İçeriğe atla

Çevre ve cinsel yönelim

Çevre ve cinsel yönelim insanların cinsel yöneliminin gelişimindeki olası çevresel faktörleri konu alır. Bazı araştırmacılar çevresel faktörleri hormonal faktörlerden ayırırken diğerleri doğum öncesi hormonlar gibi biyolojik faktörleri çevresel faktörlerin bir parçası olarak görür.[1][2]

Araştırmalar cinsel yönelimin genetik, hormonal ve çevresel faktörlerin bir kombinasyonu olabileceğini göstermektedir.[3] Amerikan Psikiyatri Birliği bildirisinde “Birçok araştırma genetik, hormonal, gelişimsel, sosyal ve kültürel faktörlerin cinsel yönelim üstündeki etkisini incelemesine rağmen, bilim adamların cinsel yönelimin özel bir faktör ya da faktörler tarafından belirlendiği sonucuna ulaşmasına izin veren bir bulgu yoktur.” demiştir.[4]

Doğum sonrası sosyal çevrenin cinsel yönelim üzerindeki etkisine ilişkin hipotezler, özellikle erkekler için zayıftır. Ebeveynlik veya erken çocukluk deneyimlerinin cinsel yönelimi etkilediğini gösteren önemli bir kanıt yoktur ancak araştırmalar çocuklukta cinsiyet uyumsuzluğu ve eşcinsellik arasında bağlantı kurmuştur.[5][6]

Cinsel yönelim kimliği ile karşılaştırıldığında cinsel yönelim

Genellikle cinsel yönelim ve cinsel yönelim kimliği ayırt edilmez, bu da cinsel kimliği doğru bir şekilde değerlendirmeyi etkiler ve cinsel yönelim değişebilse de değişemese de, cinsel yönelim kimliği bir bireyin hayatı boyunca değişebilir ve biyolojik cinsiyet, cinsel davranış veya gerçek cinsel yönelim ile uyumlu olabilir veya olmayabilir. Cinsel yönelim sabittir ve insanların büyük çoğunluğu için değişme ihtimali yoktur ama bazı araştırmalar gösteriyor ki bazı insanlar cinsel yönelimlerinde değişiklik yaşayabilir ve erkeklere göre kadınlarda bunun olması daha muhtemeldir. Amerikan Psikiyatri Birliği, cinsel yönelim (doğuştan gelen çekim) ve cinsel yönelim kimliği (bir kişinin hayatının herhangi bir noktasında değişebilen) arasında ayrım yapar. Bilim insanları ve psikologlar genellikle cinsel yönelimin bir seçim olduğuna inanmazlar.

Amerikan Psikiyatri Birliği, "cinsel yönelim istenildiği zaman değişebilecek bir seçim değildir ve bu cinsel yönelim büyük ihtimalle çevresel, bilişsel ve biyolojik faktörlerin girişik ilişkisinin sonucudur (…) erken yaşta belirlenir (…) (ve kanıtlar gösteriyor ki) biyolojik (genetik veya doğuştan gelen hormonsal) faktörler kişinin cinselliğinde önemli bir rol oynadığını" bildirir. "Cinsel yönelim kimliği, cinsel yönelim değil, psikoterapi, destek grupları ve hayat hadiseleri aracılığıyla değişim gösterdiğini" söylüyorlar. Amerikan Psikiyatri Birliği, bireylerin "yaşamlarında heteroseksüel, gey, lezbiyen veya biseksüel olduklarının farkına varabileceklerini" ve " eşcinselliğin kendi başına bir zihinsel bozukluk olduğu varsayımı üzerine ya da hastanın eşcinsel yönelimini değiştirmesi gerektiğine dair eski varsayımlara dayanarak yapılan " "düzeltici" veya "dönüşüm" terapisi gibi herhangi bir psikiyatrik tedaviye karşı olduklarını" söyler. Bununla birlikte, eşcinsel olumlayıcı psikoterapiyi (gay affirmative psychotherapy) teşvik eder.

