İçeriğe atla

Çerofobi

Çerofobi
Diğer adlarÇerofobi
UzmanlıkPsikoloji

Çerofobi veya mutluluk korkusu olarak da adlandırılan mutluluktan kaçınma, bireylerin olumlu duygular veya mutluluk uyandıran deneyimlerden kasıtlı olarak kaçınabildikleri, mutluluğa karşı bir tutumdur.[1][2][3]

Çerofobinin ortaya çıkmasına yol açan birkaç nedenden biri, kişi mutlu olduğunda, o kişiyi yaşadığı bu tatmin için cezalandırmak amacındaymış gibi, bu mutluluğu bozacak olumsuz bir olayın yakında gerçekleşeceğine dair inançtır. Bu inancın Doğu kültürlerinde daha yaygın olduğu düşünülmektedir. Amerikan kültürü gibi Batı kültürlerinde, "mutluluğun insanların yaşamlarını yönlendiren en önemli değerlerden biri olduğu neredeyse kabul edilir". Batı kültürleri daha çok mutluluğu en üst düzeye çıkarma ve üzüntüyü en aza indirme dürtüsüyle hareket eder. Mutlu görünmemek çoğu zaman endişeye neden olur. Mutluluğa verilen değer, Batılı pozitif psikolojide ve öznel iyi oluş üzerine araştırmalarda yinelenir.[4] Mutluluk korkusu, mutluluk inançlarının kırılganlığı ile ilişkilidir, bu durum mutluluktan kaçınma nedenlerinden bir başkasının da mutluluğun istikrarsız ve kırılgan olduğu inancı olabileceğini düşündürmektedir.[5] Araştırmalar, mutluluk korkusunun, kaçınan ve endişeli bağlanma biçimleriyle ilişkili olduğunu göstermektedir.[6]

Kültürel faktörler

Mohsen Joshanloo ve Dan Weijers, mutluluktan kaçınma davranışının dört sebebini şöyle tanımlar: (1) mutluluğun kötü şeylerin olmasına neden olacağına; (2) bu mutluluğun kişinin kötü biri olmasına neden olacağına; (3) mutluluğu göstermenin kişinin kendisi ve başkaları için bir şekilde kötü olduğuna ve (4) mutluluğun peşinden koşmanın kişinin kendisi ve başkaları için kötü olduğuna dair inanç.[7] Örneğin, "Batı ve Doğu kültürlerindeki bazı insanlar, mutsuzluk, ıstırap ve ölüm gibi kötü şeylerin mutlu insanların başına geldiğine inandıkları için mutluluğa karşı temkinlidirler."[8]

Bu bulgular, "belirli seçimlerin kişiyi mutlu edip etmeyeceğine dair çok sayıda makale ve kişisel gelişim yayınında yinelenen mutluluğun nihai hedef olduğu fikrini sorguya açar",[8] ayrıca "dünyevi mutluluğu günah, sığlık ve ahlaki çöküşle ilişkili olduğuna inanan kültürlerde, insanlar hayatları (diğer standartlara göre) iyi gittiğinde daha az tatmin hissedeceklerdir",[9] bu nedenle kişisel mutluluk ölçüleri, kişinin hayatından tatmin oluşunu ölçmek için basit bir yol olarak düşünülemez. Bunun yanı sıra mutluluktan kaçınma gibi tutumlar, kültürler arası mutluluk ölçümleriyle ve ülkelerin mutluluk puanlarına göre sıralanmasıyla önemli ölçüde ilişkilidir.

Mutluluktan kaçınma, kültürlerin farklı duygu deneyimlerine değer verme derecesinin farklılık gösterdiği duygu değerleme teorisi tarafından tanımlanan ideal duygulanımın özel bir örneği olarak düşünülebilir.[10][11]

