İçeriğe atla

Âşık halk edebiyatı

Âşık halk edebiyatı, halk diliyle ve hece vezniyle meydana getirilen, saz eşliğinde söylenen şiirlerden oluşan geleneksel Türk edebiyatı dalıdır. âşıkların oluşturduğu eserlerin bütününe verilen isimdir.Halk edebiyatı içerisinde yer alır. Anonim ürünlerin dışında kalan şiirlerin (koşma, destan, semâî, kalenderî vb.) oluşturduğu edebi ürünler toplamıdır. Kimi âşıkların başından geçen ve yaygınlaşıp ünlenen hikâyeler de âşık edebiyatı içinde incelenir.

Belirleyici özellikler

Âşık Edebiyatı'nın kökü Orta Asya'ya kadar dayanır. Bu akımı temsil eden âşıklar, Orta Asya Türk şiir geleneğine bağlı kalıp ellerinde sazları ile diyar diyar dolaşarak sanatlarını icra ederler. Âşıklar halk arasında yetişir, duygu ve düşüncelerini saz çalarak dile getirirler. Böylece kendi şarkılarını Âşık Edebiyatı'na uygun olarak söylerler.

Âşıklık geleneği

Âşıklık, Anadolu'da toplumun öncüsü olmuş bir gelenek, halka mal olmuş bir kültürdür. Yaşamını halkla birlikte idame ettiren ozan, sazıyla sözüyle halkın sesidir.

Toplumdaki olumlu ya da olumsuz gelişmeler, ozanın sazına, sözüne ve sesine konu olur. Ozanlar toplumun sorunlarını dile getirmek, olup biteni daha erken görmek ve gelecek nesillere mesaj vermek özellikleriyle de tanınmıştır. Böylece halka mal olmuşlardır. Ozanlık geleneğinde doğa sevgisi vardır, halk sevgisi vardır, vatan sevgisi vardır, hak sevgisi vardır. Halkın bağrından kopar ve temsil ettiği toplumun sorunlarını, mesajlarını sazıyla anlatır. Yaşadıkları dönemlerde her halk ozanının farklı bir yeri vardır. Ama tüm halk ozanlarımızın buluştuğu yer, halkın gönlüdür.

Tarih boyunca ozanlık ve halk edebiyatı çeşitli dönemlerden geçmiş ve günümüze kadar gelmiştir. Halk ozanlığı, değişen yaşam koşulları ve değer yargıları karşısında gerileme yaşasa da kültürün vazgeçilmez simgelerinden biri olma özelliğini korumuştur.

Türkiye, Azerbaycan, İran ve Ermenistan'da âşıklık geleneği hala canlı olarak sürdürülmektedir.

Çok sayıda aşık yaşamıştır ancak günümüze kadar adı gelen aşık sayısı azdır. Bunda âşıklığın sözlü bir edebiyat dalı olmasının payı büyüktür. Günümüzde isimleri hala yaşamakta olan âşıkların türkülerine borçlu oldukları söylenebilir. Yani bir âşığın türküsü dilden dile dolaşıyorsa o âşık ölümsüzleşmiştir diyebiliriz. Türküleri sayesinde hala isimleri bilinen usta aşıklardan bazıları şunlardır:

- Karacaoğlan

- Köroğlu

- Dadaloğlu

- Sümmani

- Seyrani

- Ruhsati

- Ercişli Emrah

- Deli Boran

- Şenlik

- Aşık Veysel

- Mahsuni Şerif

- Aşık Reyhani

- Davut Sulari

- Buruklu Kul Mustafa

- Murat Çobanoğlu

- Şeref Taşlıova

- Neşet Ertaş

Günümüzde yaşayan çok sayıda âşık vardır. Âşıkların yoğun olarak yetiştikleri bazı yöreler vardır. Bu yörelerin başında Çukurova, Kafkasya, Urumiye, Doğu Anadolu ve Sivas gelmektedir. Günümüzde yaşamakta olan usta âşıklardan bazıları şunlardır:

- Âşık Feymani

- Aşık Nuri Çırağı

- Maksut Feryadi

- Mürsel Sinan

Eserler

Âşık Edebiyatı nazım biçimleri koşma, destan, semâî ve varsağıdır. Hece ölçüsünün 7, 8 ve 11'li kalıpları çok kullanılmıştır. Daha çok yarım uyak kullanılmış, cinaslarada yer verilmiştir.[1]

Âşık Edebiyatı özellikleri

  • "Âşık" veya "Ozan" denilen kişilerin saz eşliğinde söyledikleri şiirlerden oluşur.
  • Genelde sözlü olmasına rağmen şairler, şiirlerini "Cönk" dedikleri defterlerde toplamışlardır.
  • Şairler, sazlarını omuzlarına alarak köy köy, kasaba kasaba, şehir şehir dolaşmışlardır.
  • Şiirlerde anlatım içten, canlı ve yalındır. (reel)
  • Şairler, halkın içinden çıktığından halk dilini kullanmışlardır. Bu sade dil, 18. ve 19. yüzyıllarda bazı şairler tarafından Divan Edebiyatı'nın etkisinde kalmasıyla eski arılığını kaybetmiştir.
  • Nazım birimi dörtlüktür.
  • Koşma, semâî, destan, varsağı gibi nazım şekilleri kullanılmıştır.
  • Hece ölçüsünün 7'li, 8'li ve 11'li kalıplarına ağırlık verilmiştir.
  • Aşk, tabiat, gurbet, ayrılık, ölüm, özlem, kıskançlık, yiğitlik, toplumun sorunları, insan davranışları, bunlarla ilgili eleştiriler konu olarak işlenmiştir.
  • Şiirlerin son dörtlüğünde şairin adı veya mahlası geçer; Buna tapşırma denir.
  • Göz kafiyesi anlayışı yerine kulak kafiyesine ağırlık verilmiştir. Yani kafiye için aynı sesin kullanılmasına gerek yoktur. Buna göre p/b, ç/ş, t/d, l/n gibi seslerle de kafiye yapılmıştır.
  • Genellikle yarım ve cinaslı kafiye kullanılmıştır.
  • Benzetme (teşbih) ve kişileştirme (teşhis) dışında edebî sanatlara fazla yer verilmemiştir.
  • Bazı ürünlerde yöresel özellikler görülür.
  • Şiirler genellikle hazırlık olmaksızın irticâlen, yani içe doğduğu gibi söylenir.
  • Divan Edebiyatı'nda görülün kalıplaşmış benzetmeler (mazmun) Halk Edebiyatı'nda da vardır. Buna göre sevgili anlatılırken yeşil başlı ördek, inci diş, elma yanak, badem göz, kiraz dudak, keman kaş, sırma saç, selvi boy gibi benzetmeler kullanılmıştır.
  • Divan Edebiyatı daha çok düşünceye önem verdiği için soyut bir edebiyattır. Halk Edebiyatı'nda ise şair gördüğünü, yaşadığını anlatır. Bu nedenle Âşık Edebiyatı somut bir edebiyattır. Ayrıca Divan Edebiyatı'nda sevgilinin tipi çizilir, adı söylenmez. Halk Edebiyatı'nda ise sevgilinin adı (Elif, Ayşe...vb.) vardır.
  • Şiirler, işlenen konulara göre koçaklama, güzelleme, taşlama, ağıt gibi adlar alır.
  • Âşık Edebiyatı hayalî olaylardan çok, gerçekçiliğin ön plâna çıktığı bir edebiyattır.
  • Gerçeklik ön plandadır.
  • Bir tarikata mensup olup o yolda şiir söyleyen tekke şairlerinin eserleri ise tekke şiiri diye anılır..

Azerbaycan Âşık Edebiyatı

2009 yılının Ekim ayında Azerbaycan âşık edebiyatı, UNESCO tarafından İnsanlığın Sözlü ve Somut Olmayan Kültürel Mirası Başyapıtları listesine alınmıştır.[2]

Kaynakça

  1. ^ Halk edebiyatı genel özellikler 30 Haziran 2016 tarihinde Wayback Machine sitesinde arşivlendi.i, Erişim tarihi: 3 Haziran 2016
  2. ^ "Azerbaijan's ashug art included into UNESCO list of Intangible Cultural Heritage". Today.Az. 9 Aralık 2015 tarihinde kaynağından arşivlendi. Erişim tarihi: 1 Ekim 2009. 