Çocukluk dönemindeki cinsiyet uyumsuzluğu

Çocukluk dönemindeki cinsiyet uyumsuzluğu eşcinselliğin en büyük habercisidir.[6][7] Darly Bem bununla ilgili bazı çocukların diğer cinse özgü aktiviteleri tercih etmesini öne sürmüştür. Toplumsal olarak belirlenmiş cinsiyet rollerine uyum gösteren aktivitelerin tercihi cinsiyet uyumu gösteren çocuğu karşı cinsten kendini daha farklı hissettirmektedir. Ama cinsiyet rollerine uyumsuzluk gösteren aktivitelerin tercihi cinsiyet uyumsuzluğu gösteren çocuğu kendi cinsinden daha farklı hissettirmektedir. Her iki durumda da çocuğun kendini farklı hissettiği cinsiyetle yakınlaşması onda bir fiziksel uyarılmaya neden olacak ve bu fiziksel uyarılma sonra cinsel uyarılmaya dönüşecektir. Araştırmacılar bu uyumsuzluğun genler, doğum öncesi maruz kalınan hormonlar, çocuğun kişiliği, ailenin çocukla ilgilenme şekli ya da diğer çevresel faktörler nedeniyle oluşabileceğini öne sürmektedir. Peter Bearman bir kız ikize sahip olan erkeklerin kendinden büyük bir erkek kardeşe sahip olmadıkça hemcinsine ilgi duyma ihtimalinin 2 kat daha yüksek olduğunu rapor etmiştir. Bulgularının çocukluk ve ergenlik öncesi dönemde daha az cinsiyetleşmiş sosyalizasyonun sonraki hemcinse yapılan romantik tercihleri şekillendirdiğini desteklediğini söylemiştir. Ayrıca, karşı cins ikizlerin ailelerinin onlara daha çok her iki cinse uygun türden muamele yaptığını ama büyük bir erkek kardeşin genç erkek kardeşe onu takip etmesi için daha cinsiyetleşmiş bir mekanizma kurduğunu öne sürmüştür.[5] Hemcinse ilgi duyduğunu rapor eden ergenlerin oranı eşcinsel deneyim yaşadıklarını rapor edenlerden önemli ölçüde daha yüksektir. İlgiye ek olarak fırsatın da var olması gerekir. Çünkü fırsat sosyal olarak yapılandırılmıştır. Sosyal etkilerin davranışa olan etkisi ilgiye göre daha güçlü olmalıdır. Olası sosyalizasyon deneyimleri arzuyu şekillendirebilir ama yetişkinlikteki cinsel yönelimi şekillendirmez. İlgiden davranışa giden yolda genetik etkilerin rol oynaması muhtemeldir.

Ailesel etkiler

Araştırmacılar gay erkeklerin gay olmayan erkeklere göre daha az sevecen daha çok reddedici babalara sahip olduklarını ve anneleriyle daha yakın bir ilişki kurduklarını bulmuştur.[8] Bazı araştırmacılar bunun çocuklukta yaşanan ailesel deneyimlerin eşcinsellik için önemli bir belirleyici olduğunu ya da ailenin cinsiyet uyumsuzluğu gösteren çocuğa davranış şeklinin farklılığını gösterdiğini düşünmüştür.[9][10][11] Michael Ruse iki olasılığında farklı durumlarda doğru olabileceğini öne sürmüştür.[12] 2000’de Amerika’da yapılan bir ikiz çalışması ailesel faktörlerin (bu faktörler kısmen genetik olabilir) cinsel yönelime etki ettiğini bulmuştur.[13]

Araştırmacılar aynı zamanda eşcinsel erkeklerin eşcinsel kadınlara göre eşcinsel kadınlarında heteroseksüel erkeklere göre önemli ölçüde daha fazla kardeşe sahip olduklarını bulmuştur.[14] 2006’da Danimarka’da yapılan bir araştırma heteroseksüel evlilik yapanlarla eşcinsel evlilik yapan kişileri incelemiştir. Genç anne ve babaya sahip olmak, anne ve babanın arasındaki yaş farkının az olması, aileyle olan ilişkinin dengeli olması, fazla kardeşe sahip olmak, doğum sırası (kaçıncı kardeş olduğu) sayısının yüksek olması kişinin heteroseksüel evlilik yapma ihtimalini önemli ölçüde artırmaktadır. Anne ve babası boşanan çocukların heteroseksüel evlilik yapma ihtimali daha düşüktür. Yaşlı bir anneye sahip olmak, anne ve babanın boşanmış olması, babanın yokluğu ve en genç çocuk olma erkeklerin eşcinsel evlilik yapma ihtimalini artırmaktadır. Ergenlik dönemindeyken annenin ölümü, tek çocuk, en genç çocuk ya da tek kız çocuk olmak kadınların eşcinsel evlilik yapma ihtimalini artırmaktadır.[9]

