İçeriğe atla

Âsaf Hâlet Çelebi

Âsaf Hâlet Çelebi
Doğum27 Aralık 1907(1907-12-27)
İstanbul, Osmanlı İmparatorluğu
Ölüm15 Ekim 1958 (50 yaşında)
İstanbul, Türkiye
Defin yeriKüplüce Mezarlığı, İstanbul
MeslekŞair
MilliyetTürk
Dönem1938 - 1958

Âsaf Hâlet Çelebi (27 Aralık 1907, İstanbul - 15 Ekim 1958, İstanbul), Türk şair.

İlhamını Asya, tasavvuf ve dinler tarihinin ünlü kişilerinden, eski Doğu medeniyet ve masallarından alan egzotik şiirleriyle tanınmış cumhuriyet devri şairidir.[1] Türk şiirinde modern-gelenekçi anlayışın temsilcisi kabul edilir.[2] Kendisinden sonra gelen nesli soyut şiir anlayışının Türk Edebiyatı'ndaki ilk tanımlarını yaparak etkilemiştir. Divan ve Fars edebiyatı ile ilgili inceleme ve çevirileri vardır. Türk sanat müziği konusunda derin bir bilgisi olan sanatçı[3] resim, müzik ve bilimle ilgili makaleler de yayımlamıştır.[4]

Yaşamı

1907’de İstanbul’un Cihangir semtinde dünyaya geldi. Nüfustaki adı “Mehmet Ali Asaf”tır. Babası Dahiliye Nezareti Şifre Kalemi Müdürü Mehmet Sait Halet Bey'dir. Mevlana’ya duyduğu sevgi nedeniyle “Çelebi” soyadını almıştır.[3]

Galatasaray Lisesi'nde 8 yıl eğitim gördü. Dini ve tasavvufi edebiyatla yakından ilgilenen babasından Fransızca ve Farsça, Mevlevi Şeyhi Ahmet Remzi Dede ile Rauf Yekta Bey'den musiki ve nota dersleri aldı. Kısa bir süre kaldığı Fransa'dan dönüşünde, üç yıl Sanayi-i Nefise Mektebi'nde öğrenim gördü. Adliye Meslek Mektebi'nden mezun oldu.

Eğitimini tamamladıktan sonra Üsküdar Adliyesi Ceza Mahkemesi zabıt kâtipliği yaptı. Osmanlı Bankası, Devlet Deniz Yolları İşletmesi'nde çalıştı. 1945 yılında dayısının kızı Nermin Çelebiler ile evlendi; bu evlilikten Ömer Halet adında bir oğlu oldu.[5] Yaşamını İstanbul’un Beylerbeyi semtindeki köşkünde sürdürdü.[2] 1946 Türkiye genel seçimlerinde İstanbul’dan bağımsız milletvekili adayı oldu ancak seçimi kazanamadı. Uzun süre İstanbul Üniversitesi Edebiyat Fakültesi Felsefe Bölümü kitaplığında kütüphane memurluğu yaptı. 15 Ekim 1958’de İstanbul’da yaşamını yitirdi.

Sanatı

Gençlik yıllarında divan edebiyatından etkilendi. On sekiz yaşlarına kadar aruz vezniyle klasik divan şiiri tarzında rubai ve gazeller yazdı; ancak bu şiirlerle o günkü edebiyat anlayışında bir yenilik yapılamayacağını anlayarak bundan vazgeçti.[6] 1937'den sonra serbest ölçü kullanmaya ve Batı şiirinin tekniklerine yönelmeye başladı.

Yeni şiir akımının önde gelen dergilerinden Ses, Hamle, Sokak, Servet-i Fünun-Uyanış'ta ve Gün gazetesinde 1938-1941 yılları arasında ilk şiirleri yayınlandı. Bu şiirlerinde ergenlik çağına ait duygular, çocukluk, masallar ve tekerlemelerin gerçeküstü dünyası gibi temaları kullandı; soyut şiirin o dönemdeki tek temsilcisi oldu. İlk defa 1939 yılından itibaren yayımladığı ve kapalı garip ifadesiyle devrin şiir okuyucusunu yadırgatan yeni şiirleriyle edebiyat çevrelerinin dikkatini çekti.[6] Şair, mensur şiir ya da şiirsel düz yazı olarak adlandırılabilecek bir tarzda da kalem denemelerine girişmiştir. İlk örneğini 1938 yılında yayımlanan "Kasap" ile verdiği bu tarzda sekiz metin yazdı.[4]