Kaynakça

  1. ^ Joshanloo (3 Ekim 2013). "Cross-Cultural Validation of Fear of Happiness Scale Across 14 National Groups". Journal of Cross-Cultural Psychology. 45 (2): 246-264. doi:10.1177/0022022113505357. 
  2. ^ Joshanloo (15 Aralık 2013). "Aversion to Happiness Across Cultures: A Review of Where and Why People are Averse to Happiness". Journal of Happiness Studies. 15 (3): 717-735. doi:10.1007/s10902-013-9489-9. 
  3. ^ Mosby's Medical Dictionary (İngilizce). Elsevier Health Sciences. 29 Nisan 2016. ISBN 9780323414265. 7 Şubat 2022 tarihinde kaynağından arşivlendi. Erişim tarihi: 7 Şubat 2022. 
  4. ^ What's so bad about feeling happy?, Springer, 17 Mart 2014, 25 Ocak 2020 tarihinde kaynağından arşivlendi, erişim tarihi: 7 Şubat 2022 
  5. ^ Joshanloo (1 Ekim 2015). "Fragility of Happiness Beliefs Across 15 National Groups". Journal of Happiness Studies. 16 (5): 1185-1210. doi:10.1007/s10902-014-9553-0. 
  6. ^ Joshanloo (2018). "Fear and fragility of happiness as mediators of the relationship between insecure attachment and subjective well-being". Personality and Individual Differences. 123: 115-118. doi:10.1016/j.paid.2017.11.016. 
  7. ^ "It's time for Western psychology to recognise that many individuals, and even entire cultures, fear happiness", Journal of Happiness Studies, 15 (3), ss. 717-735, doi:10.1007/s10902-013-9489-9, 13 Mart 2016 tarihinde kaynağından arşivlendi, erişim tarihi: 4 Ekim 2014 .
  8. ^ a b Why Happiness Scares Us, LiveScience, 20 Mart 2014, 2 Kasım 2019 tarihinde kaynağından arşivlendi, erişim tarihi: 4 Ekim 2014 .
  9. ^ Susan Krauss Whitbourne (6 Nisan 2013), 13 of Psychology's Newest and Coolest Ideas, Psychology Today, erişim tarihi: 4 Ekim 2014 .
  10. ^ Tsai (2007). "Learning What Feelings to Desire: Socialization of Ideal Affect Through Children's Storybooks". Personality and Social Psychology Bulletin. 33 (1): 17-30. doi:10.1177/0146167206292749. PMID 17178927. 
  11. ^ Tsai (October 2017). "Ideal affect in daily life: implications for affective experience, health, and social behavior". Current Opinion in Psychology. 17: 118-128. doi:10.1016/j.copsyc.2017.07.004. PMC 5659332 $2. PMID 28950957. 

İlgili Araştırma Makaleleri

Sanrı, kanıtlar ışığında değiştirilemeyen yanlış ve sabit bir inançtır. Bir patoloji olarak, yanlış veya eksik bilgi, konfabulasyon, dogma, yanılsama, halüsinasyon veya algının diğer bazı yanıltıcı etkilerine dayanan bir inançtan farklıdır, çünkü bu inançlara sahip bireyler kanıtları gözden geçirdikten sonra inançlarını değiştirebilir veya yeniden ayarlayabilirler. Yine de:

Felsefede, hazcılık veya hedonizm, hazzın mutlak anlamda iyi olduğunu, insan eylemlerinin nihai anlamda haz sağlayacak bir biçimde planlanması gerektiğini, sürekli haz verene yönelmenin en uygun davranış biçimi olduğunu savunan felsefi görüş. Hedonizm terimi felsefe, sanat ve psikolojide hem duyusal hazzı hem de daha entelektüel veya kişisel arayışları kapsayan bir dizi teori veya uygulamayı kapsayabilmektedir. Aynı zamanda bu terim günlük dilde başkalarının zararı pahasına kısa vadeli haz peşinde koşan egoist kişiler için de bir aşağılama ifadesi olarak kullanılabilmektedir. Felsefede hedonizmin temsilcisi olarak gözüken Kirene Okulu, Sokrates'in öğrencisi Aristippos tarafından kurulmuş, daha sonra Epikür tarafından devam ettirilmiştir.

<span class="mw-page-title-main">Megalomani</span>

Megalomani, büyüklük hezeyanı ya da büyüklük kuruntusu, kişinin kendisine gerçekle uyuşmayan üstün nitelikler yakıştırmasıdır. Derin bir ruhsal sorunun belirtisidir. Megalomani, kendi başına bir hastalık değilse de oldukça şaşırtıcı bir psikolojik durumdur. Büyüklük hezeyanları kişinin, yetenekleri, nitelikleri ve yaşantısı hakkındaki mantıksız inançlara dayanır. Megalomani, kendini önemseme duygusunun gerçekliğe dayanıp abartılı bir biçim alan, aşırı bir özgüven değildir. Sağlıklı insanların yaklaşık % 10'u üstünlük düşüncesini yaşar ancak megalomaninin tüm kriterlerini içermezler. Farklı kültürlerdeki şizofreni hastalarında megalomani türlerine rastlanmıştır.

