Haldun'un düşünce sisteminde toplumların ilkellikten uygarlığa doğru ilerlemesini sağlayan temel toplumsal bağdır.

Bölge, çeşitli fiziksel, beşeri ya da insanlık ile çevre etkileşimlerine göre oluşturulan alandır. Bölgeler bazı verilere göre altbölgelere ayrılır. Astrofizikte bazı bölgeler açık yıldız kümesi gibi bilimsel olarak özelleşmiş terimler mevcuttur.

Halk hikâyesi veya halk öyküsü, toplumsal iz bırakmış bir olaydan veya bir yazınsal ürünün sözlü kültürde bıraktığı derin etkiden kaynaklanarak ortaya çıkan halk edebiyatı ürünlerine verilen ad. Ayrıca, bazı halk bilimciler halk öyküsünü: "Çağdaş çağlara yaklaştıkça geçirdiği değişimle destanların yerini tutan halk ürünü." olarak görmüştür. Destanlar olağanüstü ögelerin çokça rastlandığı türlerdir. Halk hikâyeleri ise olağanüstülük düzeyinin ikinci safhasında yer alır ve destanlara oranla halk hikâyelerinin olay örgüsü daha gerçekçidir. Halk hikâyeleri bu yönüyle modern çağların yazın türleri olan roman ve öykü gibi mensur türlerle, destan arasında bir geçiş sürecini yansıtan ürünlerdir. Halk hikâyelerinde olaylar belirli kahramanların üzerine kurulmuştur. Bu kahramanlar çoğu kez; tanınmış bir edebî ürünün içeriğinde yer alan kahramanların topluma mal olması ve anonimleşmesiyle oluşmuştur. Aslen Divan edebiyatı'na ait mesneviler olan Leyla ile Mecnun ve Ferhat ile Şirin gibi eserler, taç eserlerin toplum tarafından sözlü kültüre aktarılıp "halk hikâyesi" haline gelmesinin en önemli örnekleridir. Bunun yanında halk edebiyatı ürünlerinde de bu duruma rastlanmaktadır. Örneğin, Kayıkçı Kul Mustafa'nın Genç Osman Destanı; toplumun beğenerek halk hikâyeleştirme sürecine dahil ettiği eserlerdendir. 1930'da edebiyat tarihçisi Fuat Köprülü, Genç Osman Destanı'nı halk hikâyelerinin oluşum evrelerini tespit etmek maksadıyla incelemiştir. Ayrıca bu çalışma; Türk edebiyatındaki anonim hikâyeleşme süreci hakkında yapılmış ilk çalışmalardan biri olmuştur.

<span class="mw-page-title-main">Evrim düşüncesinin tarihi</span> bilim tarihinin bir yönü

Evrim düşüncesi; türlerin zaman içerisinde değişmelerini ifade eden kavram olarak köklerini eski çağlardan; Yunanistan'dan, Roma'dan, Çin'den ve Orta Çağ İslâm biliminden alır. 17. yüzyıl sonlarında biyolojik taksonominin başlangıcıyla Avrupa'daki biyolojik düşünce; doğal teolojiye tam olarak uyan ve ortaçağ Aristo metafiziği kavramı olan, her türün kendi karakteristiği olduğunu öne süren özcülükten etkilendi. Diğer yandan Aydınlanma Çağı'nda evrimsel kozmoloji ve mekanik felsefe, fizik bilimlerinden doğa tarihine kadar yayıldı. Natüralistler türlerin çeşitliliğine odaklandı ve sonradan "soy tükenmesi" kavramı ile doğa görüşünün temelini sarsan paleontoloji ortaya çıktı. 19. yüzyılın başlarında Jean-Baptiste Lamarck, ilk tamamen biçimlendirilmiş evrim teorisi olan türlerin transmutasyonu teorisini ortaya attı.