Doğum sırası efekti

Ana Makale: Doğum sırası ve erkeklerin cinsel yönelimi

Birkaç araştırmaya göre her büyük erkek kardeş erkeğin eşcinsel yönelim geliştirme ihtimalini bir öncekinin yüzde %28-48’i kadar artırmaktadır.[15][16][17][18] Çoğu araştırmacı bunu doğum öncesi hormonlar gibi doğum öncesi çevresel faktörlere bağlamıştır. McConaghy (2006) doğum sırası efektiyle eşcinsel hisler arasında bir ilişki bulamamış, efektin biyolojik nedenli değil sosyal süreçle ilgisi olduğu sonucuna gitmiştir.[19]

Şehirleşme

Amerika’da Cinselliğin Sosyal Organizasyonu eşcinsellikle şehirleşme arasında pozitif bir korelasyon bulmuştur. Korelasyonun erkeklerde kadınlara göre daha güçlü olduğu gözlenmiştir. Büyük şehirlerin eşcinsel ilginin gelişiminde ve ifade edilmesinde uyumlu bir çevre sunabildiği öne sürülmüştür.[20][21]

Danimarka’da şehirde doğan insanlar kırsal kesimde doğan insanlara göre önemli ölçüde daha az heteroseksüel daha çok eşcinsel evlilik yapmaktadır.[9]

Kültürel etkiler

Antropologlar en iyi avcıları diğer erkelerden ayırmayan ya da onları ödüllendirmeyen diğerlerine nazaran daha az rekabetçi olan ilkçağdaki kültürlerde hemen hemen hiç eşcinselliğe rastlanmadığını gözlemlemiştir.[22] Miron Baron “Asurlular, Eski Yunan ve Romalılar eşcinselliğe karşı daha çok toleranslıydı. Eşcinsel davranışlar açık olarak uygulanıyordu ve yaygınlığı yüksekti. Cinsel modeller toplumun beklentilerinin bir ürünüdür. Değişen kültürel normlara karşılık olarak yalnızca genetik özelliğin yaygınlığında değişme tahmin etmek zor olurdu.” demiştir.[23] Bu hipotez daha önceden Richard Burton tarafından ortaya atılmıştır.

Amerika’da kadınların diğer kadınlara olan ilgisinde bir artış yaşanmıştır. Susan Bordo bir tabu ortadan kalktığında ya da tabunun etkisi azaldığında bunun kişilere cinsel yönelimlerini keşfetme ve ifade etme şansı verdiğini iddia etmiştir.[24]