<span class="mw-page-title-main">Obsesif kompulsif bozukluk</span> istenmeyen ve tekrarlanan düşünceler, duygular, fikirler (obsesyonlar) veya bir şey yapmaya itici hissettiren davranışları (kompulsiyonlar) içeren anksiyete bozukluğu

Obsesif-kompulsif bozukluk (OKB), bireyin rahatsız edici düşüncelere sahip olduğu ve/veya belirli rutinleri, sıkıntıya yol açacak veya genel işlevi bozacak ölçüde tekrar tekrar yapma ihtiyacı hissettiği zihinsel ve davranışsal bir bozukluktur. Adından da anlaşılacağı gibi, OKB'nin birincil belirtileri obsesyonlar ve kompulsiyonlardır. Obsesyonlar, endişe, iğrenme veya rahatsızlık duyguları yaratan, kalıcı, istenmeyen düşünceler, zihinsel görüntüler veya dürtülerdir. Yaygın obsesyonlar arasında bulaşma korkusu, simetri takıntısı, din, cinsiyet ve zarar hakkında zorlayıcı düşünceler yer alır. Kompulsiyonlar, obsesyonlara yanıt olarak ortaya çıkan, tekrarlayan eylem veya rutinlerdir. Yaygın kompulsiyonlar arasında aşırı el yıkama, temizlik, bir şeyleri düzenleme, sayma, güvence arama ve bir şeyleri kontrol etme sayılabilir. OKB'li birçok yetişkin, kompulsiyonlarının bir anlam ifade etmediğinin farkındadır, ancak obsesyonların neden olduğu sıkıntıyı gidermek için yine de bunları gerçekleştirirler. Kompulsiyonlar o kadar sık meydana gelir ki, tipik olarak günde en az bir saat sürer ve kişinin yaşam kalitesini bozar.

<span class="mw-page-title-main">Mutluluk</span> Bütün özlemlere eksiksiz ve sürekli olarak ulaşılmaktan duyulan kıvanç durumu

Mutluluk, TDK sözlüğünde “Bütün özlemlere eksiksiz ve sürekli olarak ulaşılmaktan duyulan kıvanç durumu, ongunluk, kut, saadet, bahtiyarlık, saadetlilik” olarak tanımlanmakta olup, şimdiye dek sayısız değişik tanımları yapılmış görece ve göreli bir kavramdır.

Güdü, insanların ve diğer hayvanların belirli bir zamanda bir davranışı başlatmasının, sürdürmesinin veya sonlandırmasının nedenidir. Güdü durumları genellikle, hedefe yönelik davranışta bulunma eğilimini yaratan, failin içinde hareket eden güçler olarak anlaşılır. Farklı zihinsel durumların birbirleriyle yarıştığı ve yalnızca en güçlü durumun davranışı belirlediği sıklıkla kabul edilir. Bu, bir şeyi aslında yapmadan da yapmaya motive olabileceğimiz anlamına gelir. Motivasyonu sağlayan paradigmatik zihinsel durum arzudur. Ancak kişinin ne yapması gerektiği veya niyetleri hakkındaki inançlar gibi diğer çeşitli durumlar da motivasyon sağlayabilir. Motivasyon, bir kişinin ihtiyaçlarını, arzularını, isteklerini veya dürtülerini ifade eden motive kelimesinden türetilmiştir. Bireyleri bir hedefe ulaşmak için harekete geçmeye motive etme süreci denilir. İş hedefleri bağlamında insanların davranışlarını körükleyen psikolojik unsurlar veya para arzusunu içerebilir.

<span class="mw-page-title-main">Yaşam endeksli memnuniyet</span> Vikimedya liste maddesi

Yaşam endeksli memnuniyet Leicester Üniversitesi’nde analitik sosyal psikanalist Adraian G. White tarafında bir meta-analizinden veri kullanarak yaratıldı. Farklı uluslardaki yaşam memnuniyetini göstermek için bir denemedir.

Doğrulama yanlılığı ya da teyit yanlılığı, kişilerin kendi inançlarını, düşüncelerini ve varsayımlarını destekleyen ya da teyit eden bilgileri kayırma, dikkate alma ve öne çıkarma eğilimidir. Bu yanlılığa sahip kişiler inançlarına, düşüncelerine ve varsayımlarına ters düşen, karşı duran, onlarla çelişen bilgileri ihmal etme, yok sayma eğilimi gösterir. Bilişsel eğilimin bir çeşidi ve tümevarımın sistematik hatasıdır. İnsanlar bilgiyi seçici olarak topladıklarında veya anımsadıklarında ya da belirli bir eğilime göre bu bilgiyi yorumladıklarında doğrulama yanlılığına eğilim gösterirler. Etkisi, duygusallıkla yaklaşılan konularla, iyice yerleşmiş ve değişmesi zor inanışlarla ilgili olduğu takdirde çok daha güçlüdür. İnsanlar aynı zamanda müphem ve belirsiz kanıtları da kendi görüşlerini destekleyici yönde yorumlamaya eğilimlidir. Yanlı araştırma, yorumlama ve bellek karşı tarafların aynı kanıtlara ulaşması durumunda bile anlaşmazlığın daha keskinleşmesi olan tutum kutuplaşmasını, doğru olmadığının kanıtları gösterilmesine rağmen inançlarda ısrar, ilk olarak edinilen bilgiye daha fazla güvenme olan irrasyonel öncüllük etkisi ve iki olay ya da durum arasında bir bağlantı olduğuna dair yanlış algılama olan yanılsama korelasyonunu açıklamak için kullanılır.