<span class="mw-page-title-main">Franz Boas</span>

Franz Uri Boas modern antropolojinin kurucusu ve antropolojideki bütüncü yaklaşımı kişiliğinde de bulunduran Alman kökenli Amerikan vatandaşı dilbilimci ve etnolog. Antropoloji'nin ABD'de yerleşmesinde öncü olmuştur

Kültürel coğrafya, kültürü coğrafi bakış açısıyla inceleyen beşeri coğrafya disiplinidir. Coğrafyada çevrenin kültürler tarafından farklı algılanması önemlidir. Kültür coğrafyası fiziki çevreden çok kültürel ortamla ilgilenir. Bir kültüre ait insanların çevreyi anlama şekillerini inceler.

Davranışsal coğrafya, çevreyi nasıl algıladığımızı, düşüncelerimiz ile algılarımızın davranışlarımızı nasıl etkilediğini inceleyen beşeri coğrafya bilim dalıdır.

<span class="mw-page-title-main">Antroposen</span> Şimdiki zaman için önerilen jeolojik çağ

Antroposen, insanoğlunun Dünya'ya olan etkisinin en üst düzeylere çıktığı Sanayi Devrimi’nden bugüne olan süreç ve devam edecek bu duruma İnsan Çağı da denen döneme verilen isim. Çünkü Dünya artık geri döndürülmesi çok zor bir sürece girmiştir. Yani bir anlamda insanlık önceleri Dünya'dan etkilenirken bu etkileşimi Dünya üzerinde baskın hale gelmiştir. Nitekim Dünya'nın tarihsel sürecine baktığımızda milyon yıllarla ifade edilirken Antroposen’in son üç yüzyıllık bir sürece tekabül ettiğini görmemiz gerçekten de müthiş bir değişimin var olduğunun göstergesidir. Antroposen’in yeni bir çağ olarak nitelendirilmesi bilim insanlarına göre Dünya'nın geri döndürülemez bir değişime girdiği savıdır.

<span class="mw-page-title-main">Devletin kökeni</span> devletin, soyun ve ailenin etimolojisi

Devletin kökeni, daha önce böyle bir kurumun yokluğunda merkezi bir devletin ortaya çıkması durumunu ifade eder. Devletin neden ve nasıl ortaya çıktığı yüzyıllardır düşünürlerin üzerinde teoriler ürettiği bir konudur. Hatta Jonathan Haas, bu durumu "Geçen yüzyıl boyunca toplum bilimcilerin en sevdiği meşgalelerden birisi dünyanın büyük medeniyetlerinin evrimi hakkında teoriler üretmekti," sözleriyle anlatmıştır.

<span class="mw-page-title-main">Ellen Churchill Semple</span>

Ellen Churchill Semple, Amerikalı coğrafyacı ve Amerikan Coğrafyacılar Derneği'nin ilk kadın başkanı. Amerika Birleşik Devletleri'nde coğrafya disiplininin, özellikle insan coğrafyası çalışmalarının erken gelişimine önemli ölçüde katkıda bulundu. En çok antropocoğrafya ve çevrecilik alanındaki çalışmalarla ve "çevresel determinizm" tartışmasıyla yakından ilişkilidir.

Coğrafya kaderdir, yaşanılan coğrafi alanın ve iktisadi durumun insan refahı üzerine etkilerini betimleyen, genellikle olumsuz anlamda kullanılan bir söylemdir. Türk dilinde yaygın olarak kullanılırken ilk olarak kimin ne anlamda söylediği ile günümüzdeki karşılığı muhtelif tartışmaların konusudur. Ağırlıkla İbn-i Haldun'a ve Mukaddime'sine doğrudan veya ikincil olarak zayıf ve tekrarlayıcı (aktarıcı) referanslar ile atfedilen bu sözden "Türkçede ilk söz eden kişi", Nurdan Gürbilek'e göre Yaşadığım Gibi adlı eserinde Ahmet Hamdi Tanpınar'dır.

Sosyoloji, insan ve toplumların ilişkilerini ele alan bir bilim dalıdır. Konu bakımından, birçok konuyu ele alabilir. Din, siyaset, kültür, ırk ve sosyal sınıf gibi birçok konu sosyoloji biliminin araştırması kapsamındadır.