Ayrıca bakınız

Kaynakça

  1. ^ "Sexual Orientation and Adolescents" (PDF). American Academy of Pediatrics Clinical Report. 29 Mayıs 2006 tarihinde kaynağından (PDF) arşivlendi. Erişim tarihi: 23 Şubat 2007. Sexual orientation probably is not determined by any one factor but by a combination of genetic, hormonal, and environmental influences 
  2. ^ Långström, Niklas (7 Haziran 2008). "Genetic and Environmental Effects on Same-sex Sexual Behaviour: A Population Study of Twins in Sweden". Archives of Sexual Behavior. 39 (1). Archives of Sexual Behavior. ss. 75-80. doi:10.1007/s10508-008-9386-1. PMID 18536986. 
  3. ^ Pediatrics: Sexual Orientation and Adolescents 29 Şubat 2012 tarihinde Wayback Machine sitesinde arşivlendi., American Academy of Pediatrics Clinical Report. Retrieved 2009-12-08.
  4. ^ What causes a person to have a particular sexual orientation? 1 Mayıs 2020 tarihinde Wayback Machine sitesinde arşivlendi. Page 1
  5. ^ a b Bearman, Peter (2002). "Opposite-sex twins and adolescent same-sex attraction" (PDF). Cilt 107. American Journal of Sociology. ss. 1179-1205. 3 Eylül 2014 tarihinde kaynağından (PDF) arşivlendi. Erişim tarihi: 26 Mayıs 2013. 
  6. ^ a b Rieger G, Linsenmeier JA, Gygax L, Bailey JM (Ocak 2008). "Sexual orientation and childhood gender nonconformity: evidence from home videos". Dev Psychol. 44 (1). ss. 46-58. doi:10.1037/0012-1649.44.1.46. PMID 18194004. 
  7. ^ Bailey, J.M. (1995). "Childhood sex-typed behavior and sexual orientation: A conceptual analysis and quantitative review". 31 (1). Developmental Psychology. ss. 43-55. doi:10.1037/0012-1649.31.1.43. 25 Aralık 2021 tarihinde kaynağından arşivlendi. Erişim tarihi: 26 Mayıs 2013. 
  8. ^ Bell, Weinberg, & Parks, 1981; Bieber et al., 1962; Braatan & Darling, 1965; Brown, 1963; Evans, 1969; Jonas, 1944; Millic & Crowne, 1986; Nicolosi, 1991; Phelan, 1993; Biggio, 1973; Seutter & Rovers, 2004; Siegelman, 1974; Snortum, 1969; Socarides, 1978; West, 1959).
  9. ^ a b c Frisch M, Hviid A (Ekim 2006). "Childhood family correlates of heterosexual and homosexual marriages: a national cohort study of two million Danes". Arch Sex Behav. 35 (5). ss. 533-47. doi:10.1007/s10508-006-9062-2. PMID 17039403. 
  10. ^ Isay, Richard A. (1990). Being homosexual: Gay men and their development. HarperCollins. ISBN 0-380-71022-6.
  11. ^ Isay, Richard A. (1996). Becoming gay: The journey to self-acceptance. New York, Pantheon. ISBN 0-679-42159-9.
  12. ^ Ruse, Michael Homosexuality: a philosophical inquiry (1988) ISBN 0-631-17553-9
  13. ^ Kendler KS, Thornton LM, Gilman SE, Kessler RC (Kasım 2000). "Sexual orientation in a U.S. national sample of twin and nontwin sibling pairs". Am J Psychiatry. 157 (11). ss. 1843-6. doi:10.1176/appi.ajp.157.11.1843. PMID 11058483. 27 Eylül 2012 tarihinde kaynağından arşivlendi. Erişim tarihi: 26 Mayıs 2013. 
  14. ^ Bogaert AF (Şubat 2005). "Sibling sex ratio and sexual orientation in men and women: new tests in two national probability samples". Arch Sex Behav. 34 (1). ss. 111-6. doi:10.1007/s10508-005-1005-9. PMID 15772774. 
  15. ^ Blanchard R, Zucker KJ, Siegelman M, Dickey R, Klassen P (Ekim 1998). "The relation of birth order to sexual orientation in men and women". J Biosoc Sci. 30 (4). ss. 511-9. doi:10.1017/S0021932098005112. PMID 9818557. 
  16. ^ Ellis L, Blanchard R (Mart 2001). "Birth order, sibling sex ratio, and maternal miscarriages in homosexual and heterosexual men and women". Personality and Individual Differences. 30 (4). ss. 543-52. doi:10.1016/S0191-8869(00)00051-9. 
  17. ^ Blanchard R (Eylül 2001). "Fraternal birth order and the maternal immune hypothesis of male homosexuality". Horm Behav. 40 (2). ss. 105-14. doi:10.1006/hbeh.2001.1681. PMID 11534970. 
  18. ^ Puts DA, Jordan CL, Breedlove SM (Temmuz 2006). "O brother, where art thou? The fraternal birth-order effect on male sexual orientation". Proc Natl Acad Sci USA. 103 (28). ss. 10531-2. doi:10.1073/pnas.0604102103. PMC 1502267 $2. PMID 16815969. 
  19. ^ McConaghy N, Hadzi-Pavlovic D, Stevens C, Manicavasagar V, Buhrich N, Vollmer-Conna U (2006). "Fraternal birth order and ratio of heterosexual/homosexual feelings in women and men". J Homosex. 51 (4). ss. 161-74. doi:10.1300/J082v51n04_09. PMID 17135133. 
  20. ^ Laumann, Edward O. (1994). The Social Organization of Sexuality: Sexual Practices in the United States. s. 308. ISBN 0-226-46957-3. 25 Aralık 2021 tarihinde kaynağından arşivlendi. Erişim tarihi: 26 Mayıs 2013. 
  21. ^ Laumann, Edward (1 Eylül 1995). Sex in America: A Definitive Survey. Grand Central Publishing. ISBN 978-0-446-67183-5. 16 Nisan 2013 tarihinde kaynağından arşivlendi. Erişim tarihi: 26 Mayıs 2013. 
  22. ^ Hendin, Herbert (1978). "Homosexuality: The Psychosocial Dimension". Journal of American Academy of Psychoanalysis. Cilt 6. ss. 479-96. 24 Temmuz 2012 tarihinde kaynağından arşivlendi. Erişim tarihi: 26 Mayıs 2013. 
  23. ^ Baron M (Ağustos 1993). "Genetic linkage and male homosexual orientation". BMJ. 307 (6900). ss. 337-8. doi:10.1136/bmj.307.6900.337. PMC 1678219 $2. PMID 8374408. 
  24. ^ "Why women are leaving men for other women". 14 Haziran 2017 tarihinde kaynağından arşivlendi. Erişim tarihi: 26 Mayıs 2013. 