Benlik kaynaklarının tükenmesi, öz-kontrol ya da özgür irade gücünün kullanılabilecek sınırlı kaynaklara dayandığı düşüncesini ifade etmektedir. Zihinsel aktivite için enerji düşük olduğunda, öz kontrol zayıflar ve bu durum benlik kaynaklarının tükenmesi olarak adlandırılır. Özellikle, benlik kaynaklarının tükenmesi durumunun deneyimlenmesi, kişinin daha sonraki aktivitelerde kendini kontrol etme becerisini zayıflatır. Öz-kontrol gerektiren benlik kaynaklarını tüketici bir görev, sonrasında gelen öz-kontrol görevi için, her ne kadar görevler birbiriyle ilişkisiz görünse de, engelleyici bir etki yaratır. Öz-kontrol benliğin hem birey hem de bireylerarası düzeyindeki işlevinde önemli bir role sahiptir. Bu nedenle, benlik kaynaklarının tükenmesi, deneysel psikolojide ve spesifik olarak sosyal psikolojide önemli bir konudur, çünkü mekanizması, insanın öz-kontrol süreçlerinin anlaşılmasına katkıda bulunmaktadır.

Pozitif psikoloji, 1990'lı yılların sonlarında başlayan bir akımdır ve günümüze geldikçe önem kazanan bir araştırma alanı haline gelmiştir. Pozitif psikoloji hakkındaki araştırmalar ve kuram geliştirme çabaları sayıları gittikçe artan bir psikolog grubunun dikkatini çekmektedir ve hümanistik psikoloji hareketinin en uzun soluklu mirasını temsil edebilir. Ancak bazı psikologlar, hakkını teslim etseler de, pozitif psikolojiyi hümanistik psikolojinin ‘’ yeniden paketlenmesi’’ olarak görüyorlar. Pozitif psikoloji, “bireylerin, grupların ve kurumların uygun bir şekilde işlev görmesine yardımcı olan ve onların gelişmelerine katkı sağlayan durumlar ve koşulların bir çalışması” olarak tanımlanmıştır.

Sosyal karşılaştırma teorisi, 1954 yılında sosyal psikolog Leon Festinger tarafından geliştirilmiş bir sosyal psikoloji kuramı.

Kara ve su kurbağası korkusu kabul edilen bir fobi türüdür. Kurbağa fobisi veya ranidafobi olarak da bilinir. Pek çok kültürde batıl inanç olarak da yer almaktadır. Psikiyatri literatüründe özel bir terim yerine "kurbağa korkusu" olarak kullanılmaktadır. Batrakofobi terimi 1953 psikiyatri sözlüğünde de yer almaktadır.

Psikolojideki biyolojik modeller açısından en yaygın kabul gören kuramlardan birisi, 1970 yılında Jeffrey Alan Grey tarafından geliştirilen Biyopsikolojik Kişilik Kuramı'dır. Gray bu bağlamda davranışsal aktiviteyi kontrol eden, Davranışsal inhibisyon sistemini (BİS) ve Davranışsal aktivasyon sistemi (BAS) olarak adlandırdığı iki sistem öne sürmüştür. BİS'in cezaya karşı duyarlılık ve kaçınma motivasyonu ile ilişkili olduğu, BAS'ın ise ödüle duyarlılığa ve yönelme motivasyonuna bağlı olduğu düşünülmektedir.