Ayrıca bakınız

İlgili Araştırma Makaleleri

Beş Hececiler, I. Meşrutiyet'ten sonra hece vezniyle ve konuşulan halk diliyle, Millî Edebiyat akımının görüşleri doğrultusunda şiir yazan beş şairin Türk edebiyatındaki genel adıdır.

Türklerin Anadolu'ya geldikten sonra edebiyatları iki gruba ayrılmıştır. Arapça ve Farsçayı çok iyi bilen aydınların oluşturduğu "Yüksek Zümre Edebiyatı" ve İslam öncesinden gelen sözlü bir "Halk Edebiyatı". Anadolu'ya göç eden Türkler arasında aynı ayrım devam etti. Medrese eğitimi gören aydın kesim Arap ve Fars edebiyatlarının tesirini devam ettirirken, halk yine saz şairleri aracılığıyla halk edebiyatını devam ettirdi. Dolayısı ile Anadolu Türk Edebiyatı iki grupta incelenmektedir. Bu gruplardan biri halk edebiyatıdır.

<span class="mw-page-title-main">Türkü</span> genellikle anonim olan halk müziği ürünü

Türkü, Türkiye'nin sözlü geleneğinde, bir ezgi ile söylenen halk şiirlerinin her çeşidine verilen ad. Türkü sözcüğü, Türk adının sonuna, ilgi eki olan "î" ekinin getirilmesiyle ortaya çıkmıştır. "Türkî", Türk ile ilgili ve Türk'e özgü anlamında da kullanılır.

<span class="mw-page-title-main">Seyrânî</span> Taşlamalarıyla ünlü ozan

Âşık Seyrani, Türk halk ozanı.

<span class="mw-page-title-main">Koşma (edebiyat)</span>

Koşma, coşturucu duyguların dile getirildiği, İslamiyet öncesinde yazılan koşuk türünün bir devamı olan ladinî (dinî olmayan) Türk halk edebiyatı nazım biçimi. Koşmalar genellikle 11'li hece ölçüsü ile söylenir, en az 3 en çok 12 dörtlükten oluşur. Türk halk edebiyatının en çok kullanılan nazım şekli olan koşma, halk ozanları tarafından geliştirilmiş bir nazım şeklidir. Bu nazım biçimi Türk Dil Kurumu tarafından:

Güzelleme, Âşık Halk Edebiyatı'nda kullanılan; konusu aşk ve sevgi olan lirik şiirlere verilen ad. Güzellemeler, semai ya da koşma nazım biçimleriyle yazılırlar.

Varsağı, özel bir ezgiyle söylenen koşmaya denir. İlk olarak Güney Anadolu’da yaşayan Varsak Türkmenleri tarafından söylendiği için bu adla anılır. Güney Anadolu'da Maraş'tan Mersin'e kadar uzayan bölgede yaşayan Varsak Türkleri, Selçuklu Hanedanı zamanında Anadolu'ya yerleşmişlerdi. Varsağı, Varsak Türkleri'nin kendilerine özgü bir ezgiyle söyledikleri türkü biçimidir.

Hece ölçüsü, şiirin her dizesindeki hece sayısının eşit olmasına dayanan bir vezindir. Türkçenin millî ölçüsü olarak bilinir.

Semai, halk şiirinde hecenin sekizli ölçüsü ile koşma biçiminde düzenlenen ve özel bir ezgi ile söylenen şiirlerdir.

Tasavvuf, kelime anlamıyla "sufi olmak, sufiye yolunu izlemek" demektir. Tasavvuf ehline mutasavvıf ya da sufi denir. Tasavvuf edebiyatı ise tasavvufla uğraşan kişilerin ortaya koyduğu ürünleri kapsayan edebiyat türüdür. Halk edebiyatının "tasavvufi halk edebiyatı" türü 12. yüzyılda Ahmed Yesevi ile başladı. Konusu Allah'a ulaşmanın yolları, ahlak ve nefsin terbiyesidir. Anadolu’nun bu alandaki ilk ve en ünlü şairi Yunus Emre’dir.