İlgili Araştırma Makaleleri

<span class="mw-page-title-main">Eşcinsellik</span> Aynı cinsiyetteki insanlar arasındaki romantiklik, cinsel çekim ya da cinsel davranış

Eşcinsellik veya homoseksüellik, aynı cinsiyetteki insanlar arasındaki romantizm, cinsel çekim ya da cinsel davranıştır. Eşcinsellik, bir yönelim olarak “kişiyi ağırlıklı olarak ya da tümüyle kendisiyle aynı cinsiyette olan kişilere karşı romantik ya da cinsel çekimleri yaşamaya yönlendiren kalıcı kişisel nitelik” olarak ifade edilir. Aynı zamanda kişiyi bu çekimlere dayanan davranışlarla ilişkili kimlik hissi ve bu çekimleri paylaşan diğer kişilerden oluşan topluluğa olan üyeliğini de tanımlar.

Biseksüellik, hem erkeklere hem de kadınlara veya birden fazla cinsiyete yönelik romantik veya cinsel çekim ya da cinsel davranıştır.

<span class="mw-page-title-main">Heteroseksüellik</span> Karşı cinsten insanlara cinsel olarak ilgi duyma

Heteroseksüellik veya karşıcinsellik, cinsel ve duygusal açıdan karşı cinse ilgi duymaya yönelik olan cinsel yönelime verilen isimdir. Cinsel açıdan kadınlara ilgi duyan erkeklere ve erkeklere ilgi duyan kadınlara heteroseksüel denir. Heteroseksüellik hayvan cinselliğini tanımlamada da sıkça kullanılır.

<span class="mw-page-title-main">Cinsel yönelim</span> kalıcı cinsel çekim modeli

Cinsel yönelim kişilerin karşı cinsiyete, hemcins veya cinsiyete veya birden fazla cinsiyete karşı romantik veya Cinsel çekim hissetmeye yönlendiren kalıcı kişisel bir niteliktir. Bu çekimler genellikle karşıcinsellik (heteroseksüellik), eşcinsellik (homoseksüellik), biseksüellik, altında toplanır; bununla beraber aseksüellik de bazen dördüncü kategori olarak tanımlanır. Bu kategoriler cinsel kimliklerin daha ayrıntılı dünyasını yönleridir. Örneğin, insanlar panseksüel veya poliseksüel, veya hiçbirinden olmak gibi diğer etiketleri de kullanabilir. Amerikan Psikologlar Derneği'ne göre, cinsel yönelim "aynı zamanda bir kişinin bu çekimlere dayanan, davranışlarla ilişkili kimlik hissi ve bu çekimleri paylaşan diğer kişilerden oluşan topluluğa olan üyeliğini de tanımlar".