<span class="mw-page-title-main">Ertelemecilik</span>

Ertelemecilik, erteleme eğilimi veya prokrastrinasyon belirli bir süre sonunda tamamlanması gereken bir görevi yapmaktan kaçınmadır. Olumsuz sonuçları olabileceği bilinmesine rağmen bir göreve başlama ya da tamamlamayı adet olarak ya da kasıtlı olarak ertelemek olarak da belirtilebilir. Gündelik işlerde olduğu gibi örneğin bir randevuya gitme, bir iş raporunu ya da akademik bir ödevi teslim etme ya da bir eş ile stresli bir konuyu tartışma gibi belirgin görevlerde gecikme olması yaygın olarak görülen bir alışkanlıktır. Her ne kadar bir kişinin üretkenliğini engelleyen etkisi nedeniyle genellikle olumsuz bir karakter özelliği olarak algılanıp depresyon, düşük özsaygı, suçluluk duygusu ve yetersizlik ile ilişkilendirilse de riskli ya da olumsuz sonuçları olabilecek olan ya da yeni bilgilerin gelmesini beklemeyi gerektiren bazı istekler için tedbirli bir karşılık olarak değerlendirilebilir.

<span class="mw-page-title-main">Prososyal davranış</span>

Prososyal davranışlar, olumlu sosyal davranışlar ya da başkalarına yarar sağlama niyeti; yardım etmek, paylaşmak, bağış yapmak, işbirliği yapmak ve gönüllülük gibi, diğer insanlara ya da bir bütün olarak topluma fayda sağlayan sosyal davranışlar bütünüdür. Bunlara ek olarak kurallara uymak ya da sosyal olarak kabul edilen davranışlarla uyum içinde olmak da prososyal davranışlar arasında sayılmaktadır.

Benlik saygısı, bireyin kendi değerine dair yapıyor olduğu öznel değerlendirmedir. Benlik saygısı, bireyin kendi hakkındaki inançlarını ve zafer kazanma, umutsuzluk, gurur ve utanç duyma gibi duygusal durumları kapsar. Benlik saygısı, kişinin kendi hakkındaki düşünceleri anlamına gelmekte olan benlik kavramından farklı olarak, bireyin kendisi hakkındaki olumlu ve olumsuz değerlendirmelerini ve bu değerlendirmelerin ortaya çıkardığı duygulanımları kapsamaktadır.

Yapılandırılmış duygu teorisi, duygu deneyimini ve algısını açıklayan bilimsel bir teoridir. Bu teori, Lisa Feldman Barrett tarafından, onlarca yıldır duygu araştırmacılarını şaşkına çevirdiğini iddia ettiği "duygu paradoksu" olarak adlandırdığı sorunu çözmek için önerildi ve şöyle açıkladı: İnsanlar günlük yaşamda canlı ve yoğun duygu deneyimlerine sahiptir: başkalarında "öfke", "üzüntü", "mutluluk" gibi duyguları gördüklerini ve kendi kendilerine "öfke", "üzüntü" yaşadıklarını bildirirler. Bununla birlikte, psikofizyolojik ve nörobilimsel kanıtlar, bu tür ayrı deneyim kategorilerinin varlığı için tutarlı bir destek sağlayamadı. Bunun yerine, deneysel kanıtlar, beyinde ve vücutta var olanın etkilendiğini ve duyguların, birbiri ardına çalışan birden çok beyin ağı tarafından inşa edildiğini öne sürüyor.

Geçmişe dönüş ya da istemsiz tekrar eden bellek, bireylerin eski deneyimleri ya da eski deneyimlerin ögelerini ani ve genellikle güçlü bir şekilde yeniden deneyimlediği psikolojik fenomendir. Bu deneyimler sevindirici, üzgün, heyecan verici veya herhangi başka bir duygu olabilir. Geçmişe dönüş terimi, özellikle, anı istemsiz hatırlandığında ve/veya bu anı insanın tekrar yaşayabileceği kadar yoğun olduğunda, bunun gerçek zamanda yaşanmadığını, sadece bir anı olduğunu fark edemeyeceği durumlarda kullanılır.

Kişilerarası duygu düzenleme, Bireyin kendi veya başka bir bireyin duygusal deneyimini sosyal etkileşim yoluyla değiştirme sürecidir. Kişinin sosyal durumlar ile kendi içsel duygularını düzenlemesi yani içsel duygu düzenlemesini ve kişinin isteyerek diğer insanların duygularının gidişatını değiştirmeye çalıştığı dışsal duygu düzenlemesini içerir.

<span class="mw-page-title-main">Ekonomik materyalizm</span> maddi mal edinme ve tüketme konusunda aşırı istek

Ekonomik materyalizm, maddi malları edinmeye ve tüketmeye önem veren kişisel bir yaklaşım ya da fiziksel kaynakların nasıl tüketilebilir ürünlere dönüştürüldüğüne dair mantıksal bir analiz olarak tanımlanabilir.