Çelebi, 1940'tan sonraki Türk şiirine daha çok ses yankılanmaları yoluyla, İslam tasavvufu ile eski Doğu din ve kültürlerinden aldığı yeni tem ve motiflerle değişik bir söyleyiş getirdi.[6] Bütün bir insanlık tarihinden izler taşıyan ve tadına varmak için ilgili tüm kültürlerden haberdar olmayı gerektiren şiirler yazdı.[6] Hırsız, Trilobit ve Cüneyd adlı şiirlerinin Fransızca çevirileriyle birlikte 45 şiirin bulunduğu He'nin (1942) ardından aynı çizgide on şiirin yer aldığı Lamelif'i (1945) yayımladı.

1940'larda liberal hatta sosyalist kimlikli yayın organlarında yazıları yayımlanan Çelebi, özellikle haftalık Gün gazetesindeki yazılarında, dönemin başlıca tartışma konusu olan eski-yeni meselesini işledi; eski kuşakları oldukça sert ifadelerle yerdi.[4] Doğulu sanatçılara yönelik incelemeleri ve kitap tanıtma yazıları yazdı. 1940-1942 yıllan arasında resim, müzik ve bilimle ilgili yazılar da kaleme aldı. 1942-1949 arasında yazılarına ara veren sanatçı, 1949’dan itibaren muhafazakâr dergilerde adını duyurmaya yöneldi.[4] İlgisi Hint edebiyatı’na yöneldi ve işlediği konulara İslami cepheden bakmaya başladı.

Bütün şiirlerini topladığı ve daha önceki kitaplarında yer almayan sekiz şiiri içeren Om Mani Padme Hum (1953), 1953’te yayımlandı. Yeditepe (1950), İstanbul (1954-1956) ve Türk sanatı (1958) dergilerinde şiirlerini yayımlamayı sürdüren Asaf Halet, İstanbul dergisinde yayımladığı Benim Gözümle Şiir Davası (Temmuz-Aralık 1954) adlı altı makalede poetikasını açıkladı. Ses, imge, anlam ve düşünce olarak kültürler arası ve metinler arası bir nitelik taşıyan şiirleriyle Asaf Hâlet, Türk şiirinde "modern-gelenekçi" tavrın temsilcisi oldu.

İlk dönem eserlerinin ardından, şiirlerinde dinlerden, ideolojilerden, toplumsal olaylardan çok Anadolu-İran-Hindistan çizgisi üzerinde uzanan bir yaşamın görünümlerini sesler aracılığıyla dile getiren şair, şiirin tıpkı hayatta olduğu gibi soyut araçlarla soyut bir dünya yarattığına inandı. Kendisinden sonra gelen nesli soyut şiir anlayışının Türk Edebiyatı'ndaki ilk tanımlarını yaparak etkiledi. Şiire bakış açısını "Mesela esasen, müşahhas malzeme ile mücerret olan hayali yaşatabilmektir. Yani mücerret şiir, bilakis mücerret mefhumlu kelimelerden mümkün mertebe soyunmuş olan ve toplu bir halde mücerret bir mana anlatan ve bize o ihtisası veren ruh anının ifadesini taşıyan şiirdir." diyerek açıkladı.[]

Şiirlerinin yanı sıra eski edebiyat ile ilgili çalışmalarıyla da tanınan Çelebi, Hint ve Fars Edebiyatları üzerine yaptığı çalışmaları dergilerde ve kitaplarda yayınladı. Bu konuda yazdığı makalelerden biri 1949 tarihli Şadırvan Dergisi'nde bulunabilir. Ayrıca, çeşitli dergilerde yayınlanan düz yazıları ve Hint edebiyatı üzerine makalelerini Semih Güngör, Asaf Halet Çelebi incelemesiyle birlikte yayınladı.