<span class="mw-page-title-main">Biyoloji ve cinsel yönelim</span>

Biyoloji ve cinsel yönelim, biyolojinin insan cinsel yöneliminin gelişimindeki rolünü inceleyen araştırma konusudur. Cinsel yönelimin kökeni olarak kesin bir şekilde tek bir ana sebep veya kaynak bulunamamıştır. Çeşitli araştırmaların sonuçları farklı hatta çelişen noktalara işaret etmektedir. Bilim insanları cinsel yönelimin genetik, hormonal ve çevresel faktörlerin bir kombinasyonu olduğu üstüne hipotez kurmuştur. Cinsel yönelimin nedenlerini açıklama konusunda biyolojik teoriler daha çok benimsenmiştir ve biyolojik faktörler, genetik faktörlerle erken rahim ortamının kompleks etkileşimini içerebilir. Heteroseksüel, eşcinsel, biseksüel veya aseksüel yönelimin gelişimiyle bağlantılı olabilen bu faktörler genleri, doğum öncesi hormonları ve beyin yapısını kapsamaktadır.

Cinsel kimlik, kişinin romantik ve cinsel çekim hissettiği kişilerle ilgili kendisini nasıl tanımladığıdır. Cinsel kimlik aynı zamanda kişilerin kendilerini bir cinsel yönelimle tanımladığında veya tanımlamadığında ya da herhangi bir cinsel yönelimle tanımlamamayı uygun bulduğunda kullanılan cinsel yönelim kimliği olarak da bilinir. Cinsel kimlik ve cinsel davranış, cinsel yönelim ile yakından bağlantılı olsa da birbirinden ayrılır. Cinsel kimlik kişinin kendisini kavrayışını, cinsel davranış kişi tarafından uygulanan cinsel eylemi, cinsel yönelim ise kişinin karşı cinse, hemcinse, her iki cinsiyete hissettiği ya da hiçbir cinse hissetmediği romantik ya da cinsel çekimi ifade eder.

El yanlılık ve cinsel yönelim arasında bir ilişki olduğu ortaya atılmış ama birkaç araştırmacı tarafından doğrulanmamıştır. Araştırmacılar heteroseksüel kişilerin sağ yanlı olma ihtimalinin eşcinsel kişilere göre bir parça daha fazla olduğunu rapor etmiştir. El yanlılığı ve cinsel yönelim arasındaki ilişki her iki cinsiyet içinde rapor edilmiştir. Bu ilişki aynı zamanda eşcinselliğin biyolojik etiyolojisinide ifade edebilir. Ray Blanchard tarafından yapılan son araştırmalar bu ilişkiyle bir erkeğin büyük erkek kardeşlere sahip olmasıyla eşcinsel olma ihtimalinin arttığını öne süren doğum sırası efekti arasında bir bağlantı kurmuştur.

Doğum sırası ve erkeklerin cinsel yönelimi arasındaki ilişki araştırmacılar tarafından ortaya atılmıştır. Ray Blanchard bu ilişkiye doğum sırası efekti demiştir. Bu efekte göre bir erkek büyük erkek kardeşlere sahip oldukça eşcinsel yönelime sahip olma ihtimali artar. Buna bazen büyük erkek kardeş efekti de denir. Erkek eşcinsel demografisinin tahminen yüzde 15'i doğum sırası efektiyle ilişkilidir.

<span class="mw-page-title-main">Doğum öncesi hormonlar ve cinsel yönelim</span>

Doğum öncesi hormonal teori, belli hormonların fetüsün cinsiyet farklılaşmasında rol oynaması gibi kişinin cinsel yönelimine de etki ettiğini söyler. Doğum öncesi hormonlar cinsel yönelimin ana belirleyicisi olabilir ya da genler, biyolojik faktörler, çevresel ve sosyal durumlarla birlikte yardımcı bir faktör olabilir.

