Çevre mühendisliği, doğal kaynakların kullanımı ve insan sağlığına uygun çevre koşullarının yaratılması ile ilgili mühendislik dalıdır. Diğer mühendislik dallarından farklı olarak, doğanın kaynaklarını tüketmeyi değil, doğaya sahip olduklarını geri vermeye çalışan bir mühendislik dalıdır.
İnsinerasyon, atığın içerisindeki organik materyalin, yüksek sıcaklık ve fazla oksijen eşliğinde yakılma işlemidir.
Atık yönetimi, herhangi bir ürünün tasarım aşamasından başlayarak; üretim, tüketim, atık oluşumu, atığın geri dönüştürülmesi ve/veya bertarafını kapsayan bir disiplindir.
Radyoaktif atıklar, serbestleştirme sınırlarının üzerinde aktivite konsantrasyonu içeren ve bir daha kullanılması düşünülmeyen nükleer ve radyoaktif maddeler ile radyoaktif madde bulaşmış ya da radyoaktif olmuş yapı, sistem, bileşen ve malzemelerdir.
Atık kâğıt herhangi bir kullanım alanında fonksiyonunu tamamlayan ve atılan her türlü kâğıt, karton ve mukavvadır. Kâğıt, günlük yaşantıda önemli yer tutan malzemelerden biridir. Ana maddesi ağaç olan kâğıt; gazete, dergi, paket kâğıdı, peçete olarak kullanılmakta ve çöpe atılmaktadır. Çöplerin %40'ını kâğıt oluşturmaktadır. Öte yandan kâğıdın geri dönüşümü konusunda çalışmalar sürmekte ve bir ölçüde de olsa ağaçların kesilmesi engellenmektedir. İnternet sayesinde yazışmaların ve yayıncılık etkinliklerinin elektronik ortamda yapılmasının kâğıt kullanımını azaltacağı düşünülmektedir.
Elektronik atık veya e-atık, elektronik cihazların kullanım ömrünün tamamlanması ya da bizim bildiğimiz haliyle çöpe dönüşmesidir. Günlük hayatta kullandığımız televizyon, radyo, bilgisayar, yazıcı, çamaşır makinesi, buzdolabı vs gibi elektronik eşyalar, kullanım ömrü bittiğinde elektronik atık sınıfına girmektedir. Gelişmekte olan ülkelerde e-atığın gayri resmi olarak işlenmesi, olumsuz insan sağlığı etkilerine ve çevre kirliliğine yol açabilir.
Çöplük, katı atıkların geleneksel biçimde depolanarak bertaraf edildiği alanlardır. Yakma veya kompostlaştırma gibi bertaraf etme yöntemleri arasında en az maliyetli olduğu için yaygın şekilde tercih edilir.
Çevre kirliliği, çevrenin doğal olmayan bir şekilde insan eliyle doğallığının bozulmasıdır. Bu ekosistemi bozma eylemleri; kirlenme şeklinde tabir edilmektedir.
Su kirliliği; göl, nehir, okyanus, deniz ve yeraltı suları gibi su barındıran havzalarda görülen kirliliğe verilen genel addır. Her çeşit su kirliliği, kirliliğin bulunduğu havzanın çevresinde veya içinde yaşayan tüm canlılara zarar verdiği gibi, çeşitli türlerin ve biyolojik toplulukların yok olmasına ortam hazırlar. Su kirliliği, içinde zararlı bileşenler barındıran atık suların, yeterli arıtım işleminden geçirilmeksizin havzalara boşaltılmasıyla meydana gelir.
Pillerin geri dönüşümü, kullanım ömrünü tamamlayan pillerin insan sağlığına zarar vermemesi ve ekonomiye tekrar kazandırılması amacıyla barındırdığı zararlı kimyasal ve ağır metallerin bertaraf edilmesi ve geri dönüşüm sürecidir. Piller, kontrolsüz bir şekilde çevreye bırakıldığı takdirde bu zararlı kimyasal ve ağır metallerin toprak ve su kirliliğine sebep olma riskleri vardır.
En basit çekirdek olan hidrojen çekirdeği hariç bütün çekirdeklerde nötron ve proton bulunur. Nötronların protonlara oranı hafif izotoplarda birebir oranındayken periyodik tablonun sonundaki ağır elementlere doğru bu oran gittikçe artmaktadır. Bu oran daha da artarak nüklitin artık kararlı olmadığı bir noktaya gelir. Daha ağır nüklitler, dışarıya verecekleri fazla enerjileri olduğundan kararsızlardır. Bunlara radyonüklit denir. Bu süreçte radyonüklid radyoaktif bozunmaya uğrar ve bu esnada gama ışını ve/veya atom altı parçacıklar yayabilir. Bu parçacıklar iyonlaştırıcı radyasyonu oluştur. Radyonüklidler doğada bulunabildikleri gibi yapay yollarla da üretilebilirler.
1973 yılında imzalanan 1978 yılında değiştirilen Denizlerin Gemilerden Kirlenmesini Önleme Uluslararası Sözleşmesi. İngilizce Marine Pollution teriminden türetilmiştir. Kısaca MARPOL 73/78 olarak ifade edilir.