Eserleri

Kaynakça

İlgili Araştırma Makaleleri

<span class="mw-page-title-main">Yahya Kemal Beyatlı</span> Türk yazar ve siyasetçi

Yahya Kemal Beyatlı, doğum adıyla Ahmed Agâh, Türk şair, mütefekkir, yazar, siyasetçi ve diplomattır.

Servet-i Fünûn edebiyatı veya topluluğun kendini anarken kullandığı adıyla Edebiyat-ı Cedîde, II. Abdülhamid döneminde, Servet-i Fünûn adlı derginin çevresinde toplanan sanatçıların Batı etkisinde geliştirdikleri bir edebiyat hareketidir.

Türklerin Anadolu'ya geldikten sonra edebiyatları iki gruba ayrılmıştır. Arapça ve Farsçayı çok iyi bilen aydınların oluşturduğu "Yüksek Zümre Edebiyatı" ve İslam öncesinden gelen sözlü bir "Halk Edebiyatı". Anadolu'ya göç eden Türkler arasında aynı ayrım devam etti. Medrese eğitimi gören aydın kesim Arap ve Fars edebiyatlarının tesirini devam ettirirken, halk yine saz şairleri aracılığıyla halk edebiyatını devam ettirdi. Dolayısı ile Anadolu Türk Edebiyatı iki grupta incelenmektedir. Bu gruplardan biri halk edebiyatıdır.

İkinci Yeni, Türk şiirinde 1950'li yıllarda ortaya çıkmış bir şiir hareketidir.

<span class="mw-page-title-main">Nedîm</span> Divan edebiyatı şairi

Nedîm, Divan Edebiyatı eserleri veren Türk bir şairdi. Şöhretini, Osmanlı İmparatorluğu'nun 1718-1730 yılları arasındaki Lâle Devri'nde kazandı. Hayatı ve eserleri ile Lâle Devri ruhûnun en önemli temsilcisi olarak kabul edilir.

Divan edebiyatı, Türk kültürüne has süslü ve sanatlı bir edebiyat türüdür. Bu edebiyata genellikle "divan edebiyatı" adı uygun görülmekte olup bunun en büyük nedenlerinden birisinin şairlerin manzumelerinin toplandığı kitaplara "divan" denilmesi olduğu kabul edilmektedir. Öte yandan, divan edebiyatı gibi tabirlerin modern araştırmacılar tarafından geliştirildiğini ve halk-tekke-divan edebiyatları arasındaki ayrımların bazen oldukça muğlak olduğu ve bu edebiyatlar arasında ciddi etkileşimlerin de bulunduğu vurgulanmalıdır.

<span class="mw-page-title-main">Orhan Seyfi Orhon</span> Türk şair, gazeteci, yazar, yayımcı, siyaset adamı

Orhan Seyfettin Orhon, Türk şair, gazeteci, yazar, yayımcı, siyaset adamı.

<span class="mw-page-title-main">Refik Durbaş</span> Türk şair ve gazeteci

Refik Durbaş, Türk şair, gazeteci ve yazardır.

Ahmet Oktay asıl adı ile Ahmet Aktay Börtecene Türk şair, yazar, gazeteci.

<span class="mw-page-title-main">Muallim Naci</span> Türk tanzimat dönemi yazarı ve şairi

Muallim Naci, Türk yazar, şair, öğretmen ve eleştirmen.

<span class="mw-page-title-main">Orhan Veli Kanık</span> Türk şair (1914–1950)

Orhan Veli Kanık, daha çok Orhan Veli olarak tanınan Türk şairdir. Melih Cevdet ve Oktay Rifat ile birlikte yenilikçi Garip akımının kurucusu olan Kanık, Türk şiirindeki eski yapıyı temelinden değiştirmeyi amaçlayarak sokaktaki adamın söyleyişini şiir diline taşıdı. Şair otuz altı yıllık yaşamına şiirlerinin yanı sıra hikâye, deneme, makale ve çeviri alanında birçok eser sığdırdı.

<span class="mw-page-title-main">Cenap Şahabettin</span> Türk şair, anı yazarı ve hekim (1870 - 1934)

Cenap Şahabeddin, Türk şâir ve yazar.