<span class="mw-page-title-main">Nöroloji ve cinsel yönelim</span>

Cinsel yönelim, bir bireyin, cinsellikle ilgili davranışlarını, düşüncelerini ve/veya duygularını kapsayan kişisel veya toplumsal kimliğini ifade eder. İnsanların cinsel yöneliminin gelişiminin nasıl olduğu ve mekanizmaları belirsizliğini sürdürmektedir. Bu konuda ortaya atılan birçok teori kurgusal ve tartışmalıdır. Ama nöroloji bilimindeki gelişmeler sonucu cinsel yönelimle bağlantılı karakteristikler açıklanabilmektedir. Araştırmalar insanların cinsel yönelimiyle ilgili yapısal sinirler bağlantılar, fonksiyonel ve/veya bilişsel ilişkiler keşfetmiş ve gelişimsel teoriler ortaya atmıştır.

Eşcinsellikle ilgili epigenetik teoriler DNA dizilimindeki değişmelerle ilgili değil, başka mekanizmaların neden olduğu genlerin ifade edilmesindeki ya da hücresel fenotipteki değişmelerle ilgilidir. Epigenetik, organizmanın hayat döngüsündeki uygun zaman ve yerlerde genomun içinde ve dışında değişen bir takım kimyasal reaksiyonları inceler. Organizmanın DNA dizilimi değil, genetik olmayan faktörler genlerin farklı ifade edilmesine neden olur. Epigenetiğin ve genlerin ifade edilmesinin insanlardaki eşcinsellikle bağlantılı olabileceği üstüne teori kurulmuştur. Bir takım araştırmacı androjen hormonun XX ve XY fetüsleri üstündeki etkisini azaltan epi-işaretleyicileri incelemiştir. Ortalamadan daha güçlü epi-işaretleyicilerin kişinin genital organını ve cinsel kimliğini değiştirmeden cinsel yönelimini değiştirdiğini bulmuşlardır. Bu araştırma eşcinselliğin nedeninin DNA dizilimindeki genlerin ifade edilmesiyle bağlantılı olduğunu desteklemektedir. Bu teori epi-işaretleyicileri, ikiz çalışmalarını ve fetal androjen sinyalini kapsamaktadır.

Trans erkek, biyolojik bakımdan kadın olan erkektir. Pek çok trans erkek, görünüşlerini cinsiyet kimlikleriyle uyumlu olacak veya cinsiyet hoşnutsuzluğunu hafifletecek şekilde değiştirmek için cerrahi veya hormonal geçişi veya her ikisini birden tercih eder.

Durumsal cinsel davranış, sosyal çevrenin bir şekilde izin vermesi, teşvik etmesi ya da zorlaması yüzünden kişinin normalde gösterdiği cinsel davranışlardan farklı cinsel davranış sergilemesidir..

Cinsel akışkanlık, cinsellik veya cinsel kimlikte bir veya daha fazla değişikliktir. Cinsel yönelim çoğu insan için istikrarlıdır ancak bazı araştırmalar bazı insanların cinsel yönelimlerinde değişiklik yaşanabileceğini göstermektedir ve bu kadınlarda erkeklere göre daha olasıdır. Cinsel yönelimin psikoterapi ile değiştirilebileceğine dair bilimsel bir kanıt yoktur. Cinsel kimlik bir bireyin hayatı boyunca değişebilir ve biyolojik cinsiyet, cinsel davranış veya gerçek cinsel yönelim ile uyumlu olabilir veya olmayabilir.

<span class="mw-page-title-main">Kinsey ölçeği</span>

Kinsey ölçeği ya da diğer adıyla Heteroseksüel-Homoseksüel Derecelendirme Ölçeği, bir kişinin cinsel yönelimini belirli bir deneyime veya bir uyarıcıya verdiği reaksiyona göre tanımlamak için kullanılan ölçek. Ölçek 0 ila 6 arasındadır; 0 sadece heteroseksüel, 6 sadece homoseksüel anlamına gelir. Kinsey Raporlarının hem erkek hem de kadın versiyonlarında "X" olarak nitelendirilen, "sosyo-cinsel temas veya tepki yok" anlamına gelen bir ölçüt daha vardır. Raporlar ilk olarak Sexual Behavior in the Human Male (1948) adlı kitapta Alfred Kinsey, Wardell Pomeroy ve diğerleri tarafından yayımlandı. İnsan Erkeğinde Cinsel Davranış'ta (1948) yayınlandı. Daha sonra kitabın kadın versiyonu olan Sexual Behavior in the Human Female (1953) kitabında da yer aldı.