Biyoenerji, biyolojik kaynaklardan elde edilen malzemelerden sağlanan yenilenebilir enerjidir. Biyokütle, güneş ışığını kimyasal enerji şeklinde depolayan herhangi bir organik malzemedir. Yakıt olarak odun, odun atıkları, saman ve diğer mahsul artıkları, gübre, şeker kamışı ve çeşitli tarımsal işlemlerden elde edilen diğer birçok yan ürünü içerebilir.
Toprak kirliliği, katı, sıvı ve radyoaktif artık ve kirleticiler tarafından toprağın fiziksel ve kimyasal özelliklerinin bozulmasıdır. Topraklarda meydana gelecek tüm olumsuz değişimler insan yaşamını kuvvetle etkileyecek güce sahiptir. İnsanların geçmişten gelen ve geçmişte zararları fark edilmemiş olan alışkanlıkları, bu gün toprak kirlenmesi ve bununla birlikte ortaya çıkan yer altı ve yüzey sularının kirlenmesine sebep olmaktadır. Toprak kayaçların parçalanmasıyla oluşur. Oluşumu çok uzun sürede gerçekleşen toprak insan eli ile çok kısa sürede tahrip edilir. Tarımın yapılabilmesi için temel unsur verimli tarım arazileridir yani topraktır. Daha çok ürün elde edebilmek için kullanılan gübreler, tarım ilaçları sağladıkları yararın yanı sıra toprak kirliliğinin önemli sebepleri arasında yer almaktadır. Çevreye gelişigüzel atılan çöpler, evsel atıkların ve sanayi atıklarının arıtılmadan toprağa karıştırılması da toprağı kirleten etkenlerdendir.
İSTAÇ, Türkiye’nin önde gelen çevre yönetim şirketlerinden biridir. İstanbul Büyükşehir Belediyesi’nin bir iştiraki olarak 1994’te kurulmasıyla Türkiye’nin ilk düzenli depolama sahasını işletmeye başlamıştır.
Dönüşüm Müzesi, Samsun'un İlkadım ilçesinde yer alan müze. Yüksek mimar Ali Kural'ın tasarımı üzerine 2014'te projelendirilen müze aynı yıl 230 m² alan üzerinde hizmete açılmış olup günde 750 ton katı atığın işlendiği Samsun Büyükşehir Belediyesi Katı Atık Düzenli Depolama ve Bertaraf Tesisi içerisinde yer almaktadır.
Bu liste, insan faaliyetlerinin, biyofiziksel çevre üzerindeki zararlı etkilere sebep olan çevre sorunlarının bir listesidir. Genel anlamda; sorunlar, etkileri ve hafifletici unsurlar olarak sınıflandırılırlarsa da, etkilerin birbirine bağlı olduğu ve yeni etkilere neden olabilecekleri gözden uzak tutulmamalıdır.
Dünya çapında, Birleşmiş Milletler Çevre Programı (UNEP), her yıl 400 milyon tondan fazla tehlikeli atığın, çoğunlukla sanayileşmiş ülkeler tarafından üretildiğini tahmin etmektedir. Bunun yaklaşık yüzde 1'i uluslararası sınırların ötesine taşınıyor ve transferlerin çoğu Ekonomik İşbirliği ve Kalkınma Teşkilatı (OECD) içindeki ülkeler arasında gerçekleşiyor. Sanayileşmiş ülkelerin, tehlikeli atıklarını bertaraf için sanayileşmekte olan ülkelere göndermelerinin nedenlerinden biri, tehlikeli atıkların kendi ülkelerinde bertaraf edilmesinin yüksek maliyetli olmasıdır.
Sürdürülebilir kimya olarak da adlandırılan yeşil kimya, tehlikeli maddelerin kullanımını ve üretimini en aza indirecek veya ortadan kaldıracak ürün ve süreçlerin tasarımına odaklanan bir kimya ve kimya mühendisliği alanıdır. Çevre kimyası kirletici kimyasalların doğa üzerindeki etkilerine odaklanırken, yeşil kimya yenilenemeyen kaynakların tüketimini azaltma yollarını araştırır, kirliliği önlemek için teknolojik yaklaşımlar geliştirir ve kimyanın çevresel etkisine odaklanır.
Kimyasal atık, çoğunlukla büyük fabrikalarda üretilen kimyasallardan açığa çıkan atıktır. Kimyasal atıklar çevreye zarar verebilir ve sağlık sorunlarına neden olabilir. Bu nedenle kimyasal atıklar Birleşik Krallık'taki COSHH veya ABD'deki Clean Water Act ve Resource Conservation and Recovery Act gibi yasal düzenlemelere tabi olabilirler. ABD'de, Çevre Koruma Ajansı (EPA), Mesleki Güvenlik ve Sağlık İdaresi (OSHA) ve eyalet yönetmelikleri ile yerel yönetmelikler de kimyasalların kullanımı ve bertarafını düzenlemektedir. Radyoaktif atıkların bertarafı ve yönetimi, radyasyonun çevre ve sağlık açısından riskleri ve emniyetli bir biçimde bertaraf etme zorlukları nedeniyle düzenleyici kurumların çalışmalarında odaklanılan noktalardan biridir.