<span class="mw-page-title-main">Melih Cevdet Anday</span> Türk şair, oyun yazarı, denemeci ve eleştirmen

Melih Cevdet Anday, Türk şair, tiyatro oyunu, roman, deneme, makale yazarıdır. Lise arkadaşları Orhan Veli ve Oktay Rifat'la birlikte ortaya çıkardıkları Garip Akımı ile Türk şiirindeki yenilenmeyi başlatmıştır. Kolları Bağlı Odysseus ile kendine özgü felsefi şiir akımını başlatmış, Garip Akımı'ndan ayrılmıştır. UNESCO'nun Courrier dergisi, 1971 yılında onu Cervantes, Dante, Tolstoy, Unamuno, Seferis ve Kawabata düzeyinde bir edebiyat adamı olarak gördüğünü açıklamıştır.

<span class="mw-page-title-main">Sezai Karakoç</span> Türk şair, yazar, düşünür ve siyasetçi (1933–2021)

Ahmet Sezai Karakoç, Türk şair, yazar, düşünür ve siyasetçi.

<span class="mw-page-title-main">Türk edebiyatı</span> Türkçe yazılmış edebî eserler

Türk edebiyatı, Türk yazını veya Türk literatürü; Türkçe olarak üretilmiş sözlü ve yazılı metinlerdir.

Türkiye'de genel olarak tüm alanlarda batılılaşma süreci, 1839 yılında ilân edilen Tanzimat Fermanı ile başlamıştır. 1838 - 1860 yılları arasında yetişmiş gençler 1860 yılında sonra Edebiyat alanında batılaşmayı sağlamışlardır. Bu dönem edebiyatına Tanzimat Edebiyatı denmektedir.

Osmanlı Devleti'nin son dönemlerinde eğitim amacıyla Avrupa'ya, özellikle Fransa'ya giden gençler oradaki edebiyatta gördükleri yenilikleri ülkeye dönüşlerinde Türk edebiyatında uygulamaya başlamışlardır. Bu şekilde belli dönemler halinde günümüze kadar süren yeni bir edebiyat başlamıştır. Bu dönemlerden biri de Cumhuriyet dönemi edebiyatıdır.

Mustafa Necati Karaer, Cumhuriyet Dönemi Türk Edebiyatı Türk yazar, şair, otobiyografici, eleştirmen. Hisarcılar akımının kurucusu. Hisar şiirinin önde gelen temsilcisi.

Mustafa Miyasoğlu, Türk romancı ve yazardır.

<span class="mw-page-title-main">Divan şairi</span>

Divan şairi, belli kıstasları ve mazmunları bulunan divan edebiyatı içinde eserler veren şairlere verilen addır. Eski Türk edebiyatını içerdiği gibi İslam coğrafyasındaki diğer dillerin edebiyatlarını da içine alan bu edebiyatta ortak bazı kurallar bulunmaktadır. Divan şairleri bu kurallara katiyen riayet etmiştir. 19. yüzyıla kadar yerel ya da bağımsız bir edebiyat anlayışı türetilmemiştir. Klasik Türk edebiyatı içerisinde şiir dışındaki yazı şekilleri rağbet görmüyordu. Yazılan her şey nazım- yani şiir şeklindeydi. Bu yüzden "divan şairi" tamlaması divan edebiyatçılarına işaret edebilir. Şairler divan edebiyatının ilk dönemlerinden beri tezkirelerde anılmıştır. Bu edebiyat tarihlerinde divan şairlerinin biyografileri, şiirlerinden örnekler bulunmaktadır. Osmanlı coğrafyasında yazılan tezkirelerde toplam 3182 şair yer almaktadır. Divan şairleri çeşitli mesleklere sahiptiler. İlmiye(%36), derviş(%5.7), bürokrat(%2.8), asker(%4), esnaf(%3.7) bunlardan birkaçıdır. En çok divan şairi yetiştiren yöreler bürokrasi ve saray eşrafının yoğun olduğu yerlerdir. İstanbul 609, Bursa 156, Edirne 150, Konya 69, Diyarbakır 40, Kastamonu 36, Bağdat 35, Gelibolu 30, Bosna 26, Kütahya 24 şairle önemli tezkirelerde yer alan yörelerdir.