Taşlama, Türk halk edebiyatına ait satirik şiir biçimi. Gazel, kaside, murabba, muhammes gibi nazım biçimleriyle yazılabilirler.

Halk edebiyatının "tasavvufi halk edebiyatı" ya da "tekke edebiyatı" denilen türü 12. yüzyılda Ahmed Yesevi ile başladı. Ama Anadolu’nun bu alandaki ilk ve en büyük şairi Yunus Emre’dir. Anadolu’da 19'uncu yüzyıla değin çeşitli tarikatlarla gelişen bu edebiyat geleneğinin sürmesinde en önemli rolü Alevi-Bektaşi ve Melami-Hamzavi şairler oynadı.

Erzurumlu Emrah, Türk halk şairi. Anadolu'da üzerinde geçici olarak Sivas ve Kastamonu'da uzun süre kaldığı, Dertli'yi koruyan Alişan Bey'e sığındığı, bir ara Sinop ve İstanbul'a gittiği söylenir. Medrese öğrenimi gördüğü için klasik şiire yönelmiş, Fuzûlî, Baki, Nedim gibi usta bildiklerini örnek almış, Nakşibendilik'in Halidi koluna bağlı olduğu için tasavvuf öğelerini şiirine katmış, koşmalarında Karacaoğlan'ı, kimi zaman da Aşık Ömer ve Gevheri'yi izlemiştir. Aşık geleneğine bağlı kaldığı koşmalarında ustaca bir söyleyişe ulaştığı, yerli zevki dile getirdiği görülür.

Kayıkçı Kul Mustafa, Türk halk edebiyatının Bektaşî koluna bağlı halk ozanı. Şairin doğum ve ölümüyle ilgili net bilgiler bulunmamakla beraber; 17. yüzyıl ozanı olduğu belirlenebilmiştir. Kimi kaynaklarca 1658'de öldüğü rivayet edilmektedir. Ancak bu iddianın tersi olarak 1659'dan sonra öldüğünü savunan araştırmalar da vardır. Edebiyatçı Ahmet Kabaklı ise Kayıkçı Kul Mustafa'nın ölümünün 1646'dan sonra gerçekleştiğini söylemektedir.

Lirik şiir, duyguların coşkun bir dille anlatıldığı edebiyat eserlerinin genel adıdır. Latince lyricus, Yunanca lyricos, Fransızca lyrique kelimelerinden türemiştir. Sözlük anlamı ise; coşkun, ilhamla dolu demektir. Antik Yunan'da kullanılan lirik sözcüğü bugünkü anlamında kullanılmıyordu.

Karacaoğlan, şiirlerine 17. yüzyılda yazılmış mecmualardan beri rastlanan ünlü saz şairidir.

Âşık, Anadolu, Güney Kafkasya ve İran'da sürdürülen, genellikle bağlama veya başka bir telli müzik aleti eşliğinde söylenen sözlü halk müziği geleneğini icra eden kişidir. Aşıklık geleneği, Türk kökenli ve Türkler arasında yaygın olan Anadolu, Ortadoğu ve Orta Asya'ya özgü bir halk şairliği türüdür. Türkçe "Ozan" kavramı ile de ifade edilir.

Aşık Yoksul Derviş, Türk Bektaşi şair ve halk ozanıdır.

Nazım şekilleri; Gazel, Rubai, Kaside, Tuyuğ, Mesnevi, Murabba, Kıt'a, Şarkı, Müstezat, Terkib-i Bent, Terci-i Bent, Musammat olmak üzere 12 türe ayrılır.

Âşık Şem-î, Ahmed ya da Konyalı Şem-î (1783-1839) Türk âşıktır. 1930 - 1839 seneleri arasında Osmanlı İmparatorluğu döneminde Konya belediye başkanı olarak görev yapmıştır.