Eşcinsel olumlayıcı psikoterapi, heteroseksüel olmayan kişiler için cinsel yönelim gerçekliği ve kendini kabule ilişkin rahatlığına odaklanan ve onları heteroseksüel olarak "değiştirmeye" çalışmayan bir psikoterapi biçimidir. Amerikan Psikiyatri Birliği, eşcinsel olumlayıcı psikoterapi için yönergeler ve gereçler sunar. Olumlayıcı psikoterapi, eşcinselliğin, evrensel ilmî fikir birliğine göre, bir ruhsal bozukluk olmadığını kabul eder. Eşcinsel kimliği benimsemek ve onaylamak diğer ruhsal bozukluk veya madde bağımlılığı, intihar gibi durumlardan kurtulmanın yöntemi olabileceği belirtilir. Amerikan Psikiyatri Birliği'ne göre dinî inançları eşcinsel davranışlara karşı olarak yorumlayan danışanlar, dinî ve cinsel benlikleriyle çatışan başka bir terapi metodu ile ilerleyebilirler.

Cinsiyet kimliği, kişinin kendi cinsiyetine ilişkin kişisel duygusudur. Cinsiyet kimliği, bir kişinin atanmış cinsiyetiyle ilişkili olabilir veya ondan farklı olabilir. Çoğu bireyde, cinsiyetin çeşitli biyolojik belirleyicileri, bireyin cinsiyet kimliğiyle uyumludur ve tutarlıdır. Cinsiyet ifadesi tipik olarak bir kişinin cinsiyet kimliğini yansıtır, ancak bu her zaman böyle değildir. Bir kişi, belirli bir toplumsal cinsiyet rolüyle tutarlı davranışlar, tutumlar ve görünümler ifade etse de, bu tür ifadeler mutlaka cinsiyet kimliklerini yansıtmayabilir. Cinsiyet kimliği terimi, 1964 yılında psikiyatri profesörü Robert J. Stoller tarafından icat edildi ve psikolog John Money tarafından popüler hale getirildi.

Hetero-esnek, birincil olarak heteroseksüel yönelimde minimal eşcinsel aktivite ile karakterize edilen bir cinsel yönelim veya durumsal cinsel davranıştır ve onu biseksüellikten ayırabilir veya ayırmayabilir. "Çoğunlukla düz" olarak nitelendirilmiştir. Bazen heteroseksüellik ve biseksüellik arasındaki geniş bir cinsel yönelim sürekliliğini tarif etmek için iki bi-meraklı da eş tutulsa da, diğer yazarlar hetero-esneği, iki bi-meraklının ima ettiği "cinselliği denemek arzusu"ndan ayırıyorlar. Eşcinselliğin baskın olduğu buna karşılık gelen durum da homo-esnek olarak adlandırılmıştır.

Feminist teoride, heteroataerkillik veya cisheteroataerkillik, cis erkeklerin ve heteroseksüellerin, cis dişilerin ve diğer cinsel yönelimlerin ve cinsiyet kimliklerinin üzerinde yetkiye sahip olduğu sosyopolitik bir sistemdir. Bu terim, kadınlara yönelik ayrımcılıkla LGBTQ bireylere yönelik ayrımcılığın aynı cinsiyetçi sosyal ilkeden kaynaklandığını vurgular.

Toplumsal cinsiyet ve cinsel çeşitlilik (GSD) veya basitçe cinsel çeşitlilik, bu çoğulluğu oluşturan kimliklerin, davranışların veya özelliklerin her birini belirtmeye gerek kalmadan cinsiyet özelliklerinin, cinsel yönelimlerin ve cinsiyet kimliklerinin tüm çeşitliliğini ifade eder.